# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
THRESHOLD – Subsurface
| 24.10.2010

What Lies Beneath (Liriksel kritik).

Özgür DURAKOĞULLARI

Yakın zamanda içine girdiğim harika bir albümden, daha doğrusu albümün şarkı sözlerinden bahsedeceğim. Çok orijinal, şok edici sözler yok, ya da bir Shadow Gallery kadar ağdalı bir şiirsellik yok, ama ben şahsen çok tuttum. Bu arada Vanden Plas, Symphony X, Pagan’s Mind, Shadow Gallery falan seviyorsanız, bunların eserlerinden pek altta kalmayacak bir albüm “Subsurface”. Ben biraz geç içine girdim, ama o gün bu gündür hergün mutlaka dinliyorum albümü. Bu kritikte sadece parça sözlerinden bahsedeceğim, ama müzik hakkında da bir iki cümle yazayım. Grup aslında 1988’e giden, progresif metale göre eski sayılabilecek bir topluluk. İlk dönemlerinde daha statik ve nispeten az zengin müzikal materyaller vardı parçalarında. İyi çalıyorlardı falan, ama çok az inişler çıkışlar vardı müziklerinde. Son 4 albümle hem soundları güçlendi, hem de müzikleri daha dinamikleşti. Bu albüm tek kelimeyle kusursuz, AOR, 80’ler rockları etkilerini de fazlasıyla üzerinde barındıran “Subsurface” bence grubun dinlenebilirliği en yüksek albümü. Tertemiz bir sound, kusursuz enstrüman hakimiyeti. Oradan buradan duyardım bu albümü, ama hayatımda dinlediğim en iyi 15 progresif metal albümü arasına girebileceğine de hiç ihtimal vermezdim. Neyse şimdi liriksel kritiğe başlayalım.

Lirikler basit ama iyi bir sistem eleştirisi barındırıyorlar. Anladığım kadarıyla, özgürleşme kisvesi altında, milleti tek tip’leştiren, özgürleşiyorsunuz ayağına devlet, din gibi kontrol mekanizmalarının etkinliğinin devasa boyutlara ulaşması eleştirilmiş. Zaten albüm ismi de bunun ipuçlarını veriyor, organize devlet, organize din gibi kurumlar öylesine devleştiler ki, birey olarak çok değersiz varlıklar haline geldik. Bunları söylerken, özellikle televizyonun insanları şekillendirici, ve kontrol mekanizmalarının dayattığı şeylere inandırmaktaki etkinliğinden bahsedilmiş. Öyle bir fallik yola sürükleniyoruz ki, bir zaman sonra başka türlü bir yaşamın gerçekleşemeyeceğine inanıp boyun eğiyoruz. Nietzche’nin dinleri afyona benzetmesi gibi, grup da televizyonu aynı uyuşturucuya benzetmiş. Ama tabii bu düzenin çok eskiden kurgulandığına da vurgu yapılmış, televizyon, basın gibi organlar da buzlu yollarda taşıtlarının lastiklerine zincir olmuş. Yine de soruyorlar tabi, bu sis içinde işlerin altındaki gerçekleri görebilecek miyiz bir zaman diye. İşte bunun için, “V For Vendetta”da verilen mesaj gibi, bireysel olarak elimizden geleni yapmamız gerektiği söyleniyor. Burada tabi kanlı veya büyük bir devrimden ziyade, değişim vurgulanıyor. “Subsurface” de ne olduğunu görecek zihinsel ve algısal yetkinliğe ulaşmamız gerektiğine vurgu yapılıyor.

The Art Of Reason parçasında ise sözleri yazan kişi, umut bağladığı insanlara serzenişte bulunuyor. Arada kıvılcımlar çaktırdın, ama neden devamı gelmedi. Sanki değişim akıntısı dünyayı doldururcasına akıyordu, ama musluğu kapattın gibi göndermeler yapılmış. Sonra da karşıdaki cevap vermeye hazırlanırken, “artık yalan yok, sahte gülümsemeler, yatıştırıcı cevaplar yok” diye de eklenmiş, bir sona gelindiğinden dem vurulmuş. Sonrasında ise o “duyarsız” kişilerin savunmasına yer verilmiş. “Kızgın ve uyuşmuş (agresifpasif gibi) olduğum için üzgünüm, hayal dünyasına sığınmam gerekliydi. Suçsuz olduğumu sanıyordum, güvende olduğumu sanıyordum. Eninde sonunda mutlu bir son olur sanıyordum.” Şeklinde cevap gelmiş karşı taraftan da. Ve bu “reasoning” (mantığa bürüme) aşamasında da hatalı olduğunu geç fark ettiğini acıyla eklemiş karşı taraf. Burada da bu dünya düzeninde asıl suçlunun derin politikalar üretenlerin olduğunu, ve savaşların, savaşanların işin yüzeysel kısmını oluşturduğunu eklemiş söz yazarı. Spesifik olarak haçlı seferlerinden bahsedilmesi, global politik dominasyon ile birlikte, daha çok batının modernist zihniyetinin suçlandığı sonucuna ulaşmama neden oldu. “We forgot how to criticize, we were scared to be demonized” sözünde de semavi dinlere bir gönderme var sanırım. Kafir oluruz, lanetleniriz diye sorgulamayı, eleştirmeyi unuttuk” dendiğine göre.

Sonrasında lirikler biraz daha kişiselleşiyor. Düzenden rahatsız olan, içten içe eriyen, rahatsız, baskı altında hisseden kişilerin dilinden yazılmış Pressure parçasının sözleri. Flags and Footprints parçasında ise, gözündeki ilüzyon perdesi kalkmış, ve daha iyi bir dünya için çaba sarfeden bir insanın nispeten depresif sözlerine rastlıyoruz. Yolun yarısında gerçeği anladım, ama şimdi emin değilim, boşuna mı umut bağlıyorum bir şeylere acaba gibisinden sözler içeren sözler mevcut. Sonraki parça ise değişik biçimlerde algılanabilir sözlere sahip. Birincisi dünya insanlara sesleniyor olabilir, hastayım ve umudumu da kaybediyorum. Benim frekansımdasınız ama sesinizi duyamıyorum diyor duyarlı insanlara. Veya yine duyarlı bir insan diğer kendi gibi düzenden rahatsız, ama onunla kontak kurmayan, onun umutlarını yeşertmeyen diğer insanlara da serzenişte bulunuyor olabilir. Ve final şarkısı The Destruction Of Words’de ise süslü, ağdalı, edebi sözlerin, cevapların pek anlam ifade etmediğine vurgu yapılıyor, ama sorgulama, soru sorma olmadan gerçek anlaşılamaz deniyor. “Ama onu da elimden alırsanız, yeniden öğrenebilirim” deniyor. “Kanıtları elimden alın, sadece hatırlamam yeterlidir, ta ki unutana kadar. Geride yalnızca “sen” kalırsın” diyerek albümün sözleri bitiyor.

Benim kişisel yorumum, bu albümdeki sözlerde ağırlıklı olarak kökenleri “Coğrafi Keşifler” zamanına kadar giden, lineer biçimde ilerleyen bir modernizm eleştirisi var. Elbette şu anda post-modernizm çağında batı. Biz de sözde öyleyiz, ama moderniteyi yaşamadan, tecrübe etmeden, yani daha büyümeden birdenbire kendimize 3 gömlek üst bir ideolojiyi tecrübe ediyoruz. Modernizm’de insanlığın doğrusal bir süreçle sürekli modernleşeceği, aydınlanacağı, gelişeceğine inanılırdı. Ama ne zaman ki 2. Dünya Savaşı patlak verdi, 1. savaşla sarsılan bu ideoloji tamamen çöktü. Aslında tabii ki Post modernizm de modernizmin bir uzantısıdır. Ama en azından “büyük resim” e bakıp, marjinal konseptlere veya azınlığa ait durumlar, olgular artık görmezden gelinmiyor. İnternet de şu anda kullanmasını bilene çok iyi fırsatlar sunuyor, televizyonların beyin yıkayıcı, uyuşturucu ve fallik ve katastrofik bir yola iten yönleri internette yok. O yüzden şeytan icadı diyorlar, sansürlemeye çalışıyorlar ya işte. Aslında bana kalırsa dünyayı cidden kurtaracak bir şey varsa, o da internettir. Ama kullanmasını bilene, bilenlerin sayısına doğru orantılı olarak…

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.00/10, Toplam oy: 17)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2004
Şirket
InsideOut
Kadro
Andrew Mac Dermott: Vokal
Karl Groom: Gitar
Nick Midson: Gitar
Richard West: Klavye
Steve Anderson: Bas
Johanne James: Davul
Şarkılar
1. Mission Profile
2. Ground Control
3. Opium
4. Stop Dead
5. The Art of Reason
6. Pressure
7. Flags and Footprints
8. Static
9. The Destruction of Words
  Yorum alanı

“THRESHOLD – Subsurface” yazısına 1 yorum var

  1. b says:

    threshold beste içerisinde gitar solodan sonra ya da klavye sololardan sonra hangi melodinin geleceğini tahmin edeceğiniz gruplardan, o tarz bir müzik yapıyor. bu kötü değil evet sadece bugünkü dinleyici tayfası deneysel melodilere alıştığı için ya da beste içerisinde kendilerini hayrete düşürecek şeyleri sevdiği için bu tarz geleneksel prog metal gruplarına pek prim vermiyor, sanki doğarken de deneysel metal gruplarını dinlemiş gibi davranıyorlar. sözün özü bu vanden plas, redemption ya da shadow gallery gibi topluluklar sizi hayretler içerisinde bırakmıyor olabilir ama emin olun çok samimi bir müzik yapıyorlar ve şu klavye solonun ortasına uçuk sesler koyayım debeleneyim de demiyorlar. çok direkt insanlar müzisyenler bunlar. sözü bu albüme getirecek olursam grubun diskografisinde en yukarılarda duran bir albüm subsurface. psychedelicatessen albümü gibi kalite kokuyor. klavyeci richard west beste gidişatına karar veren mükemmel melodileriyle bu albümü iyice yoğurmuş kendine getirmiş. solo gitarlar yerli yerinde ve aor dediğimiz melodik rock müziğe göz kırpan tarafı da oldukça ilgi çekici. stop dead şarkısında bu etkileri iyice hissedebilirsiniz. öyle blotted science ya da watchtower gibi şeyler aramayın bu albüm daha sade daha sakin. iskoç eteği giyinerek sahneye fırlayan vokalist mac ise bu albümde iyice canavarlaşmış. liriksel bazda da albüm iyi incelenmiş tebrikler. 10 üzerinden tabii ki 9.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.