# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
THE FACELESS – Akeldama
| 19.04.2016

Sevmesi en kolay death metal albümü.

Metal müzik ile ilgili yazı yazmakla uğraşan herkesin başına geldiği gibi, “Abi X tarzı metal dinlemeye yeni başlayacağım, hangi albümü önerirsin?” sorusuna ben de sıklıkla maruz kalıyorum. Genelde bu soruyu cevaplamak sancılı oluyor, çünkü tavsiye edeceğiniz albüm istediğiniz kadar iyi olsun, yine de dinleyeni yakalayamama şansı var. Fakat konu Death Metal olunca kafam çok rahat, neredeyse istisnasız şekilde hiç düşünmeden herkese bu kritiğin konusu olan “Akeldama”yı öneriyorum.

Bu albümden çok daha gaddar Death Metal albümleri var tabii (CANNIBAL CORPSE, SUFFOCATION), daha özgün olanları da var (MORBID ANGEL), daha derin müzikal fikirlere ve duygu yoğunluğuna sahip olanlar da var (DEATH), hatta daha tekniği dersen o da var (NECROPHAGIST, SPAWN OF POSSESSION). Fakat play tuşuna bastığınız andan itibaren daha ilk saniyeden sizi etkisine alan, köpek gibi gaza getirten ve ağzınızı açık bırakan bunun gibi albüm pek yok. Bu yüzden daha önce hiç Death Metal dinlememiş ve sert vokallere alerjisi olmayan insanlara kafadan önereceğim ilk albüm hep bu. Michael Keene albümü öyle bir dizayn etmiş ki, eğer sert müziklere eğiliminiz varsa albümü sevmemeniz imkânsız gibi bir şey.

Peki, iyi güzel de, nedir bu albümü bu kadar özel yapan? Sanırım çok kabaca, sert ve melodik riflerin çok zekice yazılmış kısa geçişler ile birbirine bağlanması olarak özetleyebilirim. Mesela giriş şarkısı An Autopsy’i ele alalım. Normal bir grubun koca bir albüme yayacağı kadar çok zekice fikri bu 3 küsur dakikalık şarkı tek başına barındırıyor. Girişteki manyak davul atağı, ardından gelen öküz gibi sert ve melodik bölümler, nereden çıktığı belli olmayan klavyeler vs. derken zaten “Nooluyoruz???” tarzı bir hava giriyorsunuz. Daha şarkı 1. dakikayı doldurmamışken gelen pinch harmonik melodisi ve ona elektronik sample’ların karşılık vermesi sizi herhangi bir albümü değil, gerçek anlamda bir dâhinin ürününü dinliyor olduğunuz gerçeğiyle karşı karşıya bırakıyor.

Ortalara doğru şarkının bitiyor gibi yapıp fake atması ve ardından tam güç geri gelmesi ise hayatımda gördüğüm en zekice numaralardan biri. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir de şarkının sonu evinize kurban bayramı havası getirecek boyutlarda bir breakdown barındırıyor. Bu albümün çıktığı zamanlar metalcore ve deathcore tarzı müziklerin yükselişte olduğunu düşünürsek, Keena adeta o gruplara “sizin üstüne bütün müziğinizi kurduğunuz fikri alırım, onu sadece şarkının ufak bir yerinde kullanırım, üstelik bunuda sizden daha iyi yaparım” dercesine dalga geçiyor. Düşünün işte bunlar sadece albümün ilk şarkısında, ilk 3 dakikada gerçekleştiriyor.

Olayı asıl korkutucu boyuta geçiren ise geriye kalan şarkılarda temponun ve kalitenin hiç düşmeden devam etmesi. Her şarkı için yukarıdaki gibi güzellemeler yazabilirim. Pestilence’ın nefes kesen gitar solosu, Oracle of The Onslaught’un olağanüstü groove’u, “Akeldama”daki müthiş melodiler, liste uzayıp gidiyor. Albümün her anı ayrı bir güzellik barındırıyor. Tek bir notanın bile boşa gitmediği nadir çalışmalardan diyebiliriz.

Bu albümü bu kadar kolay sindirten nedenlerden birinin de prodüksiyon olduğunu düşünüyorum. Sertlikten taviz verilmeden kristal temizlikte bir gitar tonu yakalanmış albümde. Bu sayede her notayı, her rifi her numarayı çok net şekilde duyuyorsunuz. Bu da şarkıları anlamayı ve özümsemeyi çok kolaylaştırıyor. Maalesef bir çok teknik Death Metal grubu bu prodüksiyon seviyesini yakalayamadığından dolayı normalde yaratacakları etkinin çok altında kalıyorlar. THE FACELESS bu açıdan çok şanslı, Keene yazdığı müziğin bütün potansiyelini açığa çıkarak şekilde bir sound ayarlıyor.

Kritiği doğal olarak Keene’i övme seansına çevirdik, ama diğer elemanlardan özellikle Brandon Griffin’e ayrı bir parantez açmak lazım. Eleman sağa sola birçok leziz ve oldukça teknik bas partisyonları yerleştirmiş. Ek olarak albümdeki davul ve vokal performansı da standartların çok üstünde olduğunu söyleyebilirim. Albümde tek bir davulcu değil, session olarak birden fazla eleman farklı farklı parçalarda çalıyor. Özellikle Navene Koperweis ve Brett Batdorf’un çaldığı şarkıların davulları gayet eğlenceli.

Fazla lafa gerek duymuyorum, “Akeldama” tartışmasız bir modern Death Metal klasiği ve belki de NECROPHAGIST’in albümleri ile beraber yeni nesil metal dinleyicisinin death metale ilgi duymasının başlıca kaynağı. THE FACELESS ileride bu kadar iyi albümler yapmaya devam eder mi bilinmez, ama sırf bu albüm bile onları efsane yapmaya fazlasıyla yetiyor.

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.40/10, Toplam oy: 43)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2006
Şirket
Sumerian Records
Kadro
Michael Keene: Gitar, vokal
Steve Jones: Gitar
Derek Rydquist Vokal
Brandon Giffin: Bas
Şarkılar
1. An Autopsy
2. Pestilence
3. All Dark Graves
4. Horizons of Chaos I: Oracle of the Onslaught
5. Horizons of Chaos II: Hypocrisy
6. Leica
7. Akeldama
8. The Ghost of a Stranger
  Yorum alanı

“THE FACELESS – Akeldama” yazısına 7 yorum var

  1. 33 yaşındayım says:

    öyle tek albümle efsane olunacak potansiyelde bir müzik yok içinde..abartı biz heavy metal dinleyicilerinin çok yaptığı birşey :) bende yapıyorum :) ama bana mübalağa gelen başkasına gelmeyebilir tabiki.uzun konu.
    sonuç olarak çok iyi albümmü ? elbette

  2. anonim says:

    bu bir, organic hallucinosis (ilginçtir onun kritiği de gitmiş) iki. benim için 2000 ve sonrasının iki efsane albümüdür. araya mesafe koyar 3 4 diye devam ederim. derdim de aslında edemem. ekstrem metali (hele ki yeni çıkanlar, yani aşina olmadıklarım) pek dinlediğim, ya da kafamın kaldırdığı söylenemez. ama bunları hala hayvan gibi dinlerim.

    yazayım da içimde kalmasın madem:

    freeefreeeFREEEEEEEEEE FROM THE TORMENT OF EXISTENCE!

  3. ABİ AUTOTHEİSM ALBÜMÜNÜ DE İNCELER MİSİNİZ ALLAHASEN YA

  4. Ashes of the Wake says:

    Masterpiece. Gelmiş geçmiş en iyi metal albümlerinden biri benim gözümde.

  5. Buhtunnasr says:

    Bu albümle ilgili bir anekdot yazayım: “Bu adam kötülüğü karşılığında elde ettiği parayla bir tarla satın aldı. Ardından,
    tepetaklak tarlaya düşerek bedeni parçalandı, tüm iç organları dışarı döküldü*. Olay
    Yeruşalim’de yaşayan herkesçe duyuldu. Öyle ki, bu tarla kendi diyalektlerinde Akeldama
    adını aldı. Bu deyim Kan Tarlası demektir.” İncil’de böyle tarif ediliyor Akeldama ve albümün ilk şarkısının ismi de otopsi.

  6. chuck says:

    dinleyemediğim tek tür brutal death metal olan ben anlayamıyorum, neden bu tarz albümlerin içine giremiyorum diye.

    ne kadar uğraşırsam uğraşayım dinleyemedim bir grup ve albüm. aynısı kendi jenerasyonundan benzer türde müzik yapan gruplar içinde geçerli; veil of maya gibi.

    death metal dinlemeye DEATH ile başladım ve oradan ekstrem türlerin içinden çıkamadım. deathcore falan da seven bir adamım. arada metalcore falan da dinlerim ama bu albümü dinleyemiyorum arkadaş. hiçbir şey anlayamıyorum. öyle 35 yaşında 20 senedir metalde dinlemiyorum. daha çok gencim.

    bugün son kez deniycem, umarım başarırım.

  7. owlbos says:

    Bu albümün en kolay sevilebilecek tech. death veya deathcore albümü olmasının belli başlı sebepleri var elbette. Cıncık gibi produksiyon akılda kalıcı riffler, isveç usulü melodiler gibi.

    Play tuşuna bastıgında otomatik olarak 2. dinleme turana başlamış oluyorsun. Bu yönüyle şırdan tezgahında şırdan uzatan elemanlara benzetiyorum, sen birinciyi gömerken eleman ikinciyi tencereden çıkartıp soğutmaya koymuştur bile.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.