Kulaklığımı taktım, evden çıktım ve işine okuluna gitmekte olan insanların arasından yürümeye başladım. Altunizade’den ta Moda’ya kadar gidip gelecek, yaklaşık on iki kilometre yürüyecektim. Günün ilk albümü THRONE adlı ABD’li melodik blackened death metal grubuydu ve grubun ilk albümünü dinlemediğimden, ne beklemem gerektiği konusunda pek bir fikrim yoktu.
Daha ilk şarkıdan phrygian modundaki o gitarları duymamla, “kadim Mezopotamya tanrılarından bahseden BEHEMOTH kasa bir grup daha mı?” diye sormam bir oldu. Şarkılar ilerledikçe ve phrygian mod (BEHEMOTH’ın “Sculpting the Throne ov Seth”in başı da dâhil sayısız şarkısında kullandığı, hani şu Orta Doğu hissi veren mod) albümün pek çok yerine sirayet ettikçe, THRONE’un bu BEHEMOTH, HATE, BELPHEGOR karakterinde bir grup olduğu da iyice belli olmuş oldu. Ne var ki THRONE ne yaptığının farkında olan bir gruptu ve muadili epey fazla bir müzik yapsalar da ortalığı nasıl karıştıracaklarını biliyorlardı.
Şimdi gelin bu geçmiş zaman kipinden çıkıp hayatın normal akışına dönelim.
THRONE ikinci albümü “That Who Sat Upon Him, Was Death”te gayet saldırgan bir iş ortaya koyuyor. Tremolo gitarlar, kuduran davullar, “Human Frailty”de gördüğümüz türde gergin atmosferler veya “Realm of Immolation”daki gibi farklı vokal tarzlarıyla adamlar albüme sertlik, karanlık ve acımasızlık katmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Genele bakıldığında her şey iyi. Mesela aşağıdaki şarkıyı dinleyin, grubun gayet iyi olduğunu pıt diye anlayacaksınız. Ne var ki bu tarz gruplarla ilgili olarak bir olumlu bir de olumsuz düşüncem var ve şimdi bunlardan bahsetmek istiyorum.
Olumlu tarafı, eğer sağlam bir grup iseler, ortaya çok yarman, gümbür gümbür şeyler çıkarabiliyorlar. Yırtıcı rifler, blast beat’ler, gayet duyulur bir bas gitar ve vokal çeşitliliğiyle dinlemesi gayet keyifli şarkılara imza atabiliyorlar. Çoğul konuşuyorum, çünkü bu tarza yönelen çok fazla grup var ve iyi olanlar harbiden iyiler. Bir süredir eski gücünden uzak olsa da en meşhurları olan BEHEMOTH’ın son 20 yıldır dünyayı nasıl kasıp kavurduğunu görüyoruz. THRONE da BEHEMOTH’ın çeşitli unsurlarını, yanlarına daha genel düzeyde death metal teknikleriyle zenginleştirerek kullanma yoluna gidiyor. GOD DETHRONED’dan MORBID ANGEL’a, hatta yakın zaman deathcore gruplarının kullandığı fikirlere kadar pek çok şeyden yararlanıyorlar ve az sonra bahsedeceğim konuyu dikkate almazsanız taş gibi blackened death metal yapıyorlar.
Olumsuz taraf ise bu lanet olası phrygian modunun kullanıldığı her şarkıyı ele geçirmesi ve bir yerden sonra şarkıların birbirine benzer hâle gelmesi. Bunu kullanan sayısız grup var, ancak bunu nadir olarak kullanıyorlar ve bu da o şarkıların farklılaşmasını, öne çıkmasını sağlıyor. METALLICA – “Wherever I May Roam”, IRON MAIDEN – “Powerslave”, DEATH – “Lack of Comprehension” gibi. LAMB OF GOD phrygian dominant modunu neredeyse her şarkısında kullanıyor; “Embers”, “Hourglass”, “The Faded Line”, daha onlarcası. Aynı şekilde NILE da bunu istisnasız her şarkısında kullanıyor. Ancak LAMB OF GOD rif çeşitliliğiyle, NILE ise atmosferiyle bunu baymadan yapmayı başarıyor ve kimliğini bunun üzerine kurabiliyor.
Lakin o tür bir çeşitliliğiniz veya yaratmayı başardığınız devasa bir atmosfer yoksa, bunu sık sık yaptığınızda bence bayıyor. THRONE “That Who Sat Upon Him, Was Death”te kesinlikle iyi bir iş çıkarıyor, ancak mayıs başından beri defalarca dinlememin ardından albümün heyecan dozunun giderek azaldığını ve artık dinlemek istemediğimi fark ettim. Bunun başlıca sebebi sürekli aynı kafadan ilerleyen rifler. Yeri geliyor tremolo yeri geliyor oktavlı rifler yeri geliyor daha kazımasyon rifler çalıyorlar, ama nihayetinde hepsi bir Antik Mısır, Mezopotamya, Kenan Ülkesi vesaire havalarıyla sonuçlanıyor ve bu da -en azından beni- bayıyor.
Bu yüzden de ben, yıllar boyunca en başarılı örneklerine defalarca tanık olduktan sonra, artık bu kafayı biraz kısıtlı dozlarda almayı tercih ediyorum. Albüm özünde gayet güçlü, çok bir falsosu yok, ama bahsettiğim durumdan ötürü biraz kendi içinde sıkışık olduğunu düşünüyorum. Bu tarz rif yazımını, bu tür atmosferleri seviyorsanız muhakkak ki benden daha çok seversiniz, o yüzden yazıdaki şarkıları dinleyip kararı kendiniz verin.
Kadro Nathan Barnes: Vokal, ritim gitar
Tim Kenefic: Lead gitar
Leslie Drake: Bas
Kollin Perpignani: Davul
Şarkılar 1. Disentombed
2. To Breathe the Unknown
3. Blasphemous Perversion
4. Realm of Immolation
5. Human Frailty
6. Upon Deathless Winds
7. Behold Impurity
8. Where Angels Cower in Fear
2025 yılında çıkan albümleri özelinde konuşuyorum:
Throne > Hate > Sibel Can > Behemoth