# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z

Archive for 2010

BONDED BY BLOOD’dan yeni klip

Thursday, August 26th, 2010

Retro thrash metal grubu BONDED BY BLOOD yeni albümü “Exiled to Earth“ten “Prototype: Death Machine”e çektiği klibi yayınladı.

HEATHEN’dan yeni klip

Thursday, August 26th, 2010

Amerikalı thrash metal grubu HEATHEN son albümü “The Evolution of Chaos“un açılış parçası “Dying Season”a çektiği klibi yayınladı.

HATEBREED – Supremacy

Thursday, August 26th, 2010

Bodosluk dediğimiz kavram bir hayli ilgi çekici bizim için. Müzik dünyasında sayısız grup bu terim ve özelliklerinden nemalanmaya çalıştı .Hakkıyla yerine getirenler oldu (Dying Fetus, Machine Head, her ne kadar konseptlerini sevmesem de Slayer; Dirty Rotten Imbeciles, Lamb Of God) sıkıntıdan bizi uyutanlar oldu [son 2 albümüyle Chimaira, Emmure vs.). İyi olduğunda üzerimizden kamyon, TIR, uçak, jet, gemi, vapur gibi bilimum taşıma araçlarını geçirten bodosluk, kötü olduğunda ise kulak vızıltısından başka bir işe yaramıyor.

Öncelikle şimdi değerlendireceğim albümü kabaca tasvir edeyim. Bu albümde melodik rifler aramayın çünkü YOOOOKKK (Hatebreed’in grup vokali), akustik gitar aramayın çünkü YOOOKKKK, temiz vokal aramayın çünkü YOOOKKK. Öhöm. Yani elimizde 35 dakika boyunca müthiş bir bodosluk, hayvanlık örneği olan albüm var. Ama bu bodosluk sıkıcı bir şekilde değil, gayet akıcı ve eşlik edilebilir şekilde sunuluyor.

Burada albümün en büyük kozu uzun olmayan şarkı süreleri. 2 dakika ile 3 dakika arasında değişen şarkı süreleri ile bünyeyi hiç sıkmayan albüm şarkı içinde kendini tekrar yoluna da girmiyor. Fazla breakdown kullanılmayan albümde (toplam 3-4 tane var), kullanıldığı yerler de (Divine Judgement ve Horrors Of Self’deki gibi) taşı gediğine koyuyor.

Albümün içine girdiğinizde mayınlı araziden farksız bir yere gelmiş oluyorsunuz. Elinizi hangi şarkıya atarsanız atın orada bir patlama sesi oluyor. Daha Defeatist’le höst derken, Horrors Of Self’in 1.30′daki bas rifinde sonra şarkı adeta alev topuna dönüşüyor. Albümün en kısa şarkısı Mind Over All ve Jamey Jasta’nın “Stronger Than Everrrr!” çığlıklarına sahne olan To The Thrashold geçtikten sonra yine kulağınızda mayın patlama sesleri çıkıyor.

Sonrasında artık albüm sizi istediğiniz her türlü kıvama sokuyor. Bundan sonraki şarkılarda tam olarak ne olup bittiğini bile anlamıyorsunuz. Benim tek hatırladığım Divine Judgement’ın müthiş kapanışı ile The Most Truth’un Pantera kıvamındaki başlangıcı. O kadar seri bir şekilde geçiyor albüm. Bütün şarkılar mermi gibi delip geçiyor bünyeyi.

Şu detayın altını çizmekte fayda var, bu albümün % 95′inde gitarlar ilk 3 telin, bas gitar ise ilk 2 telin altına gelmiyor.Yani melodik birşeyler dinlemek isteyenlere göre değil bu albüm. Bulabileceğiniz en melodik rif As Diehard As They Come’daki black metalvari ana rif. Ondan ötesi yok bu albümde. Kendilerine göre ihtiyaç da yok zaten. Çünkü bu “Supremacy”de dinleyiciye istediği herşeyi veriyor Hatebreed.

Şahsen bu albümü Hatebreed’in en sağlam ve en akıcı albümü olarak görüyorum. Ve albümü her düşünüşümde aklıma Güneş’ten kopup Dünya’ya ulaşan bir gaz kütlesi geliyor. Bu gaz kütlesinden nemalanmaya hepinizi çağırıyorum hatta zorluyorum.

Dinleyin laaaaan bu albümü! (Jamey Jasta brutal vokaliyle)

Erdal AVCI

MELECHESH’ten ikinci kayıt videosu

Thursday, August 26th, 2010

MELECHESH İstanbul’daki kayıt sürecini içeren videolardan ikincisini yayınladı.

İlkini de şuradan görebiliyoruz.

Not: Haber için lftf’ye teşekkür ederiz.

4,5 dakikada WACKEN 2010

Thursday, August 26th, 2010

WACKEN OPEN AIR festivalinin 5-7 Ağustos arasında düzenlenen bu yılki ayağının 4,5 dakikalık bir özeti yapılmış.

Geçen seneki özetin daha uzun olması bilim çevrelerince şaşkınlıkla karşılanmış.

THE SWORD’dan yeni klip

Thursday, August 26th, 2010

THE SWORD yeni albümü “Warp Riders“dan “Tres Brujas”a çektiği klibi yayınladı.


Grup bu klibin konusunu takip eden iki klip daha çekileceğini söylemiş, ki onlar da “Lawless Lands” ve “Night City”ye olacakmış.

OPETH’ten beleş şarkı

Wednesday, August 25th, 2010

OPETH, “In Live Concert at the Royal Albert Hall” adlı yeni konser DVD’sinden “Dirge For November” performansının mp3′ünü alttaki resme koydu. Açılan sayfada mail’inizi ve adınızı girerek mp3′e kavuşabilirsiniz.

Önemli müzisyenlerden yeni bir süpergrup

Wednesday, August 25th, 2010

Rock dünyasının en önemli müzisyenleri arasında yer alan gitarist TONY MACALPINE ve davulcu VIRGIL DONATI, yanlarına MARK BOALS’ı (ULI JON ROTH, ROYAL HUNT, YNGWIE MALMSTEEN) da alarak SEVEN THE HARDWAY adlı bir grup kurmuşlar.

Progresif hard rock olarak adlandırdıkları kendi isimlerini taşıyan ilk albümleri iki gün önce çıkmış.

01. Liar
02. Guilty
03. Solitary Man
04. Where I’m Going
05. All I Had
06. Blame
07. The Wall
08. Good And Evil
09. Happy Ending
10. The Cage

Albümden “Guilty” adlı parçanın klibi de aşağıdan görülebilir.

Albümdeki diğer şarkılardan sample’lar da şuradan duyulabiliyor.

DIMMU BORGIR’de akıl almaz olay

Wednesday, August 25th, 2010

Dün itibariyle resmen DIMMU BORGIR’e katıldığı açıklanan SNOWY SHAW, bugün itibariyle DIMMU BORGIR’den ayrıldığını açıkladı.

SHAW, bununla da kalmadı ve DIMMU BORGIR’e katılmak adına geçtiğimiz haftalarda ayrıldığı THERION’a tekrar katıldığını da açıkladı.

THERION’dan gelen resmi açıklamada ise, SHAW’un gruba geri dönmesinden çok memnun oldukları ve yeni albümle birlikte bomba gibi geldiklerine dair ifadeler yer alıyor. Dış basında yer alan haberlerde yeni THERION albümünün reklamının da yapılıyor olması, olayı THERION tarafından planlanmış bir promosyon girişimi olarak gösteriyorsa da, DIMMU BORGIR’den gelecek resmi açıklamalara göre gerçekte neler yaşandığını buralardan duyururuz.

LAMB OF GOD’dan otobüste gitar dersi

Wednesday, August 25th, 2010

LAMB OF GOD gitaristleri Mark Morton ve Willie Adler, tur otobüslerindeki prova odasında bazı LAMB OF GOD parçalarının nasıl çalındığını göstermişler.

İnanır mısınız bu haber de burada bitti. Ama kabul etmek lazım, bu haber hepimize çok şey kattı.

DIMMU BORGIR – Death Cult Armageddon

Wednesday, August 25th, 2010

Seveni mi çok sevmeyeni mi belli olmayan gruplar alanında metal tarihinin sayılı isimlerinden biri olan DIMMU BORGIR’in modernleşme ve kitlelere mal olma yolculuğundaki kilit albümlerden biriydi “Death Cult Armageddon”. “Puritanical Euphoric Misanthropia” ile delicesine patlayan grup, bu sayede şirket desteğini de hiç olmadığı kadar arkasına almış, her anlamda daha ihtişamlı bir albüm için kolları sıvamıştı.

Direkt olaya dalarsak, DIMMU BORGIR’in sahip olduğu prodüksiyon gücünü çok iyi kullandığı ortada. Başka herhangi bir grup yapsa bu kadar ses getirmeyecek kimi şarkılar, DIMMU BORGIR markası altında olduklarından daha büyükmüş gibi gözküyorlar. Ancak bu bir eleştiri değil, aksine bir övgü olarak bile alınabilir. Sonuçta bir grubun başarılı olması için uyulması gereken mutlak kurallar yok; zaten kimse de gelmiş geçmiş en iyi müziği yapma amacıyla müziğe başlamıyor. Bazısı kot pantolon tişörtle çıkıp daha müzik bazlı bir iş yapıyor, bazısı da olayın görsel ve prodüksiyon yönüne de abanarak DIMMU BORGIR gibi adından çılgıncasına söz ettiren işler yapıyor. İlki gibi olanların hayran kitlesi ve o kitlenin dinledikleri gruba verdikleri değer başka, DIMMU BORGIR gibi bir grubun dinleyicisinin gruptan beklentileri başka. Sonuçta DIMMU BORGIR dinleyen insan da onları bu halleriyle sevdiği için dinliyor ve onlardan bu imajlarından sıyrılıp kendilerini sadece müziğe vermelerini beklemiyor. Alan memnun Satan memnun (Hail Satan!!!)

Gerçek olan bir şey var ki, müziği sevilsin ya da sevilmesin, iyi olsun ya da olmasın, başladığı nokta ve şu anki hali düşünüldüğünde DIMMU BORGIR bir başarı öyküsüdür.

“Death Cult Armageddon” 2003 yılında çıktı ve pek çok açıdan gruba yeni kapılar açtı bildiğimiz gibi. Özellikle az sonra detaylı değineceğim Progenies of the Great Apocalypse başta olmak üzere, albümden dört adet şarkının Hollywood filmlerinde, Amerikan televizyon programlarında ve Playstation oyunlarında kullanılmışlığı var. Grubun o ana kadarki açık ara en çok Satan albümü olan (Satan my master!!!!) “Death Cult Armageddon”, her ne kadar çoğu kesimden hayli olumlu yorumlar aldıysa da, kimi yerlerde yılın albümü seçildiyse de, bence bundan çok daha fazlası: “Death Cult Armageddon” müzik tarihinin en iyi albümü.

Yok lan manyak mısın; albüm iyi, ama bence abartıldığı kadar da muazzam bir albüm değil. Haydi el ele verip bu konunun üstüne gidelim.

Baştan söyleyeyim, ben bir DIMMU BORGIR hayranı değilim. “Spiritual Black Dimensions” ve özellikle de “Puritanical Euphoric Misanthropia”yı severim, ancak oturup da baştan sona bir DIMMU BORGIR albümünü defalarca dinlemişliğim falan yoktur. Tüm albümlerini yeterli düzeyde bilen ve her albümden bir kısım parçayı seven (bazılarına bayılan) bir insanım. O yüzden bu yorumun tarafsız bir dinleyici tarafından yapıldığına emin olabilirsiniz.

Öncelikle, “Death Cult Armageddon”da DIMMU BORGIR’in büyük bir işe kalkıştığının farkında olduğunu hissediyorsunuz. Daha en baştan, metalin ve metalcinin dostu Prag Senfoni Orkestrası’nın meyvaları toplanmaya başlanıyor ve karşınızda zaten hep ihtişamlı olması amaçlanan müzikler yapan DIMMU BORGIR için bile büyük ve pahalı bir işin olduğunu anlıyorsunuz. Allegiance, Progenies Of The Great Apocalypse, Lepers Among Us ve Vredesbyrd albümün gayet güzel ve etkileyici açılmasını sağlıyorlar.

Bu dörtlüden sonraysa “Death Cult Armageddon”ın neden bir “Puritanical Euphoric Misanthropia” olamayacağını yavaş yavaş kavramaya başlıyorsunuz. Zira albümün ilk yarısının ikinci yarısına oranla bariz şekilde üstün olduğunu düşünüyorum. On bir şarkılık “Death Cult Armageddon”ın ilk dört şarkısı çıktayı yükseltirken, sonradan yavaş yavaş daha ortalama bir müzikalite devreye giriyor.

Grubun önceki albümlerinde daha yaratıcı şekilde kullandığı I.C.S. Vortex’in, orkestral anlamda grubun iyice coştuğu “Death Cult Armageddon”da pek de ortalarda gözükmemesi bence bir hata. I.C.S. Vortex bence DIMMU BORGIR sound’u için çok önemli bir faktördü. “O clean vokaller girince tüm black metal atmosferi kayboluyor, o yüzden DIMMU BORGIR’i sevmiyorum” türünde I.C.S. Vortex karşıtı yorumlar görmek bana garip geliyor açıkçası, zira “black metal atmosferini DIMMU BORGIR’de bulmak” fikri bile ufak çaplı bir oksimoron olarak ifade edilebilir kanaatindeyim. Dediğim o ki grubun karakteristik yanlarından biri olan clean vokaller bence albümde daha çok kullanılabilirmiş.

Senfoniğiz, görkemliyiz tamam da, biz eskiden gerçek anlamda black metale gönül veren insanlardık ve o yanımızı seven kitleyi de boşlamamak lazım türünde düşünceler, her yeni nesil DIMMU BORGIR albümündeki gibi burada da seziliyor. Lakin daha black metal mecralara akma amacı güden ve grubun eski zamanlarını özleyenlerin ağzına bal çalar tarzda bir rol üstlenen Allehelgens Død I Helveds Rike gibi şarkılar, I.C.S. Vortex’in bölümleri çıkarıldığında herhangi bir grubun yapacağı türde gayet düz black metal şarkıları olarak göze çarpıyorlar. Eski zamanları özleyenler için yapılan şarkıların isimlerini Norveççe koymak yetmiyor anlayacağınız.

Diğer yandan, grubun her albümde birkaç hit şarkı yazma konusundaki becerisi “Death Cult Armageddon”da da kendini gösteriyor ve ortaya Vredesbyrd ve Progenies of the Great Apocalypse gibi işler çıkıyor. Bu şarkılardan ikinci söylediğimin mükemmel bir şarkı olduğunu düşünüyorum. IMMORTAL’dan Abbath…. Abbath!…… Abbath!!!!!‘ın da (videoda 0.42-0.49 arası) konuk vokal yaptığı şarkı (Heavenly Perverse’te de yapıyor), her anlamda çok çok başarılı bir eser. Grubu başta bu şarkı olmak üzere piyasa olmakla suçlamak ve “Ama black metal bu değil” diye düşünmek de bana saçma geliyor. Hangi adla anarsanız anın, ortada devasa bir şarkı olduğu açık. Progenies of the Great Apocalypse’in tümüyle Mustis elinden çıkmış olması, Mustis’siz DIMMU BORGIR’in “Abrahadabra”da neler yapacağını daha bir merak etmemize yol açıyor.

“Death Cult Armageddon”ın bence açık ara en iyi yanıysa, devasa cüssesiyle davul setinin arkasında akıl almaz işler yapan Nick Barker adlı hayvan evladı. Albümde ciddi anlamda saygı duyulası bir davul performansı var ve bu performans özellikle vasat şarkılarda adeta şarkının önüne geçiyor ve bir yerden sonra sadece davulu dinleme ihtiyacı bile hissedebiliyorsunuz. Hem performans, hem de davul yazımı açısından grubun kariyerindeki en iyi işlerden biri.

Son paragrafa gelindiğinde demek istediğim, 1999-2001 arasında çıkardığı “Spiritual Black Dimensions” ve özellikle de “Puritanical Euphoric Misanthropia”nın ardından bence inişe geçmeye ve kaybettiği gücünü prodüksiyonla kapatmaya başlayan DIMMU BORGIR’in müzikal anlamda ortalamanın az üstünde bir iş çıkardığı bir albüm “Death Cult Armageddon”. Çok güzel şarkılar da var, ancak bütün halinde bakıldığında önceki işlerinin gerisinde bir çalışma diye düşünüyorum. “In Sorte Diaboli“den daha iyi olduğuysa su götürmez bir gerçek.

Grubun tam bir hayranı sayılmasam ve son albümlerini çok kötü bulsam da, “Abrahadabra“yı bayağı merak etmekte olduğumu da söylemeden edemeyeceğim. Marka olmak sanırım böyle bir şey; gelecek şeyden bir beklentiniz olmasa da merak ediyorsunuz.

Not: Abbath videosu için Bahadır Sarp’a teşekkürü bir borç bilirim.

JAMES LABRIE’den bir şarkı daha

Wednesday, August 25th, 2010

JAMES LABRIE yeni albümü “Static Impulse“tan “I Need You” adlı parçayı yayınladı.

Aşağıdan dinlenebilecek şarkı, LABRIE’nin daha önce yayınladığı ve çok iyi yorumlar aldığı “One More Time” adlı şarkının ardından JAMES LABRIE’nin bu albümde farklı bir müzikal yol izlemeye karar verdiğini kanıtlar nitelikte.

AUTOPSY yeni EP’sinin tanıtım videosunu yayınladı

Wednesday, August 25th, 2010

Tekrardan faaliyete geçen gore efsanesi AUTOPSY, yakında çıkacak EP’si “The Tomb Within“in tanıtım videosunu ortama koydu.

TARJA’dan bir klip daha

Wednesday, August 25th, 2010

TARJA TURUNEN yeni albümü “What Lies Beneath“ten “Until My Last Breath”e çektiği klibi yayınladı.

Böyle.

OZZY OSBOURNE gitaristinden eğitim DVD’si

Tuesday, August 24th, 2010

OZZY OSBOURNE ve FIREWIND gitaristi GUS G. yakında bir gitar eğitim DVD’si çıkarıyor.

15 Eylül’de çıkacak setin görünüşü şöyle:

DVD’nin saçmalamayla geçen çekim arkasını aşağıdan görebiliyoruz.

DIMMU BORGIR yeni basçısını açıkladı

Tuesday, August 24th, 2010

Söylentiler doğru çıktı ve DIMMU BORGIR yeni basçısının SNOWY SHAW olduğunu açıkladı.

SHAW, KING DIAMOND’dan MERCYFUL FATE’e, THERION’dan DREAM EVIL’a pek çok grupta farklı enstrümanlar çalmış ve yapımcılık yönü de olan bir insan.

İsveçli müzisyen, tıpkı ayrılan I.C.S. Vortex gibi clean vokalleri de üstlenecekmiş. SHAW grupla birlikte ilk konserini, içeriği şuradan görülebilecek aşağıdaki turnede verecek.

NERGAL’den kötü haber

Tuesday, August 24th, 2010

Geçtiğimiz haftalarda hastaneye yatan BEHEMOTH lideri NERGAL’in (Adam Darski) lösemi olduğu açıklandı.

Darski’nin iyileşmesi için kemoterapinin de yetmeyeceği, hastalığın ilerlediği ve Darski’nin mutlaka ilik nakline ihtiyacı olduğu açıklanmış. Nişanlısı Doda’nın çoktan iliğini bağışladığı, ancak bu iliğin Darski’nin DNA’sına uyup uymayacağının henüz belli olmadığı söyleniyormuş.

Bu durumla birlikte büyük maddi külfet altına giren Darski ve ailesine destek olmak için Polonya’da yardım konserleri ve çeşitli etkinliklerin planları yapılmaya başlanmış bile.

Akıllara gelen o kötü haberi vermeyi hiç mi hiç istemiyor, NERGAL’e ve yakınlarına güç ve sabır diliyoruz.

Not: Hatırlatma için Berker İlhan’a teşekkür ederiz.

NEAERA yeni albüm detaylarını açıkladı

Tuesday, August 24th, 2010

Alman grup NEAERA yeni albümünün detaylarını açıkladı.

Açıklanan kapak biraz büyük ama bu seferlik idare edelim.

01. The Forging
02. Heaven’s Descent
03. In Defiance
04. Eight Thousand Sorrows Deep
05. Arise Black Vengeance
06. Rubikon
07. Sirens of Black
08. Certitude
09. Exaltation
10. Tyranny of Want
11. The Prophecy
12. And to Posterity a Plague

BETWEEN THE BURIED AND ME – Alaska

Tuesday, August 24th, 2010

BETWEEN THE BURIED AND ME tüm seks pozisyonlarında usta, muhteşem bir vücudu olan çok güzel bir sarışın gibi; ama o kadar sık pozisyon değiştiriyor ki hiçbirinin tadını alamıyorsunuz.

“Alaska” çıktığı sıralarda okuduğum bir kritik böyle diyordu. Albümün notu bir hayli düşüktü ve grup kafası karışık olmakla suçlanıyordu.

Hmm.

BETWEEN THE BURIED AND ME sevenlerin benden nefret etmesini sağlayacak şerrrrrrefsiz bir giriş yapayım hadi. Grupla tanışmam 2005 yılına rastlar. O dönemde BETWEEN THE BURIED AND ME “Alaska”yı çıkarmış, THE DILLINGER ESCAPE PLAN’in alt grubu olarak turlamaktaydı.

Şu an bu satırları yazan adi insan da grubun turne programı dahilindeki şehirlerden birinde ikamet etmekte olduğundan, bu nefis konserde bulunma fırsatını yakalamıştı (Bir taşla iki artislik birden yapmak).

O konserde grup kısa ama öz bir setlist sunmuş (bu albümün ilk dört şarkısı ve önceki albümlerden hatırlayamadığım iki şarkı), ses sisteminin de temizliği sayesinde o gece sadece THE DILLINGER ESCAPE PLAN için orada olan beni bayağı bir ambale etmişti.

Hani sahneyi çalmak denir ya, bir grup kendinden sonraki gruba göre daha etkileyici bir performans ortaya koyar falan; o tarz bir durum olmadı, DILLINGER gelip ortalığı sikertti tabii ama, orada olup da benim gibi grupla ilk kez karşılaşan kesim için çok acayip bir sürpriz olduğu da ortadaydı. Olduğum yerde dikilip şöyle monologlara sahne oldum:

“Davulcu iyiymiş.”
“Gitarlar da baya iyi lan.”
“Davulcu bildiğin ökü- höst lan naaptı!”
“Fakat vokalistin yerinde duramaması?”
“Baslar sağlam.”
(En sevdiğim)
“Nası grup lan bu?”

Neden adeta böyle bir mevsim meyvesi kıvamına bürünüp olan biteni anlayamaz hale geldiğimi sorarsanız, daha önce hiç duymadığınız bir grup sahneye çıkar ve şu anda hayatta en sevdiğim şarkılardan biri olan şöyle bir şarkıyla konsere girerse sizin haliniz nice olurdu sorarım size.

Uzatmayalım, BETWEEN THE BURIED AND ME’yle böyle güzel bir şekilde tanıştım. Neydi beni bu adamların müziğine çeken? Melodiler mi? Çok iyi müzisyen olmaları mı? Şarkılarında birbirinden farklı tatlar barındırmaları mı? Yoo dostum yoo.

Müzikte yeni kurallar koymak, normlar belirlemek zor şey. Şöyle bir bakınca, son zamanlarda yepyeni dalgalar yaratan grup sayısının bir ayağın tırnaklarını geçmediğini görüyoruz. BETWEEN THE BURIED AND ME için bir akım başlatma ya da normları belirleme durumu söz konusu olmasa da, onları farklı kılan bir yan var. Kurallara uymama.

BETWEEN THE BURIED AND ME böyle kural tanımayan, kafalarına göre hareket eden, efendime söyleyeyim müziğin huzuru ve refahı için konmuş kuralları hiçe sayan birtakım haysiyetsiz insanlardan oluşuyor. Girişmiş, mısraymış, köprüymüş, nakaratmış, beyefendiler bunları hiç mi hiç sallamıyorlar, kendi bildiklerine takılıyorlar.

Ne de güzel yapıyolar.

Şimdilerde değişmiş olsa da, o dönemde metal basınında bu gruba dair iki bakış açısı vardı. İlki, grubun bu değişken tavrını ve üstün müzisyenliğini seven ve öven kesim; ikincisi de grubun çok yetenekli, ancak şarkı yazmayan, sadece farklı bölümleri arka arkaya çalan müzisyenlerden oluştuğunu düşünen kesim.

Bakın o dönemki başka bir yabancı kritik ne diyor:

Karmakarışık, “az bazen çoktan daha iyidir” tezini doğrulayan, allak bullak bir albüm. Eğer biri size bu grubun dehasından söz ederse, ya o kişi yalan söylüyordur, ya da ben bu albümü anlayamamışımdır.

Riske giriyorum ve ikinci şıkkı seçiyorum. Anlayamamışsın abicim. Olmamış yani. Zorlamanın bir manası yok.

Geyiği bırakıp objektif bakarsak aslında iki durumun da geçerli olması gerekmiyor. “Colors“la bu duvarı yıkıp neredeyse her kesimden muazzam düzeyde övgüler aldılarsa da, “Alaska” düşünüldüğünde herkesin farklı uçlardan yaklaşabileceği ve “zevkler-renkler” durumunun tam olarak geçerli olduğu bir müzik var ortada. Zira üstteki alıntıyı yaptığım yazar albüme 1,5/10 vermiş, aynı siteden başka bir yazar ise 9,5/10 vermişti. Yeterince açık sanırım.

Devam edelim. BETWEEN THE BURIED AND ME’yi, Dimebag Darrell’ın anısına ithaf ettikleri bu albümde kariyerine yeni başlıyor olarak görebiliriz. Grubun en önemli elemanlarından davulcu Blake Richardson, basçı Dan Briggs ve gitarist Dustie Waring’in gruba katıldığı albüm olan “Alaska” bu yönüyle de BETWEEN THE BURIED AND ME adına bir milat. Zaten ilk iki albüm “Between the Buried and Me” ve “The Silent Circus”ın, “Alaska” ve sonrasıyla boy ölçüşemez oluşu da buradan kaynaklanıyor.

Müziğe baktığımızda grubun alışılageldik şarkı yapılarını kırmak adına elinden geleni ardına koymadığını görüyoruz. Şarkılar özellikle ilk dinlemelerde hiçbir şekilde kalıba oturmayan bir profil çiziyorlar. Dinledikçe alışılan bu durum, zamanla, tıpkı eve gelen ve zamanla evin hükümdarlığını ele geçiren bir kedi gibi BETWEEN THE BURIED AND ME’nin buyruklarını kabul etmenize ve şaşkınlığınızın hayranlığa dönüşmesine yol açıyor. Sürekli değişen yapılar altına sokulan pek çok türün ilerlettiği “Alaska”, sonradan daha progresif, daha olgun deryalara akacak BETWEEN THE BURIED AND ME müziğine oranla daha hırçın, daha yırtıcı ve kontrol edilemez bir havada. Death metal ve deathcore etkisinin sonraki albümlere oranla kendini daha bir gösterdiği, bahsettiğimiz grup BETWEEN THE BURIED AND ME olduğundan neyse ki akımlara kapılıp breakdown’lara bulanmayan, “Colors”ın izlerini içinde barındırmasına rağmen yine de kafalarındaki fikirlerin daha yeni yeni oluşma safhasında olduğunu da hissettiren türde ufak detayların da kendilerine yer bulduğu bir albüm “Alaska”.

Biraz uzun oldu sanki ama benim açımdan yazması zevkli bir yazı oldu. BETWEEN THE BURIED AND ME müziğinin tam olarak kategorize edilememesi, onlarla ilgili konuşmayı, haklarında yorum yapmayı eğlenceli kılıyor. Öyle ya da böyle, bu devirde kimse bana “Böyle şarkı olmaz, şarkı dediğin şöyle olmalı” demesin. Yüz binlerce grubun aynı formüller dahilinde hareket ettiği müzik içerisinde, minimal de olsalar, BETWEEN THE BURIED AND ME’ninki gibi hareketlere, sarsmalara ihtiyaç var. Varsın bir grup da kurallara göre oynamasın, varsın sırf bu aykırı tavırlarından dolayı metal-archives gibi kuralcı siteler tarafından metal olarak addedilmeyip sitede yer bulamasınlar; varsın bir grup da şarkı değil de doğrudan “müzik” yazsın, kafasına göre takılsın; kime ne zararı var?

Aslında yazı bitti ama yazıyı soru sorarak bitirmeyi hiç sevmediğim için buraya da işlevi olmayan bu cümleyi yazıyorum.

HAIL OF BULLETS’tan yeni şarkı

Tuesday, August 24th, 2010

Hollandalı death metal grubu HAIL OF BULLETS yeni albümü “On Divine Winds“den, Pearl Harbor saldırısını konu eden “Operation Z” adlı şarkıyı alttaki albüm kapağına koydu.

Altta da grubun yeni promo fotoğrafı var.

EXODUS yeni albümünden üç şarkıya klip çektiğini ve üçünün de aşşşırı iyi olduğunu açıkladı
Bursalı hard rock grubu KARAMESAİ yeni şarkılarını sundu
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.