# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
DESECRAVITY – Anathema
| 03.02.2019

Yaman olur Japon’un death metali.

Japonya, Filipinler, Endonezya, Tayvan… Bunlar metal içerisindeki en hiddetli yapıtlardan bazılarına can veren, psikopatın harman olduğu birtakım Uzak Doğu ülkeleri. Bugün bizleri selamlayan DESECRAVITY de bizlere Japonya’nın kalbinden, Tokyo’dan seslenen bir teknik brutal death metal grubu. 2007’de kurulan grup bugüne dek 3 albüm çıkarmış ve biz de şu anda bu albümlerin sonuncusu olan “Anathema”dan bahsedeceğiz.

Birkaç gün önce ortamlara salınan “Anathema”, biri intro olmak üzere toplam süreleri 32 dakikaya yaklaşan sekiz şarkı barındırıyor. Öncelikle söylemeliyim ki albümün açılışını yapan intro “Aeon and Ashes” baya bokum gibi bir şey. Amaçsız, gereksiz, vasıfsız bir zaman israfı. Böylesi delişmen bir içeriği olan bu albüme neden bu kadar gavat bir başlangıç yapmışlar anlamak mümkün değil.

Bu introyu görmezden gelip albümün asıl başlangıcını yapan “Impure Confrontation”a geldiğimizde, DESECRAVITY’nin nasıl bir grup olduğunu daha iyi anlıyoruz. Grup değişken rifler, üst düzey gitar kullanımı, orta karar kalitede mikslenmiş sapık bir davul (o dapdağınık hi-hat nedir artık pazar yeri gibi) ve gayet kudretli vokallerle bizlere vahşet dolu bir dünyanın kapılarını açıyor. DESECRAVITY’nin death metalinde gerçekten de hem teknik ögeler hem de brutal unsurlar eş zamanlı olarak karşımıza çıkıyor.

Grubun yaptığı iyi şeylerden biri, albümün kötücül havasını her anlamda hissettirmesi. Sololarda bile bir gerginlik, rahatsızlık var ve değişip duran rifler dinleyiciyi gerçekten de korkularla dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Bu anlamda DESECRAVITY’yi takdir ettim; “Ominous Harbinger” gibi şarkılarda gerçekten de bir kâbusun fon müziğini dinler gibiyiz. Grubun bunu kullanırken bilindik gerginlik ve uğursuzluk formüllerini kullanmaması, atonalliğe falan kaçmadan, uyumsuz sesler kullanmadan direkt rifler ve kazımasyonlarla olaya müdahale etmesini görmek takdire şayan.

DESECRAVITY’yi dinlerken ALTERBEAST gibi notalar arası yolculuklara da çıkıyoruz, DYING FETUS gibi tekme ve yumruklarla darmaduman da ediliyoruz. Bu açıdan bakınca grubun ciddi anlamda güçlü bir yapısı var ve bunu tüm albüme yaymış olmaları da diğer bir artıları. “Deprivation of Liberty” gibi kaotik yıkımlar akıllara açık şekilde HATE ETERNAL ve SUFFOCATION’ı getirirken, aktif şekilde kullanılan sol el parmakları ciddi anlamda yaldır yaldır yardırıyor, kesip biçiyor, un ufak ediyor.

Hepsi bir araya geldiğinde son derece tatminkâr, lezzetli bir teknik brutal death metal ortaya çıkıyor. Grup bu tür içerisinde üzerine düşen ne varsa fazlasıyla yapıyor ve bence dinlemesi çok ama çok zevkli bir iş ortaya koyuyor.

“Japonlar’ın heavy metale gönül vermesi yasaklanmış tısısısısı” esprilerinden bıkan ve harbiden taş gibi, dopdolu, kütür kütür bir death metal dinlemek isteyenler, DESECRAVITY ile bir an önce tanışıp vurdulu kırdılı bir yarım saat geçirebilir ve hatta albüme baya baya hasta olabilirler.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.44/10, Toplam oy: 18)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2019
Şirket
Willowtip Records
Kadro
Yujiro Suzuki: Vokal, gitar
Yuya Takeda: Gitar
Daisuke Ichiboshi: Bas
Yuichi Kudo. Davul
Şarkılar
1. Aeon and Ashes
2. Impure Confrontation
3. Ominous Harbinger
4. Deprivation of Liberty
5. Bloodthirsty Brutes
6. Secret Disloyalty
7. Devoured the Psyche
8. Beheaded White Queen
  Yorum alanı

“DESECRAVITY – Anathema” yazısına 5 yorum var

  1. Ouz says:

    Grubu da albümü de yeni keşfettim ve az kalsın albüm için bir kritik de ben yazacaktım :çok_utanarak_bakan_smiley:

    Albüm de grup da hakikaten yıkım ekibi. Yabancı incelemelerde ekibin Origin’e benzediği yönünde yorumlar var ben de bir noktada katılıyorum açıkçası. Ama Origin’in özellikle son işleri daha soyut kalırken bu heriflerin işleri daha canlı kanlı bana kalırsa.

    Bunun haricinde Ahmet’in de vurguladığı “Deprivation of Liberty” parçasının girişinin John Carpenter’ın The Halloween’inin tema parçasına bir gönderme olduğunu düşünüyorum. Tema parçasının nota değişimleri sanki azıcık taklit edilmiş gibi ama çok iyi olmuş tabii.

    Unfathomable Ruination gibi grupları sevenler bu albümü kaçırmasınlar derim. 9′u patlattım bu arada.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ouz, neyse ki aylar sonra biri yorum yaptı.

    Bu albüm kaybolup gitmesin arkadaşlar, cidden sağlam yardırıyor adamlar.

    Ouz

    @Ahmet Saraçoğlu, Kritik, PA’yı az ziyaret ettiğim döneme denk gelmiş yoksa zamanında yapıştırırdım bu yorumu. :)

    Hadi albüme dair bir yorum daha yapayım, “Devoured the Psyche” parçasının sonları, Cryptopsy’nin “…and Then it Passes” parçasının 1:50 civarında başlayan bölümüne aşırı benziyor. Şarkıları irdeledikçe bir şeyler yakalamak mümkün. Helal olsun Japon kardeşlerime.

    SA

    @Ouz, bir kaç dinlemeden sonra müziklerini sevdim cidden. böyle hızlı, rifleri güzel olan ve tekniğin bokunu çkartmayan, bir de brutalliği dozunda olan işleri seviyorum.

  2. Rust in Peace. says:

    Brutal death den tiksinen biri olarak bu albümü çok beğendim.Sertlikte ve teknikte aşırıya kaçmadan gayet güzel bir albüm çıkarmışlar.
    Bir de şu konuya değinmek istiyorum. Şarkıların isimleri çok iyi. İsimleri çok iyi albümler listesinde üst sıralara oynar bence.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.