# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
ABIGOR – Leytmotif Luzifer (The 7 Temptations of Man)
| 17.06.2025

Güçlü bir black metal resitali çıkarmak için 7 ölümcül günahı da işleyen o albüm.

Emir Şekercioğlu

Abigor çok enteresan bir grup. Kabarık bir diskografiye sahip olup her albümünde yaratıcılığını konuşturmayı becermesi kesinlikle takdire şayan. Dinleyicilerin ortaklaşa bir şekilde yücelttiği ve gömdüğü albümleri var elbet her grup gibi, ancak en kötü albümlerinde bile Abigor’un “işi bu sefer batırmış” dedirtecek bir iş yaptığını düşünmüyorum. Yabancı mecralarda genelde en düşük puanı almış albümleri olan “Satanized (A Journey Through Cosmic Infinity)” dahi müthiş parlak fikirlerle dolu, sanki Nocturnus’un black metal halini dinlettiriyormuş gibi bir deneyim yaşatan yaratıcılıkta bir işti. Kısacası, Abigor her zaman 12’den vurmasa da bir şekilde hedefi vurmayı başaran gruplardan biri nazarımca.
Yakın zaman önce grubun kurucu üyelerinden ve iki beyninden biri olan Peter Kubik’i (aka P.T.) kaybetti Abigor. Grubun albümlerine genel bir bakış, kaybedilen müzisyenin değerini gösterecektir elbette. Özellikle tarz değişikliğine gitmeden önceki eski dönemlerinde – “Nachthymnen” gibi – Kubik’in Abigor’a katkıları Thomas Tannenberger (T.T.) kadar büyüktü denilebilir. Öte yandan “Fractal Possession” gibi bir manyaklıkla başlayan Abigor’un ikinci baharı da Kubik’in icralarından bağımsız değildi. Hâliyle bu inceleme, Peter Kubik’in hayattayken katkıda bulunduğu tüm o güzel bestelere de bir saygı duruşu olsun benden.

“Leytmotif Luzifer”, “Fractal Possession” ile gerçek anlamda başlayan Abigor deliliğinin en büyük yapıtlarından birisi. İlk dönemlerinde klavye kullanımının ağır bastığı Emperor ekolünden yürüyerek yola koyulan grup, çoğu kişi için bu evredeki baş yapıtını “Nachthymnen (From the Twilight Kingdom)” ile vermişti. Ancak geriye dönük bir bakışla anlaşılıyor ki Abigor gibi ifade biçimi zengin olan bir grubun bu Emperorcu ilhamla yetinmeyeceği aşikârmış meğer. “Channeling the Quintessence of Satan” ile beraber endüstriyel/avangart denebilecek deneylere ufaktan girişmeye başlayan grup, ağır eleştirilerle karşılaşsa da onu takip eden “Satanized (A Journey Through Cosmic Infinity)”de bunun dozunu arttırmış ve 6 sene sonrasındaysa diskografisinin en norm yıkıcı albümlerinden biri olan “Fractal Possession”ı yapmıştı. Grubun bir nevi “Grand Declaration of War” ayarında icrası olarak görülebilecek bu işten sonra hâlihazırda kafayı kırmışken neden iyice sapıtmayalım denilmiş ve dissonant/endüstriyel denemelerini iyice soyut bir düzleme vardırdıkları ve deyim yerindeyse erken Rönesans döneminde yazılmış bir okült büyü kitabı başlığı taşıyan albümleri “Time Is The Sulfur in the Veins of the Saint – An Excursion on Satan’s Fragmenting Principle” albümünü çıkarmışlardı. Bu noktadan sonra grup, genişlemenin doğal sınırlarına ulaşmış olacak ki ayağını tekrardan yere basmak istemiş, ama bunu yaparken de hem köklerini hatırlamak hem de o dönemde eriştikleri güncel vaziyeti yansıtacak ve nihayetinde surata bir tokat gibi yapışacak bir albüm yapmayı istemiş olmalıydı. İşte “Leytmotif Luzifer” tam bu aşamada geldi; kozmik aşırılığı Emperorcu kökleri ile bir nebze dengelenmiş ve gücünden hiçbir şey kaybetmemiş olarak.

“Leytmotif Luzifer”, zannımca ilk dinlemede, hatta ilk birkaç dinlemede hemen sindirilebilecek ve etkisi anlaşılacak bir albüm değil. En azından benim için böyle oldu. İnfernal koroları ve epey minör düzeyde senfonik unsurlarıyla ilk etapta “destansı bir albüm” havası verse de – sonraları yayınlanacak “Totschläger (A Saintslayer’s Songbook)” gibi – albümün her şarkısında, yedirilmiş çok ince müzisyenlik oyunları ve deneysellikler mevcut. Önceki iki albümlerinde dominant olan endüstriyel unsurlar tamamen terk edilmiş, ancak dezonant ve avangart unsurların dozu arttırılmış. Prodüksiyon sonucu ortaya çok ezici bir gitar ve davul sound’u çıktığından, gitar rif ve sololarında baya baskın olan bu dezonant tonlar dinleyiciyi zorlayabilecek bir skala barındırıyor, şayet dinleyen kişinin kulakları bu tarz bir black metal sound’una çok alışık değilse. Fakat Abigor’un burada işi, Deathspell Omega ayarına götürmediği de aşikâr, çünkü işin orasını “IX Equilibrium” döneminin Emperorunu çağrıştıran bir bestecilik anlayışı dengeliyor. Hâliyle “Leytmotif Luzifer”de grup güzel ve dengeli bir kimya yakalıyor.

Deathspell Omega demişken, bu albüm nezdinde açılması gereken ayrı bir paragraf var – tam şu anda yaptığım üzere. Birçok dinleyici, bilhassa bu albümdeki gitar sololarının, “FAS – Ite, Maledicti, in Ignem Aeternum” albümündekilerle hem still hem de sound olarak ne kadar benzeştiğini yazmış ve Thomas Tannenberger’in “FAS”ta çalmış olabileceğini iddia etmiş. Abigor’un albümlerinde kim hangi şarkıda hangi soloyu attı, bir bilgim yok, ancak bu teorinin doğruluğunu test etmek için ufacık bir karşılaştırma bile yeterli oldu şahsen benim için. “Shrine of Mad Laughter”ın 4:30 – 4:38 arası ile “Leytmotif Luzifer”in açılış parçası “Temptation I: Ego”nun 1:18 – 1:24 arasını mukayese edin. Bu sadece tek bir örnek, “Leytmotif Luzifer” bu minvalde atılmış tappingli, bol sapıtmalı ve kakofonik gitar çığlıklarıyla dolu. Bu çok spesifik solo tipinin hem “FAS” hem de “Leytmotif”de bu derece baskın olması haklı olarak insanlara “lan ne oluyo?” dedirtmiş. Fakat bununla bitmiyor; Deathspell Omega’nın bu zamana kadar yayınlanmış bütün röportajlarını okumuş olanlar (“Cult Never Dies” – “Bardo Methodology” vs), grubun Abigor ve özellikle T.T’den övgü dolu sözlerle bahsettiğini bilirler. “Leytmotif Luzifer” bestecilik açısından “FAS”tan çok farklı bir albüm şüphesiz, öte yandan “FAS” ile aynı senede çıkan Abigor albümü “Fractal Possession” (2007), grupla ilgili DsO karşılaştırmalarının – Dodeheimsgard ile beraber – yapılmasına sebep olan ilk albüm esasen. Ancak “Leytmotif Luzifer”in genelinde hâkim olan hava ve gitar işçiliği grubun gerçekten de “FAS”a en yakın duran icrası. Bu yüzden şahsen ben T.T.’nin söz konusu DsO albümünde gerçekten de çalmış olabileceğine yüksel ihtimal veriyorum. Nihayetinde Abigor da DsO gibi benzersiz bir diskografiye ve progresif bir kompozitörlük anlayışına sahip.

“Leytmotif Luzifer”, şarkılar özelinde tarif edilmekten çok bir bütün olarak anlaşılabilecek bir albüm gibi duruyor açıkçası. Çünkü bazı şarkıların içine girmesi, diğerlerine nazaran bir tık daha zor. Ancak grup böyle bir albüm için seçebileceği en iyi açılış parçasını seçmiş; “Temptation I: Ego” albümün bariz yıldızlarından birisi. Dinler dinlemez dinleyiciyi içine çeken destansı bir havası, ama ruh öğütücü bir saldırganlığı var. İkinci yıldız olarak önerim “Temptation IV: Indulgence”. Tek kelimeyle muazzam bir şarkı. “God of Emptiness”vari bir sürüngenlikle açılıyor ve yavaş yavaş zehirliyor. Üçüncü ve son yıldız adayımsa “Temptation VI: Compos Mentis”. Girişindeki rifte Satyricon’un “Pentagram Burns” parçasını açan seksilikte bir rif var, fakat çok geçmeden köpürüyor ve dramatikleşiyor. Bu üç şarkıyı dinleyip severseniz, albümün geri kalan şarkılarına da gönül kapınızı daha rahat açarsınız diye tahmin ediyorum. Şahsen parça sırasına göre dinlemek için ilk etapta epey yoğun bir albüm çünkü. Dediğim şekilde dinlerseniz albüme daha kolay alışabilirsiniz, ama tercih günün sonunda sizin.
Daha eklenebilecek bir şey kalmadı sanırım albüm nazarında, eğer kaldıysa da yorumlar kısmında unuttuklarımın hatırlatılmasını ya da bilmediğim bilgilerin verilmesini her zaman sevmişimdir. Dinlemediyseniz, bu müthiş albümden daha fazla habersiz kalmayın derim.

Sağlıcakla.

8,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (9.58/10, Toplam oy: 55)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2014
Şirket
Avantgarde Music
Kadro
P.K.: Gitar, bas
T.T.: Gitar, davul, bas

Konuk:
Silenius: Vokal
Protector: Geri vokal
Şarkılar
1) Temptation I: Ego
2) Temptation II: Stasis
3) Temptation III: Akrasia
4) Temptation IV: Indulgence
5) Temptation: V: Neglect
6) Temptation VI: Compos Mentis
7) Temptation VII: Excessus
  Yorum alanı

“ABIGOR – Leytmotif Luzifer (The 7 Temptations of Man)” yazısına 15 yorum var

  1. Yellow Eyes says:

    Grubun en sevdiğim albümlerinden biri. Kritiğini görmek güzel oldu, teşekkürler.

    “Sing to the honour of Him!”

    Emir

    @Yellow Eyes, Rica ederim.

  2. Ouz says:

    Kürşat ile 40 çerisi kadar adamız muhtemelen bu memlekette Abigor’u sevenler olarak ve grubu en iyi anlayıp dünüyle bugünüyle analiz ederek cümlelere dökebilen adamlardan biri de sensin. Muhtemelen Ahmet ve benden yaş olarak küçüksün, bundan ayrıca memnunum; yeni nesillerin Abigor’u bir şekilde yakalayıp eserlerini içselleştirmesi beni hakikaten çok memnun ediyor. Allah sayınızı artırsın diyelim. :)

    Yazının başlarında bahsettiğin “Satanized” albümünü çıktığından sonra sanırım bir yıl gecikmeli filan dinlemiştim ve dediğin gibi o dönem bile yerden yere vurulan albümde bayıldığım sayısız yön vardı. DsO-Abigor kıyaslaması ve çıkarımları da şahane, bunlardan pek haberim yoktu sıkı DsO’cu olmadığım için. Bahsettiğin kısımları cankulağıyla bir daha dinleyeceğim.

    Günün birinde tek tek Abigor albümleri üzerine konuşabileceğimiz ortamlar olur umarım -özellikle de benim favorim “Nachthymnen” ve “Supreme Immortal Art”-.

    Ellerine sağlık.

    Emir

    @Ouz, Sağolasın Oğuz abi güzel yorumların için. Yaşını bilmesem de hem senden hem Ahmet abiden küçüğüm, fakat jenerasyon olarak kafam zannediyorum ki sizin dönemlerinizin zevkine daha yakın, yazdığım albümlerin geneline bakınca. Benim yaş 32 an itibarıyla, şayet merak ettiysen.

    Esasen Abigor senin kadar iyi bildiğim bir grup değildi, ama bilhassa senin yazdığın Abigor incelemelerinden epey şey öğrendim, bundan da kritikte bahsedecektim ama incelemeyi yazarken boşluğuma gelmiş eklemeyi unutmuşum, en azından böyle yorum olarak bahsetmiş olup hakkını teslim edeyim. Sen benim Fates Warning ve Abigor’u sevmemde direkt etkensin :)

    Ben Abigor’un “Fractal Possession” ve sonrasındaki dönemini daha çok sevdim. Ama eski dönemlerinden favori albümüm “Verwüstung/Invoke the Dark Age”dir.

    İlk paragrafta söylediklerinden cidden onore oldum, o yüzden tekrar teşekkür ederim. İlaveten, “Satanized” (yazmaya başladım) ve “Channeling The Quintessence of Satan” (Satanize’dan sonra) albümlerini de yakın zamanda siteye kazandırmayı düşünüyorum.

    Yüz yüze denk gelip Abigor konuşacağımız günlerin dileğiyle :)

    Scream Bloody Gore

    @Emir, Channeling The Quintessence of Satan, NachtHymnen den sonra en sevdiğim albümleri… duymak sevindirdi

    Emir

    @Scream Bloody Gore, Eyvallah hocam, ben de bunu duyduğuma sevindim.

    Ouz

    @Emir, Rica ederim Emir, evet kafa olarak kesinlikle bizim nesildensin bence. Ben de birkaç ay sonra 43 olacağım. Harbi harbi amca olduk yahu. :)

    Bu defa da ben yazdıklarına çok sevindim, eskiden beri kritiklerde diyordum “birilerinin işine yaradıysa ne mutlu” gibilerinden. Fates Warning ve Abigor gibi anıt grupları sevmene vesile olmuşum, bu gurur bana yeter. :)

    “Verwüstung” enteresan Abigor albümlerinden biri, içinde “Weeping Midwintertears” gibi romantik intro’lu bir parça bile var. Adamlar ne yapsa dinletiyorlar ilginç şekilde.

    “Satanized” ve “Channeling” kritiklerini (Channeling’i o kadar tutmuyor olsam da -eskiden var olan ve sonra kaldırılan kritikte de düşüncelerimi aktarmıştım-) merakla beklerim.

    Dileklerine ortağım, bir gün, bir yerde umarım. :) 🤘

    Emir

    @Ouz, Ben de sitede yazılmış Abigor albümlerine bakarken, “sanki Channeling de vardı” dediğimi hatırlıyorum. Göremeyince, herhalde yanlış hatırladım diye düşünmüştüm. Şimdi sen yazdığını, sonra da kaldırıldığını söyleyince taşlar yerine oturdu.

    Senin incelemelerini seviyorum abi zaten genel olarak, Ahmet abi ve senin yazdığın albümlerden hem bilmediğim grupları/bilgileri öğrendim, hem de bildiğim albümler hakkında yazılanları severek okudum.

    Ouz

    @Emir, Sağ olasın. Aynen, daha önce şu meşhur kritiklerini siteden sildiren arkadaşlardan birinin incelemesiydi “Channeling”. Sonra gitti.

    Yellow Eyes

    @Ouz, Satanized öncesi albümler arasında benim için en iyileri ‘Opus IV’ ve ‘Channeling the Quintessence of Satan’.

    Bu arada Peter’in ölümünden sonra yayınlanacak olan yeni Abigor albümünde, Nachthymnen’deki kadın vokal de konuk olacak.

    “ABIGOR new and old NEXT OPUS. The demo stage – all arrangements for guitars and bass – has been finished last week. Comprising of 6 songs or chapters, split into 2 parts. During the recording, some moments of a song were reminiscent of our third album from back in 1995, so the obvious inspiration has been reflected in its title – „Seelenasche (Nachthymne)“. Elisabeth Toriser, the original female vocalist on Nachthymnen, has just agreed to be featured on that song. Given the album will be out in 2025, exactly 30 years after Nachthymnen, synchronicities once again proved to be reliable phenomena.”

    https://tinyurl.com/2s3zra3t

    Ouz

    @Yellow Eyes, Sosyal medyalarını takip etmediğim için haberim yoktu. O albümdeki kadın vokal efsanevi bir şeydi, sesi bugüne kadar bozulmadıysa yine -son defa- harika işler yapabilirler birlikte.

    Hem Emir’in hem de senin yorumlarından hareketle eskileri sevmenize rağmen Orkblut’a çok şans vermediğiniz izlenimine kapıldım. :) Bu albüm de bayağı sağlam. “Medieval Echoes” ile “Battlefield Orphans”ı bu şarkıları da dâhil ederek dinlemek, kişiyi çok başka bir kafaya büründürebiliyor. Yıllardır etkisi de değişmedi, en azından bende.

    Emir

    @Ouz, “Orkblut”u henüz dinlemedim abi ne yalan söyleyeyim, ama bir ara “Opus IV”ü zaten can kulağıyla bir daha dinleyecektim. “Orkblut”u da ekledim sıraya.

    Ouz

    @Emir, 🤘

    Yellow Eyes

    @Ouz, Orkblut’u çok sık dinlediğimi söyleyemem, ama albümdeki enstrümantal parçaları özellikleri seviyorum.

    Ouz

    @Yellow Eyes, Gerçekten çok çok iyiler.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.