# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
IMMOLATION – Unholy Cult
| 09.04.2020

Yer altı toplantılarında günahkâr söylevler.

Emir Şekercioğlu

Close to a World Below”, Immolation’ın dizginlerini iyice saldığı ve zaten herkesin kolay kolay kulak kesilemeyeceği bir vahşilik taşıyan müziğini çok daha radikal bir brutalite seviyesine taşıdığı bir albüm olarak grubun diskografisinde yerini almıştı. Ancak “Failures for Gods” albümünden itibaren, grubun din karşıtı tavrını dışa vuran müziğinde sanki apokaliptik senaryoları ve bu senaryoların gelişini hızlandırmak istercesine gezegendeki mevcut kötücüllüğü perçinleştirme arzusu da gün yüzüne çıkmaya başlamıştı müzikal bağlamda. Şarkılara eklenen ağır tempolu, cehennemi ve dissonant yapıdaki ambient kısımların sayısında kendini gösteren artış, Immolation’ın kaotik tabiatta olan şarkılarını zaman zaman ciddi ölçüde dikkatleri üzerinde toplayan bir yoğunlaşma alanına da dönüştürüyordu. Üstelik bu gibi durumları önceleri into&outro düzenlemelerinde görüyorken, “Unholy Cult”da mevcut durumun iyiden iyiye riflere de sindiği göze çarpıyor. Dolayısıyla “Unholy Cult”, Immolation’da hadisenin artık yanlızca çözümsüz-katı enstrümantal yapılara sırtını yaslamadığını, aynı oranda; yavaşça yükselen ve nasıl bir şeyin geldiğini büyük ölçüde sezdiren duygu durumlarını oluşturacak müzikal spektrumu edindiğini de gösteriyordu. Bu albüm Immolation’ın sezdirmeye başladığı, daha gizemli bir kişilik edinmeyi tercih ettiği bir albüm olarak kendi karakteristiğini bulmuştu.

Şarkı sözlerinde gerek eskatolojik gerekse seküler düzeylerde Hristiyanlık’a saldıran Ross Dolan, bu tutumunu büyük ölçüde enstitüleşmiş yapılara yönlendirse de çoğunlukla o inancın kurulduğu belirli temel esasları da hedef aldığı ortada. Tabii bunu söz gelimi Deicide (özelde Glen Benton) gibi bol küfür ve hakaret içeren yollarla yapmaması, kanaatimce çok daha saygı uyandırıcı. Yoğun ölçüde sarkazm, ironi, analiz ve rasyonelite barındıran sözleri; fikrini benimseseniz de benimsemeseniz de Dolan’ın ne yaptığını ve neyden bahsettiğini gayet iyi bildiğini gösteriyor. Bu da elbette, benim gibi bazı inançlı insanların dahi, onun yazdıklarını merak ve dikkatle okuyabilmesine ve kendisine bir şeyler katabilmesine imkân sağlıyor. Açılış parçası “Of Martyrs and Men”in muazzam bir giriş yapan ve daha ilk elden albümün ne çeşit temeller üstüne kurulduğunun izlenimlerini veren intro’su bittiğinde; Dolan’ın okuduğu ilk dörtlüğün son cümlesi şu şekilde sonlanıyor:

“Fear not what is said, but fear what you believe”

“İnancın psikanalizmi” gibi iddialı laflar edebilecek bir kulvarda değilim. Ancak böyle bir cümleyi kurabilen birinin, “inanmak” dediğimiz bilinç durumunun bireyle kurduğu motivasyon temelli ilişki biçimini büyük ölçüde çözümlediğini öne sürebilirim. Yukarıda Ross Dolan’a yaptığım vurgunun da sebebi buydu. Immolation’ın çalışmalarında karşılaşacağınız birtakım sözler, bazen; kendini inançsız ya da din karşıtı olarak tanımlayan kişilerin, inanç sahibi olduğunu belirttiğiniz şahsınızdan ya da çevrenizden daha ciddi ölçüde o olguyu gözlemlediğine, zaman ayırdığına, hatta belki anladığına işaret ediyor. Toplumumuz ne yazık ki, bunun örneğiyle defalarca kez karşılaşmış olmasına rağmen hâlâ bu gerçeğin önemini kavramaktan uzak, hatta gittikçe daha da uzaklaşıyor. Öte yandan, elbette bu durum tarafların meselelere nereden ve ne şekilde baktığına göre de çok değişip söylediğimi geçersiz kılabiliyor. Neticede iki düşünce biçimi de tek tip bir mantalite veya kişi tarafından temsil edilmiyor/edilemez de. Ama meselenin, alıntıladığım cümleden yola çıkarak nihayete erdireceğim noktası şu olurdu; kişi çoğu durumda kimi hakikatleri en iyi, “karşıtından” öğrenir ve bu, hayatın bana kalırsa değer biçilmesi en zor güzelliklerinden birisi.

Geri dönelim konuya… Albümde dikkat çeken özelliklerden birisi de Immolation’ın teknik seviyesi son derece yüksek olan bestecilik anlayışında ipleri normalde yaptığı şeklinden birazcık gevşetiyor oluşu. Takip etmesi daha kolay şarkı trafikleri ve daha kontrol altında bir kakofoni, grubun müziğine bu albümde yazdığı riflerle progresif bir yapı kazandıran Vigna’yı ve arka planda mevcut müziğin kimyasıyla üç albümün neticesinde tamamen bütünleşmiş Hernandez’in davullarını da yanına alarak “Unholy Cult”ın; grubun diskografisinde yapılmış en iyi albümlerden biri olmasını sağlıyor. Şarkıların büyük çoğunluğunda tempo, Immolation’dan beklediğimiz gibi sıklıkla birbirinin yerini alan breakdown’ların neticesinde yükselip alçalan dramatik değişimlere sahne oluyor. Ancak bestelerdeki rifler, parçaların ayrı ayrı birer bütün olarak algılanmasını kolaylaştıracak ölçüde dengeli bir yapıda yazılmış. Bu nedenle, her zamanki kaotik kimliğini göstermeye devam eden grubun bir nevi dinleyiciler için arada sırada mola verdiği, “Geldik, uyan hadi.” dediği ve başından sonuna, parçayla beraber yol alabilmenize imkân tanıdığı da dikkat çekiyor.

İncelemenin başında, albümün biraz gizemli bir kişiliğe büründüğünü ve dinleyicilere bir şeyleri sezdirmeyi amaçlar gibi bir hâlinin olduğunu söylemiştim. “Of Maryrs and Men”, “Unholy Cult”, “Reluctant Messiah” ve “Bring Them Down” olmak üzere ilk elden çalışmada dinlemenizi önerebileceğim bestelere bilhassa bakıldığında, bu noktadaki fikirlerimin dayandığı kaynağı da göstermiş olduğumu düşünüyorum. Grubun, vurucu anlar meydana getirmek konusunda gerçekten özel bir yeteneğe sahip olması bir kenara, “Unholy Cult”ı farklı bir albüm yapan temel etkenlerden bir diğeri Immolation’ın, nispeten sakin göründüğü anlarda da boş durmayıp zihinde birçok duygu/düşünce kanalını ateşleyen tınılara yer veriyor olması. Bu tınılarsa hem yaptığı müziğin doğasına uygun olarak tedirgin edici/gözdağı verici, hem de grubun kendisinden pek alışık olunmadığı ölçüde hüzün verici olabiliyor.

Sözün özü, Immolation gerçekten farklı niteliklere sahip bir grup ve bunu her albümünde gösteriyor. “Unholy Cult” da bu niteliklerin, grubun karakterine has yollarla ortaya çıktığı başarılı bir albüm.

8,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (7.42/10, Toplam oy: 24)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2002
Şirket
Listenable Records
Kadro
Ross Dolan: Bas, vokal
Robert Vigna: Gitar
Bil Taylor: Gitar
Alex Hernandez: Davul
Şarkılar
1) Of Martyrs and Men
2) Sinful Nature
3) Unholy Cult
4) Wolf Among the Flock
5) Reluctant Messiah
6) A Kingdom Divided
7) Rival the Eminent
8) Bring Them Down
  Yorum alanı

“IMMOLATION – Unholy Cult” yazısına 10 yorum var

  1. Exorsexist says:

    Çok güzel kritik, yazılanlara katılıyorum. Immolation hayatımda en çok sevdiğim ilk 3 gruptan birisidir. Her albümünü binden fazla dinlemişimdir. Unholy Cult bence CTAWB dan sonra olması gereken yerde yapılmış bi albüm. Daha görkemli daha büyük albüm yapılamazdı, aynı yola girmek mantıklı olamazdı, nokta atış yaptılar.

    Geçen sene farklı zamanlarda hem Incantation hem de Immolation u canlı izleme fırsatım oldu ve hayatımın en muhteşem 1.5 saatini yaşadım. Gözlerimi Robert Vigna nın gitar çalışından ayıramadım, o nasıl bir tekniktir, nasıl temiz çalıştır, gitarla sürekli dans ederken aynı zamanda nota kaçırmadan çalışını izlemek büyük bir zevkti.
    Bütün grup inanılmaz sempatik ve cana yakındı. Konser sonrası standda bekleyip herkese imza dağıttılar fotoğraf çektirdiler. Ross Dolan ve Bob ile el sıkışıp fotoğraf çektirerek ölmeden önce yapıcak şeyler listemden bir iki tik azalttım.
    Ayrıca Alex Bouks ile saçma sapan bi diyalog geçti. Kendisini ilk olarak Goreaphobia ile tanımıştım sonra Incantation da çalmaya başladı ben de kendisine Gorephobia hakkıdna soru sormak istedim

    Ex: Ya senin bi grup vardı ne oldu ona? (Hassiktir grubun ismi aklimdan gitti)
    AB: Hangisi Funerus mu?
    Ex: Ha evet o (hayir lan o degil, grubun ismini unuttum amk)
    Ab: Yok o benim grubum değildi, John (Incantation) ve karisinin projesiydi, ben sadece gitar çaldım onların grubunda.
    Ex: Aa öyle mi bilmiyordum, harika! (lan grubu hatırlasana, neyse siktir et)

    Neyse, tüm gruba poster afişinin üzerine imza attırdıktan sonra mutlu bir fanboy olarak ayrılıyordum ki arkamdaki çocuğun elinde nerdeyse 15 adet plak vardı hem de bootleglerle birlikte filan, görünce o kadar da fanboy olmadığımı anladım.

    Noshophoros

    @Exorsexist, Kritik hakkındaki görüşlerin için teşekkür ederim. En sevdiğin üç gruptan bir diğerinin, yakın zaman öncesinde yazdığın incelemesindeki değerlendirmelerinden ötürü Cryptopsy olduğunu zannediyorum. Sonuncusu nedir ?

    Exorsexist

    @Noshophoros, sen de sağol. Cryptopsy ilk on da olur mutlaka hhaha. İlki her daim Morbid Angel, üçüncüsü sürekli değişiyor, muhtemelen Dismember en uygun aday.

    Noshophoros

    @Exorsexist, Doğru ya, sitedeki Morbid Angel incelemelerini okumuştum, oradan nasıl gelmedi aklıma şaşırdım. Bu arada hazır anmışken söyleyeyim, bence “Heretic” albümü “Gatewasy..”den de “Domination”dan da sağlam albüm ama değerli pek bilinmiyor.

    Exorsexist

    @Noshophoros, Heretic gercekten kaliteli bi albüm, çok fazla cevher barındırıyor ama bazı sıkıntıları var. Punchy nin söylediğine göre Trey prodüksiyon sırasında biraz fazla karışmış ve o nedenle gitar tonu o hale gelmiş. Bence yine de farketmez Punchy nin yapmış olduğu prodüktörlükler tam facia. Diğeri de çok fazlaca kullanılmış entrumental şarkılar, gereksiz tonla yer kaplıyor. Trey in canı sıkılmış ne varsa hazır yer varken albümün içine atmış gibi geliyor bana. Kısacası, çok daha farklı yerlere gelebilirdi, gelmedi.
    Artık neredeyse hiç Domination dinlemiyorum, Gateways den ara ara dinlediklerim oluyor, içine girmesi zor ama yeni yerler keşfediyor insan.
    Cryptopsy kritiğinde anlatmadığım bölümlerinden birisi de konser öncesi Avusturalyalı bi herifle tanışmam, o kişinin de Morbid Angel fan sitesi olan ve benimde arada sırada baktığım, arayüzü 20 senelik olan MABB nin sahibi çıkmasıydı.

    Noshophoros

    @Exorsexist, Açıkçası “Heretic”teki gitar tonunu seviyorum. Evet, biraz muğlak ve net olmayan bir ton ama albümdeki parçaların yapısıyla düşününce uyumlu bir hava katmış. Fakat dediğin gibi enstrümantal şarkıların miktarı bütünlüğü bozuyor biraz. Her ne kadar “Places of Many Deaths” ve “Memories of the Past” parçalarını çok seviyor olsam da son üç şarkı olmasa da olurmuş. Ben oldum olası “Domination” ve “Gateways…” albümlerine ısınamadım. “Domination”da David Vincent’ın sesi özellikle, “Covenant”dan sonra kulağımaa hiç iyi tınlamıyor açıkçası. Nerede “Covenant”da, “Blessed…”de o kükreyen adam, nerede “Domination”daki o vokaller. “Gateways…” de de rifler, prodüksiyon, sololar ve davullar şahane ama besteler akılda kalıcı değil. Dinlediğin gibi içine almıyor seni. Dediğin gibi içine girmesi zor olduğundan sanırım.

    Bu arada tanıştığın insanlar ve onlarla yaptığın muhabbetler hakikaten iyiymiş. Doğru zamanda doğru yerde mi oluyorsun yoksa şanslı mısın onu çözemedim ama :)

    Exorsexist

    @Noshophoros, Ben o gitar tonuna hala pek alışamıyorum, çok zayıf geliyor. Gerçi Kingdom da ayrı bi mesele. Genel olarak gitar tonlarında zaten sorun var son birkaç albümdür.
    Domination dan zaten grubun kendisi de memnun degildi, zaten ardindan David Vincent gruptan kovuldu. Eğer Covenant 2 tarzında bi albüm dinleseydik şu anda Domination hakkında görüşler çok farklı olabilirdi. Eyes to see, Dawn of the Angry, This means war, hatta nothing but fear ı da ekleyim, çok üst düzey şarkılar ama potensiyeline yetişememiş bile.
    Tekrar kükremeye VLTIMAS ile başladı tavsiye ederim, gerçi dinlemişsindir muhtemelen haha.
    Denk geliyor gerçekten.

    Noshophoros

    @Exorsexist, “Something Wicked Marches In” çok iyi albüm. Blasphemer zaten rif yazımından ötürü çok beğendiğim bir gitarist. “Grand Declaration of War” ve “Wolf’s Lair Abyss” incelemelerini yazarken kendisini baya methetmiştim zamanında. David Vincent da hakikaten güzel söylemiş o albümde. Açıkçası o albümü, “Heretic”ten bu yana Morbid Angel’ın veremediği şeyi veren bir albüm olarak dinledim.

    Exorsexist

    @Noshophoros, Evet, Nader Sadek projesinde de çok iyiydi. Yalnız, imaj konusunda facia… Şapka, Matrix cekedi, makyaj ve sahnede kazık gibi dikilme.

    https://www.youtube.com/watch?v=iT72ebeSOdc

    https://www.youtube.com/watch?v=uQge-y3Qkyc

    Noshophoros

    @Exorsexist, Yıllar içerisindeki tercihlerinden gördüğüm kadarıyla Vincent imaj konusunda kafasına estiğini yapan bir adam. Eşinin müzik projesinde yer almak için MA’yı bıraktığı zamanlardaki imajı olsun, country müzik muhabbetleri vs olsun canının istediğini yapıyor. Ha hakkı var mıdır vardır tabii. Ama en azından gördüklerimden sonra, Vincent’ı imaj konusunda değerlendirmeyi bıraktım ben :)

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.