Doksanların ilk yarısında İskandinav ellerinde ortaya çıkan ve 1994-1999 arasında çok acayip albümler çıkaran birçok grup var. Tıpkı thrash metalin Big Four’unun ve o dört grubun yanında adı geçen bir avuç thrash metal grubunun çok fazla bilinip, yine gayet kaliteli iş yapmalarına rağmen adlarını duyuramayan bir dolu üst düzey thrash metal grubu olması gibi, melodik death metal içerisinde de AT THE GATES, IN FLAMES, DARK TRANQUILLITY üçlüsüne benzer müzik yapan ancak çeşitli sebeplerden adlarını çok daha kısıtlı duyurabilen bir sürü grup var.

Bugün bu gruplardan biri olan, doksanların ikinci yarısında çıkardıkları üç albümle İsveç melodik death metaline büyük ölçüde perde arkasından hizmet eden bir grup olan GATES OF ISHTAR’dan söz edeceğiz.

GATES OF ISHTAR 1996, 1997 ve 1998 yıllarında üç albüm çıkardı. Bu albümlerin ortak yanı AT THE GATES’in “Terminal Spirit Disease”de yaptığı müzik ile “The Somberlain” dönemi DISSECTION’ı, UNANIMATED’ı, kısacası melodik death metalin daha karanlık tarafını yansıtan bir müzik barındırmaları ve vasat ile çok kötü arası kapaklara sahip olmalarıydı.

Şimdi bu üç albüm arasından bence en iyi müziğe ve en boktan kapağa sahip olan “The Dawn of Flames”den bahsedeceğiz. Boktan kapak elbette ki şu an bu yazıda gördüğünüz değil. Bu kapak albümün 2017 remastered versiyonu için yeniden yapılan normal, eli yüzü düzgün kapak. Albümün orijinal kapağı, sonradan grup üyelerinin de röportajlarda “ilk gördüğümüzde bu ne aq dedik ama albümün çıkması lazımdı ve elimizden bir şey gelmedi” diye bahsettiği şu kepazelik.

BU kapağın altındaysa yukarıda da dediğim gibi “Terminal Spirit Disease” kasa AT THE GATES (AT THE GATES OF ISHTAR?), ilk dönem DARK TRANQUILLITY ve IN FLAMES, bir tutam DISSECTION, minik minik UNANIMATED ve SACRAMENTUM, SACRILEGE, canım AUTUMN LEAVES, çokça EUCHARIST, baskın şekilde A CANOROUS QUINTET gibi grupların izleri vardı. Melodi sadece lead gitarlarda değil, riflere yedirilmiş olarak da görülüyordu ve bunun üzerine iki şarkıda da klavye ekleniyor, böylece adı geçen başlıca melodik death metal gruplarından ayrışan bir karakter sağlanıyordu. Bu klavyeleri yazan ve çalan kişi de hem aşırı sevip hem de hiçbir üretim yapmadığı için ana bacı sövdüğümüz Dan Swanö’den başkası değildi.

“The Dawn of Flames” bu taraftan bakıldığında tam olarak kendi dönemini yansıtan, armonik gitar rifleriyle örülü, öfke ve kederi bir arada sunan bir melodik death metal albümü. Müzikleri hep standart şablondan ilerlese ve türe birtakım yan unsurlar katarak bambaşka şeyler yaratan GARDENIAN gibi vizyoner grupların yaptığı deneyselliklerin esamesi okunmasa da genel olarak lineer, ama kesinlikle dönemin ruhunu taşıyan üst düzey bir melodik death metal albümü var karşımızda.

Albümde göze çarpan başlıca şey aslında müzikteki bileşenler, melodi yazımı falan değil, yukarıda örneğini verdiğim “aşırı çok bilinen thrash metal grupları haricindeki üst düzey thrash metal gruplarının aşırı az bilinmesi” durumunda olduğu gibi GATES OF ISHTAR’ın ve benzerlerinin de bu şekilde biraz resmin dışında kalmış olduğu ve bu denli üst düzey bir albümün bile sadece türün gerçek meraklılarınca biliniyor oluşu. Gerçekten de GATES OF ISHTAR şu albümle çok daha fazla bilinebilirdi, ama demek ki güçleri bu kadarmış.

Türe yakın dinleyiciler zaten “The Dawn of Flames”den haberdardırlar, doksanlar melodik death metal evrenine yeni yeni giriş yapanlar da dinlediklerinde “The Dawn of Flames”in hak ettiği değeri vereceklerdir. Gölgede kalmış, saklı hazine, gizli cevher, çiçek bahçesi, bal kutusu, artık ne derseniz deyin, bu albüm sayesinde GATES OF ISHTAR’la tanışın, 27 yıldır herhangi bir müzik yayınlamayan bu adamların zamanında neler yaptığına tanık olun ve diğer pek çok türde olduğu gibi melodik death metalin de sadece basında yer eden gruplardan ibaret olmadığını bir kez daha görün.