# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z

Archive for 2010

FIREWIND’den klip

Thursday, September 16th, 2010

FIREWIND yeni albümü “Days of Defiance“dan “World on Fire”a çektiği klibi yayınladı.

ROB HALFORD’dan yeni klip

Thursday, September 16th, 2010

ROB HALFORD yeni albümü “Made of Metal“la aynı addaki şarkısına çektirttiği animasyon klibi yayınladı.

HOPE TO FIND – Still Constant EP

Thursday, September 16th, 2010

Bugün karşımızda Eskişehirli progresif rock grubu HOPE TO FIND var. Gönderdikleri promoyu elimizde olmayan sebeplerle bir süredir bekletiyor oluşumuzdan dolayı kendilerine kusura bakmayın diyor, başlıyoruz.

Bir müzik daha ilk notasından size samimi olduğunu hissettiriyorsa, bu önemli bir şeydir. Progresif rock’ın zaten sahip olduğu bir naiflik, bir iyi niyet her zaman vardır. Diğer türler darılmasın ama yalnızca ve yalnızca müzik yapmak için yola çıkmak dendiğinde aklıma gelen belki de ilk tür progresif rock’tır. HOPE TO FIND’ın ilk ürünü “Still Constant”ı CD çalarıma takıp dinlemeye başladığımda hissettiğim şey de tam olarak buydu. Belli ki hayatta farklı uğraşları olan birtakım insanlar, yeteneklerini ve bu müziğe olan sevgilerini ortak bir paydada dışa vurmak istemişlerdi (canısı…).

“Still Constant” dört adet şarkı barındıran, eli yüzü düzgün promo sunumuyla dikkat çeken, sound’u olsun, tavrı olsun, her açıdan tertemiz bir EP. HOPE TO FIND, müzisyenlik anlamında fazla bağırınmayan, matematiksel işlemlere girmeyen, sertleştiği anlarda bile duygusal yanını koruyan bir müzik yapıyor. EP kapağında da yansıtılan türde şehirli bir hüzün barındıran “Still Constant”, içerdiği farklı etkilenimleri de yer yer gösteriyor. Lakin “şurası şu grup gibi, şurası bu grup gibi” olaylarına girmeyi gerektirecek düzeyde bir “gibi olmaya çalışma” da söz konusu değil. Etkilenildiğini düşündüğüm isimlerin de kendi albümlerinde etkilenimlerini belli ediyor oluşları, zaten bu tarz bir yorumu adil yapmaz. Bir hoşluk olarak değinmek istediğim tek nokta, etkilenilip etkilenilmediğini bilmesem de, gitar sololarında ve kimi vokallerde tadılan pek cici Paul Masvidal tatları. Özellikle “Traced in Air“deki kimi solo ve vokal kullanımlarını anımsatan türde hoş detaylar var.

Dört şarkı da farklı şekillerde birbirlerinden ayrılmayı biliyorlar. Şahsen grubun daha ılıman, daha naif olayları daha iyi yaptığını düşünüyorum. Bu da birinci ve dördüncü şarkıları daha çok sevmeme sebep oluyor. Daha bir metal havasına göz kırpan ikinci ve üçüncü şarkıları da sevmiş olsam da, hayvanın biri gelip “EP’den iki şarkıya klip çekmek istesen hangilerine çekersin? Çabuk söyle köpek!! Hangilerine çekersin ha!?” dese, döner tekmem elemanın suratında patladığı sırada “Dı grend opıning ve siti sool ulaaaan!” diye bağırırım.

Grup elemanlarına değinecek olursam, vokalist/gitarist Zafer Yüksel’in şarkıların bağırmamasına uyacak türde bir vokal yaptığı söyleyebilirim. Karakteristik ve iddialı bir vokal yorumu görmediğimiz “Still Constant”ta, her ne kadar samimi bir vokal yapılmış olsa da, adından sıkça söz ettiren ve bir karakter oluşturmayı başarmış progresif rock gruplarında gördüğümüz türde özgün bir vokal kullanımı yok. Bu da doğal olarak yükün müziğe binmesine neden olmuş. Dolayısıyla tüm o duyguları yaşatan unsurun vokalden ziyade enstrümanlardan çıkan notalar olduğunu söyeyebiliriz.

Bireysel olarak baktığımızda Zafer Yüksel ve Seçkin Can Koyuncu’nun gitarlarda, Orkun Şen’in de davulda gayet iyi bir iş çıkardığı ortada. Davulun canlı kaydedilmiş oluşu ve Şen’in ne yaptığını bilir performansı ortaya gayet hoş bir dinleti koymuş. Bas gitarda Erdem Korkmaz’ın yazdığı partisyonlar müziğe güzel oturmuş olsalar da, ben progresif rock albümlerinde bas gitarın daha ön planda, daha duyulur olmasını seviyorum. Umarım grup bir sonraki ürününde bas gitarın sesini biraz daha açar veya bas gitara daha öne çıkan bir ton verir.
Sonuç olarak, hiçbir enstrümanın zorlama kasışlara girmediği, ne gerekiyorsa onu yaptığı ve çok da iyi ettiği icralar söz konusu (Zaten bir progresif rock grubundaki beş kişiden dördü gözlüklüyse, o grupta iş vardır arkadaş).

“Still Constant”ta bana en çok keyif veren kısımsa, gerek seçtiği tonlarla, gerek yazdığı melodilerle bence EP’nin en parlak ve en gözlüksüz noktasını oluşturan klavyeci Alper Dağalp. Müziği beslemekle kalmayıp, öne çıktığı anlarda da son derece yaratıcı işler yapan klavye, “Still Constant”ın sound olarak böyle dolu gözükmesindeki başlıca etkenlerden biri.

Toparlamak gerekirse, “Still Constant” ne yazık ki ülkemizde çok da göremediğimiz “bir sonraki adımını merak ettiren grup” olgusunu yaşamamızı sağlayan, HOPE TO FIND’ın potansiyelini gözler önüne sermekle kalmadığı gibi, dinlerken gülümsetecek düzeyde güzel fikirler barındıran bir çalışma. Elbette ki çığırlar açmıyor, duymadığımız yepyeni şeylerle bizi şaşkına çevirmiyor, ancak tür içinde yapılması gereken pek çok doğruyu da içinde barındırmayı başarıyor. HOPE TO FIND bu açıdan desteklenmeyi ve takip edilmeyi hak ediyor. Biz dinleyiciler olarak elimizden geldiğince destekleyelim, onlar zaten kendilerine düşeni yapacaklardır. Bu yazıyı yazıp “Still Constant”la “işimi bitirdikten” sonra bile CD’yi tekrar tekrar döndürmüş ve halen de döndürüyor oluşum, grubun yaptığı işin olumluluğu adına sanırım yeterli bir işaret.

OPETH’ten bir DVD tadımlığı daha

Thursday, September 16th, 2010

OPETH yeni DVD’si “In Live Concert at the Royal Albert Hall“un kısa bir tadımlığını ortama koydu.

Grup daha önce de konserden “Dirge For November” performansını dünya halklarıyla paylaşmıştı.

JAMES LABRIE’den bir yeni şarkı daha

Thursday, September 16th, 2010

JAMES LABRIE tarz değiştirip melodik death metal deryalarına aktığı yeni albümü “Static Impulse“tan “Mislead” adlı şarkıyı albüm kapağında kullanıma açtı. Ancak…

Görünüşe göre Twitter ve Facebook referanslı şarkı yayınlama olayı bir furyaya dönüştü, zira tıpkı JOE SATRIANI’nin yeni şarkısı gibi JAMES LABRIE’nin şarkısını da Twitter mesajı veya facebook yorumuyla alabiliyoruz. Tabii şarkıyı aldıktan sonra tweet’lenen mesajı ya da yapılan yorumu silmemizi kimse engellemiyor.

LABRIE’nin, takipçilerini hayrete düşüren ilk iki şarkısı da şuradan ve şuradan dinlenebilir.

OBITUARY’de basçı değişikliği

Wednesday, September 15th, 2010

OBITUARY’nin resmi üyesi olmasına rağmen son 3 yıldır GORGOROTH’la haşır neşir olan basçısı FRANK WATKINS, OBITUARY’yle olan tüm ilişkisini kestiğini ve artık tamamen GORGOROTH’a yöneldiğini açıkladı.

OBITUARY’nin WATKINS’in yerine SIX FEET UNDER basçısı TERRY BUTLER’ı istediği ve BUTLER’ın her iki grupta da çalması için gerekli düzenlemelerin yapılmaya çalışıldığı açıklanmış.

OBITUARY, WATKINS’le çalışmak istememe sebebini ise, “Çünkü” olarak açıklamış (Gerçekten).

FAITH NO MORE tekrardan sessizliğe gömülüyor

Wednesday, September 15th, 2010

FAITH NO MORE reunion turunun son konserini 5 Aralık’ta Şili’nin başkenti Santiago’da vererek turnesini tamamlayacağını açıkladı.

Yeni bir albüm yapmayacaklarını açıklayan grup elemanları, bu tarihten sonra FAITH NO MORE’un faaliyetlerini sonlandırıp kendi projeleriyle ilgilenmeye devam edeceklerini açıklamışlar.

Biz de bu güzellikten nasiplenmiş olduğumuz için mutluyuz.

LANTLOS – .Neon

Wednesday, September 15th, 2010

Kurucusu olmasa da dokunuşuyla depresif black dinleyicisini ihya eden Neige şarkıcısının da bünyesinde olduğu şahane bir grup Lantlôs. “Bir lisan bir insan” vecizesini alnına dövme olarak yaptırmasını dilediğim Neige’in parçaları Almanca olarak terennüm eylediği grubun ikinci albümü, türün geneline göre daha kanlı canlı bir içeriğe sahip. Vokal icrası da buna paralel olarak daha yırtıcı ve Neige’in Alcest, Amesoeurs gibi baldan tatlı projelerinde tercih ettiğinin aksine daha provokatif.

Herbst ve Angrrau mahlaslı şahısların 2005 yılında kurduğu Lantlôs (“yersiz yurtsuz”), 2007 civarında Neige’i ekibe dahil edince işin seyri değişiyor ve grup amatör demo ve ev stüdyosu sevdasından profesyonelliğe terfi ediyor. Bu noktada “grubun beyni şu kişidir” demek zor, ancak Neige’in el attığı her şey meclisteki dayınızın bürokrasiye müdahalesi misali ivme kazandığından, grup da tanınırlığını ve buhranlı kara metal sahnesindeki saygınlığını sağlamlaştırıyor. Bunlar Neige’in koca burnunun hürmetine olmuyor elbet. Kusursuza yakın fenalık getirici (iltifat ettim) gitarlar ve bıkkınlıkla çarpan kalbinizi göğsünüze gömen davuldan sorumlu kişilerin gençliklerinde türün atasının nadide örneklerini yalayıp yutmuş, bir güzel de sindirmiş olduğunu da söylemek lazım.

Bu müzik o evlerden ırak hissi yaşamak için hasret duyan bunalımlı ve şehirli şımarık ruhlarımızı alıp götürmek ya da geçmişe saplamak için efektlerden fazlasına ihtiyaç duyuyor. Ben bu tiksinti uyandırıcı şahane şeyi, huyunu suyunu şu monitörümün gecenin köründe bozuk gözlerime aksettiği ucube web sayfalarından bildiğim Neige’e bağlarım arkadaş. Şu fotoğraftaki Ankara Meşrutiyet Caddesi köprüsü tandansını sadece piksellerde değil, notalarda da buluyorsam vardır bir hikmet.

Adamdan bahsedip duruyorum ama bu nihayetinde bir Alman grubu ve dinleyiciyi sarıp sarmalayan büyük ihtimalle Fransız cazibesi değil Alman soğukluğu olacaktır. Tane tane duyulan bas tonlar ve nadiren karşımıza çıkan durağan anların kahramanı akustik gitarlar da bunu destekliyor.

Grubun adını ilk okuduğumda lokum gibi yumuşak Frenk melankolisi bulacağımı sanmıştım ama Cermenlere has, güçlü bir bezdiricilikte fakat yeknesaklıktan uzak bir müzikle karşılaştım. Davulun çoğu zaman çiğleştiği ve her bir kelimeye virgül koyarcasına net şekilde ayrıldığı anlarda bunu daha iyi hissedeceksiniz.

İmajıyla, adıyla, kadrosuyla hatta tür için gelenekselleşmiş logosuyla depresif black metal diye yaftalanıp bu kadar hareketli ve canhıraş ezgileri vücuda getirmek de zor iş. Gel gör ki duru bir ifadeyle black metal desek çok şey eksik kalacak.

Lantlôs tadınızı kaçıran yanlış anlaşılmalarınızdan çok, taptaze önünüzde duran ve çözüm bekleyen sıkıntılarınıza dair beyin fırtınalarınızda size eşlik etmesi halinde verim alabileceğiniz, zihinsel bitkinlik sonrası enerji toplama albümü.

JOE SATRIANI’den beleş şarkı, ama bir şartla

Wednesday, September 15th, 2010

JOE SATRIANI yeni albümü “Black Swans and Wormhole Wizards“dan “Light Years Ahead” adlı şarkıyı halkın hizmetine sundu.

Şarkıyı albüm kapağına tıklayarak dinlemek mümkünken, şarkıyı bilgisayarınıza indirmek istiyorsanız yapmanız gereken bir şey var. O da şarkının bulunduğu sayfadaki kısa mesajı Twitter hesabınızdan tweet’lemek ya da yine aynı sayfadaki Like butonuna basarak JOE SATRIANI’nin facebook’ta hayranı olmak ve akabinde de facebook sayfasına giderek yorum yapmak.

SLIPKNOT’tan DVD

Wednesday, September 15th, 2010

SLIPKNOT 28 Eylül’de yeni bir DVD çıkarıyor.

(sic)nesses: Live At Download” adlı DVD’nin içeriği şöyle:

01. 742617000027
02. (sic)
03. Eyeless
04. Wait and Bleed
05. Get This
06. Before I Forget
07. Sulfur
08. The Blister Exists
09. Dead Memories
10. Left Behind
11. Disasterpiece
12. Vermilion
13. Everything Ends
14. Psychosocial
15. Duality
16. People=Shit
17. Surfacing
18. Spit it Out

Klipler:
01. Psychosocial
02. Dead Memories
03. Sulfur
04. Snuff
05. Snuff klibinin yapımı

Aşağıdan trailer’ı da izlenebilen “(sic)nesses: Live At Download“, çıkışından bir hafta önce de Amerika’daki birçok sinema zincirinde gösterime girecekmiş.

AUTOPSY’den yeni şarkı

Tuesday, September 14th, 2010

AUTOPSY yeni EP’si “The Tomb Within“le aynı isimdeki şarkıyı alttaki EP kapağına koydu.

ARTILLERY’den yeni albüm detayları

Tuesday, September 14th, 2010

ARTILLERY 21 Mart’ta çıkacak yeni albümünün adının büyük bir olasılıkla “6” olacağını açıkladı.

6“de (Evet ne var İngilizce okuduk) 11 adet parça olacakmış ve albüm en az üç farklı formatta yayınlanacakmış. Şarkılardan bazılarının isimleri şöyle:

“Ain’t Giving In”
“Concealed In The Dark”
“If Only Death Was An Illusion”
“Monster”
“Warrior Blood”

Bu formatlarda da grubun ilk albümü “Fear Of Tomorrow”da yer alan The Eternal War, Show Your Hate ve The Almighty’nin yeniden kaydedilmiş halleri ve bir de BLACK SABBATH cover’ı bonus olarak yer alacakmış. ARTILLERY’nin stüdyoya giriş tarihi ise 29 Kasım.

BORKNAGAR – Empiricism

Tuesday, September 14th, 2010

Hayatımda önemli yer tutan albümler çok fazla değildir (Nasıl bayık girdin belli değil). Hatta bayağı azdır. Bugünden itibaren bir daha dinlemezse ölecek hastalığına yakalansam, seçeceğim albüm sayısı yirmiyi zor bulur (Zamanında oturup hayatındaki en önemli 20 albümü listelemişliğin de var, biliyoruz). Bu yirmi albüm içerisinde hayatımın belli dönemlerini simgeleyen albümler vardır. Tek notasını duysam mekânsal ve zamansal birtakım depreşimler olur içimde (Nerede o LAMB OF GOD konserinde ipini koparan öküz, nerede bu duygusal ibiş). O albümlerden biri de şu an elimde tuttuğum bu CD’dir (Buraya kadar hep tek elle yazdın o yüzden. Mal olduğun için CD’yi elinden bırakmıyosun).

“En iyi albümü şudur” diye uzlaşılamayan gruplardan biridir BORKNAGAR (“Anketimize katılmak ister misiniz?”). Her albümüne gerekli özeni, şefkati göstermişliğim varsa da, konu “Empiricism” olunca benim için akan sular durur (Kim bilir daha kaç albüm için söyledin bunu).

“Empiricism” ne demek bir kere onu bilelim (Meali, wikipedia’yı açalım). Gerçi ben yıllardır biliyorum ama (Öhöm…), siz de bilmiyorsanız öğrenmiş olursunuz. Empirisizm, bilginin deneyimlerden edinilen kanıtlarla elde edileceğini öneren felsefi bir teoridir. Evet. Bu böyledir.

Bir süre önce İstanbul’da düzenlenen felsefe kongresi için yapılan halk röportajlarındaki abinin de dediği gibi, “Ne? Fesleğen mi?” diyor, devam ediyoruz.

Albüme dalınca görüyoruz ki karşımızda bir önceki albüme oranla yeni bir BORKNAGAR var. BORKNAGAR şimdi yenilendi! Artık yeni pakedinde çok daha güvenli, çok daha hesaplı! Neden, çünkü artık karşımızda önemli bir insan, Vintersorg var. Tabii “artık” derken, grup sonunda önemli bir vokalist buldu anlamında demiyorum. İlk iki albümde Garm’ı, sonraki iki albümde de ICS Vortex’i vokalist koltuğuna oturtmuş bir gruptan bahsediyoruz burada. Millet bir tanesini konuk olarak ağırlayınca bas bas bağırınıp reklamını yapıyor, bu haysiyetsizler üçünü birden kadrolarına katıyorlar. (Şerrrrrrrrefsizsiniz olm).

Vintersorg dedik, vokal dedik, oradan devam edelim. Abartmış olmayayım ama, toplu halde bakarsam, sanırım hayatım boyunca bu kadar sıradışı, benzersiz vokal melodisini bir arada duyduğum bir albüm daha olmayabilir (Abartı falan değil lan kesin böyle bu). Yani elbette ki müzikâl zevkler, şunlar bunlar tümüyle görecelidir, genel geçer bir yüksek müzikalite kavramı yoktur belki, ancak bu albümdeki vokal melodileri ve yorumu kadar etkileyici, şarkılara boyut atlatıcı vokalleri gerçekten çok az albümde duymuşumdur. Vintersorg “Empiricism”de adeta sesine hayat verir, onu yaşayan bir varlığa dönüştürüp gayet güzel sözler eşliğinde anlatır durur. Kâh içinde yanan deniz tuzuna veryansında bulunur, kâh ortamındaki tanrıların alayına isyan eder (Çarşı ist krieg).

Onun dışında bu albüm bas gitarın Tyr’e teslim edildiği de bir albümdür. Bence BORKNAGAR diskografisinin en güzel basları da bu albümdedir. Çok güzel bas tonu, nefis bas gitar partisyonlarıyla birleşince, ortaya albümü her enstrümana olduğu gibi sadece bas gitarları için de dinletecek düzeyde bir bas işçiliği çıkar. Davul desen zaten Asgeir Mickelson adlı yaratıcılık timsali oturuyor setin arkasında. O ne güzel bir zil kullanımıdır, o ne güzel bir trampet tonudur… Albümün kapağından da sorumlu olan Mickelson, “Empiricism”in bu denli ilgi çekici olmasını sağlayan unsurlardan birini, davul kullanımını bileğinin hakkıyla en tepelere taşımıştır (Bu paragrafta alter ego parantezi olmadı hiç, bari bunu açayım da format devam etsin).

Ama hepsi bir yana, bu albümün asıl olayı besteleridir. Herkes için öyle midir bilmem ama (Sana ne ki zaten), benim için “Empiricism”deki şarkıların tümü birer başyapıttır. Öylesine, yuvarlamak için falan söylemiyorum. Ciddi anlamda “Empiricism”deki HER şarkı albümdeki favori şarkımdır. Bu sebepten de “Empiricism” hayatımda dinlediğim en iyi albümlerden biridir, tüm sözlerini baştan sona ezbere bildiğim tek albümdür, BORKNAGAR’a tapma sebebimdir, bugüne kadar en çok dinlediğim albümlerdendir (Adam haklı).

Az da müziğe değinip kapatalım (Üstte 7 tane paragraf var hâlâ az diyo). “Empiricism”, Norveç folk ezgilerini anımsatan melodilerle bezeli, şahane şekilde dengelenmiş bir progresiflik barındıran, black metal tabanı kullanıyor olmasına rağmen bunu olabilecek en epik ve sanatsal şekilde yapan, ama hepsinden öte bir şekilde yarattığı gizemli (Ya bırak işte anlatamıyosun), uzaysal (Bi şey demiyorum), garip bir kozmiklik barındıran (Yandı devreler), nasıl diyeyim böyle ruhani bir albümdür (Tadım kaçtı yemin ederim).

“Empiricism”i bir gün yazacağımı biliyordum da böylesi yavşak bir yazı olacağını tahmin etmiyordum. Her neyse, metal dünyasında genel geçerlik kazanmamış olsa da, adı sıkça anılmasa da, “Empiricism” benim için bir başyapıttır. Not veremeyeceğim birkaç albümün ardından, not veremeyecek düzeyde görmeme en çok yaklaşan albümlerden biridir. BORKNAGAR candır (BORKNAGAR “Ragnarok”un tersten okunuşunun az değiştirilmiş halidir bu arada [Babayı öyledir. Alâkası bile yoktur ] Oha alter egonun alter egosu lan bu! [Aklını alırım valla ] Vay başıma gelen. [Ya işte böyle sıçırtırlar adamı {Nooluyo lan burda.}]).

DIO konser albümünün detayları açıklandı

Tuesday, September 14th, 2010

Geçtiğimiz Mayıs ayında kaybettiğimiz RONNIE JAMES DIO ve eşi tarafından kurulan Niji Entertainment Group’un çıkaracağı ilk ürün olan “Dio At Donington UK: Live 1983 & 1987” adlı konser albümünün içeriği belli oldu.

Çift CD’lik albümde ilk CD’de grubun “Holy Diver”ın ardından çıktığı ilk İngiltere konseri, ikincisinde ise “Dream Evil” albümünün ardından yine Donington’da verdikleri konser yer alıyormuş. DIO bu konserlerde kendi şarkıları dışında BLACK SABBATH ve RAINBOW klasiklerini de seslendirmiş.

CD 1: 1983

01. Stand Up And Shout
02. Straight Through The Heart
03. Children Of The Sea
04. Rainbow In The Dark
05. Holy Diver
06. Drum Solo
07. Stargazer
08. Guitar Solo
09. Heaven And Hell
10. Man On The Silver Mountain
11. Starstruck
12. Man On The Silver Mountain

CD 2: 1987

01. Dream Evil
02. Neon Knights
03. Naked In The Rain
04. Rock And Roll Children
05. Long Live Rock ‘n’ Roll
06. The Last In Line
07. Children Of The Sea
08. Holy Diver
09. Heaven And Hell
10. Man On The Silver Mountain
11. All The Fools Sailed Away
12. The Last In Line
13. Rainbow In The Dark

MELECHESH’ten yeni şarkı

Tuesday, September 14th, 2010

MELECHESH yeni albümü “The Epigenesis“ten “Grand Gathas Of Baal Sin” adlı şarkıyı albüm kapağına koydu.

HATE ETERNAL’dan yeni albüm haberi ve yeni MORBID ANGEL albümüne dair yorumlar

Monday, September 13th, 2010

Eskinin MORBID ANGEL gitaristi, şimdinin aranılan prodüktörü ERIK RUTAN’ın grubu HATE ETERNAL yeni albüm haberini verdi.

“Önceki albümlerde sert ve hızlıydık, yeni albümde ise süper sert ve süper hızlı olacağız” diyen RUTAN, Ekim ayında stüdyoya gireceklerini ve Mart/Nisan gibi de yeni albümü çıkaracaklarını söylemiş.

RUTAN onun haricinde stüdyosunda çalışan MORBID ANGEL’ın merakla beklenen yeni albümünün de çok iyi, hastalıklı bir şey olacağını da sözlerine eklemiş.

Tanrının varlığını METALLICA’yla kanıtlamak

Monday, September 13th, 2010

Kanada’nın Calgary şehrindeki New Hope Kilisesi’nin papazı John Van Sloten, kendisinden METALLICA’yla ilgili bir dua etmesini isteyen bir METALLICA hayranının isteğini kırmamış. Kırmamakla kalsa yine iyi.

İlk başta isteği saçma bulan Sloten, istekte bulunan çocuğu başından savmak için “METALLICA duası mı? Tabii ederim” deyip çocuğu göndermiş. Ancak akabinde çocuktan iki kişilik METALLICA konser bileti gelince, o da çocuğun isteğinde içten olduğunu düşünüp, daha önce neredeyse hiç bilmediği METALLICA’nın Calgary’deki konserine gitmiş.

Konserdeki atmosferde aklı çıkan papaz, eve döndüğünde METALLICA’nın tüm albümlerindeki tüm şarkıların sözlerini tek tek okumuş ve METALLICA’nın sözleriyle Tanrı’nın İncil’deki mesajları arasındaki benzerlikleri fark etmiş. Okuduklarından çok etkilenen Sloten, bununla da kalmamış ve Tanrı’nın her zaman, her yerde olduğunu anlattığı “The Day Metallica Came To Church: Searching For The Everywhere God In Everything” adlı bir kitap yazmış. Adı da dahil olmak üzere kitabın neredeyse tüm içeriğini METALLICA’ya dayandıran Sloten, ardından da bir Pazar ayininde METALLICA şarkı sözlerini baz alarak Tanrı bilinci aşılayan yarım saatlik bir konuşma yapmış. Bunun haberini alan METALLICA, ayini çekmesi için kiliseye bir kamera ekibi dahi yollamış. O ayin de aşağıdan dinlenebilir.

DAATH yeni albüm kapağını sundu

Monday, September 13th, 2010

DAATH, kendi adını taşıyan yeni albümünün kapağını görücüye çıkardı.

01. Genocidal Maniac
02. Destruction/Restoration
03. Indestructible Overdose
04. Double Tap Suicide
05. The Decider
06. Exit Plan
07. Oxygen Burn
08. Accelerant
09. Arch {Enemy} Misanthrope
10. Manufactured Insomnia
11. A Cold Devotion
12. N.A.T.G.O.D.
13. Terminal Now

GRAVE DIGGER’dan klip

Sunday, September 12th, 2010

GRAVE DIGGER yeni albümü “The Clans Will Rise Again“den “Highland Farewell”e çektiği klibi yayınladı.

PORTNOY’lardan baba oğul davul düeti

Sunday, September 12th, 2010

DREAM THEATER’dan geçtiğimiz günlerde ayrılan MIKE PORTNOY, 11 yaşındaki oğlu Max’le birlikte AVENGED SEVENFOLD’un “Nightmare” adlı şarkısını çaldıkları bir videoyu YouTube’a koymuş. Video konalı bir aydan fazla olmuş ama, geç olsun güç olmasın diyelim.

EXODUS yeni albümünden üç şarkıya klip çektiğini ve üçünün de aşşşırı iyi olduğunu açıkladı
Bursalı hard rock grubu KARAMESAİ yeni şarkılarını sundu
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.