# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
DARKANE – Rusted Angel
| 09.04.2024

“Biz, adı geçenlerin pek çoğuyla rakip bile değiliz”: Gizli kalmış cevher olarak görülmesi metal açısından utanç olan albüm.

1999 yılında üniversiteye başladığımda hayattaki tek amacım çok iyi gitar çalmak ve dünyadaki bütün metal gruplarını dinlemekti. Okula gitmiyor, derslere girmiyor, sınavlara bile canım isterse iştirak ediyordum. Evde oturup yeni çıkan bir albümdeki gitarları baştan sona çıkarmak çok daha tatmin edici, mutluluk verici, hatta neredeyse mantıklı geliyordu.

Esasında bu yaptığım dünyanın en mantıksız, en yanlış hareketiydi ve bu yanlışımın bedelini okulu bir sene uzatarak ödeyecektim. Ama olsundu. Metal, gitar, bunlar harika şeylerdi. O gün de pişmanlık duymuyordum, bugün de duymuyorum. Her ne yapmışsam, iyi ki yapmışım.

Tabii tüm bunlar aileden uzakta okuyunca olabiliyordu. Onların okula ne ölçüde gittiğimden haberleri yoktu. Hafta sonları, sanki hafta içi çok çalışıp yorulmuşum gibi İstanbul’a gidiyor, ailemi görüyor ve Kazaa, Napster, e-Mule gibi mecralardan adını duyduğum her grubun albümünü indirip CD’lere çekip okuduğum şehrin, yani Bursa’nın yolunu tutuyordum.

O kadar çok grup vardı ki bir yerden sonra bunları eleyecek zaman dahi bulamıyor, Bursa’ya gidince bakarım diye ne görürsem CD’ye yazıyordum. Bu gruplardan biri de melodik death metal yapan birtakım gruplarla birlikte adı geçen DARKANE adlı gruptu. IN FLAMES’in, DARK TRANQUILLITY’nin, AT THE GATES’in, SOILWORK’ün, ARCH ENEMY’nin 2000-2001’e kadar çıkan kısmının kitabını yazmıştım ve şimdi de CALLENISH CIRCLE, EUCHARIST, THE FORSAKEN, AUTUMN LEAVES, GARDENIAN, GATES OF ISHTAR, EDGE OF SANITY, THE DUSKFALL, CARNAL FORGE, A CANOROUS QUINTET, TERROR 2000, EBONY TEARS gibi keşfedilmeyi bekleyen bir dolu grup arasında DARKANE diye bir grup vardı.

DARKANE’i bilenler, bu keşif sürecinin çok da uzun olmadığını söylediğimde şaşırmayacaklardır. DARKANE daha ilk albümünden öylesine karakteristik, üstün bir müzik sunuyor; diğer herkesten farklı olaylara imza atıp kalabalıktan öylesine güzel sıyrılıyordu ki, tüm bu yeni keşifler arasından özel ilgi gösterilmesi gerektiğini hissettiren birkaç isimden biri olup çıkıveriyordu.

DARKANE melodik death metal ile thrash metali bir araya getiriyor ve adı geçen tüm bu gruplardan çok daha üstün bir müzisyenlik ortaya koyuyordu. Christopher Malmström’ün aşırı özgün lead gitar tarzı, aşırı akılda kalıcı soloları ve DARKANE şarkılarının pek çoğunu hit düzeyine getiren rifleriyle grup ciddi anlamda farkını belli ediyordu. Melodik death metal tarihinin en iyi iki davulcusundan biri olarak gördüğüm yüce insan Peter Wildöer’in daha ilk albümdeki cüretkâr ve maceraperest tarzı, üstüne de vokal konusunda diğer pek çok grubun tekdüzeliğinin üstüne çıkmayı başaran Lawrance Mackrory vokalleriyle DARKANE cidden ışıl ışıl parlıyordu.

“Rusted Angel” tüm bu durumlardan ötürü ömrümde dinlediğim en etkileyici ilk albümlerden biridir. Çok iddialı başlar, şarkıdan şarkıya DARKANE’in farklı tarzını ortaya koyar, son derece akılda kalıcıdır ve melodik taraflarının yanında hiç affetmeyen de bir yapıya sahiptir. Bir “July 1999”ın, bir “Convicted”ın girişlerine bakarsanız bunu görebilirsiniz. Diğer yandan thrash metal ve melodik death metal ikilisi düşünüldüğünde akla gelecek ilk bileşimden çok daha sofistike, olaylı ve fikir doludur. Progresif tarafları bariz şekilde görülür, yukarıda bahsettiğim üstün müzisyenlik tarafından müthiş yararlanır.

Tüm bunlardan dolayı da “Rusted Angel” mükemmel bir ilk albümdür. DARKANE’in eşi benzeri olmayan bir grup olmasını sağlayan ilk adımdır. “Oha acaba ne geliyor?” dedirten “Intro”yu saymazsak “Convicted” ile efsane bir başlangıç yapar, bu kadar yırtıcı bir şarkının bu kadar iyi bir nakaratla sunulabilmiş olmasına şaşırtır ve onlarca dakika boyunca harika şeylere imza attıktan sonra kapanışı da yine son derece zekice yazılmış “Frenetic Visions”la yapar. DARKANE dinleyicileri türün ön plandaki pek çok grubunun dinleyicilerine kıyasla az olduğundan “Rusted Angel” da hak ettiği değerin çok altında değer görmüştür. Esasında övülüp duran pek çok albümden tartışılmayacak kadar iyi bir albümdür, ancak geçen çeyrek asırlık süreye rağmen bu incelemenin altına gelecek yorumların azlığından, neden bahsettiğim görülecektir diye tahmin ediyorum. Hatta tahmin etmeyi geçtim, öyle olacağını biliyorum.

Yine bu güzelliği bilen, takdir eden insanlar olduğunu bilmek mutluluk verici. DARKANE istikrarsız kariyerine rağmen kimseye benzemeyen, ciddi anlamda çok yetenekli bir grup ve “Rusted Angel” da kendi tarzında çıkmış ve çıkacak en iyi albümlerden biri. Sadece kapanıştaki “Frenetic Visions”ı dinlediğinizde, riflerinden nakaratına, melodilerinden sololarına her şeyin ne kadar akılda kalıcı olduğunu fark ettiğinizde, muhtemelen siz de albümü neden bu kadar övdüğümü ve “Rusted Angel”ın genel anlamda pek çokları için gizli kalmış bir cevher oluşunun ne kadar utanç verici bir durum olduğunu anlayacaksınız.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (6.80/10, Toplam oy: 10)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1999
Şirket
War Music
Kadro
Lawrence Mackrory: Vokal
Christofer Malmström: Gitar, orkestrasyon/koro düzenlemeleri
Klas Ideberg: Gitar
Jörgen Löfberg: Bas
Peter Wildoer: Davul
Şarkılar
1. Intro
2. Convicted
3. Bound
4. Rape of Mankind
5. Rusted Angel
6. A Wisdom's Breed
7. Chase for Existence
8. The Arcane Darkness
9. July 1999
10. Frenetic Visions
  Yorum alanı

“DARKANE – Rusted Angel” yazısına 9 yorum var

  1. northern says:

    1990′lardan yanlış şey çıkmaz.

    1980′lerin “ne kadar da şeniz” havası hala tam atılamamış, milenyum denen o garip şey yaklaşmakta ve kaçınılmaz teknolojik devrim iyi mi kötü mü olacak belirsiz. analog ilişkiler dijitale evriliyor gibi ve bu açıdan büyük bir dönüşümün kafa karışıklıkları var.

    izlenimlerimin en yoğun olduğu yıllar olduğu için büyük ihtimal ön yargıyla bakıyorum ama 1960′lardan sonraki en ilginç ve en samimi (gavurun decade dediği) 10 yıllık dönem 90′lar olabilir. kendini bir dönüşüm içinde ve boşlukta hisseden insanlar yapay olamaz. bir şeylere tutunmak için arayıştadır, tepkileri içgüdüseldir ve bunun sanata yansımaları da aynı şekilde olur. 1960 sinemasının en süper dönem olması bundandır mesela.

    neyse, ne diyorduk. 1990′lardan yamuk iş çıkmaz.

  2. Boba Fett says:

    Daha önce sanki bu albüm incelenmişti.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Boba Fett, yok ilk kez incelendi.

    Rust in Peace.

    @Boba Fett, ben de vardı diye hatırlıyorum nedense.

  3. Ugur says:

    Of ulan ülkeye döner dönmez karşıma çıkan albüm yazısına bak <3

    Darkane'i sevmeyen ölsün bre.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ugur, dünyada Darkane gibi bir grubu konuşabildiğim anca 1-2 kişi var yok, o yüzden senin bu albüme yorum yapacağını bilerek/umarak yazdım kritiği. :)

    Ugur

    @Ahmet Saraçoğlu, Bu konuda aşk yaşıyoruz :)

    Madem öyle sıralaman nedir abi? Benimki şöyle:

    Layers of Lies = Expanding Senses > Rusted Angel = Insanity > Demonic Art = Inhuman Spirits > The Sinister Supremacy

    İçlerinde en az The Sinister Supremacy’i dinlediğimden en sona yazdım.Yoksa hepsi muazzam, kimisi burdakinde olduğu gibi başyapıt sayılır.

    Bir de ben Darkane’i ilk Layers of Lies ile tanıdım.O dönemde Soilwork’un daha teknik olanı gibi algılıyor ve en az Soilwork kadar popüler olduklarını düşünüyordum.Ya 2008′den sonra çok ara verdiklerinden underrated kaldılar ya da baştan beri hep dar bir kitleye hitap ettiler bilemiyorum.

  4. Ben The Sinister Supremacy’ye bayılıyorum. En çok dinlediğim 3 albümünden biri o. Bence müzikal anlamda en iyi albümlerinden biri Expanding Senses ama ciddi bir prodüksiyon sorunu var. Çok boğuk bir kaydı var ve davul çok gömülüyor. Albüm çıktığı gün Viyana’da CD’sini alıp parka gitmiş, çimenlere uzanıp dinlemiştim ahah. Expanding Senses’ta The Sinister Supremacy’nin prodüksiyonu olsaydı manyak olurdu.

    Benim sıralamam şöyle:

    Rusted Angel = Expanding Senses > The Sinister Supremacy > Layers of Lies > Inhuman Spirits > Insanity > Demonic Art

    Darkane ile Soilwork’ü hiç paralel görmedim nedense. Darkane çok daha saldırgan bir grup oldu hep, nakarat konusunda da Soilwork gibi melodik söylemektense genelde “notalı bağırma” yoluna gittiler ahah

    İki grubu da canlı izledim, hatta ikisi de canlı izleyebilmiş olduğuma en çok mutlu olduğum gruplardan. Soilwork’ün konseri Peter Wichers’ın gruba veda konseriydi, prime kadrosuyla görmüş oldum. Darkane konserinde de ön grup olarak çıkmışlardı ve salonda tüm şarkıları ezbere bilen tek kişiydim. En önde sözleri bağırdığım için gitarist Christofer’ın hoşuna gitmişti, sololarda falan şarkıları en iyi bilen kişiyim diye arada bana bakıp “oh yeah” diye gaza geliyordu, sololarda tam önüme gelip hemen 2 metre önümde atıyordu haha. Güzel zamanlardı.

    Ugur

    @Ahmet Saraçoğlu, Yorumunu niyeyse geç gördüm.Expanding Senses’in prodüksüyonu biraz yamuk gerçekten haha.

    Yalnız Soilwork’u eski kadroyla izlemek de çok büyük olay bana kalırsa.Sen yazınca Peter Wichers-Ola Frenning ikilisini çok özlediğimi farkettim.Coudret ve rahmetli Andersson abimilerimiz de çok iyi elemanlar(dı) ama orijinal ikilinin yeri başka yahu.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.