# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
IRON MAIDEN – The Final Frontier
| 28.08.2010

“Scream for me Uranus!”

Albüm Bilgisi: Grubun 15. stüdyo albümü
Süre: 76:35
Tür: Heavy metal
Kayıt tarihi ve yeri: 2010 yılında Compass Point Stüdyoları (Bahamalar) ve The Cave Stüdyoları’nda (Malibu-California) kaydedildi.
Prodüktör: Kevin Shirley
Plak şirketi: EMI
Çıkış tarihi: 13.08.2010
Liste başarısı: Yazının yazıldığı tarih itibarı ile dünyada 21 ülkede 1 numarada. ABD Billboard Listesine ise 4, Türkiye listesine 3 numaradan girdi. Bu son 20 yılda listelerde en yüksek noktaya çıkan albüm olduğunu gösteriyor.
Single: Albümden çıkan ilk single El Dorado.
Video klip: İlk klip The Final Frontier’a çekildi.
Kapak: Melvyn Grant
Not: Steve Harris’in tüm şarkılarında yazar olarak adının geçtiği dördüncü albüm.

Yıl 2010 olmuş ve Iron Maiden 15. albümünü çıkarmış. Açıkçası fanlar için bu cümle fazlasıyla yeterli, başka bir şey demeye gerek yok, onlar çoktan (koştura koştura) albümü almaya gittiler ama siz “severek takip ediyoruz” klasmanındaki dinleyiciler için biraz daha amme hizmeti yapmak lazım. Söz konusu Iron Maiden gibi oturmuş ve nereye gitmek istediğini iyi bilen gruplar olunca insana diyecek çok da laf kalmıyor aslında. İnsanın içinden geçen tek his bir an önce albümü jelatininden çıkarmak, player’a koymak ve saygı duyarak (opsiyonel olarak trans halinde) dinlemek oluyor.

Bu albümde de istisnai bir durum yok. Öyle “Eyvahlar olsun, yine Harris’in demir yumruğuyla yönettiği bir grubun soundu olacak” (“Virtual XI” döneminde dersini aldı) ya da “aşırı deneysel olacak, kimse bir halt anlamayacak” diye korkmanıza da gerek yok. Kariyerinin 35. yılına giren Maiden, Adrian ve Bruce’un da geri dönüşüyle artık bu konularda üstadlık safhasına ulaşmış bir grup. Gerek fanların ne istediğini, gerekse kendilerini mutlu (ve tatmin) edecek yönü gayet iyi biliyorlar ve size başka bir şey demeye fırsat bırakmadan gereğini yapıyorlar.

Bu kez de sound’larında birkaç ufak oynama (basın çok öne çıkarılmayıp biraz daha genel yapıya yedirilmesi, üç gitarın daha etkin kullanımı, daha presiz bir davul kaydı, daha ortaklaşa bir besteleme süreci [Internette çeşitli boardlarda biraz gezinirseniz Harris’in keçi inadını bırakıp diğer elemanların katkılarını en fazla kabul ettiği albümün de The Final Frontier olduğu ortak izlenimini göreceksiniz] vs vs) yapmışlar ve bana göre Brave New World’den beri yaptıkları en iyi albüm ortaya çıkıvermiş.

Aynı zamanda bu dönem içinde kaydettikleri (atmosfer olarak) 80’ler Maiden’ına en yakın albüm de bu bence. Bir önceki albümün karamsar havasından çok fantastik/bilimkurgu arası bir ortamda geçiyor ve söz konusu Maiden olunca bence bu gayet uygun bir durum. Yapısal olaraksa çoğu Maiden albümü gibi “hacı bir çalmaya başladı, vuruldum şerefsizim” hissiyatı yaratmak için fazla karmaşık. Dolayısıyla ilk birkaç dinleyişte sizi içine çekemezse (kara delik esprisi isteyenler? istemeyenler? reddedildi.) normaldir, müzik kulağınızdan şüphe etmeyin, alıcılarınızın ayarlarıyla oynamayın, dinlemeye devam.


Kayıt safhasıyla ilgili ise benim diyeceklerimden ziyade Bruce’un bu albümün (ve 80’lerdeki bazı albümlerinin) kaydının yapıldığı Compass Point Stüdyolarıyla ilgili şu sözlerini okumak sanırım yeterli olacaktır: “Kayıt stüdyosunda 1983’tekiyle tıpatıp aynı atmosfer vardı, herşey o zaman bıraktığımız gibi duruyordu, hiçbir şey değişmemişti! Hatta şu köşedeki bozuk kepenklere varana kadar. Halılar aynı. Her şey aynı. Normalde insanı bayağı kıllandıracak bir durum olması lazım bunun. Ama biz böylesine tanıdık ve çalışmaya alışık olduğumuz bir ortamda kendimizi çok rahatlamış hissettik ve bunun etkileri de sanırım albümün performans ve atmosferinde hissediliyor.”
Peki başkomutan Harris ve silah arkadaşları bu huzurlu kayıt ortamından nasıl bir sonuç çıkarmış? Şarkıları tek tek incelersek:

1. Satellite 15… The Final Frontier: Adından anlayacağınız gibi bir intro ve klasik hard rock tadında bir giriş şarkısından oluşuyor. Intro kısmı gayet başarılı, Final Frontier’ın da (tekrarların biraz fazla olması dışında) pek bir eksiğini göremedim. Sağlam, dümdüz bir rock n’ roll parçası. Şarkının en iyi yönü olan soloları ise Schenker dönemi UFO sololarını andırdı bana.

2. El Dorado: Bu aynı zamanda albümün ilk single’ı idi hatırlayacaksınız. Maiden tarihinin en keskin gitar soundlarından birine sahip bir parça ve bunda Adrian Bey’in (Chemical Wedding dönemindeki heavy soundu hatırlayın) etkili olduğunu düşünüyorum. Temposu ve rifleri ile aranızda özellikle AC/DC sevenlerin (sevmeyen var mı ki?) favorilerinden olmaya müsait. Şarkının nispeten alt tonlarda dolaşıyor olmasından kelli Bruce’un vokalleri de ilk birkaç dinleyişinizde biraz garip gelebilir. Ama böyle bir şarkıya en iyi uyacak vokal tarzı da bu olurdu sanırım.

3. Mother of Mercy: Genel havası ve akılda kalıcı nakaratıyla bir Maiden albümünden ziyade Bruce’un solo albümlerine uyacak bir şarkı intibaını edindim. Gerçekten çok beğendiğim bir parça oldu. Davulcu olanlarınız Nicko’nun numaralarına dikkat etsinler. Track’lerini çok ustalıklı yazmış. Konserlerde çalınmaya da oldukça müsait. Peki favorilerim burada bitti mi? Bitmedi.

4. Coming Home: Albümdeki ballad tarzına en yaklaşan parça bu. Arkadaşlar anavatanları İngiltere’ye selam ediyor. Bestede yine Adrian’ın parmağı var ve Bruce’un solo albümlerinden birinde olsa çok sırıtmazdı kanımca. Bu arada albümün genelinde (çok abartılmamakla birlikte) kafi miktarda synthetizer ve orkestrasyon kullanımı da var, bu da o parçalardan biri. Buraya kadar gayet başarılı gidiyor, fakat asıl hazineleri albümün sonuna kadar sabredenler için saklamışlar.

5. The Alchemist: Albümün yavaştan ısınmaya başladığı nokta. Yüksek tempolu, 90’lar Maiden’ını (Be Quick, Man on the Edge vs) andıran bir parça. Yapısı da albümün geneline kıyasla daha az komplike kalıyor. Solodan sonra seyirciye koro yaptırmaya müsait unison kısımları da var, o açıdan konserlerde çalınmaya gayet uygun.

6. Isle of Avalon: Buraya kadarını ısınma turları olarak kabul edersek, işte albüm asıl burada başlıyor diyebiliriz. 9 dakikalık, komplike pattern’ların arka arkaya sıralandığı, progresif yapının iyice öne çıkarıldığı bir şarkı. Sırf intro kısmı bile 3 dakika sürüyor. Bilen bilir, böyle acele etmeden başlanıp yavaş yavaş tansiyonun arttırıldığı girişlerin hastası olduğum için abilere “rep+” verdim, terazilerine tıkladım. Bu arada belli ki bu parçadan itibaren Steve Harris sazı eline almış, zira tarz bir anda 80’ler Maiden’ına dönüyor. 4:20 sonrası başlayan yerden özellikle bahsetmem lazım. Rush seviyorsanız buraların delisi olacaksınız, öyle ki soloyu Alex Lifeson atıyor sanabilirsiniz. Kesinlikle albümdeki favorilerimden biri.

7. Starblind: Progresif yapının devam ettiği ve özellikle Bruce’un parıl parıl parladığı bir şarkı. Yine 8 dakikaya yakın bir uzunluğu var. Bu arada Final Frontier’ın gelmiş geçmiş en uzun Iron Maiden kaydı ve şarkı bazında baktığımızda da ortalama şarkı sürelerinin en uzun olduğu Maiden albümü olduğunu hatırlatmak lazım. Bu şarkıyla ilgili çeşitli ortamlarda birçok tartışma yapıldı, ya seviliyor ya da gereksiz bulunuyor, ben süper olduğunu savunanlardanım. Dikkatlice dinlerseniz Iced Earth gibi grupların niçin bütün kariyerlerini Maiden’a borçlu olduğunu daha iyi anlarsınız.

8. The Talisman: Açıkçası (Ortaçağ oyunlarında arka planda çalanlar hariç) Medieval müziğin çok da müptelası olmadığım için girişi biraz bayık geldi (benim arızam, siz gayet de beğenebilirsiniz) fakat sonrası gerçekten efsane. Steve içindeki özlediğimiz “at koşturma canavarı”nı açığa çıkarıyor, üzerine Maiden’ın trademark gitar armonileri geliyor ve hepsinin üzerine (kremayla likörlü çikaolatanın üzerine konan mum mahiyetinde) Bruce bildiğin döktürüyor. Gerçekten Maiden klasikleri arasına girebilecek kadar iyi bir parça bestelemişler. Muhtemelen konserlerin olmazsa olmazlarından biri haline gelecektir.

9. The Man Who Would Be King: Yine usta elinden çıktığı belli olan, uzun, epik bir parça ve sanırım albüm genelinde 80’ler Maiden’ını en çok andıran beste bu. Ortalara doğru giderek açılan ve üstüste bindirilmiş gitar trackleri gerçekten çok başarılı. Yeni fan adayları: Bu grubu seven niye bu kadar seviyor, tutkuyla bağlanıyor, anlamanız için birebir. Ve kaşarlanmış fanlar: Eski Maiden’ı özlediğiniz zamanlarda bilhassa bu parçayı açıp tekrar, tekrar, tekrar (ve tekrar) dinleyin. Vazgeçemeyeceksiniz.

10. When the Wild Wind Blows: 11 dakikalık süresiyle (grubun tarihinde bundan uzun sadece Sign of the Cross ile Ancient Mariner var) Harris’in elinden çıkmış bu güzide (beni mi andı nedir?) eserin atmosferini kısmen The Clansman ve Dance of Death’e benzettim. Vokal olarak da Gillan dönemi Deep Purple’ını sevenleri oldukça memnun edecektir. Gelecekte yine Maiden’ın sağlam şarkılarından biri olarak anılacak çalışmalardan biri, temposu da tam “hey hey” yaptırmaya uygun, fakat uzunluğu nedeniyle konserde çalınmak için diğerlerine kıyasla biraz daha az şansı olduğunu düşünüyorum.

Bunlar arasında benim kişisel favorilerim Mother of Mercy, Isle of Avalon, Starblind, The Talisman, The Man Who Would Be King.
Ya kişisel performanslar nasıl? Bunun yanıtı beklentinizin ne kadar yüksek olduğuna (ve çaldığınız enstrümana) göre değişir ancak genel olarak şunu söyleyebilirim. Bruce’tan tabii ki bir Number of the Beast dönemi performans bekleyemeyiz ama yaşına göre “iyi ki varsın ve hala bu işi yapıyorsun” dedirtecek kadar iyi bir çıkarmış. Gitarlara gelince, bu uyumlu üçlü arasında özellikle gizli kahraman Adrian’dan bahsetmek lazım. Birleşmeden sonra giderek besteleme sürecindeki ağırlığını arttırdı. Bu kez 6 şarkıda imzası var, sololarıyla da ben buradayım diyor. Zaten Adrian ve Dave kadar tarzları-tonları belirgin ve birbirinden ayırt edilebilen ikili az bulunur. Janick’in performansından da daha önceki albümlerde olmadığı kadar belirgin bir biçimde faydalanmışlar. Nicko için yorum bile yapmaya gerek yok, adam basit şarkı, komplike şarkı demeden resmen ustalığını konuşturuyor. Steve’in bas volümü alışageldiğimiz albümlere göre biraz daha düşük ve sanırım bunu kendi isteğiyle yapmış ama komutan hala o, bu gayet aşikar. Bu albümde back vokallere gerektiği kadar önem vermemişler gibi geldi, o da sadece benim düşüncem, bunun dışında bir sıkıntı yok.

Prodüksiyon ve mastering’e gelince, maalesef dinamik aralık yine güçlü sound sevdasına kurban edilmiş. Ne kulaklıkla ne de hoparlörlerimle o 80’lerin kulağa hoş gelen Maiden sound’unu almam (maalesef) mümkün olmadı. Neyse, bu da nazar boncuğu olsun bari.
Sonuca gelelim. The Final Frontier (adına rağmen son albüm olması gibi bir durum yok, o konuda rahat olun) Maiden’ın gerçek bir olgunluk dönemi albümü. Taptaze bir albüm olmasına rağmen şimdiden hatırı sayılır satış rakamları elde etti. Şu anda kendi ülkesinde zirvede. Çok basit melodiler, catchy rifler falan beklemeyin. Kırpmadan klip çekmeyi zorlaştıracak uzunluktaki şarkılarıyla, eşlik etmeyi zorlaştıracak komplike yapısıyla kesinlikle Amerikan pazarına yönelik bir ürün değil ve buna rağmen “easy-listening” hastası Amerikan listelerinde 4. sırada! Bu göz ardı etmememiz gereken bir başarı.

Sizin de kendinizi kaptırmanız belli bir süre alabilir, fakat derin uzaydaki vahşi bir kara delik gibi (dayanamadım, kusura bakmayın) sizi içine çekmeyi başardığı zaman kulaklarınıza gerçek bir cennet sunacaktır. Daha önce saydığım mastering zaafları ve ilk sıralardaki çok mükemmel olmayan 1-2 şarkı gibi nedenlerden dolayı bu albüm benden not olarak 8,5’tan 9 (kanaat notu) alıyor. Dediğim gibi tek tek ele aldığımızda hit çıkartması zor, ama bir bütün olarak her metal fanını (Maiden fanlarını saymıyorum bile) zevkten dört köşe edecek bir albüm var elimizde, üstelik liste başarısı da ortada, yıl 2010 olmuşken radyolarda çalınmaksızın ya da MTV’de devamlı gösterilmeksizin bunu başarabilen bir albüm de kötü olamaz, öyle değil mi?

Ufuk ÇETİNKAYA

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.16/10, Toplam oy: 705)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2010
Şirket
EMI
Kadro
Bruce Dickinson: Vokal
Dave Murray: Gitar
Adrian Smith: Gitar
Janick Gers: Gitar
Steve Harris: Bas, klavye
Nicko McBrain: Davul
Şarkılar
1. Satellite 15... The Final Frontier
2. El Dorado
3. Mother of Mercy
4. Coming Home
5. The Alchemist
6. Isle of Avalon
7. Starblind
8. The Talisman
9. The Man Who Would Be King
10. When the Wild Wind Blows
  Yorum alanı

“IRON MAIDEN – The Final Frontier” yazısına 112 yorum var

  1. rajeesh says:

    Türkiyede daha önce bir metal albümü ilk üçe girmişmiydi acaba? acaba tam olarak satış rakamı kaçtır

  2. Ahmet Saraçoğlu says:

    metallica – reload da çok satmıştı. sayısını bilmiyorum ama ya altın ya platin plak aldı türkiye’de.

    her ülkede farklı olmakla birlikte türkiye’de altın plak almak için 100,000, platin için 200,000 satmak gerekiyor. ikisinden birini geçmişti reload.

    Ugur

    @Ahmet Saraçoğlu, Reload dedin de…metale yeni başladığım dönemde (ilkokul 5. sınıf)alacağım ilk kasedin Reload olmasını kararlaştırıp
    (Unforgiven II’nin klibi yayınlanırdı hep) babamla nasıl fellik fellik aramıştık Reload’u anlatamam.Tv’de klibini gördüğüm şarkının albümü olması dışında hiçbir bilgim yoktu tabi.Akmar pasajı falan da bilmiyoruz o zamanlar.

    Şimdi albümlere ulaşmak ne kadar kolay şaka gibi resmen.

    (bunu Reload krtiğinin altına yazsaydım daha mı anlamlı olacaktı ne.neyse)

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ugur, evet keşke o başlığa yazsaydın. artık “Ugur’un maiden başlığına yazdığı yersiz reload yorumu” şeklinde bi kara leke olarak ebediyen kalacak sitede. hepimiz için zor zamanlar…

    sceptiquas

    @Ahmet Saraçoğlu, metale yeni başlamak :D ben eski başlayanlardan oldum hep :ğ

  3. Ufuk says:

    black albümü metal sayar mıyız bilmiyorum ama deli gibi satmıştı. reload’dan birkaç kat fazla.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ufuk, metal sayalım bence black albümü. abartmayın lan o kadar da. :) metallica’nın yaptığı her albüm metal albümüdür öyle ya da böyle. anathema’ya bile metal denirken.

    Ufuk

    @Ahmet Saraçoğlu, ben demiyorum bak :)) (ama sallayan olmuyor tabi)

  4. Black Album yani boru değil.

    Koray

    @Bahadır Sarp, +1

  5. Berca B. says:

    Black albüm o seksüel sound’uyla bi kere başlı başına bi metal albümü

  6. Balakkheim says:

    Şu albümün nesi güzel bi ben anlamadım lan heralde. Normal Iron Maiden albümünden bir farkı yok bence hiç. Seventh son a Powerslave e falan yaklaşamaz s.ksen.

    2000 sonrası Maiden sevenler için mi güzel nedir biri aydınlatsın neresi böle aşmış müthiş şahane bu albümün :S

    hen

    @Balakkheim, Aynen öyle, 2000 sonrasını sevmiyorsan bunu da dinleyip “mıh” demen olası.

    masteroforion

    @Balakkheim, Abi normal Maiden albümü diyerek zaten albümü öyle bi iki kereden fazla dinlemediğin anlaşılıyo :))

    Beğenip beğenmeme kısmı subjektiftir ona birşey diyemem tabi ama Maiden müziğinde yenilik diyebileceğimiz bir sürü ayrıntı var Final Frontier’da.

    rajeesh

    @Balakkheim, albümü en az 5 kere dinledim, ilk dinlediğim de sıradan geldi, 2.dinlediğim de lan burası güzelmiş aslında dedim. kısacası her dinlediğim de ayrı bir yerine sevdim

  7. ben says:

    Biraz abartıldı bu albüm sanki.

    Blakkheim

    @ben, Üzerinden biraz zaman geçince unutulduğunu düşünüyorum bende. Biraz abartıldı bence de, +1

  8. havitetty says:

    Abartıldı deniyor da, şu albümü sindirdikten sonra, Seventh Son of a Seventh Son’dan bu yana (belki Brave New World hariç) bu albümden daha iyisini yaptığını düşünen var mı Maiden’ın?

    Gözümde Seventh Son.. ve Powerslave’den sonra üçüncü en iyi Maiden albümü olmak için Iron Maiden’la kapışıyor şu anda The Final Frontier, bunu rahatça söyleyebilirim.

    masteroforion

    @havitetty, Brave New World’ü çok zayıf buluyorum ben ya.

    Subjektif bir olaya abartı demek de ne kadar mantıklıdır, o ayrı mevzu bu arada

  9. Ahmet Saraçoğlu says:

    şunun dışında, “where the wild wind blows”un ana vokal melodisi (1.20′de giren) de çok ünlü bi pop şarkısının notası notasına aynısı. şarkıyı hatırlayamadım ama.

    valla iki örnek de o kadar aynı ki, tesadüfse baya bi tesadüf yani. :)

    caksu

    The Alchemist’in nakarat girişi de çok tanıdık geliyor bana. Gene bir Maiden melodisiyle aynı notaları çalıyor belki gitarlar. Hala bulamadıma ama, kafayı yicem.

    like fire

    @caksu, The Fallen Angel olmasın? :)

    caksu

    @like fire, Vokaller benziyomuş hakkaten. Senkronla açsan gider ama yok benimkisi başka. :) Arayışım sürüyor.

    darth sidious

    @Ahmet Saraçoğlu, ewet aynı dertten ben de muzdaribim, dilimin ucunda söyleyemiyorum gibi bi durum var :)

  10. cenkozmercan says:

    bence de biraz abartıldı ama albüm hiç fena değil.

  11. Ufuk says:

    Abartılmadığını, değerinin zamanla anlaşılacağını düşünenlerdenim.

    Ayrıca Starblind mükemmel bir şarkı.

  12. Ahmet Saraçoğlu says:

    Albümü daha 3 günce duyabildim ve şu ana kadar 20 kere falan dinledim. Harika bi albüm. Sevmediğim parça yok ama Starblind ve The Talisman’da baya kendimden geçesim var. Grubun kariyerindeki en iyi albümlerden biri bence.

  13. rajeesh says:

    gelsinler baştan sona çalsınlar, öyle bir albüm

  14. b says:

    ghost of the navigator, blood brothers, nomad … evet “brave new world” çok zayıf bir albüm çok. yahu şu şarkıların olduğu bir albüm nasıl zayıf olabilir? daha ne olsun. yeni bir killers ya da the trooper’mı çıkaracaklardı allah aşkına?
    the final frontier’ı da bayağı beğendim. bu adamların progresif anlayışları epey sağlam kendilerini dinlettiriyorlar.

    tahir

    @b, nomad mükemmel-ötesi bir şarkıdır, sana katılıyorum ve albüm asla zayıf deil.. 8/10′dur bende.

  15. Ahmet Saraçoğlu says:

    ne ilginçtir ki grubun her albümünü sayısız kez dinlemiş bi insan olarak brave new world’ü henüz tam olarak hiç dinlemedim. Nedense hep unuttum, kaynadı bi şeyler oldu, 3-4 parça biliyorum sadece ondan.

    bu konuda bi şeyler yapmalıyım.

    Ufuk

    @Ahmet Saraçoğlu, playerında 1 ay süreyle TFF ve BNW dışında hiçbir albüm bulundurmamaya ne dersin? :)

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ufuk, sürekli albüm yazısı yazan bi insan için pek mümkün değil öyle şeyler.

  16. kantele says:

    ben de pek beğenmedim son şarkı dışında, belli kalıplar içinde sıkışmış gidiyor maiden. bir kaç kez daha dinlenir sonra unutulup gider bu albüm de.

    Ahmet Saraçoğlu

    @kantele, bence baya bi kalıp kırmışlar bu albümde. tabii ki iron maiden sound’u denen şeyin içindeler ama bir sürü gülümseten detay görüyorum her şarkıda.

    rajeesh’in dediğine de katılıyorum bu arada. baştan sona çalsalar zerre sıkılmam.

    hen

    @kantele, Albümü beğenen biri olarak, albümün beğenilmemesini, “sıkıcı”, “mıh”, “lame”, “bıraksınlar abi artık yaşlandılar, kadayıf oldular”, “vokal kim ya öyle nezle olmuş gibi söylüyor :\” laflarını falan çok iyi anlıyorum da, abi son şarkı da diğer şarkılardan çok farklı bir şarkı değil ki? Son şarkı harici beğenmemek hakkaten şaşırtıyor beni (bunu diyen bi kaç kişi daha gördüm de o yüzden yazıyorum).

    Bana göre albümün son 8 şarkısı zaten tam bir bütün. Bu yüzden eğer Maiden belli kalıpların dışına çıkamıyorsa buna o şarkı da dahil diye düşünüyorum. Hatta belki albümdeki bazı şarkılara göre When the Wild Wind Blows çok daha “klasik” ve “bilindik” öğelere sahip (tek yazarının Harris olmasının da etkisi yok değil). Maiden dinleyicisi olan-olmayan bir çok kişiden de gördüğüm kadarıyla ilk dinleyişte en vurucu parça da When the Wild Wind Blows. Bu yüzden bi şans daha ver diycem ama belki de 500 defa dinledin albümü, bilemiyorum :D

    Yanlış anlama “bu nası eleştiri?” şeklinde laf etmiyorum da, bunu artık bi yere yazmam lazımdı. Bence son şarkıyı da beğenmiyor olman lazım=) (mind trick atmaya çalışıyorum burada)

    Ufuk

    @hen, en vurucu demişsin ama bence Wild Wind son 5 şarkı arasında en sönük kalanı mesela :)

    akhimreatn

    @kantele,maiden’ın hangi albümü silinip gitmişki bu albümüde silinip gidecekmiş . yapma dostum

  17. Iron Maiden’ın gittikçe progresif yöne kayması ve kendi müziğine radikal şeyleri cesurca eklemesi kesinlikle doğru bir karar. Yeni on yılın ilk metal başyapıtı. Nokta.

  18. caksu says:

    The Talisman’in nakarat direk orgazm lan. Bizim El Dorado’nun da hastası oldum albümde.
    Isle’dan beklediğin alamayan tek kişiyim galiba. Ortalığın mına koyması gereken yerde (2.52) giren sıradan bölüm, fevkalade enstrumantelden sonra yine upuzun introya ve yine o bölüme gitmesi heyecanımı azalttı iyice. Akmıyor şarkı, bırakamıyorum kendimi.

    hen

    @caksu, Bende tam tersi ya, 2:52 bence süper, sonra enstrümanel kısım çok erken geliyor, ben 2:52′deki kısmı bir kez daha dinlemek istiyo oluyorum her seferinde. Maiden buna bişey yapsın.

    caksu

    Bi yanlışlık olmuş. Şimdi denedim akıyor.

  19. hen says:

    Janick Gers’ten yeteri kadar yararlanıldığını düşünmüyorum (beste babında), keşke 1-2 Gers şarkısı daha duyaydık. Harris de geçen albümden sonra “ulan önce Adrian’a gittiydim beste için, diğerlerine yer kalmadı, öbür albümde Murray’den falan başlıycam” gibi bi laf etmişti biyelerde. Zannediyordum ki 3 tane falan Murray şarkısı olucak(!). Pek bişey değişmemiş.

    The Man Who Would be King’in 4:13′teki ve 7:26′daki vokal kısmına

    Talisman’ın 2:54′te giren “no, there’s no one going back.
    no, there’s not a second chance.” kısmına

    Mother of Mercy’nin hafif hafif değişen vokallerine ve outrodaki “viyüüğ veüyyğ” gitarlarına falan,

    bunlara hep hastayım.

    Görüyoruz ki bol bol Lord of Light, For the Greater Good of God ve Face in the Sand izinden gidiliyor, ki 3ü de en sevdiğim şarkılardandı o albümlerdeki. Üstüne de yeni yeni tadlar ekleniyor bunların. Çok uzun süre dinliycem gibi görünüyor o yüzden bu albümü.

    El Dorado’dan başka şeyler çalsınlar artık konserlerde.

    Onşında A Matter of Life and Death’ten iyi değil (İlk iki şarkı seviyeyi düşürmüş beyler) ama 2-10 arası her şarkıda yukarıda değindiğim ufak nüanslar beni benden alıyor. O yüzden en az A Matter of Life and Death kadar dinliycem gibi görünüyor. 8/10.

  20. tahir says:

    “The Man Who Would Be King”‘de aciyip Seventh Son… havası alıyorum. albüm genel anlamda grubun en iyi dönemlerinin bir reprodüksiyonu bana kalırsa, ve evet epey beğendiğimi söylemeliyim. okkalı bir 9 alır benden.
    dip not: blind guardian’da coşturdu beni, bilginize :)

    stay heavy…

  21. Sambalici says:

    ben ilk dinlediğimde çok beğenmiştim ama şimdi “bayık” geliyor, alışırım zamanla. iron maiden albümleriyle ilgili böyle bir problemim var, ilk çıktıkları dönemde sevemiyorum hiç. “dance of the death” ilk çıktığında tiksinmiştim albümden, çok sonra hastası oldum. “a matter of life and death” çıktığında şarkıları dinlenemeyecek kadar uzun ve sıkıcı buluyordum, şimdi hastası oldum bütün şarkıların. “brave new world” hala tamamen içine girdiğim bir albüm değil ama o da olur zamanla.

    bu albüm için “when the wild wind blows” hariç hep farklı favori şarkı belirtilmesini de albümün uzunluğundan dolayı herkesin başka şarkıya konsantre olmasına bağlıyorum. daha zamanı var albümün tam olarak anlaşılıp sindirilmesi için.

  22. burzum says:

    A Matter of Life and Death bence bundan çok daha iyi bir albüm…iron maiden sewen biri deilim ama A Matter of Life and Death i çok sewmiştim…iron maiden hayranları için iyi bir albüm gibi duruyor ama ısınamadım ben…

  23. Ufuk says:

    Starblind’da (eğer bu kadar dur-kalk olmasaydı) ciddi anlamda solo tarihine geçebilecek, yani harbiden birisine favori soloları sorulduğunda bir çırpıda Mr Crowley, Tornado of Souls’la falan birlikte sayılabilecek potansiyelde bir solo var. 2:33′te başlıyor ve kesintilerle 3:39′a kadar devam ediyor.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ufuk, maiden sololarının çoğu doğaçlama diye duydum. yine bi şeyleri başka bi şeylere benzetmiş gibi olacağım ama Starblind’ın 4.53′te giren kısa solosunun en sonu (4.58-5.02) Queen – Bohemian Rhapsody solosunun ortasındaki bi yere çok benziyo.

    lan nası detaycı bi insanım. uyuz oldum kendime şu an.

    Bi de gitar demişken, şu El Dorado’nun falan 0.35′te giren gitar tonu nasıl saf nasıl cayır cayırdır. Çok hoşuma gitti albümdeki ton. Gavur ellerde crunchy dedikleri türden böyle hem sıcak hem ısıran türden (tabire gel şu an daha da uyuz oldum).

  24. ben says:

    Yorumların hepsini okudum. Saniyeler verilerek şöyle güzel böyle güzel denilmiş.Abartıldı lafını geri alıyorum.Sanırım ben yeterince sağlam bir Maiden fanı değilim. :o)

  25. adam says:

    Arkadaslar bence yorum yapmadan önce söyle bi 2-3 ay dinleyin albümü sonra zaten beğendiyseniz sarkılar loopdan cıkmaz o zaman adam gibi yorum yaparsınız. Ben bilmediğim bir iron maiden sarkısını ilk dinlediğimde hic beğenmem mesela. Tuhaf ama öyle yani. Cok sıkıcı gelir, uzun gelir. Ama o sarkıyı söyle bir 20-30 kere dinledikten sonrada ölürüm o sarkıya Maiden öyle yani.

    Burak

    @adam, Bende de böyle bir sendrom var ya, ilk defa dinlediğimde beh derim sonradan ısınır aşık olurum, tabi 20-30 kere dinlemeye gerek yok benim 5-6 da oluyo o :D

  26. misanthrope says:

    şimdiden overrated oldu albüm. arkadaşlar diğer maiden albümleri nere bu nere.

    masteroforion

    @misanthrope, Eheh valla şahsi olarak:

    Chemical Wedding>The Final Frontier>1990′dan beri çıkmış tüm Maiden albümleri

    havitetty

    @misanthrope, Tekrar soruyorum, yukarıda cevab veren olmadı, 1988′den beri (SSoaSS’dan beri) hangi Maiden albümü bundan daha güzel?

    like fire

    @havitetty,

    Bence; Brave New World.

    havitetty

    @like fire, BNW çok iyi bir albüm evet, Maiden’ın en iyi şarkılarından birkaçını barındırıyor hatta bence. Kendi sorumun cevabı olarak da verebileceğim tek makul albüm adı BNW olurdu herhalde, ama tFF’daki yaratıcılığın çok azı var yine de o albümde bence. Ne olursa olsun Bruce’un dönüşünden sonraki klasik bir Maiden albümü bence o.

    The Final Frontier’la yalnız kulvarları bile farklı biraz. Müziğin her dalında progresivite (evet) arayan bir insan olarak, tFF’daki enstrüman ustalığını gösterme bile yoktu uzun zamandır Maiden albümlerinde. DoD de muhteşem bir albüm mesela, ama her biri yalnızca yüzlerce kez keyifle dinlenecek Maiden albümleri (kötüleme cümlesine bakar mısınız konu Maiden olunca). tFF ise insanı her yönden içine çekebilen, bence yeni on yılın ilk metal başyapıtı.

    Her zaman bir metal albümünün ilk dinleyişte insanın aklında kalması gerekmediğini, dinlendikçe sindirilmesi gerektiğini savundum. Bunun en iyi örneklerinden biri olmuş bence bu albüm. Son zamanlarda bu tanıma uyan bir diğer başyapıt Crack the Skye’dı mesela, ya da The Great Misdirect (Colors ayrı bir boyutta).

    Başka yazıcak bir şey bulamadım şimdi, çat diye bitiyor yorum. Bitti.

    hen

    @havitetty, Yoo dostum, önceki 3 albüme haksızlık yapıyorsunuz. Final Frontier çeşitli yönlerle daha ağır olabilir (Amoladla ikisi DoD ve BNW’den daha ağırlar evet), ama diğerleri daha az yaratıcı değil. O albümlerde öğrenilenlerle Final Frontier çıktı zaten. Brave New World Dance of Death ve A Matter of Life and Death’i, o ikisi de Final Frontier’ı getirdi benim gözümde.

    Albüm çok iyi bi albüm, ama bir Maiden fanı olsam bile “10 yılın ilk başyapıtı” demeden önce durmak gerekir diyorum. Başyapıt diyebileceğimiz tonla zaman var önümüzde. Mesela Brave New World bu sitede son 10 yılın en güzel albümleri şeysinde bir çok insan tarafından “bu da güzeldir” diye sıralamalara girdiyse bu zamanla oldu sonuçta. Bırakalım tFF de öyle olsun.

    havitetty

    @hen, Ben zaten albümlerin öğrettikleri diğer albümleri getirdi düşüncesini inkar eden bir şey yazmadım ki. Yaratıcılığın arttığı konusundaki ısrarım sürüyor; gittikçe daha iyi bir albüme ulaştıkları sonucu da hemen hemen çıkıyor zaten yorumundan.

    Başyapıt demek için ise niçin durmak gerekir onu anlayamadım. Bundan sonra bundan daha iyi albümlerin çıkması bile, tFF’ın bir başyapıt olduğu gerçeğini değiştirmez.

    hen

    @havitetty, Yok abi daha iyisi çıkar diye değil de, hani zamanla daha iyi anlaşılır diye dedim. Brave New World örneğini ondan verdim, çıktığında da çok sevmiştim ben mesela ama ne kadar “olm başyapıt lan!” deseydim bile bu lafım ancak zaman içinde doğrulanmış olacaktı. Yani bi yerde albümü 1 aydır dinlemiş olmak var, öbüründe aradan 5 sene geçmiş, albüm gruba ve müzik dünyasına etkisini göstermiş, tabiri caizse zaman sınavını vermiş haldeyken geriye dönüp “ulan ne albüm beah” demek var (Grup üyelerinin de buna benzer bi lafı vardı da, nerden bulucam şimdi hiç bilmiyorum =)). Çünkü bazen yeni albüm heycanıyla beraber söz konusu albüm “overrated” bir hal alabiliyor, aradan 3 sene geçince hiç de çıktığı zamanki gibi olmuyor ama(bu olay bu albümle veya senin yorumlarınla ilgili bişey değil, genel konuşuyorum). Bunu bir çok başka albümde gördük. O yüzden bu tür yorumlar için erken dedim. Yoksa sen çok emin olabilirsin tabi =)

    Yok inkar eden bir şey yazmadın da, benim orda demek istediğim bi kaç şey daha vardı aslında, yazarak tam anlatamadığımı farkettim =) (“burası kastı”)

    Neyse lan sonuçta ben 99 sorası 4 albümü de eşit seviyorum galiba, uzatmaya gerek yok :D

    havitetty

    @hen, Zevkler renkler diyerek klasik bitişi yapalım o zaman hehe.

    Yeni çıkan albüm gazı konusunda sonuna kadar katılıyorum sana; ama bu albüm (en azından benim için) o kategoride değil, ondan çok emin olduğum için iddialı iddialı binlerce yorum yazmışım buraya zaten şimdi baktım da :)

  27. misanthrope says:

    dance of death

    caksu

    Bende de bu ağır basıyor gibi. Pasch, DoD, Feys, Age Of, Monstegur, Journeyman.. TFF kadar olmasa da yine baya bi yer geziyor.

  28. Ahmet Saraçoğlu says:

    no prayer for the dying’e ayıp ediliyor!!!!!!1!!

    havitetty

    @Ahmet Saraçoğlu, Bruce’la çıkarılmış en zayıf albüm diyesim geldi. Ama Fear of the Dark var.

    Ahmet Saraçoğlu

    @havitetty, evet pek elle tutulur bi yanı yok.

  29. Ufuk says:

    Brave New World de en az bunun kadar güzeldi.

  30. Ufuk says:

    Emin olmak için Blood of the Nations’ı 1-2 kere daha dinlemem lazım ama hislerim beni yanıltmıyorsa yılın metal albümü Maiden’dan değil Accept’ten gelmiş olabilir arkadaşlar. Final Frontier da çok başarılı tabii ki.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ufuk, bunun ihsahn’ı var watain’i var… Ohoo daha neler var. tabi metal derken “metal”i kastediyosan o ayrı.

    Ufuk

    @Ahmet Saraçoğlu, evet metal derken metal’i kastediyorum :) gerçi ihsahn’ı dinledim, bunun kadar iyi değildi o.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ufuk, elma armut.

    Ufuk

    @Ahmet Saraçoğlu, ben elmayla armutu karşılaştırmak durumunda kaldığımda başarıyı genelde düşük kapasiteli bir ipodda (discmande, artık her neyse işte) ne kadar uzun süre silinmeden kalabildiğiyle ölçüyorum. ihsahn bende 1 ay dayanmıştı, bunun çok daha uzun kalacağı kesinleşti benim için. gerçi gayet subjektif bir olay ama bu albüm çok geniş bir kitleye hitap ediyor, klasik rock’çısından black metalcisine kadar bayağı bir insana kendini beğendirebilir. sen de bir dinle bakalım, seveceğini tahmin ediyorum :)

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ufuk, zaten ihsahn’ı yılın en iyilerinden biri diye örnek verdim, yoksa birbirleriyle kıyaslamaya gerek yok.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ufuk, hazır şu an dinliyorken misery index’in yeni albümü de öküz ötesi bi şey. herkes 10 veriyo kritiklerde. biz de koyarız yakında.

    like fire

    Misery Index en az 9′luk bir albüm çıkardı benim gözümde. Çok iyi lan. Veil of Maya’nın [id]‘si de şahane.

    Exorsexist

    @like fire, 9 mu? peh

    like fire

    @Exorsexist, kaç vermemi istersiniz?

    Ahmet Saraçoğlu

    ben şimdiden açıklayayım, yazısını yazdım 9′u da yapıştırdım valla. taş gibi lan.

    Exorsexist

    @like fire, 9.5 dan aşağısı kurtarmazdı aslında.

    caksu

    Arak muhabbetini devam ettireyim. :) No Shelter’ın sonunda Amolad The Legacy’nin bir rifi giriyor. Bir kaç nota farklı sadece.

  31. Orhun Yeldan says:

    en iyisi when the wild wind blows tam bir masterpiece.favorilerine bile almamış ufuk arkadaşımız.birkaç kere daha dinlemesini tavsiye ederim;)

  32. Gökhan Atalay says:

    Ben birseyi anlamiyorum yaa…Bu albüm Nevermore albümlerinden daha mi iyi veya and justice for all’dan.Sitedeki siralama onu gösteriyor. Bence bu gülünecek bir durum.

    havitetty

    @Gökhan Atalay, Elma-Armut.

    Avcı

    @Gökhan Atalay, İşte şimdi yandın.Yarın bu saatlerde albümün notu Cowboys From Hell’i bile geçmiş olacak.(:

    Bu site biraz tersine işler.Az bulursun albüm puanını puan daha da azalır.Çok bulursun albüm puanını albüm listede zirveyi zorlar.Nereden biliyorsun diye sorma çünkü benimde puanına itiraz ettiğim albümler hep tersine gelişim gösterdi.
    (:

  33. Gökhan Atalay says:

    @Avcı valla hakkaten oyle oldu. Sok icerisindeyim. Cowboys from Hell’i gecmis :O

    Avcı

    @Gökhan Atalay, Bizzz halka verdiğimizzz sözü tutarızzzz[Tayyip aksağanıyla]

    :D

  34. Gökhan Atalay says:

    @havitetty elma-armut da, ikisini de kg birimiyle tartiyoz, onu ne yapicaz o zaman?

    havitetty

    @Gökhan Atalay, Kendi kriterlerinde değerlendireceğiz. Sırf metal çatısı altındalar diye ikisini karşılaştırma gereği duyuyorsan yapacak pek fazla bir şey yok tabii.

    hen

    @Gökhan Atalay, o değil de çok kafaya takıyosun bence ya. Bak hemen aklıma gelen bişeyi söyliyim mesela, çok bilinen albümler söz konusu olduğunda “bu ne lan paso 10 vermişsiniz” diyip kendi kafasında o albüm 8′lik bir albüm diye 1 verecek adam bile bulursun. İnsanlar bu tür şeyler söz konusu olduğunda daha bir hassas oluyor, illa istediği notu orda görmek isteyebiliyor.

    Aha bak bi tane daha geldi yazarken, sonuçta Maiden fanlarını tatmin edicek bir albüm yapmış, Maiden’ın da son albümünü Maiden fanı olmayan biri oturup dinlemiyor, “ölmedi mi onlar daha yaa” diyor mesela, gidip de burda oy kullanmıyor haliyle. Fanlar da yaslıyor 8′i 10′u beğendikleri için. Ama Pantera’yı sevmeyen ve metal dinleyen bir adam (aslında boş küme olması gerekmiyor mu lan bunu?! tamam tamam :D) Cowboys From Hell’i görünce “al ulan sana! hiç birinizi sevmiyorum panteracılar ve pantera kalanlar” diyip basar 1′i. İlginç bişey yok aslında. İlginç olan buna bu kadar takılmış olman, “e yani bunun notu daha yüksekse bu bundan iyi mi yani şimdi” demen.

    Ayrıca farklı grupların farklı albümleri bir birinden farklı ölçütlerle değerlendirilebilir. Her albüme “Dead Heart kadar riff varsa 10 veriyorum, eksik olan her 5 riff için 1 puan kırıyorum” diye bakarsan yarın Dead Heart’tan daha fazla riffi olan albüme kaç vericeksin? Puanı insanlar biraz da duygusal veriyor sonuçta, kendi kafasında o albümü ve grubu bir yere koyuyor ve onun etkisiyle oyluyor. Kastedilen elma-armut bu galiba. Riff de kilogram oluyor.

    (biz aslında havitetty ile Maiden mafyasıyız, eğer bu konunun üstüne çok fazla gidersen sevdiğin tüm albümleri tespit edip 1 vericez)

    Ahmet Saraçoğlu

    @hen, bi de zaten albümleri hiç dinlemeden not veren insanlar da var her sitede olduğu gibi. Nasıl bir mantığı var bilmiyorum tabi.

    mesela bugün konan kvelertak albümüne konduktan hemen sonra 4 kişi 1 verdi. o 4 kişinin albümü dinlemediği çok belli, çünkü albümü dinleyip de 1 vermek mümkün değil cidden. elbet zevktir, görecelidir falan ama, her yerden yüksek not alan, iyi olduğu da apaçık ortada bi albüm. bi şekilde zarar vermek çekici geliyo herhalde insanlara.

    yani dediğin gibi çok da önemsememek lazım bazı albümlerin notlarını. sonuçta sitede en yüksek puan reign in blood’da ve o da an itibariyle 8,64. yani yarın öbür gün gelmiş geçmiş en iyi metal albümü neyse, onu koysak da 9′u aşamayacak, hatta belki ilk 20′ye bile giremeyecek. çok takılmamak lazım yani.

    caksu

    @Ahmet Saraçoğlu, Gremlin tayfası eheh. Bugün sinema şeysimi konuştururuyorum.

  35. janslore the celebrity says:

    geçen gün rastladım buna. filmin afişindeki (ya da kapak herneyse) David Bowie fontu çok tanıdık geldi. filmin ismi de aynı fontla yazılmış. paylaşayım dediydim.

    http://www.imdb.com/title/tt0074851/

    Steve naptın olm sen?

    Ahmet Saraçoğlu

    @janslore the celebrity, holi şit! vay anasını. sen de yalanmışsın meydın.

  36. Volkan Atay says:

    Yok arkadaş sevemiyorum bu albümü…Sırf Iron Maiden olduğu için kurtarma yazılısı yapmanın manası yok.Olmamış…

  37. Ahmet Saraçoğlu says:

    Bu yıl dinlediğim tüm albümler, şarkılar arasından en sevdiğim şarkı Starblind sanırım.

    havitetty

    @Ahmet Saraçoğlu, +1.

    heat

    @Ahmet Saraçoğlu, benimki de black label society’den godspeed hellbound sanırım

    ben

    @heat, parade of the dead de güzel be hacı.Southern Dissolution da. Aman tanrım karar veremiyorum.

    heat

    @ben, albüm komple müthiş zaten. bu senenin en iyilerinden bana göre. zakk wylde yarmış geçmiş

  38. Blakkheim says:

    Çok güzel lam bu albüm, anladım sonunda xD

  39. taake says:

    güzel albüm şarkılar dehşet ve melodik hele bruce dickinson vokali bruce un sesi pekmez şarkının melodileri tahin olmuş en son bunu number of beat de almıştık fakat bence albüm genede ilk 3 e zor girer çünkü grup maiden adamlar heladaki sesleri kaydetseler olay adamlarda sanat patlaması var zaten eğer imkanım olsa ingilizlerden bu led zeppelin ile ıron maiden i alırım türkiyeye getiririm(BEYİN GÖÇÜĞÜ)FAVORİ ŞARKIM Starblind
    NOTUM 10 ÜZERİNDEN 9.5 (AÇİZANE)

  40. greatest_hit says:

    Açıkçası dinlerken biraz sıkıyor, yine de kötü diyesim yok aşk işte. Favorilerim : Coming Home, Mother of Mercy, Isle of Avalon, The Talisman bir de Starblind.

    Albüm olarak 7,5/10 verdim gitti.

  41. Mustafa Sakallı says:

    Tek Harris bestesi (sadece) olan şarkının favorim olması da hoş. Kral adamsın Steve Harris.

  42. Milky Flames says:

    80ler maiden albumlerine pek isinamami$ biri olarak,sanirim suana kadar dinlemekten en keyif aldigim ve en sevdigim album bu.

    iron maiden’i progresif tarafa hafifce kaymi$ bu yonunu leziz buldum. bundan sonra album cikarirlarsa aynen bu tarzda gitsinler

  43. Umut says:

    EN İYİ ALBÜMLERİ!

  44. george lynch says:

    2 sene gecikmiş bir yazı olacak ama olsun, ilk dinleyişte ben de hiç sevememiştim bu albümü, o progresif ezgilere karmaşık melodilere alışamamıştım. bir çok kıyas yazısı olmuşta ne gerek var şimdi.. powerslave ve seventh son gibi aşmış albümlerin yeri çok ayrı, ama ona rağmen 2000 (brave new world) sonrası albümlerdeki üretkenlik, yenilik ve farklılık takdire şayan, sonuçta old school vari birşey gelse daha fazla sevecektik ama hep aynı şey hep aynı şey, bırak böyle güzel yenilikler sunsun bu güzel adamlar :D ayrıca bir parantezi steve’in egosuna açmak istiyorum, arkanda hayvan gibi (yaratıcı-üretken vs vs..) 3 tane gitarist var,vokalinde bruce, baterinde nicko gibi teknik bir adam var, bir zahmet egonu unutta şu adamların yeteneklerini daha iyi görelim diyecektimki bu albümde dediğime yakın birşeyler olmuş gibi. steve’in egosunun biraz daha arka planda kalıp bu mükemmel müzik adamlarının yeteneklerinin,ürettiklerinin daha güzel harmanlandığını düşündüğüm bu albümü bir başka sevdim,brave new world’e göre de bir adım daha önde bence profesyonelliğiyle.

    neyse gece gece meydın damarı.. powerslave ve seventh’a saygıdan final frontier’e 9.5 verecektimki bir de ne göreyim ; http://www.youtube.com/watch?v=3gWym64LSfY , ben mi paranoyağım yoksa bu güzel şarkı when the wind blowsu baya bir anımsatıyor mu ? neyse akrepleri de baya bir severim, helalinden bir 9′luk rey gitsin artık :)

  45. Berca B. says:

    Ya şimdi yorum gelince tekrar hatırladım, bu albüm kadar “lan ben bu müzikten pek anlamıyorum herhalde” dediğim bir albüm daha yoktur muhtemelen. Birkaç arkadaşım dışında herkes taptı, bir ben ısınamadım şu albüme. Her deneyişimde ter basıyor, sıkıntıdan kaşınmaya başlıyorum. Ama biliyorum ki belirli aralıklarla bu albümü açıp “yav dur hele bi daha dinleyelim” diyip yine kasacağım kendimi sevmek için.

    Bu arada 2000ler sonrası en sevdiğim Iron Maiden albümü Dance of Death.

    Reroute to Remain

    @Berca B., yalnız değilsin. bende sev(e)medim

  46. alperdem says:

    Buradaki tüm yorumları okudum. kral çıplak hikayesi gibi olmuş yorumların akışı. albüm olmamış demek karizmayı çizdirecek sanki. Bazıları sevmek için kendini kasıyor gibi geldi bana. “Ben de beğenmeliyim çünkü başkaları beğenmiş ve baya övmüş” havası var. Bence kral çıplaksa çıplaktır. En fazla 5. kez dinlemiş birisi olarak albüme aşık olmadım. Ama boş da değilim. Bazı arkadaşların “sonradan oturuyor” fikirleri için albüm hala envanterde. Sonuçta babalar albüm yapmış, bir sonraki çıkana kadar elimizdeki tek i.m. albümü bu.

  47. Salata says:

    When the Wild Wind Blows nasıl bi şarkıdır öyle uzun süredir dinlemeyi ihmal ettiğimi fark ettim 40 yıl oldu 16. albümleri çıktı babalar hala göt tekmeliyorlar hala genç kafa patlatıcıların tüylerini diken diken ediyorlar.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.