# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
IGORRR – Spirituality and Distortion
| 16.04.2020

Kanseri silah olarak kullanan geyikler.

Geyik boynuzları, hayvanlar âleminin en hızlı uzayan kemikleri arasındadır. Pek çok geyik türünün boynuzları çiftleşme dönemi öncesindeki bir aylık süre zarfında yarım metre kadar uzayabilir. Bu hızlı büyümenin sebebini araştıran bilim insanları, geyiklerin bu büyümeyi çok hızlı büyüyen başka bir şeyden yararlanarak sağladıklarını buldular.

Kanser.

Geyikler evrim süreçleri içerisinde kemik kanserini kontrol edebilen genler geliştirmiş ve normalde öldürücü olan tümörleri kendi silahları olarak kullanmaya başlamışlardı. Bu sayede kendilerini savunurken ya da düşmanlarına saldırırken kullandıkları boynuzlarını hızla büyütebilir hâle geldiler; her yıl düşürüp ertesi yıl yine metrelerce boynuz çıkarma yetisine kavuştular.

Dahası, kanseri kontrol edebilen genleri sayesinde geyikler kansere karşı da müthiş dirençli bir hâle geldiler. Günümüzde geyiklerin kansere yakalanma riski diğer tüm memelilerin beşte biri oranında.

Kısacası geyikler, bugün çok iyi bildiğimiz bir ifadenin gerçek, kanıtlanmış, vücut bulmuş hâline dönüştüler:

“Seni öldürmeyen şey seni güçlendirir”.

Savage Sinusoid”de elindeki malzemelerle oyun oynayan ve bizi deliliğini görmeye davet eden IGORRR, “Spirituality and Distortion”da ise bunları bir silah olarak kullanıyor ve bizi gözlemci olmaktan çıkarıp deliliğe ilk elden tanık ediyor. Metal, avangart müzik, ne derseniz deyin; IGORRR şu anda dünyada yapılan tüm müzikler içerisinde farklı bir noktada duruyor, bir başkasının eline yüzüne bulaştırabileceği bir şeyle oyun hamur gibi oynuyor, onu istediği şekle sokuyor.

“Seni öldürmeyen şey seni güçlendirir” ifadesi de işte tam burada devreye giriyor. Kanseri kontrol altına alarak kendilerine hizmet eder hâle getiren ve böylece silahlarını kuşanan geyikler gibi IGORRR da beste aşamasında normalde sorun çıkaracak; bir müzisyene verip “al bunların tümünü kullanarak müzik yap” deseniz o müzisyene kâbuslar gördürecek şeyleri hayvan gibi bir ustalıkla kullanıyor ve böylesi görkemli bir şeye imza atıyor. Aşure gibi müzik yapmak belli açılardan bakıldığında dünyanın en kolay şeyi, belli açılardan ise dünyanın en zor şeyi olabilir. “Yeter ki pek çok tür bir arada olsun, dinleyiciyi şaşırtsın” düsturuyla yola çıkıp saçma sapan bir şey yaratabilir ve elbet birileri tarafından övülebilirsiniz. Lakin bunu büyük bir kitleye beğendirmek, ilk kez konser verdiğiniz ülkelerde dahi salonları doldurabilmek herkesin harcı olan bir şey değildir. Bu yönden bakıldığında, bence Gautier Serre müzikal bir dehadır. Farklı unsurları birlikte kullandığı için değil, farklı unsurları birlikte anlamlı ve ilham verici şekilde kullandığı için.

“Savage Sinuzoid”de şok edici bir yaratıcılık eşliğinde adeta destan yazan ve barok müzik ile black metali, Nintendo ile operayı, Balkan müziği ile tavuk sesini bir arada kullanan Serre, “Spirituality and Distortion”da ise kendisinin de ifade ettiği üzere kıyametin müziğini yapıyor. Sadece Corpsegrinder’ın kükremelerinde veya blast beat’lerle dellenen black metal kısımlarında değil, “Musette Maximum”un sevimli gibi gözüken akordeonlarında bile yaklaşan bir yıkımı, yok oluşu hissediyoruz adeta. Neşeli, tebessümlü anlarda dahi rahat olamıyor; “hayır, bu kadar kolay olamaz, bu işte bir terslik var” dedirtecek bir tuzak sezinliyoruz.

Serre tüm bu hisleri yaratmak ve dinleyicinin içine işlemek için ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor. Bu noktadaki en değerli ve akıllıca hareketi, kullandığı enstrüman çeşitliliğinde yatıyor. Kendini sadece “Batı” enstrümanlarıyla sınırlamayan Serre bu sayede her yere, herkese, her ana dokunabiliyor. IGORRR’un ekstrem metal özellikleri var, evet. Aynı şekilde elektronik, etnik, barok tarafları da var. Ancak Serre’nin bu işin altından bu kadar etkili kalkabilmesini sağlayan esas şey bize kanunla, utla, sitarla, akordeonla, çelloyla, piyanoyla da gelmesi. IGORRR müziği bu sayede muazam bir zenginlik kazanıyor ve zamanın mekânın ötesine geçmeyi başarıyor. “Lost in Introspection”daki darbeli piyano vuruşlarından tutun da Laure Le Prunenec’in arkasında sakladığı bıçağı her an çıkarakmış gibi duran vokallerine, “Spirituality and Distortion” içerisinde bir amaca hizmet etmeyen, ilginçlik olsun diye kullanılmış tek bir detay dahi yok.

Bunca absürtlüğü bu kadar tutarlı şekilde kullanan Serre, albümdeki dünyalar alakasızı bir dolu şarkının bir şekilde aynı vücudu oluşturan parçalara dönüşmesini sağlıyor. 8 telli gitar da kullanılsa, kanun da kullanılsa tüm şarkılar aynı kafadan çıktıklarını ve aynı amaca hizmet ettiklerini hissettiriyorlar. “Savage Sinuzoid”le karşılaştırdığımızda “Spirituality and Distortion”da eğlence, delilik ve şok etme düzeyi o kadar baskın değil. Hatta pek çok şarkının hiç öyle afallatma maçı gütmeden gayet lineer şekilde ilerlediğine tanık oluyoruz. Albüm bu durumun üstesinden bütünlük ve tutarlılıkla geliyor.

IGORRR’u hiç duymamış bir arkadaşınızı şaşırtmak ve ilk andan tokatlamak için muhtemelen önceki albümden “Houmous”, “Opus Brain” veya “ieuD” açmanız şu anda bile daha mantıklı olabilir; sonuçta o şarkılar büyük oranda “deliliğime hoş geldin orospu çocuğu” karakterinde şarkılar. Ancak baştan sona daha doyurucu ve kişisel bir tecrübe yaşamak için “Spirituality and Distortion”ın daha derinlere hitap ettiğini düşünüyorum. Daha önce binlerce kez duyduğumuz sample’lar, efektler bile tüm bu organize kaosu meydana getiren irili ufaklı silahlar olarak ayır ayrı görevler üstleniyorlar.

1994-2010 arasında BBC’de yayınlanan Ready Steady Cook diye bir yemek yarışması vardı. Programın iki aşçısı yanlarına birer yarışmacıyı alır ve yarışmacının seçtiği sürpriz malzemeleri kullanarak en güzel yemeği yapmaya çalışırlardı. Verilen malzemeler arasında mezgit, pirinç, bezelye, bacon, soğan gibi birbiriyle uyumlu olabilecek malzemelerin yanı sıra bir de kırmızı erik gibi alakasız gözüken bir şey olurdu. İki takımın aşçısı da bu aykırı malzemeyi bir şekilde yemeklerine entegre etmeye çalışırlardı ve aşçılar çok deneyimli olduklarından bunu genelde sorunsuz şekilde yaparlardı. IGORRR özelinde bu durum çok daha ekstrem bir noktada duruyor. Gautier Serre’ye yemek yapması için karides, yer elması, jelibon, kokoreç, ısırgan otu, karpuz ve yoğurt veriliyor ve o da bundan yiyenin başını döndürecek güzellikte bir yemek yapmayı başarıyor. Bu malzemelerden birine ya da birkaçına alerjisi olan birileri mutlaka çıkacaktır, ancak alerjisi olmayanları benzersiz bir yemek bekliyor.

8,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.42/10, Toplam oy: 33)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2020
Şirket
Metal Blade
Kadro
Gautier Serre: Gitar, klavye, programlama, besteler, kayıt, her şey

Konuk:
Laurent Lunoir: Vokal
Laure Le Prunenec: Vokal
Sylvain Bouvier: Davul, perküsyon
Benjamin Baŕdiaux: Klavsen
Erlend Caspersen: Bas
Mike Leon: Bas (3)
Corpsgrinder: Vokal (6)
Fotini-Asineth Kokkala: Kanun
Alexandre Peronny: Çello
Mehdi Haddab: Ut
Pierre Mussi: Akordeon
Antony Miranda: Sitar, perküsyon
Nils Cheville: Klasik gitar
Martyn Clément: Gitar
Matt Lebofsky: Piyano
Benjamin Violet: Yaylılar
Timba Harris: Yaylılar
Şarkılar
1. Downgrade Desert
2. Nervous Waltz
3. Very Noise
4. Hollow Tree
5. Camel Dancefloor
6. Parpaing
7. Musette Maximum
8. Himalaya Massive Ritual
9. Lost in Introspection
10. Overweight Poesy
11. Paranoid Bulldozer Italiano
12. Barocco Satani
13. Polyphonic Rust
14. Kung-Fu Chèvre
  Yorum alanı

“IGORRR – Spirituality and Distortion” yazısına 19 yorum var

  1. Exorsexist says:

    Igorrr’un yaptigi muzik benim ilgimi cekmiyor ama kalıpların dışına çıkmak kosunda iddaalı olduğu ortada.
    yemek konusunda gelirsek Tayland da benim çok sevdiğim yemek var adı pad priew wan, içindekiler şöyle
    salatalık
    ananas
    taze soğan
    kuru soğan
    ketçap
    sarımsak
    şeker – tuz – sirke
    kaju fıstığı
    capsicum denilen biber
    karides veya tavuk o da olmadı tofu veya hepsi birlikte

    Ahmet Saraçoğlu

    @Exorsexist, valla bunlarla gayet güzel bir şey yemek yapılır bence. Birbirini dengeleyen ve kontrast oluşturup lezzeti artıran şeyler hepsi.

    Exorsexist

    @Ahmet Saraçoğlu, evet, ortaya soğan aromalı tatlı-ekşi yemek çıkıyor. Sanırım Türkiye de farklı lezzetlerin harman yapılığı yöre çok azdır, genellikle tek tad üzerinden gidiyor. Eskiden Izmirde ballı yumurta veya reçelli yumurta yediğimde insanların suratı öğürmekli oluyordu.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Exorsexist, ben en çok tuzlu ve tatlının birlikte yenmesinden iğrenenlere şaşırıyorum. Aynı anda peynir ve reçel yemeyen ve yenmesinden rahatsız olan insanlar tanıyorum. Benim anne baba tarafım Balıkesir, Balıkesir’de pek çok durumda tatlı ve tuzlu birlikte yenir. Höşmerim tatlısı peynirle yapılır, kekin yanında ayran içen çok olur. Yumurtamı reçelli tercih eder miyim? Hayatta etmem (ahah) ama herkesin damak zevkine saygı duyuyorum.

    Exorsexist

    @Ahmet Saraçoğlu, O halde pirinc ustu mango ve dondurmaya ne dersin?
    https://i.ytimg.com/vi/NGyrEZemHjk/maxresdefault.jpg

    Ahmet Saraçoğlu

    @Exorsexist, pirinci baz olarak kullanıyorlar muhtemelen burada, o yüzden sadece dolgu malzemesi görevi görüyordur. Tek başına mango çok bayıldığım bir meyve değil ama dondurmayla birlikte iyi gidiyor olsa gerek.

    Bu arada bu yorumu yazdığım sırada az sonra yapacağım şehriyeli pilavın pirincini suda bekletiyorum ahah

    \m/

    @Ahmet Saraçoğlu, tuzlu karamel ve tuzlu çikolatayı çokça severim. Tatlılara bir miktar tuz, yemeklere veya tuzlulara da bir miktar şeker çoğu zaman güzeldir. Özellikle çikolatalı tatlılarda kakaoyu dengeliyor azcık tuz. Valla ben anlamam msa mezunu tanıdık söylüyor

    Ahmet Saraçoğlu

    @m/, aynen, benim de deniz tuzlu çikolata favorim.

    P L A G U E

    @Ahmet Saraçoğlu, toblerone crunchy almond. Paketin sag yada sol ucunda acik mavi serit olan. Tuzlu cikolata seven herkese tavsiyemdir. Deniz tuzlu cikolata (lindt sea salt) icin ise baya kan çıkar, devasa güzel.

    Ahmet Saraçoğlu

    @P L A G U E, tamamdır sağ ol. Pazartesi günü aylık market alışverişi yapacağım, alırım mutlaka.

    Exorsexist

    @Ahmet Saraçoğlu, Bu arada Erlend Caspersen varmış yeni görüyorum. BRT dan çıktıktan sonra tam bir götoğlanı oldu. Sesine her zaman hayran olduğum Warwick bas gitarı konuşturan bi insanın yeteneğini çöpe atması, piyasadan çekilmesi kabul edilemez.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Exorsexist, evet yetenek konusunda pek rakibi olmayan bir insan, ben de albümü dinlerken öğrendim burada çaldığını.

  2. necrobutcher says:

    iyi aşcı en iyi yemeği verilen malzemeyle değil elindeki malzemeyle çıkarır. kritik harika albüm harika hatta bence bu senenin olayı. favori parçam hollow tree oldu. bayıldım tek kelimeyle orgazm. albüm de kritik de 10/10

    Ahmet Saraçoğlu

    @necrobutcher, sağ olasın.

  3. Oğulcan says:

    Müthiş bir albüm. Tüm enstrümanlar ustalıkla kullanılmış. 10/10

  4. gXnn says:

    tek kelimeyle 10/10

  5. Emre says:

    Önceki albüm de gayet iyiydi, ama bu daha ‘olmuş oturmuş’ bir iş. Igorrr müziğinin belki de en çekici yanı işin içine Çingene kültürünü katması. Keşke bunu yapan metal gruplarının sayısı artsa.
    Thy Catafalque’ın son albümü mü, yoksa bu mu daha iyi diye düşünüyorum… Zor bir tercih, ama ben “Naiv”i daha çok beğendim.

  6. yrdm says:

    Bence önceki albüm daha iyidi.

  7. 9yearsago says:

    Harika bir albüm. İnsanı kendine hayran bırakıyor.

    2/10

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.