# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
S.O.D. – Speak English or Die
| 08.03.2023

Burada İngilizce konuşmayanı öpüyoruz.

Cemil Okumuş

Bazen öncelik olarak görülmeyip eğlenmek ve kafa dağıtmak için yapılan şeyler harika işler olarak karşımıza çıkabilir, çarpıcı bir etki yaratabilir, çığır açabilirler. Bazen sanatçının profesyonelliğin katı sınırlarının dışına çıkıp hissiyatını temele alarak içini dökmesi, profesyonelliğin dayattığı mükemmellik kalıplarının yaratamayacağı kadar sarsıcı eserlerin ortaya çıkmasını sağlayabilir. Adeta zincirlerinden kurtulan bir sanatsal agresyon, tüm öfkesi ve yıkıcılığıyla üst düzey profesyonelliğin yapamayacağı kadar içten bir şekilde kendini ortaya koyar. Anthrax gitaristi Scott Ian’ın ilgi duyduğu “crossover thrash” alt türü için bir yan proje olarak başlattığı Stormtroopers of Death (S.O.D.)’in ilk stüdyo albümü “Speak English or Die” müzik dünyasında bunun en belirgin örneklerinden biri.

Metal Archives’dan öğrendiğimiz kadarıyla Scott Ian, Anthrax ile olan bir tur sırasında S.O.D’nin maskotu olan, grubun yayınlanmış çalışmalarının çoğunun kapağında karşımıza çıkan Sergant D’nin fotoğraflarını çizmeye başlar. Anthrax’ın ikinci stüdyo albümü olan “Spreading the Disease”in kaydı için stüdyoda bulundukları sırada canları sıkılan üç Anthrax elemanı zaman geçirmek için gelişigüzel rifler çalmaya başlarlar ve bunlar S.O.D.’nin “Speak English or Die” albümünün temelini oluşturur.

Ekstrem bir müzik türü olan hardcore punk 1980’li yılların başlarında kendini belirgin şekilde ortaya koymuştu. Basit yapılı ve agresif bir müzik anlayışı ortaya koyan hardcore punk, ekstrem metal alt türleri üzerinde de ciddi bir etki yaratmış, hem bu türlerin hem kendilerini etkili bir şekilde ortaya koymalarına hem de yeni alt türlerin oluşumuna katkı sağlamıştı. Bunun en belirgin örneklerinden biri de punk ve death metal etkileşimiyle ortaya çıkan “grindcore” alt türüne ek olarak, punk ve thrash metal etkileşimiyle ortaya çıkan “crossover thrash” alt türüydü. Hardcore punk’ın basit, içten ve dolaysız yapısıyla thrash metalin agresifliğini bir araya getiren bu tür 1980’lerin başlarında ilk thrash metal gruplarının ortaya çıkmasıyla birlikte kendini göstermişti. Crossover thrash, thrash metalin ilk dönemlerindeki speed metal ve heavy metal etkilerini ortadan kaldırarak müziğin sunumunun çok daha saldırgan, vahşi ve basit şarkı yapıları ve daha primitif riflerle oldukça etkili ve akıcı olacak şekilde düzenliyordu. “Speak English or Die” 1985 yılında yayınlanmasıyla birlikte türün en iyi ve en belirgin örneği kabul edilebilecek bir statü elde etmişti.

“Speak English or Die” temsil ettiği alt türün en üst düzey ve en çarpıcı örneğini ortaya koymak açısından Slayer’ın “Reign in Blood” albümüyle kıyaslanabilecek nadir albümlerden. Her ne kadar sahip olduğu statü açısından “Reign in Blood”ın düzeyinde kabul edilemeyecek olsa da tıpkı “Reign in Blood” gibi 29 dakikalık bir albüm olması, aynı kısa süre içerisinde son derece agresif, sarsıcı, şok edici bir müzik ortaya koyması ve müziğinin bir alt türün en vahşi ve belirgin örneğini temsil etmesi açısından “Reign in Blood” ile mukayese edilebilecek bir albüm. Ek olarak “Speak English or Die”ın “Reign in Blood”dan bir yıl önce yayınlandığını ve “Reign in Blood”ın da (melez bir alt türü temsil etmiyor olsa da) hardcore punk’tan önemli bir ilham aldığını düşünecek olursak “Speak English or Die”ın punk etkileşimli thrash metal anlayışının thrash metal açısından sahip olduğu önemi daha iyi anlayabiliriz.

“Speak English or Die” gerek müziğinin çarpıcı, şok edici, serseme çeviren niteliğiyle, gerekse ofansif mizah anlayışıyla ekstrem metal tarihinde unutulmayacak bir şekilde akıllara kazındı. S.O.D. bir yan proje olarak kalıp dikkate değer denebilecek başka bir çalışmaya imza atmamış olsa da “Speak English or Die” o kadar güçlü ve etkileyiciydi ki tek başına S.O.D.’nin efsane statüsünü elde etmesini sağladı. Albüm temel olarak thrash metal ve hardcore punk karakterini birbiriyle kaynaşmış bir şekilde barındıran rifler, davullar ve şarkı organizasyonları taşıyor. İlk göze çarpan şey, prodüksiyonun old-school bir sound içerisinde son derece güçlü ve vurgulu olması. Özellikle grindcore gruplarının çoğunda karşımıza çıkan, enstrümanların agresif ve primitif bir sound içerisinde kaybolup belirsiz hale gelmeleri durumu burada söz konusu değil. Özellikle hem en üst düzeyde agresif bir sound yaratmaya hem de bu sound içerisindeki enstrüman hissedilirliğinin en üst düzeyde olmasına özen gösterilmiş. Bu durum, albümü baş döndürücü yapan unsurların başında geliyor.

Bestecilik açısından S.O.D. damıtılmış bir punk ve thrash alt yapısının bileşiminden türettiği basit, fakat basit olduğu kadar catchy, sürükleyici ve akılda kalıcı riflere imza atıyor. Riflerin yapısı üst düzey vurgulu ve hissedilir distorsiyonla birleşince dinleyici için adeta dayak etkisi taşıyan, serseme çeviren bir müzik ortaya çıkıyor. S.O.D. bu basit ve çarpıcı rifler arasındaki gerek notasal geçişler, gerekse tempo geçişleriyle canlılık ve akıcılığı hep üst düzeyde tutuyor. İnsanı kendinden geçirecek derecede yüksek tempo davullar parçalar içerisinde akıcılığın sürdürülmesine büyük katkısı olan, agresif davul kombinasyonları da albümü sürekli canlı tutan başat unsurlardan. Albümdeki en göze çarpan unsurlardan biri de bas gitarın oldukça belirgin olup albüme çok ciddi derinlik kattığı sayılı ekstrem metal albümlerinden biri olması. Hali hazırda son derece güçlü olan distorsiyonlu gitarla el ele giden, yer yer de kendini ön plana çıkaran, yer yer parçalara girişi sağlayan baslar, parçalara ciddi bir doygunluk kazandırarak dinleyicinin kulaklarına cenneti yaşatıyor. Vokaller de diğer enstrümanlarda olduğu gibi thrash ve punk bileşiminin hissedildiği, enstrümanların hızına her zaman uyum sağlayan, seri, akıcı, agresif, yüksek vokaller. Albüm ortalama iki dakikanın altında kalan şarkılardan oluşuyor. Bu durum müzikaliteyle birlikte şarkılar arası geçişi oldukça akışkan hale getirerek albümü sürekli canlı tutan önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.

Albümün daha da ilgi çekici hale gelmesine ve bununla birlikte ciddi eleştirilere maruz kalmasına sebep olan şeylerden biri ise şarkı sözlerindeki aşırı ofansif mizah anlayışı ve bununla birlikte gelen ırkçılık suçlamalarıydı. Bu durum zaten en başta albümün adında kendini gösteriyordu. Albümle aynı adı taşıyan “Speak English or Die” parçası, ABD’ye gidip düzgün İngilizce konuşamayan ve bu yüzden iyi işlerde çalışamayan göçmenleri aşağılıyor, “Fuck the Middle East” parçası ise Orta Doğu’nun ve ondan kaynaklı problemlerin Orta Doğu’nun yok edilmesiyle çözüleceğinden söz ediyordu. Fakat bunun ciddiye alınması gereken bir durum olmadığı, grubun bu şarkı sözlerinde söylediği şeyleri kastetmediği, hassasiyet olarak görülen konuların söylemleri ve mizahı engellememesi gerektiğini ve metal müziğin her türlü söylem ve dışa vurum için özgür bir ortam olması gerektiğini kastettiği anlaşılır bir durumdu.

“Speak English or Die” her ne kadar S.O.D. bir yan proje olarak kaldığı için döneminin diğer kült thrash metal albümleri kadar medyada kendini gösterememiş olsa da müzikal anlamda hem crossover thrash alt türü, hem de ekstrem metal için büyük öneme sahip bir noktada duruyor.

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (3.98/10, Toplam oy: 48)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1985
Şirket
Megaforce Records
Kadro
Billy Milano: Vokal
Scott Ian: Gitar
Dan Lilker: Bas, geri vokal
Charlie Benante: Davul, geri vokal, gitar (6)
Şarkılar
1. March of the S.O.D.
2. Sergent D and the S.O.D.
3. Kill Yourself
4. Milano Mosh
5. Speak English or Die
6. United Forces
7. Chromatic Death
8. Pi Alpha Nu
9. Anti-Procrastination Song
10. What’s That Noise
11. Freddy Krueger
12. Milk
13. Pre-Menstrual Princess Blues
14. Pussy Whipped
15. Fist Bang Mania
16. No Turning Back
17. Fuck the Middle East
18. Douche Crew
19. Hey Gordy!
20. The Ballad of Jimi Hendrix
21. Diamonds and Rust
Web
-
  Yorum alanı

“S.O.D. – Speak English or Die” yazısına 2 yorum var

  1. Cryosleep says:

    March of the S.O.D. ve Headbangers Ball. Gelmiş geçmiş en iyi ikili.

  2. eatthegun says:

    Yazar arkadaş ”S.O.D. bir yan proje olarak kalıp dikkate değer denebilecek başka bir çalışmaya imza atmamış olsa da” demiş ama grubun 99′da çıkan ikinci albümü her ne kadar cash grab falan diyenler olsa da bana kalırsa en az bu albüm kadar iyi bi albüm, hatta daha çok sevdiğim bazı tarafları da var gitar tonları, vokaller vs

    https://www.youtube.com/watch?v=AE7Yv7mxrwo&t=3s

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.