# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
UPON A BURNING BODY – The World is My Enemy Now
| 18.08.2014

Varoş sinirini kitabına uydurmak.

Bazen bir grubun genel tavrı hakkında karar vermek çok kolay olabiliyor. Hatta kimi zaman bunu yapmak için müziklerini duymaya bile gerek duymuyorsunuz. Bir fotoğrafları, bir demeçleri, hatta grup logoları bile bu konuda belirgin ipuçları verebiliyor.

UPON A BURNING BODY 2005 kurulumlu Teksaslı bir deathcore grubu. Grubun net bir “badass” tavrı var ve bu durum yaptıkları her şeyde kendini gösteriyor. Meksika mafyası gibi giyinen ve zaten tüm elemanları Hispanik olan grup, gösterişli ve ele avuca sığmaz tavrını her an koruyor. İlk albümleri “The World is Ours” ve Billboard listesine giren ikinci albümleri “Red White Green” ile hatırı sayılır bir kitle yaratan grubun bu üçüncü albümünü, başka bir albümü ararken rastgele buldum diyebilirim. Önceki iki albümü dinlemediğim için sadece “The World is My Enemy Now” üzerinden konuşacağım.

Şöyle ki, bir grup ilk albümüne “Bu Dünya Bizim” adını koyuyorsa, o grup adını duyurmak adına iddialı olduğunu açık seçik ortaya koyuyor demektir. Özellikle de bu ismi “Bu dünya bizim, yok etmeyelim, sevdiklerimize zehr etmeyelim” diye değil de, “Aileye hoş geldin, bu daha başlangıç, şimdi yeri titreteceğiz” diye yapıyorsa. Aslına bakarsanız, bu tavır öyle her babayiğidin altından kalkabileceği bir şey değil. Eğer bu işten para kazanmak, meşhur olmak istiyorsanız, müziğin bu amaç doğrultusunda sadece bir araç olduğunun farkındaysanız, sizi büyük konser ve turnelere çıkaran ve büyük firmaların dikkatini çekmenizi sağlayan şeyin olayın şov tarafı olduğunu kavramışsanız, sizi durdurmak çok da kolay olmaz. Bu amaç doğrultusunda her şeyi yapabilirsiniz; sansasyon, her açıdan iddialı bir tavır, çıkıntı olmak için ekstra özen göstermek gibi yollarla adınızı her yere yapıştırmaya çalışırsınız. Sizin için iyi reklam, kötü reklam yoktur; çünkü utanmanız yoktur. Adınız bir şekilde daha çok insana ulaşıyor mu? Tamam, gerisi kendiliğinden gelir. Unutmayalım ki insan, “kimmiş lan bu lavuklar?” diyerak bile bir grubun canlı performansını izlemek isteyebilir; hatta bunu özellikle isteyebilir. Tek yapmanız gereken konser performansınızın iyi olması. Bunu da başarıyorsanız sizi kimse tutamaz.

UPON A BURNING BODY tüm bunları layıkıyla yapan, başta vokalistleri olmak üzere yüksek kalite birtakım lavuklardan kurulu, ya da böyleymiş gibi algılanması için canla başla çalışan bir deathcore grubu. Fotoğrafları, şarkı sözleri, bu durumu görmek adına numunelik unsurlar.

“Böyle olduğum için üzgün değilim.”
“Senin olabileceğinden hep daha fazlası olacağım.”
“Bana bir daha bunlarla gelme.”
“Seni kavgaya çağırıyorum.”
“Artık saygı yok, tüm dünya artık benim düşmanım.”
“Ya bizlesin ya da bize karşısın.”
“Dünyaya orta parmağımı kaldırıyorum ve diğer birini de belki gerekir diye kaldırmaya hazır bekletiyorum.”
“Çekil önümden.”

“The World is My Enemy Now”daki bazı şarkılardan birkaç söz okudunuz. Fotoğraflarla birleştiğinde, bahsettiğim tavır gayet net anlaşılıyor değil mi? Grubun tüm müziğine yayılan bu “Bana bi şey olmaz koçum, sonuçta yenilen sen olursun” tavrı, konserlere sadece hardcore dancing yapmaya giden, boynuna renkli dövme yaptıran ve sadece belli başlı deathcore gruplarını dinleyen ortam veletleri için ilaç niteliğinde olduğundan, UPON A BURNING BODY doğal olarak kitlesini rahatlıkla buluyor.

Olayın her detayı planlanmış profesyonel tarafını bir kenara bırakıp müziğe baktığımızda deathcore adına başarılı bir yaklaşım görüyoruz. Lavukluk ve reklam namına her daim en önlerde koşan EMMURE gibi, WINDS OF PLAGUE gibi gruplar düşünüldüğünde, UPON A BURNING BODY daha dinlenesi bir müzik yapıyor diye düşünüyorum. Her ne kadar her açıdan tahmin edilebilir ve kalıplar içinde bir deathcore yapsalar da, yaklaşık 10 yılın tecrübesini de kullanarak akılda kalıcı şarkılar yazmayı başarabiliyorlar. Albümü açan Red Razor Wrists, bu konuda iyi bir örnek. Çok “gaz” bir giriş cümlesi ve ardından gelen kıpır kıpırlık ve akabindeki iyi yazılmış nakarat ile, grup genel yaklaşımını ilk şarkıdan net şekilde oturtuyor. Her ne kadar öne çıkarlıklar barındıran kimi şarkılar olsa da, albüm genel olarak aynı sinirli, aynı “şşş akıllı ol olm, o eli indir, kelime yapma” öğretileri etrafında ilerliyor.

Çoğu kişi için dinlenemez düzeyde ucuz olan bu tavır, yapılmak istenen şey düşünüldüğünde başarılı şekilde ilerliyor. Grup en azından pek çok grubun yaptığı barzoluğu yapıp ilk 5 şarkıda “biz adamın aklını alırız, şöyle koyarız, böyle sikeriz” dedikten sonra bir de piyasalık klip şarkısı olması namına “Özür dilerim bebeyim, hatalarım oldu, kurtar beni” tadında ılıklıklara girmiyor. Varoş sinirini baştan sona en tepede tutuyor.

Biraz uzattım, ancak UPON A BURNING BODY’nin kendi sahnesi adına, bu yaklaşımın günümüz metalinde barındırdığı yer adına numunelik bir örnek olduğunu düşünüyorum. Her şeyi kitabına göre oynuyorlar, “kalpsiz korkak, ruhsuz piç, eminim şimdi pişmansın” diye nakaratlar yazıyorlar, albümün reklamını yapmak için albüm çıkışına günler kala vokalistlerinin kaçırıldığını duyuracak kadar utanmaz yollara gidiyor ve kısa vadede dalga konusu olsalar da, uzun vadede bunu büyük turlara katılmakla, adlarını her yere yazdırmakla sonuçlandırabiliyorlar. Bu noktada zaten yaptığınız müziğinde pek fazla bir önemi kalmıyor.

Kalıplar belli, yapılacak şey belli; enstrümanlarınızı da uyumlu şekilde çalabiliyorsanız, tek yapmanız gereken, başta aileleri olmak üzere kimsenin kendilerini anlayamadığını düşünen, iki katlı bahçeli müstakil evlerindeki her an dağınık odalarında oturup bir sonraki iPhone modeli duyurulduğu için ellerindeki 1 senelik telefondan nefret etmeye başlayan; her yenisi çıktığında alınan ve şu anda hepsi dolabın ücra bir köşesinde birikmekte olan oyun konsollarının hepsini çok sıkıcı bulan; henüz yarrak gibi çaldığı halde ailesine ısrar edip 8 telli gitar aldırabilmiş ve MESHUGGAH’nın yeni albümünde 9 telli gitara geçeceğini duyunca Facebook’ta “fakdisşit” diye atar yapmış; evdeki Golden Retriever’a dahi “Anne yeter!! Şu aptal köpeği gezdirmemi isteme benden tamam mı!!1!” gözüyle bakan ve tüm dünyanın yükünü omuzlarında taşıdığına inanan, 15-20 yaş arası memnuniyetsiz, kıymet bilmez, göt beyinli uyuz ABD bebelerin konserlerinize gelip kol ve bacaklarını rastgele sallamalarını izlemek.

5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (5.00/10, Toplam oy: 38)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2014
Şirket
Sumerian
Kadro
Danny Leal: Vokal
Ruben Alvarez: Gitar
Sal Dominguez: Gitar
Rey Martinez: Bas
Ramon "Lord Cocos" Villareal: Davul
Şarkılar
1. Red Razor Wrists
2. Scars
3. Fountain of Wishes
4. Bring the Rain
5. Pledge Your Allegiance
6. The New Breed
7. A Toda Madrè ò un Desmadrè
8. Judgment
9. The World Is My Enemy Now
10. Blood, Sweat, and Tears
11. I’ve Earned My Time
12. Middle Finger To The World
  Yorum alanı

“UPON A BURNING BODY – The World is My Enemy Now” yazısına 17 yorum var

  1. zafer says:

    red razor wrists klibinin sonunda vokalist kendine faça atacak diye çok korktum bi an.

  2. Koray says:

    Son paragraf …

  3. ben says:

    Kritiği okurken haz aldım,harika tespitler. Ahmet bize King 810 kritiği yazsana. Puhaha.

  4. Heimdall says:

    Yazık valla kimin çocuğuysa.

  5. onurtoptas says:

    daha önce hiç bu kadar itici ve tekme tokat dalma isteği uyandıran metal grubu görmedim. abi o takım elbise nedir. o apaçilik o barzoluk o kıllık nedir.. öehh.

    cidden tam son paragrafta anlatılan kitleye yönelik duruyor.

  6. Sodom büyükşehir belediye says:

    Takım elbise olayı In Flames’te de vardı.Onlarda da oldukça itici durmakta bence.Neyse böyle şeylere takılıp durduk yere sinir stres yapmanın gereği yok.Her şeyin ilacı var sonuçta http://www.youtube.com/watch?v=raN5uiZrJmU

  7. Bende Saklı Kalsın says:

    Albüm kapağına uzaktan bakınca goregrind gruplarının kapaklarına benzettim: kaburga, bağırsak, akciğer ve benzeri sakatatlar. Bozulmuş gözler iyice.

  8. ismail vilehand says:

    ilk iki albümlerini dinleyip aradığımı bulamayınca bu grubu dinlemeyi bırakmıştım. hatta bu albüme 50 defa denk geldim ama edinip dinleyesim bile gelmedi. ancak kritikte anlatılanlara bakınca grubu beğenmeyişimi garipsedim resmen hahaha. ben bu albümü bi dinliyim en iyisi.

    birde grubun ilk albümünün adının The World Is Ours olması grubun iddialı olmasından dolayı değil, Scarface’teki The World Is Yours muhabbetine gönderme. albümdeki bütün şarkıların adı Al Pacino’nun filmleri.

    1. Showtime
    2. Carlito’s Way
    3. Donnie Brasco
    4. Righteous Kill
    5. Scarface
    6. Intermission
    7. Heat
    8. Any Given Sunday
    9. Devil’s Advocate
    10. City Hall

    DrAQA

    @ismail vilehand, Oha çok iyimiş! Grubu dinlemeden sevdim şuan.

    Bonus Track olarak Scent of a Woman falan :P

    ismail vilehand

    @DrAQA, ikinci albümlerinin şarkı isimleri de full Robert Rodriguez’in yönetmenliğini yaptığını filmler. Sin City, Desperado, From Dusk Till Dawn falan.

    Cattle Bilmemne

    @ismail vilehand, From Dusk Till Dawn’ı Tarantino’nun sanıyordum ben.

    ismail vilehand

    @Cattle Bilmemne, hayır. senaryosu Quentin Tarantino’ya ait, yönetmeni ise Robert Rodriguez.

  9. gorod says:

    Grup ve müziği(!) bir yana da, yazıdan Umut Sarıkaya tadı aldım, gevrek gevrek sırıtarak okudum, ellerine sağlık!!!

  10. ÖNCÜL says:

    Son paragraf çok iyi. “Vurun kahpeye” tarzı bir zincirin halkası olmak adına söylemiyorum ama tüm bu fotoların üzerine methiyeler dahi düzülseydi dinleyeceğimi zannetmiyorum.

  11. ismail vilehand says:

    az önce dinledim bu albümü de pek sevmedim. tahmin ettiğim gibi ilk iki albümlerinden pek bi farkı yokmuş. üçüncü albüm sonunda grubu neden sevmediğime gelirsem de:

    birincisi vokal. vokalin ekstradan hiç bir olayı yok. ayrıca mega gereksiz clean vokaller var tabi ki.

    ikincisi grup deathcore yapmıyor. clean vokallerden tutun melodik kısımlara ve gitar sololarına kadar bariz metalcore icra ettikleri halde böyle dile getirince sevmemesi daha kolay olduğundan deathcore diye lanse ediliyor. çünkü tipler çok gıcık. evet bu kesin bir deathcore grubu olmalı.

    artıları ise:

    hitap ettiği kitlenin sevdiği diğer gruplara göre müzikleri epey çeşitlilik barındırıyor. melodik kısımlar, southern tarzı riffler vesaire.

    grubu genel olarak sevmesem de her albümlerinde insanda tekrar açıp dinleme isteği uyandıran en az 1-2 şarkı bulunuyor. bu albümde de 2 tane çıktı. The New Breed ve The World Is My Enemy Now.

    aynen bende 5/10 veririm bu albüme. daha fazlasını alamaz. işin ilginç kısmı ben bu grubu bi daha asla dinlemezdim herhalde ancak kritikteki ısrarcı deathcore etiketi ve kötüleme üzerine 5/10 puanı da görünce çelişkiye düştüm “lan acaba çok sevebileceğim bi albümü mü kaçırıyorum?” diye ve dinleyip hayal kırıklığına uğradım hahaha. deathcore sevenlere kesinlikle tavsiye etmiyorum bu albümü. bununla vakit kaybetmek yerine Lorelei ve Deep in Hate’in bu yıl çıkan albümlerine göz atabilirsiniz.

  12. Depatre says:

    Son paragrafın bitimine doğru ayağa kalkıp alkışlayasım geldi valla o nasıl bir anlatımdır ahaha

  13. newdemons says:

    UABB kritigi yazan arkadasin yaninda cok sakin durmus, bence o da kursun boyle bir grup.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.