# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
TRIVIUM – Silence in the Snow
| 03.10.2015

Olgunluk belirtileri.

TRIVIUM’un her anlamda bugüne kadarki en az bağırmalı albümünden merhaba. Bir anda ortaya çıkan ve yakın zamana kadar aşırı bir promosyonuna rastlamadığımız “Silence in the Snow”, pek çok insanda “Ne oluyor, single mı geliyor, bu kapakta gitar tutan Japon kadın kim?” türünde duygular uyandırsa da, grup birkaç aydır abandığı tanıtımın akabinde, içerik olarak da en az bağırmalı albümü olan “Silence in the Snow”u çıkardı.

İlk söylememiz gereken, elbette ki “Silence in the Snow”un bugüne dek sert vokaller içermeyen ve tümü clean vokalli olan ilk TRIVIUM albümü oluşu. “Vengeance Falls”da bunun belirtileri zaten görümekteydi, ancak grup akıllıca bir kararla sert vokalleri olduğu gibi atmış. Bu kararın neden akıllıca olduğuna birazdan geleceğiz.

TRIVIUM’u baya seven biriyim. 10 yıldır dinlediğim, 5 kez canlı izlediğim, her dönemine birebir tanık olduğum bir grup. “Ascendancy” ilk çıktığında, albümü ilk dinlediğimde yorumum, “bu grup çok büyüyecek, metal dünyasının en büyük gruplarından biri olacak” şeklindeydi. Henüz beklediğim kadar -ve hızlı- olmasa da, TRIVIUM giderek büyüdü, büyüdü ve günümüzdeki hâlini aldı.

Benim kafamdaki büyüme bundan daha fazlasıydı aslında. Ben grubu 2005′te ilk dinlediğimde, birkaç albüm sonrasında METALLICA, MEGADETH, IRON MAIDEN dinleyen herkesin TRIVIUM’dan da haberdar olacağını düşünüyordum. Elbet sayısız insan gruptan haberdar oldu, dinledi; ancak adı geçen ana akım dev grupları dinleyen dinleyicilerin çok büyük bir kısmının TRIVIUM’u ezbere bildiğini de söyleyemeyiz. Yine de grup şu anda dünyadaki önemli ve hatırı sayılır büyüklükteki gruplardan biri konumunda. Şimdi gelelim albümdeki müzikal yansımalara ve vokal değişimi konusunun neden akıllıca bir karar olduğuna.

Bence üstteki paragrafta serzenişte bulunduğum olayın sebebi, TRIVIUM’un geçiş albümleriyle, bir anlamda zaman kaybetmiş oluşu. “Shogun”la en metal yüzünü gösteren grubun, vokal melodisi konusundaki yeteneği de göz önünde bulundurulduğunda, bence “In Waves” ve “Vengeance Falls”daki “metaliz ama daha geniş kitleye de ulaşmak istiyoruz, festivallerin en tepesinde yer almak istiyoruz ama kitleyi de ürkütmemek lazım” türevi düşünceler, TRIVIUM’un sert vokali anca 3 albümlük bir süreçte bırakabilmesine yol açtı. Halbuki grup bu kararı “Shogun”un ardından, hayvan gibi promosyon yapılan ve bütçe ayrılan “In Waves”de vermiş olsaydı, şimdiye çok daha fazla hit single çıkarabilir, radyo ve televizyonda yer alabilirdi. Bu görüşümdeki en büyük kozum da, grubun “Silence in the Snow”a adını veren şarkıyı “Shogun” için yazıp, o albüme uymaz diye tam 7 yıl bekletip kullanmış oluşu. Gayet başarılı bir yeni dönem TRIVIUM şarkısı olan bu parça, 2008′deki “Shogun”da yer bulamadıysa bile, hemen akabinde kullanılıp gruba daha ivmeli bir büyüme kazandırabilirdi kanısındayım.

“Ama adamlar metale aşık, öyle pat diye rererörö” gibi bir şeye de inanmıyorum. Evet, Heafy oy kullanmaya bile WINTERFYLLETH tişörtüyle gidiyor olabilir, ancak grubun en başından beri tavrı, bence lafı gevelemeden söylemelerini sağlayabilecek ölçüde netti. İkinci albümünde “Dying in Your Arms”ı yapan bir gruptan bahsediyoruz.

Yine de geç olsun güç olmasın diyen TRIVIUM’un bu bağlılığını ve azmini kutlamak lazım. Kariyeri boyunca sound ve karakter arayışındaki TRIVIUM, “Silence in the Snow” ile belki de ilk kez bir önceki albümünün genel hatlarını sürdüren, aradığı dengeyi bulduğunu hissettiren bir iş ortaya koymuş.

O kadar vokal dedik, vokallerden devam edelim. “Silence in the Snow”daki vokal melodileri, ilk dinlemede sıradan gelebilen, ancak sonradan kendini belli eden ve konserlerde kalabalıklar tarafından söylenmeye çok müsait yapıda yazılmışlar. Bazıları birbirlerine veya grubun önceki işlerini andırıyor elbet, ancak geçen albümde DISTURBED vokalisti David Draiman’la çalışan TRIVIUM, bu kez de vokal namına epey emek sarf etmiş. Yapımcı olarak ALTER BRIDGE ve SLASH’le çalışan Michael Baskette ile çalışılması da, TRIVIUM’un gözünü yükseklere diktiğinin bir göstergesi.

David Draiman demişken, bellki ki grup Draiman’dan baya bir etkilenmiş. Mesela Dead and Gone’da vokaller girince bir “DISTURBED mü dinliyorum?” hissi olmadı değil. Onun dışında, diğer bir benzerlik olarak Beneath the Sun’ın nakaratı MACHINE HEAD – Halo’nun nakaratına genel anlamda baya bir benziyor diye düşünüyorum.

İntro niteliğindeki ilk şarkı Snøfall’un Ihsahn elinden çıktığı albümde, TRIVIUM klasiği olup olmayacakları zamana bırakılacak, ancak hepsi de deneyim kokan şarkılar var. İlk dinlemede çarpmayan şarkılar bile, üçüncü dördüncü dinlemede kendilerini açıyorlar. Bunun sebebi de, prodüksiyonun, aranjmanların usta ellerden çıkmış oluşu. İyi vokal melodisi yazma konusunda bu albümde de bir vokal koçuyla çalışan Heafy, tartışmasız şekilde vokalini geliştirmeye devam etmiş. Corey’le birlikte gitarların daha minimal takıldığı ve solo kıvamının ortalarda tutulduğu albümde, her anlamda kolay dinlenen, ancak yine her anlamda metal bir müzik var.

TRIVIUM garip bir grup. Metali çok seviyorlar. Kitlelere ulaşacak bir müzik yapıyor, bunun sertlik ve kolay dinlenirlik oranını tutturmakta kararsız gözüküyorlar. Frontman’leri aşırı black metal hastası, ancak bir yandan da “gerçek metalcileri” itecek kadar da steriller. Bu durumda grubun benimsenirlik skalasında yıllardan beri devamlı gidip gelmesine de şaşırmamalı.

Dediğim gibi, TRIVIUM nihayet iki albümdür genel bir sound ve karakter benimsedi ve hâlâ %100 saf bir TRIVIUM duymasak da, en azından istikrar namına belki de ilk kez düz bir çizgiyi devam ettirmeyi başarmışlar. Şimdi iş, bu kafese sıkışmamış ve pek çok yöne çekilebilecek özgür sound dâhilinde iyi albümler yapmaya devam etmek. Umarım grup bir şekilde oyalanmaz, arayışlara girmez ve verdikleri emeklerin karşılığını alacakları bir kafa yapısıyla metal dünyasının en büyük gruplarından biri olma yolculuğunu emin adımlarla sürdürür.

7,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (6.72/10, Toplam oy: 76)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2015
Şirket
Roadrunner Records
Kadro
Matt Heafy: Gitar, vokal
Corey Beaulieu: Gitar
Paolo Gregoletto: Bas
Matt Madiro: Davul

Konuk: Ihsahn (1. şarkı)
Şarkılar
1. Snøfall
2. Silence in the Snow
3. Blind Leading the Blind
4. Dead and Gone
5. The Ghost That's Haunting You
6. Pull Me from the Void
7. Until the World Goes Cold
8. Rise Above the Tides
9. The Thing That's Killing Me
10. Beneath the Sun
11. Breathe in the Flames
  Yorum alanı

“TRIVIUM – Silence in the Snow” yazısına 14 yorum var

  1. Mustafa Sakallı says:

    Vasat albüm bence. Ahmet gibi ben de Trivium’u çok seviyorum. Davayı satmak geyiğini tam olarak uygulamaya geçirmiş bir grup. Yazarın dediği gibi metal dünyasının efsanesi olacak gözüyle bakılıyordu. Olamadılar. Radyo ve bilinirliği seçtiler.

    Bunun sinyalleri The Crusade’de bile gelmişti aslında. İnanılmaz bir albüm yapmalarına rağmen bu çizgide devam ettikleri sürece asla Metallica kadar büyüyemeyeceklerini fark ettiler.

    Matt bence metal müziği yalayıp yutmuş biri. Bu yüzden Trivium’un çok büyük bir grup olmasını ve adını herkesin duymasını istiyor.

    Matt her ne kadar piyasaya kaymak istese de metal müziğe olan saygısı Shogun gibi hayatımda dinlediğim en iyi metal albümlerinden birinin çıkmasına neden oldu.

    Bu albüm metal severlerin hoşuna gitse de kitlelere yine ulaşamadı.

    Bir kez de In Waves’le deneyelim dediler. Müziklerinin sert elementlerini korudular. Yine bir cacık olmadı.

    Son iki albümle birlikte bence Trivium artık vasat bir grup. Birkaç şarkısını dinleyip vokallere eşlik ederim, aa gitar ne güzelmiş derim. Onun dışında pazar malı albümleri tekrar tekrar çevirmeye gerek yok.

    Ascendancy, Shogun ve diğer albümlerden birkaç şarkı yeterli.

  2. MetaLstorM says:

    Boş bir albüm olmuş bence.Matt’ın clean vokallerini sevmiyorum,hoşuma gitmiyor.Sadece clean vokal yapmak büyük hata bence.Albümün sounduna gelirsek;adamlar bu albümde bayağı yumuşamışlar.Metalcore yanı çok az hissedilen bir albüm olmuş sıradan riffler,çok az breakdown var albümde.In waves albümündeki o sertliği özledim ben…O süper riffler,hayvan gibi breakdownları dinlerken yerinde duramıyordum bu albümde baştan sona kadar bayık bir halde dinledim albümün hiçbir yerinde heyecan yoktu.Sadece albüm çıkmadan önceki 3 single’ı sevdim bütün albümün arasından.Kısacası boş,vasat,akılda kalıcı rifflerin,breakdownların çok az olduğu gereksiz bir albüm olmuş…

  3. Serkan says:

    ”Metal dünyasının efsanesi” artık hiçbir grup olamaz çünkü artık o çağda yaşamıyoruz. O yüzden bu etiket bugüne kadar hangi gruba yapıştırıldıysa gülüp geçtim. Trivium’u çok seviyorum ama In Waves, Vengeance Falls ve Silence in the Snow’a bakarsak tekeri patlamış bir Trivium görüyoruz. Ben kimlik bulmaktan ziyade kimliklerini kaybettiklerini düşünüyorum. Son üç albümdür sürekli denenen farklı şeyler var. Matt artık iyi bir metalciden çok iyi bir vokalist olmak istiyor, takdir ediyorum. Yalnız bu albüm çok kötü! Albümdeki iki şarkı zaten önceki albümlere girememiş şarkılar, diğerleri ise çok deneysel. Tek favorim Rise Above the Tides. Ama Trivium canını sıkmasın çünkü günümüzde plak şirketleri gruplara iki yıllık aralar veriyorlar. E nereye kadar iyi bir şekilde devam edebilirsin?

  4. Serkan says:

    ”Metal dünyasının efsanesi” artık hiçbir grup olamaz çünkü artık o çağda yaşamıyoruz. O yüzden bu etiket bugüne kadar hangi gruba yapıştırıldıysa gülüp geçtim. Trivium’u çok seviyorum ama In Waves, Vengeance Falls ve Silence in the Snow’a bakarsak tekeri patlamış bir Trivium görüyoruz. Ben kimlik bulmaktan ziyade kimliklerini kaybettiklerini düşünüyorum. Son üç albümdür sürekli denenen farklı şeyler var. Matt artık iyi bir metalciden çok iyi bir vokalist olmak istiyor, takdir ediyorum. Yalnız bu albüm çok kötü! Albümdeki iki şarkı zaten önceki albümlere girememiş şarkılar, diğerleri ise çok deneysel. Tek favorim Rise Above the Tides. Ama Trivium canını sıkmasın çünkü günümüzde plak şirketleri gruplara iki yıllık aralar veriyorlar. E nereye kadar iyi bir şekilde devam edebilirsin? Ek olarak; bu mixing çok ”yumuşak” Trivium için…

  5. NewWorld says:

    Güzel yazı, eline sağlık..
    Öncelikle şu adamlarla beraber aynı jenarasyon olduğumuz için şanslıyız 80 lerde Metallica’nın gelişimiyle beraber nesiller nasıl şanslıysa bizde trivium ile büyüyoruz beraber :) tabi bu bi kıyaslama değil sadece memnuniyet.
    Trivium’u 2 ye ayırmalıyız.. Shogun ile neler yapabileceklerini göstermiş olması ve beklentileri en yüksek seviye’ye çıkarmış olması ve diğer yaptığı albümlerle beraber beklentilerin altında kalmaları.
    Fakat ;
    Yenilik ve popüleritesini arttırma çabalarında bi çok tecrübe ve yön kazandıklarını varsayıyorum. Silence in the snow katılırmısınız bilemem Matt için sesini daha iyi yönlendirme anlamında başarılı bir albüm olmuş. İlerleyen zamanlarda mutlaka daha iyisini yapacaklardır. TAbi ne yaparlarsa yapsınlar shogun daima ayrı bi köşede olacak.
    Albüme gelecek olursam, Bi çok şarkıyı beğendim genel oy üzerinden 7 verdim.
    Bnus şarkılar da dahil olmak üzere epey sağlam dönüş diyebiliriz.
    Beneath the sun ‘ım burning inside’ ve
    The ghost that’s haunting you ‘what have ı done’ bölümleri beni uçurdu :).
    Until the world goes cold ve breathe in the flames şarkıları bence gizli başroller.
    bu sene çok güzel albümler geldi ve bunların içinde top 10′unda yer aldı silence in the snow..

  6. saw you drown says:

    Albümle aynı adlı şarkı güzelmiş.

  7. Ugur says:

    ‘Until the World Goes Cold’ Trivium’un yazdığı en güzel şarkılardan bir tanesi olabilir.

  8. ismail vilehand says:

    bunların Ascendancy albümlerini baya severdim, daha sonra yaptıkları hiçbir şeyi komple sevmedim. yalnız bu ne olgunlaşmakmış be kardeşim. Ascendancy sonrası The Crusade çıktığında grubu savunanlar “adamlar olgunlaşıyor.” demişlerdi, aradan 10 sene geçti grup hala olgunlaşıyor. hormon bozukluğu falan mı var bu grubun? bu nasıl olgunlaşmadır böyle hala anlamadım.

    B U R Z U M

    @ismail vilehand, ulan yaa:):):) ahahahahahaha:):):):):) super tespit:):):):):)

    zombikids

    @ismail vilehand, o kadar olgunlaştılar ki bi sonraki albüm ‘DSOTM’ tadına yakın olacak sanki :)

  9. ihsan says:

    Ben albümü en net haliyle beğenmedim. Kritikte adı anılana kadar bir önceki albümlerinin ismini bile unutmuş olduğumu fark ettim.
    Bence “Shogun” ile yarattıkları genç çocuklar baba müzikler yapabilir imajını devam ettiremediler. Zaten o güne kadar yayınlanmış üç albümleri bulunmasına rağmen, yine kabuk değiştirmeyi seçtiler.
    Kritik ve yorumlarda Metallica yorumu çok geçmiş. Bana göre şöyle; Shogun ile Ride the Lightning etkisi yarattıktan sonra Puppets’a yönelmek yerine, kendi Black Album’lerine direksiyon kırdılar.
    Artık gelecek vaad eden bir grup falan değiller, dinleyicide primleri de kalmadı. Olgunlaşmış Trivium kafasıyla Metallica @ 90′s sürecini yaşayacaklardır.

  10. Ş. Yıldırım says:

    Dur bakalım bir de böyle deneyeyim denilen solo projelere döndü grup. Ascendancy gibi patlamalardan sonra bunları dinleyince tabii ki eksiklik hissediliyor. Diskografiye göre değil albümün salt kendisine bakayım desem de bir şeyler elde edemiyorum Shogun gibi şeyler yapan grup olduğu düşüncesi illa ki akılda kalıyor. Ihsahn gibi adamlarla çalışmış bir grubun böyle sallantılı bir çizgi izlemesi hakikaten şaşırtıyor. Üstteki yorumda da dendiği gibi grubun çoğu dinleyicinde kredisi bitmiş vaziyette. Tabii ki konserlerde ön saflarda kendini paralayan ciciş kızlarımız olacaktır. Arka sıralarda ise ‘Noluyo amk?!’ diyen bir kitleyi görebiliriz. Yaptığı şeyi iyi yapabilecek adamlar, o iyi şeyi bir türlü saptayamadılar. 5/10

  11. Ashes of the Wake says:

    Vasat üstü bir albüm. Silence in the Snow, Blind Leading the Blind ve Dead and Gone dışında ”çok iyi” diyebileceğim bir parça yok. Trivium’dan daha iyi bir albüm beklerdim.

  12. Ugur says:

    Bütün bir yaz ‘Until the World Goes Cold’ diye dolaşıp durdum yazlıkta ahah.Güzel albümmüş nitekim geçen sene dinlediğimde farkına varamamışım.Hakkını teslim edeyim geç de olsa.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.