Son aylarda çok farklı gündemlerim olduğundan bazı dönemlerde çıkan bazı albümleri incelemeyi unuttuğumu fark ettim. CULT OF FIRE’ın, SARGEIST’ın yeni albümleri bunlardan bazıları. Esasında defalarca dinlediğim albümlerdi, ancak hastane işleri vesaire girince yazmayı unutmuşum.
Bu iki albüm özelinde konuşursak, özellikle CULT OF FIRE’ın mutlaka burada olması gerekiyor, zira adamlar yıllardır istikrarlı şekilde sürdürdükleri kalitelerini bir kez daha gösteriyor ve bence yılın özel black metal albümlerinden birine imza atıyorlar.
Esasında “The One, Who is Made of Smoke”a sadece black metal demek de hafif kaçıyor, zira albüm atmosferi ve genel havası itibarıyla çok farklı taraflara uzanan, gerçek anlamda yürek burkan anlardan tutun da gizemli karanlıklara kadar uzanan geniş perspektifli bir anlayış sunuyor.
“Moksha”/“Nirvana” ikilisi çıktığı dönem çeşitli sebeplerden o albümleri eleştiren çeşitli yazılara denk gelmiştim. Bence harika albümlerdi ve Oğuz Sel de haklarını teslim ettiği nefis bir kritik yazmıştı. Şimdi elimizde “The One, Who is Made of Smoke” var ve CULT OF FIRE bir kez daha özgün olmanın, black metali yer yer black metal anlayışına bağımlı kalmadan da yapabileceklerini açık açık gösteriyor.
İlk söylenmesi gereken konulardan biri, her ne kadar grup Hint felsefelerini, inançlarını işlese de albümde o tarz bir Hint müziği etkisinin olmadığı. Kendi adıma yerel unsurların veya çok baskın sanatsal izleri bulunan kültürlerinin metale yedirilmesi noktasında epey seçiciyim. Misal THE HU gibi grupları asla dinleyemiyorum. Ne var ki CULT OF FIRE’ın işlediği temadan bihaber olsanız, albümde bu temaların işlendiğini tahmin etmeniz neredeyse imkânsız. “Anger”ın sonlarına doğru duyduğumuz dümdüz doğu hissiyatlı phrygian melodi veya “PAKISTAN IS IN THE BAAAG!” diye bağıran “Dhoom” dışında albümde sekiz kollu dişi tanrıları, Hindistan sokak lezzetlerini akıllara getiren pek de bir şey yok.
Black metale bağımlı kalmamak ifadesinden ilerlersek, CULT OF FIRE’ın burada doksanlardaki birtakım müzikal fikirlerden çok pragmatik biçimde yararlandığını görüyoruz. Albümde “Anger” gibi gayet standart black metal şarkısı gibi başlayan yapıtlar varken, örneğin “Blessing”de resmen “Brave Murder Day” dönemi KATATONIA’ya gidiyoruz. Üstelik de albümün içinde sırıtan bir deneme olarak değil, çeşitli fikirler içinde albümdeki yerini bulabilen bir şarkı olarak.
Birkaç dinlemeden sonra beni epey üzdüğünü fark ettiğim açılış pasajı “Loss”un ardından gelen “Mourning”de ise ANATHEMA’nın “Angelica”sındaki melodiyi akıllara getiren ve böylece yine doksanların ortalarını hissettiren bir parça görüyoruz. CULT OF FIRE bazen kendi içinde patlamayı, bazen de monotonluktan verim almayı başaran bir grup ve işlediği temayla birlikte düşünüldüğünde bu becerileri büyük oranda çok iyi sonuç veriyor. Diğer yandan, ne ilginçtir ki “Joy”dan NIRVANA’nın deli deli şarkılarındaki havayı almayı bile başardım. Şarkının 2.24’ü itibarıyla CULT OF FIRE enteresan bir kafaya giriyor, ama kapanıştaki “There is More to Lose” ile yine kendi karakterinde black metal bir kapanışla albümü noktalıyor.
CULT OF FIRE özel bir grup ve “The One, Who is Made of Smoke” da neden böyle olduğunu gösteren cevaplarla dolu. Black metal dinleyicilerinin tamamına hitap etmiyor olabilir, ki bence böyle, ama içerdikleri itibarıyla gayet derinlikli ve çok yönlü olduğunu düşünüyorum. Bazı şarkılarda yer yer tekrara düştükleri oluyor, ama bütüne baktığımda “The One, Who is Made of Smoke” CULT OF FIRE adına çok başarılı bir çalışma.
bu yoklukta ilac gibi geldi valla