Âdem Bayraklı
Tesadüflere inanır mısınız?
Doksanlı yılların ortalarında Beyazıt Meydanı’nda hafta sonları tezgahlar açılır, bazı tezgahlarda da CD’ler satılırdı. Hâlâ kaset vardı ama hızla CD’ye geçildiği için CD popüler, fakat kasete göre daha pahalıydı. Bu yüzden zor bulunan albümlerin orijinallerine göre çok daha uygun fiyatlı Bulgar basımı korsan CD’leri biz müzik severler için çok kıymetliydi.
Bir hafta sonu bu tezgahlardan birinde toplama bir Bulgar CD gördüm, CD’yi satın aldım ve bu albümde bulunan Watching You Fall şarkısı ile de Savatage’la tanışmış oldum. Sonrasında denk gelip satın aldığım bir başka Bulgar CD ise Savatage’ın Best Of albümüydü. Bu CD’deki şarkıları da kısa sürede hatmettim. Zaman içerisinde grubun diğer albümlerini edinip diğer şarkıları ile de tanıştım. Böylelikle metal müziğin klasik müzik ve piyano ile harmanlandığı, gitar sololarıyla dolu, çığlıklar, kahkahalar, fısıltılar ve iç çekmelerle süslü bu grubu ve grubun tiyatral müziği tüm hayatımı doldurmaya başlamış oldu.
İki binli yılların başında dil kursu için Almanya’ya gittim ve satın aldığım bir metal müzik dergisinin verdiği başka bir toplama CD’de Savatage’ın There In The Silence şarkısına denk geldim. Sonrasında There In The Silence’ın da bulunduğu Savatage albümü olan Poets And Madman albümünü satın aldım ve albümün geri kalan şarkılarını da dinledim. Savatage’ın bu albüm sonrasında bir daha albüm çıkartmayacağını henüz bilmiyordum. Yolculuk devam ediyor, kader ağlarını örüyordu; günlerce, aylarca ve yıllarca albümdeki Morphine Child’ı dinledim ve benim Savatage sevgim gitgide derinleşti.
Sonrasında… Söz de müzik de kesildi…
***
Poets And Madman albümünden sonra verilen bir-iki konser dışında Savatage inzivaya çekildi. Grup üyeleri Trans-Siberian Orchestra, Circle II Circle gibi gruplar ve solo işlerle hayatlarına devam ettiler. Grubun beyni Jon Oliva ise farklı projeler, hayatındaki kayıplar, hastalıklar ve diğer problemlerle oradan oraya savrulup durdu. Savatage, ismi var cismi yok bir grup haline geldi…
Ta ki 2025 yılına, son albümün üzerinden geçen yirmi yılı aşkın bir süreden sonra duyurulan bir turneye kadar!
Savatage’in 2025 yılında, ilki Monsters of Rock Festivali ile başlayarak, Amerika ve Avrupa’yı kapsayan bir dizi konser vereceği, son konserin ise Selanik’te Rockwave Festivali kapsamında olacağı yönünde ajanslara bomba gibi bir haber düştü. Önce gerçekliğine inanamadım, gerçek olduğunu idrak edince de aldı beni bir telaş; konsere gidip gidemeyeceğime dair kara kara düşünmeye başladım. Kara yoluyla hiç yurt dışına çıkmamıştım, konser tarihi yıl içerisinde işlerimin en yoğun olduğu zaman dilimine denk geliyordu, İngilizcem hiç de iyi değildi vs. Derken ani bir kararla üç ay kadar sonra gerçekleşecek festival için biletimi satın aldım ve konsere gitme niyetimi netleştirdim. Sonrasında eşim ve çocuklarım, daha sonrasında da arkadaşlarım ve ailelerinin eklenmesi ile çoluk çocuk toplam on dört kişinin katıldığı birkaç gecelik küçük bir Balkan turuna dönüşecek Savatage Selanik konseri maceram da böylelikle başlamış oldu.

Üç ay su gibi akıp geçti. Konser günü 20:00 gibi, Bulgaristan’la başlayıp Makedonya ile devam eden ve Yunanistan ile son bulan hızlı ve yorucu seyahatimizin son ayağı olan, Selanik’e ulaştık. Konserin başlamasına sadece iki saat vardı ve ben hâlâ oteldeydim. Konser her ne kadar Selanik’te diye duyurulmuşsa da Selanik ve konserin yapılacağı alan arası arabayla yaklaşık kırk dakika sürüyordu. Yurt dışına on dört kişi çıkmıştık ama konsere tek başıma gidecektim.
Yunanistan ve Savatage ne alaka diye bir soru gelebilir akla ancak daha önceden de iki konser vermiş Savatage Yunanistan’da. Zach, kendisiyle yapılan bir röportajda, eşinin Yunan olduğunu söylemişti.
Konser, Rockwave Festivali’nin 30. yılı kapsamında, Terra Republic isimli sahnede gerçekleşecekti. Kapanış grubu olarak Savatage’in yer alacağı festival programı şöyleydi:
17:25 – Sirius
18:10 – Leatherhead
18:55 – Need
20:25 – Michael Schenker – My Years With U.F.O.
22.15 – Savatage
Savatage, Rockwave Festivali kapsamında sahne alacaktı ama ben diğer grupları değil, sadece Savatage’ı izleme amacıyla yola çıkmıştım. Otelden çıkmadan önce navigasyona konser alanını yazmam, navigasyonun Atina’yı ve yaklaşık beş saatlik bir yolu göstermesi, tekrar tekrar denememe rağmen her seferinde ekrandaki görüntünün değişmemesi bana “Elveda ay, elveda feza” dedirtip kısa bir kalp krizi geçirtti ama neyse ki iş arkadaşımın yardımı ile doğru lokasyonu bulup rahat bir nefes alabildim. Küçük kızıma Savatage konserine gideceğimi söyleyip kendisiyle vedalaşırken üzerimdeki yaklaşık yirmi yıllık Metallica tişörtümü görüp “Bir şey demezler mi?” demesiyle yüzüme kocaman bir tebessüm yerleştirdim; hızlıca hazırlandım, otelden ayrıldım, navigasyon yardımıyla festival alanına kolayca ulaştım.
Konserin gerçekleşeceği Terra Republic sahnesi ıssızlığın ve tarlaların ortasında bir yerdeydi. Her ne kadar festival bileti 50 euro ve otopark için de 10 euro ekstra şeklindeyse de festival alanında ücretli -ücretsiz otopark ayrımı yoktu. Aracımı konser alanının biraz uzağına park edip konserin yapılacağı kısma doğru hızlıca ilerledim. Aracımı konser alanının uzağına park etmenin avantajını konser sonrasında otobana kolayca çıkarak yaşayacaktım.
Kısa bir yürüyüşün ardından konser alanına girdim. Önümde birkaç kuyruk vardı, ne kuyruğu olduklarına bile bakmadan sahneye doğru ilerlemeye başladım. Sahnede Michael Schenker vardı. Ses çok yüksek çıkmıyordu ve sahnenin iki tarafında sahneyi ve grubu gösteren ekranlar da yoktu. Ne görebiliyorsam onunla yetinecektim yani. Yavaş yavaş sahnenin önüne doğru ilerlemeye devam ettim ve şansım yaver gitti; sahne önüne birkaç metre kalacak şekilde yerimi sabitledim. Kısa bir süre sonra Michael Schenker sahneden indi ve sahnedeki ekranda Savatage ismi ilk kez göründü. Ardından sahne Savatage için hazırlanmaya başladı.

Kısa bir hazırlığın ardından ışıklar söndü, sahne karardı ve sahnenin fonundaki ekranda Criss Oliva’nın gitarı belirdi. Gitarın güllerle kaplanması ve From The Gutter to Stage albümündeki görselin sahnedeki ekranda oluşması saniyeler aldı.
Ve program, duyurulandan beş dakika önce, 22:10 gibi, The Ocean ile başladı: Önce dalga sesleri, sonra piyano ve ardından gitarlar ve davul ile tempo yavaş yavaş yükseldi. Grup elemanları da karanlıklar içerisinde teker teker sahnedeki yerlerini aldılar.
İşte karşımdalar: Chris Caffery, Al Pitrelli, Zachary Stevens, Jeff Plate ve Johnny Lee Middleton. Shawn McNair ve Paulo Cuevas isimli iki de klavyeci var turne boyunca gruba eşlik eden. Jon Oliva kendisine konulan MS teşhisi ve omurgasındaki kırıklar gibi sağlık problemleri sebebiyle turnede yer alamıyor ama gruba ruhen eşlik ediyor. Tıpkı kardeşi Criss Oliva gibi.
İntronun ardından sahne ışıkları yanıyor, Zach seyirciyi gürültüye davet ediyor ve kısa bir ısınma turunun ardından grup Welcome’la asıl girişi yapıyor. Çok iyi bir açılış şarkısı. Şarkının sözleri birazdan yaşanacakları anlatıyor gibi:
“Işıklar yanıyor
Sahne hazır
Perde uçuştu
Gecenin yaratıklarına diyorum ki:
artık çalma zamanı
Hayatınızda asla bilmeyeceğiniz
Şeyleri göstereceğiz sizlere
Hayaletler gelmeden önce
Hoş geldiniz gösteriye
Ozanlar, krallar, kâşifler
Sipariş üzerine fanteziler
Uyanan hayaletler ve düşler
Uzun zaman önce unutulmuş hikâyeler…”

Ve şarkıda haberi verilen fantastik dünya sarıp sarmalamaya başlıyor hepimizi…
Seyirciyi şova hazırlayan The Ocean ve Welcome’ın ardından konser Jesus Saves ile hız kesmeden devam ediyor. 2025 turnesindeki hemen her konserde bu ilk üç şarkı standart konser giriş şarkıları.

Sonrasında içlerinde Sirens, The Wake Of Magellan, Handfull of Rain gibi hitleri de içeren birkaç şarkıyı ardı ardına seslendiriyor Savatage. Sahnenin hemen hemen ortasına yakın bir yerdeyim ve ses kalitesinden çok memnunum. Seyirciden de. İtiş kakış olmadan hemen herkes şarkılara hep bir ağızdan eşlik ediyor. Ortam çok güzel.
Handful of Rain’in ardından Zach “Eller havaya, bu şarkı sizin için” diyor ve Chance başlıyor! Sakin girişin ardından gitarların düello yaptığı bölümle birlikte heyecan ve tempo yükseliyor yükseliyor ve sonra da zirveye çıkıp patlıyor! Sahnedeki ekranda dönen ülke bayrakları eşliğinde grup şarkıdaki iniş ve çıkışlarla karışık duygular yaşatıyor hepimize. Şarkının üst üste vokallerin olduğu son bölümde Chris ve klavyeciler Zach’e eşlik ediyorlar ve başarılı bir şekilde şarkıyı sonlandırıyorlar. Çok güzel!
Sonra bir medley geliyor: Starlight, I Am, Mozart and Madness. Yaklaşık on dakikalık bir duygu seline şahitlik ediyoruz. Aslında medley, Starlight ve Mozart and Madness’ten oluşuyor ama Chris iki şarkı arasında vokale geçerek bir kuple I Am söylüyor. Medley’nin sonuna doğru Jeff Plate davul solo ile şarkıya renk katıyor.

Sonra grup Dead Winter Dead ve ardından Hourglass’ı söylüyor. Hourglass’da yine üst üste vokallerde tüm grup üyeleri görev başındalar. Çok iyi kotarıyorlar canlı performansta bu kısımları.
Her şarkı için sahne fonundaki ekranda o şarkıya özel hazırlanan görüntüler yayınlanıyor. Kulağa olduğu kadar göze de hitap ediyor Savatage.
Ardından Zach “tüm bu yaşananları mümkün hale getiren John -The Mountain King- Oliva’dan bahsediyor ve fondaki ekranda güneş gözlükleri ile piyano başında Jon Oliva beliriyor. Kısa bir giriş konuşmasının ardından Believe’in ilk notalarını piyanosu ile çalıp şarkıyı söylemeye başlıyor Jon. Bu giriş sonrasında ekrandan kayboluyor, Savatage şarkıyı devralıyor; Chris herkesin telefonunun ışığını açmasını, Zach seyircinin ellerini sallamasını sağlıyor ve gece karanlığında ateş böcekleriyle dolu bir atmosfer oluşuyor alanda, tüm seyirci hep birlikte eşlik ediyor şarkıya:
“I’m the way, i’m the light
I’m the dark inside the night
I hear your hopes, i feel your dreams
And in the dark, i hear your screams… ”
Çok çok güzel! Şarkının solo gitar bölümünde sahnedeki ekranda Criss Oliva fotoğraflarından oluşan bir kolaj gösteriliyor; şarkının solosunu sahnede Chris atarken aynı anda fondaki ekranda da Criss’i izliyoruz… Ardından bir süre Zach ve ekrandaki Jon birlikte söylüyorlar şarkıyı ve yine sahne Jon’a kalıyor bir süre ve yine Zach ve son… Benim için konserin zirve noktasını Believe’in söylendiği zaman dilimi oluşturuyor.
Believe’in ardından yine muhteşem iki şarkı Gutter Ballet ve Edge Of Thorns peş peşe çalınıyor cila niyetine. Müthiş anlar. Ve grup veda edip sahne arkasına geçiyor.
Seyircinin tezahüratı üzerine beklenen oluyor ve grup kısa bir süre sonra sahneye geri dönüyor. Grubun sahne enerjisi çok yüksek. Önce Taunting Cobras çalıyorlar, ardından da son şarkı olarak Hall Of The Mountain King. Konser, saat 00:05’de yirmi şarkının ardından yaklaşık iki saat sürerek sona eriyor. Seyirci selamlanıyor, saygı duruşu ve kapanış…

Konser sonrası seyirci dağılmaya başlayınca en öndeki demir parmaklıklara gittim. Yanımdaki elemanın ısrarlı taleplerine kayıtsız kalamayan bir görevli Chris’in önündeki setlisti ona verdi. Bana da setlistin fotoğrafını çekmek düştü. Hayalimdeki setlist değildi ama kimin umurunda!

Seyirci çok iyiydi. Hemen tüm şarkılara hep birlikte eşlik ettiler. Çocukları ile konsere gelen çok insan vardı, ben de büyük kızımla konsere gitmediğime pişman oldum. Şarkılar çok fırsat vermese de zaman zaman circle pit oluştu ve itiş kakış yaşandı ama herkesin yüzü gülüyordu. Jeff’in seyirciye fırlattığı bageti yakalamaya çalışırken çıkan arbedede düşen bir kadın seyirciyi yerden kaldırmak için herkes seferber oldu. Çok olgun bir seyirci profili vardı.
Kısaca grup elemanlarından bahsetmek gerekirse;
Al Pitrelli için “işini yaptı, çok cool görünüyordu” diyebilirim sadece. Tam bir görev adamı gibi davrandı. Genelde seyirciye göre sahnenin sağında bulunan yerinde sabit durdu ve titizlikle görevini yerine getirdi.
Johnny Lee Middleton da tam görev adamı, sahnede yüzündeki gülümsemeyle iki gitarist arasında sahneyi arşınlayıp durdu tüm konser süresince.
Chris Caffery gerek ritim gitarda, gerek solo gitarda ve gerekse de geri vokallerde harikaydı. I Am performansı da kusursuzdu. Sesi çok güzel, rahatlıkla başka şarkıları da söyleyebilir. Yer yer karizmatik, çokça sempatikti. Seyirciyle iletişimi müthişti; jestleriyle, mimikleriyle, headbang’le seyirciyi Zach kadar harekete geçirdi. İyi ki var ve her gruba lazım joker bir müzisyen. Sahnenin yıldızıydı, müthiş bir adam.
Zachary Stevens çok iyi bir frontman. Seyirciyi yakalamayı, avuçlarına almayı ve harekete geçirmeyi çok iyi biliyor. Albümlerde Jon’un söylediği şarkıları konserde çok başarılı bir şekilde söyledi. Sesi de onca yıla rağmen hâlâ çok güçlü ve güzel.
Jeff Plate tüm davulcularda olduğu gibi arka planda ve sabit kalmanın dezavantajına rağmen canla başla çaldı. Kısa davul solosu harikaydı. Hangi şarkıda hatırlamıyorum ama bir bagetin metrelerce yukarıya fırladığını gördüm, nerden baksan harika bir andı.
Konuk klavyecileri tanımıyorum ancak hem çaldılar, hem kafa salladılar, hem de -özellikle üst üste vokalli bölümlerde- geri vokal yaptılar. Selamlama kısmında yüzlerini görebildim. Bizim kadar eğlenmiş gibiydiler.
Otuz yıl kadar önce satın aldığım bir CD ile “tesadüfen” başlayan Savatage sevgim grubu canlı izlememle bir başka boyuta taşındı ve mutluluk içerisinde konser alanından ayrıldım. Jon ve Criss Oliva’sız da olsa “Ben Savatage gördüm!” diyebilmek paha biçilemez. En güzel değilse de en özel konserdi benim için.
Jon Oliva yeni albüm için çalıştığını, elinde iki – üç albümlük materyal olduğunu söylüyor. Yeni albüm ve Jon’un da dahil olduğu bir Türkiye konserinin hayali bile güzel. Neden olmasın?
***
Önce söz vardı,
Ve sonra müzik.
Ve daha sonra da Savatage!
***
Konser setlist
1. The Ocean
2. Welcome
3. Jesus Saves
4. Sirens
5. Another Way
6. The Wake Of Magellan
7. This Is The Time
8. Strange Wings
9. The Storm
10. Morning Sun
11. Handful of rain
12. Chance
13. Starlight / I Am/ Mozart And Madness (Medley)
14. Dead Winter Dead
15. Hourglass
16. Believe (Jon Oliva video kaydı ile katıldı)
17. Gutter Ballet
18. Edge Of Thorns
Encore:
19. Taunting Cobras
20. Hall Of The Mountain King
Eline sağlık, grubu çok sevdiğini belli eden gayet güzel bir yazı olmuş. Umarım buraya da en kısa zamanda gelirler. Savatage’a canlı tanık olmayı çok istiyorum.
Keyifle okudugum bir yazi oldu. Hayatta en sevdiğim ve en cok canlı izlemek istediğim gruplardan biri. Konser duyuruları olunca ben de cok heyecanlanmistim. Yazıyı okurken orda olmayı cok diledim bir yandan. Uzun süredir sitede konser yazısı da yoktu, guzel bir katkı olmuş eline sağlık.
Gelecek yıl getirse ya birileri .