# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
NEVERMORE – Dreaming Neon Black
| 22.06.2010

Çoban kendi kuzusunu avlarsa.

Konsept albümler metal dünyasında her zaman ayrı bir ilgi çekmiştir. Zaten meşakkatli bir uğraş olan albüm kaydetme işine bu şekilde ayrı bir unsur daha yüklemek, müzisyen için -muhtemelen- kendini albüme daha yoğun şekilde vermesini, dinleyicinin de albüme farklı bir anlam yüklemesini sağlayan bir durum gibi göze çarpıyor.

Konsept albümler düşünüldüğünde, büyük çoğunlukla kurmaca bir hikâye üzerinden ilerleyen, içinde karakterler ve bir olay örgüsü olan bir albüm canlanır gözümüzde. Metal tarihinin en başarılı konsept albümleri, hep bu şekilde kendi yarattıkları o hikâyenin gücüyle de öne çıkmışlardır.

Bu sefer karşımızda duran albümse konusunu gerçek bir olaydan alıyor.

Warrel Dane’in nişanlısının dini bir tarikat tarafından ele geçirilip, zamanla beyninin yıkanmasını ve bir süre sonra da kızın tamamen ortadan kaybolmasını (muhtemelen ölmesini) konu eden “Dreaming Neon Black”, grubun belki de bugüne kadarki en karanlık, en ağır ve dinlemesi meşakkatli albümü olarak göze çarpıyor.

2000 yılındaki “Dead Heart in a Dead World” ile tanıştığım ve sitenin muhtelif yazılarında denk gelmiş olabileceğiniz üzere iflah olmaz bir NEVERMORE hayranı olan bendeniz, grubun bu bir önceki albümünü de aynı tanışma dönemlerinde duymuş ve NEVERMORE’un “Dead Heart in a Dead Wolrd”le düşündüğüm halinden çok daha varyasyonlu bir müzik yaptığını anlamıştım. Thrash metal, power metal ve hatta kimi yorumlarda belirtildiği üzere doom metal tatları dahi barındıran, bir bütün olaraksa progresif metalin içi dolu bir hali olarak özetlenebilecek olan “Dreaming Neon Black”, grubun hem en karakteristik özelliklerini, hem de SANCTUARY’den de gelen ve günümüz “NEVERMORE’una en uzak anları aynı anda içinde barındırıyor.

Albümdeki kimi şarkılarda NEVERMORE sound’unun dışına çıkıldığını, ancak bir şekilde başka bir grup dinliyormuşsunuz hissinin de uyanmadığını görüyoruz. Bu sound değişikliğinin temel nedenlerinden biri, 2000-2005 arasını tek tabanca sürdüren grubun “Dreaming Neon Black”i iki gitaristle yazmış oluşu. FORBIDDEN dağılır dağılmaz NEVERMORE’a katılan Tim Calvert’ın (en sağdaki) tarzını belli eden şarkı yazımı sayesinde, albümdeki en iyi şarkılardan bazılarının Calvert elinden çıkma olduğunu görüyoruz. Albümün açılışını yapan Beyond Within, grubun en karanlık şarkılarından Deconstruction, All Play Dead ve Cenotaph, iskeletleri günümüzde müziği tamamen bırakan ve pilotluk yapan Calvert tarafından kurulmuş nefis eserler.

Loomis’in her zamnki gibi döktürdüğü albüm, gitar açısından ders niteliğinde şarkılar barındırıyor. Her şarkı bambaşka güzelliklerle dolu ols da, gitar kullanımının tavan yaptığı şarkılar arasından Poison Godmachine’i öne çıkarmak istiyorum. Van Williams’ın da davullarıyla aksaklığını pekiştirdiği ritimlerle dolu olan parçada, Loomis elinden çıkma yaratıcılık timsali rifler, çılgın atan bir solo ve genele baktığımızda da devasa bir beste var. Sırf bu şarkıyla bile albümün usta işi olduğunu anlamak mümkün.

Vokal konusunda son derece özgün bir yorum gücüne sahip olan Warrel Dane’in, anlattığı sözleri yaşamış olmasından mütevellit daha da içten, daha da hissettirerek söylediği şarkılar, zaten barındırdıkları etkileyiciliklerini daha arttıran, daha da inandırıcılaşan bir yapıya bürünüyorlar. Calvert/Loomis ikilisinin de yalnızca ve yalnızca bestenin güçlülüğü adına akıttığı terleri, “Dreaming Neon Black”in “bilen adamlardan” çıktığını size her anında gösteriyor.

Albümle aynı adı taşıyan parçaya geldiğimizde, daha önceki NEVERMORE yazılarımda pek değinmediğim ya da çok az değindiğim bir konudan bahsetmek istiyorum. Müzik elbette ki zevk işidir. Müzikalite, belli bir noktadan sonra elbette ki görecelidir. Ancak NEVERMORE’un nasıl olup da HÂLÂ büyük bir grup olarak anılmaması, konser afişlerinde adının altlarda yer alması, kuruluşundan 16 yıl sonra çıkardığı DVD’sini bile görece ufak bir mekanda kaydetmesi, kliplerinin konser görüntülerinden oluşan kolajlarla hazırlanması, benim algı sınırlarım içerisinde kendisine mantıklı bir cevap bulamıyor. Elbette herkesin sevdiği ancak gereken değerin gösterilmediğini düşündüğü grupları vardır, belki ben de NEVERMORE’u gözümde büyütüyorumdur; ancak böylesine özgün, yanına yaklaşılmaz güçte, devasa müzisyenlik barındıran, akılda kalıcı ve adeta metalin tanımı gibi bir müzik yapmasına rağmen NEVERMORE’un hâlâ hak ettiği yerde olamamasına, örneğin şu aşağıdaki şarkının sadece NEVERMORE hayranları tarafından bir başyapıt olarak görülüyor olmasına akıl sır erdiremiyorum. Dediğim gibi, belki de ben grubu abartıyorum, ancak şirketlerinin uğurlarına gül döktüğü, devasa promosyonlarla desteklediği ve adları her daim gündemde olan sayısız orta karar grubu görünce ve bu adamların hâlâ ufak kulüplerde çaldığını bilince, diyecek şey de bulamıyorum.

Bu kadar yoğun duyguyu içinde barındırabilen, sizi acıdan çıkarıp şizofreniyle tanıştıran, gücünüzü hissettiğinizi sandığınız anda tekrardan en dibe götüren “Dreaming Neon Black”e sözel olarak baktığımızda, albüm konsepti dahilinde bir din eleştirisini görüyoruz. Tanrı’nın yeri ve göğü altı günde yaratması, yedinci günde de dinlenmesi durumuna ithafen, “Tanrı sekizinci günde de savaşı yarattı ve oturduğu yerden gülerek olacakları izledi” diyen Dane, “Senden neden korkmalıyız? Onu benden neden aldın? Bizler gerçekten de senin çocukların mıyız?” diyerek sevdiği insanı kendisinden alan bu düşünceye sorular soruyor.

“Dreaming Neon Black” bence grubun “Dead Heart in a Dead World” ve “this Godless Endeavor” ile birlikte en iyi üç albümünden biri. Dinlemesi diğer NEVERMORE albümlerine oranla daha zahmetli, katmanlılığı ve duygusal yoğunluğu ise belki de grubun en yaptığı en üst seviyede. Alışması, sindirmesi daha zor olduğundan, albüme tapan NEVERMORE hayranları dışındaki metal dinleyicileri tarafından genelde es geçilen “Dreaming Neon Black”, sizi metal dinlediğinize şükrettirecek albümlerden biri.

Kapanışı da albümün konseptinden ve bu derece yoğun olmasından sorumlu olan Warrel Dane yapsın bari.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.36/10, Toplam oy: 145)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1999
Şirket
Century Media
Kadro
Warrel Dane: Vokal
Jim Sheppard: Bas
Jeff Loomis: Gitar
Tim Calvert: Gitar
Van Williams: Davul
Şarkılar
1. Ophidian
2. Beyond Within
3. The Death Of Passion
4. I Am The Dog
5. Dreaming Neon Black
6. Deconstruction
7. The Fault Of The Flesh
8. The Lotus Eaters
9. Poison Godmachine
10. All Play Dead
11. Cenotaph
12. No More Will
13. Forever
  Yorum alanı

“NEVERMORE – Dreaming Neon Black” yazısına 28 yorum var

  1. Cenk BALCI says:

    Birde benim düşüncem bu albümden bahsederken gitar tonlarınıda atlamamak lazım albüm geneli mükemmel bir sound ama gitar sound’u benim hayatımda dinlediğim en sert ve tok gitar soundu’dur. Yılllardır yüzlerce albüm dinledim ama hiç birisi bu kadar beni etkilememişti. Bu güzel albümle ilgili bunuda eklemek istedim.

  2. heat says:

    dinlediğim ilk nevermore albümü. metal müziğin içine yeni girdiğim dönemlere rastlar bu albümü ilk dinleyişim. hatta o kadar etkilenmiştim ki ikinci dinleyişimde intro ophiain’ın sonunda duran kalple ben ölüyorum zannettim, daha ne diyim lan. bence dead heart in a dead world den daha iyi bi albüm. zaten bana göre nevermore un en iyi albümü. bu albümü dinlemeyi erteleyen herkesi bu gece ziyarete gelicem…

  3. heat says:

    christ is a weapon that chisels at our lives… deconstuctionnnn…

  4. caksu says:

    “My only cure won’t you meet me?” Ama öyle böyle söylemiyor yahu. Nakarattan sonraki çift gitar bölümü de muazzam bu şarkıda.
    “..and laughing, planned the end” kısmı da tırlatmış vokalinin güzel örneklerinden.
    DNB de What Tomorrow Knows/Garden Of Grey’den sonra dinlediğim ikinci Nevermore şarkısıydı. Büyük birşeyler geliyordu cidden.

    Ahmet Saraçoğlu

    @caksu, o “end” kısmı benim bittiğim andır.

  5. like fire says:

    Deconstruction, şu ana kadar dinlediğim en gaz ve aynı zamanda en darmadağın edici şarkılardan biridir. öyle bir duygu bölünmesi yaşıyorum şarkıyı dinlerken.

    caksu

    Dreaming ile ard arda bir de.. O 13 dakikayı alırsan ele duygu bölünmesi, gaz gibi kelimeler zayıf kalıyor. :) Fan olmayana abartı geliyordur ama ben böyle güçlü bir müzikal bölüm görmedim. Yani gördüm de, çok az.
    Nevermore’dan bir kuple okuma olayı da şirin bir gelenek halini aldı pasifagresif sayfalarında.

    Yog_Sothoth

    @caksu, duygularımı paylaşan insanları görmek çok güzel . Albüm ilk dinlediğim Nevermore albümüydü hissettirdiği duyguları tanımlayabilicek hiçbirşey yok bence ayrıca Dreaming Neon Black bana çoğu zaman grubun bir yan projesi gibi hissettirmiştir duygu yoğunluğu bakımından . Yaşam amacım denebilir (diğer albümleri gibi) o zaman Hayvan gibi fanıyımda denebilir herhalde ..

  6. Rauf says:

    Dead Heart In A Dead World daha mı iyi banamı öyle geliyor?

  7. havitetty says:

    Albümle alakasız olacak biraz da, başlıkta Unirock 2010 özel şeysi yazısını görünce biraz daha ayıldım, cidden canlı göreceğiz di mi bu adamları 1,5 hafta sonra? Hala inanamıyorum da ara ara.

  8. havitetty says:

    Albümle alakalı olacak bu sefer: Beyond Within en iyi Nevermore şarkısıdır.

    Bu kadar evet.

    darth sidious

    @havitetty, dinlediğim ikinci ama en sevdiğim nevermore şarkısıdır.

    havitetty

    @darth sidious, İlk dinlediğin de Ophidian mı :)

    Ahmet Saraçoğlu

    @havitetty, haha.

    darth sidious

    @havitetty, hahah iyiydi bu. hayır narcosynthesis :)

  9. ihsan says:

    albümle ilgili iki tane merak ettiğim nokta var.

    1- albüm kitapçığı ve kapağı Warrel Dane’in kayıp sevgilisini simgeleyen bayanın elinin resimleriyle dolu. sözlerden anladığım kadarıyla, el herhangi bir şekilde sembolize edilmemiş ya da elin hiç bahsi geçmemiş. kesinlikle blinçli oluğuna inandığım bu şeyin sebebi nedir?
    2- dreamin neon black’de Christine Rhoades’un vokale geçtiği bölümü yüzlerce kez dinlemişimdir.wikipedia’da hakkında bir şey bulamadım. eğer albümü ya da böyle başka konuk sanatçılık yaptığı şarkıyı biliyorsanız lütfen söyleyin. ben ömrümde böyle kafa yapan bir kadın sesi duymadım.

    Ahmet Saraçoğlu

    @ihsan, el olayını bilmiyorum, eve gidince bakıcam albüm kitapçığına, diğer konu içinse İngilizce’n var mı bilmiyorum ama şöyle denmiş, gerekirse çevirebilirim de.

    “I went to high school with Christine, and was in a couple of bands with her brother Mike. She was in a bunch of musical projects in the Seattle area, my favorite of which was a band called Flood with the fantastic Amy Stolzenbach…I think I went to every show they played in ’94-’95. She married Nick Rhinehart who who was in projects including Churn (he went on to play bass for Jerry Cantrell, and I lost track after that). Nick and Christine formed The Chauffeur, which was also a great moody band, kind of like a female fronted darker version of Metallica with heavier guitar effects. They introduced me to Radiohead when I was hanging out at their apartment once way back when. She and Nick apparently had a rough divorce, and I ran into Christine twice after. The first time she had been in a terrible bicycle accident (she was a bicycle courier downtown here in Seattle), and the last time she was getting married again to an outdoorsy type guy, and moving to California. She sounded like she was not going to be pursuing music as a career any longer, but I haven’t talked to her since then. Great voice, and performer…”

    Ayrıca eski kocasının soyadıyla (Christine Rinehart) Gardens of Grey’de de konuktu ama hangi şarkı hatırlayamadım.

    ihsan

    @Ahmet Saraçoğlu, teşekkür ederim. hemen şimdi bakıcam adı geçen gruplara, umarım bikaç şarkıya rastlayabilirim. bu albümleri evde 3 yıldır duruyordu, eve ilk geldiğinden beri defalarca dinlemiştim ama EOR yada DHIADW gibi yardıray olmadığından fazla tutmuyordum. şimdi TOB çıktığından beridir, Türkiye’ye gelecekler diye TOB ile bu dönüyor sürekli. iki ay olmuş yani kadının sesinden deli gibi etkileneli:)

    voyager’ın kayıtlarından da dreaming neon black’i onlarca kez dinledikten sonra dahi, banttan olduğunu fark edememişim kadın vokalli kısmın, ne kafadayım siz düşünün. almanya’ya da götürmüşler kadını bir şarkı için-o da zaten 3 cümlelik vokal performansı-, helal olsun falan diyordum. dün gittim işte dvd’yi aldım, dedim hem ünirock öncesi gelen şeye hazırlanmış oluruz hem de bu sesin sahibi nasıl birisi görürüz. aldım ilk dvd takıldı, işin büyüsü bozulmasın baştan sona izleyelim, dvd’nin yarısı bitti, bahsi geçen şarkıya gelindi bende bir heyecan, kadını görecez. çat, christine yok. tatsızlaştım ansızın, şimdi konseri deli gibi bekliyorum. ve umarım bu şarkıyı çalmazlar, derin bir yarası var bende:)

    Ahmet Saraçoğlu

    @ihsan, milan’daki bi konserlerinde cristina scabbia söylemişti o kısmı.

  10. illuminati says:

    gözümde anathema’nın, katatonia’nın ve bilimum bunalım grubun tüm albümlerinden daha damardandır bu albüm. o kadar samimi bir hüznü var ki, gerçeği yansıttığı çok belli.

  11. Gökhan Atalay says:

    Nevermore’un tüm albümlerini dinledikce bu album ozel bir yer etti bende. Butunluk olarak cok iyi. Sarki sarki dinlemiyorum. Tum album bir sarki gibi. Bir de cok duygu yuklu, inanilmaz. benim icin Nevermore diskografisinde en iyi album olarak basa yarisir.

  12. memoli says:

    dünyanın en iyi albümü.tarifsiz…

  13. hen says:

    “Welcome to the fall of one man’s sanity.”

  14. Hayat enerjimin belirli bir kısmını Warrel’ın “Poison Godmachine” 4.04-4.15 arasındaki vokallerinden alıyorum.

    https://youtu.be/ESx7lHiCe5c?t=242

    Agrypnie

    @Ahmet Saraçoğlu, Abi yazdıklarından anladigim kadarıyla hayatın minik minik şarkı bölümlerinden oluşan koca bir puzzle.Basligi ne olurdu sence 😂😂

  15. Kürşat says:

    Kendimi zaman zaman bu albümü açıp ağlarken buluyorum.

  16. Cryosleep says:

    POISON GOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOODMACHINEEEEEEEEEEEEEE

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.