# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
AMON AMARTH – The Avenger
| 10.04.2010

Atın beni denizlere.

Günümüzün en aktif gruplarından biri olan AMON AMARTH, çoğumuzun kariyerlerini bire bir görme şansı bulduğu grupların başında geliyor. Zamanında, hatta çok da eski olmayan bir zamanda, hatta hatta “With Oden on Our Side“ın hemen öncesinde, Johann Hegg bir röportajında “Günün birinde sadece müzik yaparak yaşayabilmeyi istiyoruz” diyordu. Bundan iki albüm sonra, AMON AMARTH metal dinleyen neredeyse herkese adını ezberletmiş, o dönemlerdeki açılış grubu hüviyetini bir kenara bırakmış, mazur görün, “ağır top” kimliğini kazanmışti bile.

Ülkemizde de çok sevilen AMON AMARTH’ın, gidip satın aldığım ilk albümüdür “The Avenger”. Viking döneminin çetrefilli yaşamını günümüze taşıyan, “MANOWAR’un death metal yapanı” yaftalarına konu olacak düzeyde kendi formülünü uygulamalarına rağmen hep hoşa giden şeyler yapmayı başaran grup, “Once Sent From the Golden Hall”da başlattığı kendine özgü havayı, bu albümle daha bir olgunlaştırmıştı.

AMON AMARTH’la ilgili şikâyeti olan kişilerin en klasik yorumu “Eğer bir AMON AMARTH şarkısı dinlerseniz, büyük oranda hepsini dinlemiş sayılırsınız” oluyor. Bu, anlaşılacağı üzere grubun birbirine benzer şarkı yapıları üzerinden ilerlemesine dair bir eleştiri. Baş parmağımı işaret ve orta parmaklarım arasından geçirip elimi yumruk yapıyor ve devam ediyorum.

“The Avenger”, benim “With Oden on Our Side”dan sonra en sevdiğim AMON AMARTH albümüdür. Neden, çünkü kapaktaki alevlerin aksine, buz gibi fırtınalar, fyordlara çarpan okyanus dalgaları gibidir. Çarpışan, vuruşan, içinde güç ve öfke barındıran bir şeyler belirir gözünüzün önünde. Sonrasında gelecek albümlerde olduğu gibi çok sert gitar tonuyla anlam bulan bu güç hissi, AMON AMARTH’ın en büyük karakteristik özelliklerinden biri. Neredeyse tüm melodileri, rifleri az çok hüzün barındıran bir grubun böylesi sert tonlarla bunu başarıyor olması, AMON AMARTH’ın en büyük farklılıklarından biri diye düşünüyorum. Aynı şarkıda hem güçle yanıp tutuşan (With Strength I Burn) riflerle gaza geliyor, hem de bir sonrasındaki melodiyle atın beni denizlere olabiliyorsunuz. Bu da grubun dinleyici kitlesini genişletmesi açısından yararlı bir şey olsa gerek, zira ortada bir şeyler hissettiren, anlamlı bir gaz var. Death metalini daha bodos sevenler için belki tat kaçıran bir durum olsa da, geniş çerçevede baktığımızda AMON AMARTH’ın adıyla özdeşleşmiş bir sound yaratılmış olduğu ortada.

Albüme dair bahsedilmeye değer diğer bir konu, “The Avenger”ın bir daha hiç bozulmayan AMON AMARTH kadrosunun ilk oturduğu albüm oluşu. Martin Lopez’in OPETH tarafından kapılmasıyla boşalan yere gelen A CANOROUS QUINTET davulcusu Fredrik Andersson, grubun markası olmuş gümbür gümbür davullarını ilk bu albümde bizlerle paylaşmıştı (Grup adında link’li şarkıyı tavsiye ederim).

İçeriğine baktığımızda, “The Avenger”da grubun ta bugüne dek yazdığı en iyi şarkılardan bazıları var. Başta, en sevdiğim AMON AMARTH şarkısı olan Last With Pagan Blood olmak üzere, insanın kafasına kafasına vuran God, His Son and Holy Whore, epik tattaki Legend of a Banished Man ve Avenger ile AMON AMARTH sound’unun bir özeti şeklindeki Bleed for Ancient Gods, grubu seven herkes tarafından el üstünde tutulan eserler.

“The Avenger”la ilgili şikâyet edebileceğim belki de tek nokta, albümün yalnızca otuz altı dakika sürüyor oluşu. Grubun en kısa albümü olan “The Avenger”, sizi yükseğe taşıya taşıya ilerliyor, ancak daha tam doyamadan bir anda bitiyor. Sonrasındaki albümlerin kırk iki-kırk sekiz dakikalık süreleri düşünüldüğünde, “The Avenger”a iki kısa ya da bir uzun şarkı daha eklenebilirmiş. Bunun dışında, albüm grubun o anki hali düşünüldüğünde gerçekten de çok başarılı bir çalışma. “Once Sent From the Golden Hall”la belli bir kesimde “Önemli bir grup geliyor” hissini yaratmış olmalarının arkasından yapabilecekleri en iyi albüm olarak görüyorum “The Avenger”ı. Her anıyla metal, özgün ve ciksliğe kaçmayan ve kolay dinlenirlik amaçlamayan bir death metal için fazlasıyla akılda kalıcı.

“The Avnger”, albümden albüme büyüyen ve an itibariyle de gerçek, saf melodik death metalin baş köşesinde oturan AMON AMARTH’ın takdir edilesi bir istikrar ve başarıyla dolu kariyerinin en iyi işlerinden biri. Grubu bilmeyen birileri artık pek yoktur herhalde, ancak varsa da AMON AMARTH’ın daha çiğ ve hırçın yüzünü görmek için bu albüme bir kulak vermeniz salık verilir.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.37/10, Toplam oy: 93)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1999
Şirket
Metal Blade
Kadro
Johan Hegg: Vokal
Johan Soderberg: Gitar
Olavi Mikkonen: Guitar
Ted Lundstrom: Bas
Fredrik Andersson: Davul
Şarkılar
1. Bleed for Ancient Gods
2. The Last With Pagan Blood
3. North Sea Storm
4. Avenger
5. God, His Son and Holy Whore
6. Metalwrath
7. Legend of a Banished Man
  Yorum alanı

“AMON AMARTH – The Avenger” yazısına 14 yorum var

  1. baldur says:

    ikinci fotoda johan hegg’in sağındaki adam peter lindgren’e o kadar benziyor ki, runes to my memory’nin klibinde aa peter lindgren de oynamış klipte demiştim.

  2. heat says:

    ohaa…hahah siteyi açar açmaz amon amarth the avenger çıktı la karşıma yerim sizi:) hani çoğu kişinin “en iyi albümü budur” diye karar veremediği gruplar vardır amon amarth işte öyle benim için the avenger da şahane albümdür johan hegg in vokalleride ayrı güzeldir bu dönemde bide (evet yapıcam)olavi mikkoneeenn ulannn!! metalwrathhhh!!!

  3. Mustafa says:

    Hayatımın grubu. Melodik , agresif , melankolik , karanlık , hüzünlü , nefret dolu… Hele bu albümdeki The Last With Pagan Blood bambaşka bir boyut.

    heat

    @Mustafa, afferim mustafa cok sevdim seni mustafa:)oh be sonunda benim gibi deli bi amon fanı daha cıktı lan…

    heat

    @heat, hayatımın grubu(2)

  4. Mustafa says:

    Amon Amarth yahu , ben ruhuma bu kadar dokunan bir grup daha zor bulurum heralde. O riffler sanki etimi yarıp direk içime işliyorlar. Heycan yaptım biraz , bu heycanı hak eden bir grup.

  5. Ugur says:

    Amon Amarth’ın her albümü mükemmel tabi de yalnız Versus The World öncesi albümlerinin Prodüksüyonu Peter Tägtgren imzalı olmasaymış daha iyi olurmuş.Amon Amarth’a gitmiyor o gürültülü prodüksüyon (kötü demiyorum bakın, Peter Tägtgren candır).

    Mustafa Sakallı

    Amele prodüksüyonlu tek bir Once sent from the golden hall şarkısı Twilight albümünü 3e katlar malesef.

    Mustafa Sakallı

    Hatta Burning Creation da 3e katlar. Tabi bunları söylerken Endless Ocean’ı tenzih ediyorum.

  6. like fire says:

    The Last With Pagan Blood ile savaşa en önde giderim.

  7. beterin bateri says:

    nedense stüdyo versiyonundaki sounda hiç ısınamamışken, live versiyonunda vuruldum albüme.

  8. B U R Z U M says:

    bu aralar tekrar deli gibi döndürdüğüm albüm…bıkmayacağım albümlerden biri olduğunu her dinleyişimde aldığım keyif tescilliyor resmen…avenger isimli sanat eseri parça çalmaya başladığında 7 dakika 10 saniye herşeyden soyutlanıyorum aq…

  9. Ouz says:

    Süper bir pazar geçirmek için ideal albümlerden.

  10. eatthegun says:

    Bleed for Ancient Gods’ın 1.46′sında giren davul atağı ve Hegg’in 1 saniyelik bağırmasıyla riffin altındaki ritmin değiştiği yere ve 3.14′teki sacrifice kısmına hastayım. Bazen gün içinde rastgele anlarda aklıma bu ikisi geliyor kendi kendime gaza geliyorum amk hahah.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.