# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z

Archive for 2010

PENDULUM / IN FLAMES ortaklığı aynı sahnede

Thursday, August 12th, 2010

Yeni PENDULUM albümüne konuk olan IN FLAMES vokalisti Anders Friden, PENDULUM’un üç gün önceki SONISPHERE İngiltere performansında sahneye çıkarak gruba eşlik etmiş.

İyi görüntü kalitesi

İyi ses kalitesi

SHAPE OF DESPAIR’den yeni EP

Thursday, August 12th, 2010

Eski AMORPHIS, yeni AJATTARA vokalisti Pasi Koskinen’in doom metal grubu SHAPE OF DESPAIR yeni bir EP çıkarıyor.

Ekim/Kasım dolaylarında çıkacak EP’nin adı “Written In My Scars” ve şöyle de bir kapağı var:

Suyundan da.

BEHEMOTH beklenen klibini yayınladı

Wednesday, August 11th, 2010

Lideri NERGAL uzunca bir süre tedavi göreceği için bu yılki tüm konserlerini iptal eden BEHEMOTH, önceden trailer’ını yayınladığı “Alas, Lord is Upon Me” klibini görücüye çıkardı.

Sansürlü:

Sansürsüz

Not: Hatırlatma için Exorsexist’e teşekkür ederiz.

SADUS – A Vision of Misery

Wednesday, August 11th, 2010

Yine bir Sadus kritiğiyle karşınızdayım. Daha önce kullandığım çoğu tabiri burda da kullanacağım gibi. Hadi hayırlısı.

Sadus dinlemeye “Elements of Anger“la başlamıştım ki yakın bir zamanda (sanırım 1 yıl sonra kadar) “Out for Blood” albümü çıktı. “Out for Blood” çıktığı sıralarda Sadus’un ilk albümlerini hazmetmeye çalışıyordum. Çok old school olduğu için bir türlü tad alamıyordum. Sevmezdim de zaten pek. “Illusions” ve “Swallowed in Black” dinledikten sonra bir de “A Vision of Misery”yi deneyeyim dedim ve 1-2 şarkı sonra direkt “Oha lan iyi albüme benziyor” tepkisini verdim. Through the Eyes of Greed’in başlarındaki o bas atraksiyonu aklımı çıkarmıştı anormal bir şekilde. Bu da daha yeni bas çalmaya başladığımdan olsa gerek. Yapılan her hızlı şey inanılmaz gelirdi bana. Derken, albümün ortalarını falan geçip sonlarına geldiğimde daha ilk dinleyişimde albümü sindirmiş, hastası bile olmuştum.

“Elements of Anger” kritiğimde bahsettiğim gibi bu albüm Sadus’un geçiş döneminin tabanını oluşturmuş ve grubun yeni tarzının yavaş yavaş oluşmasına zemin hazırlamıştır. Eski old school temposu azalmış yerini daha çok “aksak” ritimler almış ve de bir diğer unsur olan “bas gitar” iyiden iyiye “Ben de varım ulan!” demeye başlamıştır.

Şarkı şarkı incelemeyi tercih etmediğimden dolayı birkaç parçanın üzerinden ufak ufak geçeceğim. Echoes of Forever’la başlayayım. Bana göre albümün başyapıtı, müzikal açıdan kesinlikle çok kaliteli (En azından Sadus parçaları içinde). Ritmin sürekli değiştiği ve içi hoş eden tuhaf bir bas solosuna sahip enfes bir parça. En çok keyif veren parçalar ise Slave to Misery ve Throwing Away the Day derim kesinlikle. Gitar solosu olarak da Machines kesinlikle çok dikkat çeken bir parça.

Biraz da müzik dışı kısmı ele alayım. Kapak tek kelimeyle “kötü” demek isterdim ama içim elvermiyor. O zamanın şartları öyleymiş desem kurtarmaz, yalan söylemiş olurum; adamların durumu yokmuş desem yine yalancı olurum. Ama kötü kapak işte evet, napalım. Biraz daha önem verilebilirmiş; örneğin “Swalloved in Black” gibi olsa idare edebilirdi. Bu işten baymış olsalar gerek “Out for Blood” albümünde “Dayayalım logoyu gitsin dayı ya, ne kasacağız artwork falan” demişler herhalde, ki şarkı sözleri de cabası. Neyse konuya dönelim.

Sound olarak ilk iki albüme göre biraz değişik diyebilirim. Gitarlar klasik Sadus sound’unu korumuş (“Out for Blood”da olaylar bambaşka tabii o ayrı). Yukarda da değindim, her basçı “Açsak biraz sesimi ya, duyulmuyor sanki” der; çünkü basın sesi bir bas gitarist için hiçbir zaman tatmin edici seviyede yüksek değildir (Steve Harris abimize de selamlar olsun bu arada). DiGiorgio iyice abarttığından ötürü, bas önemli ölçüde değiştirmiş sound’u. Davula gelirsek, tabii ki sound mevzusu kişiden kişiye değişiklik gösterebilir evet; ama bu albümün davul tonu hoşuma gidiyor benim. Özellikle bas gitarla çok uyumlu. Darren Travis’e değinmeye bile gerek yok zaten, her albümde olduğu gibi çığırıyor boğazı yırtılırmışcasına. Obituary ve Sadus arasındaki yakınlaşma da bundan kaynaklanıyor derim. Benim teorim bu.

Sırada Swallowed in Black var. Bundan sıkıldıysanız onu hiç okumayın derim.

Onur ALTINAY

PROTEST THE HERO yeni albüm kaydına başlıyor

Wednesday, August 11th, 2010

Kanadalı çılgın grup PROTEST THE HERO, yeni albümü için ay sonunda stüdyoya gireceğini açıkladı.

Henüz hiçbir ayrıntısının belli olmadığı albüm 2011 başında çıkacakmış, muş.

ROB HALFORD şimdi de reklamlarda

Wednesday, August 11th, 2010

Metal tanrısı ROB HALFORD, Virgin Mobile’ın yeni reklamı için kamera karşısına geçmiş.

Reklamın sadece ilk 5 saniyesinde gözüken HALFORD, -doğal olarak- bir rahibi canlandırıyor.

Bir yeni klip de MUNICIPAL WASTE’ten

Wednesday, August 11th, 2010

MUNICIPAL WASTE, son albümü “Massive Aggressive”den “Acid Sentence”a çektiği klibi alttaki albüm kapağına koydu.

EXODUS’tan yeni klip

Tuesday, August 10th, 2010

EXODUS, son albümü “Exhibit B: The Human Condition“dan “Downfall”a çektiği klibi yayınladı.

Klibin yönetmeni Jon Schnepp, aynı zamanda ünlü metal çizgi film Metalocalypse’in de yönetmeni.

HAIL OF BULLETS’tan yeni albüm detayları (Güncellendi)

Tuesday, August 10th, 2010

Hollandalı death metal grubu HAIL OF BULLETS yeni albüm detaylarını açıkladı.

11 Ekim’de çıkacak albümün adı “On Divine Winds” olacakmış ve şöyle de bir içeriğe sahipmiş:

01. The Eve Of Battle
02. Operation Z
03. The Mukden Incident
04. Strategy Of Attrition
05. Full Scale War
06. Guadalcanal
07. On Coral Shores
08. Unsung Heroes
09. Tokyo Napalm Holocaust
10. Sugar Loaf Hill (bonus track on ltd. 1st Digibook edition)
11. Kamikaze
12. To Bear The Unbearable

On Divine Winds” şu sıralarda Dan Swanö’nün hünerli ellerinde son şeklini alıyormuş.

Not: Şarkı listesi için Exorsexist’e teşekkür ederiz.

SOUNDGARDEN’dan yeni şarkı

Tuesday, August 10th, 2010

SOUNDGARDEN, “Badmotorfinger” döneminde kaydedilen ancak bugüne dek hiç yayımlanmayan “Black Rain” adlı parçasını görücüye çıkardı. Bağlantıya tıklayıp dinleyebiliyoruz.

BAĞLANTI!

CEPHALIC CARNAGE’dan yeni şarkı

Tuesday, August 10th, 2010

Kafası dumanlı grup CEPHALIC CARNAGE, yeni albümü “Misled By Certainty“den “The Incorrigible Flame” adlı şarkıyı, albüm görselleriyle desteklenen bir videoyla birlikte dünyayla paylaştı.

IWRESTLEDABEARONCE yeni klibini ortama koydu

Tuesday, August 10th, 2010

Deli grup IWRESTLEDABEARONCE son albümü “It’s All Happening“den “Danger in the Manger”a çektikleri klibi ortama saldı. Klip yeterince saçma olduğu için lafı uzatmadan klibe geçiyoruz.

Grubun çektiği diğer bir über klip için:

TARJA’dan yeni klip

Tuesday, August 10th, 2010

TARJA TURUNEN yeni albümü “What Lies Beneath“ten “I Feel Immortal”a çektiği klibi ortama koydu.

Şimdilik başka da bir şey yok.

SOUNDGARDEN geçmişini anıyor

Tuesday, August 10th, 2010

Tekrardan birleşen SOUNDGARDEN kariyerini özetleyen “Telephantasm” adlı bir toplama çıkarıyor.

28 Eylül’de çıkacak yapıtın içeriği şöyle:

Disk 1
01. All Your Lies
02. Hunted Down
03. Fopp
04. Beyond The Wheel
05. Flower (BBC session)
06. Hands All Over
07. Big Dumb Sex
08. Get On The Snake (live)
09. Room A Thousand Years Wide
10. Rusty Cage
11. Outshined
12. Slaves & Bulldozers

Disk 2
01. Jesus Christ Pose (live)
02. Birth Ritual
03. My Wave
04. Superunknown
05. Spoonman
06. Black Hole Sun
07. Fell On Black Days
08. Burden In My Hand
09. Dusty
10. Pretty Noose (live on “SNL”)
11. Blow Up The Outside World (MTV “Live ‘N’ Loud”)
12. Black Rain (
Hiç yayımlanmamış)

DVD – Klipler
01. Flower
02. Hands All Over
03. Loud Love
04. Jesus Christ Pose
05. Outshined
06. Rusty Cage
07. My Wave
08. Spoonman
09. The Day I Tried To Live
10. Black Hole Sun
11. Fell On Black Days
12. Pretty Noose
13. Burden In My Hand
14. Blow Up The Outside World

Bonus videolar:
01. Spoonman
02. The Day I Tried To Live
03. Superunknown
04. Pretty Noose
05. Pretty Noose
06. Blow Up The Outside World

CIRCLE II CIRCLE yeni albüm kapağını sundu

Tuesday, August 10th, 2010

Eski SAVATAGE vokalisti Zak Stevens’ın grubu CIRCLE II CIRCLE, yeni albümünün kimi detaylarını açıkladı.

10 Eylül’de buralarda olacak albümün adı “Consequence Of Power” ve kapağı da aşağıdaki gibi.

KATAKLYSM yeni albümünü halka açtı

Tuesday, August 10th, 2010

KATAKLYSM yeni albümü “Heaven’s Venom“ı alttaki kapakta kullanıma açtı.

FIREWIND’den yeni albüm tadımlığı

Tuesday, August 10th, 2010

Yunan power metal grubu FIREWIND, 25 Ekim’de çıkacak yeni albümü “Days of Defience“tan çıkacak ilk single olan “World of Fire”ın kısa bir tadımlığını bizlerle paylaşıyor.

Şarkının tamamı 17 Ağustos’ta dinlenebilecekmiş diyor, hayırlı bir gün diliyoruz.

MONSTER MAGNET’tan yeni albüm

Tuesday, August 10th, 2010

A.B.D.’li heavy metal/stoner rock grubu MONSTER MAGNET yeni albümü “Mastermind“ı Ekim ayında çıkaracağını açıkladı.

Albümün detayları da aha şöyle:

01. Hallucination Bomb
02. Bored With Sorcery
03. Dig That Hole
04. Gods and Punks
05. The Titan Who Cried Like A Baby
06. Mastermind
07. 100 Million Miles
08. Perish In Fire
09. Time Machine
10. When The Planes Fall From The Sky
11. Ghost Story
12. All Outta Nothin’

Klibi de unutmayalım.

SON OF AURELIUS’tan yeni klip

Tuesday, August 10th, 2010

Teknik death metal grubu SON OF AURELIUS, yeni albümü “The Farthest Reaches”tan “Mercy For Today”e çektiği klibi bizlerle paylaştı.

X–JAPAN – Blue Blood

Tuesday, August 10th, 2010

Albüm Bilgisi: Grubun 2. stüdyo albümü
Süre: 65:18
Tür: Visual Kei, senfonik metal, heavy metal, power metal, punk rock, speed metal
Kayıt yeri: CBS Sony Roppongi Studio, CBS Sony Shinanomachi Studio, Sound City Studio
Prodüktör: X-Japan
Plak şirketi: Ki/oon
Çıkış tarihi: 21.04.1989
Remaster’ının çıkış tarihi: 14.02.2007
Liste başarısı: Japonya listelerinde 6. sıraya kadar yükseldi. Bugün bir Visual Kei klasiği olarak kabul ediliyor.

Notlar:
- X-Japan’in alamet-i farikası “X”, en ünlü ballad’ı “Endless Rain” ve fanların en sevdiği şarkılardan biri olan “Kurenai” bu albümde.
- Bir önceki albümde de olan Kurenai ve Unfinished düzenlenerek bu albüme de konmuş.

Doğrusunu isterseniz gününün büyük bölümünü anime izlemekle geçiren, gülmenin aklındaki yegane çağrışımı ^^ olan, tuvalete kendo sopasıyla giden (!?!?) bazı arkadaşlarla kıyaslandığımda pek de uzakdoğu kültürü uzmanı sayılmam. Fakat benim bu Japon milletiyle ilgili gayet iyi bildiğim iki şey vardır.

1- Müzik yaparken batı dünyasına göre çok farklı bir kafada oldukları,
2- Size sundukları şeylerin süprizlerle dolu olabileceği (wasabi’li makarna [soba] yemeyi bir deneyin).

Ne alaka ya demeyin, anlatıyorum, not alın.


Son Mohikan 4’ten bir kare.

Bir kere ülkemizde çok fazla tanınmayan X-Japan’in kim olduğundan bahsetmekte fayda var. Dünya haritasında Rusya’dan Hindistan’a diklemesine bir çizgi çekecek olursak bu çizginin doğusunda kalan ülkelerde megastar muamelesi gören, hatta bazılarında rock denilince en önde akla gelen grup. Singapur, Kore gibi ülkelerin yanı sıra Fransa, Almanya, Brezilya, Arjantin gibi ülkelerde de bayağı bir fan kitleleri var. Dikkat ettiyseniz kendi memleketlerinden bahsetmedim bile, çünkü en ufak Japon şehrinde bile fan kulüpleri olduğuna dair duyumlar var.

Peki 1988’de ilk albümleri Vanishing Vision’ı (o da sağlam albüm aslında) çıkardıkları dönemde küçük kulüplerde çalan, pek de fazla tanınmayan, sounduyla glam/power metal arası, imajıyla punk rock kırması, yeni yetme Capon gençlerinden mürekkep Ekusu Japan (milletçe böyle okuyorlar), o zamandan bugünkü durumuna nasıl geldi? İşte “mavi kapaklı altın yazmalı, sapına kadar visual kei” olan Blue Blood bu sorunun bir nevi cevabı mahiyetinde. Gençlerimiz bir gün ‘Madem yetenekliyiz, bu kadar farklı tarzdan besleniyoruz, neden tarihe geçecek, bizi ihya edecek, doğu dünyasının en büyük hard ‘n heavy grubu yapacak bir albüm yapmıyoruz?’ diyorlar. Grubun davulcusu+piyanisti+bestecisi Yoshiki önderliğinde stüdyoya kapanıyorlar ve ortaya bu elimde görm… , ehm, aşağıda kapağını görmüş olduğunuz başyapıt ortaya çıkıyor.


Toshi’nin Tsubasa Ozara gibi çıkmış olması fotoğrafçının mahareti mi?

Dediğim gibi Blue Blood sürprizlerle dolu bir albüm. Usta gitarist Frank Marino’nun dünya marşının (World Anthem) cover’ı ile sahneye ilk (ve gayet iddialı bir) giriş. Tamam, bu normal. Böyle albümlere orkestral atmosfer iyi gider. Sonra gaz şarkı kontenjanını doldurmak için Blue Blood. O da tamam. Gaz şarkıları severim, ardından Week End (Japon kelime oyunuyla we can’t oluyor) ve Rainbow tatları.

“Wasabi’li dürümün tadına doyum olmuyor.”

Olabilir, Rainbow’dan etkilendiklerini kendileri de söylüyorlar zaten. Daha sonra Easy Fight Rambling (80’ler L.A. metali), peki tamam, sıradaki şarkı X. Power metal! Eee? Endless rain, bir power ballad, Japonya tarihinde büyük bir hit ! Yuh… Kurenai, iç titreten bir X-Japan klasiği. Xclamation, etnik müzik üzerine bas solosu. Orgasm, punk rock. Çüş! Celebration, bildiğin glam metal. Rose of Pain bildiğin 12 dakikalık senfoni. Ve gelmiş geçmiş en güzel piyano balladlarından biri olan Unfinished ile yapılan inanılmaz bir kapanış. İşin ilginç tarafı da burada ortaya çıkıyor. Zeytinyağını da koyduk mu ortaya bir kase çoban salata çıkacak diye beklerken bir anda gayet entegre, gayet oturaklı bir albümle karşılaşıyorsunuz. Ee, o zaman çeşitlilikten verdik on puanı.


Paris Hilton değil, Yoshiki!

Gelelim müzisyenliğe. Toshi J-rock’ta yıllarca uğraşılmasına rağmen bir türlü taklit edilemeyen bir ses rengine sahip. Yoshiki’yi uzun uzun anlatmaya gerek yok, albümde hem piyano hem de davul çalıyor, ayrıca kendisi ülkesinde dahi bir megastar olarak görülüyor. Burada Taiji’nin (Japonya’dan çıkmış en iyi basçılardan biri bence) kulaklarını çınlatmadan geçmek istemiyorum.

“Seni seçtim Yoshiki!”

Kendisi bu albümde yeteneklerini bonkörce sergilemekten çekinmiyor, albümün birçok yerinde ‘buraya ancak bu kadar güzel bir partisyon yazılırdı’ diyorsunuz. Açıkçası Heath’e bir gıcığım yok, gruba iyi uyum sağladı ama Taiji gibi bası “çalmayıp” resmen şarkıya “imza atan” bir adamdan sonra kendisinin ancak bir görev adamı olduğunu düşünüyorum.

Gitardaki ikili ise Pata ve hide (küçük yazılır). Bilmeyenler için, 97’de kaybettiğimiz hide (Hideto Matsumoto) Japonya tarihinin en büyük rock star’ı. Efemine görünüşünün yanında inanılmaz bir karizması olan hide’yi hide yapan en önemli albüm Blue Blood dersek yanılmış olmayız. (Solo kariyeri de çok iyi, onu da ayrıca takip edin). Demek ki müzisyenlikten de tam notu veriyoruz. Ya süresi? Dolu dolu bir 65 dakika, yani hiç de kısa olduğunu söyleyemeyiz. Bu açıdan da gayet tatmin edici.


2009 konserinden bir kare. Sağdaki merhum Hide’nin hologramla sahneye yansıtılan görüntüsü.

Bu kadar methiyeyi düzdükten sonra akla albümde hiç negatif, gıcık bir yön yok mu sorusu gelebilir.

Valla bence sizi etse etse bir prodüksiyonun günümüze kıyasla biraz old-school kaçması, bir de ‘Engurish’ dediğimiz tarzdaki vokalleri rahatsız edebilir. Japonca sözlerin arasına serpiştirilmiş, çok da iyi bir İngilizceyle yazılmadığı belli olan (fakat içtenliği ortada) lirikler belki ilk başlarda biraz garip gelebilir, fakat albümü benim gibi yeterince defa (yaklaşık 5000 kere) dinledikten sonra artık bunlar da size kuş cıvıltısı gibi gelecektir.

Başka eklenecek ne olabilir? 2007’de bu ve daha birkaç X-Japan albümünün daha remastered versiyonları çıktı, bunlarda standart şarkıların yanı sıra birkaç şarkının enstrümantal versiyonu var ve haliyle ses biraz daha kaliteli. Kalite manyağıysanız onu tercih edebilirsiniz, koleksiyoncular için ise orijinalinin CD’leri (ve yeterince ararsanız limited edition LP’leri) hala bulunabiliyor.


Tamam, yükseklik korkun yok Yoshiki, anladık!


Heath – Pata – Yoshiki – Toshi – gruba yeni katılan Sugizo. Önde Hide’nin maskotu.


Farkı tadında, alevde ızgara…


Dev ekranda Sadri Alışık filmi seyretmek gibisi yok…


Capon yapmış (demiş miydim?)

İşin özeti şu. Başından sonuna tekdüze devam eden albümlerin fanıysanız, değişik tarzlarda denemeleri hoş karşılamıyorsanız bu albüm sizi pek açmayabilir. Bir senfoni, ardından bir speed metal, bir ballad, bir punk rock… kafasına aşina olanlarınız içinse (aramıza hoşgeldiniz) bu albüm gerçek bir müzikal şölen olacaktır. Net bir şekilde 80’lerde rock adına yapılmış en iyi albümlerden biriyle karşı karşıyayız.

Kendilerinden sonra çıkmış onlarca J-rock grubunu etkileyen, özellikle beste kalitesi ve müzisyenlik olarak Number of the Beast, Master of Puppets, Keeper of the Seven Keys gibi klasiklerle rahatlıkla kapışacak bir albüm Blue Blood ve benim böyle bir güzelliğe 10’dan farklı bir not vermem beklenemez herhalde.

Ufuk ÇETİNKAYA

EXODUS yeni albümünden üç şarkıya klip çektiğini ve üçünün de aşşşırı iyi olduğunu açıkladı
Bursalı hard rock grubu KARAMESAİ yeni şarkılarını sundu
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.