# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
LUCIFER’S CHILD – The Order
| 07.12.2018

Yunanistan, Polonya ve genel olarak Hristiyanlık inancıyla yoğrulan ülkelerdeki kâfirlerin içselleştirilmiş nefreti üzerine.

Black metal dinleyen, black metali gözü gibi seven herkesin dinî değerleri yüksek bir Hristiyan ülkeyi ziyaret etmesi gerektiğini düşünüyorum. Gürcistan, Rusya gibi Hristiyanlık inancını çok açık ve yoğun şekilde yaşayan ancak metal adına fazla öne çıkmayan ülkelerden ziyade, Yunanistan ve Polonya gibi kilisenin çok etkin, halkın çok inançlı olduğu yerlere gitmeniz faydanıza olacaktır. Henüz Polonya’ya gitmemiş ancak kesin gidecek bir insan olarak, bugüne dek 3 aya yakın vakit geçirdiğim Yunanistan’da gördüklerim, hissettiklerim, bu şekilde düşünmemi son derece mantıklı kılacak şeylerdi.

Bunun başlıca sebebi, Hristiyan ülkelerdeki Hristiyanlık karşıtı insanların, Türkiye ve benzeri Müslüman ülkelere tezat oluşturacak şekilde bu karşıtlıklarını diledikleri gibi ifade edebiliyor oluşları. İnanç, dışarıdan bakan bizlerin anlayamayacağı düzeyde hayatlarına etki ettiğinden olacak, bu insanlar tarafından çok gerçek, somut bir düşman olarak hedef alınabiliyor. Bizler, Müslüman ülke vatandaşları bunları içimizde yaşarken, onlar korkusuzca dile getirebiliyorlar.

Yunanistan’ın Hellenic black metal diye bir kavram yaratmasının, Polonya’nın Fransa’nın ardından adeta 2000 sonrasının Bergen’ine dönüşmesinin altında hep bu başkaldırı, bu isyan, bu öfke ve nefret yatıyor.

Yunanistan’a gittiğinizde; oradaki metalcilerle, ateistlerle, karanlık tarafa geçmiş insanlarla konuştuğunuzda, gerçekten de içlerinde birikmiş bir karşı koyuşun, nefretin olduğunu hissedebiliyorsunuz. Biz dışarıdan bakınca bunu “Abi çok tatlı ya, black metal işte bu, din ile savaş” falan gibi yüzeysel bağlamlarla görüyoruz, ancak adamlar bunu yaşıyor, bunu soluyorlar. Bir kilisenin yanından geçerken, bir rahibin gözlerinin içine bakarken bu kini, nefreti duyuyorlar. Bu bizdeki gibi gözlemci kıvamındaki bir nefret değil; bire bir, has, kalıtsal bir kin, içselleştirilmiş bir nefret…

Odium nostrum”…

Böylelikle bugünkü konuklarımız olan LUCIFER’S CHILD’a geliyoruz. Oh… Mis gibi hellenic, mis gibi blasfemik black metal. Bu buhurdanlıktan çıkan kükürtlü dumanı şöyle bir ciğerlerinize çekin de başlayalım…

LUCIFER’S CHILD; ROTTING CHRIST gitaristi George Emmanuel, yine köklü bir grup olan NIGHTFALL’un basçısı Stathis Ridis ve vokallerde de KARMA VIOLENS’ten Marios Dupont tarafından kurulan bir black metal grubu. LUCIFER’S CHILD’ı ilginç kılan taraf ise bu black metalin son derece değişken, zengin ve hayt huyttan uzak bir yapıda olması. Yine bu hafta incelediğim ASCENSION’da olduğu gibi okült kavramlar üzerinden hareket eden ve yeri gelince ihtişamlı (“El Drago-Un”), yeri gelince çok daha ağırbaşlı (“Siste Farvel”, “Through Fire We Burn”), yeri gelince ise çok daha agresif (“Haraya”) takılan LUCIFER’S CHILD, yazının ilk 4 paragrafında tanımladığım karakteri net şekilde içinde barındırıyor.

ROTTING CHRIST’a 4 yıl önce katılan ve “The Call” EP’sinin ardından esas şekilde ilk kez “The Heretics” albümüyle RC diyarına adım atacak olan George Emmanuel, Sakis müsaade etti mi ya da eder mi bilmem ama yeterli şans verildiği takdirde RC müziğine de epey derinlik katabilecek düzeyde anlamlı, ayağı yere basan ve tehditkâr bir black metal kafasına sahip bir arkadaşımız. İlk albüm “The Wiccan”da karşımıza çıkan black metal anlayışını daha bir yükselten ve gerekli yerlere sokuşturulan soprano vokaller gibi detaylarla albümü daha bir albenili hâle getiren Emmanuel, Ridis ve Dupont (bu da net şekilde dünyanın en black metal olmayan soyadı/takma ismi), “The Order”ın pek çok açıdan çekici bir kimlik kazanmasını sağlıyor. Albümü dinlerken adamların Yunan olduklarını bir şekilde hissetmek mümkün olsa da, esas keyifli taraf yansıttıkları zamansız/mekânsız black metalin detaylarla öne çıkan renklerini keşfe çıkmakta ve formüllere gömülmeyen maceracı tavrını takdir etmekte yatıyor.

Tüm bu unsurların ışığında, “The Order” genel anlamda son derece sürükleyici, kapağındaki karakteri ve hissi müziğine taşımayı başaran ve Yunan black metal sahnesinin 30 yıldır köpürte köpürte inşa ettiği karanlığı hem somut hem de soyut anlamda yansıtabilen son derece bütünlüklü bir albüm. “Çok Yaşa Ölüm!” diye haykırarak açtığı kapıları, şekil değiştirerek sunduğu gelgitleri, dramatik değişimleri ve Norveççede “son elveda” anlamına gelen ve altar üzerinde hayata gözlerini yuman bir kurbana söylenen ya da onun ağzından dillendirilen “Siste Farvel” ile kapanan “The Order”, hem bu ızdıraplı yolculuğu sonlandırıyor hem de LUCIFER’S CHILD’ın ileride bize nice karanlıklar göstereceğini belli ediyor.

Lafı daha fazla uzatmadan ad majorem sathanas gloriam diyor, bir sonraki yazıda, yani yarın sabah görüşene dek hayırlı cumalar diliyorum.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (6.89/10, Toplam oy: 18)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2018
Şirket
Agonia Records
Kadro
George Emmanuel: Gitar
Marios Dupont: Vokal
Stathis Ridis: Bas
Nick Vell: Davul
Şarkılar
1. Viva Morte
2. The Order
3. Fall of the Rebel Angels
4. Through Fire We Burn
5. El dragón
6. Black Heart
7. Haraya
8. Siste farvel
  Yorum alanı

“LUCIFER’S CHILD – The Order” yazısına 6 yorum var

  1. kspsml says:

    Başlık beni benden aldı resmen, başlık notu 10/10.

  2. Ece Ç. says:

    İlk albümleri Wiccan’a kıyasla çok daha doyurucu bir sound yakaladılar. Bu albümde Macabre Omen’dan Alexandros ile işbirliği yapmaları, kapak tasarımını ise ünlü italyan görsel tasarımcı Daniele Valeriani’nin yapması George’un bu albüme ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Bu grubu kurma amacının ”yaratma isteği” ve Rotting’de üretim aşamasında yer almaması olduğunu da hep belirtiyor. Bascı Stathis’le 16-17 yıllık çok eski bir arkadaşlıkları var ve 7/24 beraber olmaları, akıllarından geçen şeyleri çok rahat anlayıp kombine edebilmeleri grubun işini kolaylaştırıyor. Çıktıkları toprak kategorisi olarak Hellenic Black Metal olsalar da, sound olarak daha çok kuzey etkileşimli olduklarını düşünüyorum. Zira Hellenic Black Metal gruplarında olan kendilerine has ”epic melodiksel”liği alamadım 2 albümlerinde de. Kulağa daha bir Norveç İsveç tadı veriyor. ”Through Fire We Burn” açık ara favorim. Fall of the Rebel Angels’ın sonundaki o kozmik sesli kısım da hayli mistik bir hava yaratmış. The Order klibini kana, kuru kafaya susamış bünyeler kaçırmamalı.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ece Ç., ”Through Fire We Burn” cidden muazzam şarkı.

  3. Ugur says:

    “Sakis müsaade etti mi ya da eder mi bilmem ama…” inş cnm.2000′lerin başında Sakis ve Kostas beraber ne güzel yardırıyorlardı.George ile niye olmasın.

    Albüm hariukalde.Fall of the Rebel Angels, El Drago-Un tadından yenmeyen güzellikler.

  4. bloodshot says:

    adamlar rotting christ ın yapmak isteyip de yapamadığını yapmışlar sanki :)

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.