# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
NEVERMORE – Nevermore
| 26.05.2014

NEVERMORE.

NEVERMORE.

Aaaaaah ah…

SANCTUARY’nin 1992 yılında dağılmasıyla faaliyete geçen ve Warrel Dane ile Jim Shepherd’ın, yanlarına aldıkları iki yeni müzisyenle oluşturdukları NEVERMORE, o sıralarda ne yapacağı meçhul, herhangi bir gruptu. Davula, o zamana dek ciddi herhangi bir grupta çalmamış olan Van Williams, gitara ise birkaç ufak grup ile demo çıkarmışlığı olan Jeff Loomis geçmişti. Böylece NEVERMORE, uzun yıllar sürecek yolculuğuna başlamıştı.

Grup önce 1992’de 10 şarkılık “Utopia” demosunu, ardından da 1994’te 5 şarkılık “1994 Demo” adlı demoyu çıkarmıştı. Tarihler 1995’i gösterdiğinde ise, bu iki demodaki toplam 15 şarkıdan 7′si, önlerine yeni yazılan What Tomorrow Knows’u da alarak 8 şarkılık “Nevermore” albümü olarak piyasaya çıktılar. Albümdeki davulların yarısını, adı albüm bilgilerinde geçmemesine rağmen grubun orijinal davulcusu Mark Arrington çalmıştı. Grup, bütçe ve zaman kısıtlamasından dolayı iki demodan gelen şarkıları baştan kaydetmeyip sadece yeniden master’layıp albüme monte ettiği için, “Utopia” demosundan gelen şarkılarda (Garden of Grey, The Hurting Words, Godmoney) duyduğumuz davulcu Van Williams değil, Mark Arrington.

NEVERMORE, daha ilk andan özgün bir tınıya sahip bir gruptu. SANCTUARY’nin yaratıcılığının üstüne, Williams’In groove’lu, güçlü davulları ve Loomis’in metal dünyasını etkileyeceği aşikâr olan muazzam yetenekleri gelmişti. Thrash metal, Amerikan power metali, heavy metal üçlüsü içerisinde, progresife ve groove metale de göz kırpan bir atmosfer söz konusuydu ve her ne kadar o dönemde fazla ses getirmemiş olsalar da, NEVERMORE’un önemli bir güç olacağı –tabii göreceli olarak- yavaş yavaş belli oluyordu.

Bunun bir numaralı sebebi, Warrel Dane’in müthiş vokal yorumuydu. SANCTUARY’de daha çığlıklı, Halford’su tatlara koşan Dane, NEVERMORE ile birlikte kendini bulmuş, karakterli, iddialı, tiyatral yorumunu gözler ve kulaklar önüne sermeye başlamıştı. Sonradan çok daha müthiş yerlere gelecek olan bu karakteristik vokal yorumu, What Tomorrow Knows, The Sanity Assassin, Garden of Gray gibi şarkılarda kendini bariz şekilde gösteriyordu.

Aynı şekilde Jeff Loomis de genç yaşına rağmen üstün beste yeteneği, gitara olan hakimiyeti ile parıl parıl parlıyordu. Henüz 16 yaşındayken, 1987′de, MEGADETH için bile gündeme gelmiş, ancak tarafından “İlerde müthiş bir gitarist olacaksın, ancak şu anda MEGADETH’le turlamak için çok gençsin” şeklinde kibarca geri çevrilmişti. Mustaine elbette ki haklı çıktı; Loomis kısa sürede metal dünyasının en muazzam gitaristlerinden biri oldu. “Nevermore” döneminde de, yazdığı riflerden, sololardan, melodilerden adeta kalite akıyordu ve Loomis, kendi adını gitara nakış gibi işliyordu. Her ne kadar şu anki bilinirliğine erişmesi epey zaman aldıysa da, bir kısım dinleyici için o en başından beri bambaşkaydı, çok iyiydi. Aşağıda Loomis’in 16 yaşındayken bir yarışma için kaydettiği solo (ve belki de sonradan çaldığı birtakım şeylerden bazı eklentiler) duyulabilir.

Albüme baktığımızda grubun sonradan daha vahşileşecek ve enerji kazanacak müziğine oranla daha ağır tempolu, daha karanlık, adeta “progresif, teknik doom metal” denebilecek tatta şarkılar görüyoruz. Dane’in bir dönem sürekli giydiği CANDLEMASS’e olan sevgisini gözler önüne serercesine, NEVERMORE ağır tempolara, tekniklikten uzak riflere fazlasıyla başvuran bir grup izlenimi veriyordu.

Bu noktada önemli olan, grubun özgün oluşuydu. Her ne olursa olsun, kesin olan şey, NEVERMORE’un karakterli bir grup oluşuydu. What Tomorrow Knows’daki verse rifinin arkasına ikinci gitarla atılan ufak Loomis tatlarından tutun da, Garden of Grey’in köprü ve nakarat kısımlarının süper akılda kalıcı oluşuna kadar, NEVERMORE her anlamda nevişahsına münhasır bir gruptu; hep öyle oldu.

Neredeyse 20 yıl önce çıkan bu albüme şimdi bakınca, sonradan adını daha geniş kitlelere duyurucak, daha da ünlü olmamalarına akıl sır erdiremediğim, şahsen hayatta en sevdiğim gruplardan biri olan, gitar konusunda beni en çok etkileyen 4-5 isimden birini kadrosunda barındıran, kısacası benim adıma anlatılmaz yaşanır bir grup olan NEVERMORE’un tüm o müthişlikleri yapmadan önce çıkardığı ve imzasını atmaya başladığı bir albüm görüyorum.

NEVERMORE’un İstanbul konserinde yaşadıklarımın bir benzerini pek az konserde (bugüne dek sadece bir konser benim için daha unutulmazdı) yaşadığımı, grubun kariyeri boyunca nasıl müthiş işler yaptığını ve bana sayısız küfürler ettiren, aklımı azaltan, hayata küstüren dağılması düşününce, bu albümü yazmak benim adıma biraz iç burukluğu yaratmadı desem yalan olur.

Metal dünyasının gördüğü her anlamda en iyi gruplardan birinin yolculuğuna başlama albümü olan “Nevermore”u, kaliteli, zeki bir metal dinlemek isteyenlere öneririm. Sadece sonrasında gelecek şeylerin bir habercisi değil, kendisi de pek çok açıdan son derece oturaklı, bir ilk albüm olmasına rağmen sayısız büyük grubun birkaç albümde erişebildiği tercübeye, farkındalığa, daha ilk albümden erişmiş bir grup.

Not: 1990-1991 civarında SANCTUARY’ye türlerini değiştirip grunge yapmaya başlamaları için baskı yapan ve buna karşı çıkan Warrel Dane ve Jim Sheppard’ın NEVERMORE’u kurmasına vesile olan dönemin Epic Records yöneticilerine teşekkürü borç bilirim.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (7.73/10, Toplam oy: 44)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1995
Şirket
Century Media
Kadro
Warrel Dane: Vokal
Jeff Loomis: Gitar
Van Williams: Davul
Jim Sheppard: Bas
Şarkılar
1. What Tomorrow Knows
2. C.B.F.
3. The Sanity Assassin
4. Garden of Gray
5. Sea of Possibilities
6. The Hurting Words
7. Timothy Leary
8. Godmoney
  Yorum alanı

“NEVERMORE – Nevermore” yazısına 6 yorum var

  1. hen says:

    “Sarıların Sülo”

  2. Deniz says:

    O en iyi konser deneyimi hangisi ola ki? Nevermore’un İstanbul konserini bilmiyorum ama Jeff’in Jolly Joker’deki performansı, hadi performansı değil ama ses sistemi berbattı. Ama sonraki gün yaptıkları imza günü efsaneydi (tekrar hatırlatayım ki o gün erken kaçtığın için yeniden kahrol hehe).

    Ahmet Saraçoğlu

    @Deniz, In Flames’in 26 şarkılık ilk İstanbul konseri.

  3. Salata says:

    Garden Of Gray hastalıklı bir şarkı gerçekten. En sevdiğim Nevermore şarkısı. Vokal, riffler, solo her şey kusursuz zaten de o bir yana Warrel Dane’in şarkının başında ve nakaratından sonra giren riffin arkasındaki ”heh, heh, heh” nefes alıp verişleri kadar hastalıklı orjinal ve harika bir şey daha duymadım sanırım herhangi bir metal vokalistinden. Vokal işi olarak gerçekten çok acayip bir şey. I want to love you in the gardeeeeğğğn of grey!

  4. Emir says:

    Neredeyse 1 aydan biraz fazla süredir Nevermore ve biraz da Sanctuary’den başka bir şey dinlemiyorum çok ilginç bir şekilde. Sanırım Warrel Dane’in yokluğunu çok fena hissediyorum, ve bir o kadar Nevermore’un dağılışını.

    Haliyle Nevermore albümlerini tekrar tekrar dinlediğim şu süreçte önceleri pek idrak etmemiş olduğum bazı şeyleri fark ettim.

    Bu albüm, gerçek bir gem! Grubun gelecekte edineceği sound ve içeriğe kıyasla “Nevermore” albümü, bazı şeylerin ilk ve sonunu barındırıyor.

    Bu ilk ve sonlardan ilki de vokaller. Diğer hiçbir Nevermore çalışmasında sanırım Dane’in sesi, öncesindeki Sanctuary evresine bu derece yakın olmamıştır. Hala yüksek oktavlı çığlıklarını duyabiliyoruz solistin.

    Şarkılar gelecek için muhteşem potansiyeller barındırıyor; “What Tomorrow Knows”, “C.B.F.”, “Garden of Gray” ve “Sea of Possiblities” harika single’lar cidden.

    “The Hurting Words” ise sanırım hem albümün, hem de Nevermore diskografisinin en ilginç parçalarından olabilir. Çünkü bu şarkı buram buram bir grunge baladı. Şarkının solosunda Loomis’in Jerry Cantrell havalarında dolaşan ton ve yapısı (ki Cantrell, Jeff’in favori gitaristlerindendir) ve Warrel Dane’in hem Layne Staley’e (1.29 ile 1.35 arasındaki vokal biçimi) ve Eddie Vedder’a (2.15-2.19 arası) öykünen söyleyişi sonraları Nevermore’da neredeyse hiç görülmeyecek işler.

    Jeff’in gelecekte nasıl bir virtüöz olacağının en net emaresi de bana kalırsa “Sea of Possiblities”in girişi direkt. Bu kadar bodos ama bir o kadar kendine çeken intro geriye sarıp sarıp dinlenilesi. Ayrıca bu parçada Dane’in, 2.08′den 2.25′e kadar süren vokal melodisi resmen Sanctuary’nin Jefferson Aiplane’den yaptığı “White Rabbit” cover’ına doğrudan göz kırpıyor.

    Bir de bas gitar mevzusu var. “Dreaming Neon Black”ten sonra 7 telli gitarın grubu domine eden sound’u sebebiyle Nevermore’da bir daha böyle baslar duyulmuyor maalesef.

    Albümün geneline baktığımda şunu görüyorum; enstrümantal olarak muazzam bir potansiyel var ancak bu açıdan Nevermore’un belki en arka planda kalan işi olsa da (doğal olarak), Warrel Dane’in vokal performansındaki çeşitlilik/zenginlik açısından bu albüm grubun diskografisinde üst sıraları oynar. Albümü iki gündür dur durak bilmeden dinlememin sebebi doğrudan vokaller.

    Ne grupmuşsun be Nevermore.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.