# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
DREAM THEATER – Falling into Infinity
| 18.05.2014

Bürokratik progresif metal.

Images and Words” ve “Awake” ile adını metal tarihine kazıyan ve progresif metalin en büyük grubu olan DREAM THEATER, 1994’te başlayan “Awake” turnesinin ardından “Change of Seasons” ile bir ara sıcak yayınlamış, sonrasında ise ne yöne gideceği konusunda sevenlerini meraklı bir bekleyişe sokmuştu. “Images and Words” ve “Awake” her anlamda çok başarılı olmuşlar, gruba MTV kapısı açmışlar, DREAM THEATER’ı bir marka haline getirmişlerdi. DREAM THEATER, adeta belli bir düzeyin üstünde müzikalite algısı olan dinleyicilerin tercih ettiği grup halini almıştı.

O dönemlerde DREAM THEATER dinlemek = kaliteli müzik dinlemekti ve bir süredir belli çevrelerce küçümseniyor olsa da, doksanların ortalarında DREAM THEATER dinlemek gerçek anlamda bir ayrıcalık, bir prestij kaynağıydı.

Grubun büyümesi, elbetteki beraberinde başka şeyleri de getirdi. Herkese göre olmayan, zor bir müzik yapıyorlardı; ancak DREAM THEATER’ın DREAM THEATER olmasını sağlayan başlıca şey de, grubun bu herkese göre olmazmış gibi gelen, zor dinlenmesi gerekiyormuş gibi addedilen bu müziği, herkesin (çoğunluğun diyelim) kolayca kavrayıp alışabileceği bir formatta sunuyor olmasıydı. Misal bir WATCHTOWER da progresif müzik yapıyordu, ancak onların derdi olabildiğince çok insan dinlesin, mümkün olduğunca müzikal olsun ve hemen sevilsin değildi. DREAM THEATER’ın farkı buydu: kompleks müziği, kabul edilebilir ve hızla benmsenebilir şekilde sunmak.

Ancak “Images and Words” ve “Awake”te belli ölçüde yapılan bu durum, plak şirketi için elbette ki yeterli değildi. Grubun çok daha fazla insana ulaşabileceğinin farkında olan EastWest (Elektra), DREAM THEATER’ı daha kolay dinlenir, radyoda çalınabilir bir müzik yapması için sıkıştırıyordu. Sıkıştırıyordudan kastım, toplantılar yapıp onlara telkinde bulunmak gibi masum bir sıkıştırma değildi; şirket, uzunca bir süre, DREAM THEATER’a şarkılarını kaydetme izni dahi vermemişti. Şirketin bu kararını kabul eden Petrucci ile buna asla yanaşmayan Portnoy’un arasındaki sürtüşme, DREAM THEATER’ın 1996’nın sonlarına doğru dağılmasını dahi gündeme getirmişti. Pek çok şarkı ilk yazıldıkları halden farklı şekillere bürünmüştü; Petrucci sırf You or Me (sonradan You Not Me oldu) için Bon Jovi, Aerosmith gibi isimlerle çalışan Desmond Child’ın evine gidip onunla çalışmış (yine şirket talebiyle), bu süreçte yazılan ve “Falling into Infinity”nin aslında bir double albüm olmasını gerektirecek bir sürü şarkı (Raise the Knife, Where are You Now, Cover My Eyes, Speak to Me, The Way It Used to Be, Metropolis Pt. 2), şirket elemesi sonucu albüme konmamıştı. Metropolis Pt. 2 neyse ki bu albüme konmamış, zira sonradan neye dönüştüğünü hepimiz biliyoruz.

Dahası, yapımcı Kevin Shirley de grubun müziğine her anlamda müdahale ediyor, hatta bazı şarkıları bölüp, başka şarkılar yaratıyordu. Misal Hell’s Kitchen, Shirley’in müdahalesi sonucunda, normalde Burning My Soul’un ortasında yer alan bir bölümün çıkarılıp ayrı bir şarkıya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkmıştı.

Oh, tabii bu arada 1994 yılında Kevin Moore’un gruptan ayrılmış oluşunu ve bu nedenle grup üyelerinin şarkı sözü konusundaki yükünün arttığını belirtmeden geçmeyelim. Şirketsel mevzulara aşırı uyuz olan Portnoy, albüm için yazdığı sözlerin tümünü bu konuya olan tepkisine ayırmış ve New Millennium ile Just Let Me Breathe’i müzik sektörüne ve şirkete…

“The big machines take care of you
Until you kill yourself
And then the sales go through the roof
Calculated, formulated”

…Burning My Soul’u ise direkt olarak EastWest’in gruplar ve albümlerden sorumlu yetkilisi Derek Oliver’a geçirmek amacıyla yazmıştı.

“We’ve got someone
Who can think for you instead”

Evet, DREAM THEATER daha çok satmak ve kitlesini genişletmek üzere adeta bir emir almış ve şirketin elinde adeta oyuncak olmuştu. Nihayet 1997 Mart’ında “Falling into Infinity” raflardaki yerini aldı. Hayranlar albümü sevmediler. Açık ve net. Satışlar beklendiği gibi değildi, DREAM THEATER aslında olmadığı bir şeymiş gibi davranmakla, davayı satmakla, şirketin maskarası olmakla, türlü türlü ithamla karşı karşıya gelmişti.

Albüm, bana bugün bile zor bir albüm gibi geliyor. Nasıl diyeyim, içine girmekte zorlanıyorum. DREAM THEATER’ın, DREAM THEATER olmayan şeyler yaptığını hissediyorum. Albüme dair yeterince bilgim yokken, bunun komple grubun kararı olduğunu düşünür, gruba kızardım. “Amaaan, MTV’de yayınlansın diye kasmışlar” diye düşünürdüm. Ama sonra öğrendim ki o “MTV’ye kasmışlar” diye düşündüğüm şarkılar, meğer tam olarak da o konuya tepki olarak yazılan sözler içeriyorlarmış.

“Falling into Infinity”, barındırdığı müzik olarak en kolay dinlenen DREAM THEATER albümü olsa da, albümü dinlerken bir sıkışmışlık hissediyorum; nedense bundan önceki ve bunun sonrasındaki DREAM THEATER albümlerinde aldığım o özgür, akıcı, keyifli havayı alamıyorum. “Keyif” kelimesini pek sevmem, herkes her yerde olur olmaz kullanıyor; ancak bu durumda gerçekten de uygun bir kelime. “Falling into Infinity” biraz keyifsiz bir albüm gibi geliyor bana. Başka DREAM THEATER albümlerinde de sıkıntılar, tatsız hisler var, ancak bu albümde farklı bir negatif his var; en azından ben öyle görüyorum.

Tabii Peruvian Skies gibi, Lines in the Sand gibi aşmış şarkılar, Hollow Years gibi grubun sonradan da benzerlerini yapacağı türde klasikler var. Özellikle Peruvian Skies en sevdiğim DREAM THEATER şarkılarından biri olarak bugün bile bayıldığım bir şarkı. Ancak genel olarak albümün içine girme konusunda sıkıntı yaşayan taraftayım. Bazıları “Falling into Infinity”nin hakkının yendiğini, aslında müthiş bir albüm olduğunu düşünüyor, ona da tamam; ama ben bu albümü grubun en zayıf halkası olarak görüyorum –tabii DREAM THEATER standartlarında, yoksa tabii ki kötü bir albüm değil- ve çok uzun zamandır da açıp baştan sonra dinlemedim.

Fazlasıyla uzattım, kapatayım. “Falling into Infinity” DREAM THEATER’ın birkaç iyi şarkısını ve -bence- birtakım olmasa da olabilir şarkılarını barındıran, Kevin Moore yaratıcılığının eksikliğinin hissedildiği (Derek Sherinian da görevini yapıyor, yanlış olmasın), DREAM THEATER adına ortalama bir albüm.

7/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.22/10, Toplam oy: 46)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1997
Şirket
EastWest Records
Kadro
John Petrucci: Gitar
James LaBrie: Vokal
Mike Portnoy: Davul
John Myung: Bas
Derek Sherinian: Klavye
Şarkılar
1. New Millennium
2. You Not Me
3. Peruvian Skies
4. Hollow Years
5. Burning My Soul
6. Hell's Kitchen
7. Lines in the Sand
8. Take Away My Pain
9. Just Let Me Breathe
10. Anna Lee
11. Trial of Tears (It's Raining - Deep in Heaven - The Wasteland)
  Yorum alanı

“DREAM THEATER – Falling into Infinity” yazısına 7 yorum var

  1. Ubeydullah İndiroğlu says:

    Şirket baskısı bir kenara, 17 senelik zaman testine karşılık net şekilde sağlam durmuş bir albümdür Falling Into Infinity bence… ToT sonrası albümlerinin hepsinin üstünde tutarım.

    En azından burada bir Dream Theater var, Portnoy’un sevdiği gruplara öykünen başkalamış bir grup değil.

    Trial Of Tears hele, tam bir şaheser.

  2. baha says:

    dream theater’ın tökezlemeye başladığı albüm budur. metropolis pt:2′yi atlarsak – çünkü derek sherinian çıkmış rudess klavyeye geçmiştir.- six degrees ve a dramatic turn of events dahil hemen hepsi tam anlamıyla “albüm” olamamıştır. çok fazla eksik ve gerekswiz şarkı barındırırlar. bu albümde aynen öyle. derek sherinian’ı hiç sevmem. müzisyen olarak gerek solo projeleri olsun yaptığı besteler olsun klavyede kullandığı tonlara dek yaptığı her şey berbattır bana göre. yani bu adamın albümde çaldığı şarkılardaki performansına bakıyorum hiç dinlenecek gibi değil. lines in the sand’saki o tuşlular ve ton seçimleri saçma sapan. hollow years, burning my soul, just let me breathe gibi şarkılar dream theater’a hiç yakışmıyor. bunun içinde prodüktör etkisi var ama kevin shirley ile kimyaları pek uyuşmamış ama aslında kevin shirler mükemmel bir müzik insanıdır ve doğru şeyleri yapar ancak bu grupla bir türlü olmadı. o tatsız hisleri ben,de çok hissediyorum. cd’sini aldığımda atladığım şarkılar o kadar çok oldu ki bunu ne images and words’de ne de awake’de yaşadım. işte temel sorun bu. 6/10

  3. atoutlemonde says:

    Hem bilgilendirici, hem de güzel noktalara değinen bir kritik olmuş. Albümü dinlerken gerçekten de kolay dinlenebilirlikle komplekslik arasında kalmışlığı hissedebiliyorsunuz. Ben de şirketin dayatması olduğunu bilmiyordum. Albümden arada dinlediğim iki şarkı var: Peruvian skies ve hollow years. Anasayfada görünce muhtemelen 7 almıştır diye içimden geçirdim ve yanılmadım, mutluyum.

  4. saw you drown says:

    Bence ortalamadan bir tık üstte bir albüm. Six.. albümünden sonraki tüm albümlerden daha iyi sanırım. Benim notum 7.5 olurdu.

  5. Durakonis says:

    Bu albümü ilk dinlerken Derek Sherinian’ı bilmiyordum, yani öylesine bir müzisyen ismi olarak duymuştum. Ama daha sonrasında kimi solo projelerindeki aklımın almadığı derecede kötü müzisyenliği, ve kocaman resminin olduğu ve çalarken çekilmiş karizmatık pozunun, üstüne üstlük klavye kısmını kabartmalı özel bir işçilikle sunulduğu albümünü dinleyip “şaka herhalde” dedikten sonra, başka kimi projelerine de kulak kabarttıktan sonra “İçinde Derek Sherinian olan albümler benim için yok” yargısına varmamdan ötürü, bu albümü de bir daha dinlemedim. Peruvian Skies şarkısını baya sevmiştim ama ilk dinlediğimde, onu hatırlıyorum.

  6. northern says:

    kapak “hipgnosis” diye bağırıyor.

  7. isminivermekistemeyen says:

    Kesinlikle harika bir albüm 10 üzerinden 9 luk bir albümdür bence. Peruvian Skies, Hell’s Kitchen, Lines in the Sand, Trial of Tears hatta Take away my pain başka bir grubun albümünde olsa efsane denir o albüme. Sanırım Dream Theater la ilgili insanların anlamadıkları nokta bu adamların her albüm farklı şeyler denemesi ve bazı hayranlarının bu farklı yolları anlamaması. Atıyorum Scenes from a Memory çok iyi albümde bir daha öyle bir albüm yapamadılar gibi konuşmalar ya da Octavarium albümünü kötüleyenler ( albüm fazla “Muse” olmuş gibi) artık çok klişe gelmeye başladı sözlükte ne okuyorsanız öyle yorumluyorsunuz galiba albümleri. Neyse efendim bence Derek Sherinian harika bir iş çıkarmıştır bu albümde. Klavyeleri yerli yersiz kullanmamış en güzel yerlerde en güzel tonlarla (bkz. Hell’s Kitchen ya da Lines in the sand dikkatlice dinlendiğinde ne kadar büyük bir iş başardığı görülecektir ya da Trial of Tears) katkısını yapmıştır. Gitar soundları olarak da Petruccinin abartmıyorum tüm Dream Theater albümleri içinde en beğendiğim tonu bu albümdeki tonudur.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.