# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
GENESIS – Selling England by The Pound
| 27.06.2013

Bu albüm tam size göre!

- Bir albümdeki müziğin albüm kapağını çağrıştırması sizin de hoşunuza gider mi?

- Hem duygu dolu, hem de uzun bir gitar solosuna ihtiyacınız mı var?
- İngiliz progresif müzik grupları denildiğinde aklınıza yalnızca Yes ve Pink Floyd mu geliyor?
- Çevrenizdeki kızlara hava atmak için 70′lerden yalnızca King Crimson, Camel ve Jethro Tull’la mı yetiniyorsunuz?
- Sizi “Ben aslında yanlış zamanda dünyaya gelmişim” düşüncesine sevk edecek bir albüm mü arıyorsunuz?
- Otobüs yolculuklarında hep aynı müzikleri dinlemekten sıkıldınız mı?
- Ne varsa eskilerde var diyenlerden misiniz?

Öyleyse bu albüm tam size göre! Evet yanlış duymadınız! Genesis’in 1973 çıkışlı bu albümü bütün ihtiyaçlarınızı karşılayacak düzeyde. Hem de satın alma derdi olmadan! (tabii bulabiliyorsanız alın orası ayrı)

Selling England by the Pound albümü çıktığı zamanlarda halk tarafından çok sevilmiş ve yüksek ilgiye nail olmuştu. Başta Steve Hackett olmak üzere Tony Banks ve Phil Collins’in üstün çabaları (Mike Rutherford’u da unutmamak gerek elbette) sayesinde ortaya çıkan bu albüm, Genesis’in tüm albümleri arasında daima en sevileni ve en rağbet göreni olacaktı. Tam 40 yıl geçmesine rağmen eşsizliğinden hiçbir şey kaybetmedi ve hala çaresiz gençlerimizin umut kapısı oldu.

DrAQA 23 yaşında. Lisedeki haşaralıkları yüzünden üniversiteye geç başladı ve hala Ankara’da bir üniversitede dersleriyle cebelleşiyor. Genesis’in bu albümünü hayatının en kritik zamanında tanıdı. Şimdi sözü DrAQA’ya bırakıyoruz.

“Genesis adeta hayatımı kurtardı!”

“Arkadaş çevrem aracılığıyla, bir gün kafede vakit geçirirken güzel bir kızla tanışmıştım. Nerden kalkıp geldi bilmiyorum ama hayatımda gördüğüm en ölçülü güzelliğe sahip kızlarından biriydi. Yürümesi, konuşması, elini saçına atışı, gülüşü, kısacası her şeyi o kadar güzel, o kadar muntazamdı ki, onun sevgisini kazanabilmek için her şeyi yapmaya hazırdım. Ortam çok kalabalıktı ve ağız dolusu konuşan bir sürü insan vardı etrafımızda, yalnızca ikimiz konuşmuyorduk, ara ara söze girip tebessüm ediyorduk.”

“Müzikten konu açtım!”

“Saatler sonra kafeden kalkma vakti gelmişti. Arkadaşlar hesabı ödemek için önden koşunca onunla yalnız kaldım. Heyecanımdan olacak ki doğrudan ‘Müzik sever misin?’ diye sordum. ‘Elbette, ancak popüler müzik dinlemiyorum’, hemen onu teyit edip ikinci soruyu yapıştırdım ‘Ben de dinlemem, peki neler dinlersin?’ ‘Daha çok eski yabancı grupları dinliyorum, Led Zeppelin’i duydun mu?’ güldüm, ‘o da laf mı canım, elbette bütün albümlerini bilirim.’ ‘Aa ne güzel’ deyip gülümsedi, bir iki saniye içinde telefonuna yönelince konuyu sürdürmek için elimde ne varsa dökmeye karar verdim. ‘King Crimson dinler misin?’ ‘Oo King Crimson ve Camel’a bayılırım, hatta hangisinin hayatımın grubu olduğuna bir türlü karar veremedim.’ Bir anda bana sessizlik çöktü, mırıldanarak ‘Aynen öyle, Starless falan…’ ‘Efendim?’ ‘He? he, haklısın diyorum aynen yani.’ Biraz duraksadım.”

“İyi yırttım!”

“Bilmediği bir grup bulmalıydım! Kız Camel’ı biliyordu ya! Ulan koca Türkiye’de Camel’ı bilen zaten toplasan 1000 kişi vardır, gele gele bize denk geldi iyi mi! İşte o anda geçen hafta netten çekip dinlediğim grup aklıma geldi, yani Genesis! İngiliz grupları arasında Pink Floyd’a nazaran biraz daha sönük bir gruptu bu. İngiltere’deki durumunu bilemeyeceğim ama Türkiye’de kesinlikle öyleydi. ‘Genesis’i bilir misin? İngiliz gruplarından.’ diye sordum. O sırada arkadaşlar yavaş yavaş dönüyorlardı. ‘Duymuştum ama hiç dinlemek nasip olmadı’ dedi.

“Onu yakaladım!”

“Evet, ‘duymuştum ama hiç dinlemedim’ bütün metal müzik sevenler arasında yaygın olan en büyük yalandı. Çok kötü faka bastırdım onu ve konuşmaya devam ettim. ‘Selling England by the Pound albümünü kesinlikle dinlemelisin, progresif rock müzik seven biri için kesinlikle vazgeçilmez bir albümdür bu!’ ‘Dur telefonuma kaydedeyim, akşam bakarım… Hmm Genesis, evet… Albümün ismi neydi demiştin?’ ’0551 429…’ Ters ters yüzüme baktı, ne kadar istifini bozmasa da, hafiften tebessüm ettiğini gördüm diyebilirim. Ne de olsa gözler yalan söylemez. Bir ay içerisinde o güzel kızın kalbini kazanabildim. Evet, Genesis o gün adeta hayatımı kurtardı. Ancak…

“Çabuk ayrıldık!”

“Bazı özel sebeplerden dolayı onunla ilişkimiz iki ay kadar anca dayandı. Başta her şey çok güzeldi, ta ki onun shemale olduğunu hazin biçimde farkedene kadar. Öpüşürken eliyle yüzümü kavramasından,”Amına koyayım!” küfrünün binbir çeşidini aynı bir erkek gibi çok iyi telaffuz edebilmesinden, her erkeğin yeri geldiğinde yapmaktan çekinmediği “Ya bi ara bu saçları sıfıra vurdurucam” geyiğini yapmasından anlamalıydım. Meğer gözler yalan söylermiş… Körmüşüm”

“Genesis adeta hayatımı sikti!”

“Her ne kadar trajikomik bir anı olsada benimki, onunla ayrıldıktan sonra hemen kendimi toparlayamadım. Keşke kimi sevip kimi sevmeyeceğimi kendim seçebilseymişim veya çok sevdiğim birini ‘artık sevmemeliyim’ dediğim anda sevmeyebilseymişim. Olmuyor ama, bu lanet olası gönül ferman dinlemiyor. En elzem olayları, hadiseleri unutabiliyor ama en unutması gerektiği yaşanmışlıkları bir türlü unutamıyor insan. Ayrılmamızdan sonra kendimi derbedere bağladım.”

“Albüm kapağındaki adam oldum”

“Acım beni öyle yerlere sürükledi ki, evi bulamaz oldum. Yaz gecelerinde alkole ve kederime dayanamayıp çoğu kez kendimi banklara attım. Dizlerimi karnıma sıkıca çekip gözlerimi kapattım. Ne zaman ki güneşin o dayanılmaz patates sarısı ışığı ve sıcaklığı üzerime vurdu, işte o zaman gözlerimi açıp kaybolmaya devam ettim.”

“Nasıl bir ruh Firth of Fifth’i yazabilir!”

“Ondan bana kalan yalnızca bir albümdü. Gerçek cinsiyetini öğrenmeden önce, birlikte I Know What I Like’ı dinler, nakaratını dans ederek eşlik ederdik. The Battle Of Epping Forest’in girişinde 19 Mayıs, 23 Nisan kutlamalarını andıran tek tip yürüyüşler yapıp, deliler gibi eğlenirdik. After The Ordeal şarkısında romantik anlar geçirir, sevgimizi katlardık. Yalnızca bir şarkıyı dinlemeden geçerdik, o da Firth of Fifth’di.”

“O nasıl bir solo ulan! Allah’dan korkmadın mı?”

“Ayrıldığımız günden sonra bu albümden başka şarkı dinlemez oldum. Firth of Fifth’i açıp, kendimi 9 dakika 37 saniyeliğine ‘Off’ durumuna alıp ardından albümü kapatıyordum. Steve Hackett bana kalırsa hayatının solosunu yazmış. Dinlediğim en içli, en duygusal, en çok insanın içini acıtan sololardan biriydi. İşin tersi bu albümü dinleyen başka arkadaşlarım tarafından da benim düşündüğümün aksine, oldukça coşkulu ve melodik bir solo olarak görülüyordu. İşte o zaman bu şarkının yüceliğini anladım. Sorarım size? Kaç şarkı daha böyle insanın iç dünyasına göre şekil alabilir? Girişindeki piyano kısmı nasıl hem mutluluk veren hem de hazin duygulara sevk eden bir tını içerebilir? 1973 yılında ben daha elmada vitamin bile değilken yazılmış, kaydedilmiş bir şarkı nasıl bu kadar etkileyebilir beni?”

“Ölmeden önce kesinlikle dinleyin”

“Albümü baştan sona dinlemek zorunda değilsiniz. Ancak hiç olmazsa Firth of Fifth’i ölmeden önce bir kere dinleyin. Eğer kendinizi bir müzik sever olarak görüyorsanız. At gözlükleriyle bakmayan, birkaç grup veya tür dışında başka bir şey dinlemeyen biri değilseniz, şu şarkıya on dakikanızı ayırın! Yalvarırım, yapın bunu!”

DrAQA bu sözleriyle aramızdan ayrıldı. Biz de onun söylediklerine katılıyor ve bu albüme kulak vermenizi tavsiye ediyoruz. İyi günler, geceler, sabahlar, akşamlar…

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (9.79/10, Toplam oy: 140)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1973
Şirket
Charisma Records
Kadro
Tony Banks: Piyano, org, elektrik piyano, mellotron, synthesizer, geri vokal, 12 telli gitar (The Cinema Show)
Phil Collins: Davul, perküsyon, geri vokal, vokal (More Fool Me)
Peter Gabriel: Vokal, flüt, obua, perküsyon
Steve Hackett: Solo gitar, klasik guitar
Mike Rutherford: Bas, ritim gitar, elektrik sitar, 12 telli gitar (The Cinema Show, More Fool Me), geri vokal
Şarkılar
A yüzü
1. "Dancing with the Moonlit Knight"
2. "I Know What I Like (In Your Wardrobe)"
3. "Firth of Fifth"
4. "More Fool Me"

B yüzü
1. "The Battle of Epping Forest"
2. "After the Ordeal"
3. "The Cinema Show"
4. "Aisle of Plenty"
  Yorum alanı

“GENESIS – Selling England by The Pound” yazısına 11 yorum var

  1. Grubun kadrosuna ve çaldıkları enstrümanlara bakınca bile ceket ilikliyor insan. Çok şahane bir albüm bu. Çoktaaaandır dinlemedim ama Dr AQA yazıyı atar atmaz dinleyesim geldi, özlemişim baya. Eline sağlık pek güzel yazı olmuş.

  2. saw you drown says:

    Bu albümün muhteşemliği tartışılmaz. Yalnız benim en sevdiğim Genesis albümü foxtrot’tur. O albümün büyüsü beni çok daha fazla etkilemiştir. Firt of fifth ile supper’s ready’i karşılaştırmak istemem ama şüphesiz ki en iyi Genesis şarkısı supper’s ready’dir:D

    Bu arada albümü görür görmez dedim kesin kritiği Baha Özer yazmış. Şaşırdım doğrusu. Dr AQA’dan foxtrot kritiği de bekleriz:) Kritik için teşekkürler.

  3. patognomonic says:

    Oha yazıya bak..Deneysel yazıp güzel yazmak herkesin yapabilecegi birsey değil. Imrendim
    Genesis de ismini çok iyi bilip dinlemedigim gruplardan ama :) yemin ederim ki ddoğruyu söylüyorum

  4. Osman says:

    Steve Hackett albümlerine bayılıyorum fakat bunu pek sevemiyorum. Heeep Peter Gabriel. İlk şarkı çok iyi.

  5. atoutlemonde says:

    Yazı çok iyi olmuş , okurken kendimden kesitler buldum. Ben de 24 yaşına göz kırpan ve hala üniversite okumaktan olan bir insan evladıyım. Şu sıralar gojira üzerinden bir kızla sohbetimi sürdürüyorum. (pek romantik olmadı ama neyse)

  6. Shemale kısmında koptum :D Güzel yazı olmuş eline sağlık.

  7. Bir kere de karşımıza şöyle müzik zevkimiz uyuşan bir hatun çıkmadı ki :D Yazı çok güzel olmuş. Aynı Ahmet gibi uzun bir aradan sonra açıp albümü bir kaç kere döndürme isteği uyandırdıysa olmuştur bu.

  8. Firth of Fifth cidden süper bir şarkı. Eline sağlık Dr AQA.

  9. baha says:

    mükemmel ötesi bir albüm. şahsen favorim foxtrot ama genesis’in ilk dönemleri ayrı bir paranteze tabidir. bu grubun sadece ilk dönemlerine bakın nasıl yaratımlarda bulunmuşlar dinleyin. prog rock adına bir kilometre taşıdır. yazı çok güzel olmuş kardeşim. ellerine sağlık. ben puan vermem bu albüme. :)

    böyle değişik prog rock albümler dinliyorsan yaz bence.

  10. DrAQA says:

    Yorumlar için teşekkürler :) daha yazacak çok albüm var. Hatta buradan yetkililere ve okurlara sesleniyorum, King Crimson – Red albümün biri yazsın laaaan! :)

  11. Seyfullah says:

    Hayatımda tek bir albüm dinlemem gerekse o da heralde bu albüm olurdu.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.