# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
PORTAL – Avow / Hagbulbia
| 11.06.2021

Korkunçluk konusunda herkese meydan okuyorlar.

Oğuz Sel

Avow

İstikrar, uzaktan baktığınızda güzel, olumlu bir kelime gibi duruyor, değil mi? Onun yerine kullanabileceğiniz kararlılık gibi, stabilizasyon gibi kelimeler de var ama istikrar, daha bir güven veriyor sanki. Ne var ki kâbuslarınızda bir istikrar varsa ya da sizi ürküten bir şeylerin peşinizden istikrarlı şekilde gelmesi söz konusuysa, istikrar kelimesiyle aranıza biraz mesafe koymak istemeniz de mümkün.

Size de oluyor mu bilmiyorum ama beni etkileyen hatta sarsan bir şeyler izlediğimde, sanki o izlediğim sahnelerin gerçek versiyonuyla karşılaşacakmışım gibi hissediyorum ve bu durum, bayağı uzun zamandır istikrarlı bir biçimde varlığını sürdürüyor zihnimde. Bir zamanlar, burada defaatle adını geçirdiğim oyun serisi Silent Hill’ın özellikle ikinci ve üçüncü oyunlarının, nerelerden ilham alınarak tasarlandığını araştırmaya koyulmuştum. Bunun neticesinde karşıma, Christina Aguilera’dan 1990’da vizyona giren Jacob’s Ladder filmine kadar uzanan bir dizi ilham kaynağı çıkmıştı. Tabii durur muyum, sarılmıştım dört elle Jacob’s Ladder’a ve izlemeye başlamıştım. Bir Vietnam Savaşı gazisinin yaşadığı sıra dışı olaylara tanıklık ettiğimiz filmde, gerçekten de Silent Hill oyunlarında, bilhassa serinin üçüncü oyununda denk geldiğimiz spesifik bazı sahneler olduğunu görmüş, bu görüntülerin orijinalleri karşısında epey sarsılmıştım. Çünkü oyundakinden çok daha gerçekçi, dahası, olması belki de muhtemel şeylerdi bunlar. Sonuçta kulağımda Portal varken balkona çıktığımda, mahalledeki herkesin o an yaptığı şeyi bırakıp bana doğru, beni işaret edercesine bakmayacağının, balkonlarında kendi hâllerinde oturan insanların birdenbire başlarını omuzlarına paralel olacak şekilde saniyede 50 defa sallamayacağının, hiçbir garantisi yok.

Konuya istikrar ile başladım, öyle de devam edeyim. Bugün, o veya bu nedenle tarz değişikliğine giden, kendi içinde dönüşümler yaşayan nice grubun aksine Portal, 27 yıldır, en iyi bildiği şeyi yapmaya, müzik üst başlığı altında insanoğlunu işitsel tecrübeler yaşatarak sindirmeye istikrarlı şekilde devam ediyor. Bunun için onlara kızamam, bu dünyada herkesin bir görevi var ve onlar, görevlerini icra ediyorlar.

Yaklaşık 3 senelik bir ayrılığın ardından Portal, “Bir de yetmez iki tane!” diyerek kucağımıza biri “normal” diğeri ise o kadar da normal olmayan iki albüm tutuşturuverdi. “Avow” normal kategorisindeki albümleri. Bizim için 2018’i şenlendiren ve grubun, diskografisi içerisinde iyice bir yere konumlanan “Ion” kritiğinin sonlarında “Portal’ın kendine has şok edici çizgisini hangi oranda sürdürebildiği de tartışmaya açık.” gibi çok ayıp bir laf etmişim. Zira “Avow” bana bu lafımı yedirdi.

Portal, yeni albümünde tehditkâr ve dinlerken nefessiz kalmanızı sağlayacak birtakım bölümlere yer veriyor. Kimi zaman tekrara dayalı unsurların yarattığı karamsar, hatta korkutucu sesler bütününe, bir de yavaş yavaş hızlanan motor gibi seslerin, enstrümanlar eşliğinde yeniden üretilmesiyle ortaya garip, garip olduğu kadar da ürkütücü işler ekliyor grup. Uyumsuzluk ise örneğini verdiğim durumlarda da diğer şarkılarda da başrolde tahmin edebileceğiniz gibi. “Catafalque” parçasından sonraki favorilerimden “Manor of Speaking” grubun, sevimsiz tarafını ayan beyan ortaya koyuyor. Tekinsizlikte birbiriyle yarışan parçaların seslendiricisi ise nur yüzlü metal insanı The Curator. Geniş sound’un etkisiyle artık daha bir içimizde hissettiğimiz The Curator, şarkılara gri ve sepya tonlarda renkler katmaya devam ediyor.

Ezberlenmesi güç, kimilerine göre dinlenmesi de güç altı parçadan oluşan “Avow”un soyutluğunu kelimelerle ifade edebilmek adına kırk takla atmayacağım çünkü heriflerin yaptığı müzik, bayağı bayağı dinleyene göre formunu değiştiren bir tecrübe kıvamında. Fakat yapıtı, ara vermeden, belirli bir ses seviyesinin üzerinde dinlediğinizde, sizin eski siz olmayacağınıza garanti verebilirim.

Unutmadan, şarkılarda yer alan ses efektleri ve bozuk ses kesitlerinin birer anlamı olduğuna kesin gözüyle bakıyorum. Kesin gözüyle baktığım bir diğer durum da albüm kapağının, bize bir mesaj veriyor olabileceği. Sanki bir havalandırma boşluğundan alınmış gibi duran görsel, belki pandemi nedeniyle yaşanan zorunlu evde kalma sürecine işaret ediyordur. Belki de Portal yaptığı müzikle bizi, kibrit kutusuna sokmasa da havalandırma deliğine veya kafese hapsetmeye niyetli olduğunu açık ediyordur. The Curator ve Portal üyeleri, günün birinde PA’ya röportaj verirse, bu ve benzeri noktaları sorarız elbet.

Eğer “Avow beni kesmedi,” diyorsanız, Portal’ın size sunduğu hediyeler bitmedi. Sırada “Hagbulbia” var.

Puanım: 8,5

***

Hagbulbia

Grupların çift albüm çıkarması, şaşılacak bir şey değil. Lakin albümlerden birinin, diğerine eşlikçi konumunda bulunması, o kadar da sıradan bir durum olmasa gerek.

Portal’ın “Ion” albüm kritiğinden alıntı yapmaya doyamadığım için yine oradan bir kesiti, hatta az önce buraya yazdığım alıntının devamındaki bölümü aktararak sözüme devam edeceğim: “Yine de ben kendi payıma düşeni aldım ve güzel güzel giden albümün en sonunda yer alan ‘Olde Guarde’ parçasının, 5.26’sında kendini göstermeye başlayan kısımlarını her dinleyişimde, ses düzeyini azaltmak zorunda kaldım.”

Bunu, yıllar önce de laf olsun diye yazmamıştım, şimdi de laf olsun diye yazmıyorum. Bazı işitsel unsurların beni gerdiğini, buralarda bir şekilde anlatmışımdır. Zaten alametifarikalarından biri, yaptığı müzikle insanları germek olan Portal’ın bahse konu şarkının son kısımlarındaki ses efektleri, hakikaten asap bozucu, rahatsız edici, kişinin ruhsal buhrana girişinin burhanı niteliğindeydi. Evet, bu kapanış, grubun ne ilk ne de son garip ses efektli işleriydi ama günün birinde bu ayarda seslerden oluşan başlı başına bir albümün çıkacağını da tahmin etmezdim.

Grubun, çok yüksek sesle dinlenmesini önerdiği “Hagbulbia”, Portal’ın çarpık, bolca efektli, tekrarlı, hatta bazı kısımlarını “Avow”dan alıp bozarak sunduğunu düşündüğüm gürültü odaklı seslerden oluşan 38 dakikalık bir eserler bütünü. The Curator’un billur sesi ile zenginleştirdiği eserler, öyle arkanıza yaslanıp keyifle takip edebileceğiniz, yolda belde sporda kulaklığınızla dinlemek isteyeceğiniz parçalar değil. Aksine, belirli amaçlarla bulunduğunuz ortamda veya zihninizde inşa etmek istediğiniz atmosferin başlıca unsuru olabilecek kıvamda işler. Kendi adıma, K.F.R gibi oluşumların da gürültü odaklı müzik parçalarını dinlediğim için şunu rahatlıkla söyleyebilirim; bu heriflerin oluşturdukları korkunç atmosfer, ne Orta Doğu ne de Avrupa merkezli grupların yaratımlarına benziyor. Belki de bu nedenle çoğu zaman dinlemeye başlandığında yarım bırakılabilecek ve hatta altında ezilmekten kurtulması namümkün eserler bütünü oluyor tüm bu parçalar.

Grup, “Hagbulbia” ve “Avow”u iki ayrı albüm olarak yayımladıklarını vurgulasa da bazı müzikseverler, her iki albümü bir araya getirip mikslediler. Açıkçası ortaya çıkan sonuç bana biraz yorucu geldi ve bu yapılanı, teknik yönden de doğru bulduğumu söyleyemem. Keza “Hagbulbia”nın güçlü sound’u nedeniyle “Avow”u baskıladığı da miks örneklerinden görülüyor. “Avow” önde olacak şekilde bir miks hazırlansaydı, bu defa da “Hagbulbia”nın ayrıntıları işitilemeyecekti. Sözün özü, ben her iki yapımı da ayrı ayrı dinlemeniz yönünde tavsiyede bulunuyorum. Eğer imkânınız varsa, evinizin bir odasında “Hagbulbia” diğer odasında “Avow” açıp, adım adım deliliğe ilerleyebilirsiniz tabii. Zira her iki yapım, özellikle “Hagbulbia”, sağlam kalan son tahtalarımızı sökme eğiliminde bir iş ve hassas kişilere bu albümü dinlemelerini önermiyorum. Kâbus yakıtınız oluverir maazallah.

Toparlayacak olursak, Portal, bir kez daha çıktı ve deneysel death metal âleminin kralı benim diyerek herkese meydan okudu. Size düşen, bu meydan okumayı karşılıksız bırakmamak, en azından herifler bu defa ne gibi acayiplikler yapmış, deneyimlemeye çalışmak.

Puanım: 7,5

(8,5+7,5)/2=8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (6.12/10, Toplam oy: 25)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2021
Şirket
Profound Lore Records
Kadro
The Curator: Vokal
Horror Illogium: Gitar, davul programlama
Aphotic Mote: Ritim gitar
Ignis Fatuus: Davul
Şarkılar
Avow:
1. Catafalque
2. Eye
3. Offune
4. Manor of Speaking
5. Bode
6. Drain

Hagbulbia:
1. Stow
2. Of Straw & Cloth
3. Grail
4. Weptune
5. Hexodeus
  Yorum alanı

“PORTAL – Avow / Hagbulbia” yazısına 29 yorum var

  1. Rzeczom says:

    kritikte yazı yok?

  2. nomoshnocore says:

    bir hata mı oldu yoksa inceleme mi bu :D

  3. ihsanoird says:

    Kritiği heyecanla bekliyor idim, boş sayfayı görünce dayanamayıp ilk kez 1 vermiş olabilirim, umarım bir yanlışlık olmuştur :)

  4. bardetto says:

    harika kritik, 10/10.
    albüm biraz sönük kalmış ama, sanki boş gibi biraz ona 7/10 verdim.

    oğuz sel bir markadır 👊.

  5. formulas says:

    Bu albüme yazılabilecek en güzel kritik olmuş, tebrikler.

  6. Yukarıdaki 5 yoruma dair açıklama: Sabah işe başlamadan yazıyı kritik metni hariç hazır etmiş ve 14.00′ü geçmez diye 14.00′e schedule’layıp beklemeye almıştım. Sonra bunu unuttum ve işe daldım, meğer yazı 14.00′te boş olarak, sadece en tepede “Oğuz Sel” olarak çıkmış ahah. Sonra bir de baktım yazıya yorumlar yapılmış, o zaman fark ettim ve hemen kaldırdım siteden. Oğuz yazıyı 14.30′da yolladı, metni yapıştırıp tekrar yayınladım.

    12 yıldır ilk kez böyle bir şey oldu.

    Eline sağlık Oğuz.

    Not: Aynen, Oğuz Sel bir markadır, konu tartışmaya kapalıdır.

    Dysplasia

    @Ahmet Saraçoğlu, Bayaa nihilist bir albüm heralde diye düşündüm bir an, yalan yok.

    çaksu

    @Dysplasia, Virtus Vacui!

    hammerfall

    @Ahmet Saraçoğlu, keşke kritik boş çıksaydı, inanın bu albüme daha fazla yakışırdı.

  7. crowkiller says:

    albümle hiç bi alakası olmayan boş beleş anılardan oluşan kritikleri gördüğümüz için bu sefer de hiç bişi yazmayalım öyle olsun tarzı bir çalışma sandım

    koca

    @crowkiller, +1

  8. Bu arada zamanında bu olayı site kadrosunda olan birisi yapmıştı. Boş Word dosyası atmıştı, ben de “bu deneysellik değil, böyle yayınlayamayız” demiştim. O da bana “Bu cevabı alacağımı biliyordum senden. :) Sanırım henüz bu tarz bir duruşa hazır değilsin” gibisinden bir şey demişti.

    Duruş ile sik kafalı olmak arasında epey kalın bir çizgi var aslında, onu hesaba katması lazımdı. Üstelik hiç öyle duruşluk, mesaj vermelik bir albüm de değildi, alelade bir Anthrax albümüydü ahah.

    riser

    @Ahmet Saraçoğlu, şimdi bakıcam bütün anthrax albümlerine :)

    Ahmet Saraçoğlu

    @riser, sitede incelemesi olmayan bir albüm.

    Alondate

    @Ahmet Saraçoğlu, Aklima su geldi abi:

    http://www.pasifagresif.com/2011/06/septicflesh-the-great-mass/

    Senin bir daha boyle bir sey yapma ihtimalin var mi?

    Ahmet Saraçoğlu

    @Alondate, belki, ama çok sanmıyorum. Böyle şeyleri 1-2 kez yapınca anlamlı oluyor.

  9. Emre Görür says:

    Karabasan metal!

  10. Mehmet says:

    Albümü dinlemedim daha ama albümü çok iyi sattınız gerçekten merak ettim, herhalde bu haftasonu ikisini de art arda tek oturuşta dinlemiş olurum

  11. Emre Görür says:

    Ne kadar farkındayız bilemiyorum, ama tarihsel olarak Portal’ın başlattığı söylenebilecek bir müzikal akım mevcut ve bu genelde deneysel, avangart veya dizonant death metal başlığında ele alınıyor. Deathspell Omega söz konusu olduğunda black metal için bu adlandırmaya katılıyorum. Oradaki durum olayın black metal içerisinde yeni bir seviyeye taşınması. Portal, Altarage gibi gruplarsa bence death metal alanından çıkıp müzik kavramının sınırlarını zorluyorlar ve bu yüzden post-death metal bu gruplar için daha uygun bir ifade.
    Herkes futbola kilitlenmiştir muhtemelen, ama bu konuyu tartışmak güzel olurdu.

  12. Necrobutcher says:

    Bu ne abi ya hahahahahaha resmen kepazelik bi de övüyorsunuz. Şunun duvara koli bandıyla yapıştırılan muzun sanat eseri diye sergilenmesi arasında hiçbir fark yok. Ne var yani burada bırakın hype yapmayı lütfen. Bi de karabasan metal falan yazılmış karabasan ne amk hahaha

    Necrobutcher

    @Necrobutcher, yani şuna 1den yüksek puan vermek başka gruplarda enstrüman çalmak için egzersiz yapan insanlara küfür bence. Tek akor tek ritim bi de kötü ruhsuz bir brutal vokal var. Böyle şeyler dinleniyorsa hemen yarın sıfır gitar bilgimle yazym on şarkı.

  13. Kastaga says:

    bazı insanlar ne kadar özgüvenli ya, akıllarına ilk geleni yazabiliyorlar. neyse, bence kendi tarzı olan bir grup olduğu apaçık. deathspell omega yeni albümü gelmiyorsa, bu yıl benim için en iyi albümlerden biri şüphesiz. kritik için de teşekkürler.

    Necrobutcher

    Kıskandın mı ozgivenimi ;)

    Rzeczom

    @Necrobutcher, bundan sonra aklından geçen düşünceleri yazmadan önce iki kere düşün. akıllı ol.

  14. Rzeczom says:

    müzik kirliliği bu olsa gerek.

  15. deadhouse says:

    Bence muhteşem bir müzik. Emre Görür’ün dediği gibi Portal metal müzikte hiçbir zaman ulaşılamış bir şey deniyor. Noise hiç bu kadar titiz, incelikli ve katmanlı kullanılmamıştı. Kritikler için teşekkürler.

  16. ihsanoird says:

    Bu kadar gürültüye gerek yok, hiçbir ruh halimin fon müziği olamaz. Yani belki severim diye zorladım da olmadı. Kaotik karambol müzik severim (son Altarage albümü gibi) ama bunda gerçekten gürültüden başka bir şey bulamadım

    Ouz

    @ihsanoird, Hagbulbia bayağı gürültülü bir iş ama Avow’u arada bir canım çektiğinden açıyorum. Bu arada böylesi manyaklıkların bayağı alıcısı var. Sadece metal tarafında da değil üstelik. İleride yazmayı düşündüğüm, 6,5 saatlik bir vaporwave eseri var mesela, The Caretaker’ın “Everywhere at The End of Time” albümü. Güzel güzel başlayıp aşama aşama Portal’ın Hagbulbia’daki işitsel deneyimine dönüşüyor ama bunu bir amaca hizmet etmek için yapıyor.

  17. ihsanoird says:

    @Ouz, Hagbulbia’ya hiç bakmadım bile, sadece Avow için konuşmuştum. Deneysellik belki de bir yerden sonra sadece onu anlayabilecek kapasitede olan (ya da bağ kurabilen diyelim), büyük oranda da doğrudan bu tarz ile ilgilenen diğer müzisyenlerin ilgisini çeker diye düşünüyorum. Yani dayandığı sınırlara bağlı olarak sıradan bir dinleyici için aga bu ne dedirtebilir. Belki de bu yüzden hiçbir şey ifade etmedi bana. Hayatımın hiçbir anına koyamıyorum; çalışırken arkada mı, yürüyüş yaparken mi, uzanıp dinlenirken mi, gerçekten nerde ne şekilde dinleyip üstüne keyif alabilirim bilmiyorum.

    Verdiğin vaporwave örneğini de merak ettim. Yorucu ve boğucu Béla Tarr filmleri gibi etki bırakması muhtemel (sorry)

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.