# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
SUFFOCATION – Hymns from the Apocrypha
| 07.11.2023

Yangın yeri hep…

Fazla uzatmadan SUFFOCATION’la tanışma hikâyemi anlatarak başlamak istiyorum. 2002-2003 dolaylarında Ekşi Sözlük’te yazarken şu an adını hatırlamadığım biriyle muhabbetimiz olmuştu ve kısa bir süreliğine birlikte grup kurma fikri ortaya çıkmıştı. Ben de kendi imkânlarımla Cubase’de kaydettiğim birkaç şarkıyı alıp evine gitmiş, ona ve yine death metalci bir arkadaşına dinletmiştim.

Şarkıları, özellikle de bir şarkıyı epey beğenmiş ve “Suffo gibi lan” demişlerdi. O sıralarda bin tane grup dinlememe ve her gün yeni gruplar keşfetmeme rağmen henüz “Suffo” diye bir şeyden haberdar değildim. “Suffo ne grubu?” diye sormam ve “Suffocation” cevabını almamla SUFFOCATION’ın da varlığından haberdar olmuş ve farkında bile olmadan bilinen bir grubu akıllara getiren bir şarkı yazmış olmanın tatlı mutluluğunu yaşamıştım.

Yıllar geçti, ben SUFFOCATION’ı hatmettim, “…of the Dark Light” incelemesinin başında da bahsettiğim üzere 2005 yılında “Souls to Deny” turnesinde canlı izledim, falan feşmekân…

Şimdiyse, epey uzun bir aranın, hatta dağıldıkları dönemi saymazsak aktif dönemlerinin en uzun arası olan 6 yılın ardından çıkan “Hymns from the Apocrypha”yı dinliyor ve inceliyor olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Mutluluk, çünkü kuruluşundan 35 yıl sonra böyle müzik yapabilen bir gruba sahibiz. Mutluluk, çünkü kimileri için iddialı olabilir ama bana kalırsa 28 yıldır yaptıkları en iyi albümle karşı karşıyayız.

1991’de çıkardığı “Effigy of the Forgotten”la teknik ve brutalite adına belki de o güne dek görülmemiş bir seviye belirleyen ve sonrasında gelecek sayısız grubun ve albümün yolunu çizen SUFFOCATION, kadrosunda Frank Mullen, Mike Smith, Doug Cerrito gibi death metal efsanelerini ağırladıktan ve onlarla tarih yazdıktan sonra pek çok grubun yaşadığı kadro değişikliklerini yaşadı ve krallar kralı Terrance Hobbs ile 20 yıldır SUFFOCATION’ın en önemli unsurlarından biri olan Derek Boyer’la bugüne kadar geldi. Yeni albüm “Hymns from the Apocrypha”da SUFFOCATION’ı ilk kez yeni bir vokalistle ve sadece bir önceki albümden bu yana grupta olan bir gitarist ve davulcuyla görüyoruz.

Normalde Frank Mullen gibi bir efsaneyi kaybederseniz bu size çok büyük yara verecek, belki de grubun tüm mizacını değiştirecektir. Ne var ki SUFFOCATION burada ilginç bir tercih yaparak diğer bir efsane grup olan DISGORGE’un davulcusu Ricky Myers’i mikrofon başına geçirdi. Myers zaten yaklaşık son 10 yıldır SUFFOCATION’a sahnede eşlik ettiğinden bu eleman değişikliği son derece pürüzsüz gerçekleşti ve “Hymns from the Apocrypha”dan da görüldüğü üzere SUFFOCATION’a herhangi bir olumsuz etki yapmadı.

“Doğruluğuna güvenilmeyen yazı” gibi bir anlamı olan “apocrypha” ifadesinden devam edersek, Myers tarafından yazılan sözlerde de bu kavramla ilişkili bir tema işleniyor. Şarkı sözlerinin genel teması, birtakım doğaüstü varlıkların bazı kadim yazıları kullanarak insanların kendilerini tanrı gibi görmelerini ve günün birinde yaratıcıları gibi ölümsüz olacaklarına inanmalarını sağlamaları. Bu varlıklar insanları bu şekilde kandırarak onları köleleştirmeyi ve kendi zevkleri için onlara fiziksel ve zihinsel acılar çektirmeyi amaçlıyorlar ve konu daha da dallanıp budaklanarak ilerliyor. Kısacası albümün temasını “vay şerefsizler” olarak da özetleyebiliriz.

“Hymns from the Apocrypha”daki şarkılara baktığımda aklıma gelen ilk ifade “iştah”. Bu iştahın sebeplerinden biri SUFFOCATION’ın 6 yıldır bir şey yayınlamamış olması. Diğer bir sebep Myers’lı ilk SUFFOCATION albümü olmasından mütevellit albümde bir şeylerin kanıtlanma ihtiyacı duyuluyor olması. Elbette ki kimse Mullen olamaz, ancak bu değişiklik zorunlu -ve Mullen destekli- olduğundan şikâyet edecek çok da bir şey yok kanısındayım. Bu iştahla birlikte dinlediğimiz “Hymns from the Apocrypha”, bana kalırsa başında sonuna mükemmel şarkılar barındıran, eğreti hiçbir anı olmayan, SUFFOCATION’ın doksanlarda çok çok iyi yaptığı pek çok şeyin taze fikirlerle coşturulmuş hâllerinden oluşan, özbeöz SUFFOCATION ruhuna yeni bir can üflenmişçesine sunulan harikulâde bir albüm.

Normalde hiç yapmam ama SUFFOCATION dinleyicilerinin bu tarz şeylerden hoşlandığını bildiğimden biraz detaya inip bazı şarkılardan bahsetmek, dakika saniye vermek istiyorum.

Öncelikle albüme adını veren ve açılışı yapan şarkı gerçekten de müthiş bir şey. Özellikle solodan sonra gelen “We shall possess what’s been denied since time began, vessels structured in flesh, promised by the creator of lies” kısmında arkada çalan tremolo melodi müthiş bir fikir. Onun hemen arkasından gelen “Once beloved, now deceived…” kısmında çalan sürüngen gitarlar da tam bir şerefsizlik örneği. Bana sorarsanız SUFFOCATION’ın çok uzun bir süredir yazdığı en iyi şarkı.

“Perpetual Deception”… Tam bir hayvanlık. 1.44’te giren vokal, 2.02-2.12 arasını “Breeding the Spawn”a koysan sırıtmayacak olması, 3.30’dan sonraki 45 saniyeyi oyun alanı gibi kullanmaları… Bambaşka bir keyif.

Albümle ilgili yorumlarda fazla bahsedildiğini görmediğim “Dim Veil of Obscurity” de bence albümdeki en tatlı anlardan bazılarını barındırıyor. Girişi harika, kazımasyon kısımlarla cerrahi işçilik içeren kısımları arka arkaya sunmaları çok iyi, 2.30 civarı giren enfes bir solosu var ve solonun bitişinden şarkının sonuna kadar olan kısım da SUFFOCATION’ın death metal dünyasına öğrettiği bir dolu şeyi içeriyor.

MORBID ANGEL ekolüyle başlayan ve içinde de Azagthoth’luklar yapmaktan çekinmeyen “Immortal Execration” anlık patlamalarıyla bipolar bir kimlik çizerken, 1.31’de giren uğursuzluk habercisi solonun ardından giren vokalle birlikte cidden aşağılık bir şekle bürünüyor. İlk single “Seraphim Enslavement”ta ise 4,5 dakika boyunca kesintisiz şiddete maruz kalıyoruz. Şarkı her şeyiyle ders veriyor, bu iş böyle yapılır dedirtiyor. Özellikle 3.48’den sonra giren lead gitarla oluşan buhran aşırı lezzetli.

Tedirgin edici girişiyle merak uyandıran “Descendants” bizi Derek Boyer’ın yerden 5 cm yükseklikteki baslarına doyururken, “Embrace the Suffering” ise solonun ardından gelen gitarlarla olayı adeta psikolojik bir noktaya çekiyor. Şunu söylemek gerek ki SUFFOCATION bu albümde özellikle şarkı kapanışlarını çok zekice, heyecan verici ve orospu evladı bir tavırla yapmış. Bu konu kesinlikle atlanmamalı.

Sonlara yaklaşırken -ki “Hymns from the Apocrypha” asla sonlara yaklaşmasını istemeyeceğiniz türde bir albüm- old-school girişi, müthiş solosu ve 3.09’daki dellenmesiyle yüreklere kan pompalayan “Delusions of Mortality”yi görüyoruz. Özellikle 3.28’de Morotti ride’a girdikten sonraki davul/gitar vuruşlarına hasta oldum.

DADADADAN!…………….. DAN! DAN! DADADADAN!

Sığır ölüsü gibi üzerimize düşen kapanış şarkısı “Ignorant Deprivation”da ise gözlere yaş olan bir güzellikle Frank Mullen vokallerini duyma şerefine erişiyoruz ve “Breeding the Spawn”un bu en sağlam şarkılarından birini yeniden kaydedilmiş olarak tekrardan dinliyoruz. Bu adamlar bu şarkıyı 31-32 yıl önce yazdılar ama “Hymns from the Apocrypha”ya da koyarak resmen “biz 30 yıl önce yayınladığımız bu şarkıyı bugün yayınlamış olsaydık da ortalığın anasını hoplatırdık” mesajı veriyorlar. Mullen’ın bu şarkıdaki yeni vokallerinden sesinin epey yıprandığını ve bu vokalist değişikliğinin zaruri olduğunu açık şekilde görmek mümkün. Evet gerçekler ne yazık ki acı, ancak ne mutlu ki bayrak değişimi diye de bir şey var ve bu sayede bu gruplar böyle hayvan gibi albümler yapmaya devam edebiliyorlar.

Biraz da prodüksiyondan bahsederek kapanışı yapalım. 2000 sonrasında çıkan SUFFOCATION albümlerinin öyle ya da böyle prodüksiyon konusunda kusursuz olamadıkları inancındayım. Ya gitarlar bir miktar fazla compressed oluyor ya davullar kuru oluyor ya da albümün gücü tam olarak yansıtılamıyordu. 1995’te çıkan “Pierced from Within” ise çıktığı dönem itibarıyla son derece etkili bir prodüksiyona sahipti ve SUFFOCATION’ın şiddetini tam anlamıyla yansıtan bir çalışmaydı. Bugün bu noktada günümüz şartları düşünüldüğünde, bence “Hymns from the Apocrypha” SUFFOCATION tarihinin en iyi prodüksiyonlu albümü. Her enstrümanın mükemmel yansıtılması, tüm performansların hakkının verilmesi bir yana albümün sahip olduğu uğursuz ve acımasız atmosfer de dehşet verici şekilde verilmiş. Bu iş için CRYPTOPSY gitaristi Christian Donaldson’la çalışmış olmaları çok iyi olmuş, zira kendisi son 10 yılın en başarılı yapımcılarından biri ve sadece bu yıl içinde Donaldson elinden çıkan farklı türlerden 6 albüm incelemişliğim var (AETERNAM – “Heir of the Rising Sun”, CRYPTOPSY – “As Gomorrah Burns”, PRONOSTIC – “Chaotic Upheaval”, STRUCTURAL – “Decrowned”, THE VOYNICH CODE – “Insomnia”, TRIBE OF PAZUZU – “Blasphemous Prophecies”) ve hepsi de prodüksiyonuyla göz dolduruyor.

Artık kapatalım. Gerçekten büyük zevk alarak yazdığım bir inceleme oldu. SUFFOCATION’ın 35 yılı geride bırakmış bir death metal devi olarak 2023 yılında bana bunları yazdırabilmesi ve hissettirebilmesi cidden büyük olay. “Hymns from the Apocrypha” bana kalırsa SUFFOCATION’ın “Pierced from Within”den, yani 1995’ten bu yana yaptığı en iyi albüm ve yıl sonu listemde de en üstlerde yer alacağı ortada. Hepimiz bu müziği seviyor, çoğumuz çok uzun yıllardır dinliyoruz ve insanın bu kadar büyük anlamlar yüklediği bir konuda 20 yıl önce duyduğu heyecanların aynısını, hatta daha bile fazlasını yeniden duyması kadar güzel, zevk veren, tatmin eden çok az şey var.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.50/10, Toplam oy: 34)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2023
Şirket
Nuclear Blast
Kadro
Ricky Myers: Vokal
Terrance Hobbs: Gitar
Charlie Errigo: Gitar
Derek Boyer: Bas
Eric Morotti: Davul
Şarkılar
1. Hymns from the Apocrypha
2. Perpetual Deception
3. Dim Veil of Obscurity
4. Immortal Execration
5. Seraphim Enslavement
6. Descendants
7. Embrace the Suffering
8. Delusions of Mortality
9. Ignorant Deprivation
  Yorum alanı

“SUFFOCATION – Hymns from the Apocrypha” yazısına 9 yorum var

  1. Seyfettin Dursun says:

    Sanırım Reddit’te gördüm ve üzülerek katılıyorum: “Suffocation without Mullen is like The Puppet Show without Kermit the Frog.”

    Ahmet Saraçoğlu

    @Seyfettin Dursun, albümü dinleyen birinin nasıl böyle düşünebileceğini anlayamıyorum. Mullen’ın son şarkıdaki vokallerini duyunca değişikliğin zorunlu olduğu zaten anlaşılıyor, Myers de gayet iyi böğürmüş bence.

    Seyfettin Dursun

    @Ahmet Saraçoğlu, bunu yazan kişi neyi kast etti bilemiyorum ama “Mullen’siz Suffocation fikri” hala garip geliyor bana… Bruce’suz Iron Maiden, Ozzy’siz Black Sabath, Halford’sız Judas vs gibi… Albümü de bu nedenle tam konsantrasyon dinleyememiş olabilirim zaten.

    lammoth

    @Ahmet Saraçoğlu, “Mullen’ın son şarkıdaki vokalleri” üzücü gerçekten. Umarım sağlık sıkıntısı falan yoktur reisin. Ses komple gitmiş gibi

  2. Salih Çetin says:

    Belliydi bu albümün bu kadar iyi olacağı. Ayak seslerini duyar gibiydim, içime doğmuş hakkaten. Suffocation ulan bu, boru mu?

  3. lammoth says:

    İt gibin albüm. Sabahtan beri dinleye dinleye kafam şişti, hala dinleyesim var

  4. Erhan says:

    Franksiz Suffocation’dan anca Suflecation olur demiştim.

    “Sen kim köpek daha sen dogmadan basyapit cikarmaya baslamis gruba Sufle diyorsun?” der gibi bir albüm yapmislar. Ben cevabimi aldim yarismaci arkadaslara basarilar dilerim.

  5. owlbos says:

    Bu albumun bunyemde oluşturduğu etki gecen yilin LoG’in oluşturduğu ile tamamen ayni. Yillar sonra şikayet etmediğim bir is olsa da öyle yerlere göre cikartabilecegim bir sey de degil. Seviyorum sadece o kadar.

    owlbos

    @owlbos, Bu arada Mulleni ne kadar sevsem de bu albumun vokalleriyle hic bir sorunum yok. Hatta Mullen olsa belki bu kadar iyi olamazdı.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.