# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
DEFTONES – Private Music
| 15.09.2025

“Beyaz yakalının cumartesi gecesi bütün gece seks, alkol ve sigaradan havasız kalmış Kadıköy’deki evi” ve beyaz hayvanlar üzerine.

Berca B. Kantarcıoğlu

Bundan yaklaşık 2 ay önce, yaklaşık 5 yıl aradan sonra Deftones yeni şarkısını yayınladı ve sitemiz yorumcularından Uğur, yıllardır üzerine uğraşıp bir türlü tatmin olmadığımız, sürekli bir şeylerin eksik hissettirdiği “Deftones müziğini tanımlama” problemine ustaca bir şekilde son vererek başlıktaki cümleyi müzikal hazinemize armağan etti.

Gerçekten de Deftones müziği, başka kimseye benzemeyen şekilde; zengin ve elit sound’uyla da, “first world problems” gibi hissettiren yıkıklığıyla da, tuhaf seksiliğiyle de tam olarak bu tanıma uyuyor.

Böyle bir müziğin birbirinden tipsiz beş adamın elinden çıkmasıysa bana her zaman komik gelmiştir. Ancak Deftones’a dair mizahi hissettiren şeylerin burada sonuna geliyoruz, çünkü bu durum dışında Deftones’a dair her şey karanlık, depresif ancak son derece büyüleyici.

Tek nefeste okunacak kariyer özeti uzun cümleye hazırlanın: 1995’te bundan bir tutam daha serseri, ancak yine daha ilk günden insanların içini karartan müzik hayatlarına Adrenaline ile başlayan, 2000’de White Pony ile zamansız bir klasik ortaya koyan, 2008’de bir “üst düzey rock grubu” klasiği olarak kurucu elemanlarından birini talihsiz bir kazaya kurban vererek müziklerine bir başka depresif element ekleyen, 2012’de bir başka akıl yakan klasik Koi No Yokan’ı çıkararak artık bundan sonra ne yapsalar belli bir eşiğin altına düşmeyeceğinin garantisini veren Deftones, ayrı bir şaheser albümleri Ohms’dan 5 yıl sonra, kariyerlerinde verdikleri en uzun araya yakışmayacak şekilde kariyerlerinin en kısa albümleri Private Music’le karşımızda.

Üstelik az önce bahsettiğim White Pony ve beyaz baykuşlu Diamond Eyes’ın ardından bu kez beyaz yılanlı kapağıyla. Çarpıcılık açısından favorim açık ara farkla Diamond Eyes olsa da, kapaktaki yılan da tekinsizliğiyle “ulan yine ne triplere sokacaksınız kim bilir” dedirterek albümü My Mind is a Mountain ile açıyor.

Ortamı hiç ısıtmadan, sekiz telli gitarları trampet ve zillerle kafamıza indirerek albümü açan Deftones, açılışın gaddarlığıyla kontrast oluşturan sıcak ambient tadında synthler ve Chino’nun bazen paçoz, bazen de metalik ama hep duygusal sesiyle -sadece bazı özel gruplara bahşedilmiş bir lütuf olarak- ilk birkaç saniye içinde yine çok iyi bir albüm yaptıkları güvenini aşılıyor. Aslında pek çok grubun başvurduğu bir numara olan, giriş ve verse’lerde palm mute gitarlar ve tekinsiz notalarla tansiyonu artırıp, nakarattaki büyük çözülme olayını Deftones da albüm boyunca gösterse de, diğer herkesten ayrılmalarını sağlayan, işte bu bahsettiğim birbiriyle zıt öğelerin birlikte ustaca kullanımı. Dinleyiciyi bir kez bu konudaki maharete alıştırdıktan sonra “isteseler de kötü albüm yapamazlar” sınıfına girmiş oluyorsunuz.

Private Music’te de müziği ameliyat etmeye başladığımız zaman, birbiriyle çok alakasız görünen ve farklı hissettiren fikirlerin bir araya geldiğinde tamamen başka bir şeye dönüştüğünü sık sık görüyoruz. Örneğin sadece bir verse ve bir buçuk nakarattan oluşan Locked Club’ın girişindeki gitarlarla spoken word-vari vokallerin birbiriyle ne alakası var? Ancak şarkının dizginleri nakaratta salındığı zaman, o alakasızlığın ne kadar gerekli olduğunu anlıyoruz.

Muhtemelen kapak seçimini de etkilediğini düşündüğüm, deri değiştirme anlamına gelen Ecdysis’te de aynı alakasız gitar/vokal oyunlarını, verselerde farklı melodileri kafalarına göre dans ettirip nakaratta buluşturduklarını görünce “ya bu aklınıza nasıl geldi” diye sormamak, bu kadar ufak detaylarla müziğin seyrini nasıl değiştirebildiklerini görünce Deftones’a bir kez daha hayran olmamak mümkün olmuyor.

Ancak en güzeli, tüm bunların aslında hiç önemi olmaması, bu detaylarla uğraşmak istemeyen herhangi bir dinleyicinin de duyduğu şeyden orgazmik bir deneyim elde edecek olması. İşin tekniğini, teorisini şusunu busunu bir kenara bıraktığımızda ve sadece duyduğumuz şeyin yarattığı duyguya odaklandığımızda, Deftones yine iç parçalıyor, yine gökyüzüne boş boş baktırıyor, yine yalnız kalmak ve dinlerken kimse rahatsız etmesin istetiyor. Sözleri “yoksa bu albüm bir veda mı” diye korkutan muazzam Infinite Source ile yeni bir Deftones klasiği kazanıyor, Milk of the Madonna ile son derece yoğun bir ses girdabının içine giriyor, Cut Hands ile duygudan duyguya koşuyor, -metal dream ile önce “aa Chino rap yapıyor” diye şaşırıp, sonra hayatımız boyunca duyduğumuz en güzel nakaratlardan birine aşık oluyoruz. Bütün albümü bitirdiğimizde ise “acaba favorim hangisi oldu” diye karar veremiyor ve yeni bir Deftones klasiğiyle karşı karşıya olup olmadığımızı sorguluyoruz.

Şahsen fikrim, bu klasik statüsünün ufak birkaç detayla kaçırılmış olduğu yönünde. İlla ki bir başkasının albümdeki favori şarkısı olabileceğini bilsem de, I Think About You All the Time hiç benlik bir şarkı değil ve albümdeki tadımı kaçıran tek an oldu diyebilirim. Buna ilaveten 2025 yılında gayet makul olsa da, albüm süresinin 42 dakika olması da Deftones gibi müziği çok yoğun olan bir gruba bence hiç gitmemiş ve arkadaşlarla yarım saat oturduktan sonra herkesin birden masadan kalkıp gitmesi gibi bir his bırakmış. Anladık, yeni jenerasyonların dikkat eşiği düşük, kimse bir şeye çok vakit ayırmak istemiyor ama 42 dakika da nedir be kardeşim. Yetmiyor. YETMİYOR.

Bu ufak tatsızlıklar dışında Deftones yine hayatımızın merkez gruplarından biri olmaya devam edecek bir albümle karşımızda. Bundan sonra da hayatımızda biri Deftones sevmediğini söylediği zaman tadımız kaçacak, “abi boşver müzik konuşmayalım, başka bir şeyden bahsedelim” dedirtecek, kendi kendimize girdiğimiz ufak triplerde anında arka plan olacak. Aslında düşününce, bu seviyeyi nasıl koruyorlar, hala bu kadar muazzam bir müzik yapmayı nasıl başarıyorlar akıl alır şey değil.

Pek çok yaşıt grup yolda tökezlerken, bazılarının yeni albümleri eski günlerin hatrına dinlenirken, Deftones daha önce hiç dinlememişleri bile yeni albümleriyle kendine hayran etmeyi başarabiliyor. Bize de artık 50’li yaşlarına gelmiş bu adamların, çıkarabildiğimiz kadar tadını çıkarabilmek kalıyor. Herkese iyi dinlemeler.

8,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (4.63/10, Toplam oy: 90)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2025
Şirket
Reprise, Warner
Kadro
Chino Moreno: Vokal, gitar
Stephen Carpenter: Gitar
Frank Delgado: Klavye, synth
Fred Sablan: Bas
Abe Cunningham: Davul
Şarkılar
1. My Mind is a Mountain
2. Locked Club
3. Ecdysis
4. Infinite Source
5. Souvenir
6. cXz
7. I Think About You all the Time
8. Milk of the Madonna
9. Cut Hands
10. -metal dream
11. Departing the Body
  Yorum alanı

“DEFTONES – Private Music” yazısına 57 yorum var

  1. eatthegun says:

    liseli kız müziği

    ismail vilehand

    @eatthegun, o liseli kızlar üniversite bitirip İngilizce öğretmeni oldu. Evlenip çocuk yapıp sonra boşandılar. Şu an hepsi 30′larının sonları ve 40′larının başlarındalar. Aldıkları nafaka ile hunharca içip sikişiyorlar.

    Deftones 25 sene önce liseli kız müziğiydi ama şu an amı fare kapanı gibi sik yakalayan teyze müziği.

    eatthegun

    @ismail vilehand, Hahahah ingilizce öğretmeni örneği aşırı doğru. Etrafımda bu örneklerden çok var. Ama yeni nesil de yine deftones dinliyor hocam, yenileri geldi bu tiplerin :D

    TanSolo

    @ismail vilehand, hahaha yok abi ya yeni jenerasyonda da cok fazla muptelasi olan kizlar var. TikTok sag olsun grubun popularitesi cok artti, metalle alakasi olmayan bir dunya arkadasimin Deftones konserine kosa kosa gittigini gordugum de sasirmistim.

  2. İlker says:

    Deftones en sevdiğim gruplardan biri ve Koi No Yokan, Saturday Night Wrist ve White Pony’den sonra en sevdiğim Deftones albümü bu oldu diyebilirim. Deafheaven ve Messa’nın albümleriyle beraber yılın en iyi 3 albümünden de biri şimdilik.

    Şarkılara tek tek bakıldığında birkaç tanesi haricinde hiçbiri grubun en iyi şarkılarına girecek kadar güçlü olmayabilir ama bir araya geldiklerinde birbirlerini öyle güzel tamamlamışlar, öyle yükseltmişler ki ortaya dinlemesi muazzam keyifli bir iş çıkmış. Ohms’u da çok seven biri olarak net bir ileri adım olarak görüyorum bu albümü. Pek sevmediğim, gıcık olduğum tek bir şarkı dahi olmadı ki bunu bir Deftones albümünde ilk kez yaşıyorum. Haftalardır ağzımın suları akarak dinliyorum. Dinledikçe bir şeyler daha eklerim bu yorumun altına.

    Kritiği de büyük keyifle okudum, tamamı nokta atış tespitler, eline sağlık Berca abi.

    9/10

  3. fatherworm says:

    sevmem sevemedim sevenide sevmem. bu metal değil, işimiz olmaz.

    Scream Bloody Ganyotçu

    @fatherworm, 50 yaşında adamlar hakkında nasıl konuşuyorsun lan, ağzına balgam atarım senin !!!

  4. Zeynel says:

    Bu grubun yaptığı müzik müthiş bir üzüntü ve optimizmi bir arada barındırıyor gibi geliyor bana hep. Yine dehşet bir albüm, yazıdaki sözlere %100 katılıyorum, Deftones kendi adını taşıyan albümünden beri kötü albüm yapmıyor bence, yetmezmiş gibi iki üç albümde bir şaheser atıyor ortaya. My mind is a mountain, ecdysis, infinite source, cXz şimdilik en manyak parçalar. Muhtemelen dinledikçe daha çok seveceğiz. Toplu taşıma camından otoban izleyerek işten dönerken duygulardan duygulara dalacağız…

  5. D says:

    Deftones diyince aklima hep gece gunduz deliler gibi sikistigimiz eski sevgilim gelir. Fena bir orospuydu, buralari okuyorsa amini gotunu yalarim.

  6. Godless Killing Machine says:

    süper lüks ultra mega bir albüm yapmışlar seviyoruz sizi be vallahi içimden deftones sevgisi taşıyor şu anda

  7. ismail vilehand says:

    Bütünüyle güzel, dinlemesi çok keyifli bir Deftones albümü ama vurculuk kısmı zayıf bence.

    Misal “Koi No Yokan” ve “Diamond Eyes” albümlerinde 3-4 şarkıya kafayı takıp sabahlara kadar sapık gibi döndürüyorsun ama bu albüm tek şarkı gibi akıyor. Sevmesi, sindirmesi kolay ama vuruculuğu az. Yine de hastasıyım tabi.

  8. ismail vilehand says:

    Deftones ile aynı yıllarda, benzer tarzda müzik yapmaya başlamış Korn’u şu an hiç birimiz sikine taşşağına sallamıyorken, yok sayıyorken, Deftones’u bu kadar bağrımıza basıyor olmamız ayrı bir tartışma konusu bence.

    Deftones nasıl bu kadar seyrek albüm çıkararak hala metal müzikte tepelerde kalabiliyor? Slipknot bile çok fazla şey deniyor ama Deftones’un yarısı kadar tepelerde olamıyor, eskisi kadar beğenilmiyor, sürekli yeni işleri yerden yere vuruluyor.

    “Yeter biz bıraktık.” demedikleri sürece Deftones asla ilgiyi, alakayı ve beğenilmeyi yitirmeyecek bence. Deftones doğuştan çok özel, eşsiz bir grup.

    Adamlar o kadar eşsiz ve benzersiz ki fanbase fenotipi olarak “X tipte lavuklar ve karılar Deftones dinler.” demek bile imkansız. Nu-Metal’den nefret eden ve çok ekstrem şeyler dinleyip Deftones delisi olan onlarca insan tanıdım. Ya da metal hiç dinlemeyip/sevmeyip alt rock, indie rock falan dinleyip Deftones öven insanlar da gördüm. Böyle acayip ve olumlu bir durum var Deftones ile alakalı.

    Hiç sevmediğim albümleri (Saturday Night Wrist ve Gore), hiç sevmediğim bir çok şarkısı olduğu halde Deftones dünyanın gelmiş geçmiş en iyi ve en derin gruplarından biridir bence. Zaten müzikten anlayanlar bunu asla inkar etmez.

    Kürşat

    @ismail vilehand, Bu adam ateş tükürüyor… Hislere tercüman olmuşsun ağabey. Adamlar başlı başına bir ekol. Son birkac yıldır popi olan grupların nerdeyse tamamı bu ekolden geliyor. Hâlâ Loathe’un albüm salmasını bekliyorsak bu dayılar yüzünden.

  9. Kürşat says:

    Kim review bombing eyledi bu albüme layn.

  10. P L A G U E says:

    Deftones ile olan ilişkim sadece mtv – headbangers ball ve dream tv – rock me zamanlarından bildiğim ve hâlâ hastası olduğum ‘Hexagram’ parçasıydı. My mind is mountain ile beraber 1-2 albüm hariç tüm diskografiyi ezberledim dersem abartmış olmam. Neden bu kadar geç kaldığım konusunda kendime kızsam da zararın neresinden dönersem kârdır mantığı ile hareket ediyorum.

    En iyi albümleri White Pony mi yoksa Diamond Eyes mı karar veremiyorum. Koi no yokan’ı çok sevsem de OHMS’ın gerisinde olduğunu düşünüyorum. Belki ileride bu fikrim değişir.

    Private music’e gelirsek; beklentimi fazlasıyla karşıladı ve genel olarak duyduğum şeylerden aşırı memnunum, benim için senenin en iyilerinden. Tek sorun kritikte de belirtilen 7 numaralı parça. Albüm arasında bir şekilde kaynayıp gidiyor ama maalesef diğerlerinin yanında çok sönük kalıyor. Hatta kendimce bunun ufak bir geçiş arası olduğunu düşünüyorum ve dinlerken rahat ediyorum. Çünkü sonrasında gelen son 4 şarkı albümün kusursuz bir kapanış yapmasını sağlıyor.

  11. enemyofgod says:

    Bir tek beni mi Ohms’dan daha çok yakaladı bu albüm. En az 5-6 şarkısına hasta oldum. Riffler havada uçuyor her şarkıda. 9 bastım gitti.

    TanSolo

    @enemyofgod, herkes Ohms’dan daha cok begenmistir diye dusunuyorum

  12. Ugur says:

    İş değişikliği, özel hayatımdaki karışıklıklar, seyahatler falan derken çok takip edemediğimden kritiği de yeni görüyorum.Gerçekten first world problemleriyle uğraşıyormuşum farkında olmadan.

    Deftones müziğini tanımlama konusunda müzik bilgisine haiz buradaki insanlarla yarışamam tabi de konu Deftones ve hissettirdikleri olunca bir anda çıkıyor öyle işte ahah.

    Ben albümü aşırı beğendim.Koi No Yokan sonrası bence en iyi albümleri.Ohms iyi bir albümdü.Gore’u da severim aslında (albümün kapanışı ‘Rubicon’ çok Deftones klasiği olacak bir şarkıdır mesela).Ancak bu önceki ikiliyi baştan sona odaklanarak dinleyemiyorum.’Private Music’ yağ gibi akıyor, albümün sonunun geldiğini sessizlik olunca farkediyorum ve bu bence bilinçli kurgulanmış.Şarkı geçişleri pozisyon değişikliği gibi heh.Infinte Source favorim gereksizce seksi ama aynı zamanda nostaljik bir nakaratı var, kafamdan atamıyorum haftalardır.

    Bunlar müzik yaptığı sürece biz plaza köleleri kendini spritüele vermiş pilatesçi manitaya Çetin Çetintaş’ın haremine katılmasın diye yatan dandik maaşı yedirirken bir yandan da libido yüklemeye, alkoün dibine vurmaya, partneri farklı fantezilere ikna etmeye, bazen de durup 90′larda çocuk olmak güzeldi lan diye hislenmeye devam edelim.

  13. Kürşat says:

    Ohms bence daha karakterli bir albümdü. Hardware moog synth sampleları, low endin öne çıktığı bir mix falan albümün o dijitalize karanlık halini jyi veriyordu. Sound olarak doğrudan tanınır bir albümdü deftones albümleri için bile. Private music ise daha çok Koi no Yokan ve Diamond Eyes tarzı bir prodüksiyon ile daha kolay tüketilebilir olmasına rağmen ucuz bir kendini tekrara kaçmadan kataloglarından bir seçme gibi bir albüm. Aslında yeni nesle deftones budur deme albümü gibi bir şey yapmaya çalıştılar sanırım.

    Klasik yaz melankolisi ve nostaljik hissiyle, akıcı, Ohms kadar yorucu olmayan infinite source ve milk of madonna gibi direkt klasik olan, diğer şarkıların da -(herkesin dediği gibi) I think about you all the time hariç- gayet güzel olduğu tekrar tekrar dönülebilir tadı damakta kalan bir albüm olmuş Private Music.

  14. Godless Killing Machine says:

    true metalci kalbimi yumuş yumuş yapıp beni ibneleştiriyorsun deftones. o kadar nostalji, o kadar taksim, o kadar 2000 yılısın ki.

    bugün de kendimi öldürmedim

    @Godless Killing Machine, Deftones’un dinleyiciyi içine çeken karanlık atmosferi ve duygusal yoğunluğu, o da metalden çok deneysel alternatif rock estetiğine yakın. Sert pasajlar olsa da bu sertlik, metaldeki güç gösterisinden çok, shoegaze ve post-hardcore etkileriyle yoğrulmuş bir dramatik ifade aracı gibi sanki.

  15. den4x says:

    albüm çıktığı zaman açıp dinlediğimde ben de “deftones yine seks yapmış” dedim yiğit özgür’ün malum karikatürünü hatırlayarak. gerçekten de işte bunlar hep seks.
    ilk turda “baya iyi ama bi koi no yokan olmak için çok fırın ekmek yemek lazım” görüşünden şu anda şaheser noktasına geldi albüm. “ya albüm çok iyiymiş harbiden ama bi tempest efendime söyleyeyim bi rocket skates’i eksik” derken artık aramıyorum bile. çıktığından beri başka bir şey dinleyemiyorum, elim gitmiyor. bırakın başka grubu, passenger, change, my own summer, minerva bile açasım gelmiyor. whatsapp durumu gibi “konuşamam sadece private music” noktasındayım.

    benim için albümde bir tane bile boş şarkı yok. o kadar iyi ki yani ne kulak tırmalayan keşke olmasaydı dediğim bir şarkı ne de çok uzun çok kısa dedirten bir şey olmadı. buna inanılmaz şaşkınım çünkü dediğim gibi koi no yokan sonrası, kişisel olarak müzikten uzak kalmamın da etkisiyle, o seviyelerde olmaz diye düşünüyordum.

    departing the body albümün en iyisi bence. cut hands, metal dream, departing the body üçlüsü son yıllarda denk geldiğim en iyi sekansı sunuyor.
    tabi bunlar albüme sarmamın ve art arda serotonini vücuda zerk etmenin keyfiyle yazılıyor ama acayip iyi bir albüm olduğu gerçeğinin değişeceğini düşünmüyorum.

  16. Metalle bir şekilde bağlantılı olan tüm gruplar içerisinde en az bildiğim büyük grup Deftones sanırım. Sadece hayvanlı albüm kapaklarını ve adından emin olmak için Google’dan baktığım My Own Summer diye bir şarkıları olduğunu biliyorum, bu kadar.

    Kürşat

    @Ahmet Saraçoğlu, abi seni Gore albümü ile beraber üç albümdür Deftones sularına sokmaya çalışıyoruz… Gir artık be adam!

    Ahmet Saraçoğlu

    @Kürşat, ben rock müzikten pek hoşlanmıyorum. Metal de var ama temel olarak rock olan şeyleri çok zor dinliyorum maalesef. O yüzden Deftones, Tool, Muse gibi gruplar hiç yok bende. Arada Karnivool gibi bazı şarkılarını sevdiğim gruplar çıkıyor veya Yes gibi prog rock gruplarını elbette ki dinliyorum, ama oturup albüm albüm rock müzik dinlemeye çalışınca daralıyorum açıkçası. Rock ile metal arasındaki ayrım haddinden fazla benim için.

    Berca B.

    @Ahmet Saraçoğlu, direkt sound olarak benzetmediğinin farkındayım ama Muse, Tool gibi gruplarla hiç alakası yok cidden Deftones’un. Hatta özellikle riflerde bazen “bunlar harbiden Meshuggah’ı çok seviyor galiba” havası alacağın için seni yakalar bence.

    Bu kadar cinayet grup severler yanılıyor olamaz. Deftones bi başka cidden.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Berca B., o zaman sana böyle durumların en can alıcı sorusunu soruyorum:

    SEVECEĞİM BİR ŞARKISINI SÖYLE.

    P L A G U E

    @Ahmet Saraçoğlu, ya bu konuya girmek istemiyordum ama, katatonia – lfdgd hastası olup da, white pony ve diamond eyes sevmemek/bilmemek/dinlememek de ne bileyim…yapma gözünü seveyim…sen sweet nurse denen parçayı seven adamsın rica edicem ya.

    Ahmet Saraçoğlu

    @P L A G U E, yukarıdaki yorumu yazarken sonuna “Ama diyeceksiniz ki Katatonia seviyorsun…”, ama uzatmamak için yazmadım. Haklısın tabii, diyecek bir şeyim yok. Aslında sadece beni yakalamasıyla ilgili bir şey. Belki Deftones’u alıcı gözüyle dinleyip çok seveceğim, ki muhtemelen de öyle olacak. Müzik zevkine bu kadar güvendiğim bu kadar insan yanılıyor olamaz. Yoksa dümdüz sadece taş kafalı metal olsun gibi bir durumum yok tabii ki. Ruh hâlim o an müsaitse bir videonun arkasında Memory Reboot çaldığında bile bir tık kederlendiğim olabiliyor ahah

    Zeynel

    @Ahmet Saraçoğlu, Diamond Eyes

    Ugur

    @Ahmet Saraçoğlu, You’ve Seen the Butcher

    Berca B.

    @Ahmet Saraçoğlu, aklıma tek seferde gelenlerden hızlı bi kategorizasyon yapıcam:

    1) Metale yakınlığı bakımından başta sempati oyu toplasın diye Elite ve Lotion.

    2) Kaliteli ve catchy olmaları bakımından Be Quiet and Drive, Knife Prty, Kimdracula

    3) Gerçek Deftones özü için Leathers, Change, Diamond Eyes.

    Bence sound ve gitar tonu olarak ilk Diamond Eyes’la başlayıp Adrenaline’i sona bırakmak gerek.

    ismail vilehand

    @Berca B., sanırım en sevdiğim Deftones şarkıları Leathers ve Diamond Eyes. Hangisi birinci hangisi ikinci karar veremiyorum.

    Berca B.

    @ismail vilehand, aynen ben de ikisinin de büyük hastasıyım ama galiba benim favorim Leathers. Yine de ikisi de aşırı doyumsuz şarkılar.

    ismail vilehand

    @Berca B., Deftones, Muse ve Tool gibi yumoşlara tasma takar sokaklarda gezdirir. Gitar tonu olarak bir çok aşırı ekstrem gruptan daha sertler.

    Kürşat

    @ismail vilehand, Bu. BU! Genel olarak, her anlamda.

    Kürşat

    @Kürşat, Yalandan senkopla “AĞBİ ZEKİ ADAMIN MÜZİĞİ MEYNIRD AĞBİ” yaptırmaz Deftones adamdır, azgındır.

  17. ismail vilehand says:

    Koi No Yokan > Diamond Eyes > Around the Fur > Deftones > White Pony > Adrenaline > Private Music > Ohms > Gore > Saturday Night Wrist

    TanSolo

    @ismail vilehand,
    Koi no yokan > Diamond Eyes > Around the Fur > White Pony > private music > Saturday Night Wrist > Ohms > Gore > Deftones > Adrenaline

    Ugur

    @ismail vilehand, Koi No Yokan > Diamond Eyes > White Pony = Private Music > Around the Fur > Ohms > Saturday Night Wrist > Gore > Deftones > Adrenaline

    Zeynel

    @Ugur, White Pony > Koi No Yokan > Diamond Eyes > infinte source > Around the Fur > Saturday Night Wrist > Ohms > Gore > Adrenaline > B Sides & Rarites > Covers > Deftones (evet o kadar sevmiyorum)

    bugün de kendimi öldürmedim

    @ismail vilehand, Slipknot > Korn > Limp Bizkit > Linkin Park > Mudvayne > Static-X > Coal Chamber > Ill Niño > Papa Roach > Deftones

    cotard delusion

    @ismail vilehand, plague ve vilehand denen iki şer yuvasının gazlamasıyla bu yaştan sonra Deftones dinlemeye başladım. Açıkçası son bir haftadır sadece Deftones dinliyorum. Öncesinde sadece Be Quiet and Drive dışında hiçbir şarkılarını bilmez onu da çok severdim. Yorumu bu yoruma cevap olarak yazdım çünkü tam olarak böyle düşünüyorum. Tarz olarak 90′lar sonu 2000′ler başına hitap eden ama kalıcı olmayı başarabilmiş bir grubun en iyi işleri olarak düşündüğüm albümlerini bu tarihlerde çıkarmış olmaları inanılmaz.

    İlker

    @ismail vilehand, Saturday Night Wrist = Koi No Yokan > White Pony > Private Music = Diamond Eyes > Around the Fur > Ohms > Deftones > Adrenaline > Gore

    P L A G U E

    White Pony = Diamond Eyes > Around the Fur > Private Music > Ohms > Koi No Yokan > Deftones > diğer 3 bende yok henüz.

  18. TanSolo says:

    infinite source gibi sarkinin allah anasini siksin. zaten hayatimdaki hicbir seyden memnun degilim dinlerken iyice bileklerimi kesesim geliyor.

    Bu arada Diamond Eyes 41 dakikaydi.

  19. Pontiff Suleyman says:

    Bence yarrağım gibi grup ama siz bilirsiniz yine de. Ha Pontiff kardeş yarrağın harbi güzelmiş o zaman diyebilirsiniz, itiraz etmem.

    bugün de kendimi öldürmedim

    @Pontiff Suleyman, dinlemeyeni yatırıp sikecekler o derece yükleniyorlar burada

    Dysplasia

    @Pontiff Suleyman, Ergenken bile bayıyordu. Lamb of God’a konuk vokal olduğunda hoşuma gitmişti adamın sesi, sonra bir şans daha vereyim demiştim. Çok bayık bir grup. Aç Muse dinle, Papa Roach dinle aynı şey.

  20. Ugur says:

    Yorumlarda yine seksli bir şeyler dönmüş.Demek ki grubun müziği işe yarıyor heh.

  21. den4x says:

    Evet yazı (maalesef) resmi olarak, private music dilenciliğiyle beraber, geride bıraktığımız şu zamanlarda change’i loopa alıp hislenme zamanları gelmiştir.

    “Toplu taşıma camından otoban izleyerek işten dönerken duygulardan duygulara dalacağız…

    Durup 90′larda çocuk olmak güzeldi lan diye hislenmeye devam edelim.

    Klasik yaz melankolisi ve nostaljik hissiyle…”

    yorumlardan yaptığım bu alıntılar bizatihi deftones’un kendisidir. zira deftones bir his grubudur…
    deftones’u deftones yapan da chino denen zırtapoz herif. acayip yetenekli adamlar, carpenter reis de bambaşka ama chino moreno’nun hüzünlü sesi, böğür yakan çığırtmaları başka bir şey yaratıyor.

    feiticeira dinlerken siteye girdim bi düşündüm harbiden vokal olmasa bazı riffler slipknot albümüne girse sırıtmazmış. kimi zaman oynak kimi zaman da gavur gibi ağır rifflerle şu müziği ortaya çıkarmak acayip bir şey.

    bir de saturday night wrist’e bu ailenin üvey evladı muamelesi yaptım yıllarca ama son aylarda değerini anladım meğer aileyle arası pek iyi olmasa da mevzu çıkarmamak için yurt dışına gidip iyi bir iş bulup yeğenlerine hediye alıp sürekli ziyarete gelen hipster elemanmış mein ve rapture albümü çok bozmasa en sevdiklerimi zorlarmış

  22. benkarabuyuculer says:

    ben bi sik anlamadim bu albumun niye bu kadar sevildigine dair
    hicbir catchyligi olmayan dumduz sarkilar sadece

    Pontiff Suleyman

    @benkarabuyuculer, müthiş nick, belirtmeden geçemedim.

  23. ismail vilehand says:

    Albüm bence de ortalama ve üstü ama Deftones siker. Artistlik yapmayın.

  24. ismail vilehand says:

    Amdan götten zart zurt karı kovalamalı metalin şampiyonlar ligi olsa marşı “-metal dream” olurdu. Öyle mükemmel bir şarkı.

  25. P L A G U E says:

    Son 4 parça cidden aklımı alıyor. Deliriyorum aq, direkt olarak 2000′li yıllara gidiyorum. 2000′li yıllar derken o zamanki Deftones değil konu, o yılların tarif etmekte zorlandığım mükemmel bir havası var. Daha önce de belirtmişimdir, grilik, bir tık yeşil filtreli filmler, Limp Bizkit – Boiler gibi müthiş kliplerin döndüğü zamanlar. 1 saat sonra evde zulada bulduğum 35′lik Glenfiddich 12′yi açıcam. Eski etiketli şişe. Coming soon…

  26. P L A G U E says:

    Şirinler köyünde kim yoktu arkadaşlar? Hatırlayan var mı? Elbette yok aq. Ben size hatırlatayım, öğretmen şirin yoktu. Köyün ağası da, imamı da, fetöcü oğlancı şirin baba olduğu için köyde öğretmen yoktu tabi. Dış minnoşlar buna bir el attı, köye bir adet öğretmen şirin yolladılar. Eylül ekim derken tam kış ortasında Şirine bacının sol bacağı usta şirin marangozhanesinde sikişirken yalnışlıkla kesiliyor. Öğretmen şirin diğer şirinlere iş atan, aynı zamanda pedofili bir şerefsiz. Ayna vermeler, sarılmalar, temaslar falan. Tabi bu süslü şirinin hoşuna gidiyor ama etik değil. Pedofili oğlancilık konusu varsa bu şirinbabanın ilgi alanı. Şirinbabanın ajani da çok bu öğretmen şirini şikayet ediyorlar. Buraları uzatmayayım. Bi gün bu öğretmen şirin, bacağı kesik olan ampute şirineye denk geliyor. Kendi kendine diyor ki, ben buna çakarım. Bir şekilde bunu ayarlıyor, evinde yemek yemeler, şirin çileği şarabı içmeler. Şirinenin kafa iyi tabi, çenesi iyice açılıyor, usta şirin beni şöyle sikti, böyle sikti, ahşap dildo yaptı vs. öve öve bitiremiyor. En sonunda bu öğretmen şirin bu ampute şirineyi atıyor yatağa sikiyor, şirine öyle memnun ki, mutasyona uğrayıp bacağı yeniden çıkıyor. İçine phoenix kaçmış Jean Gray gibi takılıyor. Peki bu akıllara durgunluk veren sikiş sırasında arka planda ne çalıyor? ~metal dream…

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.