# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Tartışma
Oyun dünyası
| 26.08.2014

GG.

Ağustos’un eğlence ve keyif dolu olmasını umut ettiğim bu son haftasından herkese merhaba. Bu hafta, pek çoğumuzun hayatında en azından bir dönem önemli bir yer kaplamış olduğunu tahmin ettiğim çeşitli oyunlardan bahsedelim. Öncelikle bilgisayar, konsol, masaüstü, kart, FRP gibi oyunları kastediyoruz, ancak bunlarla yakın olduğunu düşündüğünüz tüm oyunlardan söz edebilirsiniz.

Bu gibi oyunlarla ne ölçüde haşır neşirsiniz? En çok hangi mecrada, ne tür oyunları oynamaktan zevk alıyorsunuz? Oyun dünyası deyince aklınıza ilk gelen şeyler neler? Bu tür oyunları oynamak için ne kadar vakit ve nakit yatırımında bulunuyorsunuz? Bir oyundan hoşlanmanızı veya hoşlanmamanızı sağlayan faktörler neler? Bu tür oyunlara vakit ayırmak size neler kazandırıyor?

Yorumlarınızı, konuya ilişkin anılarınızı ve dallanıp budaklanacak muhabbetleri ilgiyle bekliyor, bolca güldüğünüz muazzam bir hafta diliyorum.

  Yorum alanı

“Oyun dünyası” yazısına 118 yorum var

  1. sscf says:

    Bir neslin ömrünü çürüten, pk videolarındaki müzikler sayesinde beni metal müzikle tanıştıran knight online (knayt onlayn diye okunur)adlı oyuna selam ederim.

  2. Kemal says:

    Ben cok agir adventure faniyim. Neredeyse cikmis butun adventure oyunlarini bitirmisimdir. Blogumda adventure oyunu incelemeleri de yaziyorum vakit buldukca, buyrun

    http://kemalure.com/blog-2/oyun

    ben

    @Kemal, Oy Point and Click Adventure candır.Lucas Arts klasiklerini de oynadın mı? Full Throttle? Grim Fandango? Indy:Fate Of Atlantis? Monkey Island? Ya Broken Sword Serisi? Myst?

    Kemal

    @ben, Evet tabi hepsini oynaydim :) Full Throttle kisa olmasi disinda bayilirim. Grim Fandango gelmis gecmis en iyi oyundur bence. Fate of Atlantis de cok severim.

    Monkey Island ozellikle 1,2,3 asiri severim. Geri kalani da cok severek oynadim ama buyuk fani degilim.

    Broken Sword 1′in ozel bi yeri var kalbimde. Serinin geri kalani da guzel ama 1′in buyusu cok baska.

    Myst serisi tarzindaki puzzle adventurelarin da agir manyagiyim. Myst serisinden Riven’i seviyorum en cok. Benzer tarzda RHEM serisi var, asil bu tarz oyunlarin krali o bence.

    ismail vilehand

    @Kemal, Heavy Rain oynadın mı? daha önce oynamış çok az kişiye denk geldim ancak oyunun gidişatı olsun, sonu olsun konuştuğum herkes farklı şeyler anlattı. pek adventure adamı olmadığım halde hayatımda oynadığım en iyi oyunlardandır. sen ne diyorsun bu konuda baya merak ettim.

    Kemal

    @ismail vilehand, oynadim ve hikayesini cok begendim, ama bu tarz oyunlara adventure demek ne kadar dogru bilmiyorum. Iclerinde dogru durust bir bulmaca vs. yok, interaktif film havasinda geciyor butun oyun. O yuzden sevsem bile fani olamiyorum bu tarz oyunlarin.

  3. Arcatera says:

    Thief serisi (yeni çıkan oyun dışında) ve diğerleri diye ayrılır oyunlar benim için.

  4. Eray says:

    bilmiyorum hatırlayan var mıdır,secret of monkey island çıkmıştı devrim gibi bişeydi adventure oyun tarihinde,ağlayarak bitirmiştim.atari salonlarında da tabi ki cadillac and dinasaurs ya da bilinen ismiyle mustafa vardı,sıra olurdu önünde oynamak için beklerdik.vaay anasını be

  5. İlkokul + ortaokul yaşlarım Planescape:Torment’lerle, Diablo’larla, Baldur’s Gate’lerle, Icewind Dale’lerle, Warcraft’la falan geçti. Commandos serisini de unutmamak lazım tabii. Sonra MMORPG ve MOBA’lar ile tanışınca hayatım bir süre durdu. Üniversiteye girdiğim yıllardan itibaren bu tarz oyunlarla alakamı kestim. Artık oynarsam yalnızca grand strategy ve indie tarzı oyunlar oynuyorum. Crusader Kings ise 1 senedir devam eden en güncel bağımlılığım ama oynadığım en muhteşem şeylerden bi tanesi.

    Oyunların bana ne kattığına gelince; her şeyden önce, erken yaşta bir yabancı dil öğrenmemi sağlamalarını saymam gerekir. Yukarıda saydığım oyunlar sayesinde İngilizce üzeirnde baya erken yaşta bir hakimiyet sağladım ve mesleğimi de yine erken yaşlarda seçebildim, kariyerimi tereddütsüz bir şekilde oluşturdum.

    İkincisi ise, özellikle RPG tarzı oyunlarda, hikaye örgüsünün, diyalogların ve karakterlerin nasıl oluşturulduğunu görmek oldu. Önünüzde tamamen başka bir evren yaratılması ve bu evrenin sizi, bir şekilde ve bir süreliğine, gerçek dünyada etrafınızda dönen şeylerden daha fazla çekebilmesi bence baya inanılmaz bir durum ve yalnızca “bilgisayar başı bağımlılığı nedeniyle gerçek dünyadaki harikuladelikleri göremiyor olmak” gibi düz bir açıklamayla geçiştirilemeyecek kadar büyük bir şey. Tam aksine, ekrandaki yaratılmış, bizimkine kıyasla kum tanesi kadar kalan evrenin bile ne kadar çekici olduğunu görmek, gerçek yaşama farklı bir gözle bakmanızı ve olan biteni daha kapsamlı bir biçimde yorumlayabilmenizi sağlıyor. Bir şeye şaşırabilmeniz, hayranlık duyabilmeniz için, o şeyin gözünüzün önünde oluşması gerekliliğini ortadan kaldırıyor.

    Oynayan kişiyi düşündüren, yeni şeylerle tanıştıran ve algılarını genişleten oyunların gelecekte de yayınlanmaya devam etmesini temenni ediyorum. Özellikle Türkiye gibi, çoğu önemli şeyle geç yaşlara kadar tanışamadığınız birçok şeye erişebilmek için önemli bir baz ve imkan teşkil ediyor bilgisayar oyunları.

    Kemal

    @Batuhan Bekmen, oyunlar ve yabanci dil konusuna yurekten katiliyorum. Yabanci dilimin cok buyuk kismini Adventure ve RPG oyunlarina borcluyum.

    ismail vilehand

    @Batuhan Bekmen, Paradox Interactive oyunları başlı başına hastalık. ben bu saatten sonra çok kapılamıyorum ama üniden bi arkadaşım var evli barklı adam Crusader Kings, Europa Universalis gibi oyunların hastası eşi kovalıyormuş adamı yeter senin şu strateji oyunların diye hahaha.

  6. WARA WARA says:

    Half Life 3 confirmed? eheh. Valve oyunlarını sevmeyen yoktur heralde. yani birçoğumuz adamlar dildo bile yapsa onunla oynarız diyebilecek vaziyetteyizdir diye tahmin ediyorum. O’nun dışında Skyrim modlama hastalığı vardı bende. Oynamaktan çok modlamaya zaman ayırdım. Hiçbir zaman da tatmin olamadım. Bi süre birçok insan gibi Lol hastalığına sarmıştım. ama ultra baydı. Lol ve dota adlı mobalardan benim gibi ölesiye sıkılmış tüm arkadaşlara Smite’ı öneriyorum (özellikle karakterler arası çeşitli base statların uzaysal farkından şikayetçiyseniz). 5-10 oyundan sonra farkı ve güzelliği, en önemlisi en dengeli mobayı oynadığınızın farkına varıyorsunuz. artı, lol’den de dota’dan da daha eğlenceli olduğunu ekseriyetle iddia ediyorum.

    Ha bir de DARK SOULS – PREPARE TO DIE benim için tüm zamanların en iyi Action/RPG oyunu olabilir.

    ismail vilehand

    @WARA WARA, aynen. Dark Souls 1-2 gelmiş geçmiş en hayvansal, en muhteşem action/rpg oyunudur. oynarken duvarda bira şişesi kırdım, soda şişesi kırdım, dualschock 3 kırdım, tavuk döneri sardıkları kağıdı yedim ve daha neler neler. bence Dark Souls oynamak ve sevmek tam bir mazoşizm örneğidir. hem işkence çekip hemde zevk alıyor insan. oynadıkça oynayası geliyor. gerçek hardcore rpg’cilere tavsiyem Dark Souls oyunlarını walkthrough videoları izlemeden deneyim etmeleridir.

    gerçek hayatta saçma bişey yapıp düşer kolunuzu bacağınızı kırarsınız, saçma bir hareket yapıp sevgilinizi kaybedersiniz bunlar bile size ders olmaz ama Dark Souls oynarken onbinlerce ruhu kaybetmek size çok şey öğretir. “hatalardan ders almak” denen kavramı öğretme simülatörü resmen Dark Souls. “aynı hatayı iki kez yapma, üzülürsün.” notu yapıştırıp sevdiklerinize hediye edin bence bu oyunu.

    WARA WARA

    @ismail vilehand, tamamiyle katılıyorum. Hardcore RPG’ci olmamama rağmen oyunu walkthrough’suz ve her yeri pür dikkat inceleyerek oynadım. Öyle olunca 80 – 90 saat arası bir süre sürdü ilk bitirişim. Hem acıyı dibine kadar çektim hem de oyunun her şeyine hasta oldum. Şimdi ise ilk oyunda yaratmış olduğum saçma sapan build ve saçma sapan statlara sahip ama kendisiyle bir şekilde oyunu bitirebildiğim karakterin çektirdiği bütün stres ve acıyı, yeni açtığım thief karakter ile şu hatunun yüz ifadesine benzer bir ifade takınarak(https://encrypted-tbn2.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcSiM7mq-mpf0-HV-2JgmbpE9bNuQ6bhTyCgqWi_nfmyhjuudfAp) ve intikam kahkaları eşliğinde ortalığın amına koyarak gideriyorum. Her türlü pislik, her türlü ibneliği keşfetmek de ayrı bir zevk verdi. hırsımı alamayıp Mage de oynucam zaten bu bitsin hele.

  7. carolus rexx says:

    Oyunlardan elimi ayağımı cekmeye çalıştığım bu günlerde iac gibi geldi.hemen gireyim lole de mid kavgası yapayım biraz.

  8. ben says:

    C64′ten PS4′e uzanan leş bir oyun geçmişim var.Şu ara 8 bit lezzetinde action-rpg olan “Hammerwatch” oynuyorum.Indie ve eski usül kafaları sevenlere tavsiye ederim.

    Etkisine gelince…Bir firmada sistem yöneticisiyim.Küçükken C64 ve Amiga ile tanışmasaydım şu anda bu işi yapmıyor olurdum sanırım.

  9. cenkozmercan says:

    kick off > sensible soccer > pes + fifa combined.

  10. mzmustaine says:

    8 bit müzik yapmamın yegane nedeni…

    Okul öncesi çağlarımda kuzenimdeki Commodore 64′ü görüp, zavallıca spamlemeye başladığım dönemden beri oyunlardan kopamıyorum. (paper boy’dur ilk göz ağrım) Sonra zaten atari macerasında buldum kendimi derken masaüstü oyunları keşfetmeye başladım ki hala keşife devam ettiğim doğrudur. Paralel olarak bilgisayar oyunları geldi tabii.

    FRP ve RPG… Ne güzel bir kaçamaktır! Hayal gücümün gelişimine oldukça katkısı oldğunu düşünüyorum. Hala eski Diablo’ları özleyip kurarım arada. 3. geldiğinde oldukça hayal kırıklığı yaşasam da… gollumun sultanıdır 1. ve 2. oyun. Fallout için de benzer şeyler düşünmekteyim.

    İyi bir dungeon master kadar kalender ve gözlemci olabilmek isterdim genel olarak. Demek ki oyunlar o kadar da? kötü örnek değilmiş. (ironi)Başka bir örnek ise SF oyunundaki charge lı karakterler olabilir. Hiç sevemediğim pasif adamlar olsalar da sabır taşı oldukları açık. Hala evde arcade stiğimle SSF4 oynamaktayım, ranked maçlar atıyorum. Psikolog olsa o kadar yaramazdı bana belki de, kafam bozulunca 1-2 el SF atıyorum hoop şeker gibiyim. Nihayet İstanbul’da güzel turnuvalar hortlamaya başladı, içimize su serpti. Bir de elbette aktif olduğum Planetside var, FPS oyunu. Genelde FPS i çok sevemeyen bende bile bağımlılık yaratabilecek nitelikte savaşlara sahip.

    Online oyunlar ile fazla iç içeyim. Starcraft hala biriciğimdir, son dönemlerde bayağı bir Heartstone oynasam da, MY WIFE FOR HIRE! Heartstone demişken, Magic’in skillsiz hali diyebiliriz belki ya da saçma tanım oldu bilemedim. Magic haliyle daha da kompleks kalıyor onun yanında o ayrı ama son derece kapalı ve hırslı bir komünitiye sahip.

    Kısacası! çok fazla zaman harcıyor olabilirim sevdiğim oyunlara ki bu yüzden midterm sınavlarını kaçırmışlığım var. Online oyunun üzermdeki etkisi diyelim.

    Oyun dünyası deyince insanın aklına sentetik mod gelir, gosu 8 bit müzikler gelir, hayal gücü, takım ruhu gelir. Bir de çok gaz anlarda elbette LEEEROOOOY gelebilir.

    Türkiye’deki oyun sorunum genelde komüniti üzerinden gelişiyor. Ne üzücüdür ki Starcraft topluluğunun yanından geçmiyor son dönem oyunların komünitileri. (league of legends, LOL!)

    Bir de serzenişte bulunacağım, sevgili ARAL GAME; bok edip durduğun yeter herşeyi…. Sahibin olan Abuzer Kadayıf’tan kurtul, kendine gel, oyuncularını kaybetme, kazan. Unkapanı’nda plakçılık yapan bir adamın bala göte satın aldığı o kurum belki de bizi bu kadar üzmezdi SC oyuncuları olarak.

  11. Ata Berk says:

    Şu ana kadar en çok RPG / Adventure tarzında oyunları oynamaktan zevk almışımdır desem yalan olmaz . En büyük sebebi ise şu . STORY ! Ben en çok çeken şey bu . Çünkü :

    İnsanoğlu , monotonluğa , sıradanlığa ve tembelliğe fazlasıyla yatkın bir tür . Hem biyolojik olarak hemi de mental olarak . Çok kolay herşeye alışabilir ve bunu hayatına adapte edebilir. Lakin insanlar bu tekdüzelikten kurtulmak için kendilerini belirli her zaman kendi yapılarına uygun şeylere adamışlardır , hobi , iş , aile , ” oyun ” vs . Oyunlara adamasının sebebi ise insana farklı bir ” realite ” sunuyor olmasıdır . Bizi dipsiz bir kuyuymuşcasına içine çeken bu ” realite ” kavramı ise bir insanın elinden çıkınca , daha ilginç bir nokta alıyor . Çünkü tam o esnada ” hadi lan oradan daha yaratıcı ne olabilir ? ” diye bir cümle kurduğunuzda ortaya Deus – Ex , Fallout , The Witcher , Diablo , System Shock , The Elder Scrolls , Baldur’s Gate ( daha çok sayardım da hepsine yeniden başlamamak için burada bırakıyorum ) gibi efsaneler insanın suratına ” holy mackarel ” gibi çarpıyor (TF2) . Kısacası , bir insan hayalgücü olarak ” erişemediklerini ” görünce birden şoka giriyor , çünkü hayalgücü bu , sonu bucağı yok . Sonu olmadığı gibi de belirli bir başlangıç noktası yok . Zihninizde her an herşey olabilir ve bitebilir .

    Hikaye konusunda kafayı bozmuş bir gamer olarak bir insanın kesinlikle ama kesinlikle oynaması gereken 10 oyunu saymak istiyorum ve burada bitiriyorum.

    Baldur’s Gate
    Fallout Series
    Half – Life
    Bioshock
    Chrono Trigger
    Deus – Ex
    Still Life
    The Monkey Island Series
    Planescape : Torment
    Broken Sword

    VE KESİNLİKLE AMA KESİNLİKLE !

    GRIM FANDANGO
    SANITARIUM

  12. Ugur says:

    Çocukluğumuzun oyunları bambaşka tabi de son zamanlarda çıkan oyunlarda acayip bir ruhsuzluk, ‘atmosfer yaratamama’ sorunu var.En son örneği: Watch Dogs

    Şu aralar Mass Effect 3′e sardım ilaç gibi geldi.

  13. Phaolrym says:

    Ufacıkkenden beri hayatımdan hiç çıkmamış bir hobi ve tutkuydu atari, arcade, konsol, PC oyunları oynamak benim için, birkaç sene öncesine kadar. Bir süredir nadiren Baldur’s Gate 2 oynuyorum sadece.

    En zevklisi atari salonlarında Street Fighter II’ oynamaktı. Baya master class oynardım hatta, yeniştiğimiz bir grup kişi vardı, ama benden çok bariz biçimde iyi oynayabilen yoktu. Herkesle kapışabilirdim yani. Guile ve Ken ile ustaydım özellikle. Yalnız Zangief’le ustalaşmış birkaç kişi vardı, ve onlarla baş edebilmem başta zor olmuştu alışık olmadığımdan. O kadar çok komik ve ilginç anım var ki atari salonlarında, başlasam bitmez.

    Onun dışında en tutkulu oynadığım arcade oyunları Blue’s Journey, Dungeons & Dragons – Shadow Over Mystara, Tekken 2, Mortal Kombat 1 ve 4, Street Fighter’ın çok ileri versiyonlarından biri (adını unuttum), Samurai Shodown serisi, King of Fighters serisi, Snow Bros, Cadillacs and Dinasours,Final Fight, Double Dragon 1-2 (dövüş oyunu olan değil.), World Heroes 2, Golden Axe,Sunset Riders, Midnight Wanderers, Super Sidekicks 1-2, Shinobi… (Neyse yeter.)

    Konsol da belli dönemler oynadım, ama o dönem arcade joystick denen bişey olmadığından ve joypad denen şeyden nefret etmemden ötürü fazla uzun ömürlü olmadı. Soul Reaver ve birtakım dövüş oyunlarını severdim özellikle.

    PC’de ise favori oyunlarım: Baldur’s Gate 2, Planescape Torment, Icewind Dale, Age of Empires,Diablo 2,Starcraft, The Witcher, Dragon Age – Origins, Zelenhgorm, Monty Python’s The Meaning of Life,Championship Manager’in eski yıllardaki iki versiyonu, FIFA ve NBA’lerin yakın döneme kadarkiler dışındakileri vs. (Başlayıp sıkıldığımdan bitirmediğim oyunları sayarsam da çok sürer, onlara hiç girmeyeyim. O kadar var ki “hayatımın oyunu” diyerek başlayıp, bitiremeden soğuduğum…)

    Tutkudur ya, bi ara gene die-hard bi gamer olabilirim tekrar, hiç belli olmaz. :)

  14. emre says:

    Strateji türüne bayılırım. Üşenmesem tüm WW2 konulu strateji oyunlarını oynayacağım hatta. Onun haricinde daha çok içeriğe önem veriyorum. İçerik sağlam olduktan sonra tür çok fark etmiyor.

    Konsol’da FPS oynamaya bayılıyorum. Oyun dünyası deyince de ne yazık ki aklıma önce ‘kocaman adam oldun hala oyun mu oynuyorsun’ diyen büyüklerimiz geliyor. Bu durum oyun dünyası kavramıyla ne kadar alakalı bilmiyorum ama gerçekten bu geliyor aklıma.

    Nakit konusunda; Şu güne kadar baya para döktüm konsol için. PC’de fazla para harcadığım söylenemez. Oyunlara vakit ayırmanın İngilizce öğrenme konusunda inanılmaz katkısı oldu. Özellikle Call of Duty 2′nin büyük katkısı vardır.

  15. Gereksiz biri says:

    Oyun alemi tepe noktasını Doom,Quake,Half Life gibi oyunlar ile yaptı..

    Muhteşem günlerdi..90′lı yıllarda sabahlara kadar Sega’da Mortal Kombat yardırıp,PC’ye geçip Half Life,Doom,Quake,Damage gibi oyunlara sarmak..Arada gün atladığımız olurdu.Salı günü otururduk başlarına Perşembe günü uyumaya giderdik..Özellikle 2000′den sonra pek çok oyunu oynamadım.90′lı yıllarda benim için olabilecek en müthiş oyunlar piyasaya çıktı.Önce Doom yetmedi Quake (Özellikle Quake 2 ) onların peşine Half Life..Yine Need For Speed 3,Fifa 97 ve hiç unutamayacağım bir oyun Sanitarium.Damage,Delta Force gibi oyunlar.. çok iyiydi çok.

  16. Korhan Tok says:

    Diablo III ve Dota 2 oynayan varsa görüşelim.

    Bir de nerede eski Rpg oyunları be, diyerek goygoy kapısını aralayalım.

    ismail vilehand

    @Korhan Tok, Dota 2′yi 532 saat oynayıp bıraktım. sabit takımın olacak yada en kötü her oynamak istediğinde takımına önceden tanıdığın 4 kişi daha bulabileceksin. aksi taktirde oynayabilmek peygamber sabrı istiyor. yorgun argın eve gelmişim bi bira açayım birazda oyun oynıyim diye girip daha çok yorulup birde sinir hastası olup çıkıyodum oyundan bırakmaya yakın, sonrada silip tövbe ettim zaten. çekilecek çile değil valla.

    Warcraft 3 modu olan ilk dotayı uzun yıllar oynadım o zamanlar sabit takımımda vardı çok keyifliydi. yaş ilerledikçe kalmıyor tabi öyle takımlar falan. ancak moba işi bu ara çok ayağa düştü. kitlenin kalitesizliği yüzünden türe küsen adamları toparlayacak ve hardcore kitleye hitap eden yeni bir moba lazım bence.

    B U R Z U M

    @Korhan Tok, diablo 3 dersen aradigin adam benim:)

    Korhan Tok

    @B U R Z U M, koranoid2192 den ekleyebilirsin o halde. Pek sık giremiyorum ama denk geliriz illa ki.

  17. Dysplasia says:

    orjinal ATARI ile tanıştım ben oyunlarla, şu bildiğiniz uzaygemisi kontrol paneline benzeyen devasa alet. 20 sene önce falan. pacman, değişik değişik platform oyunları vardı. orjinal pacman kartuşum da var. böyle klasik bir şeye sahip olmak hoş tabii.
    kendi oyun oynayabildiğim bir pc’ye tee lisede sahip oldum. o zamana kadar da ateri salonlarına hayran hayran mortal kombat’ta parçalanan bedenleri görmeye giderdim. bir de metal slug var tabii. red alert 2 çıktığında internet kafeler de yeni yeni yaygınlaşıyordu bizim oralarda. sırf müziğini dinlemeye bile gidiyordum okuldan çıkıp. lisede ise kendimi blizzard’a, bioware’a, black isle’a verdim. planescape: torment benim için oyun dünyasının da zirvesi. hala daha çıtayı yükselten yok. şu son kickstarter projelerinden de bir şey çıkmazsa tepe noktasında kalır o oyun. açar açar okurum metinlerini. deionarra’s theme’i dinleyip ağlarım. insanın doğasını ne değiştirir diye düşünüp dururum.

    üniversitenin sonlarında hayatım ‘bir miktar’ boka batıp çıkmaya başlayınca kendimi çok kötü kaptırdım oyunlara. öyle sadece mmorpg falan da değil, düz bildiğin single player oyunlar da. oyunlara harcadığım zamanı şöyle steam’den falan toplayıp yazsam gözyaşlarına boğulurum heralde. ama yemin ederim ki o oyunların salgılattığı endorfin olmasa, opionin reseptörlerimi gıdıklamasa çoktan nalları dikmiştim. kendi başıma kaldığım her an, banyoda tuvalette bile, hüngür hüngür ağladığım, sinir krizleri geçirdiğim bir dönemdi. uyumaya bile korkardım o nedenle sabah oturup diğer sabah kalkardım bilgisayar başından. bildiğin damardan alır gibi alıyordum oyunları. sonra sonra halim düzeldikçe bu da geçti. işe falan da başladım. şu an e-sport olayına merak saldım. dota ti3 çok eğlenceliydi misal. sc2, dota turnuvaları iyi oluyor.

    yine de bilgisayar oyunları resim ve müzik sanatlarıyla yakınen ilgilenen benim gibi bir adama çok şey ifade ediyor. ouunlardaki sanat yönetmelikleri bazen aklımı başımdan alıyor, müzikler keza. yanına güzel de bir hikaye varsa oh. gözüm başka bir şey görmüyor o zaman.

    bu sıralar divinity: original sin’e takıldım biraz ve hikaye çok etkileyici ilerlemese bile oynanış on numara, müzikleri de çok hoş. rpg severlere en azından denemelerini tavsiye ederim. eski ağır abilerin yeni kickstarter projeleri olan pillars of eternity ve torment’i de dört gözle bekliyorum.

    ayrıca ben super mario’yu hiç bitirememiş bir insanım. yükseklik korkum nedeniyle son bölümlerdeki o geniş çukur ve dar topraklı alanları hiç geçemedim. bu da benim itirafım olsun.

    son olarak: hell march2, deionarra’s theme ve mulgore – cataclysm.

  18. OtomatikOblomov says:

    Yıllardır şöyle başından kalkamayacağım şekilde oynadığım bir oyun olmamıştı, ta ki The Elder Scrolls V: Skyrim’e başlayıncaya kadar. Yalnızca bir oyun değil, sanat eseri.

    Benim için efsane olan oyunlar ise:
    -Return The Castle Wolfenstein
    -Half Life, Half Life 2
    -Outlaws
    -Medal of Honor ilk aklıma gelenler.

    Özellikle gerim gerim geren müzikleriyle, kasvetli ve ürkütücü bölümleriyle ‘Wolfeinstein’ aklımı almıştı. o yılların oyun piyasasına göre ve orta okula giden bir velet için büyük bir olaydı.

  19. execute says:

    captain tsubasa da milli takımlara gelip tachibana kardeşlerle çift vuruş yapmanın verdiği keyif.. sanki dünyayı kurtarıyormuşcasına vuruşu seçip tuşa basmak…

  20. Osman says:

    Fallout 2, 3, New Vegas
    Diablo 2 (3′e başlamadım)
    LoL ve her ne kadar noob olsam da Smite (kusura bakmayın dotacılar ehe ehe)
    FPS’den çok hazetmiyorum ama CoD 2 en çok eğlendiğim oyunlardan biri. Quake 3 ve Half-Life LAN’da zevkli.
    Skyrim fena değil, zaman öldürüyor.
    GTA’lardan San Andreas güzel. 4 sıkıcı. 5′i PC’ye bekliyoruz.

  21. Swedish says:

    Konunun başlığına Karate Fist oyunu konursa ben burda COMMODORE 64 mottosunu yapıştırırım abi.
    C64 ten bu yana epey oyun konsoku geçti hayatımdan ama hiçbir zaman ondan aldığım keyfi başka yerden alamadım.Hala daha 8bit sid player den oyun müziklerini dinlerim.İlerde gitar çalmayı becerebilirsem yapacapım işk şey sevdiğim oyunların müziğini Metal müziğe döndürmektir.

    Kafa ayar programı ki bir nesile sabrı öğreten olaydır :) river raid ler,Rick Dangerous lar hard’n Heavy ler Giana Sister lar hey gidi hey

    Varsa commodore 64 meraklıları bol bol sohbet edelim

  22. Gökmen says:

    Çocuktum daha, babamın görevi nedeniyle gurbette lojmanda kalıyorduk. Henüz 5 yaşında bile yoktum, babamın kuyruğu gibiydim; işe giderken bile alırdı yanına. En son orada da sıkıldığımı anlayınca eve bir tane commodore 64 aldı. İşte o gün varya… Bugün “25 yaşında kocaman adamsın hâlâ oturmuş oyun oynuyorsun” diye kızıyorsan bu senin suçun baba. O son oyunu almıcaktın bana. Okuma-yazma yok Load d enter’dan ibaret hayatım.Matrix’e girerken Neo,Trinity Morphy vs falan aynısını hissediyorum. Sonra tabi atari, o da kardeşimi oyalamak içindi. Sonra Masaüstü PC eve girdi. İlk oynadığım PC oyunu NFS’nin ilk oyunudur. Öyle bir çoğunuz gibi über bi gamer değilim. Çünkü hayatım boyunca taktığım bir oyunu yıllarca oynadım.Bunlardan “bi(r)tanesi” ilk gerçek aşkım: Ultima Online (Ulan Fatih okuldan kaçıyorsun beni niye çağırıyorsun?!) Abartısız söyleyebilirim ki reel hayatta gördüğüm herşeyi oyuna ya da oyunda gördüğüm herşeyi hayata uyarladım. Çalı değil Nightsight, sarımsak değil Garlic vs… Çok inanılmaz derecede zevkli anlar geçirdim o oyunda, hayatım o oyundan ibaret oldu. Oynadığım her serverda bir itibarım vardı.RP PvP her türlü akıyordu. Brit köprünün über warlockları (İsim verip kendimi ifşa etmek istemiyorum :P ).Hey gidi :) Bir gün ben okuldayken PC bozulmuş. Babam da o sıralar mynet okeye sarmış. Delirmiş tabi bozulunca gitmiş yaptırmış PC’yi içine de oyun at bi kaç tane demiş savaşlı felan bizim oğlan oynuyor. O gün eve geldiğimde Ultima Online yoktu beyler bayanlar !!! Adeta bir kriz geçirdim. CD’si arkadaşımda fakat onlar da misafirliğe gitmişler. Akşamın 8′i nereden bulucam bunu? Yardımıma sağolsun çok geç keşfettiğim Diablo II yetişti. Zaten Ultima da artık zevk vermiyordu; yeni gelenler RP’den yoksun, PvP’de mızıkçı. Çekemem öyle. Diablo II vardı artık hayatımda. Haftasonları durmaksızın kaç saat oynadım hiç zaman tutmadım ama babamın oyunu internetten oynadığımı sanıp modemi saklaması sanırım bi fikir verir süre konusunda.
    .. ve son aşkım :) Okul çıkışı bir internet kafeye uğrayıp ödev çıktısı alacağız yukarıda bahsi geçen Ultima’yı bana enjekte eden arkadaşımla. Arkada 3 kişi küfrede küfrede bişeyler oynuyor. Ne ki bu? Oha görüntü de harika. Lan o alttaki barda skiller neden dönüp duruyor? Nasıl bir şey bu? Dayanamadım “abi bu ne?” “World of Warcraft kardeşim :)”
    O andan sonraki zaman zarfını şöyle böyle hatırlıyorum. Çünkü orada değildim, yeni bir dünyanın içine girmiştim. Hayatım, okulum, ailem, vardıysa kız arkadaşım umurumda değildi. Pişman mıyım?Hem evet hem hayır. Bana kattığı dolu şeyler var, bir o kadar da götürdükleri. Ama asla unutulamayan bir sevgili gibi bir yeri var bende WoW’un. Hâlâ oynarım canım sıkıldıkça, çalıştığım dersin ödülünü BG veya Heroic Dungeon, varsa Raid ile alırım. Diyorum ya über bi gamer değilim. Taktım mı bir oyuna tam takıyorum. Bu oyunlar yüzünden son yüzyılın en muhteşem 1000 oyununu kaçırmışımdır belki de. Olsun o da umurumda değil :)

  23. DrAQA says:

    14 müydüm 15 miydim tam hatırlamıyorum, o sıralar oyun oynamayı bırakmıştım. O zamandan sonra yalnızca arkadaşlarla multiplayer’ı zevkli oyunlar oynadım. (Counter Strike, Half-Life, bolca Fifa, PES, AOE ve elbette RED ALERT 2)

    Bilgisayar alemine çok küçük yaşta – 2 yaşında- dahil olmam dolayısıyla aslında bir bakıma bilgisayarla birlikte büyüdüm denilebilir. Elbette atari oyunlarının da küçüklüğümde büyük etkileri vardır. Yine de hiçbiri bilgisayar oyunlarını geçemedi. Tabi o dönemin oyunlarını şimdi kimler bilir bilemiyorum, şu yazdığım ilk üç oyunu bilen varsa beri gelsin, oturalım sohbet edelim muhabbet edelim nostalji yapalım.

    Supaplex; Net oyun tarihin en iyi zeka oyunudur. Efsanevi 111 bölümlük versiyonunu bitirmiş biri olarak şunu söyleyebilirim ki, bir yaşıma kadar hayattaki en büyük gurur kaynağımdı o 111 bölümü bitirmek. Sonradan internette yaratıcıları tarafından yüzlerce bölüm daha eklendi ama bütün hayatımı o oyuna adamamak için hiç bulaşmadım. Şimdilerde android versiyonlarını falan koymuşlar isteyen indirip Murphy’nin dünyasına adım atabilir.

    The Incredible Machine; Hayatımın oyunudur diyebilieceğim bir oyundur. Çok az oyundan ben bu zevki aldım. Anlaşıldığı üzere zaten zeka oyunlarına ayrı bir sevgim vardı o zamanlar.

    Oddworld Serisi; Özellikle ilk iki oyunu, oyun çıktığı sene daha 7 yaşındaydım ve babam bana oyunu “mario’nun gelişmiş versiyonu” diye tanımlamıştı. Bu yaşıma geldim, daha bunun kadar zevkli bir oyun oymamadım diyebilirim. Defalarca bitirdim, defalarca yeniden başladım. Biraz daha anlatırsam yine yükleyip oynayacağım galiba.

    Fifa 96 ve Fifa 99; Özellikle bu ikisini yıllarca oynamıştım. Fifa 96′da hakeme foul yapıp kırmızı kart yiyen tek kişi olabilirim. Fifa 99 ise hala Fifa’nın en iyi işi gibime geliyor, o zamanki kafamla bayağı bayağı ciddi maçlar oynar, kazanmak için ter dökerdim.

    Microsoft Tetris; Tetrislerin şahı.

    Bir de son olarak hala bana kimsenin açıklayamadığı bir olay var, zamanında atariyle günlerini geçirmiş arkadaşlara soruyorum o Duck Hunt oyunu için bağladığımız silahın sistemini biri bana açıklasın. Tam ördeğe tutmadığında vuramıyordun, doğru yere tuttuğumu o alet nasıl anlıyordu arkadaş, bildiğin tek bir tane kablo uzanıyor içinden hiçbir olayı yok. Yıllarca atari oynadığını bildiğim bütün adamlara sordum kimseden doğru düzgün bir açıklama gelmedi. Bilen yazarsa çok makbule geçer.

    Swedish

    @DrAQA, işte cevabı :)

    Bu cihazlar, günümüzdeki benzerlerinin aksine, ekrana ışık göndermiyor, üzerlerinde bulunan bir fotodiyot vasıtasıyla ekrandan gelen ışığı tanıyorlardı.

    Peki, tabancanın ekranın hangi bölümüne tutulduğu nasıl anlaşılıyordu?

    burada iki farklı yöntem kullanılabiliyordu, ancak ikisi de temelde aynıydı: Silahın tetiği çekildiğinde, ekran bir anlık siyaha düşüyor ve diyod algılamaya başlıyordu. Daha sonra ekran parça parça beyaza boyanıyordu. Ekranın, silahın baktığı bölümü beyaza boyandığında, silahtaki diyot ışığı algılıyor ve böylece silahın nereye tutulduğu anlaşılmış oluyordu. Bu esnada oyuncu genelde hiç bir şey farketmiyordu, çünkü bahsettiğimiz her şey saniyenin çok küçük bir bölümünde gerçekleşiyordu.

    Duck Hunt oyununda kullanılan NES Zapper, ekran siyaha düştükten sonra, her hedefi sıralı olarak beyaz ışığa boyuyordu. Daha sonra, diyod ışığı algılayınca, ekranda boyanan hedefin vurulduğu anlaşılıyordu. Diyod, makineye hedefin vurulduğunu bildirirken; hedeflerin sıralı boyanıyor oluşu, hangi hedefin vurulduğunun anlaşılabilmesine imkan sağlıyordu.

    Bu yöntemin, özellikle kötü tasarlanmış oyunlarda görülen komik bir yan etkisi de vardı. Sıklıkla uyanık bir oyuncu, silahı ampule doğru tutuyordu. Böylece tetiğe her bastığında, hedefi vurmuş oluyordu.

    Kaliteli oyunlarda bu sebeple ya siyah ekran gösterilerek hedeflerin eşleşmediğinden emin olunuyor veyahut da bütün hedeflerin eşleşip eşleşmediğine bakılıyordu.

  24. Harun says:

    Okul falan derken sürekli oyun oynayamıyorum ama tatillerde 1-2 hafta bir oyuna sarıp başka bir şey yapamıyorum. Mesela bu yaz okulu bitince Command & Conquer 3 Tiberium Wars’a sardım, şu an ek paketini bitirmek üzereyim. Geçen tatil Half-Life’ın ilk oyunundan başlayıp, Episode Two’ya kadar bitirmiştim.

    Tüm zamanlarda en sevdiğim oyunlar Portal ve Elder Scrolls serileri. Morrowind’den Skyrim’e Elder Scrolls’un hepsini çok severim. O kadar oynadım ama evrenin dörtte birini görmüş gibi hissetmiyorum kendimi.

    Ama, özellikle buradaki herkese önerdiğim bir oyun var: Brütal Legend. Hem aksiyon, hem strateji hem de metal şarkılarından oluşan muhteşem bir soundtracki var. Lemmy doktor, Ozzy kaportacı rolünde. Bir heavy metal neferi olarak emolara ve glamcilere karşı savaşıyoruz. Gitar solosu atarak hasmımızın üzerine şimşek indirebiliyoruz.:D

  25. Hayatım boyunca sürekli bir şekilde video oyunu oynayan bir insan olarak epey söyleyecek şeyim var konuyla ilgili. 8-9 yaşımdan ilkokul sonuna dek bulabildiğim tüm oyunlarını oynadığım PlayStation 1′im ile ciddi anlamda daldım oyun ortamlarına. Crash’in her serisi, Winning Eleven serileri, Fifa 2005, Toca 2 Tuning Race, Spider Man, Worms Armageddon ve Spyro ciddi anlamda zamanımı almış, hayatımın o döneminde yer etmiş ilk oyunlar. Sonrasında gelen PlayStation 2 maceramda ise God of War serisi, Nba 2009, Fifa 2009 ve Gta San Andreas’ı epey oynadım. Lise başında yeni çıkan oyunları da oynayabileceğim bir bilgisayarım olduğunda ise esas deliliğim başladı. O zamandan beri iti köpeği olduğum, her oyununu en az 4-5 kez bitirdiğim, repliklerini ezberlediğim, hakkında internette çıkmış çoğu şeyi incelediğim bazı seriler ve multiplayer oynarken inanılmaz keyif aldığım bazı oyunlar oldu. Başlıca şöyle sıralayayım.
    The Elder Scrolls serisi: Oblivion ile başlayıp Morrowind’e geçip Daggerfall’u çok az oynayıp Arena’nın ise hikayesini okuyup Skyrim’e geçtiğim bu seri oynadığım bilgisayar oyunları içerisinde yapılmış en iyi kurguya sahip olanı kesinlikle. Her detayı düşünülmüş, evreni kusursuza yakın kurgulanmış, youtube’daki lore videoları izlenerek ne kadar geniş olduğu görülebilecek olay ve karakter varyasyonuna sahip inanılmaz bir seri gerçekten. Morrowind, Oblivion ve Skyrim’de Wood Elf olup her türlü itliği yaptığım “Beleg” isimli karakterlerimin save’lerini halen saklarım.
    Call of Duty serisi: 2-4-6-8′den bahsediyorum. 4-6 ve 8′in oynanışı her ne kadar birbirlerinin kopyası olsa da hikayesi ve atmosferi birbirine mükemmel uyan bir seri bence CoD. Ayrıca 2 ve 4′ü halen fırsat buldukça multiplayer olarak oynarım.
    Grand Theft Auto serisi: 3 – Vice City – San Andreas ve 4′ü kast ediyorum. (5 pcye çıkınca onu da listeye ekleyeceğim tabii ki) Open world olayını gerçek dünyaya aktarmadaki başarılarından ve çok küçük yaşta oynamaya başladığımdan aklımı alan ilk seri GTA oldu. Tommy Vercetti başta olmak üzere, Carl Johnson ve Niko Bellic de en sevdiğim birkaç oyun karakterinin içindedirler kesinlikle.
    Max Payne: Oynarken ağlamaya en çok yaklaştığım oyun Max Payne II idi sanırım, böyle güçlü bir atmosfer, böyle inanılmaz bir hikaye ve böyle özgün bir karakter bir araya gelince oynadığım en yoğun seri olduğunu söyleyebilirim Max Payne’in.
    Assassin’s Creed: Yukarıdakilerin yanında çok çok daha az oynadığım bir seri ama overrated olması ve oynanışının aşırı rahat ve kalıplarla sınırlı olmasının yanında oldukça heyecanlı bir hikaye kurgusu var. Ezio ve Altair isimlerini epey duymaktaydım bir aralar.
    Bunların dışında kesinlikle Mount and Blade Warband’den bahsetmeliyim. Hayatımda bir oyuna ayırdığım en fazla zamanı bu Türk yapımı oyun aldı açık ara bir farkla. 5 senedir her yaz mutlaka yeni bir hesapla başladığım ve halen zerre sıkılmadığım, neredeyse her krallığın kalelerini, köylerini ezberden sayabilecek kadar çok şey yaşadığım, mükemmel bir oyun. Kalradya denen yerde her çeşit karakterle, her tür ihtimalde dolaşmışımdır herhalde. Yeni oyunun çıkması için gün sayıyorum ve kaybedeceğim zamanlara zerre üzülmüyorum.
    Bunların dışında her ne kadar Tolkien’ın mirasını değil filmleri esas alsa da maalesef şu ana dek yapılmış en iyi orta dünya oyunu olan BFME 2, C&C Generals: Zero Hour, Warcraft 3 multiplayer oynamaktan halen oldukça keyif aldığım oyunlar. Ayrıca (2.sini oynamamış olsam da) Starcraft, Mafia 2, Crusader Kings 2 ve Rome Total War da hayatımın bazı dönemlerinde zamanıma hükmedecek kadar oynadığım oyunlardı.
    Bilgisayar oyunlarının bana kattıklarına gelirsem genelde vakit kaybı derim sanırım. Fakat 5-6 yıldır iyi bir ingilizcemin olmasını da oyunlara borçluyum kesinlikle. Ayrıca genelde bilgisayarda oyun oynarken arkadan müzik dinleyen birisi olduğumdan ve oyun tercihlerimi bazen sırf buna uyan şeyleri tercih edecek kadar sınırlayan biri olarak metal müzik bilgimin çoğunu da bir şekilde desteklediğini söyleyebilirim. Amon Amarth, Bolt Thrower gibi grupları dinlerken düşmana doğru at sürmenin nasıl bir keyif olduğunu bilen bilir sdfsg.
    Genelde bulunduğum çevrelerde hep benden daha fazla oyun oynayan insanlar olmuş olduğundan kendimi hiç gamer olarak nitelememiştim ama yazıyı yazarken fark ettim ki (hiç online oyun oynamamış olmama rağmen) hayatımın büyük bir kısmını ele geçirmişler bir şekilde. Şu sıralar her ne kadar müzik işlerine yoğunlaşsam da arada Fallout 3 oynayarak saatlerimi eritiyorum.

  26. B U R Z U M says:

    6 yasindayken almanyadan gelen kuzenim sayesinde atari salonlari ile basladi oyun cilginligim. Zamaninda cepte 5 kurus yokken atari salonunda jeton atma yerine tel sokup kredi acan kotu sevimsiz cocuklardan biride bendim:) bu tipleri bilen bilir:) ateri salonlarinda ilk hastasi oldugum oyun king of fighters 95 ti. Ruyalarima girecek kadar severdim o oyunu. E tabi sonra kof 96, 97, 98 derken ciddi anlamda oyunu ustalik derecesinde iyi oynuyordum. Tabi bunlarin yaninsa metal slug serileri, snow bros lar, punisher, final fight , nam-i diger mustafa (cadillacs and dinosaurs) falan, captain commando, yani kisaca akliniza gelen tum atari salonu oyunlarini iyi derecede oynayan bi genctim. Hala arada gider kof 98 oynarim o derece hastasiyim:) sonra tabiiki counter manyakligim basladi. Ayrica doom 3, quake 2 ler cok vaktimi aldi manyaklik derecesinde oynadim…sonra konsollarda ilk piley siteysinda crash team racing, resident evil serisini cok oynadim.neyse biraz guncel zamandan bahsedecek olursam tamamen konsolda oynamaya basladim. Bilgisayarda oyun oynamayali 10 yil olmustur abartisiz…bircok kisi konsolda fps oynanmaz alan der ama ben inanilmaz zevk aliyorum…cok uzun bi sure ek paketlerle beraber borderlands 2 oynadim, hala deli zevk alarak call of duty mw 2 oynuyorum. Ayrica resistance 3, killzone 3 u ps3 olan herkesin oynamasini tavsiye ederim.eski oyunlar ama gercekten mukemmel bu 2 oyun…ayrica deli gibi diablo 3 e sardim 9 aydir… Falan filan…kisaca oyun benim hayatimda cok onemli bi yere sahip…

    ismail vilehand

    @B U R Z U M, Borderlands 2 PC’de mi PS3′te mi? bende acayip hastasıyım. Payday 2 ile beraber piyasadaki en zevkli coop oyunlardan. bende bi tane level 35 Mechromancer var acayip overpowered oldum keyfim kaçtı. robotu bi salıyorum ben daha koşup tek kurşun atamadan alayını dümdüz ediyor. şimdi de Commando yada Gunzerker kasasım var ama kararsızım.

    B U R Z U M

    @ismail vilehand, ps3 dostum…ben direk oyuna krieg the psycho ile basladim ve oynamasi muthis zevkli…hele badass psycho mutant a donustugum zaman inanilmaz guclenip ona buna balta sallamanin keyfi bi baska:) siddetle tavsiye ederim:) onun disinda gunzerker 2. Favori karakterim…yalniz commando ve gunzerker dan once eger indirdiysen direk psycho ile basla. Yoksa gunzerker eyidir:)

    ismail vilehand

    @B U R Z U M, skinler hariç full ek paketler var bende. PC’de olsaydı kasardık beraber. Borderlands 2′yi tek başıma oynamayı pek sevmiyorum. oyuna katılan kişi sayısı kadar zorlaşıyor oyun. misal normalde vurup kalkanını bile indiremeyen adam 4 kişi bağlandığında tek atabiliyor. daha zorlu deneyim için coop şart. ama Psycho’yu deniycem. bu arada izledin mi bilmiyorum, Psycho karakterine kısa film yapmışlar çok muhteşem:

    http://www.youtube.com/watch?v=aZqmQT89kqU

    B U R Z U M

    @ismail vilehand, ahahaha:):) bu film sayesinde psycho cu oldum zaten:) ayrica hakkaten oynamasi super…aynen beraber oynasak super olurdu…sen sal robotu meydana bende elimde buzzaxe:) cok iyi is yapardik :) yalniz en kisa zamanda basla psycho tabii melee karakter sewiosan…yoksa gunzerker basla mechromencer dan daha cok sevk alacaksin:) bi elde jacobs pompali diger elde dahl marka assoult rifle:) o zevki yasa:)

  27. Mustafa Sakallı says:

    Eski oyunlar geyiğinin hiçbir doğruluğu yok bence. Evet sektör büyüdüğü için bir Torment kadar yoğun oyuna fazla denk gelmiyoruz ama bunun nostalji duygusundan kaynaklandığı bariz. Eskiden çoğu şey hiç de güzel değildi açıkçası.

    Kendi oynadıklarıma gelirsek, genelde multiplayer oyunlar oynuyorum. CS oynamadığım gün çok az.

    Adı geçmemiş, geçdiyse de az geçmiş görememişim; Bioshock. Bir Torment’ten Fallout’tan kalır yanı asla yok. Modern şaheser.

    Dysplasia

    @Mustafa Sakallı, heh bu da klasik eskiyi övenlere karşı geliştirilen klişe ‘anti-nostalji’ tepkisi.

    Mustafa Sakallı

    @Dysplasia, Ee, yani?

    12ParmakBağırsağı

    @Mustafa Sakallı, ben 96 doğumluyum eski oyunların çıktığı zamanları hiç gmrmedim ama stronghold crusader en sevdiğim stratej oyunu quake 3 ve grim fandango hastasıyım

    Dysplasia

    @Mustafa Sakallı, yanisi dediğin şeyin mantıklı bir yanı yok. insanları ‘yeaaa aslında o oyunlar o kadar iyi değildi, nostaljik duygularla büyütüyonuz’ diye laf çarparken oyunun hakikaten ‘o kadar da iyi’ olduğunu gözardı edip anti-nostaljik klişelere boğuluyorsunuz. yeni türedi bu moda da internette.
    tıkla ilerle temalı interaktif çizgi roman türünde bir oyunu büyütüp büyütüp sırf nostaljik olmamak için torment’in önüne koymak güldürücü. üstelik 120 lira karşılığı sıksan 9 saat.
    neyse, önünde sonunda zevkler-renkler kısır döngüsüne girecek. bir de onun hakkında yormayın beni.

    baldur’s gate de bir şeye benzemiyordu zaten.

    Phaolrym

    @Dysplasia, Dediğine katılıyorum. Problem şundan kaynaklanıyor. Planescape: Torment ve Baldur’s Gate’ler çıktığında, çok yeni olduğundan tümden beğenildi. Beğenmeyenler de oynamadı. Ben de çok sıkıldım Torment’in birçok combat kısmında, ama bunun sebebi önce Baldur’s Gate 2′yi oynamamdı. Yine de oyun hakkında negatif bir algım oluşmadı, zira çıkış zamanına göre değerlendirdim ve hikayesi vs. si her halükarda inanılmaz değerli bir oyun. Torment’i çok daha geç keşfedenlerin ise bir kısmı oynanabilirliğini hiç kabullenemedi ve çok ağır eleştirilere başladılar. Her şeyi zamanına göre değerlendirmek lazım sonuçta. Bugün en sevdiğim oyun BG2 ile ilgili bile “şöyle daha iyi olurdu” dediğim bir sürü şey var,ama bunların bir kısmı teknik olarak yapılamazdı veya imkanlar el vermezdi, ve bu hep böyle ki. Bir zaman öyle oyunlar çıkar ki, günümüzün efsanesi denen oyunların bile pabucu dama atılır, zamanına göre değerlendirmeyi bilmeyenler tarafından. Zorla sevmek diye birşey olmamalı zaten, ama seven kişileri hor görmek de saçma bişey. Neticede müzikten bile örnek versek, sadece über modern soundlu ve mükemmel sofistikelikte besteler içeren albümleri mi seviyorsunuz?

    Mustafa Sakallı

    @Dysplasia, Bu güzel sitede pek tartışmak istemiyorum zira ne benim yazdığımdan bir şey anlamışsın ne de yazdıklarından haberin var. Laf falan da çarpmıyorum.

    Neyse, yanlış anlamadıysam Bioshock’a tıkla ilerle falan demişsin. Hayırlı işler.

  28. Ugur says:

    Özellikle ana akım oyun piyasası tamamen yetişkinlere yönelik olup oyunlara bolca cinsellik, şiddet, kumar vs. eklemelerine (oyun paketlerinin üzerinde kocaman +18 ibareleri var artık) ve hikaye bazında sinematik anlatıma daha çok ağırlık vermelerine rağmen (odaklanmak gerekiyor yani) bazı andavalların çıkıp “eşek kadar adamsın hala mı oyun eheöhe” demeleri garip gerçekten.

    Gerçi şimdilerde bu tiplerin hergün Facebook’ta oyun daveti yollarmaları da hoş bir ironi tabi.

  29. OnurOnur says:

    Hepimizin bildiği ve oynadığı oyunları saymama zaten gerek yok. Direkt hayatımı etkileyen, 8 yaşında olduğum 2001′den 2009′a dek aralıksız oynadığım(daha sonraki yıllardada oynadım ama bu dönemki kadar olamıyor işte), hayatımın oyunu/serisi ünvanını bileğinin hakkıyla alacak CM-FM serisinden bahsedeyim bende. Yani nasıl anlatılabilir tam bilemiyorum ama bu oyunun insanda yarattığı bağlılık inanılmaz birşeydi ya ahah. O küçük yaşlardayken maç sonunda kendi kendine röportaj mı vermek dersen, maç esnasında kalkıp teknik direktör gibi davranmak mı dersin, her tür uyarlamayı yaptırıyordu insana. O dönemler günün 8 saatini oyunda geçirip, ardından bir iki saati kağıtlara şuna buna taktik çizerek, taktik geliştirmeye çalışarak ve oyun için tuttuğum defter üzerinde çalışarak geçirdiğimi hatırlıyorum. Ardından ne mi yapıyordum? Akşam olduğu için mahallemizin şirin ve muazzam eğlenceli parkına ve oradaki top sahamıza gidip en az bi 3 maçtan sonra FMci 4-5 arkadaşımla beraber saatlerce oyunu konuşmak/oyuncu önermek/kariyer vs anlatmak. İlkokul sonu ve orta okul döneminin yazlarını bu yüzden çok özlüyorum, ama asıl efsane dönem 2003-2004 sezonun kışında. Haftasonu İngiltere maçlarını ve oradan tuttuğum takım olan Arsenal’ı izlemek ve o yağmurlu cumartesi pazar günleri 10 saat CM oynamak. Bunun hayaliyle geçiyordu haftaiçi haha.
    Aynı zamanda oyun seneler içinde öyle bir veritabanı işliyordu ki beynine, o yıl İskoçya ikinci liginde küme düşen takımın nöbetçi golcüsünü falan biliyorsun artık ahah. O yaşta büyük insanların bile benimle rahatlıkla futbol konuşabilmesini sağlıyordu oyun.
    Tabi yine genç yetenek(wonderkid) bulma olayları oyunun en efsanevi olaylarındandır. Gerçek hayatta alt liglerde çok küçük takımlarda oynayıp oyunda harikalar yaratan yetenekler. Genç yaşta kimse bilmezken bulduğunuz oyuncunun gerçek hayatta yükselişini izlemek “Ben bunu 3 yıl önce Beşiktaş’a getirmiştim” demek, 03-04 oyununu 2010lu yıllardada arada açıp oynamak. İşte hepsi CM-FM ve çocukluğum.

  30. OnurOnur says:

    şoyle bı gunde buna rastlamak http://bit.ly/1qWSG6f
    gercek mı bılmıyorumda sonuna kadar ızleyın ahah, keske cocukta dozerle evı yıkıp vıdeoya alsa

    Ahmet Saraçoğlu

    @OnurOnur, en sonda yerden bir oyun kaldırıp bakıyor ya (adını bilmiyorum), onun virali bu.

    OnurOnur

    @Ahmet Saraçoğlu, ahah aynen olabilir ona dikkat edememişim sonda

  31. Burak Özmen says:

    Bilgisayar oyunlarından gerçekten muhteşem keyif aldığım dönemler küçük yaşlarıma denk geliyor. Artık oyunların kalitesizliğinden midir, ruhsuzluğundan mıdır bilmiyorum ama ne kadar o eski zevki almak istesem de alamıyorum.

    Return to Castle Wolfenstein ve Stronghold küçükken oynayıp muhteşem haz aldığım oyunlar. Hala daha oynarken çok zevk alırım, onların yerini hiçbir şey tutmadı benim için. Şu 2 oyundakinden daha iyi oyun müziği görmedim daha. Wolfenstein oynarken hala ürkerim, kaç kez bitirmiş olmama rağmen.

    Çok fazla araba yarışı vs. oyunu oynamam ama Need For Speed Most Wanted ve Flatout2′nin benim için özel yerleri var. NFS beni metal müziğe başlatan oyundur, Avenged Sevenfold parçaları ile.

    Benzer tutkuyu/zevki bazı online oyunlarda yaşadım, knight online/cabal gibi, onlar da MMORPG türüne olan hayranlığımdan dolayı.

    Zamanında 7 sene önce falan Dota’ya da başlamıştım. Onu da uzun süre oynadım, HoN çıktıktan sonra da HoN’a bağımlı oldum. Oyunu bırakabilmem için oyunu silmem gerekti. LoL’e, Dota 2′ye hiç ısınamadım,, kötü oyunlar olduklarını düşünüyorum.

    Son zamanlarda ise dibimin düştüğü oyun sayısı az. Dead Space 2, Bioshock Infinite gibi oyunların başından kalkamadım. Bioshock Infinite muhteşem bir hikaye, herkese oynamasını tavsiye ederim.

    Şimdi de Mount&Blade: Warband oynuyorum TÜRKLER NE GÜZEL OYUN YAPMIŞ BEEE gibi milliyetçi duygularla. Bağımlılık yaptı bu da, sanırım bundan da silerek kurtulmak zorunda kalacağım.

  32. çaksu says:

    Lisede Lotr hayatın anlamıydı. Çoğunun Half Life, Wow ile falan yaşadığını Battle for Middle Earth’ler yaşatmıştı bana. Ciddi saplantı olmuştu. Çapa’dan kaçıp Fatih’e giderdik boyna oynamak için.

  33. OnurOnur says:

    Sadece CM-FM ile sınırlı kalmayayım, bilenlerin ”AAAAA” diyeceği yazılmayan(sanırım) aklıma gelen farklı oyunları söyliyim.

    Midtown Madness: Microsoft’un 99′lu harika yarış oyunu

    Hooligans: Storm Over Europe: http://bit.ly/1qrTVcx

    The Sims serisi

    RollerCoaster Tycoon serisi: Yorum yapmayayım haha, efsane
    http://bit.ly/1sSz8OU

    Counter’dan daha fazla zevk alabildiğimi hatırladığım Delta Force ve Tactical Ops oyunları

    Neighbours From Hell: Şişko ev sahibinin evine girip yakalanmadan şaka yapmaya çalışıyorsun, baya eğlenceliydi ahah http://bit.ly/1uevAYk

    Ve son olarak bir SEGA efsanesi, International Superstar Soccer. Bilen varsa gözleri dolacaktır sdfg http://www.youtube.com/watch?v=43x0pruCQic

  34. ismail vilehand says:

    Assassin’s Creed serisinin hikayesine ve atmosferine deli olup dövüş sistemine götüyle gülenler favlasın. oyunun yapay zekası “erkekseniz teker teker gelin” olayını benimsemiş resmen.

    birde en çok güldüğüm olaylardan biri çatı kovalamacaları. bizim süper eğitimli assassin olarak zor atladığımız yerlerden adamlar üstlerinde heavy armor, ellerinde kocaman baltalar ile atlıyorlar. ama düz bi yere tırmandığımızda “taş yok mu taş?” diyip kafaya göze fırlatmaları çok güzel bi olay tabi.

    12ParmakBağırsağı

    @ismail vilehand, favlıyorum. Bildiğin rezillik.

    WARA WARA

    @ismail vilehand, +1. ayrıca o kullanıcı arayüzü nedir. tamam anlaşılır olmaya çalışıyosun da çatıya çıkıp aşşağıya baktığında her yerde quest gözükmesi falan insanı assassin’den çok yürüyen uydu gibi hissettiriyor.

    WARA WARA

    @WARA WARA, karakterin kıyafeti karizma vs. ama BEN ASSASSINİM diye bas bas bağırıyo bildiğin. bi sıradan insanların kıyafetine bakıyorsun bi kendi kıyafetine, aradaki fark dağlar kadar, yuh yani. 20 km öteden senin ne bok yemek istediğin gayet net zaten.

    Tabii ben şimdi çıkıp da gerçek kiralık katil simülatörü olmaya çalışsınlar demiyorum ama kişisel olarak bu tarz faktörler beni inanılmaz soğutuyor ve uyuz ediyor.

    Ugur

    @ismail vilehand, ACII hikaye+müzik+atmosfer olarak oynadığım en iyi oyunlardan biri.Sonrasında çok bozdular ve evet AHAHAHAAHA ilk oyundan itibaren oyunun dövüş mekaniği <3

  35. Ferrum says:

    Bilgisayar ve sanal dünyayla tanışmam aslında ,kendimce, çok erken bir yaşta oldu, 3-4 yaşımdayken falan sanırsam babamın macintoshunu(?) satıp salona mobilya aldığını hala anımsarım. Evdeki bilgisayar eksikliğini gidermek amacıyla orta halli bir masaüstü bilgisayar alınmıştı tabi ki.

    Bilgisayarla birlikte hayatıma tonka,carmageddon,contra,bomberman,megaman gibi efsane oyunlar da girmişti tabi ki. Gün geçtikçe bilgisayara ve oyunlara olan ilgim artıyordu gözlüklerimin camlarının kalınlığıyla beraber.

    Ailem bu konudan hoşnutsuzdu pek ala zira çünkü utangaç bi çocuktum ve günümün hepsi bilgisayar başında geçiyordu hatta bu yüzden ADSL olayı çıktığında dahi evimizdeki çevirmeli internet hala kapatılmamıştı ancak bu benim online oyunlarla tanışmama engel oldu mu,hayır. Ne mutlu ki okulumun hemen yanında yaklaşık 3-4 tane internet kafe vardı okuldan kaçıp oralarda cs 1.6, knight online tarzı oyunlarda gençliğinizi heba ettik(!) arkadaşlarımla beraber.

    İşte bunlar oyunlarla olan ilk münasebetlerim ve küçük anılarım şu ana gelecek olursak oyunların bana kazandırdığı el becerisi,el-göz koordinasyonu gerçekten ilgi çekecek düzeyde ve aynı zamanda oyunların benim vizyonuma,yaratıcılığıma,yabancı dilime kattığı hazine olağanüstü .

    Sonuç olarak oyunlar bana göre katmanlı bir sanat o görsellikten tutun da oyunun hikayesidir seslendirme ve müzikleridir…

    Not: DRINK VODKA PLAY DOTKA!

  36. Ufuk Sönmez says:

    oyun dünyasına olan sevgim 96-97 yıllarında en büyük abimin bilgisayarında tomb raider 1′i görmemle başladı diyebilirim. 2. level’in başındaki kurtların ani saldırısını asla unutamam mesela. oyunu istediğin yerde kaydedebilme özelliği karşısında epey bi şaşırmıştım. fifa 98′in demosunu oynadığımızda kafayı yemiştik. o zamanlar için aklımızın alamayacağı kadar mükemmel bir futbol oyunuydu fifa 98. o yıllarda diablo, fallout, age of empires, starcraft, commandos gibi oyunlar piyasaya çıkıyordu. kısacası o yıllar pek çok efsane oyunun doğuş yıllarıydı, hala o 95′le 2000 yılları arasının pc oyunlarının zirve dönemi olduğunu düşünürüm. orta sonu da katarak lise yıllarımda oyun dünyasının belki de bu en muhteşem dönemine tanıklık etme şansı yakaladım diyebilirim.

    şüphesiz ki hepimiz her türden oyunlar oynamışızdır. fps, strateji, rpg, platform, adventure, yarış, spor, simülasyon, aksiyon\adventure vb.. gibi. ama hepimizin gönlünde illaki bir tür ağır basar. benim açımdan da adventure oyunlar hep en büyük göz ağrım olmuştur. sanitarium, oynayıp da hüzünlenip ağladığım tek oyundur. adventure oyunların yeri gerçekten çok farklı benim için. misal en son 2-3 hafta önce gog.com’dan deponia ve tales of monkey island’ı indirimdeyken yakalayıp satın aldım.

    adventure oyunların haricindeyse pek bi sevdiğim oyunlar ise şunlar:

    fallout: (ben çok sonradan oynadım ama hastası oldum tıpkı abim gibi)

    little big adventure 1 ve 2(twinsen’s oddysey): lütfen bu oyunu seven birileri çıksın bu siteden, twinsen candır ya.

    tomb raider 1 ve 2′yi çok seviyorum. 4. oyun da çok zordur ayrıca.

    commandos: aşırı sevdiğim bir oyun daha. kaynak toplayıp, üs kurulan klasik strateji oyunlarının sıkıcılığının yanında, asıl strateji budur hocam.

    colin mcrae rally 2: yarış oyunlarının arcade kısmının az, simülasyon kısmının ağır basması gerektiğini düşündüğümden need for speed 2′den beri nfs oynamıyorum. oyun hem zor, hem araç zarar görüyor, kısacası colin mcrae yarış oyunlarında bir efsanedir.

    diablo 1 ve 2: müzikler, atmosfer, character kasma ve yeni ekipman bulma çılgınlığı, kısacası diablo manyaklığı.

    championship manager\football manager: aha başka bir manyaklık daha. farkına varmadan geçen onlarca saat, asosyalleşme ve çılgınca yaşanılan sanal bir zevk. bu oyuna ne zaman başlasam hep ingiltere championship’ten bir takım alıp onu premier lig’e çıkartmaya çalışırım. eskiden bu takım sunderland’ti, şimdiyse leeds united. fm oynamaya insanın zamanı yetmez, bunu bilirim, bunu söylerim.

    resident evil 1-2-3: denizden zombi çıksa yerim, o derece.

  37. 12ParmakBağırsağı says:

    Ben de eski kafalıyım oyunlar konusunda. Stronghold crusaderin en keyifli strateji oyunu olduğunu düşünüyorum. Warchest ve extreme dahil 100 bölümlük traileri bitirmiş olmanın gururu var bi de. Düşmanın emek verip yaptığı kulelere kendi okçularımı koymanın kalenin içine inek leşi fırlatmanın keyfi başkadır. Quake 3 en keyifli fps oyunu bence. Bi de diablo 2 var. O değil de geçen diablo 3ü alıyım dedim oyun 119.90 eklenti paketi 119.90. Vay arkadaş insan alcak bunu dedim almadım. Öğrenciyiz lan 120 ne lan!

  38. asstodon says:

    her gün atari salonuna giderek oynadığım tek oyun karı soymaca idi.. sonra kapandı gitti o salonlar…

  39. Salim Ege says:

    Kingdom Hearts. Öncelikle oyunu bilmeyenler hayatlarından sadece bir dakikalarını ayırıp oyunu internette arayıp ne derece bir fantastiklik barındırdığı hakkında ufak bir fikir sahibi olabilir. Kabaca Disney + FF + Orjinal bir hikaye = Kingdom Hearts.

    Bu seriden aldığım keyfi hiç bi oyundan alamadım. Belki bilardo. Ama Kingdom hearts daha güzel. Hikayesi hakkında zerre fikrim yoktu oyuna başladığımda. Hatta oyunu bilerek de oynamadım zaten, bi playstation kafede ps’in içinde kalmış bu oyun. O vakitten beri kingdom hearts batağındayım. DS oyununu oynayamadım, onu da oynamayı düşünüyorum bi ara. Şu sıralar da PSP oyunu olan Birth By Sleep’i oynuyorum.

  40. ismail vilehand says:

    genel bi özet geçmem gerekirse; commodore 64′lerden tutunda nintendolar olsun, 999999 in 1 adı altındaki kandırıkçı kasetler ve sega konsolları, ateri salonları, daha sonra el konsolları dahil playstation’ın adı altında çıkan her şey (ki favorimdir, asıl alanımdır), pc deseniz her daim oyun oynama amaçlı en iyisi vardı, ondan sonra da nefret ederim ama takıntılı kuzenlerim sayesinde xbox konsoları ve daha nicesi elimden geçti. hepsinde ter döktüm yani.

    karman çorman bir yazı yazmadan madde madde en sevdiğim ve beni en çok etkilemiş oyun serilerine geçeyim.

    uzak ara birincisi Fallout serisi. ülkemizde ilk ona girerim Fallout manyaklığı konusunda. sapığıyım yani. serideki sıralamam şöyle:
    Fallout 2 > Fallout 1 > Fallout New Vegas > Fallout 3 (evet Fallout tacticts denen o çöpü kesinlikle saymıyorum. Fallout evrenini kirletmekten başka işe yaramadı.)

    diğer bir manyaklığım God of War. ondaki sıralamam da şöyle:
    GOW 3 > GOW 2 > GOW Ascension > GOW Chains of Olympus = GOW Ghost Of Sparta = GOW 1

    Dead Space serisi bence inanılmaz güzeldir ama underrated kalmıştır kanımca. sıralamam ise:
    Dead Space 2 > Dead Space 1 > Dead Space 3

    yıllarca oynadığımız Tomb Raider efsanesini yerle bir eden Uncharted var birde. tüm Tomb Raider serisini eksiksiz oynamış biri olarak Uncharted oynadığımda ilk verdiğim tepki “lan konsept aynı Tomb Raider ama daha güzeli.” oldu. sıralamam:
    Uncharted 2 > Uncharted 3 > Uncharted 1

    Mass Effect var birde. ahhh Mass Effect… üçüncü oyun olmasaydı (yada adam gibi olsaydı) Fallout seviyesinde bir manyaklığım daha olacaktı. ama içine sıçtılar. neyse fazla uzatmıyorum. Mass Effect serisini sevenler ses etsinler saatlerce konuşabiliriz zerre sıkılmam.
    Mass Effect 2 > Mass Effect 1 > Mass Effect 3

    ve uzun yıllardan beri vazgeçemediğim, kulu köpeği olduğum seri. Grand Theft Auto. son oyun bence oyun tarihinde yapılmış en iyi şey. sinema, edebiyat vesaire hepsi dahil son yıllarda hayatımda gördüğüm en iyi diyaloglar, en ilgi çekici olaylar ve en manyak karakterler tek oyunda. Rockstar bir oyun yapıyor ve Hideo Kojima dahil tüm dünyadaki otoriteler saygı duruşuna geçiyor. işte bu GTA 5. oyunu sanat ve eğlence dallarına katarak düşünürsek (ki zaten artık bu seviyede oyun piyasası) son 3-4 yılda beni kendine en çok hayran bırakmış iki eser; The Wolf of Wall Street filmi ve GTA 5′tir. genel sıralamam ise:

    GTA 5 > GTA San Andreas > GTA Vice City > GTA 4 > GTA 3 > GTA 2 = GTA London 1969 > GTA 1

    şuan aktif oynadığım oyunları ve diğer beğendiklerimi ayrı yazayım abartı uzuyor sanki hahaha.

  41. Sodom büyükşehir belediye says:

    Metal müzik temalı oyunlardan aklıma gelenler şunlar oldu
    Brütal legend
    Doom-Quake
    Rock and Roll Racing
    Full throttle
    Kiss: Psycho Circus: The Nightmare Child
    Splatterhouse

    Genel olarak baktığımda sevdiklerim
    Deus Ex
    Max Payne 1-2
    Fallout 1-2
    Commandos 2
    Stronghold
    Desperados
    half life 1-2
    Clive Barker’s Undying
    Oddworld Exodus-Oddysee
    Jagged Alliance 2

    Birde şimdiye kadar yazılmamış olması ayıptır
    Heroes 3 Might and Magic

    Sodom büyükşehir belediye

    @Sodom büyükşehir belediye, Heroes 3 diyince biraz açasım geldi konuyu.Heroes 3 M&M ve Blind Guardian ikilisi ortaokul yıllarıma dair sahip olduğum anıların büyük kısmına sahip.İkisi birlikte tadından yenmez.Gerçi oyunun kendi müzikleri de ayrı efsanedir.

    Bir diğeri Jagged Alliance 2, tam bir kült oyun zaten.Çok bilinmez belki ama ne denmek istediğimi hastaları anlar.

    Desperados.Commandos serisini de çok severim ama şu oyunun zevki, gerçekçiliği, atmosferi hiç birinde yok.Özellikle hatırlarım 2D arka planların hepsi tablo gibiydi.3D tamam ama 2D de ayrı bir sanattır.

    Oddworld serisinin ilk 2 oyunu Exodus-Oddysee.Benim en sevdiğim yönleri özgün atmosferleri.Cins cins karakterleri olsun, garip mekanları olsun,hikayesiyle olsun farklı bir tecrübedir oynamak.Eskiden beridir çok severim.

    Pek korku türünde görmesemde o sınıfa sokabileciğim Clive Barker’s Undying.Hikayesinden oynanışına, uzatmaya gerek yok, her yönüyle bence gelmiş geçmiş en iyi oyunlardan biridir.

    Max Payne 1 ve 2′nin benim için özel yanı edebiyatıdır.Şahsen dilini, anlatımını en sevdiğim oyun.Her diyaloğu, repliği benim için ayrı özeldir.Finlandiya yapımı ilk 2 oyun size o soğuğu, karanlığı, o noir havayı(Noir York City) sonuna kadar hissettirir.Birde alt metin olarak hikayeyle birlikte akan iskandinav mitolojisi göndermelerini de çok severim.Ayrı bir mistik derinlik katar hikayeye.

    Üstte yazarken aklıma gelmemiş.Ek olarak Fahrenheit:Indigo prophecy.Heavy Rain’in yapımcılarından yine o tatta bir oyundu kendisi.Aslında oyundan ziyade film demek daha doğru olur.

  42. northern says:

    kimse yazmamış, ne güzel.

    şimdiye kadar oynadığım oyunlar içerisinde beni ciddi ciddi etkilemiş, bilinçaltıma işlemiş, dolayısıyla 10 senedir ara ara düşündürmüş ve oyunların bir “sanat” olabileceğine inandırabilmiş sadece tek bir yapım oldu. o da silent hill 2. hani klişe ve abartı olacak ama, oyun diyesim bile gelmiyor. simgeler ve alttan alta zihne verilen duygular cidden korkutucu seviyede. (james ile maria’nın hapishane hücresi gibi yerde karşı karşıya oturdukları sahneyi en kral filmde görmedim ben.)

    kısacası dizi aleminde six feet under ne ise video oyunu klasmanında da silent 2 o. tekrar görülemeyecek bir anomali.

    müziklerinin namı ise zaten herkesin dilinde. ben, çok bilinmeyen kısa bir parçayı vereyim ve gideyim. (hele bir de “warped mind” var ki….)

    http://www.youtube.com/watch?v=tLq9DnkZHfU&hd=1

    Yetkin

    @northern,

    Adeta bunu görmek beni ölümüne mutlu etti. Ben yazacaktım benden önce davranmışsın :)
    Eski, yeni bir çok oyunu her paltformda oynamaya ve takip etmeye çalışıyorum ama Silent Hill 2 tüm oyunların yanında çok ayrı bir yerde hakikaten. Oyun olarak nitelendiremiyorum kendi adıma. Bambaşka bir tecrübe. Sadece yan karakterlerin hikayelerinin derinliğiyle bile en az 4 farklı oyun çıkartılabilir. 15, belki de daha fazla kere bitirmişimdir. Hala her oynadığımda yeni şeyler fark ediyorum.

    Soundtrackleri zaten hemen hemen her gün kulaklıklarımda dönüyor. Akira Yamaoka’nın her anlamda Dünya’ya bıraktığı bir miras. Galiba bunu yazdıktan sonra bir daha başlayacağım, günlerdir aklım gidiyor zaten :)

  43. TAAKE says:

    HAHH OYUN TAM BENİM KONUM
    bilgisayarımda bulunan ve tavsiye edeceğim oyunlar şunlar

    Amnesia serisi
    Call of duty serisi
    Medal of honour serisi
    Battlefield serisi
    Wolfstein serisi
    Deus ex serisi
    Postal serisi
    Manhunt serisi
    Diablo serisi
    Dark souls serisi
    Farcry serisi
    Lorr of the rings serisi
    Max payne serisi
    Grand thief auto serisi
    Saints row serisi
    Doom 3
    L.A Noire
    Southpark Stick of Truth
    Watchdogs
    Sleeping Dogs
    Mortal kombat serisi
    Street fighter serisi
    King of fighter serisi
    Tekken serisi
    Outlast serisi
    Silent hill serisi
    Injustice Gods Among Us Ultimate Edition
    Crysis serisi
    Skyrim
    Half life 2
    Counter strike serisi
    Flatout
    Assasin s creed serisi
    Sanitarium

    beni en çok etkileyen oyun ise nedendir Postal oyunu,içerdiği karanlık ve kara ile şiddet insanı içine çekerken bir oyun ne kadar fantastik ve uçuk olabilir sorusuna verilebilecek en son cevap
    Max payne gerke depresifliği,gerçekliği ve hikayesiyle beni çok etkilemiş başka bir oyun,plastik kahramanlar yerine gerçekten insani duygular taşıyan melankolik max abimiz bir numaradır
    Mortal kombat ise benim için oyundan daha çok bir yaşam tarzı,tshirtü,oyunu,çizgi romanı herşeyi var
    favori karakterim ise scorpion,rain,noob saibot ve ermac
    Diablo ise anlatmaya gerek yok tam bir kült,tabii şimdi dark souls lar skyrimler çıktı onlarda harika oyunlar
    bunun yanında postal,sanitarium,deus ex gibi gizli kalmış az kişinin bildiği ama harika oyunlar da tavsiyem

    ismail vilehand

    @TAAKE, Postal 2 hayatımın oyunlarından biridir. kürekle kafa koparma, benzin döküp adam yakma ve cesetlerin üzerine işeme. daha ne olsun <3

    TAAKE

    @ismail vilehand, evet :)
    aslında o youn göründüğünden çok derin bankanın önündeki heykel,duvarlarda yazan yazılar,kilisede dönen muhabbetler hayatımda bu kadar kara mizah bu kadar anarşist bir oyun daha yoktur zannımca

  44. oz says:

    Sevdiğim oyunların çoğu yazılmış, ben de yukarıda belirtilmeyenlerden bir kaç tane yazayım.

    Spec Ops: The Line – Genel olarak çok üst düzey bir oyun olmasa da hikayesi, işlediği esas tema ve bunu anlatış şekline göre kusursuz diyebilirim. Türü oyunlarda verilen hislerin antitezi niteliğinde.

    minecraft – Kimsenin yazmamış olması ilginç. Herkesin bildiğini tahmin ediyorum, kalabalık ve aktif bir server yakalarsanız dünyanın en zevkli oyunu.

    To the Moon – http://www.youtube.com/watch?v=9QfPDmzpC2Q

    Braid – Yine kimsenin yazmamış olmasına çok şaşırdım. Belkide son yıllarda çıkmış en iyi indie yapım. Bir üsttekiyle birlikte ağlatır.
    “Tim is off on a search to rescue the Princess. She has been snatched by a horrible and evil monster. This happened because Tim made a mistake.”

    Galactic Civilizations II – Çok sevimli bir turn-based strateji oyunu. Gezegenler filan.

    Son zamanlarda da Paradox oyunlarına sardım biraz. Geçen ay zamanımın büyük bir kısmını victoria 2 ile harcamıştım, Şimdi CK2 oynamaya çalışıyorum ama sarmıyor pek. Arada Company of Heroes atıyorum bir kaç el. Zaman bulursam da Divinity: Original Sin’e bakmayı planlıyorum.

    ismail vilehand

    @oz, Spec Ops: The Line PS3 versiyonu bana hediye gelmişti ve jelatini bile yırtılmamış vaziyette duruyor şuan rafımda. açıp oynayayım en yakın zamanda. baya manyak övgüler var oyunla ilgili ve sanırım Dubai’de geçiyormuş oyun. epey iştahım kabardı.

  45. Oyun konusu hayatımın çok erken bir döneminde başlamış olsa da, “gamer” kavramına çok çok uzak bir insanım. 1988′de 7 yaşındayken dayımın sünnet hediyesi olarak aldığı Commodore 64′te oynadığım “Fox Fights Back!”, hayatımda oynadığım ilk bilgisayar oyunuydu.

    http://www.youtube.com/watch?v=gXdqTIOE8ec

    Onun akabinde, en yakın arkadaşım Umut’un tam bir bilgisayar manyağı olması vesilesiyle, çocukluğum sokakta top, evde de bilgisayar oynamakla geçti. Ama hiçbir zaman oyun oyun diye çıldırmadım. Yine ilk oynadığım oyunlardan biri, efsane oyun Wizard of Wor’du. O cadı çıkınca cidden ürküyorduk.

    http://www.youtube.com/watch?v=D780JHlQxxs

    Sayısız Commodore oyunu oynadım. Yüzlerce oynadım. Donald Duck’s Playground mesela, nedense çok çekici gelirdi.

    http://www.youtube.com/watch?v=z2VYGWu9NLw

    Sonra arkadaşlarım Amiga aldılar, ben almadım. Dışarıda top oynamayı tercih ediyordum, bilgisayar oynamak istediğimde arkadaşlara gidiyordum. Devasa Sensible Soccer, Emily Hughes Soccer, Kick Off turnuvaları yapıyorduk. Yıllar içinde bu yerini Street Fighter, Mortal Kombat’a, sonradan da Fifa 96′ya bıraktı. O zamanlar Fifa 96′dan daha iyi bir oyun yapılamayacağını düşünüyordum. Pek kimsenin bilmediği Warlords II’ye bayılıyorduk, bazen 6-7 kişi aynı anda oynuyorduk.

    Ama oyun konusunda hiçbir zaman tutkulu olmadım. Warcraft I’i çok seviyordum. “Hayat boyu sadece bu oyunu oynasam bana yeter” diyecek kadar seviyordum. Bir ara sürekli Heroes of Might and Magic oynuyorduk, yine pek kimsenin bilmediği Shannara diye bir FRP oyununu oynuyorduk. Ama dediğim gibi hiçbir zaman “OYUUUUN!” diye çıldırmıyordum.

    Oyunlardaki görevleri yapmaya üşendiğim için, Midtown Madness açıp paso geziyordum, arabayla bir yerlerden uçuyordum falan. GTA’da dahi, bugüne dek içbir görevi yapmadım, hep öyle mal gibi dolaştım, adam öldürdüm, araba patlattım. Hız yapıp bir yerlerden uçmak çok daha zevkli geldi bana hep ahah.

    FIFA ve PES hayatımda en çok oynadığım oyunlar, ama onları da belki 2 senedir hiç oynamadım. Playstation 3 aldık, hiç düşünmeden kardeşime “sende dursun” dedim, bir daha da aklıma bile gelmedi.

    Tutkuyla oynadığım son oyun Quake’ti ve onu da yine Umut’la birlikte oynuyorduk. Her gün, saatlerce oynardık 2000-2002 civarı. Counter Strike falan hiç oynamadım hayatımda.

    Kısacası oyun kavramı son 15 yıldır falan benim için sadece ara ara oynanan PES ve GTA’dan ibaret. Zamanında Warcraft , Red Alert, Starcraft falan baya oynadım, ama sonra müziğe yoğunlaştıkça oyun benim için gerçekten zaman kaybı olarak gördüğüm bir şeye dönüştü. Hayatımda hiç online oyun oynamadım ve oynayacağımı da hiç düşünmüyorum. Umut sayesinde, özellikle 1990-2000 arası çıkan Amiga ve PC oyunları konusunda geniş bir bilgim var, ama dediğim gibi uzaktan bakmayı tercih ediyorum. PC’deki Simon the Sorcerer’dan tut, Dune’a (doyumsuzdur), Daggerfall’a (efsanedir), Oddworld’e (çok acayiptir), Rayman’e; Amiga’daki dandik Ghosts n Goblins’e, Chuck Rock’a, International Karate’ye binlerce oyunu oynamışlığım vardır; ama oyun kavramı bana hep eskiyi hatırlatan, eski arkadaşlarımı, çocukluğumu hatırlatan, anılarla dolu güzel zamanlardan ibaret ve böyle kalmasından dolayı da mutluyum.

    DrAQA

    @Ahmet Saraçoğlu, Oh Oddworld’ü bilen tek kişi olmamam mutluluk verici.:)

    Ahmet Saraçoğlu

    @DrAQA, http://bit.ly/1lpF2Iy

    ben

    @Ahmet Saraçoğlu, İsmim Umut. Fox ve Donald hariç yazında ismi geçen tüm oyunları oynamışlığım var.Oddworld’ü ayrı severim.

    Hello,follow me,zort,yuv yuv yuv.

    Tanışıyoruz da farkında mı değiliz birader? Bilemedim. :)

  46. ismail vilehand says:

    Hotline Miami’nin müziği, atmosferi ve oynanışı ile son yılların en iyi bağımsız yapımı olduğunu düşünenler varsa favlasın. her şeyiyle köpek gibi oyun. günümüz oyun anlayışına kapılmış çoğu insan oyunu ilk gördüğünde “dalga mı geçiyosun lan?” der muhtemelen. müzikleri zaten başlı başına hastalık. Hotline Miami 2′yi deli gibi bekliyorum.

  47. ismail vilehand says:

    şuan PC’de aktif olarak ciddi ve iyi seviyede oynadığım multiplayer oyunlar:
    Battlefield 3-4
    Borderlands 2
    Payday 1-2
    Titanfall
    Dead Island Riptide
    Left for Dead 1-2

    daha düşük seviyede oynadığım (yada buddy bulursam oynayacağım) multiplayer oyunlar:
    Sanctum 2
    Path of Exile
    Torchlight 2
    Orcs Must Die! 2

    bu saydığım oyunları PC’de oynayanlar varsa yorumu cevaplayın akşamları oynarız. iyi yada kötü oynamanız sorun değil, takım oyunu bilincinizin olması yeterde artar. akarız her türlü.

  48. Nightwing says:

    Yıl 2014 hala deli gibi Call of Duty 2 oynuyorum. O saf savaş atmosferi, ölümün ve dehşetin kokusunu içime çekiyorum. Aslında Call of Duty’nin tüm serilerine hastayım ama onun yeri bi başka. Bunun yanında Max Payne serilerine bayılırım. Pes’te aklınızı alırım turnuva şampiyonluklarım vardır ona göre. Esenlikler.

  49. Korhan Tok says:

    Bahsedildi mi bakmadım da Sanitarium diye bir oyun vardır biraz eski, insanı baya maymuna çevirir. Müthiş bir deneyim. Biraz adventure, bolca da ürkütücü atmosferi çekici bulan herkese tavsiye.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.