# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
DREAM THEATER – A View from the Top of the World
| 01.11.2021

İki adım ileri, bir adım geri.

Pandemi ile beraber John Petrucci hiperaktif bir üretkenlik dönemine girmiş gibi gözüküyor. Önce geçen sene yıllardır beklenen ikinci solo albümünü yayınladı, ardından bu seneye hem Liquid Tension Experiment’ın hem de Dream Theater’ın (DT) yeni albümlerini sığdırdı. Aslında sırf bu durum bile günümüzün müzik endüstrisinin grupları ne kadar fazla turlamaya muhtaç bıraktığı ve bunun sonucunda eser üretebilecekleri zamanlarından yediklerine güzel bir örnek. Fakat bugünkü konumuz bu değil, bugün DT’nin yeni albümü “A View From The Top Of The World”ü (AVFTTOTW) masaya yatırma ve ölümüne eleştirme günü. Malum, DT ne yaparsa yapsın en çok eleştirilen gruplardan biri, bu albüm de istisna olmadı ve hayran kitlesinden oldukça karışık tepkiler aldı. “Yine bildiğimiz son yılların bayık DT’si, en fazla 5 dakika dayanabildim” diyenler de var, “DT geri döndü! Mangini döneminin en iyi albümü geldi!” gibi söylemler de duymak mümkün. Ben yine ortada bir yerlerdeyim. Albümdeki bazı unsurları büyük sevgi ile kucaklıyor ve bunları ileri doğru atılmış önemli adımlar olarak görüyorum. Diğer yandan, grubun müzikalitesini geriye götüren adımlar da mevcut maalesef, bu yüzden de coştukça coşamıyorum. Peki nedir bu ileri ve geri adımlar?

Albümü dinler dinlemez yüzünüze çarpan ilk güzel şey prodüksiyon. DT sonunda aklın yolunu izleyerek Andy Sneap ile çalışmış ve ortaya DT diskografisinin en temiz ve net kayıtlarından biri ortaya çıkmış. Özellikle Portnoy gittiğinden beri Petrucci tek başına prodüktör koltuğunda oturuyor ve sürekli olarak gitarın ve vokalin fazla ön planda olduğu, diğer enstrümanların arkada ezildiği, sırf yüksek ses elde edebilmek uğruna ölümüne kompreslenmiş bir sound üzerine diretiyordu. Bu yüzden maalesef Mangini gruba geldiğinden beri %100 kapasitesini kayıtlarda hiç gösterememiş ve Myung da neredeyse misafir sanatçı rolüne düşürülmüştü. Bu kayıtta ise bütün sorunlar giderilmiş, Myung ve Mangini ikilisi hiç olmadığı kadar temiz duyuluyorlar. Özellikle Mangini’nin zil oyunları çok nefis ve tane tane geliyor, davulları dinlemesi feci keyifli. Myung uzun süredir kullandığı aşırı distortion’lı tonunu bırakıp biraz daha modern metal gruplarından görmeye alıştığımız Darkglass’vari bir tona geçmiş, mikste de sesi açılınca kaymak gibi olmuş. Myung bu soundun hakkını vererek oldukça fazla bas süslemeleri, kaydırmaları ve atakları kullanarak albüme çok tatlı bir dinamizm katmış. Umuyorum grup uzun yıllar Andy Sneap ile çalışmaya devam eder, bu albümden sonra 2010 sonrası tüm DT kayıtları kulağa zayıf geliyor.

Birinci ileri atılan adım prodüksiyon ise ikincisi de kesinlikle kompozisyon. Bir önceki albüm “Distance Over Time“ı her ne kadar sevmiş olsam da metal yanı progresif yanına göre çok daha ağır basan ve parça kalitesi olarak oldukça tutarsız bir dağılıma sahip bir albümdü. Benzer eleştirileri 2000’li yıllardaki birçok DT albümü için söylemek mümkün. Bu dönemlerdeki tüm albümlerde kompozisyon olarak mutlaka zayıf kalan ve progresiflik dozunu arzu edilen seviyede veremeyen şarkılar bunuluyor ve insana 90’lı yıllardaki rafine DT tecrübesini özletiyordu. “AVFTTOTW” bu açıdan çok güçlü, 7 şarkılık albümde özellikle kompozisyon ve enstrümantal icra açısından kesinlikle zayıf parça yok. Yeterince zaman verirseniz her şarkının üzerine kafa yorulduğu ve her üyenin yazım ve yorum açısından bir şeyler kattığını hissedebiliyorsunuz.

Özellikle progresiflik ve metalcilik dengesi bu albümde çok iyi kurulmuş. Mesela ikinci parça “Answering The Call” grubun modern zamanlarda yaptığı en müthiş işlerden biri. Sert ve melodik kısımlar o kadar iyi harmanlanmış ki hayran olmamak elde değil. Benzer şekilde giriş parçası “The Alien” ve albümün ağır toplarından “Sleeping Giant” yalnızca DT’nin elinde çıkabilecek pasajlar, atışmalar ve rifler bulunduran, dinledikçe insanı ele geçiren şarkılar. Albümde bir başka enteresan bulduğum özellik de DT’nin hiçbir albümünde olmadığı kadar fazla dur-kalklı kesik riff içermesi oldu. Bu tarz rifler DT’nin müziğinde yıllardır vardı fakat bu albümde neredeyse her şarkıda üç-dört böyle bölüm bulunuyor. Ben bu seçimi albüme bütünlük vermesi açısından başarılı buldum, bir de bu bölümlerde Mangini inanılmaz zil süslemeleri yapıyor, dinlemeye doyum olmuyor.

Parçalardan söz açılmışken, albüm çıkmadan önce en çok merak edilen şarkılar olan “Awaken The Master” ve albüme adını veren parçadan söz etmemek olmaz. Son 10 yıldır her albümde Petrucci bu albümde 8 telli gitar kullanacak diye bir dedikodu çıkardı, sonunda bu şehir efsanesi “Awaken The Master” ile hayat bulmuş. Bence başarılı bir deneme olmuş, parça hem yağ gibi akıyor hem de 8 tellinin damperli kamyon hissiyatını özellikle parçanın girişinde sonuna kadar hissediyorsunuz. Yine de Petrucci’nin 8 telli gitardaki sınırlarını ve yapabileceklerini tam anlamıyla keşfettiğini düşünmüyorum, ilerideki albümlerde daha etkileyici 8 telli performansları duyacağız gibime geliyor.

Albüme adını veren parça ise ilk dinleyişte insanı en çok vuran ve bence DT’nin bugüne kadar yaptığı en keyifli uzun şarkılardan biri. Özellikle girişteki aksak kısımlar ve senfonik sesler tek kelime ile büyüleyici. Jordan Rudess buradaki performansı ile bence grup tarihindeki en net katkılarından birini ortaya koymuş, 20 dakikalık epik bir şarkıya yakışan ve ardından gelecekler için sizi diken üstünde tutan müthiş bir giriş kısmı. Ardından gelen kısımlar da gayet başarılı, özellikle parçanın temposu düştükten sonra sonlara doğru giren enstrümantal kısımda sanki “A Change of Seasons” dönemi DT dirilip geri gelmiş, bu kısmı suratında büyük bir sırıtışla dinlemeyecek bir progresif müzik fanı hayal etmekte zorlanıyorum.

Peki bu kadar övgüden sonra, gelelim kötü kısımlara, geriye atılan adamlara. Maalesef albümdeki vokal melodileri çok zayıf ve sıradan. Bakın vokal performansı demiyorum, hatta teknik açıdan bakılırsa bu albümde LaBrie gayet iyi. Pandemide dinlenmek ona da yaramış, hem çıktığı tiz seslerin kalitesi hem de icrasındaki temizlik önceki albümlere göre çok daha iyi. Fakat performans bu işin sadede yarısı, insanın aklına kazınan vokal melodileri ve pasajları olmayınca, bir türlü şarkılardan istediğiniz verimi ve keyfi alamıyorsunuz. Daha önceki incelemelerimde ve yorumlarımda çok defa söyledim, yine söylemekte sakınca görmüyorum; DT’nin bu kadar büyümesindeki ana neden teknik olarak mükemmel bir grup olması değil, bu tekniğin üzerine konser salonlarını inletecek seviyede bağımlılık yaratan vokal melodileri yerleştirebilmiş olmalarıdır. Özellikle grubun altın çağındaki albümlere bakınca bunu çok net görebilirsiniz. Mesela “Scenes From A Memory’nin bu kadar sevilmesindeki ana pay “Dance of Eternity” gibi gövde gösterileri ile “Finally Free” gibi müthiş vokalli parçaların iç içe geçmiş olmasıdır. Yine grubun en çok sevilen albümü “Images and Words”’e bakarsanız benzer bir durum göreceksiniz, “Take The Time” mesela bu bahsettiğim durumun en şahane örneklerinden biri. Progresif müzik tarihi en az DT kadar teknik bir sürü grupla dolu, ama işte bu tekniğin üzerine akılda kalıcı vokaller yerleştiremeyince büyüyemiyorsunuz.

Maalesef bu albümde DT kendisini özel yapan bu faktörü iyice yitirmiş. Albümü defalarca kez dinlememe ve kompozisyonlara bayılmama rağmen, beni eşlik etmeye zorlayan ya da etkileyen bir vokal bölümü bulmakta çok zorlandım. Vokal melodilerindeki performans zaten son on yıldır düşüşteydi, ama bir şekilde her albüme iki-üç tane güzel melodi bulunup üzeri kapatılıyordu. Fakat artık “AVFTTOTW” ile bu sorun iyice ayyuka çıkmış. Zorlarsanız yine birkaç güzel bölüm var (“Awaken The Master” ve “Answering The Call”un nakaratı, albüme ismini veren şarkının son kısımları) fakat albümün genelindeki melodileri DT’nin altın yıllarındaki vokal melodilerine kıyaslayınca kulağa çok çiğ ve hayal gücünden yoksun geliyorlar. Bu yüzden şarkılar ile güçlü kişisel bağlar kurmakta zorlanıyorsunuz, durum böyle olunca da albümün diğer tarafları sağlam olsa dahi bir türlü klasik mertebesine yükselemiyor.

“AVFTTOTW” kesinlikle DT’nin hâlâ yaptığı işten büyük haz aldığı, yaratıcılıklarının tükenmediği ve bize sunacak çok şeylerinin olduğunun kesin bir kanıtı. Fakat diğer yandan grubun artık vokal yazma işine farklı bir strateji ile yaklaşması gerektiğini düşünüyorum. Yine de albümü DT fanlarına ve progresif müzik severlere sonuna kadar tavsiye ediyorum, “AVFTTOTW” çok az metal grubuna nasip olan tertemiz bir prodüksiyona sahip ve enstrümantal olarak DT’nin mirasına sonuna kadar yakışan bir albüm.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (5.05/10, Toplam oy: 61)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2021
Şirket
InsideOut Music
Kadro
James LaBrie: Vokal
John Petrucci: Gitar, ilave vokal
John Myung: Bas
Jordan Rudess: Klavye
Mike Mangini: Davul
Şarkılar
1. The Alien
2. Answering the Call
3. Invisible Monster
4. Sleeping Giant
5. Transceding Time
6. Awaken the Master
7. A View from the Top of the World
  Yorum alanı

“DREAM THEATER – A View from the Top of the World” yazısına 29 yorum var

  1. deadhouse says:

    Bomboş bir albüm daha. DT fanları grubu savunurken 25 yok öncesinin argümanlarını kullanıyor. Çok garip. Hala “abi adamlar virtüöz, prodüksiyon mükemmel, enstrüman kabiliyeti inanılmaz”

    Bunlar DT için değersiz şeyler. Bestelere kimse bakmıyor. Yaratıcılık yok, beste kalitesi çok zayıf, sound demode ve sıkıcı, vokaller yavan ve ilelebet memuriyet. Kalıcı olması mümkün olmayan şarkılar. Davulcu, klavyeci, basçı hepsi nesne, Petrucci ve Labrie’nin oyun alanı.

  2. Erhan says:

    DT fabrikasının sıkıcılıkta zirveyi oynayan bir başka albümü. Kendisini ikinci kere dinleyebilmeniz için DT’ye adeta tapınmaniz falan lazım.

    İlk şarkının introsundan sonra atılan solonun yüz varyasyonunu Petrucci 2000 sonrasında çıkan bütün şarkılarda kullanmış olabilir.

    Yaratıcılık: 0

    Aykut taştan

    @Erhan, +100000 al benden de okadar. Fenalık geldi valla. Prografinin allanı yapacaz süper uber mükemmel olacak diye artık DT albümlerinin boku çıkıyor. Rahat olun dayıcım biraz herşeyi akışına bırakın, bedir bukadar kasmak. Bence dinleyici sizden bu kadar mükemmelliyetçilik beklemiyor.

  3. 12ParmakBağırsağı says:

    DT MT pek umurumda değil de Nazım Kemal Üre kritikleri <3 <3 <3

  4. İlker says:

    Sitede grubun son 4 albümüne de 8-8.5 arası verilmiş olması çok acayip geliyor bana. Yadırgamıyorum, ama çok acayip geliyor.

    Kemal

    @İlker, Sanıyorum son 4 albümün hepsini ben yazdım. Yıllar içinde düşüncemin değiştiği tek not Astonishing oldu açıkçası, o albümün hakkının 6.5-7 olduğunu düşünüyorum. Bu arada genel olarak da notu bol bir insanım onun da etkisi olabilir. Gerçek hayatta üniversitede hocalık yapıyorum, orada da notumun bolluğu ile biliniyorum :)

    İlker

    @Kemal, Bu mesajı yazmama sebep olan asıl kritik de zaten Astonishing’di, puanlara çok az takılan ya da garipseyen biriyim, diğer 3 albümün 8 verilecek kadar iyi bulunmasına katılmasam da çok ilginç bulmam ama Astonishing’i iki kişinin birden yazıp ikisinin de 8 verdiğini gördüğümde dayanamadım :)

  5. Rzeczom says:

    grubu ve albümü bahsetmeye değer olarak görmüyorum. yazar içinse iki kelamım var.

    nazım abi, sadece DT kritiği yazıp kaçma. okulda işin gücün çoktur ama harbiden özlettirdin kendini. umarım arayı fazla açmadan yine bir başka kritik yazmaya vaktin olurda burada yayınlarsın.

  6. Unanimated says:

    Kritiği okuduktan sonra yanlış albümü mü dinledim diye düşündüm. Dt’yi yeni keşfetmiş olsam belki güzel gelirdi bu albüm. Ama diskografisine hakim olduğum bir grubun bu kadar boktan bu kadar sallamaz bir iş yapması üzücü.

    deadhouse

    @Unanimated, DT’yi yeni keşfedenler bu albümle DT dinlemeye başlarsa arkalarından kangal ve pitbull kovalar gibi kaçarlar gruptan. Awake, Images and Words ve SFAM. Bunları DT diskografisinden çıkarırsan metal tarihinin en sıkıcı grubu olurlardı. Ama o efsane 3 albüm. 10. Düşünüyorum da bu 3 albümü yapıp dağılsalardı kült olmada çıtayı evereste yükseltirlerdi. Amma velakin memuriyet böyle bir şey değil. 497 tane gereksiz albüm yapmazsan iyi bir memur olamazsın.

    Unanimated

    @deadhouse, falling into infinity,6doıt ve a change of seasons saydığın 3 albüm kadar olamasa da güzel albümler bence.zaten 6doit sonrası bir türlü dikiş tutturamadılar. Elemanlar da memuriyete uygun zaten.

    deadhouse

    @Unanimated, Vasatlar bence. Gruplar bence kendi içinde değerlendirilmeli. SFAM gibi albümü yapan bir grup için Six…A Change Of Seasons, Falling to Infınıty, TOT gibi albümler anca vasat kalır. ADTOE ve DT albümleri de bence öyle. Octavarium, Sistematik Kaos, Astonishing vs. bunlar ise çok kötü.

  7. trivago says:

    labrie ve petrucci yarın vergi dairesinde işe başlasın adamlar memur ya hani :)

  8. Rashid says:

    İlk iki şarkıda biraz “eh gene bayık DT modunu açmışlar” diye düşünüyordum ama şarkılar ilerledikce açıkcası albümü daha çok beğenmeye başladım. Kabul ediyorum öyle DT hayranı falan değilimdir. Hatta yer yer fazla abartıldıklarını da düşünürüm ama bu sefer gerçekten kendi içlerinde değişiklikler yapmaya çalışmışlar. Ama yalan yok LaBrie’nin vokalleri yine ara ara kulak tırmalamadı değil. “A Dramatic Turn of Events” albümünden bu yana baştan sona zevk alaram dinlediğim ilk DT albümü oldu.

    Ouz

    @Rashid, Başka albümlerde benzer şeyleri düşünebiliyoruz fakat burada da bu denli benzerlik olacağını beklemezdim. Dün gece “Albümü dinlemedim ama A Dramatic Turn of Events albümünden sonra hiçbir DT albümünden pek keyif almadım” yazacaktım bir benzerini sen yazmışsın. Madem yorumun bu şekilde, vakit kaybetmeden son albüme kulak vereyim.

    Rashid

    @Ouz, O albüm gerçekten çok iyiydi. Sırf teknik değil de melodilerin de öne çıktığı bir çok şarkı vardı. Baya duygulu bir albümdü. Görüşlerini merakla bekleyeceğim bu albümle ilgili :)

    Yiğit

    @Rashid, bence de adtoe gayet iyi albüm. Aynı şekilde self-titled’ı da beğeniyorum ben. Grubun şöyle bir silkelenip daha eli yüzü düzgün müzikler yaptığı iki albüm. Ancak sonrasında gelenlere tahammül edemiyorum maalesef.

    Ouz

    @Yiğit, O albümde fena sayılmayacak fikirler bulunuyordu ama şu yeni Dream Theater’ın kasvetli, hüzünlü veya sert giden parçalara, anlamsız vokal melodileriyle aniden güneş açtırma yaklaşımı olmasa (son albümlerde bolca var bu durum) onu da güzellikle anabilirdim. Yoksa The Looking Glass ve The Bigger Picture iyice eserlerdi.

    Rashid

    @Yiğit, self-titled kötü değildi ama bana göre adtoe seviyesinde değildi ama “The Enemy Inside” şarkısına bayılıyorum o albümden orası ayrı konu :D

    Ouz

    @Rashid, Albümü dinledim ama maalesef pek beğenemedim. İkinci parçanın 11. saniyesinde başlayan rifi Breaking All Illusions’ın 33. saniyesindeki kısma benzetmemle başladı her şey. :) Petrucci, sanki daha önce tutmuş formülleri biraz çarpıtarak yeniden önümüze sürüyor gibi. Benzer bir hissi Transcending Time’da da yaşadım, Innocence Faded’ın başlangıcındaki o 90′lar havasını taşıyor ama devamında bir Solitary Shell esansıyla kaplanıyor şarkı. Nakaratını da yapısal açıdan Def Leppard’ın Photograph parçasına benzettim.

    Albümde beğenmediğim en önemli nokta, şarkılara sırf progresiflik olsun diye karmaşık partlar eklenmiş olması. Bu yeni bir şey değil tabii, herifler bunu 90′larda da yapıyorlardı, 2000′lerin başlarında da. Ama o zamanlardaki parçalardaki karmaşık armonik zenginlik, şarkılara daha organik biçimde yediriliyordu. Buradaki parçaların ekseriyetinde sanki Petrucci “Dur hele bu şarkıya şöyle karışık kuruşuk bir şeyler daha yazıvereyim” demiş. Ve neticede ilgili bölümler bence epey eğreti durmuş.

    Benim sevdiğim Dream Theater bu değil maalesef. Pek kimse beğenmese de Systematic Chaos, A Dramatic Turn of Events filan bu albümü tokat delisi eder her şekilde.

    Kendi adıma DT macerama 2011 ve öncesi albümlerle devam edeceğim. :)

    Rashid

    @Ouz, Ben biraz daha “casual DT dinleyicisi” olduğumdan dolayı o kadar farkedememiştim açıkcası. Ama benzettiğin şarkıları dinleyip karşılaştırma yapacağım mutlaka.

    Abi o kısmına artık alıştım ben. Bir nevi “bu olmasa DT şarkısı olmaz” klişesi var kafalarında ve bunu bir şekilde yapıyorlar. Bazı teknik death gruplarının teknik görülmek adına notalara sebepsizce abanmasına benziyor yaptıkları.

    O kadar söyledin gidip A Dramatic Turn of Events’i bir kez daha çevireceğim, adeta canım çekti :D

  9. Kemal says:

    Albümü benim kadar seven çıkmadı sanırım sitede :) Kritik ile ilgili güzel sözler söyleyen herkese çok teşekkür ederim.

    asil

    @Kemal, Ben beğendim, dinledikçe daha da çok beğeniyorum. Grubu yakından takip eden ve diskografisine hakim birisi olarak, DT yeni bir iş yaptığında biraz şans verip bir süre dinlemek gerektiğine inanıyorum, dinledikçe anlaşılıyor ve seviliyor bence.

  10. Godless Killing Machine says:

    Bi progresif metal grubu bu kadar cok album cikarmamali ya. octavarium ile beraber cok siradanlasmaya basladilar bence. hadi train of thought haric ondan sonraki hepsini topla bir tane klasik album yapmaz. ayrilin farkli projelerde devam edin nedir boyle toksik iliski gibi.

  11. 12ParmakBağırsağı says:

    John Petrucci = steroidli Timuçin Esen

    deadhouse

    @12ParmakBağırsağı, Benim için kendisi bir hayal kırıklığı. Bir zamanlar en sevdiğim 2-3 gitaristten biriydi. Solo olarak hala çok seviyorum. DT ile son 15 yılda yaptıkları ise (özellikle son 10 yıl) tek kelimeyle hayal kırıklığı ve grubun bu hale gelmesindeki en büyük neden de o.

    Muhtemelen kendini şu an yeryüzünün en yaratıcı, en iyi gitaristi olarak görüyor. Herkes bana hasta, DT ile zamanının ötesinde bir müzik yapıyorum diyordur.

    John sen bir memursun. Amerika’da KPSS var mı?

    12ParmakBağırsağı

    @deadhouse, Ben sadece tip olarak demiştim :D

  12. TanSolo says:

    Albümü ön gördüğüm kadar kötü bulmasam da hiç beğendiğimi söyleyemem. Kritikte yazılanın aksine ise zil oyunlarını hiç beğenmedim acayip yapay geldiler.

    Artık DreamTheater müziğine pornogressive metal demeye karar verdime.

  13. bahadır says:

    Awake, Images & Words ve SFAM kusursuz albümlerdi. Hiçbir eserine basit veya kusurlu diyemezdiniz. Ancak bundan sonra çıkardıkları her albümde içinden bazı şarkılara çok iyi bazılarına ise vasat demeye başladık ve bu devam ediyor. İşte bu durum bir müzik grubunun en büyük handikaplarından birisidir. Ne çok iyi, ne de çok vasat, standart şekilde devam ediyorlar ama o kusursuz üçlü asla aşılamaz. Puan çok fazla. Yapay seslerde oldukça fazla. 6,5/10

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.