Doksanlara damga vuran kuzeyli gruplar dendiğinde akla gelen sayısız isimden birinin o damgayı vurmasının hemen öncesine gidiyoruz bugün. Doksanların başlarında Avrupa’nın pek çok ülkesinde olduğu gibi Finlandiya’da da bir hareketlilik, bir kan kaynaması, bir dellenme vardı ve death metal şemsiyesi altında buluşan çeşitli gruplar ABD’den aldıkları ilhamı kuzeyin dokunuşuyla harmanlayıp kendilerine özgü bir müzikal karakterle yorumluyorlardı.
1990-1993 sularında Fin diyarlarında DEMILICH, ADRAMELECH, CONVULSE, DEPRAVITY, FUNEBRE, ABHORRENCE, MORDICUS, SENTENCED, AMORPHIS gibi gruplar azgınlığı ve melodiyi farklı oranlarda birleştirerek Finlandiya death metali dediğimiz şeyi yaratmakla meşgullerdi. Bunlardan bazıları zaman içinde dağılırken, bazıları tür değiştirerek farklı yerlere geldi. Aralarından sadece bir tanesi ise o karanlık hengâmeden sıyrılıp Avrupa metal dünyasının en ünlü gruplarından biri hâline geldi.
İşte o grup, bugün ilk albümünü incelediğimiz AMORPHIS’ten başkası değildi.
AMORPHIS, tıpkı SENTENCED gibi ilk albümünde death metale yüklenmiş, ikinci albümünde ise işin içine kuzeyli temaları katarak kişiliğini bulma yolculuğuna başlamıştı. SENTENCED “North from Here” ile Kuzey kimliğini verirken, AMORPHIS ise her şeyiyle klasikleşmiş, TRT Rock Market’te sıklıkla karşımıza çıkacak kadar popülerleşmiş “Tales from the Thousand Lakes” ile Fin ortamlarını önümüze sermişti.
Ondan önce çıkan “The Karelian Isthmus” ise death metal ve doom metalin başarılı bir harmanından oluşan yer yer melodik yer yer progresif bir çalışmaydı. Dinlerken BOLT THROWER da duyuyorduk ENTOMBED da. PARADISE LOST’un ilk albümüne de gidiyorduk EDGE OF SANITY’nin üçüncü ve dördüncü albümündekilere benzer melodik rif yapılarına da.
“The Karelian Isthmus”un ne anlama geldiğine bakacak olursak, albüm adını Finlandiya ile Rusya’nın arasında yer alan ve Finlandiya Körfezi ile Ladoga Gölü arasındaki 45 ila 110 kilometre genişliğindeki kara parçasından alıyor. “Isthmus” bir yarımadayı karaya bağlayan, iki tarafı su olan dar kara parçası anlamına geliyor. Buna Türkçede “kıstak” deniyor ve ülkemizdeki en bilinen örneklerinden biri de Datça Yarımadasını karaya bağlayan kıstak.
AMORPHIS Finlandiya’nın bu coğrafyada geçen savaş geçmişinden bahseden şarkılara yer verdiği için albüme bu adı koymuş. Diğer yandan “Pilgrimage”, “Misery Path” ve “Black Embrace” gibi şarkılarda konudan bağımsız okült temalara, Hıristiyanlığın ne kadar tü kaka oluşuna falan da giriyorlar. Bunun yanı sıra “Grail’s Mysteries” ve “Exile of the Sons of Uisliu”da direkt Kelt mitolojisi ve tarihine de değiniyorlar. Bu yönden bakınca grup o sırada ilgisini çeken her şeye parça parça yer vermiş gözüküyor, ancak albümde müzikal olarak bir dağınıklığa rastlamıyoruz.
Şarkılara baktığımda en ilginç gelen olaylardan biri, “The Sign from the North Side” gibi adından kuzeylilik akan bir şarkının albümdeki uzak ara en Orta Doğu esintili, en oryantal dokunuşlu, en phrygian dominant’lı şarkısı olması. AMORPHIS bu tür melodileri zaten kariyeri boyunca kullandı, misal bir sonraki albümündeki “The Castaway”de resmen Alaaddin’in Sihirli Lambası, Sinbad’ın Uçan Halısı müziği falan yaptı ve bu şarkıyı dinlediğinizde verdiği his de daha ziyade “The Sign from the Middle East Side”.
Bunun dışındaki çoğu şarkıda BOLT THROWER’ın orta tempo epikliği ile Stockholm death metalinin atarlı gazlanmalarını bir arada görüyoruz. Şarkılar hem melodik hem groovy özelliklere sahip ve iki bileşende de akılda kalıcı şeyler yazmayı başarmışlar. Bildiğimiz gibi grup sonradan çok daha folk bir tarafa kaydı, melodilerinde folk karakterine ağırlık verdi, lakin “The Karelian Isthmus”ta böylesi bir düşünceleri yoktu ve albümün tamamını -arada bazı oryantal dokunuşlar hariç- soğuk, tekinsiz, savaş temalarına uygun melodilerle bezemişlerdi.
AMORPHIS 1992’de “The Karelian Isthmus”u çıkarıp underground ortamlarda adından sıkça söz ettirdikten sadece iki yıl sonra ilk gerçek patlamasını yaptığı “Tales from the Thousand Lakes”i çıkardı. Ülkemizde de her konserde birilerinin üstünde tişörtünü görebildiğimiz bu albümde “Into Hiding” ve “Black Winter Day” gibi iki dev hit’e imza atan AMORPHIS, sonrasında da giderek daha melodikleşerek, daha folk’laşarak, daha rafine bir hâle gelerek ve daha kolay dinlenir bir tarafa kayarak büyüdükçe büyüdü, koskocaman bir grup oldu. “The Karelian Isthmus” işte bu başarı yolculuğunun ilk adımı olması vesilesiyle önem taşıyor ve grubun sonraki tüm işlerinden ayrılan tarzda bir müzikal karakter benimsemiş olsa da AMORPHIS’in yeteneğini, kalitesini, çok kısa bir süre sonra ne kadar etkili bir gruba dönüşeceğini vura vura gösteriyor.
Kadro Tomi Koivusaari: Vokal, gitar
Esa Holopainen: Gitar
Olli-Pekka Laine: Bas
Jan Rechberger: Davul, klavye
Şarkılar 1. Karelia
2. The Gathering
3. Grail's Mysteries
4. Warriors Trial
5. Black Embrace
6. Exile of the Sons of Uisliu
7. The Lost Name of God
8. The Pilgrimage
9. Misery Path
10. Sign from the North Side 0
11. Vulgar Necrolatry (ABHORRANCE cover)
oha geçenlerde yazmıştım lütfen incelensin diye. çok sağolun.
hakkı yeterince verilmiyor bence bu albümün, üzülüyorum. amorphis’in tales ile birlikte en sevdiğim işi bu. müthiş bir death vokal, harika orta tempo riff ziyafeti, karanlık bir atmosfer. yalarlar. hemen şimdi yine açıp dinliyorum.
oha geçenlerde yazmıştım lütfen incelensin diye. çok sağolun.
hakkı yeterince verilmiyor bence bu albümün, üzülüyorum. amorphis’in tales ile birlikte en sevdiğim işi bu. müthiş bir death vokal, harika orta tempo riff ziyafeti, karanlık bir atmosfer. yalarlar. hemen şimdi yine açıp dinliyorum.
06.08.2025
@northern, kalp.
Amorphis’in death metalinin harbi ayrı bi havası var. ‘Bingöl’den hikayeler’ de o kadar sevdiğim bir albüm.