# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
THE RIPPINGTONS – Moonlighting
| 25.05.2021

Enstrümanlar dile gelip konuşuyor.

Oğuz Sel

Her ne kadar “sıkı” metalci olsam da sanırım küçük yaştan itibaren farklı türlerde müzik dinlemiş olmam nedeniyle karşılaştığım ilgi çekici müziklere sayıp sövüp onlardan uzaklaşmıyorum. Bilakis hoşuma giden yönleri ağır basıyorsa daha derinlerine doğru ulaşmaya çalışıyorum, acaba neyle karşılaşırım, karşıma daha iyi neler çıkabilir diye düşünerek. İşte bugün hakkında birkaç kelam edeceğim The Rippingtons ve albümü “Moonlighting” de bunun sonuçlarından biri benim açımdan.

Her şey, bir dönem takip ettiğim Yorekok adlı YouTube kanalını keşfetmemle başladı. “Babakok”un hazırladığı bir Spotify listesi olduğunu öğrendim ve listeyi sırayla dinlerken John Maus’un “Cop Killer” parçasına denk geldim ve çarpıldım. Bahse konu parçanın olduğu uzun isimli albümün kritiğini de zaten kısa süre sonra PA’ya kazandırmıştım, eskiden bu yana buraları takip edenler hatırlayacaktır. Sonra yine Spotify’da Maus benzeri bir şeyler bulmak ümidiyle aramalara giriştim, karşıma Hype Williams diye bir oluşum çıktı. Onlarla ilgili de bir şeyler karalayacağım bir gün, merak etmeyin. “N’oluyoruz yahu?” derken bu defa karşıma Infinity Frequencies çıktı. Sonucunu yine eski takipçiler anımsar, dev bir kritik yazdım “Shrines” albümü için. İlgili albümün alametifarikasını ise kritikte aktarmıştım.

Vaporwave meselesine kafa yorup sample kullanım meselelerinin nasıl şekillendiğini, kimin kimden neleri aldığını kurcalarken whosampled.com diye bir site buldum. Gayet derli toplu bir site olduğundan hangi sanatçıyla ilgili ne ararsanız, rahatça karşınıza çıkarıyor bu site, tabii ki Infinity Frequencies parçalarının kaynaklarını da. Özünde “The Weather Channel parçaları” diyerek geçiştirilebilecek eserlerin aslında her birinin, bayağı söz sahibi müzik insanları ve toplulukları tarafından hazırlandığını da bu vesileyle öğrendim. Ve “Shrines” albümünde kafayı taktığım, “Identification” ve “Spectrum” parçalarının Russ Freeman imzalı eserler olduğunu keşfettim. İlgili parçaların yer aldığı albüm zaten baştan sona harikaydı ama Russ Freeman, bireysel olarak müzik hayatına devam etmektense kariyerini, The Rippingtons adlı bir grupla sürdürüyordu. Peki, neydi bu her bir kapağında illaki bir kedinin -The Jazz Cat- olduğu The Rippingtons?

1970’li yıllarda biçimlenmeye başlayan, cazın doğaçlama ve karmaşık yapısından ziyade melodik yönlerini arkasına alan, rahat dinlenebilir müzikal elementlerle sunulan smooth cazın 1980’lerdeki en iyi temsilcilerinden biriydi The Rippingtons. Multienstrümantalist Russ Freeman’ın başını çektiği 1985 çıkışlı oluşumda, hem o dönemin hem de bugünün en iyi müzisyenlerinden bazıları bulunuyordu. Ama bundan önemlisi, yine Freeman tarafından yaratılan catchy kompozisyonların kesitler hâlinde 1980’li yıllarda The Weather Channel gibi ABD’nin en çok seyredilen kanallarında dönüp durması oldu ve Freeman gibi The Rippingtons’ın, ABD ve diğer ülkelerde bilinirlik kazanmasını sağladı. “Moonlighting” de grubun ilk albümü.

“Enstrümanların dile gelip konuştuğu kaç albüm sayabilirsin?” diye bir soruya muhatap olsam çekinmeden sıralayacağım albümlerin başında gelebilecek “Moonlighting” birbirinden iyi melodiler içeren, bestelerin tamamının Russ Freeman tarafından yapıldığı bir albüm. Türün takipçilerinin yanında geniş kitlelerin de rahat dinleyebilmesi için bilindik müzik trafikleriyle yaratılan enstrümantal kompozisyonlarda tahmin edeceğiniz üzere parçaları alıp götüren temel unsur, az önce de ifade ettiğim gibi sanki dile gelip konuşan saksafonlar. Metal müzikte de artık gayet cesur kullanımlarını gördüğümüz saksafonun melodik notalar icra etmesi, “Moonlighting” parçalarını kusursuzlaştırıyor. Eserlerin dinamiklerine göre grubun bugünkü kadrosunda bulunan Brandon Fields alto saksafon kullanırken soprano saksafonda ise dev isimlerle çalışan Kenny G görev alıyor.

Kolay dinlenebilir müzik albümlerinin olmazsa olmazı hızlı, harekete geçirici parçaların yanı sıra daha yavaş, dinlendiren hatta yer yer hüzünlendiren şarkılar da “Moonlighting”de mevcut. Örneğin, Russ Freeman’ın gitar yeteneklerini gösterdiği “Angela” bunlardan biri. Kendisinin daha sonra ikili olarak da albümler hazırladığı David Benoit adlı piyano üstadının piyanosundan dökülen notalarla seyri zaman zaman ufaktan değişen ama yine durağanlığını koruyan eser, albümün en güçlü işlerinden biri. Ama hem hüzünlü hem de harika melodiler içeren bir parça bekliyorsanız albümden, “Intimate Strangers” gibisini kolay kolay bulamazsınız. Şöyle bir referans vererek ilginizi uyandırmaya çalışayım; eğer Marillion’ın “Kayleigh” parçasının girişini özellikle seviyorsanız, dönüp bu esere bakmanızı öneririm.

Dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer parça “She Likes to Watch”. 1980’li yıllar derlemeleri içerisinde illaki kendine yer bulan Sade parçası “Smooth Operator” ile yapısal benzerlik taşıdığını düşündüğüm, bu da yetmezmiş gibi ilgili şarkının sonlarındaki (3.38) string melodisinin aynısının, bu şarkının başlarında (23. saniye) olmasına tanıklık ettiğim eser, belki de bu benzerliklerin bir neticesi olarak bugün, Spotify’da albüm özelinde en çok dinlenen şarkı. “Smooth Operator”ın bu albümden daha önce çıktığını göz önüne alırsak ufak bir esinlenme ya da bir selam çakma durumu olabilir. Unutmadan, aynı string melodisinin MFÖ’nün “Sufi” parçasında olduğunu da belirterek kafaları iyice karıştırayım.

Smooth cazın sadece asansör müziği olarak kullanılmadığı, lüks restoranlara özgü olmadığı, iş yaparken de dinlenirken de veya yalnızca müzik dinlemek istendiğinde de takip edilebilecek eserler içeren bir tür olduğunu, olması gerektiğini savunuyorum. Russ Freeman’ın müzikal dehasının ilk örnekleri arasında sayabileceğimiz ve prodüksiyon bakımından 1980’lerden olduğunu hiç hissettirmeyen “Moonlighting”i vakit ayırıp dinlemenizi tavsiye ediyorum. Belki 41 dakika kaybedersiniz ama bambaşka bir deneyim kazanırsınız, buna eminim.

9,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (6.77/10, Toplam oy: 13)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1986
Şirket
GRP Records
Kadro
Russ Freeman: Gitar, ek klavye, tüm beste ve aranjmanlar
Brandon Fields: Alto saksafon
Kenny G: Soprano saksafon
David Benoit: Akustik piyano
Jimmy Johnson: Perdesiz bas
Bill Lanphier: Elektrik bas
Dave Koz: Elektronik üfleme enstrümanlar
Gregg Karukas: Klavye
Tony Morales: Davul
Steve Reid: Perküsyon
Şarkılar
1. Moonlighting
2. She Likes to Watch
3. Angela
4. Dreams
5. Mirage
6. Calypso Café
7. Open All Night
8. Intimate Strangers
  Yorum alanı

“THE RIPPINGTONS – Moonlighting” yazısına 14 yorum var

  1. Sitedeki ilk ve tek smooth caz incelemesi oldu sanırım. Eline sağlık Oğuz.

    Ouz

    @Ahmet Saraçoğlu, Sağ olasın Ahmet, galiba öyle. Eh bunun şerefine smooth caz/jazz gibi bir etiket eklersin belki. :) Bu tarafa dair diyecek sözüm var daha. Öyle şeyler keşfettim, öyle şeyler işittim ki kendim bile inananıyorum. Bunları zaman içerisinde paylaşmazsam olmaz.

  2. deadhouse says:

    John Coltrane, Miles Davis bekleyen okuyucuya Smooth Caz şoku.

    owlbos

    @deadhouse, +1

    deadhouse

    @owlbos, My Favorite Things kritikleyebilecek babayiğit aranıyor. Gerçi o albümü kritiklemek de ne bilim, kolay değil be.

    Ouz

    @deadhouse, Selam. Bence bu isimlere ait albümlerin kritiğini yazabilirsin. “Bende yetenek yok” deme hocam, çoğumuz yazma çizme işine damdan düşer gibi başladık ve amacımız, hoşumuza giden eserleri, bizi biz yapan içerikleri diğer insanlarla paylaşmak, onlara öyle veya böyle tanıtmaktı.

    Belki ayıp olacak ama her iki sanatçının eserlerini hiç dinlemedim. Ancak adını yazdığın albümün birkaç dakikasından çıkardığım sonuç, bu albümün kritiğinin, betimlemelerle bezeli bir yarı hikâye olarak hazırlanması daha kolay olacağı yönünde. İşin teknik tarafını vs. anlatmak, bu tür bir iş için çok anlamlı olmayabilir. Yapıtın verdiği hissin, albümle ilişkilendirilen anıların harmanlanıp insanlara aktarılması, sanatçıya da türe de uzak olanların ilgisini çekecektir.

    Bence denemeye değer.

    deadhouse

    @Ouz, Teşekkür ederim yorumun için. Hocam daha önce yazmıştım, birkaç defa denedim kritik yazmayı. Gerçekten kritikten ziyade öyküye, dediğin gibi betimlemelere, müziğin ruh hali üzerinde etkisine vs. kaydı yazı. Müzik incelemesine benzemedi yani. Bir gün yazarsam da sözü edilen albümü yazmayacağım ahaha.

    Ouz

    @deadhouse, Rica ederim, ne demek. Bence ziyanı yok, ne tür bir içerik çıkarırsan çıkar illaki okuyucusunu bulur. Kendini kasma. Bugün öykü tadında yazarsın, öbür gün hardcore prodüksiyon ve beste eleştirisine girişirsin. Zaten yazdıkça bir süre sonra “Bu defa nasıl bir şey hazırlasam?” diye sorar hâlde buluyorsun kendini. Hatta hiç hikâye gibi bir şey yazmasan bile bir gün gelip hayat seni köşeye sıkıştırıyor ve albümün yansıttıklarından hareketle dönüşen ruh hâlinle belki kendi öykünü, belki bir başkasınınkini yazıp kritik diye sunuyorsun insanlara. Ve o saatten sonra kimin o yazıyı beğendiği kimin beğenmediği, kimin onu bir kritik olarak nitelendirip kimin nitelendirmediği de çok umurunda olmuyor.

    Ouz

    @deadhouse, Heybemde, PA takipçilerini şok edecek daha neler var neler.

  3. Yiğit says:

    Açılış şarkısının tam 5:50′sinde sağ kulakta bir kuş sesi çıkıyor, bu bir metal grubunun (muhtemelen bathory) bir şarkısında olan sesin birebir aynısı ama hangi şarkı hatırlayamadım.

    Yiğit

    @Yiğit, ulan üç saat tüm Bathory şarkılarını dinleyip bulamadım, bu yorumu yazdıktan 3 dk sonra buldum: Ring of Gold’muş. Birebir aynısı da değilmiş ayrıca. Biraz saçma bir şekilde serbest çağrışım yaptı bir anda.

  4. owlbos says:

    Sitede bir jazz albümü yakalamışken altına çok da lüzumu olmayan bir kaç bilgi yazayım.

    Kült grup Refused’un müzikle akıl yitirtme deneyleri yaptığı efsane albümü The Shape of Punk to Come’ın ismini free-jazzın babası kabul edilen Ornette Coleman’un akıl almaz albümü The Shape of Jazz to Come’dan aldığını biliyor muydunuz?

    Peki Slipnot’ın son albümde Birth of the Cruel şarkısının adıyla cool jazz’ın özeti kabul edilen Miles Davis’in Birth of the Cool’a olan isim göndermesini? Seviyoruz böyle şeyleri. ^^

    Ouz

    @owlbos, Bana, dikkatle incelemem gereken iki albüm daha çıkardın, hayırlı olsun. :)

  5. Dysplasia says:

    Ya dana gibi bir yorum yapacağım ama her ne kadar cazın çeşitli formlarını sevsem de smooth caz’ın asansör müziği olarak kalmasını yerinde buluyorum.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.