Bu sene ülkemizde ilk kez konser veren bazı grupların son albümleri nedense istediğimi veren işler olmadı. Mesela OBSCURA’nın son albümü kariyerlerinin en kötüsüydü. Keza DARK TRANQUILLITY’nin, KATATONIA’nın ve DREAM THEATER’ın son albümleri de beni ziyadesiyle üzdü.
REVOCATION’ın yeni albümünü de beğenmedim, kesin 2026’da onlar da ülkemize gelirler.
Tabii bunun tersi durumlar da yaşanmıyor değil. MORS PRINCIPIUM EST 5 Ekim 2025’te IF’te ülkemizdeki ilk konserini verecek ve heyecanla beklediğim bu konser öncesinde çıkardıkları “Darkness Invisible” neyse ki gayet yeterli, yeterlinin de üstünde keyifli bir albüm.
AT THE GATES usulü melodik death metali klavye desteğiyle ve daha hızlı, daha müzisyenlik odaklı bir üslupla sunan Fin grup MORS PRINCIPIUM EST, çeyrek asırdır devam eden kariyerinde pek çok inişli çıkışlı dönem yaşadı, çalkantılı kadro değişikliklerine sahne oldu.
İlk albümden günümüze geçen 22 yılı düşünürsek, şu an kadrodakileri de sayınca kadrosunda inanılmaz bir sayı olan 9 adet gitarist barındırdı. Böylesi gitar odaklı bir grubun bu kadar fazla gitarist değişimi yapmış olmasına rağmen araları uzatmadan albüm çıkarmaya devam etmesi ve kendi kimliğini her türlü korumayı bilmesi de MORS PRINCIPIUM EST’in günümüze dek gelmesini sağlayan unsur oldu.
Bugün kadro grubun ilk albümü “Inhumanity” ve ikinci albümü “The Unborn”da çalan gitaristlerin geri dönmesiyle davulcu hariç orijinale yakın durumda ve “Darkness Invisible”a yönelik beklentimin bu kadar yüksek olmasının sebebi de buydu, zira bana kalırsa ilk albümleri “Inhumanity” 2000 sonrasında çıkan en iyi melodik death metal albümlerinden biri.
“Darkness Invisible”da MORS PRINCIPIUM EST’in kadrodaki bu köklere dönüş neticesinde farklı bir gazlanma yaşadığını hissediyorum. Beş yıl önceki “Seven” büyük oranda Andy Gillion’ın elinden çıkmıştı ve için “A Day for Redemption” gibi üst düzey gitar kullanımı içeren, melodik death metal gruparlarının %90’ında görülmeyen düzeyde üst düzey gitar kullanımı içeren şarkılar içeriyordu. Aynı şekilde “Liberation = Termination” başta olmak üzere tüm albümlerde melodik death metal standardının üstünde teknik beceri isteyen bir gitar işçiliği vardı.
Grubu benzerlerinden ayıran başlıca hususlardan olan bu durum “Darkness Invisible”da da karşımıza çıkıyor. %99 konseri açacakları “Of Death” de dâhil olmak üzere albümdeki gitar işçiliği üst düzey. Buna, Fin oluşlarından dolayı kaçınılmaz bir klavye kullanımı ve bu sayede oluşan senfonik hava da eklenince MORS PRINCIPIUM EST çok da kasmadan melodik death metal dünyasındaki başka kimseye benzemeyen bir karaktere bürünüyor. Kim var MORS PRINCIPIUM EST’e en çok benzeyen diye düşündüğümde aklıma gelen birkaç grup, sadece ufak detaylarla MORS PRINCIPIUM EST’le eşleşiyor. Riflerin yapısal olarak benzediği gruplar var elbet, ancak onlar da yüksek tempo ve müzisyenlik beceriyle yine ayrışıyorlar.
“Darkness Invisible” genele bakıldığında beklentimi büyük oranda karşılayan bir albüm. Birincisi kesinlikle “grower” dediğim türden, dinledikçe daha çok sevilen bir yapıya sahip. İlk dinlemede de beğenebilirsiniz, ancak ilk dinlemede “bildiğimiz MORS PRINCIPIUM EST” diye düşünürseniz bile muhtemelen sonraki dinlemelerde ve detaylara indiğinizde albümü daha çok sevmeniz büyük olasılık.
Albümle ilgili olarak değinmek istediğim konulardan biri de altyapı klavyeleriyle verilen ihtişam konusu. Klavyesi yoğun sert müzik yapan her grupta olduğu gibi MORS PRINCIPIUM EST’in de bu bileşeni dengeli kullanması gerekiyor. Fazlaya kaçarsanız olayın agresifliğini alabilir, şarkılarınızın birbirine benzemesine neden olabilirsiniz. Bu tür durumları pek çok grupta görüyoruz ve bana kalırsa MORS PRINCIPIUM EST bu konuda iyi, makul ve mantıklı bir noktada. CHILDREN OF BODOM kadar klavye yoğun bir müzikleri yok ve gaza gelip VST ile orkestrasyon yapmaya da kalkmıyorlar. Bu sayede “Darkness Invisible” agresifliğini, yırtıcılığını, ısıran tarafını yitirmiyor ve görünüşte de özünde de sert ve hırçın bir albüm olmayı başarıyor.
MORS PRINCIPIUM EST melodik death metal gibi en güzel zamanlarını geçireli çok olan ve en büyük temsilcilerinin bile adeta paçayı kurtarmaya çalışırcasına farklı taraflara yöneldiği bir tür içerisinde şu anda dünya üzerindeki en yırtıcı, en üst düzey müzisyenlik içeren melodik death metallerden birini yapıyor. “Darkness Invisible” olağanüstü bir başyapıt değil, ancak MORS PRINCIPIUM EST’in neden çok iyi bir grup olduğunu gösteren gayet keyifli bir çalışma.
Pazar günkü konseri deli gibi bekliyorum, gelecek olanlarla görüşmek dileğiyle.
Kadro Ville Viljanen: Vokal
Jori Haukio: Gitar, besteler
Jarkko Kokko: Gitar
Teemu Heinola: Bas
Marko Tommila: Davul
Şarkılar 1. Of Death
2. Venator
3. Monuments
4. Tenebrae Latebra
5. Summoning the Dark
6. Beyond the Horizon
7. The Rivers of Avernus
8. In Sleep There Is Peace
9. An Aria of the Damned
10. All Life Is Evil
11. Makso mitä makso (Isac Elliot cover)
uzun zamandır dinlediğim ama bazı albümlerini , bazı şarkılarını yeni keşfettiğim bir grup.
hangi şarkısını açsam baştan sona dinlettiriyor ve onunla kalmıyor kendini tekrar tekrar açtırtıyor.
mesela az önce Reclaim The Sun’ı tekrar açtım dinledim.O nasıl catchy bir ilk 30 saniyedir ya inanılmaz.
benim için son yılların en iyi melodic death grubu.
pazar günü konserde görüşelim.
Ulan dinliyorum dinliyorum da çok tat vermiyor. Melodik dm benden geçti mi diye açtım ilk üç albümü çevirdim. Pek de geçmemiş. Görüyorum ki sorun bende değil sizde.
Çok ağır orkestrasyon var. Yaylılar, elektronikler şunlar bunlar çok üst üste. Modern yüksek desibelli prodüksiyonla da birleşince dinlediğim gitardan zevk almıyorum.
Beste kalitesi, şarkı kompozisyonu eski albümlerdeki dinamizminden, heyecanından çok uzak. Bir Finality, bir Life in Black, bir Animal Within, bir Parasites of Paradise daha gelir mi diye bekledim kadro değişikliğini duyunca ama öyle güçlü bir şarkı yok.
Grubun ve türün severlerini modern anlayış içinde tatmin eder ama yeni gelişmelerden sonra beklediğim yine aynı, bu çizgide bir albüm değildi.
uzun zamandır dinlediğim ama bazı albümlerini , bazı şarkılarını yeni keşfettiğim bir grup.
hangi şarkısını açsam baştan sona dinlettiriyor ve onunla kalmıyor kendini tekrar tekrar açtırtıyor.
mesela az önce Reclaim The Sun’ı tekrar açtım dinledim.O nasıl catchy bir ilk 30 saniyedir ya inanılmaz.
benim için son yılların en iyi melodic death grubu.
pazar günü konserde görüşelim.
Ulan dinliyorum dinliyorum da çok tat vermiyor. Melodik dm benden geçti mi diye açtım ilk üç albümü çevirdim. Pek de geçmemiş. Görüyorum ki sorun bende değil sizde.
Çok ağır orkestrasyon var. Yaylılar, elektronikler şunlar bunlar çok üst üste. Modern yüksek desibelli prodüksiyonla da birleşince dinlediğim gitardan zevk almıyorum.
Beste kalitesi, şarkı kompozisyonu eski albümlerdeki dinamizminden, heyecanından çok uzak. Bir Finality, bir Life in Black, bir Animal Within, bir Parasites of Paradise daha gelir mi diye bekledim kadro değişikliğini duyunca ama öyle güçlü bir şarkı yok.
Grubun ve türün severlerini modern anlayış içinde tatmin eder ama yeni gelişmelerden sonra beklediğim yine aynı, bu çizgide bir albüm değildi.