Bu benim ilk albüm kritiğim. Çok profesyonel olmayabilir belki ama bu albüm hakkında bir şeyler söylemeden durmak istemedim. Eğer kritikle ilgili eleştirileriniz ve söylemek istedikleriniz varsa ilk kritiğim olduğunu göz önünde bulundurarak, saygı çerçevesinde belirtirseniz sevinirim.
Anathema şüphesiz ki ülkemizde çok sevilen yabancı gruplardan biri. Anathema’nın Türkiye’de bu kadar sevilmesinin başlıca sebeplerinden biri, müziğinde barındırdığı melankoli ve derin duygusallığın Türk dinleyicisinin ruh hâliyle güçlü bir bağ kurması. Grup, Türkiye’de sık sık sahne almış ve her defasında coşkuyla karşılanmıştır. Hatta bu sık ziyaretler üzerine, “İngiltere’den buraya sürekli gel git olmasın, Cihangir’den ev tutsunlar” esprisi bir dönem oldukça popüler olmuş, grubun Türkiye’de ne kadar sevildiğinin mizahi bir göstergesi hâline gelmiştir.
Anathema’nın 1999 yılında çıkan ve beşinci stüdyo albümü olan “Judgement”, hem grup tarihinde hem de progresif/atmosferik rock sahnesinde çok önemli bir yere sahip. Özellikle “Alternative 4” ile birlikte doom/death metal etkilerini iyice azaltan Anathema, bu albümde artık daha da belirgin bir şekilde duygusal yoğunluğu yüksek, atmosferik bir sound’a yöneliyor. Yine de Anathema “doom metal” geçmişine tamamen sırt çevirmiyor; albümde hâlâ karanlık bir atmosfer, yoğun içsel dalgalanmalar hissediliyor. Ama artık bu hisler brutal vokallerle, yoğun distortion’lı riflerle değil; piyano geçişleri, melankolik gitarlar ve içten gelen, kırılgan bir vokalle aktarılıyor.
Bu albümdeki büyük değişikliklerden biri, uzun süredir grubun basçısı olan Duncan Patterson’ın bu albüm öncesinde gruptan ayrılmasıydı. Bu değişiklik grubun kariyerinde bir risk oluşturabilirdi, çünkü önceki 2 albüm olan “Eternity” ve “Alternative 4”da şarkı sözlerinin çoğu Patterson’a aitti. Neyse ki daha sonradan ana söz yazarı rolünü üstlenen Danny Cavanagh bu geçişi en iyi şekilde yönetmeyi başardı.
Ancak gruptaki kadro değişikliği bununla sınırlı kalmadı. ”Alternative 4” albümünde davullarda yer alan Shaun Steels’in grupla yollarını ayırmasından ötürü yerine grubun önceki albümlerinden tanıdığımız John Douglas yeniden kadroya dâhil oldu. Dinleyiciler John Douglas’ın kız kardeşi Lee Douglas’ın büyüleyici sesini de bu albüm sayesinde ilk defa duyma fırsatı buldu. Lee “Parisienne Moonlight” ve “Don’t Look Too Far” şarkılarını seslendirmek için gruba katıldı, sonrasında her albümde katkısı artarak devam etti ve 2010 yılında grubun daimi üyesi oldu. Lee Douglas’ın vokali, albüme farklı bir renk kattı. Onun yumuşak ve zarif sesi, albümün genel karanlık ve melankolik havasını dengeleyerek güzel bir armoni yarattı
Albüm boyunca hissedilen umutsuzluk, yalnızlık ve kabulleniş temaları, neredeyse her şarkıya bir ağırlık yüklüyor. Kanımca bu duyguların en saf hâliyle yansıtıldığı parça “One Last Goodbye”. Cavanagh kardeşler bu parçayı 1998 yılında intihar eden anneleri Helen Cavanagh’a ithaf etmiş. Şarkının taşıdığı hüzün sadece bir annenin kaybı değil; yitip giden hayallerin, umutların da bir yansıması gibi. Dinleyicinin bu şarkıda kendi yaşamına dair izler bulması çok muhtemel, çünkü bu durum sadece Cavanagh ailesine özgü değil; hepimizin hayatında karşılaştığı kayıplar, derin hayal kırıklıkları, kabuk bağlamamış yaralar var.
Ayrıca albümde “One Last Goodbye”dan sonra gelen “Parisienne Moonlight” da bu şarkıya cevap olarak Helen Cavanagh’ın ağzından yazılmıştır. Vokal olarak Lee Douglas’ın seçilmesi bence parçanın vuruculuğunu daha da artırmış, çünkü Lee’nin sesi tıpkı bir annenin sesi gibi yumuşak, zarif ve huzur verici…
Bununla birlikte albümde yer yer Pink Floyd etkileri de açıkça hissediliyor. Özellikle bazı şarkılarda clean gitar tonlarının tercih edilmesi, sustain ağırlıklı melodik geçişler ve abartıya kaçmadan kullanılan reverb efektler Pink Floyd’un progresif dönemlerindeki benzersiz atmosferini hatırlatıyor. Bu etki aynı zamanda albümün melankolik ve atmosferik havasıyla mükemmel bir uyum sağlıyor ve dinleyiciyi adeta hüzün dolu bir yolculuğa çıkarıyor.
Belki siz “Anathema artık bizlik değil, Paradise Lost candır” diye düşünen eski usul doom’culardansınızdır, ama bence bu albüme bir şans vermelisiniz. Çünkü “Judgement”, dönemin müzik sahnesinde hem Anathema’nın hem de türünün önemli bir mihenk taşı olmayı sürdürüyor.
Kadro Danny Cavanagh: Lead gitar, klavye, vokal (7), besteler (1-4, 6-8, 10, 12, 13), sözler (3, 6-8)
Vincent Cavanagh: Vokal, ritim gitar, sözler (2, 5, 9, 11)
Dave Pybus: Bas, besteler (1, 4, 12, 13), sözler (2, 12)
John Douglas: Davul, besteler (5, 8, 9, 11), sözler (2, 5, 9, 11)
Konuk:
Lee Douglas: Vokal (7, 9)
Dario Patti: Piyano (12)
Şarkılar 1. Deep
2. Pitiless
3. Forgotten Hopes
4. Destiny Is Dead
5. Make It Right (F.F.S.)
6. One Last Goodbye
7. Parisienne Moonlight
8. Judgement
9. Don't Look Too Far
10. Emotional Winter
11. Wings of God
12. Anyone, Anywhere
13. 2000 & Gone
Kritik için teşekkürler! O dönemi kanlı canlı yaşamış ve albümün çıkışını da yakından takip etmiş biri olarak söyleyebilirim ki son paragraftaki Paradise Lost karşılaştırması biraz sıkıntılı olabilir. Zira bu albümden sadece 1 ay kadar önce Paradise Lost’un EMI’a geçip “Host” albümünü çıkarması o kadar büyük eleştiri almıştı ki Anathema’nın “yumuşaması” o değişikliğin çok gerisinde kalmış ve çok çok daha az eleştirilmişti. Zaman içinde davayı “gerçekten satan”ın Anathema olması ve Paradise Lost’un belki de eskisinden bile sert yollara sapması ise kaderin cilvesi herhalde.
@Seyfettin Dursun, Çok teşekkür ederim yorumunuz için 🙏 Ben aslında Paradise Lost’u, Anathema ve My Dying Bride ile birlikte doom metalin öncülerinden biri olarak kıyaslamıştım. Haklısınız, Host ile aldıkları tepkiler Anathema’nın Judgement’taki yumuşamasına göre çok daha sert olabilir. Yine de Anathema Judgement ile doom metali tamamen bıraktı, ama Paradise Lost sonraki albümlerinde yeniden (eskisi kadar olmasa da, biraz daha modern dokunuşlarla) gotik/doom çizgisine döndü.
anathema’nın türkiye’de çok sevilmesinin nedeni, buram buram kendine acımaktan kaynaklı o arabesk damarı yakalamış olması. o yüzden bu topraklarda angelica, one last goodbye, ne bileyim regret falan bilinir sevilir . bir kingdom veya shroud of frost’tan bahseden kolay kolay bulamazsınız. ha şimdi, “kardeşim shroud of false olacak, frost değil” der birisi damlayıp.
ha ben de 2000′lerin başında üniversitedeyken sapık gibi alternative 4, judgement, a fine day to exit dinlemedim mi, dinledim. çünkü niye? anathema, o aralar “o karı beni niye terk etti metal” türünün demirbaşlarından görülüyordu da ondan.
yalnız anathema, yaptığı her şeyde, dönüştüğü her türde belli kaliteyi yakaladı, eline yüzünü bulaştırmadı. serde ingilizlik var tabii boru değil. bu britanyada ne varsa, adamlar müzikte ve oyunculukta isteseler de kötü olamıyorlar, standart belirliyorlar.
bu arada yazı da ilk deneme olduğu düşünülürse gayet eli yüzü düzgün olmuş. ama o giriş paragrafı acayip cringe. “saygı çerçevesinde lütfen amca :(” sizler ise benim bu mesajım sebebiyle bana dümdüz gidebilirsiniz. üç beş kelamdan (daha edilmeden hem de) bu kadar çekinirseniz hayat sağlam örseler.
neyse odağı tekrar albüme çevirelim öyle bitirelim. duncan patterson gibi ruh hastası ve müthiş bir bestecinin adeta kendi solo albümüymüşçesine (olm türkçe nası bir dil ya, bu nasıl bir kelime) şov yaptığı ve grubun bir tali yola saparak depresiflik/ana akımlık oranını en iyi tutturmuş gözüken alternative 4′dan sonra danny tekrar direksiyona geçiyor ve grup kendi ana yoluna tekrar çıkıyor.
gruba duncan yerine katılan ve cof’tan da bildiğimiz dave pybus da ortak besteci olarak gizli anathema güzelliklerinden “anyone anywhere” şarkısına imza atar, bu da kenarda dursun. meeeeeeeeeeeenkaaaaaaynd, vityor heresiiiiii, kentyu sii det dizis kiling miiiiiiiiiiii ray ray raaaayy…..
2021 yazımın The Great Cold Distance ile birlikte fon müziği. Albümün başından son şarkının son saniyesine kadar her anı bir sokak arasını veya bir manzarayı getiriyor gözüme. En sevdiğim Anathema albümü Alternative 4 olsa da Eternity ile birlikte hemen peşine geliyor bu da. Özellikle Deep, hayatımda dinlediğim en iyi şarkılardan biri. Bayağıdır da dinlemiyordum. Bugün çevireyim bi tur daha. Kritik de gayet güzel olmuş, elinize sağlık.
İnceleme bazında konuşayım, ilk inceleme için yeterince iyi olmuş, eline sağlık. Grubun kendisi bana pek çekici gelmiyor ama albüm iyi duruyor. Belki de grubu komple dinleyip yorum yapmam gerekebilir ama en fazla bu kadar yorum yapabilirim. Tekrardan eline sağlık.
Bizim öyle siteye ilk kritiğini yazan birine saygısızlık yapma gibi bir lüksümüz yok, Ahmet abi önce nazikçe uyarıyor devam edersek bizi kömürlüğe kilitleyerek zorla INGURGITATING OBLIVION dinletiyor.
Güzel bir yazı olmuş eline sağlık ,baya bir araştırma ve bilgi birikimi var, Anathema benim için hep yirmili yaşlarımda dinlerken içip içip halıda uyandığım grup olarak aklımda kalmıştır, ne zaman çalmaya başlasa elimde siyah poşet belirdiği için dozunda dinlemeye çalışıyorum
Judgement albümü çıktığı zaman karışık tepkiler almıştı. Bir kısım albüme çok mesafeli yaklaşmış, bir kısım da bağrına basmıştı. Bence bu albüm Anathema’nın en önemli albümü. Kaliteli bir şarap gibi zaman geçtikçe daha da değerli oldu. Kritik için teşekkürler.
@dg, ben müzik dinlemeye başladığımdan, albümleri takip etmeye başladığım zamanlardan beri neredeyse her grup için benzer şekilde “bozdular” muhabbeti dönüyor, yıllar sonra bakıyorum o albümlerin bir kısmı başyapıt olarak anılmaya başlamış. sadece metal için mi böyle bilmiyorum ama dinleyicide anlamsız bi muhafazakarlık var.
Bu grubu sevmeyen kesin Motörhead gibi hırbo müzikler dinliyordur. İşte kalite, işte gerçek müzik! Son derece uplifting, enerji patlaması gaz bir albüm.
Kritik için teşekkürler! O dönemi kanlı canlı yaşamış ve albümün çıkışını da yakından takip etmiş biri olarak söyleyebilirim ki son paragraftaki Paradise Lost karşılaştırması biraz sıkıntılı olabilir. Zira bu albümden sadece 1 ay kadar önce Paradise Lost’un EMI’a geçip “Host” albümünü çıkarması o kadar büyük eleştiri almıştı ki Anathema’nın “yumuşaması” o değişikliğin çok gerisinde kalmış ve çok çok daha az eleştirilmişti. Zaman içinde davayı “gerçekten satan”ın Anathema olması ve Paradise Lost’un belki de eskisinden bile sert yollara sapması ise kaderin cilvesi herhalde.
19.08.2025
@Seyfettin Dursun, Çok teşekkür ederim yorumunuz için 🙏 Ben aslında Paradise Lost’u, Anathema ve My Dying Bride ile birlikte doom metalin öncülerinden biri olarak kıyaslamıştım. Haklısınız, Host ile aldıkları tepkiler Anathema’nın Judgement’taki yumuşamasına göre çok daha sert olabilir. Yine de Anathema Judgement ile doom metali tamamen bıraktı, ama Paradise Lost sonraki albümlerinde yeniden (eskisi kadar olmasa da, biraz daha modern dokunuşlarla) gotik/doom çizgisine döndü.
19.08.2025
@lethean, rica ederim, yeni kritiklerinizi de bekliyoruz; elinize sağlık!
Eline sağlık. Kritik çok iyi olmuş.
Anathema’nın en sevdiğim albümü A Natural Disaster da yokmuş sitede. Ona da el atsan fena olmaz :D
19.08.2025
@monke, çok teşekkürler,bir ara ona da bakarım tabii :)
Çok sevdiğim bir albüme güzel bir inceleme olmuş. Teşekkürler
19.08.2025
@Gulyabani, ben teşekkür ederim:)
anathema’nın türkiye’de çok sevilmesinin nedeni, buram buram kendine acımaktan kaynaklı o arabesk damarı yakalamış olması. o yüzden bu topraklarda angelica, one last goodbye, ne bileyim regret falan bilinir sevilir . bir kingdom veya shroud of frost’tan bahseden kolay kolay bulamazsınız. ha şimdi, “kardeşim shroud of false olacak, frost değil” der birisi damlayıp.
ha ben de 2000′lerin başında üniversitedeyken sapık gibi alternative 4, judgement, a fine day to exit dinlemedim mi, dinledim. çünkü niye? anathema, o aralar “o karı beni niye terk etti metal” türünün demirbaşlarından görülüyordu da ondan.
yalnız anathema, yaptığı her şeyde, dönüştüğü her türde belli kaliteyi yakaladı, eline yüzünü bulaştırmadı. serde ingilizlik var tabii boru değil. bu britanyada ne varsa, adamlar müzikte ve oyunculukta isteseler de kötü olamıyorlar, standart belirliyorlar.
bu arada yazı da ilk deneme olduğu düşünülürse gayet eli yüzü düzgün olmuş. ama o giriş paragrafı acayip cringe. “saygı çerçevesinde lütfen amca :(” sizler ise benim bu mesajım sebebiyle bana dümdüz gidebilirsiniz. üç beş kelamdan (daha edilmeden hem de) bu kadar çekinirseniz hayat sağlam örseler.
neyse odağı tekrar albüme çevirelim öyle bitirelim. duncan patterson gibi ruh hastası ve müthiş bir bestecinin adeta kendi solo albümüymüşçesine (olm türkçe nası bir dil ya, bu nasıl bir kelime) şov yaptığı ve grubun bir tali yola saparak depresiflik/ana akımlık oranını en iyi tutturmuş gözüken alternative 4′dan sonra danny tekrar direksiyona geçiyor ve grup kendi ana yoluna tekrar çıkıyor.
gruba duncan yerine katılan ve cof’tan da bildiğimiz dave pybus da ortak besteci olarak gizli anathema güzelliklerinden “anyone anywhere” şarkısına imza atar, bu da kenarda dursun. meeeeeeeeeeeenkaaaaaaynd, vityor heresiiiiii, kentyu sii det dizis kiling miiiiiiiiiiii ray ray raaaayy…..
19.08.2025
@northern, içten yorumunuz için teşekkürler.
2021 yazımın The Great Cold Distance ile birlikte fon müziği. Albümün başından son şarkının son saniyesine kadar her anı bir sokak arasını veya bir manzarayı getiriyor gözüme. En sevdiğim Anathema albümü Alternative 4 olsa da Eternity ile birlikte hemen peşine geliyor bu da. Özellikle Deep, hayatımda dinlediğim en iyi şarkılardan biri. Bayağıdır da dinlemiyordum. Bugün çevireyim bi tur daha. Kritik de gayet güzel olmuş, elinize sağlık.
19.08.2025
@pallarandersvisa, çok teşekkürler
İnceleme bazında konuşayım, ilk inceleme için yeterince iyi olmuş, eline sağlık. Grubun kendisi bana pek çekici gelmiyor ama albüm iyi duruyor. Belki de grubu komple dinleyip yorum yapmam gerekebilir ama en fazla bu kadar yorum yapabilirim. Tekrardan eline sağlık.
Liseli bir gençken One Last Goodbye ve Deep dinleyip hislendiğim günlerin haddi hesabı yok. Hey gidi günler
Bizim öyle siteye ilk kritiğini yazan birine saygısızlık yapma gibi bir lüksümüz yok, Ahmet abi önce nazikçe uyarıyor devam edersek bizi kömürlüğe kilitleyerek zorla INGURGITATING OBLIVION dinletiyor.
Güzel bir yazı olmuş eline sağlık ,baya bir araştırma ve bilgi birikimi var, Anathema benim için hep yirmili yaşlarımda dinlerken içip içip halıda uyandığım grup olarak aklımda kalmıştır, ne zaman çalmaya başlasa elimde siyah poşet belirdiği için dozunda dinlemeye çalışıyorum
Emeğine sağlık, devamını bekliyoruz
Judgement albümü çıktığı zaman karışık tepkiler almıştı. Bir kısım albüme çok mesafeli yaklaşmış, bir kısım da bağrına basmıştı. Bence bu albüm Anathema’nın en önemli albümü. Kaliteli bir şarap gibi zaman geçtikçe daha da değerli oldu. Kritik için teşekkürler.
22.08.2025
@dg, ben müzik dinlemeye başladığımdan, albümleri takip etmeye başladığım zamanlardan beri neredeyse her grup için benzer şekilde “bozdular” muhabbeti dönüyor, yıllar sonra bakıyorum o albümlerin bir kısmı başyapıt olarak anılmaya başlamış. sadece metal için mi böyle bilmiyorum ama dinleyicide anlamsız bi muhafazakarlık var.
Kırıp dökmeli cinayet metal kritiklerinin içinde ilaç gibi geliyor bu tarz ezbere bildğimiz grupları/albümleri okuyup hatırlamak.
mesela aklımın ucundan geçmezken bir tur dinleyeceğim şimdi albümü.
Bu grubu sevmeyen kesin Motörhead gibi hırbo müzikler dinliyordur. İşte kalite, işte gerçek müzik! Son derece uplifting, enerji patlaması gaz bir albüm.
22.08.2025
@Bizarro Raddor, Arabesk metal