# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
SEPTICFLESH – Codex Omega
| 04.09.2017

Düşüncelerinle zihninde beslediğin şey büyüyecek, büyüyecek ve bir yerden sonra kendi kendine beslenmeye başlayacak.

Bugüne dek toplam 2 aya yakın Yunanistan’da yaşama şansı elde etmiş bir insan olarak, bu ülkenin görünüşte hiç ama hiç metal gözükmeyen toplum dokusunun altında fokurdayan ve sanatın farklı dallarında kendini belli eden yoğun bir karanlığa sahip olduğunu düşünüyorum. Tıpkı Mezopotamya’nın eski kavimlerinin tüyler ürpertici geçmişi gibi, Yunanistan da -görmek isteyen gözlere- mitolojik bağlamda içine işlemiş bir karanlık ve farklı uygarlıklar ile olaylara sahne oluşu dolayısıyla artık pıhtılaşıp dokusuna işlemiş kadim bir gizem sunuyor.

Kiklad, Minos, Miken uygarlıklarından tutun da 50 yıl süren Pers savaşlarına, tüm dünya kültürünün çehresini değiştiren mitolojik girdaplarına kadar, bugünkü Yunan toplumunda da, içine karşı konulmaz bir karanlık işlemiş ve bunu sanatla yansıtma yolunu seçmiş insanlar var.

Zeus ve Mnemosyne’in Muse olarak anılan ve “müzik” kavramına adını veren dokuz kızından tutun da; tabiatın, çobanların, sürülerin, dağların ve köylerdeki müziğin tanrısı olan Pan’ın flütüyle dolaşıp korkunç sesiyle herkese korku salmasına (“panic”) dek uzanan bu gelenek, günümüzde ROTTING CHRIST’lara, RAVENCULT’lara, DEAD CONGREGATION’lara, HAIL SPIRIT NOIR’lara, SEPTICFLESH’lere kadar uzanıyor.

Mevzubahis bu karanlığı en görkemli şekilde sunan oluşumlardan biri olan SEPTICFLESH’le birlikteyiz bugün. “Communion” ile destansı bir geri dönüş yapan, “The Great Mass” ile senfonik death metalin gelmiş geçmiş en iyi albümlerinden birini, kimilerine göre birincisini çıkaran grup, son olarak da karışık reaksiyonlar alan “Titan“la selamlamıştı dinleyicilerini.

SEPTICFLESH konusunda önemli olan konu şu: SEPTICFLESH çok ama çok karakteristik bir müzikal anlayışa sahip ve grubun her yeni işinde karşımıza çıkan kimlik, bu karakteristik anlayışın ne denli esnetilebilir olduğuna bağlı olarak değişiyor. Misal bir OPETH, sahip olduğu yanlardan birini öne çıkarıp bir anda bambaşka bir gruba dönüşebiliyor. Yahut en önemli dinamiklerinden biri olan brutal vokali bir anda ortadan kaldırıyor ve OPETH olmaya devam ediyor. Benzer şekilde, kariyerine ızdıraplar ve kederlerle başlayan KATATONIA, birkaç albüm içinde aksak ritimler saçan, gaza getiren bir grup hâline gelebiliyor. SEPTICFLESH ve benzeri gruplar ise, zaman içinde kendi yarattıkları bu özgünlüğün içine sıkışma tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliyorlar. Kendi kimliğini korursan “yine aynı şeyler” oluyor, deney yaptığında ise kendinden uzaklaşıyorsun. Şöyle bir bakınca, SEPTICFLESH müziğini oluşturan unsurlardan herhangi birini olaydan çekip alsak, çıkacak şey hiçbir şekilde SEPTICFLESH olmayacaktır.

Bu yüzden, kendisi de beste yapan bir insan olarak, SEPTICFLESH’in besteleme aşamasında zaman zaman minik duvarlarla karşılaştığını ve varyasyon konusuna ekstradan kafa yorduğunu düşünüyorum. Bu konuyu yakın zaman önce Atina’da, grubun esas bestecisi Christos’la yaptığım görüşmede de off the record olarak konuştuk. Bunlar bir albüm besteleme sürecinin içindeki parçalar olduğundan, bu durumu o da kabul ediyor ama -belli olduğu üzere- üstesinden de geldiklerini söylüyor.

Bu uzun girişin ardından “Codex Omega”nın dünyasına girelim. Bildiğimiz gibi “Omega”, Yunan alfabesinin son harfi olduğu için pek çok bağlamda “son”u temsil eder. “Codex Omega”, yani basit bir ifadeyle “Sonun Kitabı/El yazması”, büyük oranda toplum, sistem ve din eleştirileri hâlinde seyreden ve tüm bunların yarattığı yıkımı konu eden bir sözel yapıya sahip. Enemy of Truth’ta basın ve toplum ilişkileri konu edilirken, 3rd Testament’ta ise grubun tasavvur ettiği ve ilk iki ahitte yer alan korkunçlukların ışığında şeytana yazdırılmış bir Üçüncü Ahit konu ediliyor. Marytr’de ise, tıpkı ülkemizden FURTHERIAL’ın Light Has Died adlı şarkısında konu ettiği gibi, Yunan matematikçi, astronom ve filozof Hypatia’nın fanatik yobazlar tarafından öldürülmesi konu ediliyor.

Müzikal tarafa baktığımızda, “Codex Omega”nın son üç albümün bir birleşimi olduğunu görüyoruz. Bir kere şurası kesin ki, “Codex Omega” “Titan”dan daha iyi bir albüm. Daha tutkulu, daha bütünlüklü, daha yaratıcı. “The Great Mass”teki gibi her şarkının aşırı karaktersitik ve hit potansiyelli oluşu durumu burada söz konusu değilse de, bir araya geldiklerinde tekil olarak sahip oldukları değerlerin toplamını aşan bir bütün meydana getiren bir şarkılar grubu var. Üç paragraf önce dediğim gibi, albüm tabii ki de, yadsınamaz ve bundan sonrakilerin de yadsınamayacağı şekilde SEPTICFLESH diye bağırıyor. Şarkılarda karşımıza çıkan fikirler, grubun alışık olduğumuz formülleri, özel hareketleri, hepsi “Codex Omega”da da mevcut. Lakin…

Grup “Codex Omega”yı “Titan”ın eksik gördüğü yanlarından sıyırmak ve farklılaştırmak adına çeşitli işlere girişmiş. Bazı şarkılarda son üç albümün yanı sıra “Revolution DNA” dönemini anımsatan çeşitli tatlar da alıyorum. Dark Art, Our Church Below the Sea, Faceless Queen ve Trinity gibi şarkılarda Sotiris’in öne çıktığını görsek de “Codex Omega” clean vokale çok seyrek rastladığımız bir albüm. Misal “The Great Mass”teki Rising türünde melodik yanı ağır basan bir şarkı yok.

SEPTICFLESH’in bu albümde de başarılı uyguladığı önemli şeylerden biri, elbette ki miks konusundaki tartışmasız üstünlükleri. Benzer dinamiklere sahip müzik yapan gruplar düşünüldüğünde, SEPTICFLESH albümlerindeki miksler FLESHGOD APOCALYPSE, CARACH ANGREN, AETERNAM gibi grupların albümlerine göre çok çok daha iyi miksler barındırıyorlar. Bu sayede SEPTICFLESH müziğindeki senfonik unsurlar, diğer hiçbir grupta olmadığı kadar müziğe entegre şekilde duyulur. Zaten genelde orkestra ve diğer enstrümanlar birlikte yazılıyorlar, miks sayesinde bir de fazladan iyi duyuluyorlar. Bunu sağladığı için, son 4 yıldır Fascination Street’te Jens Bogren’in asistanı olarak çalışan ve “Codex Omega” ile birlikte asistanlıktan çıkıp ilk profesyonel miks işine, hem de böylesi zor bir albümle imza atan Linus Corneliusson’u tebrik ediyorum.

Başarılı olunan diğer bir konu da şarkılardaki müzik/söz uyumunu iyi yakalamış olmaları. 3rd Testament’ta cehennemvari bir hissiyat her yanı sararken, Cthulhu konseptli Our Church Below the Sea kaotik deniz dalgaları arasında boğuşup delirmiş hâlde diplere iner gibi bir başlangıç yapıyor, Faceless Queen’in 0.43-0.51 arasında ise daha sarı yanar yanmaz arkamızdaki taksici seri hâlde kornaya yükleniyor. Grup bu olayı önceki albümlerinde de iyi yapıyordu, “Codex Omega” da bu konuda aynı başarıyı yakalıyor.

Toparlarsak, “Codex Omega” bence “The Great Mass” > “Communion” > “Codex Omega” > “Titan” şeklinde bir sıralama oluşturuyor ve bu sayede “Titan”ın ardından gelen daha güçlü bir adım olarak kayıtlara geçiyor. SEPTICFLESH deneyimini, kudretini, karakterini sonuna kadar barındıran ve bir yandan da taze ve yeni gelmeyi başaran “Codex Omega”, nasıl baktıklarına bağlı olarak SEPTICFLESH severlerin ya bayılacağı, ya seveceği, en kötü ihtimalle de hayal kırıklığına uğramayacağı bir albüm.

8,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.06/10, Toplam oy: 64)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2017
Şirket
Season of Mist
Kadro
Spiros Antoniou: Bas, sert vokaller
Christos Antoniou: Gitar, orkestrasyon
Sotiris Vayenas: Gitar, clean vokal, sözler
Kerim "Krimh" Lechner: Davul

Konuk:
Prag Filarmoni Orkestrası
Şarkılar
Disk 1
01. Dante’s Inferno
02. 3rd Testament (Codex Omega)
03. Portrait Of A Headless Man
04. Martyr
05. Enemy Of Truth
06. Dark Art
07. Our Church, Below The Sea
08. Faceless Queen
09. The Gospels Of Fear
10. Trinity

Disk 2
01. Martyr Of Truth
02. Dark Testament
03. Portrait Of A Headless Man (Orchestral Version)
  Yorum alanı

“SEPTICFLESH – Codex Omega” yazısına 15 yorum var

  1. ugur aslan says:

    Güzel inceleme güzel albüm. Özellikle karanlığın ardından gelen bonuslar evde çiçek açtırdı. Headbangers’ta tadı damağımızda kalmıştı tekrar gelseler tekrar canlı canlı çalsalar ne güzel olur :)

  2. tabandzanin udzi kopti says:

    akercocke incelemesi gelecek mi?

    Ahmet Saraçoğlu

    @tabandzanin udzi kopti, http://www.pasifagresif.com/2011/01/grup-onerme-sorma-bilgi-paylasim-ortami/comment-page-47/#comment-479420

    tabandzanin udzi kopti

    @Ahmet Saraçoğlu, böyle bir uygulama olduğunu bilmiyordum. teşekkür ederim, harikasınız.

  3. Ahmet says:

    Harika bir album ve kritik icin tesekkurler. Martyr en sevdigim parca oldu. Parcada ud ve baglamaya benzer enstrumanlar var. Ne olduklarini bilen var mi?

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ahmet, Martyr ve Faceless Queen’de ud var.

  4. hickdead says:

    reunion sonrası en zayıf septicflesh albümü olmuş. albümü en güçlü kılan noktaysa şarkıların hayli farklı trafikleri oluşu. bence bu albüm, sf’nin benimsediği formülün son demi olmalı artık. şu seri power chordlar arası geçişte alt tellere açık şekilde vurma (anlayan anladı) bundan sonrası için çok tehlikeli bir olay. kritikte de geçtiği gibi bana da revolution dna dönemini anımsatan nota seçimleri oldu. tabi devasa septicflesh soundu tavizsiz (biraz fazla tavizsiz ama neyse) bir biçimde yerli yerinde olduğu için tüm bunlar sineye çekilebilitesi olan şeyler.

    portrait of a headless man <3

  5. Ugur says:

    Daha yazıyı okumadan kafamda son paragraftaki sıralamanın aynısı yapmıştım albümü dinledikten sonra.Bu kadar doğru olur yani.Sadece belirli yönlerden Communion’ı The Great Mass ile eş tutuyorum o yüzden:

    The Great Mass ≥ Communion > Codex Omega > Titan

    Sıralamadan bağımsız olarak da Codex Omega nefis bir albüm.

  6. CupOfHeresy says:

    Krimh çok iyi bi davulcu ama hala kendi karakteristik tarzını oluşturabildiğini düşünmüyorum. Dinlediğimde hah şu an Krimh çalıyor diyemiyorum. Onun dışında albümü beğendim bu yıl çıkan iyi işlerden. Portrait of a Headless Man ve Enemy of Truth çok hit parçalar olmuş.

  7. P L A G U E says:

    Bugun yeterince döndürdüm albümü ve tek kelime ile kusursuz buldum. Bana göre the great mass ve titan ı resmen ezmis. Belki boyle dusunen tek kisi olabilirim ama durum boyle. Zamaninda titan icinde tgm den iyi album demistim.

    Communion ı ayrı tutarak siralamam su sekilde;

    Codex omega > titan > the great mass.

  8. Rashid says:

    Yaptıkları müzik o kadar görkemli ki, bazen “la sen kimsin ki, yaptıkları müziği eleştiriyorsun” diyorum kendi-kendime. Benim için hala The Great Mass lider durumda ama bu albümde kendi tarzlarından ödün vermeden yeni şeyler deneme riskine girmişler ki, bu güzel haber. Eğer(ve umarım) aktif olarak müzik yapmaya devam ederlerse 6-7 yıl sonra nasıl bir müzik icra edeklerini çok merak ediyorum.

  9. Sinan Ceylan says:

    Albümü 4. kez filan çeviriyorum şu an, baya sevdim. Albümün kendisi kadar kayıt kalitesi de süper yalnız. Normalde senfonik kayıtlar götüm gibi oluyor metal camiasında. Baya baya net kayıtlar. Uğraşmışlar belli ki. Communion ve Great Mass de böyle miydi, hatırlayamadım bakacağım.

  10. Berk Bolat says:

    Çok garip biçimde bağlandığım(az kalsın bu ne ya diyip atliyordum) önce communion sonra anubis sonra sangreal derken tüm communion albümüne bayıldığım grubun nedense diğer hiç bir albümü 1-2 şarkısı dışında beni çekmemişti.Tam bu soğuma sırasında bum,bu albüm çıktı! Dinlerken communiondan aldığım zevki tekrar hissettim ve artık ayrılmayacak kadar bağlandım.Artık tezek de sunsalar kabulümdür .d

  11. Negro Lupus says:

    CANAVAR GİBİ ALBÜM 🤘🏻🤘🏻🤘🏻🤘🏻🤘🏻

  12. enemyofgod says:

    Dark Art’ın 2:10′unda yaşam daha çekilebilir bir şeye dönüşüyor. İyi ki Septicflesh var.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.