# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
THE DEAR HUNTER – Act III: Life and Death
| 29.12.2009

Silahını kap gel!

Altı bölümden oluşması planlanan The Dear Hunter projesinin üçüncü bölümü olan “Life and Death”le dikkatleri üstüne çekmeyi başaran Boston’lu grup, şimdiye kadar yaptıklarına bakılırsa bir hayli başarılı bir rock operasına imza atıyorlar. Çok farklı esin kaynaklarına sahip oldukları ilk dinleyişte anlaşılan grup, progresif rock/indie tadında bayağı tatmin edici ürünler verdi ve görünüşe göre vermeye devam edecek diyerek başlayalım.

Hikaye tabanlı bu albümlerin ele aldığı konu, Birinci Dünya Savaşı döneminde bir erkek karakterin başından geçenler. Hepsinin adının başındaki “Act x” ibaresinden de anlayacağınız üzere, her biri bir müzikalin farklı bir perdesi olarak düşünülmüş. “Act I”, karakterin doğuşunu ve annesinin hikayesini ele alırken, “Act II” çocuğun büyüme süreci, aşk ve kalp kırıklıkları, “Act III” ise savaşa gidişi ve orda yaşadıklarını anlatıyor. “Life and Death”de ele alınan hikaye böyle olmasına rağmen baskın olan tema bir çocuğun masumiyetini kaybedişi.

Öte yandan hikaye tabanlı olması ister istemez dikkatimi söz yazımına çekti zira böylesine bir hikayeyi anlatmak müzikalitenin ötesinde bir beceri ister. Ama ne yalan söyleyeyim, hakkını vermişler. Savaş psikolojisini ve karakterinin eski hayatını nasıl geride bıraktığı şairane bir şekilde anlatılmış. İdealleri uğruna çıktığı yol, gördüğü ölümlere karşı tepkisi ve hatta “He Said He Had a Story” adlı şarkıdaki duygusuz ve acımasızlığının gerçekte olduğu kişiye oluşturduğu kontrast düşündürücü olacak kadar iyi yansıtılmış. Eğer önceki albümü de dinlerseniz ve hikayeyi biraz incelerseniz bu albüm sizin için daha fazla şey ifade edecektir.

lifeandeath_1

Müzikal açıdan bayağı yoğun fakat yine de anlattığı hikayeye uyum gösterecek bir sertlik ararsanız, sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Gitar kullanımı yarı yarıya diyebilirim. Ve hatta o yarı da sert tonlar içermiyor. Daha önce de belirttiğim gibi, bu bir metal albümü değil. Ama albüm yer yer coşkuyu yansıtmaktan da geri kalmıyor.

İtiraf etmem lazım, bu albüm beni ikinci albüm kadar etkilemedi. Sebebini düşünürken bir şey fark ettim ki, albümü açtığımda dört şarkı direkt olarak ön plana çıkıyor. Hatta onları dinleyip kapatabiliyorum. Çok yetenekli kişiler oldukları kesin ama yapabilecekleri en iyi performansı ortaya koyduklarını söyleyemeyeceğim. Yine de albüme hakim olan çok seslilik ve coşku sıradan bir şey dinlemediğinizi hissettiriyor. Albümün akılda kalıcı parçalarıysa (en azından benim) dinlerken bayağı keyif almamı sağladı.

Açıkçası bu grubu dinlerken bir konu aklımı karıştırdı. The Dear Hunter’ın Queen’in biraz daha modern bir versiyonu olduğu fikrine kapılmıştım. Çok da isabetsiz değil gerçi de, bu kadar basit bir tanımlamayla işin içinden sıyrılmak doğru değil. Neyse, sadece bu tarzda değil genel olarak müzik hatta sanatla ilgili olarak ilk olmanın önemi nedir diye düşünmeden edemedim.

Esin kaynakları grup üzerinde eminim büyük bir rol oynamakta. Zaten büyük bir başarıya ulaşmış bir şeyin aynısını yapmak, zor olmasa bile ne derece değerli olabilir ki? Açıkçası bence Amerika’yi yeniden keşfetmeye gerek yok. Bir müzik dinleyicisi, hatta ondan da öte bir birey olarak size bir şey sunup sunmadığı asıl soru olmalı galiba. The Dear Hunter, bu noktada herhangi birinin en sevdiği grup olmayabilir belki. Ama kim bilir, belki kendinize dair bir şey bulabilirsiniz.

lifeanddeath_lifeanddeath

Geneline baktığımızda ortaya çıkacak eser oldukça ilgi çekici gözüküyor. Hikayenin savaş kısmı da işlendiğine göre ilerde neyi ele alacaklarını merak ediyorum, fakat bütün eserin Ziltoid gibi bir müzikal olarak (bilmeyenler için, Devin Townsend’in Ziltoid’i müzikal olarak sahnelenecek) hazırlanması fikri bir hayli çekici geliyor.
Hafif ve eğlenceli bir şeyler arayan herkese tavsiye edebileceğim bir albüm. Kalitesiyle, kaydıyla dikkat edilmeyi hak eden bir ürün. İnsan hayatına dair anekdotlarla düşüncelere gark edebilir ama etmeyebilir de. Öyle bişey.

Burak GÜR

7/10
Albümün okur notu: 12345678910 (7.25/10, Toplam oy: 4)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2009
Şirket
Triple Crown
Kadro
Casey Crescenzo: Vokal, piyano, gitar
Erick Serna: Gitar, vokal
Nate Patterson: Bas, vokal
Andy Wildrick: Gitar, klavye, vokal
Nick Crescenzo: Davul- vokal
Josh Rheault: Akustik gitar, klavye, vokal
Şarkılar
1. Triple Crown
2. Writing On A Wall
3. In Cauda Venenum
4. What It Means To Be Alone
5. The Tank
6. The Poison Woman
7. The Thief
8. Mustard Gas
9. Saved
10. He Said He Had A Story
11. This Beautiful Life
12. Go Get Your Gun
13. Son
14. Father
15. Life And Death
  Yorum alanı

“THE DEAR HUNTER – Act III: Life and Death” yazısına 5 yorum var

  1. Blakkheim says:

    Bu ziltoid müzikali hakkında bilgi, acil.

  2. Sambalici says:

    beni hiç açmadı bu albüm ama genel olarak beğenilmiş galiba, konsept güzel olsa da şarkıların pek bir numarası yok açıkçası ki orjinallik falan da hak getire. heh, zaten tesadüfen bulup dinlemiştim sallamayayım adamlara daha fazla.

  3. janslore the celebrity says:

    +rep. ne?

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.