2000 sonrasında metalin ekstrem türlerinin çok daha öne çıktığı ve klasik türlerin daha geri planda kaldığı hepimizin malumu. DREAM THEATER’ın bile bir şarkısında growl vokale yakın bir şeyler denediği, James LaBrie’nin iki solo albümünde melodik death metale göz kırptığı bir ortamdan söz ediyoruz.
Değişen şartlarla birlikte, konser kavramının çok da öne çıkmasıyla birlikte ve grupların dikkat çekmek adına farklı yollara başvurduğu bir dönemde, metalin en saf halini icra eden gruplar da bu ata sporunu devam ettirmek için kendilerinden ödün vermeden var güçleriyle çalışıyorlar.
Bugün konuğumuz olan WINGS OF STEEL Amerikalı bir heavy metal grubu. Henüz iki albümleri var ve metalin bu en ateşli, cayır cayır hâlini seven insanlara bence gayet güçlü şekilde hitap eden, seksenler menşeli ama kulağa taze gelen bir müzik yapıyorlar.
Heavy metal ateşinin altını iyice açıp tempoyu da artırdıklarında akıllara yer yer doksanlarda Avrupa’yı kasıp kavuran power metal gruplarını da getiren WINGS OF STEEL, HAMMERFALL tarzı alevli rifler ve STRATOVARIUS’un alametifarikası olan birtakım power ballad denemeleriyle de dersine iyi çalıştığını gösteriyor.
WINGS OF STEEL gibi üst düzey müzisyenlerden kurulu bir grubu başka grup adlarının öne çıktığı bir incelemede değerlendirmek istemesem de grupla ilk kez tanışan dinleyicilere yardım etmek adına birkaç örnek vermek faydalı olacaktır, zira “Winds of Time”ı dinlerken türün çok önemli bazı büyük gruplarının WINGS OF STEEL üzerindeki etkisini görebiliyoruz.
Bu referanslar arasında sayabileceğim isimler arasında özellikle “Episode” dönemi STRATOVARIUS, “The Warning“ dönemi QUEENSRŸCHE, “Thundersteel” dönemi RIOT, “Transcendence” dönemi CRIMSON GLORY ve çok genel anlamda da JUDAS PRIEST var, ki zaten grubun adı da doğal olarak “Screaming for Vengeance” kapağını hatırlatıyor. Yine de WINGS OF STEEL JUDAS PRIEST’ten ziyade adını andığım diğer butik seçim referansları daha fazla yansıtıyor.
Bu referans konusunu burada noktalıyorum, çünkü adamları bu çerçevede ele almak net şekilde haksızlık olacaktır, zira enerjileri, dinamizmleri ve gayet samimi bulduğum heyecanlarıyla tertemiz, jilet gibi bir albüm çıkarmayı başarmışlar. WINGS OF STEEL’ın en güzel taraflarından biri, bu devirde hâlâ heyecan verici heavy metal rifleri yazıp bunu iyi vokaller ve lezzetli gitar işçiliğiyle birlikte, güçlü bir prodüksiyonla sunabilmeleri. Albümü başlattığınız andan itibaren her anlamda oyunu kurallarına göre oynayan, sıra dışı olmak adına kafa karışıklığı içeren şeyler içermeyen, klişelerle dolu olmasına rağmen bunu zevk sahibi bir biçimde yapan bir çalışmayla karşı karşıya olduğunuzu hissedebiliyorsunuz.
Bu noktada özellikle vokaller önem taşıyor, zira müziğin son derece Çekici olduğu ancak vasat vokal performansları nedeniyle ya tüm gazı kaçan pek çok albüme de karşılaştığımızı biliyoruz. WINGS OF STEEL bu vokaller sayesinde albümün çok daha sürükleyici ve gaz olmasını sağlıyor. Bazı şarkıların belirli anlarında, örneğin Geoff Tate’in en iyi dönemlerini hatırlatan bir yorum tarzı var ve “Take Hold of the Flame” gibi klasiklerin izlerini bu anlarda hissedebiliyoruz.
Yine de burada önemli olan esas konu WINGS OF STEEL’ın klasik bir heavy metal albümü nasıl olursa o şekilde bir albüm yaratmak için yola çıkmış olduğu ve bu sayede “Winds of Time”ın bir heves, bir retro heyecan, bir nostalji ekmeği peşinde koşmadan “2025 yılında taş gibi heavy metal yapılabilir” mottosu yansıtması. En yırtıcı riflerle dolu şarkıda da, en klişe power balladda da bunu görebiliyoruz diye düşünüyorum.
Kaliteli heavy metale, power metale her zaman aç bir insan olarak her yıl illaki bu şekilde karşıma çıkan ve beni ziyadesiyle mutlu eden birkaç albüm oluyor. Geçen sene TRAVELER “Prequel to Madness” ile bence yılın en iyi heavy metal albümüne imza atmış ve yüzümü güldürmüştü. Bu sene ÜLTRA RAPTÖR’ın albümünü epey sevmiştim ve hâlâ da seviyorum. WINGS OF STEEL da “Winds of Time” ile yine benim için yılın en iyi heavy metal albümlerinden birine imza atarak içimi kıpır kıpır etmeyi başarıyor. Üstelik de bunu albümü 11 dakikalık bir heavy metal şarkısıyla açacak ve hatta bu şarkıya klip çekecek, sanki 30 yıllık bir grupmuş gibi her şeylerini ortaya dökecek kadar da iddialı ve cüretkâr yapıyorlar.
Yangın yeri gibi heavy metal seviyorsanız, tüm klişelerine rağmen çok iyi yapılmış versiyonlarından keyif alıyorsanız, mutlaka ama mutlaka dinleyin derim.
grubun ismini manowar koymus sanirim.