# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z

Archive for 2010

Eski DISMEMBER davulcusundan hayvan kadrolu yeni proje

Tuesday, August 10th, 2010

Eski DISMEMBER/CARNAGE davulcusu FRED ESTBY, yeni solo projesini açıkladı.

ESTBY’nin tam bir tür altına sokamadığını söylediği NECRONAUT, eski usül bir yaklaşımla BATHORY, VENOM, BLACK SABBATH ve IRON MAIDEN karışımı bir müzik yapacakmış. Albümden kimi tınılar şuradan dinlenebiliyor.

NECRONAUT’a ilk albümünde İsveç “old-school” piyasasının önemli isimleri eşlik ediyor. Kadro şöyle:

* Hellbutcher (NIFELHEIM)
* Tyrant (NIFELHEIM, DAGGER)
* Andreas “Drette” Axelson (TORMENTED, ex-EDGE OF SANITY)
* Chris Reifert (AUTOPSY, ex-ABSCESS)
* Ulf “Uffe” Cederlund (DISFEAR, ex-ENTOMBED)
* Janne “J.B.” Christofferson (GRAND MAGUS)
* Tomas Lindberg (DISFEAR, AT THE GATES, THE GREAT DECEIVER)
* Nicke Andersson (DEATH BREATH)
* Joakim Nilsson (GRAVEYARD)
* David Blomqvist (DISMEMBER, SHREDS OF DEATH)
* Erik Danielsson (WATAIN)
* Robert Pehrsson (DEATH BREATH, DUNDERTÅGET)
* Robert “Strings” Dahlqvist (DUNDERTÅGET)

NECRONAUT’un 18 Ekim’de çıkacak ilk albümü, projeyle aynı ismi taşıyor ve şöyle bir içeriğe sahip:

01. Crimson Fields
Chris Reifert (speech)

02. Twilight At The Trenches
* Andreas “Drette” Axelson (vocals)

03. In Dark Tribute
* Hellbutcher (vocals)
* Tyrant (lead guitar)

04. Soulside Serpents
* Janne “J.B.” Christofferson (vocals)
* Robert “Strings” Dahlqvist (lead guitar)
* Robert Pehrsson (lead guitar)

05. Infecting Madness
* Chris Reifert (vocals)
* Ulf “Uffe” Cederlund (lead guitar)

06. After The Void
* Joakim Nilsson (vocals)
* David Blomqvist (lead guitar)

07. The Lie In Which The Truth Is Buried
* Fred Estby (vocals)
* Nicke Andersson (lead guitar)

08. Returning To Kill The Light
* Erik Danielsson (vocals)
* Janne “J.B.” Christofferson (lead guitar)

09. Tower Of Death
* Nicke Andersson (vocals)

10. Rise Of The Sentinel
* Tomas Lindberg (vocals)
* David Blomqvist (lead guitar)

ARJEN ANTHONY LUCASSEN’S STAR ONE’dan yeni albüm detayları ve tadımlık

Tuesday, August 10th, 2010

Çalışkan insan ARJEN LUCASSEN’in merakla beklenen projelerinden STAR ONE, “Victims of the Modern Age” adlı ikinci albümünün bazı detaylarını açıkladı.

LUCASSEN’in Ekim ayında çıkacak albüme dair -albümden bir tadımlık da barındıran- kısa mesajı da aşağıdan izlenebilir.

BLACK LABEL SOCIETY yeni albümünü hizmete sundu

Monday, August 9th, 2010

BLACK LABEL SOCIETY’nin yeni albümü “Order of the Black” alttaki albüm kapağında sizleri bekliyor.

BRUCE DICKINSON yerlerde

Monday, August 9th, 2010

Fırtına yüzünden türlü sıkıntılar yaşanan SONISPHERE’ın Finlandiya ayağında, bir talihsizlik de IRON MAIDEN vokalisti BRUCE DICKINSON’ın başına gelmiş.

Görüleceği üzere DICKINSON olayı her zamanki profesyonelliğiyle kurtarmayı bilmiş (sayılır).

Finlandiya SONISPHERE’da fırtına kabusu

Monday, August 9th, 2010

SONISPHERE’ın Finlandiya ayağında meydana gelen fırtınada büyük maddi kayıplar yaşanmış.

8 Ağustos Pazar günü Pori şehrinde düzenlenen festivalde bir anda çıkan fırtınada, çadırların uçması ve kamp alanının darmaduman olması sonucu 40 kişi yaralanmış. Ayrıca MÖTLEY CRUE’nun tüm ekipmanı kullanılamaz hale gelmiş ve konser iptal olmuş. IGGY POP’sa yalnızca 4 şarkılık akustik bir set çalabilmiş. ALICE COOPER’ın SLAYER ekipmanıyla sahne aldığı festivalde IRON MAIDEN da normalden uzun bir setle çalarak katılımcılara biraz olsun moral vermiş.

BLACK TUSK – Taste the Sin

Monday, August 9th, 2010

Relapse Records’dan gelen son dönem promolara bakınca, MASTODON’dan yedikleri ekmeğin tadını beğendiklerini düşündüm. Zira son dönemde kadrolarına kattıkları birçok MASTODON etkilenimli sludge metal grubu vardı. Ben de bir tanesini seçtim anlatıyorum işte.

Sitede yaptığımız son on yılın en iyileri anketinde, 2000 ve sonrasının en başarılı grupları olarak OPETH, MASTODON, LAMB OF GOD ve NEVERMORE öne çıkmıştı. Bugün bu gruplardan MASTODON’a ilişkin bir şeyler söylemeye çalışacağım. Ama önce azıcık OPETH’ten bahsetmek istiyorum.

OPETH, hepimizin malumu clean ve brutal vokalleri, farklı akor yapıları ve akustik pasajlarıyla zengin bir içerik sunduğundan, pek çok grup tarafından bir ilham kaynağı olarak görüldü. Her açıdan çok katmanlı bir müzikleri olduğundan, yeni yeni çıkan bir sürü grup için yoğun bir esinlenme unsuru oldular. Ancak OPETH, yine bu katmanlılığı sayesinde, bire bir kendisi gibi olmaya çalışmayanlar haricinde makul bir “kopylanırlık” kaynağı diye düşünüyorum. OPETH’e özgü olayların hepsini aynı anda yapan çakma OPETH’leri ayrı tutarsak, müziklerine sadece clean/brutal vokal atışmaları koyan veya sadece OPETH’vari dezonant akorlar kullanan gruplar, ilk andan “aha da OPETH” denecek kadar zalimce kategorize edilmiyorlardı. Kısacası, OPETH’ten etkilendiğini belli edip de OPETH çakması olmadan progresif death metal yapmak mümkündü.

Konu MASTODON olduğundaysa durum biraz değişiyor. Bir kere MASTODON -”Crack the Skye“ı saymazsak- fazlasıyla kompakt bir müzik yapıyor. Bir yandan hem duygusal hem icra açısından yoğun, ama bir yandan da MOTÖRHEAD-vari bir çiğlik barındırıyorlar. Şarkılarındaki bu kompakt yapı da taklit edildiklerinde fazlasıyla sırıtıyor ve “çakmalıktan” kurtulmak zorlaşıyor.

MASTODON’un memleketi Georgia, bu tarz sludge/bataklık metal olaylarının ana yurtlarından biri. MASTODON haricinde, yine aynı eyaletten çıkan BARONESS‘in ilk çıktığı sıralardaki “MASTODON çakması” ithamlarını hatırlarsak, bölge gruplarının artık dünya çapında bir konuma gelen bu abilerini ne denli benimsedikleri görülebilir. Tabii ki BARONESS üstün yetenekli elemanlarıyla bu yaftalardan sıyrılıp kendi sound’unu oturtmayı kısa sürede başardı.

Kritiğini yazdığım grubun adının ilk beş paragrafta geçmemiş olması sizi şaşırtmış olabilir, ancak BLACK TUSK gibi çok kişinin bilmediğini sandığım bir grubun eleştirisini yapmadan önce etkilenimlerini ortaya koymanın daha yerinde olacağını düşündüm. Evet, BLACK TUSK da MASTODON ve BARONESS’le aynı eyaletten gelen bir sludge grubu. Elbette ki sludge metal MASTODON’dan çok daha öncesine dayanan bir kavram, lakin bu türü kendi müziğine yedirmek suretiyle metal tarihinde bu denli öne çıkaran belki de bir numaralı grup olan MASTODON’un yolundan giden bu arkadaşlar, grubun daha yırtıcı ve haylaz takıldığı ilk zamanlarını, “Remission” ve hatta daha öncesini örnek alır bir durumdalar.

Bu etkilenimin yanı sıra MOTÖRHEAD’i anımsatan bir bodosluğa da sahip olan BLACK TUSK, sludge metalin olmazsa olmazlarından olan kirli sound’unu da ekleyerek, ortaya yeterli çamurlulukta bir iş koymuş. On bir şarkının otuz yedi dakikalık yer kapladığı “Taste the Sin”de, gruptaki üç elemanın da vokal yapıyor oluşu müziği daha bir dinamik, daha bir coşkun kılmış.

Grubun farklılaştığı ve etkilenimlerini unutturup IRON TUSK dinlediğinizi fark ettirdiği anlar ise, hızlandığı ve adeta MUNICIPAL WASTE’in thrash/crossover’a yaptığı şeyi sludge metale yaptığı, kısacası sapıttığı anlar.

Kendilerine bataklık metal diyen ve kafayı kadınlar ve yaban domuzlarıyla bozan grup, bu tavırlarını da tüm albüm, demo ve EP’lerinde gösteriyorlar. Metal dünyasının son dönemdeki en iyi çizerlerinden BARONESS insanı John Baizley elinden çıkma kapaklar, gruba gayet güzel yakışmış diye düşünüyorum.

Son kelamlara gelirken, yazıda adı geçen grupları seviyorsanız BLACK TUSK’ı da deneyebilirsiniz. Onun dışında BISON B.C., KYLESA, hatta bir yere kadar HIGH ON FIRE gibi gruplarla haşır neşirseniz de BLACK TUSK’ta bir şeyler bulmanız olası. Bir şey beklemeden, sadece sludge metal seven bir dinleyici olarak yaklaşırsanız, “Taste the Sin” sizi bir süreliğine de olsa oyalayabilir. Ama sadece bir süreliğine; daha fazlası değil.

BEHEMOTH lideri NERGAL ciddi hastalık teşhisiyle hastaneye kaldırıldı

Monday, August 9th, 2010

Dünyanın en çalışkan gruplarından biri olarak bilinen BEHEMOTH’un her şeyi konumundaki NERGAL (Adam Darski), dün sabah itibariyle henüz açıklanmayan ancak ciddi olduğu söylenen bir hastalıktan dolayı hastaneye kaldırıldı.

Kan hastalıklarıyla ilgilenen hematoloji bölümüne yatırılan NERGAL, konuya dair bir açıklama yapmış:

“Kimseyi sıkmak istemem ama artık saklamanın bir anlamı kalmadı. Ciddi bir hastalığım var ve şimdi birkaç safhadan oluşacak ve muhtemelen aylar sürecek tedavime başlıyorum. Bu yüzden 2010 içerisindeki tüm BEHEMOTH konserlerini iptal ediyoruz. Beni zorlu bir dönem bekliyor ancak beni tanıyanlar bu sıkıntıdan eskiye oranla daha güçlü şekilde çıkacağımı biliyorlar. Her alandan pek çok insanın desteğini yanımda hissediyorum. Sizden tek istediğim sadece biraz sabır. Turnelerin iptali BEHEMOTH’un bir süreliğine fişinin çekileceği gibi sanılmasın, BEHEMOTH pek çok farklı koldan faaliyetlerini sürdürmeye devam edecek.”

Grubun şimdiden çıkmaya hazır bir DVD’si ve bir de merakla beklenen klibi olduğunu hatırlatalım.

NERGAL’in en çabuk şekilde iyileşmesini diliyoruz.

SARGEIST yeni albümünü çıkarıyor

Sunday, August 8th, 2010

Fin black metal grubu SARGEIST üçüncü albümü “Let The Devil In“i 9 Kasım’da çıkarıyor.

Albümün detayları şöyle:

01. Empire of Suffering
02. A Spell to Awaken the Temple
03. From the Black Coffin Lair
04. Burning Voice of Adoration
05. Nocturnal Revelation
06. Discovering the Enshrouded Eye
07. Let the Devil In
08. Sanguine Rituals
09. Twilight Breath of Satan
10. As Darkness Tears the World Apart

SARGEIST, kült black metal grubu BEHEXEN’den vokalist Torog ve davulcu Horns’u, gitarda da HORNA’dan Shatraug’u (resimdeki) barındırıyor.


IRON MAIDEN’dan “The Final Frontier” oyunu

Sunday, August 8th, 2010

IRON MAIDEN yeni albüm promosyonları devam ediyor. Bu kez de karşımızda “The Final Frontier“ın oyunu var. Albüm kapağından ulaşılabilen oyunda uzay gemisiyle türlü numaralar yapmak mümkün.

Albümün promosyonu adına geçenlerde de şöyle bir hoşluk olmuştu.

WITCHERY – Witchkrieg

Sunday, August 8th, 2010

Viiiiiiiiiiçkriiiiiiiiiiig!! Oh be! Sonunda kavuştuk. Epeydir beklediğim haylazlar sonunda geri döndü. THE HAUNTED ile SLAYER evliliğinin yaramaz çocuğu gibi bir tadı olan WITCHERY, dördüncü albümüyle karşımızda. Bir önceki “Don’t Fear the Reaper”ı dört yıl önce çıkaran grup, kadrosundaki kimi olumlu modifikasyonlarla 2010 yılını şenlendirmeye karar vermiş. İyi de yapmış.

Nedir bu modifikasyonlar. İlk bahsedilmesi gereken elbette ki eski MARDUK vokalisti Legion. WITCHERY’ye tek kelimeyle mükemmel uyum sağlayan Legion, grubun kuruluşundan beri eksikliğini çektiği karizmatik grup lideri sorununu da gidermiş. Hatta gidermekle kalmamış bayağı havyan olmuş, boynuz takmış iblis olmuş.

Öncelikle söylemem gereken, albümün biraz zaman istediği. İlk iki dinleyişte pek az şey bulabildiğim ve ortalama olarak gördüğüm “Witchkrieg”, dinledikçe eteğindekileri döktü ve ufak detayların ne kadar önemli olduğunu bana bir kez daha gösterdi. Tecrübenin şarkı yazımında önemini “Witchkrieg”in her anından görmek mümkün. Bunun müsebbibi de çok uzun süredir piyasanın kaşarı olan grup üyeleri.

Böyle selamsız sabahsız girdim, sırası gelmişken tanıştırayım. WITCHERY İsveç’ten çıkan bir thrash/death metal grubu. Delişmen bir kadrosu var, ki zaten grubun olayı da bu kadrodan ileri geliyor, ve bu kadro sayesinde adlarını duyurmayı başarıyorlar. Bilmeyenler için şöyle özetleyelim, gitarlarda THE HAUNTED ve SEANCE’dan Patrik Jensen ile yine SEANCE’dan Richard Corpse, davulda OPETH ve BLOODBATH’ten Martin Axenrot, basta ARCH ENEMY ve SPIRITUAL BEGGARS’dan Sharlee D’Angelo, vokalde de az önce ismini zikrettiğim eski MARDUK insanı Legion var. Böyle yıldız kadroları bir araya geldiğinde nedense çoğunlukla balon bir sonuç ortaya çıkıyorsa da, bu arkadaşlar bir Jose Mourinho’ya ihtiyaç duymadan gayet güzel oyun kurabiliyor, kanatlardan bindirebiliyor, son vuruşlarda etkili olabiliyorlar.

Dediğim gibi, albüm ilk dinlemede gayet vasat geldi. Ne riflerin yaratıcı bir yanını görebildim, ne de öyle boyun kırasım geldi. Ancak üçüncü dinlemeyle birlikte şarkıların genel yapılarını çözdüm kimi detayların albüme apayrı tatlar kattığını fark ettim. Bunlar “şunun şurası, bunun burası” olarak özetlenemeyecek, dinledikçe anlaşılacak şeyler.

Grupta elbette yoğun bir THE HAUNTED havası var; özellikle de son dönem. Temponun düştüğü kimi groove bölümlerinde, nakaratlarda, sanki Peter Dolving girecekmiş gibi hissetmemek elde değil. Lâkin Legion bence grubu olduğundan da yukarılara taşıyan bir iş ortaya koymuş. Albüm muhtemelen uzunca bir zamandır yazılmakta ve Legion da çok kısa bir süre önce gruba katıldığından, şarkılardaki vokal bölümlerinin ne kadarı Legion imzalı, ne kadarı önceki vokalistle çalışıldı bilmem, ama From Dead to Worse gibi kimi şarkıların nakaratlarındaki zeka parıltıları gerçekten de takdire şayan.

Albümdeki konuklar da “Witchkrieg”den söz edildiğinde es geçilemeyecek kadar büyük isimler. Ancak bu isimlerin hepsinin albüme bir şey kattığını söylemek zor. Misal Kerry King’in ilk şarkıda attığı soloyu sevmedim; tamam Kerry King solosu diye bir şey var, ama bu solo gayet özelliksiz ve içeriksiz olmuş. Aynı şekilde EXODUS’tan Holt ve Altus’un sololarını da fazla tuttuğumu söyleyemem. Gayet düz, vasat sololar. Diğer yandan kabiliyet timsali Andy LaRocque’un From Dead to Worse’de attığı solo bir harika. Keza MERCYFUL FATE’ten Hank Shermann ve DARK ANGEL’dan Jim Durkin’in soloları da şarkıya bir şey katan cinsten.

Albümde hızlı ve ağır tempolu bölümler gayet iyi dengelenmiş. Tue Madsen elinden çıkma aşırı cillop sound’un da yardımıyla, albümün groove’lu bölümleri gayet güçlü ve yeri yerinden oynatır olmuş. Bu groove olayına takmış bir insanım şahsen. “Sert adım attıran metal” diye saçma bir isim de koyduğum bu olay, davul ve basın yakaladıkları groove’la insana ayrı bir kan pompalama, ayrı bir “şimdi geliyorum oraya kırıcam kolunuzu” gazı veriyor. Bu vesileyle bu işin kitabını yazan PANTERA’yı da anmak isterim; hatta andım bile.

Yavaştan kapatırsak, “Witchkrieg” THE HAUNTED, HATESPHERE, SLAYER gibi grupları sevenlerin hayır diyemeyeceği, dediğim gibi mutlaka birkaç kez döndürecek kadar zaman ayrılması gereken, başta basit ve sıradan gelen ancak barındırdığı tecrübe külçelerini de zamanla aralayan bir albüm. İçinde duyup da dünyayı yok etmek isteyeceğiniz düzeyde devasa şarkı/şarkılar yok, ancak bir araya geldiklerinde otuz yedi dakikalık bir thrash saldırısı başlatan on bir adet ufak çaplı canavar var.

Ha bir de kapak taş evet.

OMNIUM GATHERUM’dan yeni albüm haberi

Sunday, August 8th, 2010

Fin melodik death metal grubu OMNIUM GATHERUM yeni albümünü 2011 başında çıkaracağını açıkladı.

Grup son albümü “The Redshift“i 2008′de çıkarmıştı.

CHILDREN OF BODOM yeni albüm kaydına başladı

Saturday, August 7th, 2010

CHILDREN OF BODOM yeni albümünün kaydı için stüdyoya kapandı. Düşünün bak belki de siz bunları okurken onlar stüdyoda solo atıyorlar, davula vuruyorlar.

Albüm bu yılın sonlarında piyasada olacak.

OZZY OSBOURNE’dan BLACK SABBATH açıklaması

Saturday, August 7th, 2010

OZZY OSBOURNE, BLACK SABBATH’ın yakın zamanda tekrardan bir araya gelebileceğini söylemiş.

OSBOURNE açıklamasını “Bir araya gelip gelmiş geçmiş en mükemmel BLACK SABBATH albümünü yapmamız ve ardından da turneye çıkmamız gayet mümkün” şeklinde tamamlamış.

OZZY kısa süre önce de BRUCE DICKINSON’a giydirmişti.

WATAIN – Lawless Darkness

Saturday, August 7th, 2010

Master of Puppets’ı Transilvanian Hunger’dan daha çok dinlemişimdir“.

Bu cümle WATAIN lideri E.’ye ait.

Black metalin yeryüzündeki en iyi uygulayıcılarından biri, şüphesiz ki WATAIN. DISSECTION ve eski usül thrash metali iç içe geçirerek yarattıkları kendilerine özgü sound’ları, her ne kadar thrash metal ve black metali harmanlayan sayısız grup olsa da, bir şekilde onları diğerlerinden ayrı bir yerde tutuyor. 2003′teki “Casus Luciferi” ve özellikle de 2007′deki “Sworn to the Dark”la adını black metal komünitesi içinde epey bir insana duyuran WATAIN, yılın en çok beklenen black metal albümlerinden birini Haziran başında çıkardı.

“Sworn to the Dark” gibi bir sanat eserinin ardından çıkaracakları albüm, pek çoklarınca merak ediliyordu elbet. Zira “Sworn to the Dark”ın, kimilerince fazla ticari bulunsa da, son yıllarda yapılan en iyi black metal albümlerinden biri olduğu su götürmez bir gerçekti.

“Lawless Darkness”a baktığımızda ne görüyoruz peki.

“Lawless Darkness”, “Casus Luciferi” ile “Sworn to the Dark”ın bir karışımı gibi aslında. “Sworn to the Dark”a oranla daha iyi bir kaydı olsa da, şarkılar ondaki kadar duyulduğu anda benimsenici değiller. Adeta black metal hit’leri barındıran “Sworn to the Dark”ın aksine, “Lawless Darkness” daha çok emek sarf ettiren, daha çok dinlenmeyi mecbur kılan bir çalışma. Bu ilk anda çarpmama, başlarda kafanızda soru işaretleri yaratabilir. Zira bir önceki albümü açan Legions of the Black Light gibi bir klasik arayan kulaklar, Death’s Cold Dark’ta aynı tadı bulamayabilirler. Ancak dinledikçe, grubun karakteristiklerini oluşturan tüm güzelliklerin albümü baştan sona sardığını görüyorsunuz.

Bir kere “Lawless Darkness” grubun önceki albümlerine oranla daha melodik bir çalışma. DISSECTION’a aç kulakların çok hoşuna gidecek olan bu durum, grubun SODOM ve KREATOR bazlı eski usül thrash metal ilhamlarıyla birleşerek, WATAIN’in o hem melodik hem yırtıcı sound’unun oluşmasını sağlıyor. Şarkılar sıradan bir black metal albümüne oranla uzun olmalarının yanı sıra, WATAIN’i WATAIN yapan o şeye de her anlarında sahipler. Nedir o şey?

WATAIN’in tıpkı (onlar kadar olmasa da) bir DISSECTION gibi, DEATHSPELL OMEGA gibi olayın ruhani boyutuna geçebilen gruplardan diye düşünüyorum. Müziklerinin karanlığında, uğursuzluğunda, gerçek anlamda bir içerik barındırıyorlar. Bu da onları belki de olduklarından bile daha güçlü, daha “inanılır” gösteriyor. Bir şekilde hiç kasmadan, farklı denemelere girmeden “majestelerinin” yeryüzündeki müzikâl temsilciliğini yapmayı başarıyorlar. Bu haliyle “Lawless Darkness”, almak isteyenlere gayet karanlık bir dünya çiziyor .

Onun dışında, bence albümü ve dolayısıyla WATAIN’i iyi yapan şey, müziklerinde herhangi bir yönü çok öne çıkarmadan, iyi black metal neyi gerektiriyorsa onu yapabilmeleri. “Lawless Darkness”ı dinlerken fark ediyorsunuz ki, albüm gayet melodik olmasına rağmen atıyorum bir NAGLFAR gibi “melodik black metal” adı altında değerlendirilecek bir yapıt değil. Diğer yandan thrash metal etkilenimli olmasına rağmen bir DEAD TO THIS WORLD gibi “thrash/black metal” de denemez. Tüm bunların üstüne bir şekilde hissettirdikleri heavy metal elementleri ve zaman zaman blues’a dahi kaçan sololar eklenince, elimize her anlamda zengin bir black metal albümü çıkıyor.

Dokuz dakikalık Lawless Darkness ve on beş dakikaya varan Waters of Ain gibi epiklikten ölen şarkıların da olduğu albüm, zaman tanıdığınız, üstüne gittiğiniz takdirde size ortada hayvani güzel bir black metal albümü olduğunu hissettirecektir. “Casus Luciferi” veya “Sworn to the Dark”tan iyi mi, kötü münün kararını albümü sayısız kere dinlemiş olmama rağmen veremediğime göre, “Lawless Darkness” da grubun elinden kötü bir iş çıkmayacağını gösteren diğer bir albüm.

Birtakım hayvan adamlar gelip “Bu yıl tek bir black metal albümü dinleyeceksin yoksa hayatı sana zindan ederiz” derlerse, bence çok düşünmenize gerek yok.

MELECHESH yeni albüm kapağını sundu

Saturday, August 7th, 2010

MELECHESH İstanbul’da kaydettiği yeni albümü “The Epigenesis“in kapağını insanlıkla paylaştı.

Sümerler dışında Mezapotamya’daki diğer bazı eski uygarlıkları konu eden “The Epigenesis“i 1 Ekim’de elimize alabiliyoruz.

PHIL ANSELMO’nun ARSON ANTHEM’i ilk albümünü çıkarıyor

Saturday, August 7th, 2010

Solo albümü üzerinde çalışmakta olan PHIL ANSELMO’nun gitarist koltuğunda oturduğu hardcore projesi ARSON ANTHEM, ilk albümünü çıkarıyor. 12 Ekim’de piyasaya çıkacak olan “Insecurity Notoriety” gitarda PHIL ANSELMO, vokalde EYEHATEGOD’dan Mike IX Williams, davulda SUPERJOINT RITUAL’dan Hank Williams III, basta da PONYKILLER’dan Collin Yeo’dan oluşan ARSON ANTHEM’ın ilk albümü olacak.

Seksenlerin hardcore gruplarından etkilenen ve bunu kendi üsluplarınca uyarlayan grubun 2008 çıkışlı EP’sinden kimi şarkıları grubun myspace’inden dinlemek mümkün.

http://www.myspace.com/arsonanthem

AVENGED SEVENFOLD Amerika’nın bir numarası

Friday, August 6th, 2010

AVENGED SEVENFOLD’un Mike Portnoy’lu yeni albümü “Nightmare“, ilk haftasında Amerika Birleşik Devletleri’nde 162.000 satarak Billboard listesinin 1 numarasına oturdu.

Grup konuya dair açıklamasında anlamsızca bağırıp saçma sapan hareketler yaparak sevincini dile getirdi.

IRON MAIDEN – Dance of Death

Friday, August 6th, 2010

“One…Two…One two three four” diye 4′e kadar sayan biri beni neden bu kadar heyecanlandırır söyleyeyim mi dostlar? Çünkü bu 4/4′lük ritimi sayan adam Nicko McBrain. Metal dünyasının en büyük grubunun en eşsiz davulcusu. Tek ayağıyla twin pedal kullanırcasına ritimler çalan, tomlarının yarısını zillerin örttüğü, arkasında bir gong bulunan, grubun en neşeli adamı tartışmasız o.

Albüm Wildest Dreams’le açıldığında heyecanlanmamı ve gülümsememi sağlayan buydu işte. Kendi içindeki şeytanlardan kurtulmak ve bir şeyleri değiştirmek için söylenen bir adamın sözleriyle giden şarkı harika bir açılış şarkısı olmuş albüme. Zaten bu turda da bu şarkıyla başlıyor konserler.

Arkasından gelen Rainmaker için söyleyeceğim şey ölene kadar bu şarkıdan sıkılmayacağım. Meşhur melodiyi cep telefonlarından barlara kadar, alarmlara kadar çok farklı platformlarda duydum.

Albümün prodüktörlüğünü Maiden sound’unun babası bir adam, namı değer CAVEMAN yapıyor. Kevin Shirley kimdir ve kimlerin prodüktörlüğünü yapmıştır derseniz linke bir göz atmanızda yarar var. Tabii Caveman yalnız değil tüm bu işleri yaparken. Yanında da Steve Harris oturuyor. Tek tek seçiyorlar hangi denemeleri kullanacaklarını.

Temelde Maiden sound’unun özelliği “doğal” oluşu. Ayrı ayrı kabinlere giriyorlar ve saatler boyu herkes kendi bölmesinde şarkıları birlikte çalıyor ve söylüyor. Bruce bizzat diyor ki, “İki saniye şarkıyı söyleyip daha sonra tamam kestik diyen biri değilim”. Onun için önemli olan performansını ne kadar uzun süre koruyabildiğin. Zaten bu da canlı performanslarında fazlasıyla belli oluyor. Enerji geyiklerini yapmak istemesem de şu an doğru kelimeyi bulamadım o yüzden bu canlı performans şeklinde yaptıkları kaydın bize yansıması inanılmaz bir enerji diyorum (hah tamam oldu!).

Caveman, Harris ve istediği sound’la ilgili olarak, “Miksaj bittikten sonra mastering için mastering gurusu George Marino’ya götürdüğümde “Hmm, bottom end’ler falan hep yanlış, olmaz evladım böyle şey a aa!” yaptı ve kötü hissettim” diyor. Daha sonra Steve’e veriyor mastering halini ve Steve tabii ki “I-ıh bence seninki daha güzeldi kanka. Hem ben burada (stüdyo) duyduğumu istiyorum” diyor. Böylece yine Caveman galip çıkıyor bu karambolden ve derin bir oh çekiyor. “Peki sololara nasıl karar veriyorsunuz?” sorusuna Adrian, “Bilek güreşi, kavga falan yapıyoruz” diyor ve zengin gülüşünü (Adrian gülüşü olarak bilinir) patlatıyor. Maiden daha önce de albümü Harris’ın kendi çiftliğinde kaydetme fikri olduğu çalkantılı zamanlar yaşamıştı.

Tekrar şarkılara dönecek olursak. No More Lies en az dinlediğim şarkıdır heralde. Bu harika eseri tamamen kendi anılarımla ilgili olarak pek dinlemem, burdaki laflarım sizleri yanıltmasın. Tabii ki Dance of Death, Journeyman gibi klasiklerle birlikte bence en etkili şarkı Paschandale.

Aslında farkediyorum ki bir şeyi böylesine sevince bahsetmek çok zor oluyor. Zira insan kendini şuursuz övgüler yağdırırken bulmamak için zor tutuyor ama Maiden aşkı bambaşka. Yeni yıla kız arkadaşımla “Flight 666“i 400. kez izleyerek giren biri olarak önceliğim Maiden’ı övmekmiş gibi hissediyorum. Ama bu beni kritiği objektif yazmaktan alıkoyamaz diyor ve şunu söylemek istiyorum “O kapak ne Steve’ciğim? Ha benim tezcanlım?!”

Öyle kötü bir kapak var ki ortada. Maskeli balo falan şekilli kapak yaptınız anladık ama bebeğin bacağı neden köpeğin gövdesinin içine girmiş ya da soldaki maskeli kızanın ayağı ve yanındaki adamın ayağının içinde. Adeta Counter-Strike oyunun hatalarındaki duvarın içine geçen adamlar gibi.

Bunun yanında konserlerdeki harika dekor ve Bruce’un başarılı kostümleri bir nebze bu kapak faciasını kurtarıyor. (Bu yazıdaki birçok geyiğin tüm hakları Mert Yıldız ve Deniz Tuncer’e aittir.)

NEVERMORE’dan yeni gitarist açıklaması

Friday, August 6th, 2010

Yeni solo albümünü 2011 başında çıkaracak olan NEVERMORE gitaristi JEFF LOOMIS, bir süredir grubun turne gitaristliği yapan Atilla Voros hakkında önemli şeyler söylemiş.

Voros’u YouTube’dan bulduklarını söyleyen LOOMIS, “Atilla 24 yaşında Macar bir gitarist. Onunla ilk karşılaştığımızda tüm NEVERMORE şarkılarını çalmayı biliyordu. Ona neredeyse hiçbir şey göstermeme gerek kalmadı” şeklinde konuşurken, Voros’un bir terslik olmazsa birkaç ay içinde resmi NEVERMORE gitaristi olarak da açıklanacağını sözlerine eklemiş.

SAKATAT’tan haberler

Friday, August 6th, 2010

SAKATAT, yakındaki faaliyetlerine dair bir basın açıklaması yaptı. Grup açıklamasında İngilizce’yi tercih ettiğinden, anlayanlar anlamayanlara anlatsın diyelim.

SAKATAT/DISPEPSIAA Split 7″ out soon!

SAKATAT’s side consists of five of raw as fuck old school grindcore tunes including their version of SORE THROAT’s “Filtchain” and DISPEPSIAA (R.I.P.) are awesome grindcore machine from Brasil featuring ROT members! This piece of wax is going to be released by Bringer Of Gore Productions in September 2010, just in time for SAKATAT’s European tour!

SAKATAT/MESRINE Split 7″ out soon!

Canada’s serial-grinders meet Turkey’s old school grindcore trio SAKATAT for an ultimate grindcore wax! Bucho Discos (Brasil), Grindblock (Italy), To Live A Lie Records (USA) and Useless Records (Germany) are joining forces to put this one out!

Fans of old NAPALM DEATH, SOB, WARSORE, EXCRUCIATING TERROR, don’t miss these releases!

Check out and download bunch of tunes from the upcoming records at:
www.sakatatgrindcore.com
www.myspace.com/sakatat

Bloodshed Fest! + Western European Tour in September/October 2010

Old school fierce grindcore trio SAKATAT from Turkey team up with Belgium’s powerviolence youngsters KASATKA for a Western European tour which will consist of nearly 10 shows in The Netherlands, Belgium and France including a performance at Bloodshed Festival in Eindhoven, The Netherlands!

September 23th Thu – NL TBA
September 24th Fri – NL TBA
September 25th Sat – NL TBA
September 26th Sun – NL TBA
September 27th Mon – BE TBC
September 28th Tue – FR TBC
September 29th Wed – FR TBA
September 30th Thu – BE TBC
October 2nd Sat – NL Eindhoven @ Bloodshed Fest

Complete list of the shows to be announced at:
www.sakatatgrindcore.com
www.myspace.com/sakatat

EXODUS yeni albümünden üç şarkıya klip çektiğini ve üçünün de aşşşırı iyi olduğunu açıkladı
Bursalı hard rock grubu KARAMESAİ yeni şarkılarını sundu
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.