Son iki yıldır en çok yolunu gözlediğim, grup adının yanına “new album” yazarak Google’da arama yaptığım gruplardan biri Finlandiya’nın son yıllarda çıkardığı en dehşet verici black/death metal gruplarından biri olan PROSCRIPTION.
Bunun sebebi elbette ki grubun 2020 çıkışlı albümü “Conduit”in manyak bir şey olması. İliklerimize kadar beklentiye sokan ve “nasıl bir kıyamet geliyor?” sorusunu sorduran introsu “Four Wings Within the Samiel” ve 2020 sonrası duyduğum tüm rifler arasından en sevdiklerimden biri olan “I, the Burning”ın 0.54’te giren rifi (saniyesini şarkıyı açmadan ezbere yazdım) de dâhil olmak üzere sayısız pozitif özelliğiyle “Conduit” PROSCRIPTION’ı bir anda black/death metal haritasına sokmuş ve daha ilk albümden kitlesini genişletmesini sağlamıştı.
Logosundaki hilal Türk bayrağındaki hilale çok benzediğinden “ulan bizim hilali aynen çaktılar mı acaba?” diye bir tık kıllanıp logodaki hilali Photoshop’ta Türk bayrağındaki hilalle üst üste getirmeye çalıştığım (ahah… çok benziyor ama direkt bizimkini almamışlar) PROSCRIPTION, ilk haberi geldikten kısa bir süre sonra ortamlara salınan “Desolate Divine” ile pek çok açıdan farklı, ancak kalite olarak aynı düzeyde bir ikinci albümle tam önümüzde dikiliyor.
John Milton’ın “Paradise Lost”undaki Şeytan karakterine benzer bir figürü gördüğümüz albüm kapağının altında, PROSCRIPTION’ın “Conduit”e enjekte ettiği karanlık, iç daraltan, buhranlı, kaotik atmosferden ziyade daha somut, daha elle tutulur, kan kokusunun daha çok hissedildiği bir müzik var. “Conduit”te daha psikolojik, derinlikli, manevi, hislere hitap eden bir black/death metal mevcutken, “Desolate Divine”daki black/death metalde haşır huşur girişen, daha kemik kıran, riflere yaslanan aşırı agresif ve acımasız bir müzik var.
PROSCRIPTION’ın müziğinde black metalin etinden sütünden yararlanan bir death metal görüyoruz. İçinde hissiyat ve enstrüman icrası olarak MORBID ANGEL’ın uğursuz tercihleri, yer yer IMMOLATION’ın sevimsizlikleri, SEPULCHRAL CURSE’ün karanlığı ve ARKHON INFAUSTUS’un cüretkârlığı var. Finlandiya’dan çıkmalarına rağmen tıpkı ARCHGOAT ve şürekası gibi “sikmişim atmosferini melankolisini” noktasında takılan PROSCRIPTION, tane tane rifler ve ilk albümdeki kaosa kıyasla daha lineer ama etkili darbeler sayesinde müziğini daha da geniş bir kitleye ulaştırabilir kanısındayım.
Müzikteki yoğunluk ve adeta kendi içlerinde savaş veren şarkıların her birindeki irili ufaklı patlamalar sayesinde “Desolate Divine”ın akılda kalıcı beste yapıları daha da sivrilme şansı buluyor. Bu da -elbette ki aynı şey değil ama- BEHEMOTH’un “The Satanist” başta olmak üzere zaman zaman kullanıldığı kimi yoğunlukları, kudurmaları akla getiriyor. Buradaki temel olay vazgeçmeyen, doymayan saldırganlık. PROSCRIPTION “Desolate Divine”da adeta peşimizi bırakmaya hiç niyeti olmadığını gösteriyor ve her şarkıda darbe üstüne darbe vuruyor.
Eskiden zaten sert ve görkemli bir şeyi daha da etkileyici kılmak için sertliğe, ekstremliğe abanılırdı. Şiddetin vanaları açılır ve sertlik dozu artardı. Ne var ki 2000 sonrası black metalde kullanılan bazı formüller bu şablonların bazılarını tersine çevirdi. Örneğin artık zaten sert ve görkemli bir şeyi daha da etkileyici, ruhani, yoğun kılmak için kullanılan formüllerden biri sertliğin aksine bilakis clean vokalli bölümler olabiliyor. “Gleam of the Morningstar”ın 2.00’da giren “vaaz veren şeytani papaz” vokalleri buna örnek. Bu tarz clean vokalli gerginlikleri MAYHEM’inden BEHEMOTH’una, AKERCOCKE’sinden MORBID ANGEL’ına kadar (“God of Emptiness”) pek çok grup kullanıyor ve PROSCRIPTION da bu şarkı özelinde bunun güzel örneklerinden birini sunuyor.
Bu gibi detaylarla birlikte “Desolate Divine” bu sene çıkan en dehşet verici black/death metal albümlerinden birine dönüşüyor. “Conduit”in ardından yolunu gözlediğime kesinlikle değen, kafaca hazır olduğunuz takdirde sizi alıp başka bir ruh hâline ve boyuta sokan, aşırı agresif, soluksuz bırakan, müthiş bir albüm “Desolate Divine”. Umarım bu sayede PROSCRIPTION ismi bundan sonra çok daha fazla duyulur, bakarsınız bir, iki albüm sonra Kadıköy’de, Beşiktaş’ta, Taksim’de bir yerlerde karşımızdalar.
Kadro Christbutcher: Vokal, gitar
Cruciatus: Lead gitar
Apep: Bas
Mikko Koskinen: Davul
Şarkılar 1. Gleam of the Morningstar
2. Bleed the Whore Again
3. Entreaty of the Very End
4. The Midnight God
5. Behold a Phosphorescent Dawn
6. Heave Ho Ye Igneous Leviathan
7. Desolate Divine
8. The Great Deceiver
9. Not but Dust
@P L A G U E, Götüme ayı bağırıyor, ne şartlarda yaşam sürdüğümü söylesem gelip alalım seni dersin. Albümü dinledim. Sessiz sedasız dinlemeye de devam ediyorum Heave Ho Ye Igneous Leviathan yılın şarkılarından biri ancak albüm bir “Conduit” etkisi yaratmadı.
Her şeyi geçtim, albümün kapağı süper duruyor. Böyle kapakların hastasıyız.
Fırsat buldukça hatırlattım, dinlemeden ölmeyin, ölünün arkasından taşşak geçerim. Senenin en iyilerinden.
Yılın en büyük müzik olaylarından biri. Ayık olun.
Bir 5 sene de bununla yetineceğiz. Hayırlısı. Az yorum geldi ama ileriki senelerde plague doldurur burayı.
6 numaralı parçaya kocaman bir kalp bırakıyorum. Muhteşem. Albümün geri kalanının da ondan aşağı kalır yanı yok. Yılın en iyilerinden
En sevdiği koku ‘temiz çarşaf kokusu’ olan inceller ve gizli ibneler dinlemesin.
@Erhan, nerelerdesin la? Dinlesene şu albümü!
26.09.2025
@P L A G U E, Götüme ayı bağırıyor, ne şartlarda yaşam sürdüğümü söylesem gelip alalım seni dersin. Albümü dinledim. Sessiz sedasız dinlemeye de devam ediyorum Heave Ho Ye Igneous Leviathan yılın şarkılarından biri ancak albüm bir “Conduit” etkisi yaratmadı.
26.09.2025
@Erhan Yiğit, Albümün aq sana bişi olmasın. Ses verdin yeterli, kendine dikkat et.