# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
MERCENARY – Metamorphosis
| 10.03.2011

Göt olmak.

12.000 yıllık müzik dinleyiciliğimde öğrenemediğim bir şey varsa, o da peşin hükümlü olmamak ve ilk andan karar vermemektir. Her seferinde “Bi insan ol, önce adam gibi dinle” dememe rağmen, bazı albümler hakkındaki görüşümü olması gerekenden çok erken verebiliyor ve hemen akabinde de “Lan aslında iyiymiş” pişmanlığını yaşayabiliyorum.

Bugün konuk ettiğimiz albüm bunun da ötesine geçen ve “Kesin çok iyi olmayacak” diye peşin bir hükümle dinlediğim, ardından da kocaman bir göte dönüştüğüm bir albüm.

Çoğunluğun aksine MERCENARY’yi albümden albüme gelişen bir grup olarak gören şahsım, MERCENARY’nin en öne çıkan özelliği olarak vokalist Mikkel Sandager’in muazzam sesini görüyordu. Onun, klavyeci olan Sandager’in ve davulcu Nielsen’in bu albüm öncesinde ayrılması, grubun yarısını ortadan kaldırmış ve MERCENARY sevenleri “Şimdi ne olacak?” ile “MERCENARY bitti hafız” arasında bir yerlere konumlandırmıştı. Belli ki böyle düşünen sadece dinleyiciler değildi. Gruptan ümidini kesen Century Media da MERCENARY’yi kadrosundan çıkarmış, grup NoiseArt adlı ufak şirketle anlaşmıştı.

12.000 yıllık müzik dinleyiciliğimde öğrendiğim bir şey varsa, o da önemli eleman kaybı sonrası “Sıçtılar, bittiler, artık dinlenmez” denen grupların bir şekilde azim yaptığı, gaza geldiği ve istisnalar öhöm, SCAR SYMMERTY öhöm, olsa da genelde umulmadık şekilde geri döndükleri. MERCENARY “Metamorphosis”te bu durumun ansiklopedik bir örneğini ortaya koyuyor.

Yeni logousu, küllerinden doğan Anka Kuşu’nun resmedildiği kapağı ve albüm adıyla, MERCENARY’nin bir gaza geliş içinde olduğu, “Siz misiniz bizi hafife alan” duygusuyla yanıp tutuştuğu daha en baştan ayan beyan ortadaydı. Gaza gelme güzel şey elbet; ancak grupça gaza gelmenin, bir de bireysel gazla beslenmesi gerek. Bahsi geçen durumda etrafına alevler saçan, “Sen neymişsin be” dedirten arkadaşımız, gruba bir önceki albümde katılan basçı René Pedersen. “Architect of Lies“da tanıştığımız ve yırtıcı vokalleriyle kulaklarımızı şenlendiren Pedersen, “Metamorphosis”te bir anda grubun parlayan yıldızına dönüşüyor; bunu da ayrılan Sandager’in vokallerini özlemeyi neredeyse aklımıza getirmeyen clean vokalleriyle yapıyor.

Elbette Sandager’in güçlü sesini unutmak mümkün değil. Gücü bir yana, duygu verebilme anlamında da çok iyi bir ses olan Sandager, muhakkak ki yeri öyle kolay doldurulacak bir isim değil. Ancak Pedersen öyle bir azim yapmış ki “Metamorphosis”i her şeyiyle bir MERCENARY albümü kılmayı bilmiş. Belki de zaten böyle bir yeteneği vardı ve Sandager mikrofon başında olduğundan, “Architect of Lies”da bu yönünü göstermemişti. Her ne olursa olsun, ortada şapka çıkarılacak bir vokal performanı var; gerek clean, gerek yırıtıcı vokal babında.

Diğer taraftan gitaristler, her zaman olduğu gibi çok güzel bestelere imza atmışlar. Kısalan şarkı süreleri ve şarkıların hiç ciksliğe, ucuzluğa kaçmamalarına rağmen gerçekten de hayran olunacak düzeyde akılda kalıcı yazılmış olmaları, albümü çok sevilesi ve bağımlılık yaratıcı bir hale sokuyor. Yazının başlarında olsak baştan söyleyeyim derdim, ancak bu sefer ortadan söyleyeyim. “Metamorphosis” bence MERCENARY’nin kariyerinde yaptığı en iyi albüm. Grubu sevenlerden, buna katılmayı bırakın, “Hadi lan oradan” demeyecek kimse olacağını bile sanmasam da, albümü ciddi anlamda en az 150 kez dinlemiş biri olarak, kanaatim bu yönde.

Bu durumun gerekçelerini açıklarken, “Metamorphosis”in diğer albümlere olan üstünlüğünden bahsetmektense, kendi içindeki güzelliklerinden bahsetmeyi tercih ediyorum. Öncelikle, şarkı yazımı anlamında tek kelimeyle kusursuz bir iş var önümüzde. Albümde ortalama bulduğum şarkı olmadığı gibi, “Burası sıradan olmuş” dediğim yer bile yok. “Metamorphosis”te, çalınan ilk nota ile son nota arasında duyduğum ne varsa seviyorum. Belki başta yaşadığım “O kadar adam ayrıldı, bu albüm çok iyi olmayabilir” düşüncemin ters tepmesinden dolayı böylesine benimsedim albümü, ancak bildiğim bir şey var ki albüm elime geçtiği günden bu yana (13 Şubat), abartmıyorum, günde en az 2, en çok da 6-7 kez dinlemiş olduğumu söylersem, “Metamorphosis”in nasıl ağzıma sıçtığını daha rahat anlatabilirim.

Albümün detaylarından bahsedersek, bazı şarkılarda MERCENARY’nin bu güne kadarki sound’unun dışına çıkan kimi detaylarla karşılaşıyoruz. Bunlardan en bahsedilesi olanlar, örneğin bir Memoria’nın grubun parçayı sanki bir melodik death metal şarkısıymış gibi şahane bir melodi üzerine kurmuş olması ve verse kısmında da önceki MERCENARY verse’lerine benzemeyen türde bir denemeye girişmiş oluşu. Aynı şekilde In a River of Madness’ta da MERCENARY’den alışık olmadığımız düzeyde senfonik bir yapı ve enteresan piyano kullanımları duyuyoruz. Grup müziğini gerektiği ölçülerde ekstremleştirme ve sıcaklaştırma konusunda gerçekten de çok usta. Hatta diyebilirim ki, farklı tazda rifleri birleştirme konusunda MERCENARY’yi metal dünyasının sayılı isimleri arasında görüyorum. Aynı başarıyı daha önce SCAR SYMMETRY’nin “Pitch Black Progress”inde de görmüştük; grup aynı şarkıda yırtıcı bir death metal rifinden, bir progresif metal şarkısına konsa pırıl pırıl parlayacak bir rife geçiyor, ardından da hard rock tabanlı enfes bir rifle coşturmayı sürdürüyordu (mesela The Kaleidoscopic God’da). MERCENARY de “Metamorphosis”te bu geçiş ve düzenli varyasyon olayını enfes bir biçimde başarmış. Bu da albümü bir an bile çorbalaşmayan, değişken bir bir gövde gösterisine dönüştürmüş.

Bu konuyu en bariz gözler önüne seren örnek, bence en sondaki The Black Brigade. Şarkı bariz bir hard rock tabanı üzerine kurulu olsa da, gerek vokaller, gerekse diğer beste numaralrıyla öyle bir şekle sokulmuş ki, adeta melodik death metal/hard rock/heavy metal kırması bir şey dinlediğinizi hissediyorsunuz. O kadar güzel, o kadar güzel ki.

Eleştirisel yanlara bakacak olursam, Pedersen’in yetemediği birkaç yerde kendilerini biraz fazla belli eden bazı auto-tune uygulamaları dışında aklıma tek bir nokta dahi gelmiyor. Her solosu, bahsetmediğim ama yine kusursuz olan davul ve dozundaki klavye kullanımı, kısacası benim için her şeyiyle büyüleyici bir albüm “Metamorphosis”.

MERCENARY’nin groupie’si sanılacağım türde bir yazı oldu, ama elimden daha azı gelmiyor. Muhtemelen benim gibi düşünen/düşünecek insan sayısı da fazla olmayacaktır, ancak benim tarafımda durum bu. Olağanüstü prodüksiyon, her müzisyenin üst düzey performansı, şahane besteler, akılda kalıcı nakaratlar, sertlik dozunu hiç düşürmemesine rağmen çok kolay alışılan bir müzik; kısacası “Metamorphosis” daha şimdiden 2011 top 5′imin içinde kendine yer edeceğini belli eden bir albüm.

İngilizce’si olanlar, albümün TRIVIUM vokalist/gitaristi Matt Heafy tarafından yazılan ve benim dediklerimin de fazlasının dendiği kritiğe de göz atabilirler.

Bir grup kadrosunun yarısını kaybediyor ve buna rağmen böyle bir şey yaratabiliyorsa, benim de elimden o grubun önünde saygıyla eğilmekten başka bir şey gelmiyor.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.18/10, Toplam oy: 66)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2011
Şirket
NoiseArt Records
Kadro
René Pedersen: Vokal, bas
Jakob Mølbjerg: Gitar
Martin Buus: Solo gitar
Morten Løwe: Davul
Şarkılar
1. Through the Eyes of the Devil
2. The Follower
3. In a River of Madness
4. Memoria
5. Velvet Lies
6. In Bloodred Shades
7. Shades of Grey
8. On the Edge of Sanity
9. The Black Brigade
10. Vanity for Sale (A.B.D. bonusu)
  Yorum alanı

“MERCENARY – Metamorphosis” yazısına 41 yorum var

  1. Ugur says:

    Ahah başlığa bittim.Ben vasat birşey beklemiyordum ama Architect of Lies kadar da iyi olacağını düşünmüyordum.Ben de nispeten “göt oldum” evet.Kesinlikle bu yılın en iyi albümlerinden biri.Bir de böyle bir azim hepimize örnek olsun.

  2. Mardukcan Belphegorgil says:

    iyimiş lan

  3. hf says:

    nedense benim beklentim çok yüksekti. belki mercenary en çok sevdiğim gruplar içerisinde olduğundan dolayı yeni bir albümün gruptan ayrılanlardan bağımsız olarak önceki işlerden daha iyi olmasını bekledim. albümün bir kaç parçasını beğendim ama hala tamamına ısınabilmiş değilim. ayrılığın iç yüzünü bilmemekle beraber biraz da bu “küllerimizden tekrar doğduk alın mk” görüntüsü de pek hoşuma gitmedi. albüm trailer ların da fln da gereksiz bir zorlama bi kasış vardı hep. albümde; Rescue Me, 11 Dreams, Loneliness, My World Is Ending, Isolation tarzı mercenary nin duygusal yönünün baskın olduğu tarzda bir parça aradı gözlerim ama bulamadım. neresinden tutunsam bilemiyorum. çok moralim bozuk lan. :(

  4. Exorsexist says:

    bu albüm için gördüğüm en yüksek notu bu kritikte gördüm.

  5. Mustafa Sakallı says:

    Sanırım ben de göt olmanın eşiğindeyim. Albümden önce ortama salınan 3 şarkıdan sonra “bitmiş lan bunlar” demiş olsam da zaman geçtikçe ısınıyorum. The Follower’a ise bitiyorum artık.

  6. like fire says:

    pek benlik bir albüm değil.

    like fire

    @like fire, lafımı geri alıyorum.

    Berker İlhan

    @like fire, bu konuda benziyoruz galiba :D

  7. hâlâ bu sene çıkan albümlerden en çok dinlediğim. bonus şarkı var bi de onu da ekleyek.

    http://www.youtube.com/watch?v=wsAg01JChqU&feature=related

    hf

    @Ahmet Saraçoğlu, albüm bilgileri kısmına da ekleseydin hocam.

    Ahmet Saraçoğlu

    @hf, seni mi kırıcam.

    hf

    @Ahmet Saraçoğlu, haha eyvallah :)

    Berker İlhan

    @Ahmet Saraçoğlu, vay vay vaaaaay müthişmiş bu parça Ahmet ben gözden kaçırmışım !

  8. saklanan saman says:

    inanılmaz derecede güçlü bir vokal performansı ! böyle bir adama bilmem kaç albüm boyunca vokal yaptırmayıp arkada bass çaldıranlara yazıklar olsun diyorum.

    Ahmet Saraçoğlu

    @saklanan saman, bi önceki albümde geldi, onda sadece bas çalıp sert vokalleri yaptı, sandager ayrılınca clean vokalleri de üstlendi. yani sesini kullanma fırsatı ilk kez bu albümde çıktı zaten. grubun da şansıymış ki basçı diye aldıkları adam asıl vokalist ayrılınca 1 albümde grubun lideri oldu.

    saklanan saman

    @Ahmet Saraçoğlu, hımmm şansa bak :D bu arada şu albümün “küllerimizden doğduk” temasına hastayım.

  9. Mustafa Sakallı says:

    Memoria çok deli şarkı, çok. Rene çok iyi kotarmış özellikle.

    Berker İlhan

    @Mustafa Sakallı, Memoria ile beraber In River of Madness da çok kral bi parça yahu

  10. Valla tek kelimeyle süper bir albüm olmuş , oturup sadece vokal performansı için dinlenilir. Riff yazımları ve sololarda gayet başarılı . Grubu bu albümle tanıdığım için şanslı mıyım değil miyim henüz bunu ayırt edemedim ama ilerleyen günlerde bunu da anlarım :) 9/10

    Mustafa Sakallı

    @Berker İlhan, 11 Dreams ve Architect of Lies daha başarılı bence :).

  11. havitetty says:

    Cidden çok güzel bir albümmüş bu yahu. İlk dinleyişte bağladı kendine, yukarıda söylendiği gibi sırf vokal performansı için bile dinlenir. Geç dinlediğim için kendime sitemkarım.

  12. Bu albümdeki davulcu baya taş. Pek bilen yok sanırım ama baya fazla albümde çalmış.

    http://www.youtube.com/watch?v=Z1l6IgQGm14

  13. the follower’da nasıl bir vokal performansı vardır yahu. nakarata gelince tüylerim tiken tiken oluyor.

  14. Harika bir albüm hakkaten. Yazı için de bana tavsiyesi için de Ahmet bey’e teşekkür ederim.

  15. Itachi says:

    Güzel albümde o kadar da şahane olduğunu düşünmüyorum ben.

  16. like fire says:

    Yazıdaki her şeye gözüm kapalı imza atarım. Mercenary, bütün albümlerini dinlediğim, bendeki yeri ayrı olan ve kıymetinin pek bilinmediğini düşündüğüm bir gruptu. Bu albümleriyle deli gönlümü tarumar eylediler. Sevilmicek gibi değil. Şu zamanda büyük nimet.

  17. Ugur says:

    Grubun fanları hala bu albümle dalga geçip ‘mikkel’i çok özledik’ falan diyorlar.Sorsan birine adam gibi oturup dinlememiştir de albümü.Yazık lan, ben olsam yok size albüm falan diyip grubu dağıtırdım.Bu kadar kötü, yaranılamayan bir fan kitlesine sahip olmak acı verici resmen.

  18. ismail vilehand says:

    bu tarz müzikten çok ağır nefret ederim, aldığım yoğun tavsiyeler sonucu tavsiye edenleri kırmamak adına bir kere oturup dinliyim dedim baktım 5 6 defa döndürmüşüm albümü. o derece yani. gerçi sonrasında tarzım olmadığı için bir daha aklıma gelmedi açıp dinlemedim ama iyi bir albüm olduğu bariz belli.

  19. GiantZillerIndo says:

    mörsinariğ’ diskografyasına hakim değilsem sorumlusu na bu albümdür. aşamıyorum arkadaş. yok böyle bir albüm. yani bazı bölümleri var, bildiğin ergen gazıyla hönkürmüşler grupça. ama işte o kısımlar bile batmıyor. bambaşka güzellikte, nefis kotarılmış. sanırsın ben de intikam alıyorum heriflerle beraber. direkt o duyguyu vermişler. zalımsın metamorfozis. aşığınım :(

  20. Lex Luthor says:

    metalcore mu ne katmışlarsa içine güzel olmamış…

  21. GiantZillerIndo says:

    century media nasıl yanıp kül olmamamış bu albümden sonra hayret. bu ne gaz, bu ne lanet savurmak birader hakikaten oha ya.

  22. Hayatta en sevdiğim albümlerden biri bu ya. O kadar çok seviyorum ki anlatamam. Az önce 2 tane şarkı dinledim albümden, 10 yıl önceye gittim; tüylerim ürperdi, kendimi pastaneden poğaça alıp kar yağışı altında Mecidiyeköy’de iş yerine yürürken buldum. İnanılmaz bir etkisi var üzerimde. Anlatamam.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ahmet Saraçoğlu, 7,5 ay aradan sonra albümü tekrar dinliyorum. Bu sefer baştan sona dinliyorum, her şarkıda bambaşka anlara gidip oturduğum yerde triplere giriyorum. İyi ki var lan bu albüm.

  23. Ugur says:

    @Ahmet Saraçoğlu, Bu albümünün çıkış zamanları tam babamın hastalığı ve sonrasında vefat ettiği döneme denk geldiğinden dinleyemiyorum bile.

    Bana böyle dönemleri hatırlattığı için dinleyemediğim, kendimi zorlayıp açtığımda da tüylerimi ürperten bir ton albüm var.Bunu birine anlatsanız bile karşı taraf benzer bir deneyim yaşamadıysa anlaması zor sahiden.

    Neyse duygusallığa yer yok.Metalci sert olur \m/ ahskksks

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ugur, başın sağ olsun. Benim de bu şekilde vefat anlarında dinlediğim için sonradan dinlemek istemediğim şarkılar var. Çok sevmeme rağmen bazılarını 7-8 yıldır dinlemedim.

    Ugur

    @Ahmet Saraçoğlu, Çok sağol.Bu, dinlediğimiz müziği hayatımızın bir parçası yapmanın karşılığı olsa gerek.

  24. Rust in Peace. says:

    Neymiş bu albüm ya. Metalcore gibi olan kısımlar bile rahatsız etmiyor.
    Ha bu arada sıra velvet lies’a geldi, ilk 2 dakikalık kısmı tekrar etmekten sonrasına gelemedim, en son dedim yeter bu kadar tamamını dinleyeyim. Şarkının ortasında dumur oldum ya. O kadar ani geçiş yapılır mı vicdansızlar
    9/10

  25. Süleyman E. says:

    Mercenary, 2020′nin şimdilik en büyük keşfi oldu benim için ve dinleye dinleye en sevdiğim gruplardan biri haline geldi. Yaptıkları müzik gerçekten inanılmaz.

    Sene başında The Hours That Remain albümü ile tanıştım ve daha ilk dinlememden yaptıkları müziğe bayıldım. O albümü baya bir dinledikten sonra Architect of Lies albümüne geçtim ve daha da sevmeye başladım grubu. Isolation ve Bloodsong efsane parçalar gerçekten. Şu sıralarda da bu albümü dinliyorum ve bu albümün de önceki iki albümden aşağı kalır bir yanı yok. Memoria, Velvet Lies, In a River of Madness çok çok iyi parçalar.

    Mikkel Sandager efsane bir vokalist gerçekten. Keşke grupta kalsaydı. Rene’nin de hakkını vermek lazım, adam mükemmel bir performans sergilemiş bu albümde. Zaten Architect of Lies albümünde brutal vokalleriyle iyi bir ikili olmuşlardı Mikkel ile. Bu albümde ise clean vokalleri de çok iyi kotarmış ve grubu sırtladığı bariz ortada. Yeni albümü de sabırsızlıkla bekliyorum.

  26. 36 yaşındayım says:

    gayet iyi albüm.
    fakat bence buna bayılanların Architect of Lies a tapması lazım.
    Embrace The Nothing gibi dövme yaptırtmalık şarkılar var orada.
    iki kez canlı izlemiştim

  27. Bunca yıldır metal dinliyorum, sanırım beni bu albüm kadar yukarı çıkaran başka bir albüm yok. Her şarkısının farklı bölümleri beni son 10 yılımın farklı anlarına, yerlerine götürüyor. Tarifsiz seviyorum bu albümün her şeyini.

    Cold, on your own, facing the signs all alone be kardeşim.

  28. Bu albümü ölene dek kalbimde taşıyacağım. Benim için o kadar değerlisin ki bilemezsin.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.