# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
FATES WARNING – No Exit
| 06.12.2021

“Cehennem başkalarıdır.”

– Jean Paul Sartre (“No Exit” adlı oyunundan)

Emir Şekercioğlu

Progresif metalin önemli isimlerinden Fates Warning, kendisini sevmek için nedense epey bir beklemiş olduğum gruplardan birisi. Benzer bir durumu glam metal bahsinde Mötley Crüe için de yaşamıştım. Dream Theater, Queensrÿche, Symphony X, Opeth, Psychotic Waltz gibi gruplar ile biraz daha power metal etkileşimli bir progresiflik anlayışları olan Crimson Glory ve Savatage tarzı grupları dinlerken, ismini hep duymuş olmama karşın “The Spectre Within” dışında dinlediğim bir albümü olmamıştı Fates Warning’in. Hatta o albümü dinlememde de Oğuz Sel’in yazmış olduğu kritik vesile olmuştu. Kendisine bunun için de teşekkürlerimi sunarım. Fakat yakın zaman önce ne hikmetse içimde birden yeşeren progresif metal dinleme arzusu ile rotamı yeniden bu şöhretler müzesine çevirdim ve bazı albümleri tekrardan karıştırdım. Tam bu noktada, bir şeylerin eksik olduğunu hissettim; henüz yeterince içine girmemiş olduğum, ama kendi tarzında saygın bir yeri olan bir ismin varlığına yönelik o eksiklik. Derken, sadece “The Spectre Within” ile tanıdığım Fates Warning’i biraz daha irdeleme gereğini duydum ve böylece söz konusu grupla gerçek anlamda tanışabildim.

“No Exit”, başlıkta da alıntılamış olduğum üzere Fransız filozof Sartre’ın aynı isimdeki meşhur oyununa ciddi bir gönderme yapıyor. Felsefe tarihinin en vurucu cümlelerinden biri olan “Cehennem başkalarıdır.” aforizmasını içeren bu harika oyunun, albümdeki yansımasını ise çoğunlukla çalışmanın isminde ve albüm kapağında bulabildiğini söyleyebilirim. Şarkı sözleri arasında hikâye bazlı bir bağlantı olmadığı için konsept bir albüm olarak nitelendirmek epey zor mevcut çalışmayı. Bununla birlikte, belirli açılardan oyun ile alakalı tematik göndermeler de yok değil.

Albümün esas bahse değer yanı elbette müziği ve bu konuda kesinlikle kendine has bir doğaya sahip. Geneline hakim olan o kasvetli havaya karşılık zaman zaman thrash metalden aşina olduğumuz bir cazgırlığı da haykırıyor bize söz konusu çalışma. Grubun emektar vokalisti Ray Alder ile kaydettiği ilk albüm olan “No Exit”in bu doğasında şüphesiz Alder’ın payı büyük. Sesinin yer yer Geoff Tate’i yer yerse Helstar vokalisti James Rivera’yı andırması ile ne kadar büyük bir potansiyele sahip olduğunu gösteriyor o yıllardan. Müzisyenlerin emeklerini yabana atmamakla birlikte grubun, sanki yeni vokalistlerini görücüye çıkarmak ister gibi bir hava yansıttığını söylemek mümkün. Çünkü kapanışı yapan ve kendisine birazdan değineceğim “o epik parça” dışında, performans açısından en çok öne çıkan ismin Alder olduğu göze çarpıyor.

İçerdiği 6 parça ve yaklaşık 40 dakikalık süresi ile son derece rahat bir işitselliğe sahip olan albümün takdir ettiğim yanı şu; format bakımından biraz garip duran görüntüsüne karşılık (41 saniyelik bir intro, ortalama 3-4 dakikada seyreden 4 parça ve bir adet 21:25’lik kapanış parçası), başlangıcından itibaren çok dengeli ve akışkan bir ilerleyişe sahip. Öyle ki üst üste 3 kere de dinleseniz sizi kolay kolay yormayacak bu albümün özellikle “PROGRESİF METAL!!!! ENSTRÜMANTAL KAOS, NASIL DAHA SOFİSTİKE OLUNUR???!!!” şeklinde zihinlerde kabus yankıları yayabilecek bir türde büyük nimet olduğunu düşünüyorum. Tabii gelecek yıllarda “Perfect Symmetry”, “Parallels” ve özellikle de “ A Pleasant Shades of Gray” albümleriyle çağdaşlarına nazaran çok daha durgun ve sakin bir progresiflik yüzeyinde dolaşmayı tercih ederek karakteristik bir duruş sergileyen Fates Warning’in, bu işe içinde thrash esintileri olan bir albümden başlamış olması da ilginç bir nokta.

Asıl konuya gelecek olursak… Nasıl ki bazı albümler, içerdiği o spesifik bir iki şarkıyla bile satın alınmaya değer hâle gelir ya da klasik ilan edilirse, “The Ivory Gate of Dreams” adlı şaheser de tek başına bu albümün incelemesini yazdırmaya yeter. Bu şarkının önemini biraz irdeleyelim şimdi. Sene 1988 ve o sıralarda henüz Dream Theater bile yokken (officially) hâliyle “A Change of Seasons” gibi bir beste varlığa kavuşmamış, benzer durumlar sebebiyle de ne Opeth ve “Black Rose Immortal” gibi bir efsane vücuda gelmiş, ne de Symphony X’in “A Divine Wings of Tragedy” çalışması doğmuş. Dolayısıyla progresif metale şekil veren ve akla ilk elden gelen bu grupların hiçbirisi, söz konusu tür için sonradan sanki bir “rite of passage” olacak bu geleneğe (20 dakikayı bulan epik parça) henüz kalkışmamış, Fates Warning dışında… Bence işin bu kısmı biraz düşünmeye ve grubun, diğer meslektaşları arasında hak ettiğinden az değer gören konumuna karşılık onu takdirle anmaya değer.

Söz konusu bestenin yapısını atomlarına ayırarak analiz etmek gibi bir niyetim yok. Ancak bu bestenin özelinde belirtmem gereken bir nokta var. Türden aşina olduğumuz üzere bu tarz yoğun bestelerde dinleyici bir “zamansal bütünlük sorunu” yaşayabiliyor. Yoğun eklentilere sahip olan bu parça yapılarında bazen dinlediğimiz bir bölümü hızlıca geçip, esas sevdiğimiz kısımlara gelme arzusu taşıyabiliyor ya da “keşke bu kısımları hiç araya katmasalardı.” gibisinden şeyler söyleyebiliyoruz. Kısacası, “doldurma anların” varlığından şikayet edebiliyoruz. Şahsen bu durumu, yukarıda adını andığım diğer progresif epiklerde bile yaşadım. Fakat, “The Ivory Gate of Dreams” kendi içerisinde öyle ince ayarlanmış bir bütünlüğe, soft ama etkili geçişlere ve agresyon ile duygusallığı muntazam bir biçimde tek potada eriten bir yapıya sahip ki zaman algımızda gerçekleşen o sorunu hiç yaşatmıyor. Burada belki, mevcut yıllarda henüz enstrümantal bir gövde gösterisinin trend hâline gelmemiş olması ve zaten bu trendi başlatacak esas grubun da “Images & Words” den itibaren Dream Theater olması kilit rol oynuyor olabilir. Dolayısıyla, Fates Warning’in burada sergilemiş olduğu gövde gösterisinin, besteciliğin çok daha organik ve old-school temellere dayandığı bir anlayıştan geldiğini söyleyebilirim. Keza bu anlayışı, albümle aynı senede çıkan iki devasa yapıtta da görmek mümkün (Queensrÿche; “Operation: Mindcrime” ve Crimson Glory; “Transcendence”).

Çalışmadaki diğer bestelerde olduğu gibi bahsi geçen şarkıda da Ray Alder’ın yeteneklerini görüyoruz, ancak bu sefer grubun enstrümantal yanı çok daha baskın geliyor ve Fates Warning’in kariyeri için kilit isimler olan Jim Matheos, Joe DiBiase, Frank Aresti ve nihayetinde Mark Zonder gelinceye kadar grubun davullarını konuşturmuş olan Steve Zimmerman’ın kayda değer performanslarına şahit oluyoruz. Üstelik böyle bir bestede bekleyebilecğeimiz hemen hemen her şey var; time signature’larda meydana gelen vurucu değişimler, yüksek perdeden bas tonlara değin inebilen vokaller, akustik pasajlar, cayır cayır yanan rifler, kalp atışları gibi yankılanan baslar…

Albümde ilk elden öne çıkan parçalar “Anarchy Divine” ve “Silent Cries” olsa da elimizdeki 6 parçanın hiçbiri boşa harcanmış bir şans değil ve albümün sonundaki ödül de büyük. “No Exit” belki Fates Warning’in yaptığı en iyi, en muntazam albüm değil (bu kriterler için “Perfect Symmetry” ve “Parallels” duruyor.), ancak özgün bir deneyselliği, döneminin gerçeklerini, imajındaki felsefi vurguyu son derece tadında veren, işitmesinin büyük bir keyif olduğu ve bu türün sevdalıları için muhakkak kulak kabartılması gereken klasik bir çalışma.

Kapanışımızı, “The Ivory Gate of Dreams”in 4. part’ı “Quietus”ta yer alan şu sözlerle yapalım:

“In the madness of a silent eternity
we’d find solace in false visions that
protect us from reality.”

7,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (6.65/10, Toplam oy: 17)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1988
Şirket
Metal Blade Records
Kadro
Ray Alder: Vokal
Frank Aresti: Gitar
Jim Matheos: Gitar
Joe DiBiase: Bas
Steve Zimmerman: Davul
Şarkılar
1) No Exit
2) Anarchy Divine
3) Silent Cries
4) In A Word
5) Shades of Heavenly Death
6) The Ivory Gate of Dreams
I. Innocence (enstrümantal)
II. Cold Daze
III. Daylight Dreamers
IV. Quietus
V. Ivory Tower
VI. Whispers on the Wind
VII. Acquiescence
VIII. Retrospect (enstrümantal)
  Yorum alanı

“FATES WARNING – No Exit” yazısına 12 yorum var

  1. Eline sağlık Emir, uzunca bir aradan sonra yine nefis bir yazı. Okurken aklıma takılan tek şey, “‘Perfect Symmetry’ ve ‘A Pleasant Shades of Gray’ incelemeleri nasıl oldu da bugüne dek yazılmadı?” oldu.

    Ubeydullah İndiroğlu

    @Ahmet Saraçoğlu, Türkiye’de FW dinleyen 100 kişiyiz çünkü. :p

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ubeydullah İndiroğlu, 2005′te İstiklal’de verdikleri konserde ben de vardım. Hayatımda gittiğim en tenha konserdi. Resmen ayıp olmuştu gruba ama onlar çatır çatır çalmıştı.

    Ouz

    @Ahmet Saraçoğlu, Abi adamların diskografinin yarısından fazlasının kritiği yok. Benden önce yazan olmazsa, Awaken the Guardian, Perfect Symmetry ve Inside Out’u seve seve yazarım. 2010′ların başlarında günde onlarca defa döndürdüğüm albümlerdi bunlar.

    Bu arada Ray Alder’lı albümün kritiğinde John Arch’lı poz kullanmak çok ayıp olmuş. :) Şu daha uygun düşebilir:

    https://www.flickr.com/photos/digimeister/39068407774/in/photostream/

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ouz, sağ ol Oğuz. fates warning 1988 diye aratıp çıkan fotoğrafı Adler mı Arch mı bakmadan koydum. Şimdi seninkiyle değiştirdim.

    Ouz

    @Ahmet Saraçoğlu, 🤘

    Noshophoros

    @Ahmet Saraçoğlu, Teşekkürler Ahmet abi.

  2. Ouz says:

    Zaman zaman “Bir sürü şey yazıyorum, acaba bunlar gerçekten işe yarıyor mu?” diye düşündüğüm çok oluyor. Böylesi bir kritiğin senin elinden çıkması bile başlı başına bir kıvanç vesilesi ve yazdıklarımın işe yaradığının da bir göstergesi benim için. Fates Warning’le içli dışlı olmana katkıda bulunduğuma çok mutlu oldum.

    Perfect Symmetry kadar olmasa da No Exit’i zamanında haddinden fazla dinlediğimi söyleyebilirim. Dediğin gibi Ray Alder’ın tanıtım albümü gibi bir şey. Herif falsettoya yaklaşan vokal stiline sarılıyor mümkün oldukça. Sesini, grubun bir başka enstrümanı gibi kullanabilen John Arch’tan sonra elindeki tüm kartları oynaması gerekiyordu Alder’ın ve belki de öyle oldu.

    Ellerine sağlık, analizlerin de tespitlerin de gayet yerinde kesinlikle.

    Bu arada Silent Cries’ın 2.41′indeki vokal melodisinin, Pentagram’ın Behind the Veil’ının 1.23′ündeki vokal melodisiyle aynı olması gibi bir tespitim var. Yazmasam çatlardım. :)

    Noshophoros

    @Ouz, Güzel sözlerin için teşekkür ederim öncelikle Oğuz hocam. Açıkçası böylesi köklü bir grubu henüz yeni dinlediğim ve ilk defa kritiğini yazacak olduğum için yazarken biraz tereddüt ettiğim anlar oldu. Ama gerek senin gerekse Ahmet abinin yorumlarından sonra fena bir iş çıkarmamış olduğumdan şüphem kalmadı.

    Dediğin gibi Fates Warning albümlerinin çoğu yok sitede. Hatta “No Exit”i hariç tutarsak yazılan dört incelemeyi de sen yazmışsın yanlış hatırlamıyorsam. Esasen “Perfect Symmetry” ve “A Pleasant Shades of Gray” albümlerini de yazmayı düşünüyordum bu eksikliği kapatmak için, ama yazabileceğini söylediğinden ötürü “Perfect Symmetry”i senden okumayı isterim Oğuz hocam. Ben de seve seve “A Pleasant Shades of Gray”i yazarım bir aksilik olmazsa.

    Ouz

    @Noshophoros, Rica ederim Emir, ne demek. Perfect Symmetry yakın zamanda gelmez ama geldiğinde muhtemelen en kapsamlı Fates Warning kritiğim olur. Bakalım gün ne gösterecek.

  3. Ubeydullah İndiroğlu says:

    Fates Warning için bir geçiş albümü olarak görüyorum No Exit’i ama asla sendeledikleri tökezledikleri bir iş değil.

    Ray Alder bu albümde kendini bulabilmiş değildir, öncülü John Arch’ın vokallerini yapmaktadır. Belki de Matheos’un yönlendirmesi bu şekildeydi, sonuçta Alder’ın grupla ilk çalışmasıydı.

    Yine bu albüm, Fates Warning’in Iron Maiden çekirdeğinden çekilmiş Power-Progressive Metal arası çizgisini yansıtan son albümdür. Bir sonraki albüm The Perfect Symmetry’de Power Metal etkileri tamamen gidecek, müzik tam olarak Progressive Metal sularına girecektir.

    Bahsi geçen şarkılar dışında Shades Of Heavenly Death’i şahsen ayrı tutarım. Manyak bir şarkı cidden.

    Noshophoros

    @Ubeydullah İndiroğlu, “Ray Alder bu albümde kendini bulabilmiş değildir, öncülü John Arch’ın vokallerini yapmaktadır. Belki de Matheos’un yönlendirmesi bu şekildeydi, sonuçta Alder’ın grupla ilk çalışmasıydı.” – Tam bu dediğinizle alakalı Jim Matheos zamanında şöyle bir şey söylemiş hocam; çevirisinden hatırladığım kadarıyla yazıyorum buraya:

    “O zamanlar vokalistimiz ne kadar yüksek perdelere çıkarsa o kadar iyi kafasındaydık.”

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.