# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
LOST SOCIETY – No Absolution
| 25.02.2020

DNA’larını değiştirme pahasına soldan soldan geliyorlar.

Finlandiya’yı thrash metaliyle tanımayız. Net tanımayız. Şöyle bir “finnish thrash metal bands” araması yapın, karşınıza hatırı sayılır bir kitle tarafından bilinen kaç grup çıkacak bir bakın. Adamlar sayısız türde zirvenin ortaklarından, ancak thrash metalle pek bir hukukları yok.

LOST SOCIETY bundan 10 yıl önce kurulan ve dönemin trendi olan eski usul thrash’i cazgır, adrenalini bol ve cayır cayır şekilde sunmaya çalışan bir gruptu. İlk albümleri “Fast Loud Death” bence tür adına son derece iyi bir başlangıçtı. Şu an yazmakta olduğum albümden bir önceki “Braindead” ise bir o kadar vasat bir çalışmaydı.

O albümün incelemesinde grubun düşüş trendine girmek üzere olduğunu söylemiş, hatta ukala gibi “grubun bundan sonra eski enerjisine geri dönmesini de hiç olası görmüyorum” bile demiştim. Bunu deme sebebim “Braindead”deki anlayıştan bir yol olmayacağını düşünmemdi. Grup elemanları büyümüş ve daha oturaklı bir albüm yapmayı tercih etmişti; bir albüm sonra eski cazgırlıklarına geri dönmeleri için bir sebep göremiyordum.

Ne var ki 2016’da o incelemeyi yazdığım sırada LOST SOCIETY’nin belki de tamamen farklı bir düzleme kayarak deri değiştirme yoluna gideceğini öngörememiştim. “Thrash’leri baydı, artık böyle mıymıy şekilde giderler” diye düşünürken, adamların “peki thrash’ten bir miktar vazgeçsek nasıl olur?” düşüncesini hayata geçireceklerini elbette ki tahmin edemezdim.

Şu anda karşımızda neredeyse bambaşka, 2020 model bir LOST SOCIETY var. Metalcore, Groove metal, alternatif metal ve thrash metali bir arada kullanan; grubu 10 yıldır takip edenleri sarsacağı kesin, LOST SOCIETY ile ilk kez tanışacak olan ve geçmişi bilmeyenleri ise olumlu olarak şaşırtabilecek bir grup var karşımızda.

Grubun bu beklenmedik hareketi gerçekten de üstünde durulası. Adamlar olayı “thrash’le bir yere kadar aga, daha modern, daha geniş kitleleri heyecanlandırabilecek bir şey yapalım” olarak sınırlamamış ve yeni türlerini yıllardır yapan gruplara meydan okuyacak düzeyde üst düzey bir iş yapmışlar. Evet thrash değil, hatta bildiğimiz anlamda LOST SOCIETY de değil. Lakin adamlar eski tarzlarındaki yeni bir albümün onları pek az ileriye götüreceğini düşünmüş ve dramatik bir değişimle birlikte cidden cesur ve radikal bir adım atmışlar.

Meydan okuma kısmına dönersem, LOST SOCIETY’nin burada yaptığı işin ne düzeyde beklenmedik olduğunu görmek için grubun Metal Archives sayfasındaki benzer sanatçılar kısmına bakmak yeterli. Zira Metal Archives’ı ilk kez LOST SOCIETY’nin profiliyle tanıyan biri, benzer sanatçılara göz atmaya kalktığı takdirde rahatlıkla sitenin bu hizmetinin tamamen anlamsız olduğunu düşünebilir. Şu anda o benzer sanatçılar kısmındaki grupların bir tanesinin bile şu karşımızdaki LOST SOCIETY’yle uzaktan yakından alakası yok. O listeyi günümüze göre güncellememiz gerekirse oradaki tüm o old-school ve retro thrash metal gruplarını olduğu gibi silmemiz ve yerlerine TRIVIUM, KILLSWITCH ENGAGE, SLIPKNOT, UNEARTH, DEVILDRIVER, son model IN FLAMES gibi çeşitli isimleri yazmamız gerekir.

Amerikalıların beyzboldan referans alan ve “hiç beklenmedik, tahmin edilmeyen” anlamlarına gelen “out of left field” diye bir tabiri vardır. Ben uzun zamandır bu kadar soldan gelen bir albüm dinlememiş olabilirim. Yumuşamak, tarz değiştirmek, davayı satmak metal dünyasında binlerce kez gördüğümüz bir şey ancak LOST SOCIETY’nin bundan önceki albümlerindeki “bu adamlar thrash’ten başka bir şey yapamaz, yapmayı düşünemez” düşüncesinin bu denli hızlı ve iddialı şekilde çökebileceğini gerçekten tahmin etmezdim. “No Absolution” öyle adamın aklını alan bir albüm değil, ancak bir grubun DNA’sını değiştirerek gittiği farklı bir yolda başarılı olabileceğini göstermesi açısından da takdire şayan.

Bu müziği bunca zamandır dinliyoruz; dinlediğimiz dinlemediğimiz on binlerce grup var ve isteyen grubun kariyerinin istediği bir noktasında köklü bir yön değişimi yapmasına her türlü saygı duymanın, onları bu açıdan eleştirmemeyi öğrenmenin zamanı geldi sanırım. Metal hayvan gibi güzel bir şey, sümüklü bebe gibi bozdular değiştiler diye ağlamadan olanlarla devam etmek, pragmatik yaklaşmak en iyisi. LOST SOCIETY milat olsun; bundan sonra ne OPETH’e ne IN FLAMES’e ne de bir başkasına, bana beklediğimi vermediler diye çemkirmeyeceğim. Buraya yazıyorum.

7/10
Albümün okur notu: 12345678910 (6.87/10, Toplam oy: 23)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2020
Şirket
El Emeği Göz Nûru Plakçılık
Kadro
Samy Elbanna: Vokal, gitar
Arttu Lesonen: Gitar
Mirko Lehtinen: Bas
Ossi Paananen: Davul
Şarkılar
1. Nonbeliever
2. No Absolution
3. Blood on Your Hands
4. Artificial
5. Pray for Death
6. Outbreak (No Rest for the Sickest)
7. My Prophecy
8. Mark upon Your Skin
9. Worthless
10. Deliver Me
11. Into Eternity (feat Apocalyptica)
  Yorum alanı

“LOST SOCIETY – No Absolution” yazısına 4 yorum var

  1. ismail vilehand says:

    Albümü dinlerken sabit durmak pek mümkün değil, tam bir “döner tekme challenge” albümü. Clean vokal kullanımı ve akılda kalıcılık 20 küsür senedir bu tarz müzikten ekmeğini yiyen gruplardan çok daha iyi.

    “Lost Society bu türde bir albüm yapacak ve beğeneceksin.” deseler sikseler inanmazdım. Böyle kağıt üzerinde beğenme ihtimalim olmayan albümlere sardırınca ekstradan mutlu oluyorum. Kontrpiyede bıraktı götler.

  2. şeyh hulud says:

    Ben de ilk albümden sonra takip etmeyi bırakanlardanım. Nuclear Blast’tan ayrılınca gemileri yakıp kafalarına göre takılmışlar sanki, iyi de olmuş, keyifli bir albüm ortaya çıkmış.

  3. Gökay says:

    Senenin en iyi işlerinden birisi benim için. Her zaman 9 luk albümler dinlenemiyor maalesef. Mesela kısa mesafe bir yere yürüyeceksin; derinlikli bir albüm dinlenemiyor bu durumda, sen albümün içine girene kadar yol bitiyor çünkü. Başlat ama bu albümü, adımlarını hızlandıra hızlandıra götürsün seni gideceğin yere. Dönerken de kaldığın yerden devam et hatta, hiçbir zorluk çekmezsin. Albüm çelişkisine mi düştün, başlat gitsin No Absolution’ ı.

    Bahsettiğim gibi kolay tüketilir olması albümü niteliksiz mi kılıyor peki? Tabii ki hayır, aksine harika gitar işçiliği var albümde, bu sene duyduğum en temiz soloları ve en minimal groovy rifflerin bazılarını barındırıyor bu albüm. My Prophecy’ deki Pantera tatları, Worthless’ ın Time Will not Heal’ vari kovalamacalı riffi, solodaki Sea of Lies tapp/sweepi ve Dimewalk kapanışı falan efsane şeyler. Hatta yer yer ilk dönem Soilwork enerjisi bile alıyorum bu albümde. Evet, çok yeni şeyler önünüze koymuyor; fakat senelerdir yapılanı güzelce harmanlayıp önünüze güzel bir sunum ile koyuyor.

    Kritik puanı çok yerinde bu arada, ben de aynı puanı düşünüyorum ama albümün bende edindiği yerden kaynaklı bir tık fazla vereceğim. Geçen sene de Carnal Forge doldurmuştu bu albümün yerini. Her sene lazım böyle bir albüm.

  4. Tuna says:

    Resmen Motionless in White olmuşlar. Bence süper olmuş.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.