# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
ÇEK CUMHURİYETİ METAL DOSYASI
27.03.2017

Çek Cumhuriyeti metal piyasasında neler olup bitiyor, yerinde inceledik.

Hazırlayanlar:
Ahmet Saraçoğlu
Güzide Arslaner

Bir ülke dosyasından daha merhaba. Yunanistan dosyamıza gösterdiğiniz ilginin ardından bir sonraki durağımız; biranın, gotikliğin, barokluğun, bohemliğin, kısacası pek çok farklı güzelliğin memleketi, ufak boyutuna rağmen metal adına önemli işler ortaya koyan Çek Cumhuriyeti.

Görüştüğümüz “Çek yetkililere” geçmeden önce, aslında gayet dolu olan ancak yakından takip etmeyen kimileri için biraz geri planda kalan bu ülkenin metal tarafındaki yansımalara kısaca bir göz atalım.

Her ne kadar Çek Cumhuriyeti dendi mi akla öncelikle ülkenin henüz Çekoslovakya olduğu dönemlerde kurulan MASTER’S HAMMER, KRABATHOR gibi köklü ekstrem gruplar gelse de, Çek Cumhuriyeti farklı türlerden çok sayıda gruba sahip. Çok sağlam bir grindcore, crust, hardcore tabanı olan ülkede; folk, power, black, death, gotik gibi pek çok türden gruplar görebiliyoruz. Ülkenin en meşhur metal grubu, Çek Cumhuriyeti’ni Eurovision 2007′de temsil eden KABAT adlı melodik heavy metal topluluğu. Ülkede metal dinleyip de KABAT’tan haberdar olmayan kimse yok. Aynı şekilde ARAKAIN de Çek Cumhuriyeti’nin en köklü power/hard rock/heavy metal gruplarından biri olarak herkesçe biliniyor.

Onların ardından, Fenriz’in, müthiş ilk albümleri “Ritual” için “gelmiş geçmiş ilk Norveç black metali albümü” dediği deneysel black metal grubu MASTER’S HAMMER geliyor. Prag ziyaretimiz sırasında bu efsane albümü bulup satın aldık, onu da ekleyelim.

MASTER’S HAMMER da black metalin kült olarak kabul edilen gruplarından biri. Seksenlerin sonlarına doğru başladıkları yolculuklarına 2005-2009 arasında mola veren ve sonra tekrar faaliyete geçen grubun kurucusu František Štorm; Çek Cumhuriyeti metalinin en önemli ve önde gelen simalarından biri. Kendisi yılın bir bölümünü Güney Bohemya, bir bölümünü ise Hindistan’da geçirdiğinden, ne yazık ki görüşme şansımız olmadı. Hindistan demişken, grubun yoğun Hint etkili son albümü “Formulæ”nin geçtiğimiz yıl içinde çıktığını da hatırlatalım.

Black metal çevreleri için gayet önemli bir grup olan MASTER’S HAMMER’ın ardından, ülkenin elbette ki en önemli oluşumlarından biri de death metal grubu KRABATHOR. Doksanlarda çıkardığı 4 albümle türün sevenleri tarafından bilinen gizli hazinelerden olan grup 2000′lerle birlikte durulmuş olsa da, Çek metal dinleyicilerinin elbette ki haberdar olduğu bir oluşum olarak göze çarpıyor.

Teknik death metalin “ateist” tarafını yansıtan SCENERY; black metalin epik tarafıyla gayet etkileyici şekilde ilgilenen CULT OF FIRE gibi gruplar da ülkenin adı anılası isimleri. Tabii artık müzik yapmayan enfes grup !T.O.O.H.! ve “Elvenefris” efsanesiyle eşi benzeri az bulunan gruplardan olan LYKATHEA AFLAME de Çek Cumhuriyeti’nin değerli topluluklarından.

Tabii Çek Cumhuriyeti deyip de grindcore dememek olmaz. Ülke bu konuda Avrupa’nın tam ortasında parlayan kapkara bir obsidyen taşıymışçasına bol ve iyi grup üretiyor. Bunlar arasından en meşhurları, özellikle son dönemde öne çıkan JIG-AI ve INGROWING gibi gruplar olsa da; EARDELETE, ALIENATION MENTAL, MALIGNANT TUMOUR, CEREBRAL TURBULENCY gibi gruplar da grindcore adına ülkenin hatırı sayılır isimleri arasında. Aynı şekilde ANAL CUNT’ın tebessümlü tavrını benimseyen ve zaman zaman iyice pisleşen porngrind ve AGATHOCLES’in yabış yabış adımlarını izleyen mincecore grupları da mevcut. Zamanında komünist rejimi yaşamış anne babaların çocuklarınca kurulan bu gruplar; bugün epey huzurlu gibi gözüken bir yaşam süren Çekler’in neden böylesi hırçın ve vurdulu kırdılı müziklere gönül verdiklerini de bir nebze açıklıyor sanki…

Unutmadan, Güzide ile yılbaşı için gittiğimiz Prag’da, yeni albümünün orkestra bölümlerini kaydeden SEPTICFLESH’i sadece 4 günle kaçırdığımızı da ekleyelim. Prag’da SEPTICFLESH’le görüşmek ve hem yeni albümü hem de Prag Filarmoni Orkestrası’nı konuşmak planlarımız arasında olsa da, önceden tanışıklığımız olan Christos’un “Ah be, 4 gün önce döndük, görüşmek harika olurdu” mail’i ile hevesimiz kursağımızda kaldı. Aynı şekilde, metal dünyasının en popüler orkestrası olan ve SEPTICFLESH’ten DIMMU BORGIR’e, DEVIN TOWNSEND PROJECT’ten DREAM THEATER’a, BLIND GUARDIAN’dan THERION’a, ICED EARTH’e pek çok grupla çalışan Prag Filarmoni Orkestrası’nın müdürü Josef Pokluda ile de görüşmek istedik, ancak kendisi tatilde olduğundan bunu da gerçekleştiremedik.

Yine de altını üstüne getirdiğimiz Prag’daki metal dükkânlarıyla görüşmeyi ve istediğimizi almayı başardık. Şimdi gelin, önce Prag’ın metal dinleyen bir insan için neler hissettirebileceğine, ardından da şehrin önemli metal dükkânlarına dair incelemelerimize ve akabinde de buradaki bazı insanlarla yaptığımız görüşmelere geçelim.

Prag, metal dinleyen bir insan için gerçekten de etkileyici bir şehir. Kentin 800 yıla yaklaşan tarihi, Prag’ı çeşitli dönemlerin etkisi altında bırakmış ve bu da mimari açıdan son derece etkileyici sonuçların ortaya çıkmasını sağlamış. Gotik mimarinin en güzel örneklerinden bazıları, şehrin taş yolları ve özellikle Prag Kalesi’nin son derece etkileyici Orta Çağ hissi; MARDUK gibi baba gruplara “The Hangman of Prague” gibi şarkılar yazdıracak düzeyde bir etki yaratıyor.

Günümüzde gayet modern ve zarif duran Prag, Avrupa şehirlerinin büyük çoğunluğu gibi geçmişinde çok karanlık zamanlar, çok kanlı günler de görmüş. Şehir merkezindeki iki işkence müzesi, zamanında yaşanan korkunçlukların izlerini görüp “aman da ne kötüymüş; akşam ne yesek?” demek adına faydalı numuneler.

Metale ilham verebilecek mimari anlamında şehrin en etkileyici yerlerinin başında elbette ki tüm görkemiyle Týn Kilisesi (Kostel Matky Boží před Týnem) geliyor.

Fotoğraflardan görülebileceği gibi son derece black metal bir hissi olan kilise; 14. yüzyıldan bu yana gotik mimarinin enfes bir örneği olarak Prag’ın en önemli meydanını süslüyor. Yer yer barok süslemeleri de bulunan ve 80 metrelik siyah kuleleriyle görkemini hissettiren kilise, özellikle hava karardığında dünyanın en metal yerlerinden birine dönüşüyor.

Aynı şekilde şehrin en önemli yapılarından biri olan Karl Köprüsü de (Karlův Most) “metal yerler” dendi mi bahsedilmesi gereken yerlerden biri. Vltava Nehri üstündeki bu enfes köprünün yapımı 1357′de başlamış ve 15. yüzyıla dek sürmüş.

Gotik mimarinin dünyadaki en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen bu 621 metrelik köprüde 20 adet de barok heykel bulunuyor.

Bunlar haricinde Prag tekinsiz gargoyllara, mezar taşlarının üst üste yığıldığı mezarlıklara ve birbirinden “metal” hisse sahip yapılara da ev sahipliği yapıyor.

Tabii sadece Prag değil, Çek Cumhuriyeti’nin genelinde bu metal atmosferi var.

Kutna Hora şehrindeki gerçek insan kemikleriyle dolu Sedlec İskelet Kilisesi de bunlardan biri.

Bu kısa Çek Cumhuriyeti ve metal turunun ardından esas konumuza geri dönelim ve Prag’da dolaştığımız metal mağazalarına geçelim. Öncelikle söylemeliyiz ki, Prag’da İngilizce konuşan insan sayısı, misal bir önceki dosyamıza konu olan Yunanistan’ın epey gerisinde. Halkın geneli bir yana, mağazalarda çalışanlarla konuşmakta dahi epey zorlandık. Yaşları genç olmasına rağmen çok ama çok kısıtlı İngilizce bilen, hatta yes ve no dışında bir şeyden anlamayan metal mağazası çalışanları dahi gördük. Bu nedenle yaptığımız görüşmelerin biri dışındakilerde tatmin edici cevaplar almakta epey zorlandık.

Ziyaret ettiğimiz mağazalardan ilki Bontonland adlı büyük müzik mağazasıydı. Dil konusunun sıkıntı olacağını ilk olarak burada anladık. Ülkemizdeki büyük müzik mağazalarını andıran mekân, büyük oranda metal ve rock müziğe yoğunlaşmışsa da, diğer türlerden de albümler mevcuttu.

Üzerlerinde metal tişörtleri olan çalışanlardan neredeyse hiçbirinin hiç İngilizce konuşamaması, çok az konuşabilen bir tanesininse MASTER’S HAMMER ve KRABATHOR’u dahi bilmemesi sebebiyle, buradaki görüşme ihtimalimiz ortadan kalktı. Metal adına fena sayılmayacak bir içeriği olan Bontonland; daha ziyade merch açısından zengin ve DARK FUNERAL beresinden BEHEMOTH taytına kadar pek çok çeşit barındıran bir yer. Prag’a gider ve metal albümleri satın almak isterseniz bakmayı düşünebilirsiniz, ancak ülkemizde çok daha kapsamlı metal mağazaları olduğu kesin.

Bontonland’den çıktıktan sonra bir sonraki mekânımız, Çek metal gruplarının albümlerini bulabileceğimizi öğrendiğimiz 2. el plak/CD mağazası Bazar CD adlı dükkândı. İki katlı ancak oldukça ufak bu dükkânda çalışan üç amcanın kısıtlı İngilizcesi eşliğinde, aradığımız Çek metal albümlerini sorduk ve neyse ki MASTER’S HAMMER’ın ilk albümü “Ritual”ı bulduk. Ortamdaki İngilizce seviyesini Türkçe yazarak şu şekilde özetleyelim:

Ahmet: Master’s Hammer’ın bu yıl çıkan son albümünü arıyorum, var mı acaba?
Çalışan: Evet.
Ahmet: Süper.
(Amca grubun son albümü diye 1993 çıkışlı ilk albümünü verdi.)
Ahmet: Bu ilk albüm, son albüm yok muydu?
Çalışan: Evet işte bu.
Ahmet: Ama son alb… Tamam neyse, bunu da alacaktım zaten.

Bu garip alışverişin ardından adının bize çok şey vadettiği ve gözlerimizi parlatan Metal Shop MegaStore adlı dükkânın yolunu tuttuk. Daha ilk andan, Prag’ın kalbinde, “METAL!” diye bağıran bu dükkânın CD satmadığını ve sadece giyim kuşama yönlendiğini öğrendik.

Kurukafalı ve çivili sayısız ürünün satıldığı Metal Shop’ta çalışan elemanlar arasından Rob Raven adlı şekilli çocuk ile görüşme ayarladık ve sohbetimize başladık. Çek Cumhuriyeti’ne 4 ay önce taşınan bu Slovak genç, ülkesinde MEREDITH adlı metalcore grubunda vokalistmiş. En sevdiği gruplar arasında METALLICA, AVENGED SEVENFOLD, I SEE STARS, FALLING IN REVERSE gibi isimleri sayan Rob Raven’la olan muhabbetimizin de uzun ömürlü olmayacağı belliydi, zira gayet şekilli gözüken bu arkadaş bırakın LYKATHEA AFLAME’i, CULT OF FIRE’ı falan, IN FLAMES’i bile biliyor gibi gözükmüyordu.

İkinci sorudan İngilizcesinin sonuna geldiğimiz Rob Raven’a teşekkür ettik ve biraz da ümitsizlik eşliğinde bir sonraki mekâna doğru yola koyulduk.

Açıkçası bu noktada, bir Çek Cumhuriyeti metal dosyası yapıp yapmama konusunda kararsızdık. Zira girdiğimiz metal dükkânlarında çalışan kişiler ya ülkelerindeki metal sahnesine dair hiçbir şey bilmiyorlardı, ya da bizim Çekçe bildiğimiz kadar İngilizce biliyorlardı. Dosyayı yapıp yapmama konusundaki düşüncelerimiz, ne mutlu ki son durağımız olan Maximum Underground’la birlikte “Oldu bu dosya!”ya dönüştü.

Jilská 22, Prague 1 adresinde bulunan Maximum Underground‘u o ana dek ziyaret ettiğimiz her yerden ayıran ve şu an bu yazıyı okuyabilmenizi sağlayan şey ise, dükkânın sahibinin ABD doğumlu bir Çek olması ve İngilizce konuşabilmesiydi. Maximum Underground’a adını veren Max Diesing ile ülkenin metal atmosferinden ve Prag’da bir metal dükkânı işletmenin ayrıntılarından konuştuk. Aslında mekânda sadece metal albümleri satılmıyor; dünya müziği, punk gibi çeşitli plak ve CD’ler de Maximum Underground seçkisi içerisinde yer alıyor. Buradan MASTER’S HAMMER’ın son albümü “Formulæ”yi, WORMROT’un son başyapıtı “Voices“ı ve IN FLAMES’in son albümü “Battles“ı aldık ve muhabbete başladık.

25 yıldır albüm satan Max’e, müzik satan herkese olduğu gibi internetin satışlara olan etkisini sorarak başladık.

“Metal konusunda bir sorun yok. Metal dinleyenler albüm almayı sürdürüyorlar. Tabii çoğu insan albüm almayı bıraktı, ancak metal dinleyicileri hâlâ sevdikleri müziği destekliyorlar ve hem CD hem plak alıyorlar. Punk’lar ise CD almayı bıraktı, onlar daha ziyade plağa yöneldiler. Elektronik müzik dinleyenler de CD’yi tamamen bıraktı. Büyük çoğunluğu internete yöneldi ve dinledikleri müziğe para vermekten vazgeçti, alanlar da plak tercih ediyorlar.”

Metal dinleyicilerinin bu sadık tavrı elbette ki enteresan ve sevindirici bir durum. Yunanistan’da konuştuğumuz müzik dükkânlarının, bize metal dinleyicilerinin ekonomik sıkıntılara rağmen hâlâ albüm almayı sürdürdüğünü söylediklerini ifade ettiğimizde Max bir hayli şaşırdı. Dinleyici kitlesinin büyüyüp büyümediğini sorduğumuzda Max bize merkezi Polonya’da bulunan Mystic Productions örneğini verdi.

“Burada satılan metal albümlerini Polonya menşeli Mystic Productions’dan alıyorum. Sadece 10 yıllık bir şirket olmasına rağmen bu süre içinde çok büyüdüler; Çek Cumhuriyeti’ndeki müzik dükkânlarıyla çok iş yapıyorlar. 10 yıl önce ortada bile yoktular ama şimdi gayet büyükler; bu da piyasanın geliştiğini gösteriyor.”

Çek Cumhuriyeti’ndeki metal ortamından bahsetmesini istediğimizde Max ülkenin en meşhur grubunun KABAT olduğunu, hatta Eurovision’da ülkeyi temsil ettiğini söyledi. Bundan sonrasını diyalog şeklinde yazalım.

Ahmet: Çek gruplardan bahsedelim.

Max: Bir sürü grup var.

Ahmet: Sağlam bir grindcore sahneniz var mesela.

Max: Evet ama epey underground durumda.

Ahmet: Çek Cumhuriyeti’nin tüm dünyaca tanınan bir grubu olduğu söylenemez. MASTER’S HAMMER en önde gelen grup olarak göze çarpıyor.

Max: Evet en bilineni onlar.

Ahmet: KRABATHOR da yine death metal kitlesince bilinen bir grup.

Max: Evet, KRABATHOR… Ülkenin ticari anlamda en büyük grubu KABAT. Şu şarkı yarışmasına katılıp Çek Cumhuriyeti’ni temsil ettiler. Şu anda burada büyük bir salonu tek başlarına doldurabiliyorlar. Tabii onlar ticari bir metal yapıyorlar.

Ahmet: Çek Cumhuriyeti metaliyle ilgili bana ilginç gelen durum; tüm bu grupların, MASTER’S HAMMER’ın, KRABATHOR’un, LYKATHEA AFLAME’in falan hep seksenler sonu doksanlar başı kurulmuş olmaları ve bizim hâlâ onların adını anıyor olmamız. Sence bu süre boyunca neden Çek Cumhuriyeti ülkede bayrak taşıyan yeni genç metal gruplarını metal dünyasına kazandıramadı?

Max: Bu zor bir soru. Çok da iyi bir soru. Çok iyi bir soru. Kesinlikle haklısın, şimdi bakınca MASTER’S HAMMER’ın yeni albümünü veya KRABATHOR’un tekrardan piyasaya sürülen reissue’larını konuşuyoruz. Ancak soruna cevap veremiyorum, gerçekten de garip bir durum, ancak nedeni konusunda bir fikrim yok. Çok zor ve yerinde bir soru.

Çek Cumhuriyeti ve metal deyince, konu elbette ki Avrupa’nın, hatta dünyanın en önemli metal festivallerinden biri hâline gelen Brutal Assault’a da geliyor. Festivale dair -muhtemelen- dünyada yazılmış en kapsamlı yazıyı, sitemiz takipçilerinden ismail vilehand’in kaleminden okuyabilirsiniz. Brutal Assault da dâhil, METALLICA ve IRON MAIDEN gibi dev gruplar dışındaki neredeyse tüm metal organizasyonlarını Obscure Productions üstleniyor. Brutal Assault’a dünyanın dört bir yanından metal dinleyicileri geliyor. Max, nedendir bilinmez, Kanada’dan çok fazla kişinin bu festivali izlemeye geldiğini söylüyor. Tabii ülkede metal dinleyen herkesin Brutal Assault’a gittiğini de ekliyor. Çek halkı için Wacken gibi festivallere katılmanın pahalı olduğunu ifade eden Max, bu sebepten, metal dinleyen bir Çek’in Brutal Assault’a gitmemesinin aptallık olacağını da ekliyor. Bu yıl düzenlenecek Brutal Assault’a katılmanın bedeli ise 1900 Koruna, yani 275 TL civarında. İlginç şekilde, Hellfest her sene 4-5 günde biletlerin tamamen tükenmiş olduğunu açıklasa da, Max kendisine sürekli Hellfest biletlerinin geldiğini ve fazla da satılmadıklarını, elinde kaldığını söylüyor.

Max’e metal konusundaki tercihlerini de soruyoruz. Daha çok eski usül death metal gruplarını sevdiğini söyleyen Max, TESTAMENT ve özellikle de SLAYER’ı çok sevdiğini söylüyor.

Ahmet: Eski usül death metal seviyorsan MASTER’ı da biliyorsundur.

Max: Evet biliyorum.

Ahmet: Grup Amerikalı, ama kurucusu Paul Speckmann Çek Cumhuriyeti’nde yaşıyor.

Max: Hmm evet. Ama Prag’da değil.

Ahmet: Sanırım Brno tarafında.

Max: Moravia civarında bir kasabada olduğunu duymuştum. Orada bir metal festivali düzenleniyor ve sanırım onu da Paul düzenliyor.

Ahmet: Konserler demişken, Çek grupların konserleri nasıl geçiyor?

Max: Genelde 100-200 kişi arası insan oluyor, daha fazlası pek olmuyor. Tabii burada konser deyince Brutal Assault öne çıkıyor. Brutal Assault çok başarılı bir festival. Benzer şekilde IRON MAIDEN veya BLACK SABBATH geldiğinde de tüm biletler tükeniyor.

Ahmet: IRON MAIDEN veya BLACK SABBATH gelince herhalde Generali Arena’da (Sparta Prag’ın stadı) çalıyorlar değil mi?

Max: Evet orayı dolduruyorlar.

Dükkânın her yanı plaklarla dolu olduğundan konu plaklara da geliyor. Tıpkı Yunanistan’daki müzik dükkânlarına olduğu gibi, Maximum Underground’a da plağa yönelik ilginin artışını soruyoruz.

“Bunun bir trend olduğunu sanmıyorum. Sadece havalı olduğu için plak alan insanlar tanımıyorum. Şöyle bir durum var; GZ Media adlı şirket burada, Prag’da bulunuyor ve yılda 16 milyon plak basıyorlar. Muhtemelen dünyanın bir numaralı plak üreticisi. Almanya ve İspanya’da tesisleri ve ABD’de daha küçük şubeleri var ve orada plak üretim makineleri arayıp buluyorlar. Bence artık CD almak anlamını yitirdi, çünkü zaten aynısı internette var. Ama konu plak olduğunda, plağın içinden zaten genelde CD de çıkıyor. Aynı zamanda bir download bağlantısı da oluyor. Ayrıca büyük bir görsele sahip oluyorsun ve en önemlisi de ses kalitesi olarak daha iyi bir ürünün oluyor. Okuduğum kadarıyla, son iki yıl içerisinde Almanya’daki pikap satışları epey fırlamış. İngiltere’de ise 2015 ile 2016 arasında plaklar toplam satışın %9′undan %12′sine yükselmiş. Devasa bir artış değil ama yine de önemli bir gelişme.”

Son olarak da biraz grup muhabbetiyle sohbeti kapatalım dedik ve en çok satan türleri ve grupları sorduk.

Max: Bu genel bir konu, o yüzden kesin bir yorum yapamam. Bu soruyu konser organizatörlerine sorarsan, hangi tür grupların daha çok talep gördüğünü net şekilde söyleyebilirler. Burada DEEP PURPLE’dan thrash metale dek pek çok şey iyi satıyor. Mesela son SLAYER albümü iyi sattı.

Ahmet:Repentless“ı sen sevdin mi peki?

Max: Sevdim evet, ama sonra yayınladıkları ilk klibi gördüm. Sonra bir arkadaşım ikinci klibi de gösterdi ve o klip ilkinden bile daha vahşiydi. O klipleri görünce grubun nereye gittiği konusunda biraz kaygılandım. Çok vahşi ve kanlı olmak istiyorlar gibi geldi ve bu pek hoşuma gitmedi.

Ahmet: Ama sonuçta SLAYER’dan bahsediyoruz haha.

Max: Albümü sevdim ama. Albüm güzel. Yine de şimdi dinleyince hep o klipler aklıma geliyor. Tabii ki onlar her zaman SLAYER’dılar, ama belki de benim için biraz fazlaydı diyeyim. Mesela TESTAMENT’ı da çok severim.

Ahmet: Son albümü dinledin mi?

Max: Çok saçma bir durum, ama hâlâ dinleyemedim.

Ahmet: Çok iyi albüm.

Max: Geçen Kasım ayında buradalardı.

Ahmet: AMON AMARTH’la birlikte geldiler değil mi?

Max: Evet evet AMON AMARTH’la geldiler. AMON AMARTH’ı da seviyorum.

Ahmet: En sevdiğim tür death metal dedin, peki favori death metal grubun hangisi.

Max: CANNIBAL CORPSE’u seviyorum. DEATH ANGEL? Onlar thrash metal yapıyorlar değil mi? Belki de en sevdiğim tür thrash metaldir haha.

Bu muhabbetin ardından teşekkür ederek dükkândan ayrıldık ve Prag’ın sisli karanlığının ne kadar metal oluşu üzerine konuşarak gotik kiliseler arasında gözden kaybolduk…

Özetlersek; Çek Cumhuriyeti sağlam bir underground sahne barındırıyor. Grindcore, hardcore, crust, death metal gibi türlerin ağırlıkta olduğu bu ortamın yanı sıra, ülkenin en popüler gruplarından biri de yine bir metal grubu. Ülkede çok sık konser oluyor ve Avrupa turuna çıkan pek çok grup bu küçük ama canlı ülkeye uğramadan geçmiyorlar. Prag’da bulunduğumuz sırada aldığımız broşürlerden gördüğümüz üzere, 2016′nın son günlerinden 2017′nin Nisan’ına kadar ülkedeki çeştli şehirlere gelecek gruplar arasında; ELUVEITIE, SADISTIC INTENT, FLESHGOD APOCALYPSE, CARACH ANGREN, MUSHROOMHEAD, SUICIDAL TENDENCIES, AGNOSTIC FRONT, MUNICIPAL WASTE, WALLS OF JERICHO, INSOMNIUM, HEAVING EARTH, WOLFHEART, THE PINEAPPLE THIEF, EMMURE, AFTER THE BURIAL, BARREN EARTH, FIT FOR A KING, AMENRA, WORMROT, CONAN, DOWNFALL OF GAIA, HARK, THE DILLINGER ESCAPE PLAN, DEVIN TOWNSEND PROJECT, BETWEEN THE BURIED NAD ME, LEPROUS, GENERAL SURGERY gibi isimler vardı…

Çek Cumhuriyeti belki genel itibarıyla size bir İskandinav ülkesi kadar metal hissettirmiyor, ancak gerek bu güçlü underground ortamı, gerek Eurovision’da yarışmak için bir metal grubu seçmeleri, gerekse ülkenin mimari yüzünün metale son derece iyi eşlik edebilir görkemde ve ihtişamda oluşu sebebiyle size en azından metal dinlemek, yazmak, çalmak adına güçlü bir ilham veriyor.

Ve her şeyi üst üste koyup topladığınızda, akıllara yine o soru geliyor:

“Bu ülkede neden nüfusun %80′i black metalle uğraşmıyor?”

etiketler:
  Yorum alanı

“ÇEK CUMHURİYETİ METAL DOSYASI” yazısına 33 yorum var

  1. Orc Moon says:

    Forgotten Silence niye yok?

    kuruderi

    @Orc Moon, Kabaağaç ne güzeldir..

  2. deadhouse says:

    Güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık.

  3. Rashid says:

    Yazının can alıcı kısmı “Bu ülkede neden nüfusun %80′i black metalle uğraşmıyor?” buydu bence :D Cidden bu kadar karanlık tarzı, duruşu olan bir ülke, şehirde neden black metal fazla yayılmadı acaba :D Mesela bizim şu Norveçli gençler Prag’a göç etseler. Her yıl albüm yaparlar, o kadar gaza gelirler yani.
    Bu arada elinize sağlık. Umarım gittiğiniz her yeren böyle yazılar yazma şansınız olur.

  4. ismail vilehand says:

    öncelikle güzel yazı olmuş o bir yana, ben taaa seneler önce Brutal Assault yazısında demiştim size “koca ülke İngilizce bilmiyor.” diye. cidden hayret bişi hahaha.

    abuk subuk Arap veya uzak doğu ülkelerine gidin, en alakasız adam/kadın en kötü Intermediate seviyesinde İngilizce konuşuyor, ancak koca Çek Cumhuriyeti (yeni adıyla Çekya) baya bildiğin İngilizce bilmiyor. sırf akıcı İngilizce konuşuluyor diye her akşam yemeği Hard Rock Cafe’de yiyorduk yani, o derece.

    bir de siz çok akıllı uslu yerlerde gezmişsiniz. Prag gece hayatı insanı dinden imandan çıkarmaya çok müsait yerlerdir. hatta Prag için “Avrupanın Tayland’ı” bile denir haha.

    enteresan bişi daha diyeyim mesela, ben her gittiğimde futbol muhabbeti de çok yapıyorum. daha Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’ yi bilmeyene denk gelmedim. hatta bi adamla konuştuk, geçen sezon Beşiktaş şampiyonluğa koşarken Çeklerin bahisçileri yüksek oranlar veriyormuş, adam büyük para kazanmış. ve muhabbet ettiğim 10 insanlardan 9u Sparta Prag’dan nefret ediyor, alayı Viktoria Plzen taraftarı. nedenini çözemedim. sormadım da. bir daha gidersem soracağım.

    festival konusunda ise Wacken ve Hellfest şuan dünyada bir klişe haline gelmiş durumda. biletleri çıkar çıkmaz tükeniyor ama Brutal Assault’ta bahsi geçen bütün festivallere katılan kişilerle muhabbetimiz oldu. hatta son gidişimizde iki Fransız elamanla gecelerden birinin sonunda kız arkadaşım ve ben, aynı masada yemek yiyip uzun uzun muhabbet ettik. tanıdıkları olduğundan dolayı neredeyse 10 senedir Hellfest’i kaçırmadıklarını, hatta Wacken’e de birkaç defa gittiklerini söylediler. ben de kendilerine “Hellfest mi? Brutal Assault mu?” dedim. bana “şaka yapma.” dediler ilk olarak. kıyas bile edilemez diyorlar. Hellfest’te birbirinden uzak sahnelerde, büyük grupların çakışmasından dolayı çok fazla grup kaçırıyolarmış. ve Hellfest kitlesinin “turist” olduğundan, samimi olmadığından bahsettiler. ve Brutal Assault en muhteşem en samimi festival diyorlar.

    bir de “ortam black metale çok müsait ama black metalcilik yok.” demişsin. o konuda da haklısın. yani ben de Prag’ı gezerken benzer şeyleri aklımdan geçirmedim değil ama Çekler tam bir hardcore, crust punk, grindcore neferi (ki bence öyle olmaya devam etmeliler), özellikle adamlar NYHC hastası. Agnostic Front, Madball, Sick Of It All, Hatebreed gibi grupları Avrupa kalesi adamlar. misal Hatebreed geldi mi ülkede en az 3-4 konser vermeden dönmüyor. Brutal Assault festivalinde de, Blood For Blood, Downset, Sworn Enemy gibi underground sayılabilecek hardcore grupları çalarken üst düzey katılım ve şarkılara eşlik etme oluyor. ilk gittiğim seneler bunları şaşkınlıkla izlerdim ama artık alıştım.

    sonuç olarak her şeyin en iyisini hak eden şahane insanlarla dolu bir ülke. ama taksicileri hariç. alayı orospu çocuğu.

    hysteresis

    @ismail vilehand, Bu sene ya da önümüzdeki sene ben de Brutal Assault’a gitmeyi düşünüyorum ama THY’nin Prag uçak biletleri o dönemde 1000 liraya yakın. Önereceğin bir ulaşım alternatifi var mı abi?

    Enver Yılmaz

    @hysteresis, Önce Budapeşte ya da Berlin yapıp oralardan trenle gidebilirsin. İki şehre de baya ucuz uçak biletleri oluyor(genelde pegasus).

    hysteresis

    @Enver Yılmaz, teşekkür ettim. Uçak+tren kombinasyonlarını araştırayım o halde.

    hen

    @Enver Yılmaz, :D

    ismail vilehand

    @hysteresis, aynen Enver’in dediği gibi ucuz uçak bileti bulduğun bi şehirden tren yapman mümkün. birde takibi nereden yapılabilir bilmiyorum ama belli dönemler THY biletlere indirim yapabiliyor. biz bi sefer tamamen şans eseri denk gelmiştik.

    hysteresis

    @ismail vilehand, ben birkaç aydır THY biletlerine bakıyorum, fiyat hiç değişmedi. Uçak+tren işini biraz araştırdım, Budapeşte, Viyana, Krakow, Berlin gibi yerlerden Prag’a tren var. Mesele ucuz uçuş denkgetirebilmek.

    Bu arada bu sene gitme planı var mı?

    Berca B.

    @hysteresis, Pegasus’la Budapeşte’ye geçen sene 2 kişi 350 liraya gidip gelmiştik kız arkadaşımla. Bu sene de aynı şekilde 500e gidip geldik Amsterdam’a. Uçak fobin/takıntın yoksa Pegasus bak derim ben, nasıl olsa kısa mesafe.

    Berca B.

    @Berca B., tabi benim bunlardan Pegasus üyesi olduğum için haberim oluyor. Ortalama her ay 1 kere yurtdışı kampanya newsletterları geliyor bana (%30-50 civarında). Üyeliği kesin öneririm.

    hysteresis

    @Berca B., tamamdır, Pegasus’a abone olayım. Peki sen sezon içinde mi gitmiştin, yoksa sezon dışı mı?

    Berca B.

    @hysteresis, Bu bahsettiklerime Ocak Şubat aylarında gittim ama sezonda da indirimleri oluyor, hatta 3-4 gün önce yine gelmişti böyle bir mail. Mesela bu Haziran’da Bodrum’a gidiyoruz, 2 kişi gidiş dönüş 260 lira. Ha ama Prag’a Temmuz’da THY ile gitmiştim, ona 800 küsür lira vermişti şirket. THY’de sezonda ucuz bilet bulmak baya zor.

    ismail vilehand

    @hysteresis, uzun yıllardır bu festival bizde bi rutin haline geldi. her sene bileti alıyoruz ama iş güç durumuna göre gidemediğimiz de olabiliyor. o bakımdan kesin bişi söylemeye korkar oldum. bi aksilik olmadığı sürece oradayız.

    hysteresis

    @ismail vilehand, Anladım, o zaman “gidebilirsek görüşürüz” diyelim :)

    hysteresis

    @ismail vilehand, Son dakikada kafam güzelken aldım indirimli bileti.

    ismail vilehand

    @hysteresis, iyi yapmışsın. eğer kamp yapmayı düşünüyorsan “VIP camping” biletini de almanı öneririm. hem büyük kolaylıkları var hem de güvenlikli özel bölge olduğu için çadırda bişi falan bırakırsan kafan rahat olur.

    hysteresis

    @ismail vilehand, Evet onu da alacağım, eyvallah. Önceki senelerde giden arkadaşlar da soyulmuşlar, onlar da aynı öğüdü verdiler.

    hysteresis

    @ismail vilehand, abi nedir son durum, geliyo musun festivale?

    ismail vilehand

    @hysteresis, evet, vize falan anca çıktı geliyorum. dawnguard420@gmail.com adresine mail at istersen paslaşırız.

  5. Küçük Zenci says:

    Fotoğraflardan bile buram buram Black Metal kokan bir şehirde/ülkede Black Metal namına pek bir cacık olmaması gerçekten enteresan. Cidden İskandinavya falan halt yemiş bence, o gotik mimari barok üslup falan direk Black Metal. Ama gel gör ülkede Black Metal neredeyse yok. Her halükarda yine metal konusunda Türkiye’nin eline verirler lan. Adamlar samimi lan bi kere. Biz de ortalık ego mastürbasyonundan ve gösteriş budalalılığından geçilmiyor. Bi cacık olmaz Türk metalinden kusura bakmayın.

    killyourselfchuck

    @Küçük Zenci, hocam bir kaç hafta önce bir yazından az çok bildiğini söylemiştin türk metal piyasasını kişileri vs. anılarını okumayı (dinlemeyi? :D) çok isterim.

    Küçük Zenci

    @killyourselfchuck, Yok hocam hem kimliğimi gizli tutuyorum hem de aklımdakileri direk buraya yazsam büyük ihtimal site kurallarını çiğnemiş olacağım çünkü pek hoş şeyler düşünmüyorum Türk Metal piyasası hakkında :)

    Gerçi sorun sadece müzisyen bazında da değil dinleyici kesimde de bu dediğim şey var. Herkesin günahını almayım ama genel olarak böyle bir eğilim var evet. Özellikle Black/Death gibi aşırı türleri icra eden/dinleyen insanlar arasında çok yaygın. Belki sert türler oldukları için iki akor basmanın getirdiği özgüven ”en marjinal, en sert, en cool, en satanik, en evil benim” psikojisini de beraberinde getirerek gerçekten felaket insanları bünyesinde barındırıyor. Hele underground piyasadaki insanlar iyice içler acısı. Klasik Heavy/Thrash veya Hardcore/punk dinleyicisi/icracısı görece daha katlanılabilir insanlardan oluşuyor mesela. Hele punkları severim çok kafa adamlardır bir çoğu ama nerede bir Black/Death metalci görsem oradan uzaklaşırım, o egodan yanına yaklaşamazsın mesela. O yüzden çevremde çok fazla metalci arkadaşım da yoktur. Olmasın da zaten.

    Kısacası metal ortamları bana gereçekten tiksindirici gelir ama punklarla çabuk kaynaşırım. Daha çok şey var da boşver :) Sanırım kısmen anlatabildim.

    circleperspective

    @Küçük Zenci, teşekkür ederim, ama yinede şu kimliğimi gizli tutuyorum diyosun ya senin buradaki her yazını tek tek psikopat bir ergen gibi takip edip incelemeye almak istiyorum. epey merak ediyorum. black/death ciler konusunda haklısın epey tiksindirici bende gördüm girdiğim ortamlarda. benimde cevremdekilerde sadece ıron maiden, metallica, judas priest gerisi yalan onlara. gitar, davul, bass calıyorlar ama yıllardır sadece ama sadece bunları dınlıyorlar. ha arada birde pink floyd the wall acıp dunyanın en ıyı muzıgı progressive rock derler. buda uzucu oluyor epey benım sahsım adıma :/

    Küçük Zenci

    @circleperspective, Hocam kimliğimi gizli tutuyorum derken Murat İlkan falan değilim merak etmeyin aksdaldkjl

    En üzücü olan ne biliyor musun? Yıllardır poser diye dışlanan adamların değil, bunları dışlayan kesimin asıl poser olması. Nothing Else Matters Metallicası’nın kimseye bi zararı yok, en kötü kendi halinde çakmak yakar. Ama ”en satanik, en masterpiece benim” havasındaki adamdan korkacaksın. Bunlar sen bir şey ürettiğinde seni aşşağı çekmek için her türlü pisliği yapan adamlardır. Böyle adamlar piyasada sayısız. Gerçekten korkunç bir orandalar yani haddi hesabı yok. Biliyorum yaşadım. Gitarı eline aldığın an taşşak geçerler. İnsanların ağzı torba değil ki büzemiyorsun. Ha sen napacaksın? Onlar boş boş konuşadursun, sen oturup çalışacaksın. Sik gibi çalıyorsun diyene inat daha da sik gibi çalacaksın. Genç arkadaşlar şevklerini kırmasın, yukarıda saydığım türden bir yavşağın teki illaki çıkacaktır. Siz öyle mutlu oluyorsanız isterseniz ossurup kaydedin ve dalganıza bakın, kimseye hesap vermek zorunda değilsiniz.

    Yurt dışındaki ortamı da az çok biliyor ve takip ediyorum. Şu kadar söyleyim hiçbir ülkede Uganda’nın metal ortamında bile bizimki kadar lüzumsuz insan yoktur.

  6. Oblomov says:

    Black Metal’in icrasının görece kısıtlı olması aslında açıklanabilir bir durum olabilir. O gotik&barok üslubun içinde doğmuş zaten adamlar. Bize ilgi çekici gelse de onlar için sıradan/folklorik bir unsur olabilir bu tarz şeyler. Ve bunun müziğini yapmak cazip gelmiyordur kim bilir?.
    Toplumun tarihi ve sosyolojik yapısına bakmak lazım.

  7. Ouz says:

    Yazı çok başarılı ve gayet bilgilendirici, emeğinize sağlık. Çek Cumhuriyeti’ndeki atmosfer tam benlikmiş. :) Öte yandan, ismail vilehand’in kocaman yazısı hakikaten takdire şayan. Tebrik ederim.

  8. erdem says:

    Orda yaşasam metalle mi uğraşırım be partiler, kızlar

  9. progressive says:

    Çek diyince aklıma gelen ilk iki grup;
    1-)Cult of Fire
    2-)Inferno

    İki grup da çok iyi. Inferno yeni albüm çıkardı bu sene, mutlaka baakınız.

  10. Swedish says:

    Ülke metal dosyalarına bayılıyorum.Cidden teşekkürler Ahmet&Güzide

    Bir ülkede metal müzik kültürünün nasıl gittiğini,oradaki sıradan insanlardan öğrenmek gibisi yok.

    Plak konusunda aynen katılıyorum Max’a

    Ahmet Saraçoğlu

    @Swedish, rica ederiz, sağ olasın. Evet, biz de 2. cümlende dediğin şeyden dolayı buna önem veriyoruz ve aktarmaya çalışıyoruz. Bir sonraki dosya Macaristan.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.