# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
MASTODON – The Hunter
| 28.09.2011

Doğada bulunan dört element; ateş, su, toprak, tahta.

MASTODON’la tanışmam lise yıllarıma dayanır. Troy’la sıra arkadaşıydım. Birlikte türlü şamata, yaramazlık peşinde koşardık. Brann’le Bill bir alt sınıfta okuyor, Brent de kantin işletiyordu. Sonra onlar MASTODON’u kurdular, ben de babayı alıp yoluma devam ettim. Halbuki çok iyi blok flüt çalıyordum ve grubu daha da yükseklere taşıyabilirdim. Neyse, şanslarını kaybettiler.

“Remission”da ateşle, “Leviathan“da suyla, “Blood Mountain”da toprakla, “Crack the Skye“da da eter ile haşır neşir olan grubumuz, dünyanın en önemli metal grupları arasına girdiği bu on yıllık sürecin 2011 ayağı olan “The Hunter”ı da ağaca, oduna, keresteye adıyor.

Grubun albüm öncesi açıklamalarındaki kilit nokta, “The Hunter”ın “Crack the Skye”daki saykodelik, progresif durumlardan sıyrılan ve “Leviathan” gibi daha direkt müzikal yapılar barındıran bir çalışma olacağıydı. “Crack the Skye”ı grubun en iyi albümü olarak gören kitle bundan hoşnut oldu mu bilmem ama grupla 2004 yılında, “Leviathan” çıktıktan hemen sonra tanışan ve MASTODON’a ilk andan vurulan biri olarak, bu açıklama benim epey hoşuma gitmişti. “Crack the Skye” da diğer tüm MASTODON albümleri gibi hastası olduğum bir çalışma olsa da, MASTODON benim için daha ziyade Blood and Thunder’dı, March of the Fire Ants’ti, The Wolf is Loose’tu. Kısacası ben grubun daha atarlı ve minimal halini seviyordum.

“The Hunter” çıkmadan evvel yayınlanan üç şarkıdan da çok bir tat alamamış, hatta neredeyse hiç etkilenmemiştim. Üç şarkı da fazlasıyla tekdüze ve MASTODON’un bodos hallerinde dahi sahip olduğu sofistikelikten uzak şarkılar gibi gelmişti. Ancak albümü dinlemeden bir kanıya varmanın yanlış olacağını bildiğimden, bu olumsuz düşüncelerimi sadece ailemle paylaştım.

Babamın “Mostodon mu?” sorusuyla son bulan bu iç dökme seansının ardından, neyse ki albüm çıktı ve şu an bu yazıyı okumakta olan çoğu kişi gibi ben de albümü dinledim, dinledim, dinledim.

MASTODON albümleri arasında şu daha iyi bu daha kötü türü bir değerlendirme yapmak kolay olmadığından, bu tarz bir yoruma girmeyeceğim. Daha ziyade şöyle diyeceğim: “The Hunter” dört kelimeyle olağanüstü güzellikte bir albüm. Her anı, her şeyi özenle düşünülmüş, ustalık, tecrübe ve yetenek kokan, ilkinde olmasa bile ikinci, üçüncü dinlemede size tüm cevherlerini sergileyen, şahane bir eser.

Ormansal konseptlerin, özellikle de tahtanın ön plana çıktığı albümde, şarkı isimlerinden de anlaşılacağı üzere tümüyle doğa içerisinde geçen bir konsept mevcut. Her ne kadar grup “The Hunter”ın bir konsept albüm olmadığını söylese de, ağırlığı hissedilen bir orman havası var. “The Hunter” adının ve genel konseptin kaynağı ise, Brent Hinds’in abisinin albüm hazırlandığı dönemlerde bir gün ava gitmesi ve orada beklenmedik şekilde ölmesi. Çarlık Rusyası’ndaki belden aşağısı felçli bir çocuğu konu eden, ancak asıl temasını satır aralarına gizlenmiş şekilde Brann Dailor’ın 14 yaşında intihar eden kız kardeşinden alan “Crack the Skye”ın ardından, “The Hunter”ın da Brent Hinds’in kardeşinin ölümüyle ilintili olması, grup adına üzücü bir durum. Umarım hava ile ilgili olacak albüm için bu tarz bir kayıp yaşanmaz.

Biraz derine inersek, “The Hunter”ın bir önceki “Crack the Skye”ın ağır havasını tümüyle terk etmediğini ve kimi şarkılarda gayet yoğun bir kimlik barındırdığını görüyoruz. Şarkılar, bütün halinde olmasalar bile, bir şekilde bir epiklik yansıtmayı başarıyorlar. Adı “Ahtapotun Hiç Arkadaşı Yok” olan bir şarkıya dahi epiklik sokabilen bir grup olan MASTODON, All the Heavy Lifting ve Stargasm gibi şarkılarda devasa nakaratlar ortaya koymayı, The Sparrow’da ise hiç zorlanmadan muazzam bir atmosfer yaratmayı başarmış. Hem de tüm şarkı boyunca tek bir cümle söyleyerek.

Diğer yandan, agresifleşilen anlarda da, örneğin bir Island, yahut Circle of Cysquatch yardırıcılığı yok. Karşımızda, gücünü daha kontrollü ve amiyane tabiriyle steril veren bir MASTODON var. Bunun sebeplerinden biri, albüm kaydının önceki MASTODON albümlerine oranla içine daha kolay girilir bir sıcaklıkta oluşu. Bundan sorumlu başlıca kişi de, daha önce 50 Cent, Alanis Morissette, Avenged Sevenfold ve Maroon 5 gibi isimlerle çalışmışlığı olan yapımcı Mike Elizondo. Ancak albümün direktliği söz konusu olduğunda belirtilmesi gereken en önemli şey, MASTODON’un “The Hunter”ı sadece 2 ay gibi bir sürede yazıp kaydetmiş olması. Grup, albüme koymayı düşündüğü büyük bir konsept olmasına rağmen, bundan bir anda vazgeçmiş ve oturup, çalması eğlenceli, kolay anlaşılır ve MASTODON’un “epik şarkılar yapan o sofistike grup” gibi bir yaftalamaya konu olmasını engelleme amacı güden işbu albümü yazmış. Albümdeki riflerin bazıları “Crack the Skye” döneminden, bazılarıysa çok daha eskiden gelen ve “The Hunter” için bir araya getirilen riflermiş. Kısacası grubun “The Hunter”a dair temel düşüncesi, “bir albüm yapalım ve hemen yapalım” olmuş. Bu sebepten dolayı, çalışmak istedikleri insanların (yapımcı, kapak sanatçısı) meşgul olduklarını öğrendikleri anda, hemen müsait olan kişilere yönelmişler ve hiç beklemeden, oyalanmadan albümü paketlemişler.

“The Hunter”da bahsedilmesi gereken diğer ayrıntılar arasında, üstte de belirttiğim gibi, albümün, grubun Paul Romano ile çalışmadığı ilk MASTODON kapağını barındırıyor oluşu. Diğer bir detay da, ilk kez bir MASTODON albümünde, tümü davulcu Brann Dailor tarafından bestelenip söylenen bir şarkı olması. O şarkımız da Creature Lives.

Sona geldiğimizde diyebilirim ki, “The Hunter” bu sene içerisinde beni “The Great Mass“le birlikte en çok etkileyen albüm oldu. Söz konusu grup MASTODON olduğundan albüm için başyapıt demeyi gerekli görmüyorum, çünkü MASTODON hep çok çok iyi albümler yaptı, ilerde de çok çok iyi albümler yapacak. “The Hunter” da bu geleneği bozmayan, bilakis yükseklere taşıyan bir müzik ziyafeti.

MASTODON her şeyi doğru yapıyor, farkını hep belli ediyor ve yeni milenyumun metal dünyasına bahşettiği en önemli birkaç gruptan biri olarak gösterilmesinin ne denli yerinde bir düşünce olduğunu da her şekilde ortaya koyuyor. İyi ki varlar, umarım daha uzun yıllar var olacaklar.

Not: Alttaki ilk 62 yorum ve onlara verilen cevaplarla birlikte 161 yorum, albüme dair haberler içindir.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.25/10, Toplam oy: 625)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2011
Şirket
Reprise
Kadro
Troy Sanders: Bas, vokal
Brann Dailor: Davul, vokal
Brent Hinds: Gitar, vokal
Bill Kelliher: Gitar, vokal
Şarkılar
1. Black Tongue
2. Curl of the Burl
3. Blasteroid
4. Stargasm
5. Octopus Has No Friends
6. All the Heavy Lifting
7. The Hunter
8. Dry Bone Valley
9. Thickening
10. Creature Lives
11. Spectrelight
12. Bedazzled Fingernails
13. The Sparrow
  Yorum alanı

“MASTODON – The Hunter” yazısına 250 yorum var

  1. kuruntu says:

    Albüm çıkmadan(!), en azından resmi olarak, yutuba koymak da ne güzel birşey.

  2. thecrown says:

    ilk izlenimim : curl of the burl hariç besteler ortalama mastodon kalitesinde. albümün gideri var yani baya.

  3. devilsadvocate says:

    en başından beri hep patlama patlama yapacak wonderkid ışığı olan grup bu kardeşlerimiz. bakalım ilk dinlemede bir şey söylemek haksızlık olur ama yer yer spektaküler hareketler yapıp patlayamayan genç topçu durumu devam ediyor gibi sanki.

    ali ihsan balı

    @devilsadvocate, mastodon da patlayamadıysa kim patladı acaba bugüne kadar?

  4. özgür says:

    bu grubun kliplerinde kesin bi iluminatuculuk var abi.

  5. bab-ı esrar says:

    klibin finaline hasta oldum :)

  6. Junkie Ghoul says:

    Başlık hatalı olmuş. Of ”av” diye telaffuz edilir.

    Klip fena olmamış, daha iyisi olabilirdi.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Junkie Ghoul, yorumun hatalı olmuş, bilgilerini bi kontrol et istersen. Metallica’nın “Av volf end men”, Iron Maiden’ın da “dı nambır av dı biist” dediğini sanmıyorum. :) istersen bi şarkıyı dinle.

    lord av dı rings, san av e biç, cıredıl av filt… sonsuza dek gider.

    Junkie Ghoul

    @Ahmet Saraçoğlu, alla alla. şimdi google translate’e baktım. orada da hanım kızımız av dedi. av mı ov mu açıklayın şunu !!birbir11

  7. ismail vilehand says:

    albüm neredeyse kusursuz olmuş. ayrıntılı yorum daha sonra yazıcam ancak kafama bişi takıldı. benden başka favori Mastodon albümü Blood Mountain olan var mı çok merak ediyorum. Sleeping Giant, Colony of Birchmen, This Mortal Soil falan beni öldürmüyor, baya baya süründürüyor. inanılmaz sakat bir albüm bence.

    karayansima

    @ismail vilehand, bende o albümün hastasıyım.
    Ama beni süründüren Hunters of the Sky ile başlayıp, Pendulous Skin ile biten o 5 sarkılık b-side performansı.
    Yavaş yavaş kanına işliyor sarkılar, Mortal Soil ile artık zincirleniyorsun sarkılara, son iki sarkı ile önce gözlerini açıyor sonra sessizce mızrağı kalbine saplıyor…

    Ugur

    @ismail vilehand, Sleeping Giant müthiş yahu.

    blackroseimmortal

    @Ugur, şarkının başında boşaldığım olmuştu bi kere, erken boşalma nedeniyle sevmemiş de olabilir arkadaş…

  8. ismail vilehand says:

    klipte tek kelimeyle mükemmel gerçekten. en sonda gelen oduncu kafilesi karşısında odun da olunur, oduncu da. neyse… bu arada ilk çıktığından beri Curl of the Burl diye sayıklıyodum, boşa sayıklamamışım ilk klibi ona yapıştırdılar hemen. sen ne güzel grupsun Mastodon. iyi ki varsın.

  9. ben says:

    http://www.youtube.com/watch?v=w5ar0xiO9k0

    Bill abimiz hariç hepsinin kafalar genel olarak güzel mi yoksa bana mı öyle geldi? :)

    ben

    @ben, Artı çok seviyorum lan ben bu grubu.

  10. devilsadvocate says:

    “the sparrow” ne biçim şarkı yahu. xavi gibi araya bırakıp messi gibi bitirmiş ibneler.

  11. ismail vilehand says:

    All The Heavy Lifting nedir öyle ya… artık Mastodon’un yaptığı şey düpedüz terbiyesizlik.

  12. Kritik über. Yayınlanan 3 şarkıyı da çok sevmiştim ben ama ehah. Albümü de ilk dinleyişte pek sindirememiştim, ama bi kaç kere daha dinledikten sonra “VAY VAY VAY.” diye Mastodon övdüm kendi kendime.

  13. hysteresis says:

    Kritiği okuduktan sonra, Mastodon’a benim gibi bir türlü tam olarak ısınamamış birinin bile bu albümü sevme nedenini daha iyi anladım: Oduna ve keresteye adanması! Teşekkürler Ahmet!

  14. ozan akis says:

    Albümü nedense hep youtube’daki full premier’den dinliyorum, daha bir leziz geliyor. Neyse konuyu dağıtmamak gerek, albüm gerçekten hoş. İlk dinlediğimde biraz yabancı gelmişti ama sonradan boş bir parça dahi olmadığını farkettim. 10

  15. ege tekmen says:

    ve creature lives’deki dark side of the moon göndermeleri.. 10!

  16. Exorsexist says:

    bu albümü anlamakta zorluk çekiyorum. biraz fazla aceleyle yapılmış gibi geliyor. şarkılar bişey anlatamadan bitiyor, akılda pek kalmıyor. crack the skye’ın fazla hayranı değilm buna rağmen the hunter’ın üstün yanını göremedim. yine de ne olursa olsun iyi albüm.

  17. Angel of Deth says:

    hocam şu kritikle yorumları birleştirme olayını kaldırma imkanınız var mı? kötü bir görüntü oluyor bence. direk temizce yazılabiliyosa öyle yapmanız daha iyi olabilir bence, en azından ben ve bu sitenin takipçisi olan 2-3 arkadaş böyle düşünüyoruz.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Angel of Deth, albüm öncesi haberlerde çok fazla yorum yapılan bazı albümleri, yorumlar daha görünür olsun, herhangi bir habermiş gibi arşive gitmesin diye bu şekilde haberi kritiğe dönüştürme yöntemiyle koruyoruz. Ondan bahsediyorsun sanırım. Bunu yapmamızın asıl sebebi, albümlerin kritiklerden önce internete düşüp okurlarca yorumlanması. Misal, yeni Opeth albümünün haberinin altında 400 küsür yorum var ve çoğu insan albümü dinleyip albüme dair yorumunu yapmış. O haberi arşive yollayıp kritiği sıfırdan açınca, bir sürü insan yorumunu zaten yapmış olacak ve o yorumlar haber arşivinin bilmem kaçıncı sayfasında duracak, yıllar sonra kritiğe tıklayan biri o yorumları göremeyecek. O yüzden bu yola gidiyoruz.

    “Kritikle yorumları birleştirme olayı” dediğin bu herhalde. ama görüntünün kötülüğünü tam anlayamadım.

    Deniz

    @Ahmet Saraçoğlu, O zaman bari kritik yazılmadan önceki kısmı “« Eski Yorumlar” butonuyla görüntülesek?

    Ahmet Saraçoğlu

    @Deniz, 50 yorumda bir sayfa atıyo eski yorumlara dönüşüyo. ama kritik önce ve sonrası diye ayırmak pek mümkün değil sanırım.

    Junkie Ghoul

    @Ahmet Saraçoğlu, bence herşey çok iyi. olduğu gibi kalsın..

    frat

    @Ahmet Saraçoğlu, eski yorumlar gibi bir şey olabilir bence de tıklar öyle okuruz. benim de aklımdaydı bu konu; yav albüm çıkmadan önceki yorumlar da kritiğin altında görüntü kirliliği olmuş diyordum ki böyle bi şey gördüm. ahmet abey eski yorumlar gibin bir şey yaparsan ben de memnun olurum sanırım kimsenin bi kaybına olmaz bu durum. tabii yine de siz bilirsiniz. her türlü okuması zevkli oluyor zaten :D

    Ahmet Saraçoğlu

    @frat, Deniz’e dediğim gibi, o tarz bi ayrım yapmamız çok olası değil açıkçası.

  18. Mustafa Sakallı says:

    Sparrow çok büyük şarkı olmuş kesinlikle.

  19. N A T T D A L (ex. B U R Z U M) says:

    leviathan albümünün bazı şarkılarına hastayım fakat genel olarak sevemedim şu grubu…

  20. mysh says:

    crack the sky muhtemelen dinlediğim en iyi albümlerden ama bu olmamış gibi ne biliyim keşke o yoldo devam eden bişeyler gelseydi…

  21. frat says:

    ben all the heavy lifting e bayıldım abi, deli gibi güzel vokal var bu şarkıda.

  22. ben says:

    Dinlemekten en çok zevk aldığım grup.Albümde bana göre öne çıkanlar şunlar dersem 8 şarkı filan oluyor.O yüzden kısaca albüm müthiş diyebilirim.Tek isteğim şu adamların herhangi bir festivale dahil olmaksızın buraya konsere
    gelmeleri.Sonisphere’deki saçmalıklar yüzünden sadece Blood & Thunder’ı seyredebilmiştim.Her aklıma geldiğinde içim yanar.Hadi be gözüm bir Hunter EU Tour patlatın.

  23. Junkie Ghoul says:

    Spectrelight klibini izleyince LSD etkisi yaptı

  24. harro says:

    Crack the Skye’ı put eylemiş, dost meclislerinde ilginç şekillere girerek övmüş, aklımı alana dek dinlemiş bir toplum ferdi olarak beni daha bu kadar ne mesut edebilirdi ki? -BU.

    10.

  25. kuruntu says:

    Albüm gayet güzel olmuş. Kritikte verilen not bence de hak ettiği nottur.

    Albümdeki en sevdiğim şarkılardan biri olan “the sparrow”, gerçekten de muazzam bir atmosfere sahip. Bilmeyenler için de şunu söyleyeyim; “the sparrow” grubun muhasebecisinin yakınlarda kanserden vefat eden karısına adanmıştır. Şarkının yegane sözü olan “pursue happiness, with diligence” ise kadının düsturuymuş.

  26. kaygıperest says:

    albüm kapağı ilk yayınlandığında diğer albüm kapaklarına aşina olan biri olarak “the hunter” ın kapağının Paul Romano tarafından yapılmadığını fark ettim ve araştırarak öle olmadığınıda öğrendim,ancak ilginç olan albümün deluxe versiyonu için kullanılan kapak tasarımı özellikle kenarlarda ki figürler ve çizimler “crack the sky” da ki gibi yani paul romano tarzına çok yakın geldi,ya grup tarafından özellikle istenilen bi tarz ya da benzerlik diyelim…

  27. junkman afatsum says:

    mastodon yine yapmış kendinden bekleneni ama öyle zirvede gezinen albümler yaptıki bu onların yanında sönük kalıyor tabi albüm kötü değil ama 10/10 değil mastodon standardı budur 10/9 mastodon standardında zayıf kalıyor ama tekrar dinlenmesi gereken albümlerden belki zamanla 10/10 olur benim notum ve son söz dinleyin dinletin şu anlamsız dünyamıza anlam katan bu müziği bu adamları

  28. blackroseimmortal says:

    belki de en kötü albümleri ama oldukça iyi… crack the skye mastodon’cusu olmama rağmen 8/10′u çaktım…

    Junkie Ghoul

    @blackroseimmortal, mastodon albümlerini iyi–>kötü diye sıralamak tam bir zırvalık bana göre.

    ben

    @Junkie Ghoul, Kesinlikle sana katılıyorum.

  29. caksu says:

    Yılın şampiyonu. Çok acayip keyifli böyle yani manyak güzel.

    All The Heavy Lifting’in bu kadar adının geçmesine de şaşırdım. En az sevdiğim şarkılardan biri albümde.

  30. İlk 20 dinleyişimde falan sıkıntılardan sıkıntı beğendiğim bi albüm oldu. Tek bi saniyesinden zevk alamadım resmen, neden böyle oldu hala bilmiyorum.

    Ama şu an tekrar açtığımda Stargasm’a hasta oldum, Octopus’un kölesi oldum mesela. Ama yine de bi Mastodon albümünden beklenmeyecek kadar fazla boş şarkı var bence. Bi de gariptir, The Sparrow’u hiç beğenmedim. O kadar olur yani.

    7 işliyo benden.

  31. Ömer Kuş says:

    Yeni yeni sindirmeye başlıyorum albümü. Şimdilik favorilerim Black Tongue, Curl of the Burl, Stargasm, The Hunter, All the Heavy Lifting. Stargasm’ın o “and then we shift into overdrive…” kısmı nedir öyle ya.

  32. Exorsexist says:

    uzun bi dinleyişten sonra sevdim albümü. tek sevmediğim creature lives isimli pink floydumsu introlu şarkı.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Exorsexist, aslında pink floydumsu intro dediğin şeyle ilgili şöyle bir durum var:

    http://www.youtube.com/watch?v=L2jGz4YZTbQ&feature=player_embedded

    http://www.youtube.com/watch?v=LxALZkrAIIE&feature=player_embedded

    Exorsexist

    @Ahmet Saraçoğlu, bana “on the run” a daha benzer geldi yahu.

  33. hen says:

    Stargasm: Basit olurken kalıcı olabilmek ne kadar güzel.

  34. Berca B. says:

    Bu albümü son 2 gündür deli gibi dinliyorum. Öyle ki, bu albüm sayesinde Mastodon’un diğer albümlerini bile daha çok sevmeye ve anlayamadığım yerleri daha büyük bir iştahla araştırmaya başladım. Açıkça söyleyeyim, dinlediğim ilk Mastodon albümü, şen şakrak bir yaz günü Beşiktaş-Üsküdar vapurunda Remission olduğu için Mastodon’a ısınamamış ve uzun bir süre dinlememiştim. Ardından Leviathan’ı dinledim ve o da uygun bir zamanıma denk gelmediği için beni etkilememişti. Şimdiye kadar yalnızca Crack the Skye’ı (bir süre zorladıktan sonra) çok sevmiştim ama yine de inanılmaz bir şekilde etkilenmemiştim. Neyse, heralde son 2 gündür acayip bir Mastodon ruh haline girmişim ki, albüm ilk olmasa da üçüncü dinleyişte acaip çarptı. Beklemediğim kadar kolay ve çabuk sindirdim albümü. Hatta bu albümün gazıyla eski albümleri de dinlemeye başladım ve onları da daha rahat anladım bu kez. Mastadon’u yakalayabildim sonunda valla. Sağol varol The Hunter.

  35. ismail vilehand says:

    2011 yılını bitmesine 2 aydan az bir süre kaldı ve bu 2 ay içinde gelecek albümleri de göz önüne alarak şunu çok rahat söyleyebilirim, benim açımdan bu yılın en iyi albümü budur. birde geçen sene 10 üzerinden 10 vereceğim 3 albüm varken (Motörhead, Kingdom Of Sorrow, The Dillinger Escape Plan) bu sene aynı şerefe erişebilen sadece 1 albüm var, o da bu.

    Blood Mountain ile birlikte en sevdiğim Mastodon albümü oldu The Hunter. hatta zaman zaman en iyi Mastodon albümü olabilir mi diye düşünüyorum ama bu sorunun cevabını verebilmem için en azından bir 6 ay daha geçmesi lazım. hadi 6 ay geçti ve ben en iyi Mastodon albümünün The Hunter olduğuna emin oldum diyelim, Mastodon bir albüm daha çıkarınca bu düşüncemin değişebilme ihtimalinin çok yüksek olmasından dolayı daha fazla kıyaslamaya girmekte pek istemiyorum.

    Curl of the Burl, Stargasm, All The Heavy Lifting, The Hunter ve The Sparrow albümdeki favorilerim. beğenmediğim tek bir parça da yok albümde. hakikaten muhteşem bir albüm. umarım daha da muhteşem şeyler duymaya devam ederiz bu güzide gruptan. hiç eksik olmasınlar.

  36. ben says:

    Beyler Limited Edition’la gelen bonus şarkıları atlamayın derim.The Ruiner ve Deathbound. Deathbound’un videosu yayınlanmıştı zaten.Hergün Mastodon dinlemezsem işim düzgün gitmiyor.

  37. Blakkheim says:

    Albümü hala dinlemedim. Crack The Skye’ı seven bunu da sever mi? Mastodon’la ilişkim hala Crack The Skye ve giriş seviyesinde Leviathan’dan ibaret. Bir de bıladentandır.

    ismail vilehand

    @Blakkheim, Crack The Skye kadar estetik bir albüm değil bu. biraz daha kıro işi. birde Crack The Skye’a oranla çok daha damar bir albüm. ben misal Mastodon’un bütün albümleri gibi Crack The Skye’ı da çok seviyorum ama bu albümü her açıdan Crack The Skye’a tercih ederim.

  38. Kıvanç says:

    Curl of the Burl ve The Sparrow baya on numara olmuş.
    Ama şunu söylemek gerek ki Crack the Skye daha iyi. 9/10 dedim gitti.

  39. Exorsexist says:

    grubun kayıtlarda vokal yapmayan tek üyesi bill’de(back vokal yapıyor olsa da) şahane brutal varmış lan yeni farkediyorum.
    şurdaki back vokallerde baya iyi.
    http://www.youtube.com/watch?v=UVdsvkFHncw

    Ahmet Saraçoğlu

    @Exorsexist, Vader’dan Piotr gibi sesi varmış adamın.

  40. Albüme dair gördüğüm en objektif yorum.

    ismail vilehand

    @Ahmet Saraçoğlu, New Orleans çocuğu işte. anlıyor müzikten.

  41. iskeletanahtarlık says:

    diger albümlerdeki konsept bütünlüğü bu albümde de olsaydı keşke… orman-tahta evrenine giriş yaparken birden kendimi galaksiler arası bir boyutta buluyorum.

  42. Itachi says:

    Dinledikçe Thickening’in çok mübarek bir şarkı olduğu kanısına vardım.

  43. duraganyolcu says:

    Diğer Mastodon albümlerine bu kadar kolay ısınamadığımdan olsa gerek, en sevdiğim Mastodon albümü şimdilik bu oldu. İlk dinlemeden sonra tüm albümü her seferinde bayıla bayıla dinliyorum hiç sıkılmadan. Süper bir şey.

  44. duraganyolcu says:

    Sanırım 2011′in en iyi metal albümü bu ya. Nasıl mest olduğumu anlatamam.

    Junkie Ghoul

    2011′de çıkmış kaç albüm dinledin hacı :)

    duraganyolcu

    @Junkie Ghoul, 15.

    Berca B.

    @duraganyolcu, Sonuna kadar katılıyorum. Beni de en içine çeken albüm bu oldu.

  45. hen says:

    Ayrıca Dry Bone Valley nedir lan öyle. Infinite loop’a sokuyor adamı.

  46. Exorsexist says:

    hiç sevemedim bu albümü.

  47. Albümü ne zamandır dinleyip duruyorum kötü bir albümde diyemem ama nedense akılda kalıcı değil hiç.. Crack the skye’dan sonra hele bir acayip

    blackroseimmortal

    @Berker İlhan, en akılda kalıcı albümleri bu arkadaş, kafan biraz dağınık olsa gerek…

    Berker İlhan

    @blackroseimmortal, Şu an en çok aklıma takılan Stargasmve mükemmel nakaratı. “We shift into overdrive but you’re not heeeeeereeeee”

    Berker İlhan

    @Berker İlhan, Evet uzun bir sindirme sürecinden sonra bu albümün de mükemmel olduğuna kanaat getirdim. Mastodon gibi bir gruptan boş bir iş çıkmasını beklemiyordum zaten.”Crackthe Skye” dan sonra daha yoğun bir çalışmadan ziyade daha “düz” parçalarla gelmişler bu albümde (ismail vilehand arkadaşa katılıyorum bu noktada). Nakarat üzerinden dönen , kusursuz vokal melodileriyle bezeli parçalara bir de tadından yenmeyen riffler ve Brann Dailor’ın parçalarda boşluk bırakmadan nakış gibi işlediği partisyonları birleşince Mastodon yine yapmış arkadaş dedirtti bana.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.