Pentagram dile kolay Türkiye’nin en büyük metal grubu, 1987′den beri yaptıkları işlerle adlarından söz ettirdiler. Anadolu müziğini metal müziğe yedirerek heavy metal müziğin normal kitlesi dışında, farklı kitlelere de yayılmasını sağladılar. Yurt dışında her ne kadar tam olarak istedikleri kadar bilinir olamasalar da, ülkemizde hatırı sayılır bir kitle tarafından seviliyorlar.
Türkiye gibi bir ülkede 38 senedir hiç dağılmadan metal müzik icra etmek ve konserlere devam edebilmek kolay iş değil. Pentagram’ın varlığından dolayı mutluyum açıkçası. Metal müzik dinlemeye Pentagram’ın “Anatolia” albümüyle başlamış biri olarak, bu müziği sevmemde Pentagram’ın etkisi büyük.
Pentagram ilk albümünü 1990 yılında çıkardı. Bu albüm aslına bakarsak aslında tamamen bir röportajında Cenk Ünnü’nün de dediği gibi taklit bir müzik olduğunu görürüz. Bu albüm günümüz açısından bakıldığında da ilkel gelebilir ama çıktığı yıla bakarsak Türkiye gibi ülkede metal müziğin oldukça kısıtlı olduğu ülkede çıkmış, çıktığı konuma göre önemli bir speed/thrash albümüydü Pentagram.
Pentagram’ın ilk albümü aslında tamamen dinledikleri gruplara özenen ve “biz de onlar gibi olmalıyız” albümüydü. Kayıt kalitesi de gerçekten kötüydü ama belli derecede ses getirebilmiş bir çalışmaydı.
İlk albüm çıktıktan sonra grubun ritim gitaristi ve ilk albümde vokalleri yapan Hakan Utangaç artık vokal yapmak yerine gitar çalmaya odaklanmak istedi ve gruba yeni bir solist aramaya başladılar. Tarkan Gözübüyük’ün de aracılığı ve ısrarıyla Ogün Sanlısoy Pentagram’a vokalist olarak katıldı. Hemen ardından 1992 yılında, ilk albümden 2 sene sonra Pentagram “Trail Blazer” albümünü piyasaya sürdü.
Thrash metal tarzında olan “Trail Blazer” albümü Türkiye’den çıkmış en iyi thrash metal albümlerinden birisi ve ülkemizdeki konumuna baktığımızda en önemli thrash metal albümü.
Albüme baktığımızda, ilk albüme oranla müzikte ciddi bir gelişme olduğunu görüyoruz. İlk albümde baskın olan speed metal etkisi bu albümde geri plana itilmiş ve tamamen ilk albümdeki ilkellik yerine daha katmanlı daha gelişmiş daha kendini dinleten bir thrash sound’u var. İlk albüme kıyasla çok daha yaratıcı bir albüm “Trail Blazer”. Albümün kayıt kalitesi, ilk albüme göre daha iyi ama maalesef hâlâ yetersiz. Tabi kayıt kalitesinin yetersizliğinden bahsederken grubun o dönemki maddi ve diğer anlamdaki sıkıntılarını unutmamak gerekir. Pentagram’ın thrash metal tarzında olan ilk 2 albümü gerçekten zor şartlar altında kaydedilmiş.
Albümde davul olarak drum machine kullanılmış. Aslına bakılırsa bu kötü gibi gözükebilir ama drum machine bu albümün sound’una oldukça uyum sağlamış. “Trail Blazer” albümünün kendi karakteristik sound’unun oluşmasında bu drum machine kullanımının etkisi büyük. Yani albümün kendine özgü tadını veriyor. Albümde Demir Demirkan sololarıyla harika bir performans sergilediğini söylemek mümkün özellikle albüme adını veren enstrümantal “Trail Blazer” parçasındaki performansını çok beğendim. Hakan Utangaç da oldukça gaza getirici rifler bulmuş albüm için. Tarkan Gözübüyük bazen duyulan baslarıyla albüme lezzetli bir katkı sağlamış.
Ogün Sanlısoy bu albümde Dave Mustaine’i andıran bir vokal performansı yapıyor. Aslına bakarsak albümü dinlerken, Pentagram’ı hiç tanımasaydım “Vay canına bu gençler gerçekten Megadeth’i seviyor olmalı” yorumunu yapardım. “Trail Blazer”da bir çok açıdan Megadeth etkisi hissediliyor. Bunun dışında albümde 80′ler thrash metal grupları Metallica, Testament, Exodus tatları yakalamak mümkün. Bu albümde de ilk albüm gibi taklit gelebilecek şeyler olabilir ama gerçekten yaratıcı bir çalışma ortaya konduğu için sadece taklit demek haksızlık olacaktır.
“Trail Blazer”ın oldukça yanlış bir zamanda çıktığını söylemek mümkün. 1992 yılı tam da thrash metalin dağıldığı, thrash metal gruplarının artık farklı tarzlarda albüm yapmaya başladığı bir yıl. 1992-1993 yılları thrash metal için gerçekten kötü geçti. Bu dönemde bir thrash metal albümü çıkarmak elbette beklenen reaksiyonu almayı güç kılıyor. “Trail Blazer” albümü 80lerin ortalarında veya sonlarında çıksaydı çok daha büyük etki yapabilirdi. Tabi albüm çıktıktan sonra tam istenen beklenti alınamadı ve Pentagram 5 sene boyunca albüm çıkarmadı. Ardından gelen Anatolia ile Pentagram kendi tarzını yaratarak daha çok ses getirdi. Buna rağmen benim için “Trail Blazer”ın yerine oldukça ayrıdır. “Trail Blazer”ı dinlerken bazen bu albümün en iyi Pentagram albümü olduğunu düşünüyorum.
Özetlersek, “Trail Blazer” Pentagram’ın en iyi albümlerinden birisi ve bu topraklardan çıkmış belki de en iyi thrash metal albümü. Özellikle bu albümü çıktığı döneme göre değerlendirmek daha doğru olur. Ben 1992 yılında olsam ve Türkiye’de bu albümü dinlesem resmen kafayı yerdim diye düşünüyorum, her ne kadar yıl olarak thrash metal için geç bir zamanda çıksa da. “Trail Blazer”ın en iyi Pentagram albümü olduğuna dair yorumlar da okudum ve bence de gaza gelip Pentagram’ın en iyi albümü “Trail Blazer”dır dersek de yanlış olmaz.
Kadro Ogün Sanlısoy: Vokal
Hakan Utangaç: Gitar, geri vokal
Demir Demirkan: Gitar, geri vokal
Tarkan Gözübüyük: Bas, geri vokal
Cenk Ünnü: Davul, geri vokal
Konuk:
Bartu Toptaş: İlave vokal (1)
Gür Akad: Lead gitar (2)
Şarkılar 1. Secret Missile
2. Livin' on Lies
3. Trail Blazer
4. Vita es morte
5. Fly Forever
6. Time Bomb
7. Over the Line
8. The Planet
9. Holidays in the Sun (SEX PISTOLS cover)
10. Brain on the Wall
11. No One Wins the Fight
@Ceyeni, dışarıdan müdahale olabiliyor bazen. Burada da öyle olmuş. Not verenlerin neredeyse tamamı Guest olarak gözüküyor ve 75 oy 2 dk içinde verilmiş. Kafaya takmayın.
@Dysplasia, Sadece Türkler dinliyor. Spotify’daki aylık 235,712 dinleyicinin 185,205′i sadece İstanbul, Ankara ve İzmir ve Bursa’dan. Rotting Christ toplamda 139,882 dinleyici ve Atina’dan 4985 kişi dinlemiş. Mesela Opeth’in aylık 881,820 Spotify dinleyicisinin 92,812 kişisi sadece İstanbul, İzmir ve Ankara’dan. Nüfusumuz çok fazla gerçekten.
Türk Pentagram Spotify’da Amerikalı Pentagram’dan daha çok dinleyici sayısına sahip. Bunu da ek olarak belirtmiş olalım. Sadece Türkler dinlese bile bu bir başarıdır.
Pentagram ilk albümünü çok severim, ondan sonrasını hiçbir zaman tutmadım, hatta çeşitli nedenlerden dolayı gruptan nefret edecek kadar soğudum. Şahsen ben kendim düşük puan verdim.
@Spawn, Yaratıcılık olarak Trail Blazer, ilk albümün çok daha ötesinde. Pentagram’ın en iyi albümünün ilk albümü olarak görülmesine şaşırırım doğrusu. İlk albüm biraz ilkel kalıyor. Gene de zevkler ve renkler diyelim.
Trail Blazer albümü, bana göre Pentagram diskografisindeki en iyi albümdür. Ne Bir, ne Unspoken. Ve böylesi iyi bir albüm neden yeniden kaydedilmiyor, hiçbir fikrim yok.
@something wicked, Evet bende bazen Trail Blazer dinlerken Pentagram’ın en iyi albümü bu diyorum. Ama kendi tarzlarını yarattıkları Anatolia ve Unspoken albümleri de mükemmel onların hakkını yememek de lazım.
Memleketin en poser grubu, Molested Divinity gibi gruplarımız olmasa bunlara kalırdık. Konserlerde kartel oluşturması ayrı bir facia. Albümün ise beğeneceğim bir tarafı yok, Ascraeus tercih ederim hatta.
offf işte bu ya. secret missile’dan no one wins the fight’a kadar tak dinle, boş yok. cidden manşete katılmamak elde değil, hatta onu “thrash metal” değil de “metal” olarak bile değiştirebiliriz. hastasıyım bu albümün.
kötü bir albüm, sırf bizdenler diye abartılmaması gerektiğini düşünüyorum, yeni keşfettiğim Türk gruplarına destek için ne tür yaparlarsa yapsınlar en az 5 parça dinlerim, hem beğenme ihtimaline karşı hem de platformlarda dinlenme istatistiğine katkım olsun diye, grup diskografisinin herhangi bir parçasına 30 saniyeden fazla dayanamadım
yıllar sonra yine baştan sona dinledim, baya baya countdown to ext. gazıyla yazılmış abi bu albüm.
yalnız benim aklımda albümü nuclear blast basmıştı gibi bir şey kalmış ne alakaysa, zaten biraz o yüzden de türk metali için en önemli albüm olabilir demiştim, her halde yanlış hatırlıyorum demek ki.
çıktığı zaman bir iki defa dinlemiş, hiç beğenmemiştim. burada övüldüğünü görünce bir şans daha verdim ama yine beğenmedim. dinlediğim yarım saatim heba oldu bile diyebilirim. pentagram overrated bir grup kesinlikle, bazılarının beğeneceği bir şeyler üretmişlerdir eyvallah ama bu derece yukarı çıkarılacak bir şey göremiyorum. bu arada ülkemizde taş gibi death metal grupları boy göstermişken thrash namına cılız olduğumuz gerçeği de var.
@slaughter of the soul, Pentagram’ın overrated olduğu fikrine kesinlikle katılmıyorum. Hak ettiğinden az bile dinleniyor şu an. Hadi Trail Blazer’ı sevmiyorsunuz ama bu grup kendi tarzını yaratarak ortaya çıkardığı Anatolia ve Unspoken albümleriyle mükemmel bir iş ortaya koydu diye düşünüyorum.
1990′lar ortasında bu albümden o kadar çok bahsedilirdi ve (en azından Ankara’da) albümü bulmak o kadar zordu ki, efsane statüsünü biraz bu dilden dile dolaşmasına bağlardım her zaman. Yıllar sonra dinleyebildiğimde ise dönemin yabancı thrash gruplarından hemen hiçbir farkı olmayan, bayağı eli yüzü düzgün bir iş gibi gelmişti bana. Demir Demirkan’ın ciddi ciddi iyi bir gitar performansı var mesela; ayrıca Ogün Sanlısoy da erken dönem Chuck Billy-vari vokaliyle fena bir iş çıkartmıyor bana kalırsa. Bir iki tur döndürüp ülkedeki metal müziğin köklerinden tat almaya çalışmak o kadar kötü bir fikir olmasa gerek…
Benim için Pentagram demek unspoken albümü demek tam bir başyapıt baştan sona kadar akılda kalıcı rif ve melodileri uzun ve akıcı şarkılar ve 2001 yılı kaydı olmasına rağmen çelik gibi bir sound günümüz kaydından hiç eksiği yok benim için ayrım yapmaksızın gelmiş geçmiş en iyi albümlerden biridir unspoken trail blazer ise unspoken kalitesiyle ve akışıyla tamamen bağımsız ben daha,o yıllarda CD sini sipariş vermiştim evde 5 artı bir sinema sistemi vardı onunla dinlemiştim ve daha o zamanlar hayran kalmıştım ondan sonra pentagramin trail blazer dahil bütün albümleri almaya. Başladım ama İlk dinleyiste hayal kırıklığı yaşamıştım ve o zamanlar birde almora vardı oda 2002 de çıkmıştı onuda çok beğenmiştim ve yıl,,,2025 bugün bile işyerinde çalışırken kulaklıkla unspoken albümü baştan sona enstrümantal versiyonu dinledim ve bir kez daha adamlar gerçekten o zamanlar nasıl güzel bir albüm yapmışlar diye bir kez daha hayran kaldım keşke bu kalitede , bir kaç albüm daha olsaydı diyorum ama ne olursa olsun Pentagram saygım sonsuz helal olsun abilere
Pentagram’ın ilk zamanlarında ölümüne fanıydım, 80′lerin sonları, Bursa’da Koruyucu İş Hanı’nın mahzenlerindeki stüdyolara uğradıkları zamanlar… sene kaç, 88 falan olmalı, Hakan abiye sordum neden Pentagram ismini seçtiniz diye, Possessed -Seven Churches albümünden dediği zaman albümün kaset kopyasını edinmek için kendimi paraladım. Pleasure to Kill ile beraber 80′lerde extreme albümlerim o ikisiydi, psikopatlığımı onlara borçluyum sağolsunlar. Pentagram ilk albümünü çıkaracağı zaman kaset kapağı için yarışma açtılar, kazanan resim kapağa koyuldu (bence berbattı ya, neyse), kasetten ben kendim 20 tane alıp etrafıma dağıttım destek olmak için. Fender gitarda Rotten Dogs, Mephistopholes, Powerstage rifflerini çaldığım güzel zamanlar… ilk albümün güzel anıları, tınısı, bende yeri çok ayrı. Hakan abinin vokali o albümde Alman thrash grubu Darkness’ın aynısıydı, o grubun Death Squad albümüne tapardık o zamanlar (rahmetli Çağlan da çok severdi). Pentagram ilk albümde Bloody Guillotine şarkısının 00:34′te giren kısmının Testament – First Strike is Deadly’deki ile aynı olması da tatlı bir bağımlılık yapmıştı. İkinci albüm Trailblazer Demir’in mükemmel gitar işçiliği harici benim beklentimi karşılamadı, hatta itiraf edeyim Trailblazer en az dinlediğim albümleridir. Albümün 33. senesinde (götümüzün kılları ağardı be) yazıya emek veren arkadaşımıza teşekkür ediyorum.
@Scream Bloody Gore, Rica ederim. Bende teşekkür ediyorum yorumun için. Senin gibi Pentagram’ı taaa en başından takip edenler ilk albümü ayrı seviyor anladığım kadarıyla. 20 tane kaset de dağıtmışsın ilk albümün valla yaşayan tarih gibi adamsın abi helal olsun dedim okuyunca :) Ama ilk albümün Trail Blazer’dan daha iyi görülmesini anlamıyorum. Hem yaratıcılık, hem şarkı yapıları, hem şarkıların geçişleri, sololar vs tüm açılardan Trail Blazer, ilk albümden daha başarılı. İlk albümün tek önde olduğu konu daha hızlı bir albüm olması.
@Ceyeni, 80′lerin underground ruhu ile alakalı bir şey ilk albüm sevgisi… şu anki kadar extreme müzik daha ortaya çıkmamıştı, tabiki bu Slayer, Possessed, Kreator vs. öyle değildi anlamına gelmiyor, dinlediğimiz şeylerde daha hızlısı, daha serti olabilir mi takıntısı epey yaygın bir arayıştı. Angel of Death çalan gitariste ilah gözü ile bakılıyordu, öyle bir ortam vardı. Acid müziği ortaya çıkmıştı, gülen sarı kafalı t-shirt giyenlerden nefret etmeler falan, Anthrax rap yapıyor diye gruptan soğumak vs. Venom, Napalm Death dinleyen tek bir kişi bile bulmak hazine gibiydi. Metal Hammer’dan yeni gruplar keşfetmeye çalışıyorduk. O zamanlardaki imkansızlıklar (internet yok, yurtdışından plak getirtmek vs) ve bazı şeylerin daha ortaya çıkmamasının oluşturduğu hallerde şekillenen bir underground kültür, ama zamanda yolculuk mümkün olsa yine o yıllara dönmek isterdim, ilk aşk gibi bir şey. Çağlan’ın yanan Kemancı’da Zeki abiden Venom çaldırmasını istemesi gibi, hatırlayınca sevinç hüzün karışık hissettiriyor.
@Scream Bloody Gore, Böyle 80lerde metalci olmuş abilerin yaşadıklarını dinlemek güzel oluyor. Buna rağmen 80lerde metalci olmak istemezdim. Bence internet büyük nimet metalin bugünkü underground gelişimi konusunda internetin etkisi büyük. Şimdi her şeye ulaşabiliyoruz ama tahminim 80lerde imkansızlıklardan dolayı bir albümü dinlemek çok daha değerli olmalı. Pentagram’ın ise ilk albümü en az sevdiğim albümü. Ben Trail Blazer ve sonrası albümleri daha çok seviyorum.
@Ceyeni, “…80lerde imkansızlıklardan dolayı bir albümü dinlemek çok daha değerli olmalı”….
hemen bir örnek, 91′de Deicide ilk albümünün cd kaydı kaseti elime geçince kime dinlettiysem “abi bu neymiş böyle bana da bi kopyasını çek” diye millet kuyruğa girdi, cd elime geçince de kitapçığın fotokopilerini çekip dağıtıyordum. Şimdi Spotify, Youtube vs. istediğin şeyi hemen açıyor dinliyorsun, bizim hayalimiz olan bir şeydi gerçekten.
Şu an Japon grindcore gruplarını takip edebiliyorum, hatta yazışıyoruz. Ciddi ciddi düşününce biraz bilim kurgu gibi lol
@Ceyeni, @Scream Bloody Gore, dayım 1984′te Cerrahpaşa’da okumak için İstanbul’a gelmişti. Ben o sırada 3 yaşındaydım. O dönem dinlediği şeyler hep yabancı rock, progresif rock ve Iron Maiden, Manowar, Metallica gibi şeyler. Balıkesir’deki vizyoner bir kasetçi sayesinde tanıştığı gruplar.
O zaman Kocamustafapaşa’da oturduğu öğrenci evinin yakınında bir kasetçi varmış ve yeni bir albüm geldiğinde kasetini alırken hep 2′şer tane alırmış, çünkü o tarz albümler çok nadir geldiği için aylar boyunca sadece o albümü dinleyeceğini ve bir yerden sonra kasetin illaki bozulacağını biliyormuş. O yüzden hep yedekli alırmış.
Böyle olunca da dinlediğin şeye verdiğin değer, duyduğun saygı da katlanıyor tabii. Elbet bugün de bir şeyi çok beğeniyoruz, heyecanlanıyoruz falan ama bundan 40 yıl önceki heyecanlar, mutluluklar günümüzdekiyle kıyaslanamayacak kadar yoğundu.
@Ahmet Saraçoğlu, Vay canına. Yanlış anlamadıysam aylar boyunca sadece 1 albümü dinliyormuş öyle mi. Bu kulağa çılgınca geliyor. Herhalde aylarca tek albümü dinleyince albümün her zerresini ezberlersin. Abi cidden dayın burada yazar olsa güzel detaylı albüm kritiği yazardı diye düşünüyorum.
Benim çocukluğumda LimeWire gibi dosya indirme programları vardı. Onlardan dandik 128Kbps mp3leri indirmek saatlerimizi alırdı, tek tek şarkıları indirip albümü tamamlamaya çalışırdık. Güzel günlerdi.
@Ceyeni, Daha genç bir 90lar çocuğu olarak kasetle büyüdüm, metale de kasetle girdim. Türkiye’de büyük şehirlerde yaşayan ballı arkadaşlar yine kasetçilerden bulup buruşturduklarıyla iyi bir ortama sahipmiş. Bizde yoktu öyle metal arşivi çeken kasetçi masetçi. Varsa da çok siktiriboktandı. Radyoda rock-metal programlarından şarkı denk getirip hazırda tuttuğun boş kasete kaydedeceksin, ya da arkadaşlardan bulduklarını kopyalayacaksın. Raks marka boş kaset alıp Iron Maiden, Manowar, Metallica, Pantera, Slayer vs kopyalamakla kalmıyor kapaklarını da kendim çiziyordum anasını satim. Sonra kırk yılın başı ailen izin verecek de kasetçide gördüğün Metallica kasedini alacaksın. Dergilerden, Trt’deki Rock Market’ten edindiğin bilgi kırıntılarıyla grup keşfetmeye çalışacaksın, o grubu bilen bir arkadaş, bir abi denk gelecek falan. Bazen arkadaşın sana karma bir kaset verecek, yıllarca adını sanını, söyleyenin kim olduğunu bilmeden bir şarkıyı seveceksin.
Velhasılıkelam aylar boyunca ne demek, yıllarca aynı şeyleri dinledik. Bazı şarkılar artık omuriliğimize işledi.
@Ahmet Saraçoğlu, pazara girdim, girmez olaydım, eve gelince milletin aksırığından öksürüğünden şifayı kaptım yatıyorum, şimdi yazabildim.
80′lerde metal müzik plakları altın elmas pırlanta gibi şeylerdi bizim gözümüzde, kaset kayıtlarına albüm kapaklarının fotoğrafçıdan aldığımız küçük fotolarını koyardık, o kadar değerlilerdi bazılarımız için. Reign in Blood ve Master of Puppets’ın 80′lerde sadece bir gün içerisinde 10 defadan fazla döndürüldüğü çok olmuştur. Hiç unutmadığım bir şey, 88′de Bursa Kültürpark’ta iki gün iki gece süren Türkiye 1. Rock Festivalinin kapıları açılmadan önce bekliyoruz, korku filmlerinde rahat rol kapabilecek fıçı gibi bir ablamız geldi, saçları da Candlemass solisti gibi, aynısı, kabarık, elinde şarap şişesi sıcağın altında kafaya dikiyor. Açtı önümüze tezgahı, kayıt kasetler, ama normal Türk market piyasasında bulunmayan şeyler, Iron Maiden – Piece of Mind vardı mesela. Sattığı fiyatlar ise normal kasetin 5 katıydı, yuh dedik, zaten tipinden haz etmedik, bir de kazıkçılığı eklenince bizim Cenk tezgaha tekme attı, korktu bastı gitti. Velhasıl kaset kayıtlarının suyunun suyu bile kıymetliydi.
Kaan kardeşimize sonsuzlukta huzur bulmuş olmasını diliyorum.
@Ceyeni, denk gelirse görüşürüz tabi, ama bende laf bitmez, uyarmış olayım :)) Pentagram ilk albüme neden gönül bağı ile bağlıyız, bir sebebi de o festivaldir. Bir sürü hard rock grubu dinlemeye maruz kaldık gecenin 12′sine kadar, arada W.A.S.P. coverı yapan bir grup vardı, onlar çok iyiydi, seyirciyle bütünleşmesi, herkese “I Wanna Be Somebody” diye bağırtarak eşlik ettirmesi, kimdi onlar bilen hatırlayan aydınlatsın lütfen. Bir de Dio şarkılarını söyleyen bir ablamız vardı, ses aralığı epey iyiydi, onu da bilen varsa lütfen söylesin. Neyse, ilk gecenin sonunda geceyarısı 24:00, sahnede ışıklar söndü, bir intro yankılanıyor, denizaltında enkaz içindeyiz gibi sesler, ve en sonunda sahne aydınlanır aydınlanmaz Pentagram “Rotten Dogs” ile giriş yapar, Hakan abi sarı siyah stretch pantolunu giymiştir (Stryper diye bir grup vardı, onu çağrıştırırdı bana). Hiç durmadan deli gibi headbang yapılır şarkı bitene kadar. Sonraki 10 gün şiddetli boyun ağrısı bedene işkence etmiştir. İlk albüm böyle anlarda dolu dolu yaşanmıştır işte.
@Ahmet Saraçoğlu, o zamanlardaki bir sorun da Unkapanı’na gitmekti. Kaset firmaları hep oradaydı, bulamadığımız bir kaseti menbaından oradan edinirdik. Velhasıl Unkapanı, Plakçılar Çarşısı etrafı maalesef acaip pislik yerdi o zamanlar, bıçaksız gezmeyen ve dışarıdan geldiği belli olan herkesi soyan döven tereddütsüz bıçağı takan tipler vardı, kalabalık giderdik biz de o yüzden oraya.
@Scream Bloody Gore, Çok değerli anılar bunlar. Bir şekilde kitaplaşması veya belgesel/video olur kayıt altına alınması lazım bunların. Aslında kitap yazacak kadar done var elinizde.
@OblomoV, Pentagram kesinlikle Trail Blazer ı yeniden kayıt etmeli sahane sekilde bolca dinlenirdi, mukemmel olan Trail Blazer ın tek kusuru kaydinin kotu olmasi
pentagram güzellemesi için bu derece kasan kişilere hayret ediyorum. hem diyor kayıt kötü şusu busu düzeltilse iyi olur, sonrada mükemmel diyorlar. mükemmel olanda kusur olmaz, kusur varsada mükemmel değildir, düz mantık. evet, mükemmel değil, iyide değil, notum 10 üzerinden 4. söylemeden yapamadım fotolardaki imaj o sene ortaya çıkan diğer yerli grup badluck elemanları gibi, karıya kıza verilen pozlar, oradan da -1, son notum 3, evet, bye.
@etraf kolpacıdan geçilmiyo, Kaydi disinda her sey mukemmel demek istedim. Bu albume 3 4 puan veriyorsaniz oldukca tarafli yaklasiyorsunuz. Turkiye gibi bir ulkede bu sartlar altinda 90larin basinda boyle bir album ortaya konmasi inanilmaz
O yıllarda çok ama çok daha iyi albümler, gruplar vardı bence. Kronik veya Hazy Hill mesela. Türkiye’den çıkmış en önemli thrash metal albümü demek çok aşırı iddialı bir söylem.
@Gulyabani, 80′lerde sağlam bir elin parmakları kadar bir kaç grup vardı, underground kaldılar, en başta Bursa’dan Guillotine. 90′larda Athena, Horror Dimensions demosunda taş gibi thrash çalıyordu.
@Scream Bloody Gore, abi o yıllarda çok sağlamdı. Cultus tek attırır zaten. Pentagram kadar paraları ve çevreleri yoktu belki grupların ama ruh vardı. Ki eskiler de hatırlar ya pentagram veya ismi lazımsa hakan ve tarkan çalan grupları nasıl ezerlerdi. Asla rakibe izin vermezlerdi.
@Gulyabani, Necropsy – Speed Lessons da iyiydi, hatırlayanlar bilenler bir ses versin.
Bizi de pek hatırlayan yoktur, Nefarious adını vermiştik gruba. Bursa’da İnegöl Çarşısı’nın zemin katındaki stüdyo (Rockland) bizim gibi adamları kapısından koymuyordu kafa sikiyorsunuz diye, Hürriyet Mahallesi tarafında (o zaman bağ bahçeydi oralar) bir kulübede çalışmaya başlamıştık, iki ay sonra kapıyı kırıp davul zil amfi hepsini yürüttü hırsızlar. Güzel günlerdi :)
Enteresan bir şey var, o zamanlardaki grupların elemanları bile gruplarını şimdilerde hatırlamıyorlar. İlk death metal gruplarımızdan Catalepsy’nin davulcusu Aykan’a demonun kaydı elinde duruyorsa bana bir tane hazırlarmısın dediğimde “aaa öyle bir şeyler yapmıştık zamanında hakikaten” demişti geçen sene :)))
Albüm okur notu 1.31, 70 oy… İşsizin biri Pentagram’ı sevmiyor olmalı.
04.11.2025
@Ceyeni, dışarıdan müdahale olabiliyor bazen. Burada da öyle olmuş. Not verenlerin neredeyse tamamı Guest olarak gözüküyor ve 75 oy 2 dk içinde verilmiş. Kafaya takmayın.
oylama şahane başlamış
Albüm hakkında çok söyleyecek bir şeyim yok, Emeğe saygı diyelim. Thrash metalin tutmadığı bir memleketteyiz, bir şeyler denenmiş.
Ama geçen bir videoda denk geldim ki Spotify verilerine göre Pentagram’ın aylık dinleyici sayısı Rotting Christ’ten fazlaymış.
04.11.2025
@Dysplasia, Sadece Türkler dinliyor. Spotify’daki aylık 235,712 dinleyicinin 185,205′i sadece İstanbul, Ankara ve İzmir ve Bursa’dan. Rotting Christ toplamda 139,882 dinleyici ve Atina’dan 4985 kişi dinlemiş. Mesela Opeth’in aylık 881,820 Spotify dinleyicisinin 92,812 kişisi sadece İstanbul, İzmir ve Ankara’dan. Nüfusumuz çok fazla gerçekten.
09.11.2025
Türk Pentagram Spotify’da Amerikalı Pentagram’dan daha çok dinleyici sayısına sahip. Bunu da ek olarak belirtmiş olalım. Sadece Türkler dinlese bile bu bir başarıdır.
Pentagram ilk albümünü çok severim, ondan sonrasını hiçbir zaman tutmadım, hatta çeşitli nedenlerden dolayı gruptan nefret edecek kadar soğudum. Şahsen ben kendim düşük puan verdim.
04.11.2025
@Spawn, Yaratıcılık olarak Trail Blazer, ilk albümün çok daha ötesinde. Pentagram’ın en iyi albümünün ilk albümü olarak görülmesine şaşırırım doğrusu. İlk albüm biraz ilkel kalıyor. Gene de zevkler ve renkler diyelim.
Trail Blazer albümü, bana göre Pentagram diskografisindeki en iyi albümdür. Ne Bir, ne Unspoken. Ve böylesi iyi bir albüm neden yeniden kaydedilmiyor, hiçbir fikrim yok.
Ve evet, okur notu yine şaşırtmadı.
04.11.2025
@something wicked, Evet bende bazen Trail Blazer dinlerken Pentagram’ın en iyi albümü bu diyorum. Ama kendi tarzlarını yarattıkları Anatolia ve Unspoken albümleri de mükemmel onların hakkını yememek de lazım.
Memleketin en poser grubu, Molested Divinity gibi gruplarımız olmasa bunlara kalırdık. Konserlerde kartel oluşturması ayrı bir facia. Albümün ise beğeneceğim bir tarafı yok, Ascraeus tercih ederim hatta.
offf işte bu ya. secret missile’dan no one wins the fight’a kadar tak dinle, boş yok. cidden manşete katılmamak elde değil, hatta onu “thrash metal” değil de “metal” olarak bile değiştirebiliriz. hastasıyım bu albümün.
Pentagram’ın ilk albümü dışında tüm albümlerini severek dinliyorum açıkçası bence ilk albüm dışında hepsi kendi içinde iyi albümler.
kötü bir albüm, sırf bizdenler diye abartılmaması gerektiğini düşünüyorum, yeni keşfettiğim Türk gruplarına destek için ne tür yaparlarsa yapsınlar en az 5 parça dinlerim, hem beğenme ihtimaline karşı hem de platformlarda dinlenme istatistiğine katkım olsun diye, grup diskografisinin herhangi bir parçasına 30 saniyeden fazla dayanamadım
yıllar sonra yine baştan sona dinledim, baya baya countdown to ext. gazıyla yazılmış abi bu albüm.
yalnız benim aklımda albümü nuclear blast basmıştı gibi bir şey kalmış ne alakaysa, zaten biraz o yüzden de türk metali için en önemli albüm olabilir demiştim, her halde yanlış hatırlıyorum demek ki.
neyse ne aga, açın dinleyin bir ara baştan sonra.
05.11.2025
@northern, Yurtdışında nuclear blast yayınladı, Türkiye’de bağımsız yayınlandı.
05.11.2025
@northern, countdown temmuz’da, bu albüm mayıs’ta çıkmış. Gaza gelen bir taraf varsa Dave ve dadaşları olabilir. :)
Ayrıca 2003’te akmar’dan aldığım CD’de nuclear blast etiketi vardı bu kısım doğru. Belki bir aralık grubun başarısından sonra NB bunu da bastı.
Şahsen vokaller, kötü kayıt(özellikle davul) ve aşırı cılız ritim gitarlar yüzünden dinleyemediğim bir albüm bu. Tekrar kaydedilmesi şart oğlu şart.
çıktığı zaman bir iki defa dinlemiş, hiç beğenmemiştim. burada övüldüğünü görünce bir şans daha verdim ama yine beğenmedim. dinlediğim yarım saatim heba oldu bile diyebilirim. pentagram overrated bir grup kesinlikle, bazılarının beğeneceği bir şeyler üretmişlerdir eyvallah ama bu derece yukarı çıkarılacak bir şey göremiyorum. bu arada ülkemizde taş gibi death metal grupları boy göstermişken thrash namına cılız olduğumuz gerçeği de var.
05.11.2025
@slaughter of the soul, Pentagram’ın overrated olduğu fikrine kesinlikle katılmıyorum. Hak ettiğinden az bile dinleniyor şu an. Hadi Trail Blazer’ı sevmiyorsunuz ama bu grup kendi tarzını yaratarak ortaya çıkardığı Anatolia ve Unspoken albümleriyle mükemmel bir iş ortaya koydu diye düşünüyorum.
1990′lar ortasında bu albümden o kadar çok bahsedilirdi ve (en azından Ankara’da) albümü bulmak o kadar zordu ki, efsane statüsünü biraz bu dilden dile dolaşmasına bağlardım her zaman. Yıllar sonra dinleyebildiğimde ise dönemin yabancı thrash gruplarından hemen hiçbir farkı olmayan, bayağı eli yüzü düzgün bir iş gibi gelmişti bana. Demir Demirkan’ın ciddi ciddi iyi bir gitar performansı var mesela; ayrıca Ogün Sanlısoy da erken dönem Chuck Billy-vari vokaliyle fena bir iş çıkartmıyor bana kalırsa. Bir iki tur döndürüp ülkedeki metal müziğin köklerinden tat almaya çalışmak o kadar kötü bir fikir olmasa gerek…
Livin’ on Lies bağımlısıyım. Çok tatlış parça.
05.11.2025
@Raddor, parçadaki ilk zamanlar testament havasını seviyorum.
06.11.2025
@soulcollector, belki de o yüzden seviyorum, Burnt Offerings’i sevmemle aynı sebepten yani.
Benim aklıma Artillery geliyor. Hicaz’ı en çok kullanan iki thrash grubu Pentagram ve Artillery olduğu için özellikle bu albümde epey benziyorlar.
Bu albümdeki Testament havasına hastayım.
Bir ara Athena’nın One Last Breath albümüne de değinmek gerek.
05.11.2025
@Cryosleep, Evet kritikte Testament tadı yakalamak mümkün demiştim.
One Last Breath albümünü ise başarısız buluyorum.
Benim için Pentagram demek unspoken albümü demek tam bir başyapıt baştan sona kadar akılda kalıcı rif ve melodileri uzun ve akıcı şarkılar ve 2001 yılı kaydı olmasına rağmen çelik gibi bir sound günümüz kaydından hiç eksiği yok benim için ayrım yapmaksızın gelmiş geçmiş en iyi albümlerden biridir unspoken trail blazer ise unspoken kalitesiyle ve akışıyla tamamen bağımsız ben daha,o yıllarda CD sini sipariş vermiştim evde 5 artı bir sinema sistemi vardı onunla dinlemiştim ve daha o zamanlar hayran kalmıştım ondan sonra pentagramin trail blazer dahil bütün albümleri almaya. Başladım ama İlk dinleyiste hayal kırıklığı yaşamıştım ve o zamanlar birde almora vardı oda 2002 de çıkmıştı onuda çok beğenmiştim ve yıl,,,2025 bugün bile işyerinde çalışırken kulaklıkla unspoken albümü baştan sona enstrümantal versiyonu dinledim ve bir kez daha adamlar gerçekten o zamanlar nasıl güzel bir albüm yapmışlar diye bir kez daha hayran kaldım keşke bu kalitede , bir kaç albüm daha olsaydı diyorum ama ne olursa olsun Pentagram saygım sonsuz helal olsun abilere
05.11.2025
@İnce memed, Bu yorumunun gazıyla Unspoken albümünü açtım şimdi gerçekten muazzam bir çalışma Pentagram’ın
Pentagram’ın ilk zamanlarında ölümüne fanıydım, 80′lerin sonları, Bursa’da Koruyucu İş Hanı’nın mahzenlerindeki stüdyolara uğradıkları zamanlar… sene kaç, 88 falan olmalı, Hakan abiye sordum neden Pentagram ismini seçtiniz diye, Possessed -Seven Churches albümünden dediği zaman albümün kaset kopyasını edinmek için kendimi paraladım. Pleasure to Kill ile beraber 80′lerde extreme albümlerim o ikisiydi, psikopatlığımı onlara borçluyum sağolsunlar. Pentagram ilk albümünü çıkaracağı zaman kaset kapağı için yarışma açtılar, kazanan resim kapağa koyuldu (bence berbattı ya, neyse), kasetten ben kendim 20 tane alıp etrafıma dağıttım destek olmak için. Fender gitarda Rotten Dogs, Mephistopholes, Powerstage rifflerini çaldığım güzel zamanlar… ilk albümün güzel anıları, tınısı, bende yeri çok ayrı. Hakan abinin vokali o albümde Alman thrash grubu Darkness’ın aynısıydı, o grubun Death Squad albümüne tapardık o zamanlar (rahmetli Çağlan da çok severdi). Pentagram ilk albümde Bloody Guillotine şarkısının 00:34′te giren kısmının Testament – First Strike is Deadly’deki ile aynı olması da tatlı bir bağımlılık yapmıştı. İkinci albüm Trailblazer Demir’in mükemmel gitar işçiliği harici benim beklentimi karşılamadı, hatta itiraf edeyim Trailblazer en az dinlediğim albümleridir. Albümün 33. senesinde (götümüzün kılları ağardı be) yazıya emek veren arkadaşımıza teşekkür ediyorum.
06.11.2025
@Scream Bloody Gore, Rica ederim. Bende teşekkür ediyorum yorumun için. Senin gibi Pentagram’ı taaa en başından takip edenler ilk albümü ayrı seviyor anladığım kadarıyla. 20 tane kaset de dağıtmışsın ilk albümün valla yaşayan tarih gibi adamsın abi helal olsun dedim okuyunca :) Ama ilk albümün Trail Blazer’dan daha iyi görülmesini anlamıyorum. Hem yaratıcılık, hem şarkı yapıları, hem şarkıların geçişleri, sololar vs tüm açılardan Trail Blazer, ilk albümden daha başarılı. İlk albümün tek önde olduğu konu daha hızlı bir albüm olması.
07.11.2025
@Ceyeni, 80′lerin underground ruhu ile alakalı bir şey ilk albüm sevgisi… şu anki kadar extreme müzik daha ortaya çıkmamıştı, tabiki bu Slayer, Possessed, Kreator vs. öyle değildi anlamına gelmiyor, dinlediğimiz şeylerde daha hızlısı, daha serti olabilir mi takıntısı epey yaygın bir arayıştı. Angel of Death çalan gitariste ilah gözü ile bakılıyordu, öyle bir ortam vardı. Acid müziği ortaya çıkmıştı, gülen sarı kafalı t-shirt giyenlerden nefret etmeler falan, Anthrax rap yapıyor diye gruptan soğumak vs. Venom, Napalm Death dinleyen tek bir kişi bile bulmak hazine gibiydi. Metal Hammer’dan yeni gruplar keşfetmeye çalışıyorduk. O zamanlardaki imkansızlıklar (internet yok, yurtdışından plak getirtmek vs) ve bazı şeylerin daha ortaya çıkmamasının oluşturduğu hallerde şekillenen bir underground kültür, ama zamanda yolculuk mümkün olsa yine o yıllara dönmek isterdim, ilk aşk gibi bir şey. Çağlan’ın yanan Kemancı’da Zeki abiden Venom çaldırmasını istemesi gibi, hatırlayınca sevinç hüzün karışık hissettiriyor.
07.11.2025
@Scream Bloody Gore, Böyle 80lerde metalci olmuş abilerin yaşadıklarını dinlemek güzel oluyor. Buna rağmen 80lerde metalci olmak istemezdim. Bence internet büyük nimet metalin bugünkü underground gelişimi konusunda internetin etkisi büyük. Şimdi her şeye ulaşabiliyoruz ama tahminim 80lerde imkansızlıklardan dolayı bir albümü dinlemek çok daha değerli olmalı. Pentagram’ın ise ilk albümü en az sevdiğim albümü. Ben Trail Blazer ve sonrası albümleri daha çok seviyorum.
07.11.2025
@Ceyeni, “…80lerde imkansızlıklardan dolayı bir albümü dinlemek çok daha değerli olmalı”….
hemen bir örnek, 91′de Deicide ilk albümünün cd kaydı kaseti elime geçince kime dinlettiysem “abi bu neymiş böyle bana da bi kopyasını çek” diye millet kuyruğa girdi, cd elime geçince de kitapçığın fotokopilerini çekip dağıtıyordum. Şimdi Spotify, Youtube vs. istediğin şeyi hemen açıyor dinliyorsun, bizim hayalimiz olan bir şeydi gerçekten.
Şu an Japon grindcore gruplarını takip edebiliyorum, hatta yazışıyoruz. Ciddi ciddi düşününce biraz bilim kurgu gibi lol
07.11.2025
@Ceyeni, @Scream Bloody Gore, dayım 1984′te Cerrahpaşa’da okumak için İstanbul’a gelmişti. Ben o sırada 3 yaşındaydım. O dönem dinlediği şeyler hep yabancı rock, progresif rock ve Iron Maiden, Manowar, Metallica gibi şeyler. Balıkesir’deki vizyoner bir kasetçi sayesinde tanıştığı gruplar.
O zaman Kocamustafapaşa’da oturduğu öğrenci evinin yakınında bir kasetçi varmış ve yeni bir albüm geldiğinde kasetini alırken hep 2′şer tane alırmış, çünkü o tarz albümler çok nadir geldiği için aylar boyunca sadece o albümü dinleyeceğini ve bir yerden sonra kasetin illaki bozulacağını biliyormuş. O yüzden hep yedekli alırmış.
Böyle olunca da dinlediğin şeye verdiğin değer, duyduğun saygı da katlanıyor tabii. Elbet bugün de bir şeyi çok beğeniyoruz, heyecanlanıyoruz falan ama bundan 40 yıl önceki heyecanlar, mutluluklar günümüzdekiyle kıyaslanamayacak kadar yoğundu.
07.11.2025
Ah Kaanım yaşasaydı da heyecanlı heyecanlı anlatsaydı…
07.11.2025
@Ahmet Saraçoğlu, Vay canına. Yanlış anlamadıysam aylar boyunca sadece 1 albümü dinliyormuş öyle mi. Bu kulağa çılgınca geliyor. Herhalde aylarca tek albümü dinleyince albümün her zerresini ezberlersin. Abi cidden dayın burada yazar olsa güzel detaylı albüm kritiği yazardı diye düşünüyorum.
Benim çocukluğumda LimeWire gibi dosya indirme programları vardı. Onlardan dandik 128Kbps mp3leri indirmek saatlerimizi alırdı, tek tek şarkıları indirip albümü tamamlamaya çalışırdık. Güzel günlerdi.
Kaan’ın da toprağı bol olsun.
10.11.2025
@Ceyeni, Daha genç bir 90lar çocuğu olarak kasetle büyüdüm, metale de kasetle girdim. Türkiye’de büyük şehirlerde yaşayan ballı arkadaşlar yine kasetçilerden bulup buruşturduklarıyla iyi bir ortama sahipmiş. Bizde yoktu öyle metal arşivi çeken kasetçi masetçi. Varsa da çok siktiriboktandı. Radyoda rock-metal programlarından şarkı denk getirip hazırda tuttuğun boş kasete kaydedeceksin, ya da arkadaşlardan bulduklarını kopyalayacaksın. Raks marka boş kaset alıp Iron Maiden, Manowar, Metallica, Pantera, Slayer vs kopyalamakla kalmıyor kapaklarını da kendim çiziyordum anasını satim. Sonra kırk yılın başı ailen izin verecek de kasetçide gördüğün Metallica kasedini alacaksın. Dergilerden, Trt’deki Rock Market’ten edindiğin bilgi kırıntılarıyla grup keşfetmeye çalışacaksın, o grubu bilen bir arkadaş, bir abi denk gelecek falan. Bazen arkadaşın sana karma bir kaset verecek, yıllarca adını sanını, söyleyenin kim olduğunu bilmeden bir şarkıyı seveceksin.
Velhasılıkelam aylar boyunca ne demek, yıllarca aynı şeyleri dinledik. Bazı şarkılar artık omuriliğimize işledi.
07.11.2025
@Ahmet Saraçoğlu, pazara girdim, girmez olaydım, eve gelince milletin aksırığından öksürüğünden şifayı kaptım yatıyorum, şimdi yazabildim.
80′lerde metal müzik plakları altın elmas pırlanta gibi şeylerdi bizim gözümüzde, kaset kayıtlarına albüm kapaklarının fotoğrafçıdan aldığımız küçük fotolarını koyardık, o kadar değerlilerdi bazılarımız için. Reign in Blood ve Master of Puppets’ın 80′lerde sadece bir gün içerisinde 10 defadan fazla döndürüldüğü çok olmuştur. Hiç unutmadığım bir şey, 88′de Bursa Kültürpark’ta iki gün iki gece süren Türkiye 1. Rock Festivalinin kapıları açılmadan önce bekliyoruz, korku filmlerinde rahat rol kapabilecek fıçı gibi bir ablamız geldi, saçları da Candlemass solisti gibi, aynısı, kabarık, elinde şarap şişesi sıcağın altında kafaya dikiyor. Açtı önümüze tezgahı, kayıt kasetler, ama normal Türk market piyasasında bulunmayan şeyler, Iron Maiden – Piece of Mind vardı mesela. Sattığı fiyatlar ise normal kasetin 5 katıydı, yuh dedik, zaten tipinden haz etmedik, bir de kazıkçılığı eklenince bizim Cenk tezgaha tekme attı, korktu bastı gitti. Velhasıl kaset kayıtlarının suyunun suyu bile kıymetliydi.
Kaan kardeşimize sonsuzlukta huzur bulmuş olmasını diliyorum.
07.11.2025
@Scream Bloody Gore, Abi maşallah çok dolu bir adamsın seninle bir ara yaşadıklarını iyice konuşalım. Yorumların için teşekkürler. Görüşmek üzere :)
07.11.2025
@Ceyeni, denk gelirse görüşürüz tabi, ama bende laf bitmez, uyarmış olayım :)) Pentagram ilk albüme neden gönül bağı ile bağlıyız, bir sebebi de o festivaldir. Bir sürü hard rock grubu dinlemeye maruz kaldık gecenin 12′sine kadar, arada W.A.S.P. coverı yapan bir grup vardı, onlar çok iyiydi, seyirciyle bütünleşmesi, herkese “I Wanna Be Somebody” diye bağırtarak eşlik ettirmesi, kimdi onlar bilen hatırlayan aydınlatsın lütfen. Bir de Dio şarkılarını söyleyen bir ablamız vardı, ses aralığı epey iyiydi, onu da bilen varsa lütfen söylesin. Neyse, ilk gecenin sonunda geceyarısı 24:00, sahnede ışıklar söndü, bir intro yankılanıyor, denizaltında enkaz içindeyiz gibi sesler, ve en sonunda sahne aydınlanır aydınlanmaz Pentagram “Rotten Dogs” ile giriş yapar, Hakan abi sarı siyah stretch pantolunu giymiştir (Stryper diye bir grup vardı, onu çağrıştırırdı bana). Hiç durmadan deli gibi headbang yapılır şarkı bitene kadar. Sonraki 10 gün şiddetli boyun ağrısı bedene işkence etmiştir. İlk albüm böyle anlarda dolu dolu yaşanmıştır işte.
07.11.2025
@Ahmet Saraçoğlu, o zamanlardaki bir sorun da Unkapanı’na gitmekti. Kaset firmaları hep oradaydı, bulamadığımız bir kaseti menbaından oradan edinirdik. Velhasıl Unkapanı, Plakçılar Çarşısı etrafı maalesef acaip pislik yerdi o zamanlar, bıçaksız gezmeyen ve dışarıdan geldiği belli olan herkesi soyan döven tereddütsüz bıçağı takan tipler vardı, kalabalık giderdik biz de o yüzden oraya.
Guzel bir thrash efsanesi
Acaba ülkedeki Pentagram kötüleme ne zaman biter. İyi ki bu albüm çıkmış da taş sopayla metal yapılan ülkede grupların önü açılmış.
07.11.2025
@enemyofgod, bu yorumu görünce günümüzde “bizden önce buzdolabı yoktu” diyenler geldi aklıma.
anılar anılar anılar… 10/10
Pentagram cidden yaptiklariyla onemli bir konumda duruyor. Bu kayittan son 2 sarkiyi cok seviyorum Brain on the Wall ve No One Wins the Fight
@Scream Bloody Gore, Çok değerli anılar bunlar. Bir şekilde kitaplaşması veya belgesel/video olur kayıt altına alınması lazım bunların. Aslında kitap yazacak kadar done var elinizde.
Umarım yeniden kaydedilmiş baskısını çıkarırlar bu albümün.
08.11.2025
@OblomoV, Pentagram kesinlikle Trail Blazer ı yeniden kayıt etmeli sahane sekilde bolca dinlenirdi, mukemmel olan Trail Blazer ın tek kusuru kaydinin kotu olmasi
pentagram güzellemesi için bu derece kasan kişilere hayret ediyorum. hem diyor kayıt kötü şusu busu düzeltilse iyi olur, sonrada mükemmel diyorlar. mükemmel olanda kusur olmaz, kusur varsada mükemmel değildir, düz mantık. evet, mükemmel değil, iyide değil, notum 10 üzerinden 4. söylemeden yapamadım fotolardaki imaj o sene ortaya çıkan diğer yerli grup badluck elemanları gibi, karıya kıza verilen pozlar, oradan da -1, son notum 3, evet, bye.
11.11.2025
@etraf kolpacıdan geçilmiyo, Kaydi disinda her sey mukemmel demek istedim. Bu albume 3 4 puan veriyorsaniz oldukca tarafli yaklasiyorsunuz. Turkiye gibi bir ulkede bu sartlar altinda 90larin basinda boyle bir album ortaya konmasi inanilmaz
O yıllarda çok ama çok daha iyi albümler, gruplar vardı bence. Kronik veya Hazy Hill mesela. Türkiye’den çıkmış en önemli thrash metal albümü demek çok aşırı iddialı bir söylem.
01.12.2025
@Gulyabani, 80′lerde sağlam bir elin parmakları kadar bir kaç grup vardı, underground kaldılar, en başta Bursa’dan Guillotine. 90′larda Athena, Horror Dimensions demosunda taş gibi thrash çalıyordu.
02.12.2025
@Scream Bloody Gore, abi o yıllarda çok sağlamdı. Cultus tek attırır zaten. Pentagram kadar paraları ve çevreleri yoktu belki grupların ama ruh vardı. Ki eskiler de hatırlar ya pentagram veya ismi lazımsa hakan ve tarkan çalan grupları nasıl ezerlerdi. Asla rakibe izin vermezlerdi.
02.12.2025
@Gulyabani, Necropsy – Speed Lessons da iyiydi, hatırlayanlar bilenler bir ses versin.
Bizi de pek hatırlayan yoktur, Nefarious adını vermiştik gruba. Bursa’da İnegöl Çarşısı’nın zemin katındaki stüdyo (Rockland) bizim gibi adamları kapısından koymuyordu kafa sikiyorsunuz diye, Hürriyet Mahallesi tarafında (o zaman bağ bahçeydi oralar) bir kulübede çalışmaya başlamıştık, iki ay sonra kapıyı kırıp davul zil amfi hepsini yürüttü hırsızlar. Güzel günlerdi :)
Enteresan bir şey var, o zamanlardaki grupların elemanları bile gruplarını şimdilerde hatırlamıyorlar. İlk death metal gruplarımızdan Catalepsy’nin davulcusu Aykan’a demonun kaydı elinde duruyorsa bana bir tane hazırlarmısın dediğimde “aaa öyle bir şeyler yapmıştık zamanında hakikaten” demişti geçen sene :)))