# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
PHARAOH – The Powers That Be
| 18.09.2021

CONTROL DENIED’ın sesini de içinde barındıran, her şeyi yerli yerinde taş gibi metal.

Metal tarihinin gelmiş geçmiş en üzücü, en trajik olaylarından biri hiç şüphesiz ki bu müziğin gördüğü en yetenekli isimlerden biri olan Chuck Schuldiner’ın zamansız şekilde aramızdan ayrılması. DEATH ile yaptığı şeylerin ilelebet yanına yaklaşılmaz ve benzersiz kalacak olması bir yana, Chuck tek albümle yetinmek zorunda kalan CONTROL DENIED’la da benzersiz bir iş yapmış ve yapabileceklerinin çeşitliliğini net şekilde ortaya koymuştu.

Tim Aymar’la yaptığımız röportajda bize söylediği gibi, esasında Chuck’ın bir yerden sonra teknik/progresif death metal yapan DEATH’ten ziyade teknik/progresif power/heavy metal yapan CONTROL DENIED’ın yolundan devam edeceği, hatta bu uğurda DEATH’i ikinci plana atacağı biliniyordu. “Symbolic”te bu heavy/power metal karakterini daha bir vurgulayan Chuck aynı yıl CONTROL DENIED’ı kurmuş ve “The Sound of Perseverance”ın en güçlü şarkılarından “Bite the Pain”, “Spirit Crusher” ve “A Moment of Clarity”yi CONTROL DENIED için yazarak vokallerini de yaparak demo olarak yayınlamıştı. Dolayısıyla “The Sound of Perseverance”ın 3’te 1’inden fazlası esasında CONTROL DENIED için yazılan şarkılardan oluşuyordu.

Schuldiner CONTROL DENIED’ın vokalleri için ilk olarak Rob Halford’ı düşünmüş, bunun gerçekleşmemesiyle rotasını Warrel Dane’e çevirmiş ancak Aymar’ın söylediğine göre bu da sadece düşüncede kalmıştı. Böylelikle Chuck yıldızlar kadrosu şeklindeki CONTROL DENIED’a büyük oranda isimsiz bir vokalist seçmiş ve “The Fragile Art of Existence” adlı tek albümlük mucize, Tim Aymar adlı bu vokalisti metal sahnesine tanıtmıştı.

Aymar 1997’de CONTROL DENIED’a katılmasından 1 yıl sonra, yakın zamanda kurulan PHARAOH adlı gruba da katılmış ve grup 2003’e kadar herhangi bir materyal yayınlamamıştı. 2003-2008 arasında 3 albüm yayınlayan grup sonrasında 4 yıl bekleyip nefis bir albüm olan “Bury the Light”ı ortamlara salmış ve akabinde de sessizliğe gömülmüştü. Geçen 9 yılın ardından PHARAOH “The Powers That Be” ile geri döndü. İyi ki döndü, müthiş döndü, taş gibi döndü.

PHARAOH’u bilmeyen birine anlatmanın en kolay yolu grubun müziğinde izleri görülen birkaç ismi saymak olacaktır. Öncelikle PHARAOH Amerikan usulü power metal yapan bir grup. Bildiğimiz gibi ABD’lilerin power metal dediği şeyle Avrupa’da algılanan ejderhalı şövalyeli power metal biraz, hatta epey farklı. ABD’de yapılan power metal çok daha sert, dört nala ilerleyen ve melodi üstüne kurulu HELLOWEEN, HAMMERFALL, RHAPSODY karakterli power metalden farklı bir karaktere sahip. Genelde için bir ya da birkaç ballad da barındıran; cayır cayır riflerle bezeli, heay metal ve thrash metalden fazlasıyla beslenen bir müzikten söz ediyoruz. Bu nedenle ABD’liler ICED EARTH’e de JAG PANZER’a da power metal diyorlar. PHARAOH da bu karakterde müzik yapan bir topluluk ve müziklerinde ICED EARTH’ten IRON MAIDEN’a, NEVERMORE’dan CONTROL DENIED’a, HELSTAR’dan MANTICORA’ya, WITHERFALL’dan PERSUADER’a kadar pek çok grupla yakınsak şeyler duymak mümkün.

Bir geri dönüş albümü demekte sakınca görmediğim “The Powers That Be”; “güç sahipleri”, “gücü elinde tutanlar” gibi anlamlara geliyor. Belli bir konuda yetki, nüfuz, kısacası güç sahiplerini ifade ediyor. Bu minvalden bakınca PHARAOH’un yaptığı iş konusunda gerçek bir “power that be” olduğu söylenebilir. Son derece üst düzey müzisyenlik, yaratıcı rifler, sıkıcı olmaktan çok uzak şarkı trafikleri ve her açıdan alev alev bir metal ateşi… Albümde Tim Aymar’ı CONTROL DENIED’da duyduğumuz düzeyde yüksek oktavlara, tizlere çıkarken göremiyoruz. Bunun sebebi belki 58 yaşına gelen Aymar’ın artık o düzeyde çığlıklar atamıyor olması ya da başka bir şey olabilir. Lakin albümde gayet iyi bir vokal performansı var arkasında yardıran müzikle birlikte son derece keyifli bir dinletiye dönüşüyor. Aymar zaman zaman Bruce Dickinson’vari yükselişler yapıyor, yeri geliyor “Waiting to Drown”da gayet pes sularda yüzmeyi tercih ediyor.

Burada önemli olan PHARAOH’un kesinlikle bir vokal veya X bir faktör üzerinden ilerleyen tek boyutlu bir grup olmaması. Son derece iyi bir davulculuk, güçlü sololar, akılda kalıcı rif ve melodiler, hepsi bir arada “The Powers That Be”yi oluşturan silahlar olarak karşımızda sıralanıyor. Misal “Dying Sun”da veya başka birtakım şarkılarda PHARAOH’un alttan alttan progresif yapılar sunduğunu, hatta CONTROL DENIED’ı akıllara getirdiğini görüyoruz. Grup fazla çaktırmadan gayet sofistike lezzetler sunabiliyor ve bunlar birike birike “The Powers That Be”yi güçlendiren unsurlar olarak kulaklarımıza dolan metali zenginleştiriyorlar. Tüm bunlardan dolayı PHARAOH’u ve “The Powers That Be”yi üst düzey, kaliteli ABD power metali ve heavy metal dinlemek isteyen herkese düşünmeden önerebilirim. Albümü defalarca dinledim ve içimden de olsa her seferinde albüme yönelik takdir ve teşekkürlerimi sunmaktan geri durmadım. Dilerseniz siz de aynısını yapabilirsiniz.

7,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (5.13/10, Toplam oy: 15)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2021
Şirket
Cruz del Sur Music
Kadro
Tim Aymar: Vokal
Matt Johnsen: Gitar
Chris Kerns: Bas
Chris Black: Davul
Şarkılar
1. The Powers That Be
2. Will We Rise
3. Waiting to Drown
4. Lost in the Waves
5. Ride Us to Hell
6. When the World Was Mine
7. Freedom
8. Dying Sun
9. I Can Hear Them
  Yorum alanı

“PHARAOH – The Powers That Be” yazısına 1 yorum var

  1. OblomoV says:

    Benim için yılın önemli keşiflerinden biri oldu bu grup. Kaliteli power metalin nasıl bir şey olduğunu hatırlattı. Tüm albümleri güzel.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.