MEDICO PESTE ilk iki albümü süresince MGŁA’nın sahne ekibi olarak bilinen, ancak şu an itibarıyla o ekipten sadece vokalist Lazarus’un kaldığı Polonyalı bir black metal grubu.
2012 çıkışlı ilk albümleri “א: Tremendum et Fascinatio” ile son derece başarılı bir iş yapmalarının ardından sekiz sene beklemiş ve MGŁA’nın o dönemde manyak gibi artan popülaritesinin de etkisiyle epey bir ilgi çeken ikinci çalışmaları “ב: The Black Bile”ı 2020’de yayınlamışlardı.
“ב: The Black Bile” ilk albüme kıyasla daha durgun, epey durgun anları da içeren epey karanlık bir albümdü. Bir döneme kadar kadrosunda ODRAZA da dâhil olmak üzere Polonya sahnesinin hatırı sayılır isimlerini de barındıran MEDICO PESTE, bana kalırsa özellikle “ב: The Black Bile”da yaptığı müzikle, sürekli olarak birlikte anıldıkları MGŁA’nın yaptığı müzikten bilinçli olarak uzak durmaya çalıştıklarını hissettirmişlerdi.
Bunu anlayışla karşılamak lazım. Zaten bütün bir grup olarak sizden daha meşhur bir başka grubun “çalgıcıları” olarak biliniyorsunuz, bir de yaptığınız müzik o ilgili grup gibi olursa, bir kimlik oluşturmanız epey zor olacaktır.
Ne var ki bana kalırsa MEDICO PESTE, MGŁA’nın “Age of Excuse”un hemen sonrasında çılgın attığı, o sahne senin bu sahne benim gezdiği bir ortamda yeterli etkiyi gösterebileceği bir albüme imza atamamıştı. Durağan tarafları göze çarpan “ב: The Black Bile” yerine daha çarpıcı bir albüm çıkarmış olsalardı şu anda özgürlüklerini daha rahat ilan etmiş ve kendi yollarına daha emin adımlarla gidiyor olabilirlerdi, belki de tek kişi hariç gruptaki herkes MEDICO PESTE’den ayrılmamış bile olabilirdi.
“Aesthetic of Hunger”da MEDICO PESTE’nin daha dinamik bir beste yaklaşımı sergilediğini görüyoruz. “ב: The Black Bile”daki gibi tempoyu düşüren şarkılardan ziyade temponun inip çıktığı bölümler var ve bu da albümün daha kontrastlı olmasını sağlıyor. Blast beat bolluğu ve yükselen adrenalin sayesinde albümü bir nevi köklere dönüş olarak da değerlendirebiliriz. Elbette ki MEDICO PESTE yıllar içinde deneyim kazandığından şarkı yazım tarzları 2012’dekine göre farklı, ancak yaklaşım olarak “Aesthetic of Hunger”ın mizaç olarak ilk albüm “א: Tremendum et Fascinatio”ya daha çok benzediğini söyleyebiliriz.
Bu durumun kırıldığı anlara ise ilginçtir ki MEDICO PESTE’nin MGŁA’ya değil de başka birtakım gruplara fazlasıyla benzediği şarkılarda rastlıyoruz. Bu şarkıların başında MEDICO PESTE tarihinin en farklı yapıtlarından biri olan “Ecclessiogenic Psychosis” geliyor. Şarkı ilk yarısı itibarıyla adeta bir DEATHSPELL OMEGA’ya saygı duruşu niteliğinde, neredeyse dümdüz DsO worship diyebileceğim şekilde ilerliyor ve tam yarısında bir anda başka bir şarkıya dönüşüyor. Bu andan itibaren “Ecclessiogenic Psychosis”in ODRAZA’nın “Rzeczom”da kullandığı psikopat, dengesiz, tebessüm ederken bir yandan da ızdırap çeken şizofren şarkılarını anımsatan bir şekle büründüğünü görüyoruz. Bu yüzden “Ecclessiogenic Psychosis”in ilk yarısını çok sevebilir, ikinci yarısını hiç sevmeyebilirsiniz. Tuhaf bir tercih olduğu kesin.
Benzer tercihler başka şarkılarda karşımıza çıkıyor. Lazarus’un belli yerlerinde Attila Csihar’a dönüştüğü açılış şarkısı “St. Anthony’s Fire” kesinlikle çok fazla farklı fikir barındıran bir şarkı. “Folie de Dieu”de ise ilk 33 saniye boyunca sanki avangart black metal dinler gibiyken, bu andan itibaren giren kuduz blast beat’le birlikte daha geleneksel, tremolo rifli bir black metal şarkısına geçiş yapıyoruz. “Viaticum” düşük temposuyla akıllara “ב: The Black Bile”ı getirirken, kapanışı yapan ve albümün en uzun şarkısı olan “Act of Faith”te ise MEDICO PESTE’nin yazdığı en akılda kalıcı bölümlerden bazılarını duyma şansına erişiyoruz. Yine de grup şu “şarkıyı bir anda başka bir şarkıya dönüştürme” işinden vazgeçemiyor. Dakikalar 2.23’ü gösterdiğinde “Act of Faith” resmen kendi içinde bitip başka bir şarkıya dönüşüyor. Burada OPETH’in doksanlarda yaptığı şarkılarda gördüğümüz bölümden bölüme atlama olayından bahsetmiyorum. O şarkılarda arka arkaya kırk tane farklı bölüm olsa bile OPETH bunu o şarkının içinde kalarak, sanki her fırça darbesinin sadece bir kez tekrarlandığı bir portre çizercesine yapıyordu. MEDICO PESTE ise resmen şarkı devam ederken şarkıyı bitiriyor ve bambaşka bir notadan ve histen yeni bir şarkıya giriyor. Bu bence ilginç bir yaklaşım. İlgi çekici bulan da olabilir, tatsız bulan da. Bir kez daha, tuhaf bir tercih olduğu kesin.
Tüm bunların ışığında MEDICO PESTE’nin “Aesthetic of Hunger”da bir önceki “ב: The Black Bile”dan daha keyifli bir albüme imza attığını söyleyebiliriz. Yukarıda bahsettiğim ilginç tercihler bazılarının konsantrasyonunu dağıtabilir, ancak genel itibarıyla MEDICO PESTE çeşitliliği ve farklı dinamikleri bir arada sunmayı başaran bir grup bu albümde de bunu göstermeyi başarıyor. Lazarus’un tutkulu vokalleri, iyi bir davul performansı ve black metal kural kitabını fırlatıp atan beste yaklaşımlarıyla MEDICO PESTE kimileri için alışması zor, kimileri içinse gayet çekici bir seçenek olarak değerlendirilebilir. Yılın önemli black metal albümleri arasında saymayacak olsam da Fransız black metalinden çeşitli fikirler ödünç alan Polonya black metalinin kendine özgü rahatsızlığını seviyorsanız dinleyin derim.
Kadro Lazarus: Vokal, gitar, klavye, besteler, sözler
Zerachiel: Gitar
Zann: Bas
Adrian Stempak: Davul
Konuk:
Hekte Zaren: Kadın vokal (1, 4, 6)
Ivan "Ygg" Halyha: Davul (5), elektronik (5)
Bard: Gitar (4)
Şarkılar 1. St. Anthony's Fire
2. The Black Lotus
3. Subversion & Simulacra
4. Ecclessiogenic Psychosis
5. Antrakt
6. Folie de Dieu
7. Viaticum
8. Act of Faith
tremendum ve herzogian çok çok kaliteli ürünlerdi. black bile da çok daha farklı şeyler denediler, herzogian’ın devamı niteliğinde. yine etkili davul partisyonları ve riff dağılımı vardı fakat tremendum ve herzogian klasmanında bir ürün değil bu ve black bile. yine de ilk 4 şarkı gayet iyi.
bal gibi albüm
The Black Bile inanilmaz iyiydi. Bu arada Apple Music’de goremedim albumu.
Önceki albümlerini dinlemedim ama buradaki vokaller cidden çok tehlikeli! Şarkılar da ortalama ile iyi arası sanıyorum.
tremendum ve herzogian çok çok kaliteli ürünlerdi. black bile da çok daha farklı şeyler denediler, herzogian’ın devamı niteliğinde. yine etkili davul partisyonları ve riff dağılımı vardı fakat tremendum ve herzogian klasmanında bir ürün değil bu ve black bile. yine de ilk 4 şarkı gayet iyi.