Metal dünyasında hem bu denli ekstrem müzik yapıp hem de bu kadar piyasa olmayı başaran ya da olmakla itham edilen bir numaralı grup muhtemelen BEHEMOTH’tur. Bundan on beş, yirmi yıl önce bunu DIMMU BORGIR için söyleyebilirdik, ancak DIMMU BORGIR’in kendi kendini yok etmesinden sonra bu payeyi BEHEMOTH’a vermekte bir sakınca yoktur sanırım.
Aslına bakılırsa BEHEMOTH piyasa olmak için özel bir çaba sarf etmiyor. Temaları ve imajları gereği elbette ki şaşaalı, abartılı fotoğraflar, klipler çekiyorlar, ancak sadece kitle genişletmek veya kendilerini mevcut kitleleri dışında birilerine beğendirmek için saçmalama yoluna da gitmiyorlar. Doğal olarak işlenen tema gereği bazen kendilerini tekrarlıyor, bazen daha önce yaptıkları şeyleri daha abartılı yaparak farklı görünmeye çalışıyor, bazen de kendilerini tekrarlamamaya çalışırken -bence- anlamsız işler yapıyorlar.
“The Satanist”, son on yıl içerisinde metal kitlesi tarafından çok iyi olduğu konusunda en çok mutabakata varılan albümlerden biri. Beğenmeyenler de var elbet, ancak çok büyük çoğunluğun “The Satanist”in özel bir albüm olduğunu kabul ettiğini düşünüyorum, gözlemliyorum. Çevreme baktığımda “The Satanist”i en iyi BEHEMOTH albümü olarak görenler çoğunlukta, hatta BEHEMOTH’u sevmeyen ama sadece “The Satanist”e bayılan kişiler bile biliyorum.
O albümün ardından çıkan ve bence tam bir geri adım olan “I Loved You at Your Darkest” ve ondan bir tık iyi olmasına rağmen prime BEHEMOTH’u kesinlikle aratan “Opvs Contra Natvram”la birlikte BEHEMOTH, yapacağını yapmış ve artık sadece turlamak için fabrikasyon albümler çıkaracak bir grup olma yoluna girmiş gibi gözüküyordu. Şeytan’a övgüler, Tanrı’ya sövgüler, v şeklinde yazılan u’lar, her albüme atanan görsel tema, sembol, mühür vs ile birlikte “BEHEMOTH – Opvs Contra Natvram İlkbahar-Yaz Kreasyonu” tadında bir ürün yelpazesi ve bu sayede sürekli canlı tutulan BEHEMOTH markası…
Dinleyici tarafından bakınca ve geçtiğimiz on, on beş yılı düşündüğümde, çok sevdiğim birtakım gruplarla ilgimi kesmem için üç, dört albümlük bir vasatlık dönemine girmesi gerektiğini gözlemliyorum. Çıkarılan bir ya da iki başyapıtın ardından çoğu grup duraklama dönemine giriyor ve bir noktadan sonra kendini tekrar etmeye başlıyor. Bu durumda da doğal olarak o gruba yönelik heyecanınız, motivasyonunuz azalıyor. Kendi adıma konuşursam, belirli bir dönem için en sevdiğim gruplar arasında yer alan LAMB OF GOD, GOJIRA, MASTODON, OPETH gibi 2000 sonrasının en büyük ve en önemli gruplarının yeni albüm haberleri beni artık heyecanlandırmıyor ve sadece “hayırlısı bakalım” demekle yetinmeme neden oluyor.
BEHEMOTH özelinde de grupla olan yakınlığımın olası kopuşunun -normalde- bu yeni albüme denk gelmesi gerekiyordu. Arka arkaya üç vasat albüm neticesinde BEHEMOTH’un da zamanında çok sevdiğim, ancak artık sadece ne yaptığını izleyip yapacağı iyi şeylerle küçük sürprizler yaşayacağım bir grup olmaya doğru gideceğini tahmin ediyordum. Bu yüzden de “The Shit ov God” benim için, 25 yıllık bir BEHEMOTH dinleyicisi için epey büyük önem taşıyordu.
Tahmin edileceği üzere albüm adı ve albüm kapağı bana hiç yardımcı olmadı ve beklentim bir türlü yükselemedi. Single’ları dinlememeyi tercih ettiğim için albümdeki müziğe dair bir düşüncem yoktu, ancak özellikle kapağın… Ben var ya o kapağın ta…
Promosu geldiğinden bu yana son iki hafadır albümü yirmiden fazla kez dinlemiş biri olarak “The Shit ov God”la ilgili söyleyebileceğim ilk şey, sanırım pek çoklarının da katılacağı üzere “The Shit ov God”ın “The Satanist”ten bu yana çıkan en iyi BEHEMOTH albümü olduğu.
Çok iyi bir BEHEMOTH albümü olduğu değil, “The Satanist”ten bu yana çıkan en iyi BEHEMOTH albümü olduğu.
Bu ifadenin esasında çok da büyük bir anlam taşımadığının farkındayım, çünkü rekabet ettiği albümlerin düzeyi ortada. “I Loved You at Your Darkest”ın çeşitli saçmalıkları ve sıkıcılıkları zaten ortada, “Opvs Contra Natvram” ise pek çok insana göre daha çok olumlu yan bulabilmiş olsam da hiç öyle özel bir albüm değil ve BEHEMOTH diskografisi içerisinde herhangi bir önem teşkil etmiyor.
“The Shit ov God” hem kendi özelinde gayet güzel şeyler barındırdığı hem de öncesindeki iki albümün özelliksizliği sayesinde pek de çaba serf etmeden, kendiliğinden son on yılın en iyi BEHEMOTH olmayı başarıyor. BEHEMOTH son on yılda iyice piyasa oldu, Nergal iyice ortam bebesi oldu diye grubu gömecek değilim. BEHEMOTH tarihinin en kötü ismine ve uzak ara en kötü albüm kapağına sahip olan yeni BEHEMOTH albümü “The Shit ov God”, BEHEMOTH’tan beklediğimiz, özlediğimiz pek çok güzelliği bünyesinde barındırıyor. Abuk subuk şeyler yok mu, var. Ama genel olarak albümün yeterince iyi olduğunu düşünüyorum.
İyi taraflardan başlayacak olursam “The Shadow Elite” bence net şekilde iyi bir açılış şarkısı. BEHEMOTH’u bugünlere getiren akılda kalıcı dokunuşlara sahip, metal gruplarının sıklıkla kullandığı ve kitleyle bütünleşmeyi kolaylaştıran “we are the…” kalıbını içeren “team building” mesajlı bu şarkıyla albüm gayet iyi başlıyor.
On Emir’in Allah tarafından Musa’ya bahşedildiği Horeb Dağı’nı anan “Sowing Salt” ve Hıristiyanlık tarihinin en önemli yerlerinden biri olan Antakya’nın adını geçiren “Lvciferaeon”la birlikte albüm ilk yarısını kabul edilebilir düzeyde olumlu bir intiba bırakarak geçiriyor. Albümün ikinci dörtlüsüyle ilgili görüşüme gelince, BEHEMOTH belli ki son iki albümdeki birtakım şeylerden sıyrılıp tekrar acımasız, vurdulu kırdılı BEHEMOTH olmak istemiş ve bunun sonucunda ortaya görece birbirine yakın duran, farklı dinamiklere rastlamadığımız ama tertemiz black/death metal dinlediğimiz şarkılar çıkmış. Promo geldiğinde, isminden dolayı “To Drown the Svn in Wine” veya “O Venvs, Come!”da acaba bir sikkoluk olur mu, acaba “Bartzabel” kepazeliği gibi bir şeyle karşılaşır mıyım diye bir tık tedirgin olmadım değil. Ancak Nergal bu kez götlük yapmamış ve albümü harbiden de baştan sona bir güç gösterisine bulamış. “Avgvr (The Dread Vvltvre)”ın son 35 saniyesi dışında albümde hayvan çocuğu metal olmayan herhangi bir şey yok. “Nomen Barmarvm”un İbranice yazılı “abrakadabra” kısmı gibi soytarılıklar yok değil, ama sonuçta bu Nergal, illaki klişe bir şeyler katacaktır.
Albümün daha büyük kısmını oluşturan iyi taraflar bölümünü kaparken, yukarıda da dediğim gibi BEHEMOTH’un sadece iyi yaptığı şeyleri yaparak zaten ortalamanın üstüne çıkabildiğini ve “The Satanist” sonrasındaki iki albümü ezip geçtiğini görüyoruz. Bu ezip geçmek “The Shit ov God”ın muazzam bir albüm olduğu anlamına gelmiyor elbet, ancak “Nomen Barbarvm”un yarısındaki solo öncesinde giren dümdüz gaz kısım ve “The Shadow Elite”in kısa tatlı lead’leri bile “BEHEMOTH be!” dedirtmeyi başaran lezzetler.
“The Shit ov God”la ilgili olumsuz taraflara geldiğimde, albümle ilgili puan kırdıran esas konunun yaratıcı fikir eksikliği olduğunu düşünüyorum. Evet, pek çok şarkıda saçmalama, abuk subuk fikirler, şu, bu yok, ama BEHEMOTH sihrini hissettiğimiz öyle çok özel anlar da yok. Bence Nergal albümü yazarken illaki bir ilginçlik yapayım diye anlamsız şeyler sokmamış yahut dümdüz cepten yeme olayına da girmemiş, ama öyle çok özel bir ilham alıp birbirinden yaratıcı şeyler de yazmamış. Bu yüzden de albümü can sıkmayan, ortalamanın üstüne çıkan ve orada kalan bir iş olarak görüyorum. Bunun haricinde albümde “ne alaka aq” diye minicik küfrettiğim bir şarkı ve basbayağı cringe olarak görüp ilk birkaç dinleme sonrasındaki dinlemelerde direkt atladığım bir şarkı var.
Minik küfrümün hedefi olan şarkı, şarkı sözlerindeki bir bölümden ötürü “To Drown the Svn in Wine”. Nergal şarkının girişinde ABD’li şair Walt Whitman 1865’te Abraham Lincoln için yazdığı “O Captain! My Captain!” adlı şiirin girişinden bir kuple söylüyor:
“O Captain! My Captain! our fearful trip is done”
Ve doğal olarak “ne alaka aq” dedirtiyor. Yani şu sözlerin içine sırf işgüzarlık olsun diye ABD popüler kültüründe de çok kullanılan bu ifadeyi koyarak neden kendi şarkını baltalıyorsun anlamıyorum. Şarkı kötü değil, ama tema dışı bu referans canımı sıkıyor.
Esas cringe kısma gelirsek, tahmin edileceği üzere, henüz adını hiç anmadığım o şarkıdan söz edeceğim. Albüme adını veren “The Shit ov God” bence albümün en zayıf şarkısını olmasının yanı sıra “The Shit ov God”la ilgili en olumsuz şeyleri de içeren parça. Bir kere şarkı sözlerinde son derece kolaya kaçıyor ve “sen şuysan ben buyum” tezatı eşliğinde kendini tekrara düşüyor. Onun haricinde “The Satanist”teki gibi sözler yazan bir adamın yazmaması gereken türde akrostiş bir bölüme yer veriyor ve ben tek amacı konserlerde seyirciyle bağ kurmak olan slogansı, tribüne oynayan bir şarkıyla -bana kalırsa- albümdeki tek kötü şarkıyı sunuyor. Diğer şarkılar arasından çok iyi, iyi ve biraz vasat olduğunu düşündüğüm parçalar var, ancak albüme adını veren arkadaş bence bildiğin ucuz, kolaya kaçan ve başarılı da olamayan bir hit şarkı yaratma denemesi. Sözleri çok iyi olsaydı da müzik olarak son derece vasat olarak görüyorum.
Yukarıda da dediğim gibi “The Shit ov God” son on yıldır çıkan en iyi BEHEMOTH albümü. Müthiş bir albüm değil, “BEHEMOTH geri döndü!” albümü değil, ama öncesindeki iki albümden net şekilde daha iyi ve kendi adıma konuşursam “The Satanist”ten bu yana ilk kez, bittiğinde ağzımda kekremsi tat bırakmayan bir BEHEMOTH çalışması. Ayılıp bayıldım mı, hayır. Ama en azından saçmalamıyor. Olağanüstü mü, hayır. Ama samimi olduğunu düşündüğüm yeterince iyi şey barındırıyor. Yazıda bahsettiğim çeşitli abukluklar elbet olacaktır, sonuçta Nergal dediğimiz adam kimilerine göre black/death metalin palyaçosu olmakta sakınca görmeyen bir arkadaşımız, ama büyük resme baktığımda ben “The Shit ov God”dan büyük oranda memnunum.
Üstelik de bu eşşekler kovalayasıca, rezil kepaze kapağına rağmen memnunum.
Şarkılar 1. The Shadow Elite
2. Sowing Salt
3. The Shit ov God
4. Lvciferaeon
5. To Drown the Svn in Wine
6. Nomen Barbarvm
7. O Venvs, Come!
8. Avgvr (The Dread Vvltvre)
“Metal dünyasında hem bu denli ekstrem müzik yapıp hem de bu kadar piyasa olmayı başaran ya da olmakla itham edilen bir numaralı grup muhtemelen BEHEMOTH’tur. Bundan on beş, yirmi yıl önce bunu DIMMU BORGIR için söyleyebilirdik, ancak DIMMU BORGIR’in kendi kendini yok etmesinden sonra bu payeyi BEHEMOTH’a vermekte bir sakınca yoktur sanırım.”
Bu sırada CRADLE OF FILTH: “Açılın ben geldim.”
Her ne kadar son 10 yıldır mükemmel işler yapsa da aklıma ilk COF geldi.
Unpopular opinion’ımla başlayayım, en sevdiğim Behemoth albümü Evangelion. Bu albümde de sık sık Evangelion vari anlar duyuyorum ama ne yazık ki bu anların hiçbiri Evangelion kadar doğal ve yırtıcı gelmiyor. Özellikle albümün ilk yarısında çok fazla böyle şeyler var. Daiomonos’la The Shit ov God arasında bazı paralellikler var şarkı yapısı bakımından. Buralara biraz daha çalışılsa belki çözülebilirmiş ama heralde albümün motivasyonu buradan geliyor. Hele The Shit ov God’da bazı kısımlar var buraları Evangelion’dan direk almışlar desem yeridir.
The Shit ov God sözlere çok takılmadan dinlenilebiliyor da Lvciferaeon… Yani insanın ezberleyip eşlik edesi gelmez bu parçalara Behemoth fanlarına sabır diliyorum. Şarkıda Antakya geçmesi de kurtarmadı maalesef. The Shadow Elite, Sowing Salt, To Drown the Svn in Wine ilk dinlemelerde albümün parlayan kısımları oldu benim için. 5,5/10
Bence işin en üzücü yanı Nergal’in tüm bu poserlıkları poserlık olsun diye değil, gerçekten öyle istediği ve hissettiği için yapması! O “v”ler, o kapak, o şarkı sözleri “poser olmalıyım” diyen insanın aklına gelemez. Adam bu ve hep buydu. Ben albümü de sevdim. Garip bir şekilde, albümün isim şarkısını da sevdim:) Evet çok “boktan” sözleri var (pun intended) ama şarkının ana melodisi ve nakaratı cidden iyi.
Bu yaştan sonra Nergal’i değiştirecek değiliz, bari keyfini çıkaralım.
4. parçadan itibaren albüm daha bir ivme kazanıyor, çok büyük beklentiler içerisinde dinlemedim ve tahmin ettiğim düzeyde olduğunu gördüm. Epey yönden iyi bir albüm, ama bu sene çıkan Fleshspoil albümü kadar dinlemeyeceğim. Nergal epey zeki bir adam, Polonya’daki göt heriflerin okült ortamlarında samimi esaslı bir herif, Seyfettin Dursun’un sözleri hoşuma gitti.
@Seyfettin Dursun, Varşova’da Thelemic bir seminerde göt heriflerle dolu ortamda bazı o.ç. tipler aşağılayıcı bir tarzda bana “Türk” diye hitap ediyorlardı. Portekizden Hugo diye bir piç vardı, PKK öven sözler söylüyordu, sert konuşup susturdum. Bir de Paolo diye italyan bir piç vardı, o da vaftiz (?) olmadıysam aralarında ne işleri olduğunu söylemişti, ne alaka aq. Bu italyan dallama Türkiye’ye tatile geleceğini, bir dansözle yatmak istediğini, ona bunu sağlarsam organizasyonda beni derecelendireceğini falan söylediğinde küfürü bastım. Gergin pis bir ortamdı, katıldığıma pişman olmuştum. Nergal oradaki nadir düzgün tiplerdendi, Yezidiler, Türkiye’de Kara Meryem tarikatı vs. üzerine sorular sordu, güneydoğu topraklarını Mezopotamyayı vs. ziyaret etmek istediğini falan söylemişti. Polonyalı kadınlardan nefret etmemi sağlayan epey bir şeyler de olmuştu neyse, öyle bir hatırladım :)))
Açıkçası albümü oldukça beğendim. Hatta The Satanist’ten beri gelen en iyi albüm olduğunu söyleyebilirim. Haters gonna hate tadını çıkarmak lazım bu şarkıların. Nomen Barbarvm 🖤
ILYAYD albümü iyiydi veya kötüydü, kesinlikle çok başarılı bir albümdü, “Bartzabel kepazeliği” şu an 17 milyon dinleme ile Behemoth’un en popüler hit’lerinden bir tanesi, keza yıllardır dinlemesem de Wolves ov Siberia ve Ecclessia… şarkılarını hatırlayabiliyorum. Opvs Contram bu anlamda çok daha geride görüyorum. Bundan 10 sene sonra Bartzabel hâlâ çalınacaktır ama Opvs Contra’dan herhangi bir şarkı çalınır mı şüpheli.
Bundan bahsetmemin nedeni post-Satanist Behemoth için hâlâ en büyük albümü Nergal için ILYAYD olacak çünkü kendi amacına en iyi ulaşan albümün o olduğunu düşünüyorum. Shit ov God ise Opvs Contra’nın olmak istediği albüm. O albümde tohumlarının atıldığı trve Behemoth burada rahatlıkla duyulabiliyor. Evangelion’a yakın hissediyorum bu anlamda çünkü o da Behemoth’un bir era’sının kümülatif birikimiydi ve başarıyı getirdi, The Satanist de bir milat oldu.
Ben albümü dinlerken gram sıkılmadım, Shadow Elite de yıllarca çalınacak şarkıların arasına eklenecek şüphesiz. Aklımdaki tek soru Nergal gerçekten bir Evangelion/Satanist daha mı yapmayı mı tercih eder yoksa bir ILYAYD daha mı, sonraki albüm göreceğiz.
7,5′tan keşke 8 versem diyip elimin gitmediği bir 7/10.
“Metal dünyasında hem bu denli ekstrem müzik yapıp hem de bu kadar piyasa olmayı başaran ya da olmakla itham edilen bir numaralı grup muhtemelen BEHEMOTH’tur. Bundan on beş, yirmi yıl önce bunu DIMMU BORGIR için söyleyebilirdik, ancak DIMMU BORGIR’in kendi kendini yok etmesinden sonra bu payeyi BEHEMOTH’a vermekte bir sakınca yoktur sanırım.”
Bu sırada CRADLE OF FILTH: “Açılın ben geldim.”
Her ne kadar son 10 yıldır mükemmel işler yapsa da aklıma ilk COF geldi.
Unpopular opinion’ımla başlayayım, en sevdiğim Behemoth albümü Evangelion. Bu albümde de sık sık Evangelion vari anlar duyuyorum ama ne yazık ki bu anların hiçbiri Evangelion kadar doğal ve yırtıcı gelmiyor. Özellikle albümün ilk yarısında çok fazla böyle şeyler var. Daiomonos’la The Shit ov God arasında bazı paralellikler var şarkı yapısı bakımından. Buralara biraz daha çalışılsa belki çözülebilirmiş ama heralde albümün motivasyonu buradan geliyor. Hele The Shit ov God’da bazı kısımlar var buraları Evangelion’dan direk almışlar desem yeridir.
The Shit ov God sözlere çok takılmadan dinlenilebiliyor da Lvciferaeon… Yani insanın ezberleyip eşlik edesi gelmez bu parçalara Behemoth fanlarına sabır diliyorum. Şarkıda Antakya geçmesi de kurtarmadı maalesef. The Shadow Elite, Sowing Salt, To Drown the Svn in Wine ilk dinlemelerde albümün parlayan kısımları oldu benim için. 5,5/10
Ya albüm adı ne kadar kötü yalnız.
“Ergen isyanı + clickbait + ne yaparsak konuşuluruz” kafası…
The Satanist gibi neredeyse kutsal metin estetiğinde bir başyapıttan shit of god’lara uzanan yolculuk… bir de “ov” ile…
Nergal, Marquis de Sade olmak isterken Cartman (South Park) olmuş.
Bence işin en üzücü yanı Nergal’in tüm bu poserlıkları poserlık olsun diye değil, gerçekten öyle istediği ve hissettiği için yapması! O “v”ler, o kapak, o şarkı sözleri “poser olmalıyım” diyen insanın aklına gelemez. Adam bu ve hep buydu. Ben albümü de sevdim. Garip bir şekilde, albümün isim şarkısını da sevdim:) Evet çok “boktan” sözleri var (pun intended) ama şarkının ana melodisi ve nakaratı cidden iyi.
Bu yaştan sonra Nergal’i değiştirecek değiliz, bari keyfini çıkaralım.
4. parçadan itibaren albüm daha bir ivme kazanıyor, çok büyük beklentiler içerisinde dinlemedim ve tahmin ettiğim düzeyde olduğunu gördüm. Epey yönden iyi bir albüm, ama bu sene çıkan Fleshspoil albümü kadar dinlemeyeceğim. Nergal epey zeki bir adam, Polonya’daki göt heriflerin okült ortamlarında samimi esaslı bir herif, Seyfettin Dursun’un sözleri hoşuma gitti.
13.05.2025
@Scream Bloody Gore, eksik olma hocam!
13.05.2025
@Seyfettin Dursun, Varşova’da Thelemic bir seminerde göt heriflerle dolu ortamda bazı o.ç. tipler aşağılayıcı bir tarzda bana “Türk” diye hitap ediyorlardı. Portekizden Hugo diye bir piç vardı, PKK öven sözler söylüyordu, sert konuşup susturdum. Bir de Paolo diye italyan bir piç vardı, o da vaftiz (?) olmadıysam aralarında ne işleri olduğunu söylemişti, ne alaka aq. Bu italyan dallama Türkiye’ye tatile geleceğini, bir dansözle yatmak istediğini, ona bunu sağlarsam organizasyonda beni derecelendireceğini falan söylediğinde küfürü bastım. Gergin pis bir ortamdı, katıldığıma pişman olmuştum. Nergal oradaki nadir düzgün tiplerdendi, Yezidiler, Türkiye’de Kara Meryem tarikatı vs. üzerine sorular sordu, güneydoğu topraklarını Mezopotamyayı vs. ziyaret etmek istediğini falan söylemişti. Polonyalı kadınlardan nefret etmemi sağlayan epey bir şeyler de olmuştu neyse, öyle bir hatırladım :)))
https://www.youtube.com/watch?v=k_yD6bLAumM
Açıkçası albümü oldukça beğendim. Hatta The Satanist’ten beri gelen en iyi albüm olduğunu söyleyebilirim. Haters gonna hate tadını çıkarmak lazım bu şarkıların. Nomen Barbarvm 🖤
Yıllardır haksız yere Behemoth taklidi olarak anılan “Hate”in son albümü bu sikim sonik albümü havada taklalar attırarak sike sike çoğaltır.
“The Satanist” sonrası çıkan diğer iki albümden daha dinlebilir ama bu mu lan milyon dolarlık süper ünlü Behemoth?
Slipknot’la, Lamb of God’la, Slayer’la, Volbeat’le turlayan Behemoth bu olmamalı. Mainstream olmanın da bir adabı var.
ILYAYD albümü iyiydi veya kötüydü, kesinlikle çok başarılı bir albümdü, “Bartzabel kepazeliği” şu an 17 milyon dinleme ile Behemoth’un en popüler hit’lerinden bir tanesi, keza yıllardır dinlemesem de Wolves ov Siberia ve Ecclessia… şarkılarını hatırlayabiliyorum. Opvs Contram bu anlamda çok daha geride görüyorum. Bundan 10 sene sonra Bartzabel hâlâ çalınacaktır ama Opvs Contra’dan herhangi bir şarkı çalınır mı şüpheli.
Bundan bahsetmemin nedeni post-Satanist Behemoth için hâlâ en büyük albümü Nergal için ILYAYD olacak çünkü kendi amacına en iyi ulaşan albümün o olduğunu düşünüyorum. Shit ov God ise Opvs Contra’nın olmak istediği albüm. O albümde tohumlarının atıldığı trve Behemoth burada rahatlıkla duyulabiliyor. Evangelion’a yakın hissediyorum bu anlamda çünkü o da Behemoth’un bir era’sının kümülatif birikimiydi ve başarıyı getirdi, The Satanist de bir milat oldu.
Ben albümü dinlerken gram sıkılmadım, Shadow Elite de yıllarca çalınacak şarkıların arasına eklenecek şüphesiz. Aklımdaki tek soru Nergal gerçekten bir Evangelion/Satanist daha mı yapmayı mı tercih eder yoksa bir ILYAYD daha mı, sonraki albüm göreceğiz.
7,5′tan keşke 8 versem diyip elimin gitmediği bir 7/10.
The Shit ov Behemoth
The Shadow Elite mükemmel olmuş