Moğol Generali: “Hayattaki en değerli şey nedir?”
Conan: “Düşmanlarını ezmek, önünde sürüklenip gitmelerini izlemek ve kadınların inlemelerini dinlemek.”
1981’de doğan bir insan olarak Conan dendiğinde aklıma tabii ki de Cimmeria’nın çocuğu Barbar Conan’ın Hyborian Çağı’nda yaptığı hayvanlıklar, sorunları kas gücü ve şiddetle çözmesi, ortamın anasını ağlatması ve tabii ki de yazının manşetine koyduğum meşhur repliği geliyor. 1982 çıkışlı “Conan the Barbarian” filminde Conan’ı ağaca bağlamışlardı ve güneşin altında ölmesi beklenen Conan, omzuna konup kendisini yemeye başlayan akbabayı ısırarak öldürmüştü.
Bu metal değildir de nedir?
Musiki anlamdaki ilk Conan denemesi olan İngiliz doom/stoner/sludge metal grubu CONAN’a baktığımızdaysa türe dair ne varsa yapan uzun soluklu ve başarılı bir grup görüyoruz. PA kurulduktan kısa bir süre sonra çıkardıkları ilk EP’leri “Horseback Battle Hammer” ve 2012’deki ilk albümleri “Monnos”la epey bir dikkat çektikten sonra hepsi türünün iyi ve çok iyi örnekleri olan albümler çıkarmaya devam ettiler.
Grubun mağara adamı sludge’ı ve volkandan akan lavlar gibi ağır ağır ilerleyerek yok eden doom metali her daim türün takipçileri tarafından ilgi gördü ve CONAN birkaç albümde türün günümüzdeki en önemli isimlerinden biri hâline geldi. Bunun esas yaratıcısı olan kurucu üye Jon Davis yıllar boyunca çeşitli eleman değişikliklerine gitmiş olsa da CONAN karakteri hiçbir zaman bozulmadı, hatta az az da olsa hep üstüne koymayı başardılar ve günümüze geldiler.
Yeni albümü “Violence Dimension”da CONAN’ı yine CONAN ne yaparsa onları yaparken görüyoruz. CONAN çoğunlukla iyi ve çok iyi şeyler yaptığından bu albümle ilgili olarak da söyleyeceklerimiz büyük oranda iyi olacak. Öncelikle albümün temasından kısaca bahsedecek olursak, grup bu albümde şiddetin insanlık tarihindeki yerinden bahsediyor ve bunu yaparken de VOIVOD’un benzer bir temayı işlediği 1988 çıkışlı konsept albümü “Dimension Hatröss”ten ilham alıyor.
Albüme baktığımızda CONAN’ın daha önce yaptığı işlerin dışına pek çıkmadığını ve standart doom/sludge sularında yüzdüğünü görüyoruz. Albüm doğal olarak ezici rifler üzerinden ilerliyor ve bunu çeşitli fikirlerle süsleme yoluna gidiyor. Bu fikirler neler diye baktığımızda, örneğin “Total Bicep”te grubun punk davullarıyla tempoyu diğer tüm şarkıların çok üstünde bir seviyeye yükselttiğine tanık oluyoruz. Bu şarkı özelinde HIGH ON FIRE’a epey yaklaştıklarını söyleyebiliriz. Diğer yandan albüme adını veren ve ilk sekiz dakikası enstrümantal geçen şarkının tamamına yakınında çok temel bir rif fikrini sündüre sündüre devam etme yoluna gidiyorlar. “Frozen Edges of the Wound”un girişindeki groovy rif “Desolation Hexx”in surat ekşiten giriş rifi gibi güzelliklerle albüm yuvarlanan kayalar, patlayan yanardağlar ve şiddet düşkünlüğü üzerinden ilerleyen müziğinin güzel taraflarını birbiri ardına önümüze seriyor.
Albümle ilgili birkaç eleştiriye göz attığımda CONAN’ın bu albümde yeni herhangi bir şey sunmadığından, bazı riflerin akılda kalıcı olmadığından şikâyet edildiğini gördüm. Bana kalırsa CONAN’ın yeni bir şey sunmak gibi bir amacı olmadığı gibi, riflerde de şikâyet edilecek düzeyde bir sıkıntı yok. Doom/stoner/sludge zaten bir müzik türü olmasının yanı sıra bir duruşu da ifade ediyor ve tekrar eden, kasıtlı olarak monotonlaşan riflerin nihayetinde bu müziğin vermek istediği atmosferin oluşmasındaki birincil unsur hâline geliyor. Sadece bu duruş ve tavırdan ötürü esasında çok da özel olmayan bazı riflerin bile tekrar edile edile büyüdüğüne tanık olabiliyoruz. Bunu sağlayan diğer bir unsur da ne çalarsanız çalın on kat daha ağır, sert ve baskılayıcı hâle getirecek olan sludgy, crunchy prodüksiyon. Dümdüz basılan power chord’lar bile bu sayede göğüs kafesinizin ortasına öylece oturup kalabiliyor.
Albümle ilgili bir eleştiri olmasa da bir konudan bahsetmek istiyorum. Albüm kapanışlarının böyle heba edilmesinden hoşlanmıyorum. Standart albüm “Ocean of Boiling Skin”le bitiyor ve kapanış olarak güzel bir şarkı, eziyor, can çekişiyor, sürünüyor. Albümün Digipack versiyonunda sonda yer alan on iki dakikalık “Vortexxion” ise benim için yok hükmünde bir şarkı. CONAN’ın bu müziği çeşitli keyif vericiler eşliğinde dinleyecek insanları da düşünmüş olmasını anlıyorum, ama “oha on iki dakikalık bir şarkı daha” deyip bunu bulmak canımı sıkıyor. Bir önceki “Evidence of Immortality”nin sonunda, albümün standart versiyonundaki “Grief Sequence”ta bunu denememiş olsalar, üstelik on dört buçuk dakika boyunca yapmamış olsalar anlayacağım ama bence çok da bir şey ifade etmeyen bir olay. Seven sevsin tabii.
Son paragraftaki minik subjektif eleştirim haricinde “Violence Dimension” gayet keyifli bir doom/sludge metal albümü. Zaten CONAN gibi ne yaptığını bilen ellerden çıkıyorsa bu tarzı kötü yapmak neredeyse mümkün değil, dolayısıyla yine keyifli bir albümle yolculuklarına devam ediyorlar. Çok özel, CONAN diskografisinde “öncesi/sonrası” gibi mihenk taşı olacak, unutulmaz bir albüm mü, bence değil. Ama gayet iyi bir albüm olduğu da Barbar Conan’ın biseps ve göğüs kasları kadar ortada.
Dün aile ve zamazingo bakanlığımızdan gelen yönergeyle artık “lgbt veya toplumsal cinsiyet” kavramlarını kullanmamız büyüklerimizce yasaklanmış vaziyette olsa da, başlıktaki repliği hiç “woke” bulmadım ve heteroseksüel bir metalci olmamı, çocukken izlediğim Conan filmlerine bağladım hocam:))…
Benim için şimdilik türünde yılın albümü. Eskiden otoyol kenarlarındaki çimlere uzanıp çoraplarını çıkaran ve kırmızı Tuborg içen dayılar olurdu, bu grup bana o dayıların vibe’ını veriyor.
Boşa harcanan 12 dk harici öküz gibi çöken bir iş. Conan abimize de selamlar olsun, koleksiyon yapmaya başladım testosteron bombası gibi duruyor kitaplıkta.
Dinlerken kafamın içindeki düşünceleri ezip susturduğunu hissettiğim hayvanlıkta bi sound. Yapılabilecek çoğu yorumu, eleştiriyi anlamsız kılan boyutta bi öküzlük var adamların müziğinde. Caveman sludge tam olarak bu. Özellikle monotonluğu o kadar iyi ve ayarında kullanıyorlar ki ortaya çıkan sonuç tarif etmesi zor, absürt seviyede bi ağırlık. Albüm aynı diğer Conan albümleri gibi, zaten başka bir şey bekleyen de olduğunu sanmıyorum. Lafı dolandırmadan dümdüz yok edip geçmişler. Drop F gibi saçma sapan bi akortta çalıyor adamlar, Warpsword’taki yardırma bile büyük çeşitlilik
Dün aile ve zamazingo bakanlığımızdan gelen yönergeyle artık “lgbt veya toplumsal cinsiyet” kavramlarını kullanmamız büyüklerimizce yasaklanmış vaziyette olsa da, başlıktaki repliği hiç “woke” bulmadım ve heteroseksüel bir metalci olmamı, çocukken izlediğim Conan filmlerine bağladım hocam:))…
Benim için şimdilik türünde yılın albümü. Eskiden otoyol kenarlarındaki çimlere uzanıp çoraplarını çıkaran ve kırmızı Tuborg içen dayılar olurdu, bu grup bana o dayıların vibe’ını veriyor.
Boşa harcanan 12 dk harici öküz gibi çöken bir iş. Conan abimize de selamlar olsun, koleksiyon yapmaya başladım testosteron bombası gibi duruyor kitaplıkta.
Dinlerken kafamın içindeki düşünceleri ezip susturduğunu hissettiğim hayvanlıkta bi sound. Yapılabilecek çoğu yorumu, eleştiriyi anlamsız kılan boyutta bi öküzlük var adamların müziğinde. Caveman sludge tam olarak bu. Özellikle monotonluğu o kadar iyi ve ayarında kullanıyorlar ki ortaya çıkan sonuç tarif etmesi zor, absürt seviyede bi ağırlık. Albüm aynı diğer Conan albümleri gibi, zaten başka bir şey bekleyen de olduğunu sanmıyorum. Lafı dolandırmadan dümdüz yok edip geçmişler. Drop F gibi saçma sapan bi akortta çalıyor adamlar, Warpsword’taki yardırma bile büyük çeşitlilik
”So heavy that the gods look away” tam olarak bu