# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z

Archive for 2010

KIUAS – The New Dark Age

Tuesday, July 13th, 2010

Çılgın mı çılgın Finlandiya haftamızda yazacağım albümleri seçerken, herkes tarafından bilinen grupların ve Finlandiya’yla özdeşleşmiş türlerin dışında da albümler yazmanın iyi bir fikir olacağını düşündüm. Neden bilmiyorum. Amme hizmeti diyelim. Bugünkü grubumuz Finlandiya dışında epey az bilinen, Finlandiya içindeyse en çok bilinen metal gruplarından biri olan (ekstrem) power metal grubu KIUAS.

On yıldır faaliyet gösteren ve başladığı kadroyu koruyan grup, biri geçtiğimiz Mart’ta olmak üzere dört adet albüm çıkardı. Bugünkü albümümüz bunların üçüncüsü olan 2008 çıkışlı “The New Dark Age”. DARK TRANQUILLITY’den Niklas Sundin imzalı kapak, grup üyelerini mahşerin atlıları şeklinde betimlemesiyle, KIUAS’ın Fin mitolojisine göndermelerle dolu konseptlerine pek uymayan bir yapıya sahip.

KIUAS (Finlandiya’daki saunalarda kullanılan bir tür ocak demekmiş) müziğine baktığımızda, Fin grupların çoğundan alışık olduğumuz kederli ve melodik havaya rastlamıyoruz. Bu açıdan grup genel Fin sound’una aykırı duran bir yerde. Hatta gördüğüm kadarıyla Finlandiya’daki metal kitlesi içerisinde, ekstrem türleri ve brutal vokalli melodik Fin grup furyasını sevmeyen kitlenin de favori gruplarından biri. Şarkılara yakından baktığımızda grubun asıl adamının gitarist Mikko Salovaara olduğunu görüyoruz (üst resimde en solda). Bir PANTERA hayranı olan Mikko, her ne kadar KIUAS müziğinde hiçbir PANTERA izi olmasa da, bu etkilenimin getirdiği güçlü rif tarzını power metal ve heavy metalin daha klasik yapıları ile yoğuran, ardından da bunu çeşitli İskandinavlık’lar ve farklı ekstremliklerle çeşitlendiren bir beste tarzına sahip. Çok orijinal ve özgün vokalleri olmayan KIUAS, power metal gruplarının çoğunda görülen düz şarkı yapılarına kaçmayan, sadece melodiye ve nakarata abanmayan, bu sayede de thrash metal ve progresif metalden de etkilenimler sergileyerek daha kişilikli bir sound’a ulaşan bir grup. Bunun yanında şarkılarında yer yer blast beat gibi daha ekstrem özellikler de kullanan KIUAS, bu yanı dolayısıyla ekstrem power metal olarak da anılıyor; alltaki şarkının intro’sundan da görüleceği gibi.

Şarkılardan da duyabileceğiniz üzere, tek gitarist barındırmalarına rağmen grup sıklıkla ikinci gitar kullanıyor, zira gitarist Mikko çılgın sololar atabilen bir arkadaş. Bunun haricinde klavyeler de KIUAS müziğini alttan alttan besleyen ve kimi yerlerde Fin bir grup dinlediğinizi size hissettiren nitelikte melodiler çalıyorlar. Mikko’nun etkin ve çoğu yerde pek güzel yazılmış soloları, arkalarındaki kütür kütür rifler ve bu altyapı klavyeleri bir araya geldiklerinde, çoğu yerde bir progresif metal grubu dinlediğinizi hissedebiliyorsunuz.

Grup tür itibariyle yeri yerinden oynatan güzellikte ve orijinallikte bir müzik yapmasa da, power metalin çoğu zaman acılarla dolu zincirlerini kırabilmesi ve progresif yapılar ile sert bir sound’u aynı anda yansıtabilmesi açısından başarılı bir iş yapıyor. Power metal dendiğinde -çoğunlukla- ilk akla gelen ve çoğu insanın tadını kaçıran unsurlardan olan pek çok şey (tüm şarkıları esir alan dıgıdık dıgıdık çift kroslar, öne çıkarılan nakaratlar, melodilerin altlarındaki yaratıcılıktan uzak ritim gitarlar) ne mutlu ki KIUAS’ta kendilerine yer bulamıyorlar. Belli ki grup buldukları güzel bir gitar yahut vokal melodisi üzerinden değil, rifler ve değişken düzenlemeler üzerinden yürüyen bir beste anlayışına sahip.

Sona yaklaşırken, KIUAS’ın Finlandiya’daki popüleritesini ve daha da önemlisi metalin Finlandiya’daki gücünü (tekrardan) anlamak için “Of Sacrifice, Loss and Reward” örneğini verebiliriz; bu parça, grubun bu albümden çıkan ilk single’ı ve çıktığı dönem Finlandiya single listelerine de 1 numaradan giren bir şarkı.

Kapatırken, eğer zamanında hoşunuza giden, bulunca sevindiğiniz power metal gruplarının sayısı giderek azalıyor, güzel yapıldığında muhteşem sonuçlar verilebilen bu türde keşfettiğiniz yeni grupların sayısı bir süredir pek de değişmiyorsa, KIUAS bu konuda size yardımcı olabilir. Dediğim gibi çok acayip bir müzikâl deha barındırmıyorlar, ancak yaptıkları işi de iyi yapıyorlar. Sayfadaki şarkılara göre diğer albümlerine ulaşma yoluna gidebilirsiniz.

KATAKLYSM’den yeni şarkı

Tuesday, July 13th, 2010

Yeni albümü “Heaven’s Venom“ın çıkışına az kala, KATAKLYSM albümden “Determined (Vows Of Vengeance)”ı myspace’ine koydu. Ne yapıyoruz, kapağa tıklıyoruz.

Yeni VOLBEAT albümünde sürpriz konuklar

Tuesday, July 13th, 2010

Yeni albümü “Beyond Hell/Above Heaven“ı 10 Eylül’de çıkarmaya hazırlanan Danimarkalı çılgınlar VOLBEAT, yeni albümde iki büyük ismi konuk olarak ağırlayacaklarını açıkladılar.

Grubun “Biz onları dinleyerek büyüdük ve şimdi onların bizleri dinlediğini ve sevdiğini bilmek çok güzel bir duygu” dediği bu iki konuk, NAPALM DEATH vokalisti Barney Greenway ile KREATOR’dan Mille Petrozza.

Merakla bekliyoruz.

VOIVOD yeni şarkı yazımına başladı

Tuesday, July 13th, 2010

Kanadalı kült grup VOIVOD, yeni şarkılar yazmaya başladıklarını duyurdu.

1981′de kurulan VOIVOD, fazla çaktırmasa da OPETH dahil pek çok grubu etkilemiş, ancak 2005 yılında asıl bestecisi Piggy’yi kanser yüzünden kaybetmişti. Piggy’nin yazdığı son besteler geçen sene çıkarılan “Infini” albümüyle gün yüzü görmüş ve grup bunun yayınlanan son VOIVOD ürünü olduğunu, bir daha yeni müzik yapmayacaklarını açıklamıştı. Şu an itibariyle kadrosunda eski METALLICA basçısı Jason Newsted’i de barındıran grup, bu kararından dönmüş olacak ki, yeni materyal yazımına başladıklarını açıklamış.

DAVE MUSTAINE otobiyografisi listelerde

Monday, July 12th, 2010

DAVE MUSTAINE’in kendi hayatını kaleme aldığı kitabı “Mustaine: A Heavy Metal Memoir“, amazon.com’un kitap listelerinde en çok sipariş edilen müzik kitapları arasına girmiş.

Kitabın bir de İngiltere versiyonu mevcut.

“Mustaine: A Heavy Metal Memoir”ın içinde yer alan bazı konu başlıkları ise şöyleymiş:

* METALLICA’nın kurulması ve Mustaine’in bu kuruluştaki rolü ve hiçbir zaman kendisine atfedilmeyen katkıları.

* MEGADETH’in kurulması ve yükselmesi, ve Mustaine’in David Ellefson, Marty Friedman ve Nick Menza’yla olan ilişkileri.

* 2002′de MEGADETH’ten ayrılması ve sonradan MEGADETH’e geri dönmesi.

* Alkol ve uyuşturucularla olan mücadelesi ve tedavi süreçlerinden birinde ALICE COOPER’dan yardım alması.

* Neredeyse kariyerinin sonlanmasına sebep olan sakatlığı.

* Yıllarca reddettiği Hıristiyanlığın kollarında huzura kavuşarak dertlerinden kurtulması, hayatı sevmesi.

* Alkolik babasından kaçma çabaları nedeniyle hiç durmadan şehir değiştirerek geçen zorlu çocukluğu.

Kitaba dair daha çok bilgi için:


PANTERA’dan yeni ürünler

Monday, July 12th, 2010

PANTERA menajeri Kimberly Zide Davis, yakın zamanda yeni PANTERA materyallerinin hayranlarla buluşacağını açıklamış.

İlk olarak, PANTERA’nın yeni tarzına geçerek sayısız grubu etkileme yolculuğuna başladığı albüm olan “Cowboys From Hell“in 20. yılı anısına, albümün özel bir sürümü yayınlanacakmış.

14 Eylül’de raflarda olacak albüm üç versiyon halinde piyasaya çıkacakmış. Bunlar, bir adet çift CD’lik versiyon, bir adet üç CD’lik versiyon ve içinde de daha önce hiç yayınlanmamış “The Will To Survive” adlı demo ve bir de yine içinde bu parçayı barındıran üç CD’lik box-set.

Davis, benzer şekilde 2012′de “Vulgar Display of Power“ın ve 2014′te de “Far Beyond Driven“ın bu şekil yenilenmiş ve materyali arttırılmış 20. yıl versiyonlarının çıkacağını söylemiş.

Bunlar haricinde tüm PANTERA diskografisi plak olarak yayınlanacakmış, grubun eski konser ses ve görüntüleri internetten indirilebilir hale getirilecek ve son olarak da grubun üç adet olan videolarına (“Cowboys From Hell The Videos”, “Vulgar Video”, “3 Watch It Go”) bir yenisi eklenecekmiş.

PANTERA demişken, PHIL ANSELMO’nun da solo albümünü hazırlamakla meşgul olduğunu hatırlatalım.

ATHEIST yeni albüm adını açıkladı

Monday, July 12th, 2010

ATHEIST uzun zamandır beklenen yeni albümünün adını “Jupiter” olarak açıkladı.

“Jupiter” Kasım ayında bizlerle buluşacak.

CHILDREN OF BODOM – Hatebreeder

Sunday, July 11th, 2010

Site yazarları olarak Finlandiya haftamızın açılışını yapacak grubu inanın çok düşündük. Hepimiz bir araya geldik, ortaya fikirler attık, tartıştık, yeri geli kavga ettik, yerlerde yuvarlandık ve sonunda fiziksel şiddet ve çeşitli mental manipülasyonlarla kazananı belirledik.

(Gerçekte olan: “İlk ne yaziym ki… Children of Bodom yaziym hadi…”)

Finlandiya denince akla gelen irili ufaklı grupların en meşhurlarından biri, elbette ki bu göl kıyısı gencoları. Biliyorum ki çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye’deki metal kitlesinin de bu arkadaşlara karşı genel bir hoşnutsuzluğu, küçümsemesi, hatta nefreti var. Son yıllardaki hallerine bakınca benim de grubu pek benimsediğim söylenemez. Hatta sitedeki en düşük notlardan birini bu arkadaşların son albümüne verdim.

Ancak “Hatebreeder” deyince benim için akan sular durur. Bu fikre katılan olur mu bilmem, ama bence “Hatebreeder” doksanlar sonu Avrupa metali adına bir başyapıttır. Şimdi bayık gelen CHILDREN OF BODOM sound’unun tavan yaptığı, o dönem için tümüyle eşsiz, tümüyle özgün ve her açıdan ışıl ışıl parlayan bir albümdür.

İsteyenler sayfanın altlarına inip 1′lerini verebilirler, ben izninizle hayatta en sevdiğim 15-20 albümden biri olan “Hatebreeder”a girişeyim.

Albümün çıktığı 1999′da tanıştım CHILDREN OF BODOM’la. Audiogalaxy’den indirdiğim bu albümü, bir şehirler arası yolculukta CD çalarıma atmış ve Harem otogarından çıkışımızla birlikte dinlemeye başlamıştım. Warheart’ın ilk notasından başlayan, heyecanlarla, büyülenmelerle, hayranlıklarla, kısacası çalan müziğe aşık olmakla geçen saatler yaşadım. Belki beş, belki altı kez döndü albüm. Onlar nasıl güzel melodiler, nasıl manyak sololar, nasıl cillop düzenlemelerdi. 18 yaşındaki narin aklım adeta yerinden çıkmış, aldığım zevkten dolayı çalan müziği neredeyse gülümseyerek dinler bir hale gelmiştim.

Warheart’ın gizemli melodileri, Silent Night Bodom Night’ın “Bu grup çok büyüyecek, devasa bir grup olacak” düşünceleriyle geçen düzenlemeleri, Bed of Razors’ın, Towards Dead End’in başka hiçbir gruba benzemezliği, Children of Bodom’un duyduğum en gaz şarkılardan biri oluşu, hepsi benim için “Hatebreeder”ı almış, her dinleyişte daha da yukarılara taşıyarak hayatımda yer eden albümlerden biri yapmıştı.

Grubun külliyatını hatmettikten sonra baktığımda da “Hatebreeder”ı grubun kariyerindeki en iyi albüm olarak görüyorum. INEARTHED zamanlarından gelen şarkıların geliştirilmesiyle meydana gelen “Something Wild”ın üstüne pek çok olgunluk unsuru konarak oluşturulan albüm, neo-klasik gitar kullanımını power metalin gaz yanıyla birleştirmiş, üstüne CRADLE OF FILTH’i anımsatan senfonik/gotik klavyeler ve en üstüne de yırtıcı vokaller koyarak son derece özgün bir sound oluşturmuştu. Şimdi hepimiz kanıksamış olsak da, bundan on küsür yıl önce bu sound’un gerçekten de benzeri yoktu.

Günümüzün en meşhur metal figürlerinden biri olan Alexi Laiho’nun bazılarını 14 yaşındayken yazdığı bölümlerin, melodilerin de olduğu albüm, bu heyecanlı gençlerin gelecekte adlarından çok söz ettireceklerini bas bas bağıran bir havaya sahip. Henüz yirmili yaşlarındaki bu “çocukların” daha ikinci albümlerinin kitapçığına “Tüm hayranlarımıza teşekkürler! Sizleri çok seviyoruz! Geri kalanlaraysa tek diyeceğimiz şey: FUCK YOU!!!” şeklinde bir ibare koyacak kadar iddialı olmaları, grubun bugün geldiği konumun da tesadüf olmadığnın bir kanıtı. Müziklerinin yanında çoğuna göstermelik gelen çılgın/asi/”rocker” bir tavrı da olan grup, Alexi’nin önderliğinde yıllardır durmaksızın çalşıyor, konserler veriyorlar ve giderek büyüyor.

Başta da dediğim gibi uzunca bir süredir saçmalamakta ve kendini tekrar etmekte olan CHILDREN OF BODOM, özellikle ilk üç albümüyle çok iyi bir başlangıç yapmış, bugün yarattığı dev kitlenin temellerini atmıştı. Bu açıdan grubu ilk üç albümüyle kendine özgü işler yapıp bir sürü grubu etkileyen ve sonradan da sıvamaya başlayan KoRn’a benzetiyorum.

Her neyse, “Hatebreeder” bence mükkemmel bir albümdür. Madem Fin haftasındayız, bu fikre katılmayanlara da r’si bastırılan cinsten bir “Perrrrrrkele!” göndereyim.

TERROR’den yeni albüm detayları

Sunday, July 11th, 2010

Bir süre önce ülkemizde ağırladığımız hardcore grubu TERROR, yeni albüm detaylarını açıkladı.

Adı “Keepers Of The Faith” olan albüm, 30 Ağustos’ta dinleyicisiyle buluşacakmış.

01. Your Enemies Are Mine
02. Stick Tight
03. Return To Strength
04. The Struggle
05. Shattered
06. You’re Caught
07. Dead Wrong
08. Keepers of the Faith
09. Stay Free
10. Hell And Back
11. Only Death
12. The New Blood
13. Defiant

Albümden “Stick Tight”ı da aşağıdan dinleyebiliyoruz.

BLIND GUARDIAN’dan yeni stüdyo videosu

Sunday, July 11th, 2010

BLIND GUARDIAN, 24 Ağustos çıkış tarihli albümü “At the Edge of Time“ın kayıt aşamalarını içeren yeni bir videoyu ortamlara saldı.

Albümdeki tüm parçalardaki tadımlıkları da aşağıdan dinleyebiliyoruz.

CEPHALIC CARNAGE’dan yeni şarkı

Sunday, July 11th, 2010

Yeni albümü “Misled By Certainty“yi 31 Ağustos’ta çıkaracak olan CEPHALIC CARNAGE, albümden “Abraxas of Filth”i alttaki albüm kapağına koydu.

Şarkıda geri vokallerde IMMOLATION vokalist ve basçısı Ross Dolan’ı duymak mümkün.

PORCUPINE TREE’den sıradışı klip

Saturday, July 10th, 2010

PORCUPINE TREE, son albümü “The Incident”tan “Bonnie the Cat”e farklı bir klip çekmiş. Şimdilik sadece Roadrunner Records’un sitesinden izlenebilen klibe, alttaki albüm kapağından ulaşabiliyoruz.

IMMORTAL’dan DVD trailer’ı

Saturday, July 10th, 2010

IMMORTAL, 6 Ağustos’ta çıkaracağı yeni DVD’si “The Seventh Date Of Blashyrkh“in kısa bir trailer’ını yayınladı.

Grup ayrıca yeni albümü için üç parçanın yazılmış olduğunu, Ağustos civarında albümün yarısının tamamlanmış olacağını da sözlerine eklemiş.

OPETH – Damnation

Saturday, July 10th, 2010

“Arka arakaya iki albüm çıkaracağız, biri komple sert olacak diğeri komple yumuşak” dediklerinde “Oha lan ne güzel fikir!” diye düşündüğümü hatırlamıyorum. Daha çok “Hmm… Niye ki?” şeklinde bir ruh halindeydim.

OPETH’in brutal vokallerine alışamayan ve sadece yumuşak parçalarını seven birçok insan olduğu hepimizin malûmu. Şimdilerde ekstrem müziklerin tüm dünyadaki metal kitlesince daha bir benimsendiği ve neredeyse klasik türlerin üzerine çıktığı düşünülürse, bu durum eskiye nazaran daha bir normale döndü, ancak bundan beş altı sene öncesine kadar OPETH dahi tam anlamıyla sahiplenilemeyen ve farklı özellikleri, yine farklı dinleyici segmentleri tarafından sevilen bir gruptu. Bu durum, Music For Nations’ın da dikkatini çekmiş olacak ki, OPETH’in sadece yumuşak tarafını sevenleri cezbedecek bir albüm yapılması kararlaştırıldı.

Grup her ne kadar bu “yumuşak albüm” olayını hayranlarına kabul ettirebilmek adına “Ama bakın öncesinde de tümü sert şarkılardan oluşan bir albüm yapacağız” demiş ve “Deliverance“ı çıkarmışsa da, bildiğimiz gibi “Deliverance”ın “Damnation”ın tam anlamıyla bir kontrastı olmadığı, “Damnation”ın yumuşaklığını karşılarcasına OPETH’in yalnızca sert yüzünü gösterdiği bir albüm olmadığı da ortada. Kısacası grup ve Music For Nations, “Deliverance”ı normalden sert bir OPETH albümü olarak lanse ederek “Damnation”a gelecek tepkileri bir nebze olsun kırmış oldu diye düşünmekteyim bu ufacık aklımla.

Ülkemizdeki çeşitli site ve forumlarda, müzik vizyonundan ve mantıktan ölen yorumlarla karşılandı “Damnation”. “Yemek müziği”, “asansör müziği” diyen de oldu, “kız müziği” diyen de. Her ne kadar -bence- başta bahsettiğim türde planlı bir amaç için yapılmışsa da, “Damnation” iyi bir albümdü.

Mike’ın yetmişler progresif rock’ına ne denli meraklı olduğunu, bu alanda çok kişiyle kapışabileceğini söyleyecek düzeyde geniş, üstelik de içinde pek az kişide olduklarını söylediği türden nadide plaklar bulunan bir koleksiyonu ve dolayısıyla da birikimi olduğu, OPETH’i yakından takip edenlerce bilinir. Akerfeldt, “Damnation”ı yaparken de bu hazinesinden faydalanmış, dönemin havasını kulaklarımıza taşıyan mellotron başta olmak üzere gayet akustik, gayet saf ve bir o kadar da “OPETH” bir iş ortaya koymuştu.

Closure’daki ufak distortion’lı bölümler dışında tümüyle akustik, klasik ve clean gitarların götürdüğü albüm, asıl etkisini, bir süredir grubun sağ kolu olan Steven Wilson’ın mellotron tınılarıyla vermişti diye düşünüyorum. Önlerindeki gitarların yarattığı kimi zaman günlük güneşlik, kimi zamansa gerim gerim geren havayı müthiş bir uyumla pekiştiren mellotron ve piyano, “Damnation”ın özgün olmasında, “herhangi bir albüm” olmamasında en büyük etken durumundalar.

Martin Lopez’in özellikle ghost note‘larla çok nefis pekiştirdiği caz etkili tarzı ve gerektiği yerlerde farklı tip bagetler de kullanarak yarattığı değişik tınılar, Mendez’in her zaman takdir ettiğim stiliyle birleşince, albümün altyapısı da üstü kadar kuvvetli hale geliyor. Bir önceki paragrafta bahsettiğim yoğun mellotronlar ve çoğu yerde fark ettirmeseler de karşılıklı harika işler yapan, birbirleriyle dans eden gitarlar da olaya katılınca, ortaya neredeyse sinematografik denecek düzeyde katmanlı ve iç içe geçmiş bir müzik çıkıyor. En güzeli de, bu katmanlılığın şarkıların basit ve saf hallerinin önüne çıkmayan, olayı asla bir kaosa sürüklemeyen bir biçimde kotarılmış olması. Kısacası içlerinde çok şey olan ama bunu son derece minimal, naif ve kırılgan şekilde sunan şarkılarla dolu bir albüm “Damnation”.

Kişisel bir notla kapatmak istersem, ilginç şekilde, bu albüm çıktığı dönemde H. P. Lovecraft’ın tüm hikayelerinin yer aldığı birkaç kitap almıştım ve o kitapları okurken de yeni albüm heyecanı ile sürekli olarak “Damnation” dinliyordum. Ve ne oldu, artık ne zaman “Damnation” dinlesem gözümün önüne Lovecraft hkâyeleri geliyor, müzik sanki onun yarattığı mekanlara bir soundtrack özelliği taşıyor. Böyle de bir ankektod.

“Damnation” elbette bir metal albümü değil, o nedenle benimseyeni olduğu kadar hiç haz etmeyeni de olduğunu biliyorum; ancak Mikael Akerfeldt’in çok yönlülüğünü görmek ve grubun bugüne dek çıkardığı -bence burnu havada olmamasına rağmen- en sofistike iş olmasından dolayı da OPETH diskografisinde özel bir yerde duruyor. Grup bir daha bu tarz bir albüm yapmayacağını söylese de (iddialı son cümle geliyor) bence de bir daha böyle bir işe girişmesinler. Çünkü “Damnation”daki tüm şarkılar da dahil olmak üzere, bir daha Still Day Beneath the Sun ve Patterns In the Ivy II‘dan daha iyi clean şarkılar yapabileceklerini sanmıyorum.

ANGRA’dan single detayları ve yeni şarkı

Saturday, July 10th, 2010

Yeni albümü “Aqua“nın detaylarını birkaç gün önce açıklayan Brezilyalı grup ANGRA, albümden çıkacak ilk single olan “Arising Thunder”ın hem kapağını açıkladı, hem de şarkıyı myspace’ine koydu. Single kapağından şarkıya ulaşabilirsiniz.

NEUROSIS’ten konser albümü

Saturday, July 10th, 2010

NEUROSIS, başlıktan ne anladıysanız onu yapıyor. Zafer Bayramı’nda çıkacak olan albümün adı “Live At Roadburn 2007″.

01. Given to the Rising
02. Burn
03. A Season in the Sky
04. At the End of the Road
05. Crawl Back In
06. Distill
07. Water Is Not Enough
08. Left to Wander
09. The Doorway

En damarından bir de şarkı verelim.

DIMMU BORGIR yeni albüm detaylarını sundu

Friday, July 9th, 2010

Bir haftadır albüm kapağını açıklamakla meşgûl olan DIMMU BORGIR, şimdiye dek çıkardıkları en iyi albüm olacağını ifade ettikleri yeni albümünün detaylarını sundu.

1. Xibir
2. Born Treacherous
3. Gateways
4. Chess With The Abyss
5. Dimmu Borgir
6. Ritualist
7. The Demiurge Molecule
8. A Jewel Traced Through Coal
9. Renewal
10. Endings And Continuations
11. Gateways (Orchestral Version)
12. Perfect Strangers

24 Eylül’de çıkacak olan “Abrahadabra”, ilk olarak Thelema felsefesini kuran ünlü okültist Aleister Crowley’in 1904′te Kahire’de yazdığı “Liber AL vel Legis” adlı kitapta geçen ve kabaca “Konuştuğum sırada yaratacağım/Ağzımdan ne çıkarsa onlar yaratılmış olacak” türünde bir anlam ifade ediyormuş.

Yeterince gizemli herhalde.

Şarkı da verelim.

QUEENS OF THE STONE AGE yeni albüm çalışmalarına başladı

Friday, July 9th, 2010

QUEENS OF THE STONE AGE baş adamı Josh Homme, grubun yeni albüm çalışmalarına başladığını açıkladı.

2011′in ortalarında çıkması beklenen altıncı QUEENS OF THE STONE AGE albümünün nasıl bir yön izleyeceği konusunda Homme, “2007′de çıkardığımız “Era Vulgaris”in sevimli ve ilginç yolundan gidecek” demiş. Bekliyoruz.

GOROD’dan yeni stüdyo videosu

Friday, July 9th, 2010

Yeni EP’sini çıkamaya hazırlanan Fransız teknik death metal grubu GOROD, stüdyodaki kayıt aşamalarını gösteren videolar serisinin ikincisini yayınladı. Bu seferki konumuz gitarlar.


Davul kayıtlarına dair haberi de şuradan görebiliyor, EP’yi sabırsızlıkla bekliyoruz.

MINCING FURY AND GUTTURAL CLAMOUR OF QUEER DECAY – Eye For Eye

Friday, July 9th, 2010

Hey! “Bu sitede Mincing Fury and Guttural Clamour of Queer Decay kritiği nasıl olmaz yaa?” dediğinizi duydum ve imdadınıza yetiştim. Hepimiz biliyoruz ki İsveç, melodik death metalin; Bay Area, thrash metalin ve Florida, death metalin kalesi olarak anılmaktadır. Peki ya grindcore?

Aslında çıkış yerine bakılırsa kesin bir şey söylemek zor, lakin son zamanlarda grindcore arenasında Çek Cumhuriyeti’nin sazı eline aldığını görüyoruz. Şu anda incelemesini yaptığım bu ilginç isimli grup da tahmin edeceğiniz üzere Çek Cumhuriyeti çıkışlı olup ortaya bahsedilmeye değer bir iş çıkarmışlar.

Çekler’in kafa yapısını anlamak zor. Umursamaz ve bohem bir havaları var. Belki de nüfusunun çoğunluğunun ateist olmasından ve dünyada en çok içki tüketen ülkelerden biri olmalarından ileri geliyordur; zira son zamanlarda dinlediğim en kaçık albümler bu ülkeden çıkıyor. Zaten kendilerini grindcore arenasına kabul ettirmeleri de, bu türe orijinal ve alışılagelmedik ögeler sokmalarından kaynaklanıyor. Misal bir !T.O.O.H.! veya Lykathea Aflame örneklerini versem, bu türe ilgi duyan çoğu insanın gözleri yerinden fırlayacaktır. İcra ettikleri müziğe farklı bir soluk getirip kalıpları kırmayı başardıklarından olsa gerek, kanımca bulaştıkları her türde -özellikle brutal death metal ve goregrind gibi türlerde- kalıcı izler bırakmayı başarıyorlar. Kadife Devrimi ve öncesindeki çeşitli siyasi olaylar ülkedeki kültür-sanat akımına çomak sokmasaydı, şu an belki de dinlediğimiz metal müzik çok farklı bir yerde olurdu (bu da büyük bir iddia evet).

Grubumuz şu ana kadar 3 albüme sahip. En son Fuck The Facts ile beraber ortak bir split yayınlamışlar. İlk albümleri hariç diğerlerini dinledim ve kendilerine laflar hazırladım. Bu grindcore yahut goregrind gruplarındaki kompozisyon misali isimler nedir öyle? Genelde uzun isimli gruplar fos çıksa da, bu grup öyle değil efendim, şimdiden söyleyeyim. Godik isimlerini bir kenara bırakırsak, yukarda da bahsettiğim üzere türe getirdikleri yenilikler açısından son derece dinlemeye değer buluyorum. Konu grindcore olunca akla ilk gelen isimler Carcass ve Napalm Death (hatta Repulsion) oluyor. Tabii ki bu gruplara saygı duruşunda bulunmayı ihmal etmiyorlar, lakin M.F.A.G.C.O.Q.D. brutal death metalden de bir hayli fazla besleniyor.

Bunun yanısıra trancore dedikleri -kopkop-core diye de bilinen- geçişlere de bazı şarkılarda rastlamak mümkün. Herhangi bir hardcore grubunda duysam direkt kapatacağım bu elektronik mevzular bu albümde pek sırıtmıyor. “Eye for Eye” zaten 22 dakika falan sürdüğünden su gibi akıp gidiyor. Elbette albümde taramalı kısımlar çoğunlukta. Özellikle gitar soundu gümbür gümbür olmuş. Vermek istedikleri yıkım hissini tiz gitarlar ve gitarlarla birleştiğinde karmaşaya dönüşen tatatata davullar sayesinde iyi yansıtmışlar. Bestelerinde özgürce davranmaları, sanki her şey spontane bir şekilde stüdyoda gelişmiş gibi bir hava yaratıyor. Kardeş grup diyebileceğim Pigsty ve Four Sets For Invalides grubun müziğine yakın müzik icra ediyorlar. Belki onları dinleyenler bu grup hakkında az çok fikre sahip olabilir. Bir de gruptaki elemanların Spineless Fuckers adında yan projesi var tabii. Bu gruba alternatif arayanlara rahatlıkla onu önerebilirim.

Grubun youtube ve benzeri sitelerde çok fazla videosu bulunmuyor. Çok meşhur değiller, ama underground camiasında hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahipler. Albümde bir adet de Viral Load coverı da bulunuyor (Practitioners Of The Perverse). Kanımca en öne çıkan şarkı Schism. Bunun yanı sıra, son şarkı olarak Rotter’ın stüdyodaki prova versiyonunu içeren bonus parça var. Bonus parçanın 35. saniyesinden sonra prova kaydı bitiyor ve bambaşka bir şarkı giriyor. Aylarca aramama rağmen bir türlü bulamadığım bu sevimli şarkıyı dinleyen ve bilen varsa kritiğin altında paylaşabilir. Neden olmasın? (Yazar burada yardım istiyor.)

Kritiği burda noktalarken, güzel bir grindcore/brutal death metal ziyafeti çekmek isteyen Dadaşlar’a bu sıkmayan ama kulak zarı düşmanı albümü öneriyorum. Adamlar içmiş beyler! Sağlıcakla kalın.

İhsan DÜNDAR

EXODUS yeni albümünden üç şarkıya klip çektiğini ve üçünün de aşşşırı iyi olduğunu açıkladı
Bursalı hard rock grubu KARAMESAİ yeni şarkılarını sundu
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.