# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
SUFFOCATION – Pinnacle of Bedlam
| 06.05.2013

Bleh.

Exorsexist

Suffocation’ın stüdyo grubundan ziyade canlı performans grubu olduğunu cümle alem bilir. Bilmeyenler de bu cümleyle öğrenmiş oldular. Bu yüzden şahsen hiçbir zaman Suffocation’dan mükemmel işler çıkarmasını beklemedim. En azından tekrar birleştiklerinden beri, ki bu 10 yıl kadar oldu.

Birleştiklerinden beri nedense bir şeyler rayında gitmiyor Suffocation için. Bakıyorsunuz, kadro mükemmel, hepsi birbirinden yetenekli, besteler olur kıvamda, ekipman sorunu çeken bir grup değil, ama yok! Büyük oranda prodüksiyon kurbanı olan albümler, beste sıkıntıları, akılda kalıcı olmayan parçalar vs.

98 öncesi döneme bakarsak; inanılmaz çalışmalar var ortada. Bir “Pierced From Within” var ki inanılmaz bir yapıt. İlk teknik death metal çalışmalarından bir diğeri “Human Waste” var ve konserlerinde hâlâ parçaların bu versiyonları çalınıyor. Diğeri “Effigy of the Forgotten” en muazzam teknikalitede albümlerden bir tanesi. Benim favori EP’lerimden birisi olan Despise The Sun, Suffocation’ın en düz parçalarını barındırmasına rağmen insanın kulakları bayram ediyor.

2004 ve sonrasına geçince; ilk olarak “Souls To Deny” var. Çok ölüksü, cansız, ruhsuz, isteksiz. İyi parçalar yok değil. Hatta gayet iyi sayılır. Belki de 2. dönemin en iyisi diyebilirim. Yine de prodüksiyon kurbanı. Çok açık ses kanalları, belirgin olmayan enstrümanlar vs. insanın keyfinin kaçmasına sebep oluyor. “Suffocation” albümü ise; teknik olarak yerinde, bazı parçaları kafa göz yardıran cinsten -Abomination Reborn, Redemption, Bind Torture Kill, The End of Ends’de sergilenen davul performansları göz dolduruyor- ama devamlılığı yok nedense. Tam olarak Suffocation diyebileceğimiz bir şey değil. Yine prodüksiyonda sorunlar var. Bu sefer de enstrümanlar çok sert kayıt edilmiş. Davullar fazla takırdıyor, gitarın sesi çok kapalı vs… 2009′da “Blood Oath” çıktı. Sevebilmem 2, 3 yılımı aldı. Aslında Suffocation’ın olması gerektiği gibi ama prodüksiyon yine çok can sıkıcı. Davul çok plastik, tam olarak vurma (pound dediğimiz) etkisi yok, baslar fazla gümbürdüyor vs. tek tek saymak zor geliyor ama saçma bir kayıt var. Ve en sonunda “bu sefer olacak artık kesin!” diye beklediğim “Pinacle Of Bedlam” geldi. Bu sefer de gitar sesi daha keskinleşmiş, davullar mekanikleşmiş, vokaller yeterince patlama etkisi yaratmıyor.

Albüm öncesinde efsane davulcuları Mike Smith pek bilinmeyen nedenlerden dolayı gruptan çıktı. Pek vakit kaybetmeden daha önce “Despise The Sun” EP’sinde çalmış -hem EP dolayısıyla hem de çalış tekniğinden dolayı en sevdiğim davulcular arasındadır kendisi- Dave Culross geldi. Hoş da geldi. Piyasada Mike Smith’in yerini doldurabilecek kapasitede davulcu olmadığından dolayı yerinde bir seçim oldu. Kendisi zaten şu ana kadar çaldığı gruplarda kendisini yeterince kanıtlamış bir insan. Ve tabii Frank Mullen artık konserlerde vokalistlik yapmayacağını duyurdu. Önceleri sevecen hillbilly Bill Robinson isimli abimiz konserlerde yer alıyordu şimdi de Dying Fetus’ten tanıdığımız John Gallagher. John’un kalıcı olduğunu düşünmüyorum bu nedenle bir sonraki vokalistin kim olacağını merakla bekliyorum açıkcası.

Doug Cerrito çok mükemmel bir gitaristti. Pek bilinmez ama Suffocation’ı bu hale getiren gitaristtir. Gorguts’tan Luc Lemay’ın eski albümlerinde Cerrito’nun yeteneklerinden övgüyle bahsetmişliği vardır. Grup 2004 yılında birleştiğinde Doug da dâhil olmuştu ama yanlış hatırlamıyorsam kendisinin uyuşturcu bağımlılığı nedeniyle çıkartıldı. Kısacası; Cerrito gruptan ayrıldığından beri, parçalarda akılda kalıcılık ve teknik/beste kalitesi oran orantısı sürekli değişiyor. Örnek vermek gerekirse The Invoking açıp rahatlıkla kendimden geçebiliyorum. Ama “Suffocation”dan Regret dinlerken eziyet gibi geliyor. Reincremation dinlerken geri vokallerle senkronize şekilde böğürüp, suffoblast’larda airdrum yapabiliyorum. Ama “Blood Oath”dan Provoking The Disturbed açtığım vakit sıkıntıdan saate filan bakmaya başlıyorum. Bu örnekleme verdiğim parçalar içinde olan albümlerin geri planında kalmış olanları.

İnsan Suffocation’dan ne bekler?

1. Davulların ağız burun girişmesini. Tabii ki dağınık şekilde değil. Düzenli ama hunharca.
2. Tok ama yumuşak gitar tonları. Rahat rahat kazıyabilecek şekilde.
3. Frank’ın boru gibi brutali. “Effigy…” bu konuda yerinde bir örnek olur. Veya “Despise The Sun”.
4. Basların duyulabilir olması ve zaman zaman ileri çıkması ve tabii ki tekniklik. Örnek olarak Breeding The Spawn’ın parçasındaki atışmalar.

“Pinacle of Bedlam”, şu ana kadar yazdığım şeylere bir tepki olarak yapılmış adeta. Benim beklentilerimin çok altında, keşke biraz daha uğraşılsaymış. Her ne kadar Suffocation benim beklentilerimi yerine getirmek için bu albümü yapmadıysa da, hiç ortalıkta “Vaay Suffo yine dağıttı ortalığı!!!” diyen kişiler görmedim. Ki günümüzdeki teknik/brutal death metal grupları her taraftan fırlarken, yeni yeni tuhaflıklar icat ederken, Suffo’nun yeri daima ayrıdır dinleyici kitlesi için. Pek kimseyle karşılaştırılmaz. Katır depiği gibi breakdown’ları, sağlı sollu gitar kazımaları, teknik olmak için aceleci davranmamaları örnek olacak hatta eşsiz bir stil sayılır.

Cycles of Suffering hakkını yiyemeyeceğim, gayet sağlam bir giriş parçası. Groove, teknik, akılda kalıcı, iyi bestelenmiş. Çok orjinal değil tabii, ama öyle bir şey beklemiyor zaten dinleyici. O yüzden benim albümdeki en beğendiğim parça oldu.

Purgatorial Punishment, sıkıcı. Koca parçayı tek kelimeyle -özellikle Suffo gibi dinledikçe anlaşılmaya başlayan bir grubun- açıklamak haksızlık olur. Yine de genel itibariyle öyle. Benim tek beğendiğim bölümü Culross’un davul partisyonları oldu.

Eminent Wrath, saçma/tuhaf bir soloyla giriş yapılıyor ki “allahım bit artık ne olur” diye yakarıyorum her dinleyişte. 1. dakikadan sonra eli yüzü düzgünleşiyor ve ortalama üstü hale dönüşüyor.

As Grace Descends, klibini gördüğümden beri bu parçaya ifrit olmuş durumdayım. Parti Death Metali???? klasik müzik etkileri filan, aslında fena sayılmaz ama etkileyici değil.

Sullen Days, “acaba yeni şeyler mi duyuyoruz?” diyor insan. Az çok öyle sayılır. Daha fazla duymak isteriz bu tarz parçalar.

Pinnacle of Bedlam, 2. sıkıcı parça. Çok fazla dur/kalk var. Bazen boğuyor. Bol bol kazıma dinliyoruz ki bunu severiz. Düzgün rifler olsa adam olacakmış ama maalesef.. Eh işte.

My Demise, yanlış bilmiyorsam 2. gitarist Guy’ın bestesi. Değişik. Çok matah değil.

Inversion, Bu parçada Sevgili Dave Culross isimli arkadaşımız “Davul Atak” hastalığına yakalanmış. Zaman zaman çift krosun üzerine depar atıyor. 2.45′ten sonra ortalığı dağıtıyor biraz. Terrance’ın yaptığı gitar oyunlarını epey sevdim. Suffocation’ın enstrüman tekniğinin en yüksek parçalarından bir tanesi.

Bu kadar tanıtım yeterli. Benim en çok dikkatimi çeken olay; alışkın olduğumuz atonal/Slayer’vari gitar sololarındansa neoklasik sololara yer verilmiş olması oldu. Belki şöyle 20-30 dinlemeden sonra yeni incelikler, teknik oyunlar fark edip değişmeler olabilir, ama yine de ahım şahım bir albüm değil. En azından Suffocation için.

7/10
Albümün okur notu: 12345678910 (7.60/10, Toplam oy: 55)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2013
Şirket
Nuclear Blast
Kadro
Guy Marchais: Gitar
Dave Culross: Davul
Derek Boyer: Bas
Terrance Hobbs: Gitar
Frank Mullen: Vokal
Şarkılar
1. Cycles of Suffering
2. Purgatorial Punishment
3. Eminent Wrath
4. As Grace Descends
5. Sullen Days
6. Pinnacle of Bedlam
7. My Demise
8. Inversion
s 9. Rapture of Revocation
10. Beginning of Sorrow
  Yorum alanı

“SUFFOCATION – Pinnacle of Bedlam” yazısına 29 yorum var

  1. Ben albümü sevdim. As Grace Descend’in klibini yok sayarsak baya güzel şarkı bence. Özellikle de solodan sonrası baya kararıyor. Cycles of Suffering zaten baştan sona deli bir şey. Sullen Days, Inversion da çok tatlı. Baya sevdim kısacası.

  2. manidar says:

    Mike’sızlık hiç sırıtmıyo albümde. Bu olağanüstü noktası bana göre de..

  3. comfortinbrutality says:

    7 bu albüm için düşük, 8 uygundur.

  4. owlboss says:

    Exorsexist’in PA’ya DM konusunda kazandırdıklarına bir yenisi, eyvallah reis :) Neden sayfanın kadrolu yazarlarından değilsin acaba?

  5. nucleardeath says:

    Bence 7 puan biraz düşük olmuş. Ben gayet başarılı buldum bu albümü.

  6. Baybora says:

    Ben de en az 8 olması gerektiğini düşünüyorum. Cycles of Suffering ve As Grace Descends çok iyi özellikle.

  7. nordson says:

    konserlerde Frank Mullen’in artık vokalistlik yapmıcak olması ilginç geldi.

  8. patognomonic says:

    Albüm notu 8 diye duzeltilmezse cok kötü seyler olabilir :)

  9. nordson says:

    giriş cümlesi olan,”Suffocation’ın stüdyo grubundan ziyade canlı performans grubu olduğunu cümle alem bilir. Bilmeyenler de bu cümleyle öğrenmiş oldular.” çok itici buldum!

  10. Exorsexist says:

    verdiğim 7 puan yüzünden suffo dinleyicilerini isyana sürükledim. beyler 1 puan için kırmayalım birbirimizi…

    Lefthandpath

    @Exorsexist, hahaha:D kritik çok güzeldi bence.

  11. kantele says:

    Cycles of Suffering’deki soloda üç oda bi salon reverb efekti harika.

  12. Sheva says:

    Bence de 8 en uygunu.

  13. junkman afatsum says:

    sanki banada bişeyler olmamış gibi geliyor! ama ne çözemedim, genede yazarın notu tam oturmuş dahada aşağı olmazdı.

  14. Lefthandpath says:

    Exorsexist’in hayalindeki prodüksiyon deeds of flesh’in son albümünün ayarında bir şey sanırım.

    Exorsexist

    @Lefthandpath, Dying Fetus’un son albümündeki gibi daha iyi olur veya Erik Rutan’ın prodüktörlüğünde suffocation’ı dinlemek isterdim.

    Lefthandpath

    @Exorsexist, dying fetus’ün son albümüdeki sound’u ben de baya tuttum. özellikle vokal kaydı bu albüme örnek olmalı. suffo’ya göre çok zayıf vokalleri var bu albümün.

  15. SA says:

    Suffocation dinlemeye bayılıyorum

    ismail vilehand

    @SA, ben de.

  16. İlker says:

    Kritiğin yazarı son albümle ilgili ne düşünüyor acaba?

    Exorsexist

    @İlker, Buna cevabım uzun olacak. En kısa hali; telefonumda Suffocation’a ait sadece iki albüm yok. Birisi Breeding the Spawn, diğeri de Of the dark light.

    Hiçbir grup Suffocation kadar kötü prodüksüyondan çekmemiştir. En efsanevi canlı performansa sahip olmalarına rağmen stüdyoda hep hezimet. 2004 sonrası çıkardıkları her albümde çok büyük kayıt hataları var. Souls to Deny çok müthiş bi albüm olabilirdi, kayıt rezalet. S/T çok iyi albüm ama davull ve gitar kayıtları zayıf. Blood Oath ikisinin karışımı gibi, Pinnacle aralarındaki tek düzgün olanı sayılır ama çok iyi de değil. Of thee dark light ise çok ruhsuz ve plastik. Yani dinlerken insana derinlik hissettirmiyor, hep aynı seviyede devam ediyor,tüm enstrumanlar bağırıyor, davul ve bas daha da çok bağırıyor. Enstrumanlarına bu kadar hakim insanların kötü kaydedilmiş albümlerini dinlemek çok üzücü.

    Bana göre ilk problem olarak Suffocation gibi 30 yıllık grubun gidip de 20 yaşında davulcu ve gitarist alması bana saçma geliyor. Eric Morotti gayet iyi davulcu ama Suffocation’a ruh olarak uymuyor çünkü kendi stili yok, fundementale sahip değil, fiziğe dayalı performans sergiliyor. Mike Smith’in şu videosuna bakmanı tavsiye ederim, favori videolarımdan. Adamın her vuruşunda kalite var, yaratıcılık var

    https://www.youtube.com/watch?v=PypNCGzsqZg

    Karşılaştırmak için Eric Morotti vereyim. Groove anlayışı = 0, tek duyulan şey kicklerdeki triggerlar

    https://www.youtube.com/watch?v=_TiNlpGtX4E

    Albümde bile kullandığı davul tonları falso en başta ve bunu canlı kayıtlarını da dinledim kaç defa yine aynı, plastik, abartılı trigger. İkinci gitarist arkadaş da gruba katkı yapabilecek kapasitede birisi değil. Pyrexia ve Internal Bleeding’de çok kısa süre çalmış, herhangi bir başarısı yok. Piyasada aklı başında kendi stili olan davulcu ve gitarist mi kalmadı da gidip amatör veya 2. ligden futbolcu bulur gibi eleman alıyorlar anlamış değilim. Anladığım kadarıyla Terrance hobbs artık grupdaki tek orjinal eleman olduğundan pek siklemiyor.

    Albüm aslında hiç kötü değil, çok sağlam breakdown’lar var ama bazıları fazla Deathcore vari bunda en büyük etkinin yeni gitaristleri olduğunu tahmin ediyorum, kendisi belirtiyordu zaten promo videolarında. Derek Boyer kendisi her albümde daha ileri seviyeye götürüyor, kendini kanıtlamış durumda. Onun dışında bence albümde hit şarkı kesinlikle yok, hepsi ortalamanın üstünde ama yapay bi tat var. Sanki şekersiz kola içiyormuşum gibi geliyor. Tadı Kola gibi ama içmeyi bırakınca ağzımda kola tadı kalmıyor, ne içtiğim belli değil. Breakdown harici akılda kalan tarafı yok.

    İlker

    @Exorsexist, İkinci paragrafta bahsettiğin albümlerin prodüksiyonlarıyla ilgili birebir aynı sıkıntıları yaşıyorum. Biraz da ben içimi dökeyim fırsat bulmuşken bir Suffo sever olarak.

    Breeding the Spawn zaten herhalde en kötü kayıtlı death metal albümleri listesinde başa oynayabilecek bir albüm. Halefi Pierced from Within net şekilde en sevdiğim sounda sahip death metal albümlerinden biriyken (belki de birincisiyken) bu albümün böyle olması çok üzücü gerçekten, ki beste kalitesi anlamında Effigy ve Pierced’dan pek bir eksiği olmayan bir albüm, yazık ki ne yazık.

    Yalnız bu albümün kaydından daha kötü olan bir şey varsa o da bu albümdeki şarkıların her albümde (Souls to Deny hariç sanırım) birer tanesini yeniden kaydetme fikridir. Yani remaster etmek bu kadar zor bir şey miydi gerçekten anlayabilmiş değilim, bu kararın gerekçesini çok merak ediyorum.

    Souls to Deny, Suffocation ve Blood Oath için de aynı şekilde düşünüyorum, özellikle ilk ikisinde güzel besteler olmasına rağmen sound yüzünden üçüne de elim pek gitmiyor.

    Pinnacle of Bedlam ve …Of the Dark Light’a gelince, bu iki albümün önceden bahsi geçen dört albüm kadar büyük prodüksiyon sıkıntıları olduğunu düşünmesem de, senin de bahsettiğin gibi Pinnacle of Bedlam’da davulların aşırı mekanik hissiyatı ve o gitar tonunun bence Suffocation’a hiç gitmemesi gibi durumlar var. Yine de albümü dinlememe engel olacak seviyede değiller, ki çok sağlam bazı şarkılar da var. Suffo seviyesinde harika bir albüm denemez tabii.

    …Of the Dark Light’ın soundu için söylediğin “plastik” yorumuna katılmakla beraber, herhalde Souls to Deny ve belki de s/t haricinde Pierced’dan beri gelen en iyi albüm olabilir diye düşünüyorum, ya da kendi adıma en çok dinlenesi/uzun ömürlü olan diyeyim. Albümün highlightları Pinnacle of Bedlam’dakiler kadar güçlü olmasa da genel olarak daha dengeli bir albüm olduğunu düşünüyorum. Özellikle ilk 2 ve son 2 şarkı hayli iyi mesela ve sayı olarak da daha az filler var. İki albümün de kritiklerinde verilen puana katılıyorum bu nedenle.

    Son olarak baştaki mevzuya döneyim, metal müzikte tek bir albüm seç şöyle kaliteli bir remaster ile dinleyebilmek için deseler herhalde düşünmeden Breeding the Spawn derim.

    hickdead

    @İlker, suffocation en sevdiğim death metal gruplarından biri. ama bu zamana kadar bir kez bile breeding the spawn’ı baştan sona dinleyemedim :(

    ismail vilehand

    @hickdead, Breeding the Spawn bence de sound yüzünden en kötü Suffocation albümü. İkinci en kötüsü de Pinnacle of Bedlam. Diğer hepsi çocuğum gibi.

    hickdead

    @ismail vilehand, ben pinnacle of bedlam’i de seviyorum ama albümdeki gitar tonunun suffocation için fazla kristal olduğunu düşünenlerdenim. bu da albümün coşkusunu biraz düşürüyor benim için. ekstrem müzik dinleyicileri olarak kıllısını aramayı seviyoruz gerçekten ahahsd.

    Exorsexist

    @İlker, Breeding the Spawn konusunda söylediklerine harfiyen katılıyorum. Albümü orjinale yakın kadroyla yeniden kaydedebilirlerdi veya adam gibi stüdyoda remaster edilebilirdi. İkisi de tercih edilmeyip albümlerdeki bonus şarkı niyetine hap şeklinde verildi. Çok saçma geliyor bana bu fikir. Ne zaman dinlemeye başlasam bir iki şarkı sonrasında sıkılıyorum, sanki hücum kayıt dinliyormuşum gibi geliyor, belki de gerçekten öyledir bilemiyorum. Ama o zamanlar stüdyo veya şirket ile sıkıntılı olduklarını okumuştum, aynı durumdan Malevolent Creation’da muzdarip olmuştu. Stillborn albümünü dinlersen veya dinlediysen anlamışsındır.

    Souls to Deny gerçekten Reunion sonrası çıkan en sağlam albümlerden birisi. En melodik parçaları barındırıyor, hem de PFW’ ile aynı tarzda. Biraz daha üzerinde durulsaymış başyapıt olabilirmiş. Albümdeki her şarkıyı eksiksiz seviyorum.

    S/T’da Mike Smith’in performansı hayvanlık içeriyor. Bütün şarkılar üst düzey, bir iki tane filler var pek sevmediğim. Regret, Creed of the Infidel mesela gereksiz, özelliği olmayan şarkılar. Abomination Reborn, Redemption, Bind torture kill, Entrails of you’u başyapıt gibi ve aşırı seviyorum.
    The End Of Ends dinlediğimde Mike Smith’in yeteneğini sergiliyor. Egosuz ve karakterli birisi olsaydı Suffocation ile devam etseydi iyi olurdu.

    POB, yazdığım tarihten sonra daha fazla sevdim, aynı düşünceleri paylaşmıyorum ama şimdi yazsaydım yine 8 olurdu, fazlası olamaz.

    OTDL, çıktığı zaman çok fazla çevirdim, sonraki zamanlarda giderek azaldı. Albümdeki derinlik eksikliği beni soğutuyor. Aşırı modern sound amaçlanması Suffocation’un kendi doğasına uymuyor.

    Blood Oath ise bana göre en iyi ‘yaşlanan’ albüm. 1-6 harika, 7-9 eh işte. Marital Decimation kaydı da fena.

    İlker

    @Exorsexist, Yalnız uzun zaman sonra şu an Souls to Deny dinliyorum da hiç öyle hatırladığım kadar da kötü değilmiş ya prodüksiyonu. Hani çok iyi değil elbette ama son iki albümden iyiymiş bile diyebilirim, yani teknik olarak öyle olmasa da Pinnacle’ın gitar ve davul tonunu düşününce en azından bu sound Suffocation’a daha iyi gidiyor öyle diyeyim.

    Exorsexist

    @İlker, Kayıdı kötü değil ama güçsüz, besteler, şarkı yazımı çok yaratıcı. Albümün tamamında çılgınlıklar dönüyor ama geniş kanallı kayıt, ses uzaktan geliyor gibi hissediliyor. Düzgün bi remaster ile ölümcül olabilir.

  17. İlker says:

    Sullen Days’ten nefret ediyorum.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.